logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ferihan Sarı [2.B.], B. No: 2014/7261, 12/1/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FERİHAN SARI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/7261)

 

Karar Tarihi: 12/1/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Ferihan SARI

Vekili

:

Av. Canan TİPİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; boşanma davasında usul ve yasaya aykırı olarak verilen yetki itirazının reddine dair kararın tebliğ edilmemesi, sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin bildirilmemesi ve hakkaniyete aykırı biçimde düşük miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi ile yoksulluk nafakası talep etme imkânının da ortadan kaldırılması nedenleriyle adil yargılanma hakkı ile maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/5/2014 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık herhangi bir görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri, başvuruya konu yargılama dosyası ile yerel Mahkemeden istenen bilgi ve belgeler çerçevesinde tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucuya karşı İzmir 1. Aile Mahkemesinin 2010/939 Esas sayılı dosyası ile 1/10/2010 tarihinde M.M. tarafından boşanma davası açılmıştır. Tarafların 4/5/2010 tarihinde Edirne'de evlendikleri, başvurucunun 1959, davacının 1929 doğumlu olduğu anlaşılmaktadır.

8. 4/10/2010 tarihinde düzenlenen tensip zaptıyla davacı tarafa duruşma günü; başvurucuya ise dava dilekçesi ve eklerinin duruşma günü ile birlikte açıklamalı davetiye ile tebliğine, dava dilekçesi ve duruşma gününün başvurucuya tebliğinden itibaren 10 gün içinde ilk itirazları ile birlikte esas hakkındaki cevaplarını ve varsa karşı delillerini Mahkemeye bildirmesine ve yargılamanın 9/12/2010 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

9. 9/12/2010 tarihinde yapılan duruşmada meşruhatlı davetiyenin tebliğ edilemediği görülmüş, duruşmaya katılan davacı vekilinin başvurucunun yeni adresini bildireceğini beyan etmesi üzerine duruşma 29/12/2010 tarihineertelenerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir:

"1-Davacının delil ve belgelerini dosyaya ibrazına,

2-Davalınınadresi davacı tarafça bildirilip masrafı verilince duruşma günü beklenmeden alo post ile davalıya tebliğin tamamlanmasına,

3-Tebliğ işlemi yapılırsa davacı konuyu iyi bilen iki tanığını hazır ettiğinde dinlenmesine..."

10. Davacı vekili 9/12/2010 tarihinde yapılan duruşmanın ardından bir adres belirtmiş ancak 29/12/2010 tarihinde yapılan duruşmaya tekrar sadece davacı vekili katılmış, davalıya gönderilen tebligatın bila tebliğ edildiği görülmüştür.

11. Davacı vekili 29/12/2010 tarihinde yapılan duruşma esnasında tekrar başka bir adres belirtmiş ve masrafını yatırarak belirtilen adrese tebligat çıkarılmıştır. Duruşma 8/2/2011 tarihine ertelenmiştir.

12. 8/2/2011 tarihinde yapılan duruşmada tebligatın henüz dönmediği görülerek duruşmanın 22/2/2011 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

13. 22/2/2011 tarihinde de duruşmaya yalnızca davacı vekili katılmış; başvurucunun davadan haberdar olduğunu ve telefon numaralarından kayıtlı adres çıkması durumunda tebligat yapılmasını, aksi takdirde 19/1/2011 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Kanun'la değişik Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılmasını talep etmiştir.

14. Davacının talebi kabul edilerek kendisi tarafından bildirilecek cep telefonu numaralarından başvurucunun adresinin araştırılmasına, adresin bulunması hâlinde duruşma günü beklenmeden tebligat çıkarılmasına, ayrıca ilgili bilişim ağı sistemlerinden de adres araştırması yapılmasına ve yargılamanın 23/3/2011 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

15.Davacı vekilinin katıldığı, 23/3/2011 tarihli duruşmada, yazılan müzekkerelerin cevaplarının gelmediği görülmüş, başvurucunun tebliğ adresi bulunamadığı takdirde tebligat hükümleri çerçevesinde tebliğ hususunun düşünülmesine ve yargılamanın 20/4/2011 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

16. 20/4/2011 tarihinde yapılan duruşmada; ilgili GSM operatöründen gelen, 25/3/2011 tarihli yazı üzerine belirtilen adrese tebligat çıkarılmasına karar verilmiş ve duruşma 24/5/2011 tarihine ertelenmiştir.

17. 24/5/2011 tarihinde yapılan duruşmada henüz dönmediği anlaşılan tebligat evrakının beklenmesine ve duruşmanın 9/6/2011 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

18. Bir sonraki duruşmada da tebligat evrakının dönmediğinin görülmesi üzerine Mahkeme Kalemi tarafından söz konusu tebligatın akıbetinin araştırılmasına ve tebligatın beklenmesine karar verilmiş, duruşma 21/6/2011 tarihine ertelenmiştir.

19. 10/6/2011 tarihinde PTT veritabanından sorgulama yapılmış, dava dilekçesinin ve tensip zaptının başvurucuya 28/5/2011 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.

20. Başvurucu, eşinin kendisine karşı açtığı bu dava sebebiyle 6/6/2011 tarihinde İstanbul Barosuna bağlı bir avukatla vekâlet sözleşmesi yapmıştır.

21. 21/6/2011 tarihinde başvurucu ile başvurucunun avukatının katılmadığı celsede cevap dilekçesinin ve ilgili vekâletin süresi içinde Mahkemeye sunulduğu görülmüş, başvurucunun yetki itirazı hakkında davacı itirazda bulunmuştur. Mahkeme, yetki konusundaki delillerini bildirmesi için davacıya süre vermiş; davacının ikamet adresini Mahkemeye bildirmesiyle de ilgili muhtarlığa yazı yazılarak tarafların söz konusu ikametgâh durumlarının ve ne zamandan beri oturduklarının sorulmasına karar verilmiştir. Ayrıca başvurucuya da yetki konusundaki delillerini sunmak için üç günlük kesin süreli meşruhatlı davetiye çıkarılmasına ve duruşmanın 14/7/2011 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

22.Başvurucu vekiline söz konusu duruşma zaptı 6/7/2011 tarihinde tebliğ edilmiştir.

23. Davacının Mahkemeye bildirmiş olduğu adresin bağlı olduğu Muhtarlığa, duruşma sırasında alınan ara kararı gereği 24/6/2011 tarihinde müzekkere yazılarak davacının ikamet durumu ile ilgili bilgi istenmiştir.

24. 14/7/2011 tarihinde yapılan ve taraf vekilleri ile davacının katıldığı duruşmada; müzekkerenin tebliğinin yapılamadığı görülmüş ve Muhtarlığın isminin değiştiğinin davacı tarafça bildirilmesi nedeniyle aynı müzekkerenin tekrar yazılmasına, başvurucu vekilinin duruşma sırasında yetki konusundaki delil ve belgelerin muhabereden (İstanbul'dan) gönderdiğini söylemesi üzerine bu konudaki belgelerin beklenmesine, duruşmanın 14/9/2011 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

25. Bir sonraki duruşmaya yine taraf vekilleri ve davacı katılmıştır. Muhtarlığa yazılan yazının adres kapalı olduğundan iade edilmesi üzerine davacı tarafın ilgili muhtarın ismini bildirmesi sebebiyle bu sefer Muhtarlığın bulunduğu yerdeki polis karakolu aracılığıyla bilgi istenmiş, duruşma 25/10/2011 tarihine bırakılmıştır. Polis karakolundan istenen yazı 21/10/2011 tarihinde Mahkemeye ulaşmıştır.

26. 25/10/2011 tarihinde açılan duruşmaya başvurucu vekili mazeret bildirerek katılmamıştır. Mahkeme mazereti kabul etmiştir. Başvurucunun, Küçükçekmece Nöbetçi Mahkemesi yoluyla Mahkemeye sunduğu dilekçesinde müşterek ikametgâh adresinin Edirne'ye alındığı bildirilmiştir. Bunun üzerine Mahkeme, İzmir'deki Muhtarlıktan davacının ikametgâhını aldırıp aldırmadığı, hangi tarihten itibaren ikametgâhında oturduğu, tarafların birlikte oturup oturmadıklarına ilişkin bilgi istemiştir. Edirne'deki Muhtarlıktan ise başvurucuya ait ikamet ilmuhaberinin çıkartılarak gönderilmesini, ayrıcahangi tarihten beri başvurucunun bu adreste oturduğu ile ikametgâhını hangi tarihte belirtilen adrese aldığı hususlarının tespitini istemiştir.

27. 29/11/2011 tarihli duruşmada, Edirne'ye yazılan yazının cevabının beklenmesine ve davacı tarafa yetki konusundaki iki tanığını bir sonraki celsede hazır etmesine karar verilmiştir.

28. 15/12/2011 tarihinde davacı tanıklarının ifadesi alınmış ve Edirneye yazılan müzekkerenin akıbetinin sorulmasına karar verilmiştir. 31/1/2012 ve 16/2/2012 tarihlerinde yapılan duruşmalarda da Edirne'ye yazılan müzekkerenin cevabının beklenmesine karar verilmiştir.

29. 13/3/2012 tarihinde yapılan duruşmaya başvurucu vekili aynı gün İstanbul'daki bir mahkemede duruşması olması nedeniyle mazeret beyan ederek katılamayacağını faks yoluyla bildirmiş, duruşma gününü Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) öğreneceğini belirtmiştir. Mahkeme mazereti kabul etmiştir. Duruşma sonunda alınan karar şu şekildedir:

" 1- 05/12/2011 tarihli muhtarlık yazısı ile 21/10/2011 tarihli zabıta yazılarının mukayeseleri yapıldığında yasal ikametgahlarının Edirne olmakla ve taraflar kendi rızaları ile ayrı şehirlerde yaşamaya başladıklarından ve 12 yıldır da iş kurup İzmirde yerleşmekle yetki itirazlarının reddine, davalıya bu durumun tebliğine,

 2-Davacı taraf konuyu iyi bilen iki tanığını hazır ettiğinde dinlenmesine,ayrıca tüm tanıkları için 25 er TL tanıklık ücreti ve öncelikle dinleteceği bu iki tanıklar için7,00 'arTL tebligat masraflarını vermesine, öncelikle dinleteceği iki tanık şehir dışındalar ise talimat masraflarını vermesine, bu hususta iki haftalık kesin süre verilmesine (kesin mehilin hüküm ve neticeleri hatırlatıldı), öncelikle dinleteceği tanıklarını sonraki celsede hazır etmediği ve tüm tanık masraflarını da vermediği takdirde talebinden vazgeçmiş sayılacağı ihtarınınyapılmasına,(yapıldı) (Öncelikle dinleteceği iki tanığının hangileri olduğunu tanık-delil listesinde imzası ile belirtmesine)

3- Davalı vekilinin mazeretinin kabulüne duruşma gününü UYAP tan öğrenmesine."

30. 28/3/2012 tarihinde yapılan duruşmaya sadece davacı ve onun vekili katılmıştır. Davacının gösterdiği tanıkların dinlenilmesine karar verilmiştir. Tanıkların dinlenilmesinden sonra tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. 28/3/2012 tarihli ve E.2010/939, K.2012/288 sayılı kararın gerekçesi şu şekildedir:

" Davalı taraf her ne kadar yetki itirazında bulunmuş ise de 21/10/2011 tarihli Gültepe Polis Merkezi Amirliği yazısı ile ekindeki 05/12/2011 tarihli Zeybek Mahallesi Muhtarlığının yazısı ile 12 yıldır davacının İzmir'de oturduğunun bilgisayar kayıtlarında mevcut olduğu bildirildiği, her ne kadar tarafların yasal ikametgahları Edirne ise de taraflarınkendi rızaları ile ayrı şehirlerde yaşamaya başladıkları anlaşılmakla davalının yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Dosya içeriğine,toplanan delillere,tarafların ve dinlenen tanıkların beyanlarına göre, tarafların evlilik birliğinin başından itibaren uyum sağlayamadıkları, sürekli olarak tartıştıkları ve dinlenen davacı tanığı K. A.'ın davalı kadının devamlı kocasınabağırıp kötü davranışlarda bulunduğunu duyduğunu ve diğer davacı tanığı S.E.'in de hanımın kocasına devamlı bağrışma sesleri, hakaret küfürler ettiği ve kadının kocasının buna iyi dayandığını beyan etmesinden de bu tartışmalara komşularının dahi şahit olduğu, tarafların sürekli sürtüşme halinde olup her iki tarafın da birbirlerine karşı olan saygı ve sevgilerini yitirdikleri,yaklaşık 1,5 seneden beri de tarafların farklı illerde yaşadıkları ve evlilik birliğinin devam etmediği anlaşılmakla eşler arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı anlaşılmakla tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır."

31. Gerekçeli karar, başvurucu vekiline 2/5/2012 tarihinde tebliğ edilmiş ve karar, süresi içinde temyiz edilmiştir. Başvurucu; temyiz dilekçesinde özetle, tanıkları sunmak için süre verilmediğini, delillerle ilgili avansın dosyaya yatırıldığını, Mahkeme kararının gerekçesinde davacının tanıklarının ifadesinden başka hiçbir şeyin yer almamış olmasından dolayı delillerini sunamadığının açık olduğunu, Edirne Muhtarlığından gelen yazıdan anlaşılacağı üzere evlenmeden önce müşterek ikametgâhın Edirne'ye alındığını, hâlen davacının Edirne'de ikamet ettiğini, Mahkemenin yetkisiz olduğunu, sosyal ve ekonomik durumun araştırılmasına gerek görülmeden nafakaya hükmedildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

32. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28/1/2013 tarihli ve E.2012/15605, K.2013/1966 sayılı kararla hükmün bozulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şu şekildedir:

" Kesin yetki kuralının sözkonusu olmadığı hallerde mahkemelerin yetkisineyönelik itirazlar,ilk itirazlardan olup (6100 s. HMK. m.116/1-a)bu husus, mahkemece öncelikle ve esasa girilmeden ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır. (6100 s. HMK. m.117/3) Hakim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder. (6100 s. HMK. m.164/3)Görüldüğü gibi yetki itirazı hakkında verilen ara kararının ilgilisine tebliğinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Belirtilen yasal kurala uyulmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması savunmayı ve davanın sonucunu etkileyen önemli bir usul hatası olup bozmayı gerektirmiştir. (6100 s. HMK. m.371/1-ç)"

33. Bozma üzerine yargılamaya devam olunmuş, bozma kararına uyulup uyulmamasına duruşmada karar verileceği belirtilerek taraflara duruşma gününü belirtir davetiye ile tensip zaptı tebliğ edilmiştir.

34. 30/4/2013 tarihli duruşmaya sadece davacı vekili katılmıştır. Duruşma sonunda bozma ilamına uyulmasına, yetkiye itirazın reddine dair kararın davacıya tebliğine ve davalıya esas hakkında beyanları ile delil ve belgelerini sunmak üzere iki haftalık süre verilmesine karar verilerek duruşma 30/5/2013 tarihine ertelenmiştir.

35. 9/5/2013 tarihinde davacı vekili 100 TL gider avansı yatırmıştır. 30/4/2013 tarihli duruşma zaptına ilişkin tebligatın başvurucuya yahut vekiline yapılmadığı Anayasa Mahkemesi tarafından gözlemlenmektedir.

 36. 30/5/2013 tarihinde yapılan duruşmaya sadece davacı vekili katılmıştır. Duruşma sonunda başvurucunun sosyal, içtimai ve ekonomik durumu için müzekkere yazılmasına karar verilerek duruşma 9/7/2013 tarihine ertelenmiştir.

37. Aynı gün Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğüne başvurucunun sosyal ve ekonomik durumu ile ilgili müzekkere yazılmıştır. Ancak müzekkerede belirtilen adres ile dava dilekçesinin tebliğ edildiği adres farklı olup müzekkerede belirtilen yer,Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi'nde (MERNİS) yer alan ancak, dava dilekçesinin ilk başta tebliğ edilemediği adreslerden biridir (bkz. § 9). Müzekkere cevabında başvurucunun adreste bulunamaması nedeniyle istenen bilgiler ikmal edilememiştir. Ayrıca 30/5/2013 tarihli duruşma zaptının yine başvurucuya yahut vekiline tebliğ edilemediği gözlenmektedir.

38. 9/7/2013 tarihinde yapılan duruşmaya sadece davacı vekili katılmış ve duruşma sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

39. Mahkemenin 9/7/2013 tarihli ve E.2013/227, K.2013/538 sayılı kararının gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"...Hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiş, mahkememizce dosya yeniden 2013/227 esasına kaydı yapılarak duruşma açılmış, davalının sosyal, içtimai, ekonomik durumu için müzekkere yazılmış ancak adreste bulunamadığından ikmal edilememiş, asgari ücretten gelirinin olduğunun kabulü ile bozmaya uyularak yetki itirazının tebliğ edilmiş olduğu anlaşılmakla eski kararımız gibi tarafların boşanmalarına, tarafların sosyal, içtimai, ekonomik durumu, davalının adresinde bir türlü bulanamayışı dikkate alınarak davalıya 100 TL dava tarihinden itibaren tedbir nafakası bağlanmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda anlatılan olay,delil ve gerekçeye dayanılarak,

1-Yetki itirazının tebliğ edilmiş olması, eksikliğin tamamlandıktan sonra davanın usul yönünden bozulduğu anlaşıldığından eski kararımız gibi İzmir ili Konak ilçesi ... nüfusa kayıtlı, Edirne. .. doğumlu, ... vatandaşlık numaralı M.M. ile aynı yerde ... no: 24 de nüfusa kayıtlı ... kızı, ... doğumlu, ... vatandaşlık numaralı (evlenerek ... 40 birey sıra numarasından gelen kızlık soyadı SARI olan) Ferihan ...'ın BOŞANMALARINA, tarafların sosyal, içtimai, ekonomik durumu, davalının adresinde bir türlü bulunamayışı dikkate alınarak davalı tarafa 100 TL dava tarihinden itibaren tedbir nafakası bağlanmasına,

...

Dair açık yargılama sonunda kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı."

40. Gerekçeli kararın başvurucu vekiline tebliğinden sonra karar, başvurucu vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz dilekçesinde özetle, davanın öncelikle Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle bozulması gerektiği, yetki itirazının reddine ilişkin ara kararının yine tebliğ edilmeden ve sadece davacı tanıklarının gerçek dışı beyanlarıyla hüküm kurulduğu, ekonomik durumun araştırılmadan karar verildiği, başvurucunun geçim sıkıntısı çektiği, davanın en başından itibaren taraflar arasında geçimsizlik olmadığı, uzmana sevk edilmeyi talep ettikleri, Mahkemenin bu hususu değerlendirmeye almadığı ve cevap dilekçesinde tanıklarını dinleteceğinin belirtildiği, Mahkeme tarafından bu konuda herhangi bir karar verilmediği belirtilerek hükmün bozulması istenmiştir.

41. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 4/12/2013 tarihli ve E.2013/23524, K.2013/28557 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.

42. Başvurucu, onama kararının tebliğinden sonra temyiz dilekçesini tekrarlayarak kararın düzeltilmesini talep etmiştir.

43. Karar düzeltme istemi aynı Dairenin 11/3/2014 tarihli ve E.2014/3263, K.2014/5380 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

44. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin karar 21/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

45. Başvurucu 20/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

46. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447. Maddesinin ikinci fıkrası şu şekildedir:

"(2) Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır."

47. 9/1/2003 tarihli ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un "Usul hükümleri" başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"Aile mahkemeleri, önlerine gelen dava ve işlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün korunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak teşvik eder. Sulh sağlanamadığı takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir.

(Mülga ikinci fıkra: 14/4/2004-5133/3 md.)

Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medenî Kanununun aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır."

48. 6100 sayılı Kanun'un 451. maddesi şu şekildedir:

"(1) Bu Kanun 1/10/2011 tarihinde yürürlüğe girer."

49. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 23. maddesi şöyledir:

 “Salahiyettar olm[a]yan bir mahkemede aleyhine dava ikame olunan kimse esasa girişmezden evvel bu bapta itirazda bulunmazsa o mahkemenin salahiyetini kabul etmiş addolunur. Şu kadar ki munhasıran iki tarafın arzularına tabi olmıyan mesail bundan müstesnadır. Mahkeme bu nevi davalarda hitamı mahkemeye kadar re'sen veya iki taraftan birinin talebi üzerine ademi salahiyet karar verir. Mahkemenin salahiyattar olmadığını iddia eden taraf salahiyettar mahkemeyi beyana mecburdur.”

50. 1086 sayılı mülga Kanun'un 24. maddesi şu şekildedir:

"Teşkilatı Esasiye Kanunu ve Kanunu Medeni ve sair adli kanunlar ve muahedeler ile salahiyet hakkında vazolunan hükümler mahfuzdur.

51. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 168. maddesi şu şekildedir:

"Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir."

52. 4721 sayılı Kanun'un 19. maddesi şu şekildedir:

"Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.

Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz.

Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz."

53. 6100 sayılı Kanun'un 448. maddesi şu şekildedir:

"(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır."

54. 6100 sayılı Kanun'un 116. maddesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"(1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:

a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı.

..."

55. 6100 sayılı Kanun'un 117. maddesinin üçüncü fıkrası şu şekildedir:

"(3) İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır."

56. 6100 sayılı Kanun'un 164. maddesi şu şekildedir:

"1) Hâkim, taraflardan birinin ileri sürdüğü ön sorunu incelemeye değer bulursa, belirleyeceği süre içinde, varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için diğer tarafa tefhim veya tebliğ eder.

(2) Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuşmazlık varsa, hâkim gerekirse tarafları davet edip dinledikten sonra kararını verir.

(3) Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder."

57. 6100 sayılı Kanun'un 186. maddesi şu şekildedir:

"(1) Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir.

(2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir."

58. 4721 sayılı Kanun'un 168. maddesi şöyledir:

 " Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir."

59. 4721 sayılı Kanun'un 175. maddesi şöyledir:

 " Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.

 Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz."

60. 4721 sayılı Kanun'un 176. maddesininbeşinci fıkrası şöyledir:

 " Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir. "

61. 4721 sayılı Kanun'un 177. maddesi şöyledir:

" Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

62. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

63. Başvurucu; şikâyet konusu davada, yetkiye itirazın reddine dair ara kararınınkendisine tebliğ edilmemesi hususunun Yargıtay tarafından bozma nedeni sayılmasına rağmen bozmadan sonraki yargılama sürecinde de anılan kararın kendisine tebliğ edilmemesi,ilgili beyanları Mahkemece ve Yargıtayca değerlendirilmeksizin usul ve yasaya aykırı olarak yetkiyeitirazın reddine karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; Kanun'da tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin ve belirlenen tarihte hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında karar verileceğinin taraflara bildirileceği hususu öngörülmesine rağmen Mahkemece Kanun'a aykırı olarak sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin kendisine bildirilmemesi ve bu suretle son sözlerini söyleme imkânından yoksun bırakılması nedenleriyle silahların eşitliği ilkesinin; ayrıca sosyal ve ekonomik durumuyla ilgili gerekli araştırma yapılmaksızın Mahkemece asgari ücretli olduğu varsayılarak lehine, hakkaniyete aykırı derecede düşük miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi ve yoksulluk nafakası talep etme imkânının da ortadan kalkması nedenleriyle maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Yetki İtirazının Reddine Dair Karara İlişkin İddialar

64. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

65. Başvurucunun temyiz dilekçesinde yetkiye itirazını tekrarladığı, Yargıtayın ise ilgili kararında davacının kendi yerleşim yerinde de boşanma davası açabileceğinin tabii olduğu gerekçesiyle onama kararı verdiği anlaşılmıştır.

66. Başvurucu tarafından ileri sürülen, usul ve yasaya aykırı olarak yetkiye itirazın reddine karar verildiği iddiasının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve kararda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren bir hususun da bulunmadığı anlaşılmaktadır.

67. Yetkiye itirazın reddine dair kararın tebliğ edilmemesine ilişkin olarak ise bireysel başvuru kapsamında yalnızca usul kurallarına riayet edilmemiş olmasının tek başına ihlal sonucu doğurmayacağı, kurala aykırı davranışın bireylerin haklarında somut bir ihlale yol açtığının veya açabilme ihtimali olduğunun anlaşılması gerektiği, aksinin bireysel başvuruda kanun yolu şikâyetlerinin incelendiği anlamına geleceği görülmektedir.

68. Somut olayda yetki itirazının reddine dair ara kararı başvurucuya tebliğ edilmemiş olmasına rağmen başvurucunun itirazını temyiz yolunda ileri sürme imkânı bulduğu, Yargıtayın ise kararında başvurucunun itirazını karşıladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yetkiye itirazın reddine dair kararın başvurucuya tebliğ edilememesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının bir ihlal olmadığı açık olduğundan kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekmektedir.

69. Açıklanan nedenlerle yetkiye itirazın reddine dair ara kararına ilişkin iddialar yönünden başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Sözlü Yargılama Aşamasına Geçileceğinin Başvurucuya Bildirilmemesine İlişkin İddialar

70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

71. Somut olayda başvurucunun -aksini iddia etmesine rağmen- sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin kendisine bildirilmediği hususunu temyiz dilekçesinde ileri sürmediği, dolayısıyla anılan iddiasını ileri sürebileceği temyiz olağan kanun yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.

72. Açıklanan nedenlerle sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin kendisine bildirilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddiası yönünden başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Yargılamanın Sonucuna İlişkin İddialar

73. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

74. Başvurucunun, gerekli araştırma yapılmadan hakkaniyete aykırı biçimde düşük miktarda tedbir nafakasına hükmedildiği ve yoksulluk nafakası talep etme imkânının da ortadan kaldırıldığı iddiasının yargılamanın sonucuna ilişkin bulunmakla kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve kararda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren bir hususun da bulunmadığı görülmüştür. Kaldı ki tedbir nafakasının dava süresince zor durumda bulunan tarafı korumak amaçlı geçici bir tedbir olduğu, başvurucunun boşanma davasının sona ermesinden sonra da sosyal ve ekonomik durumunu ileri sürerek yoksulluk nafakası talep edebileceği anlaşılmaktadır.

75. Açıklanan nedenlerle tedbir ve yoksulluk nafakasıyla ilgili yargılamanın sonucuna ilişkin iddialar yönünden başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle başvurunun;

A. 1. Yetki itirazının reddine dair ara kararına ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin bildirilmemesine dair iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Yargılamanın sonucuna dair iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ferihan Sarı [2.B.], B. No: 2014/7261, 12/1/2017, § …)
   
Başvuru Adı FERİHAN SARI
Başvuru No 2014/7261
Başvuru Tarihi 20/5/2014
Karar Tarihi 12/1/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, boşanma davasında usul ve yasaya aykırı olarak verilen yetki itirazının reddine dair kararın tebliğ edilmemesi, sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin bildirilmemesi ve hakkaniyete aykırı biçimde düşük miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi ile yoksulluk nafakası talep etme imkânının da ortadan kaldırılması nedenleriyle adil yargılanma hakkı ile maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 447
451
448
116
117
164
186
4721 Türk Medeni Kanunu 168
19
175
176
177
4787 Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun 7
1086 Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 23
24
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi