TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FERİHAN SARI
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/7261)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat
AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Ferihan SARI
|
Vekili
|
:
|
Av. Canan
TİPİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; boşanma davasında usul ve yasaya aykırı olarak
verilen yetki itirazının reddine dair kararın tebliğ edilmemesi, sözlü
yargılama aşamasına geçileceğinin bildirilmemesi ve hakkaniyete aykırı biçimde
düşük miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi ile yoksulluk nafakası talep etme
imkânının da ortadan kaldırılması nedenleriyle adil yargılanma hakkı ile maddi
ve manevi varlığını geliştirme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/5/2014 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/12/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık herhangi bir görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri, başvuruya konu yargılama dosyası ile
yerel Mahkemeden istenen bilgi ve belgeler çerçevesinde tespit edilen ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucuya karşı İzmir 1. Aile Mahkemesinin 2010/939 Esas
sayılı dosyası ile 1/10/2010 tarihinde M.M. tarafından boşanma davası
açılmıştır. Tarafların 4/5/2010 tarihinde Edirne'de evlendikleri, başvurucunun
1959, davacının 1929 doğumlu olduğu anlaşılmaktadır.
8. 4/10/2010 tarihinde düzenlenen tensip zaptıyla davacı tarafa
duruşma günü; başvurucuya ise dava dilekçesi ve eklerinin duruşma günü ile
birlikte açıklamalı davetiye ile tebliğine, dava dilekçesi ve duruşma gününün
başvurucuya tebliğinden itibaren 10 gün içinde ilk itirazları ile birlikte esas
hakkındaki cevaplarını ve varsa karşı delillerini Mahkemeye bildirmesine ve
yargılamanın 9/12/2010 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
9. 9/12/2010 tarihinde yapılan duruşmada meşruhatlı
davetiyenin tebliğ edilemediği görülmüş, duruşmaya katılan davacı vekilinin
başvurucunun yeni adresini bildireceğini beyan etmesi üzerine duruşma
29/12/2010 tarihineertelenerek aşağıdaki şekilde
karar verilmiştir:
"1-Davacının delil ve
belgelerini dosyaya ibrazına,
2-Davalınınadresi davacı tarafça bildirilip
masrafı verilince duruşma günü beklenmeden alo post ile davalıya tebliğin
tamamlanmasına,
3-Tebliğ işlemi yapılırsa davacı konuyu iyi
bilen iki tanığını hazır ettiğinde dinlenmesine..."
10. Davacı vekili 9/12/2010 tarihinde yapılan duruşmanın
ardından bir adres belirtmiş ancak 29/12/2010 tarihinde yapılan duruşmaya
tekrar sadece davacı vekili katılmış, davalıya gönderilen tebligatın bila tebliğ edildiği görülmüştür.
11. Davacı vekili 29/12/2010 tarihinde yapılan duruşma esnasında
tekrar başka bir adres belirtmiş ve masrafını yatırarak belirtilen adrese
tebligat çıkarılmıştır. Duruşma 8/2/2011 tarihine ertelenmiştir.
12. 8/2/2011 tarihinde yapılan duruşmada tebligatın henüz
dönmediği görülerek duruşmanın 22/2/2011 tarihine ertelenmesine karar
verilmiştir.
13. 22/2/2011 tarihinde de duruşmaya yalnızca davacı vekili
katılmış; başvurucunun davadan haberdar olduğunu ve telefon numaralarından
kayıtlı adres çıkması durumunda tebligat yapılmasını, aksi takdirde 19/1/2011
tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Kanun'la değişik
Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılmasını talep etmiştir.
14. Davacının talebi kabul edilerek kendisi tarafından
bildirilecek cep telefonu numaralarından başvurucunun adresinin
araştırılmasına, adresin bulunması hâlinde duruşma günü beklenmeden tebligat
çıkarılmasına, ayrıca ilgili bilişim ağı sistemlerinden de adres araştırması
yapılmasına ve yargılamanın 23/3/2011 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.
15.Davacı vekilinin katıldığı, 23/3/2011 tarihli duruşmada,
yazılan müzekkerelerin cevaplarının gelmediği görülmüş, başvurucunun tebliğ
adresi bulunamadığı takdirde tebligat hükümleri çerçevesinde tebliğ hususunun
düşünülmesine ve yargılamanın 20/4/2011 tarihine ertelenmesine karar
verilmiştir.
16. 20/4/2011 tarihinde yapılan duruşmada; ilgili GSM
operatöründen gelen, 25/3/2011 tarihli yazı üzerine belirtilen adrese tebligat
çıkarılmasına karar verilmiş ve duruşma 24/5/2011 tarihine ertelenmiştir.
17. 24/5/2011 tarihinde yapılan duruşmada henüz dönmediği
anlaşılan tebligat evrakının beklenmesine ve duruşmanın 9/6/2011 tarihine
ertelenmesine karar verilmiştir.
18. Bir sonraki duruşmada da tebligat evrakının dönmediğinin
görülmesi üzerine Mahkeme Kalemi tarafından söz konusu tebligatın akıbetinin
araştırılmasına ve tebligatın beklenmesine karar verilmiş, duruşma 21/6/2011
tarihine ertelenmiştir.
19. 10/6/2011 tarihinde PTT veritabanından
sorgulama yapılmış, dava dilekçesinin ve tensip zaptının başvurucuya 28/5/2011
tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
20. Başvurucu, eşinin kendisine karşı açtığı bu dava sebebiyle
6/6/2011 tarihinde İstanbul Barosuna bağlı bir avukatla vekâlet sözleşmesi
yapmıştır.
21. 21/6/2011 tarihinde başvurucu ile başvurucunun avukatının
katılmadığı celsede cevap dilekçesinin ve ilgili vekâletin süresi içinde
Mahkemeye sunulduğu görülmüş, başvurucunun yetki itirazı hakkında davacı
itirazda bulunmuştur. Mahkeme, yetki konusundaki delillerini bildirmesi için
davacıya süre vermiş; davacının ikamet adresini Mahkemeye bildirmesiyle de
ilgili muhtarlığa yazı yazılarak tarafların söz konusu ikametgâh durumlarının
ve ne zamandan beri oturduklarının sorulmasına karar verilmiştir. Ayrıca başvurucuya
da yetki konusundaki delillerini sunmak için üç günlük kesin süreli meşruhatlı davetiye çıkarılmasına ve duruşmanın 14/7/2011
tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.
22.Başvurucu vekiline söz konusu duruşma zaptı 6/7/2011
tarihinde tebliğ edilmiştir.
23. Davacının Mahkemeye bildirmiş olduğu adresin bağlı olduğu
Muhtarlığa, duruşma sırasında alınan ara kararı gereği 24/6/2011 tarihinde
müzekkere yazılarak davacının ikamet durumu ile ilgili bilgi istenmiştir.
24. 14/7/2011 tarihinde yapılan ve taraf vekilleri ile davacının
katıldığı duruşmada; müzekkerenin tebliğinin yapılamadığı görülmüş ve
Muhtarlığın isminin değiştiğinin davacı tarafça bildirilmesi nedeniyle aynı
müzekkerenin tekrar yazılmasına, başvurucu vekilinin duruşma sırasında yetki
konusundaki delil ve belgelerin muhabereden (İstanbul'dan) gönderdiğini
söylemesi üzerine bu konudaki belgelerin beklenmesine, duruşmanın 14/9/2011
tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
25. Bir sonraki duruşmaya yine taraf vekilleri ve davacı
katılmıştır. Muhtarlığa yazılan yazının adres kapalı olduğundan iade edilmesi
üzerine davacı tarafın ilgili muhtarın ismini bildirmesi sebebiyle bu sefer
Muhtarlığın bulunduğu yerdeki polis karakolu aracılığıyla bilgi istenmiş,
duruşma 25/10/2011 tarihine bırakılmıştır. Polis karakolundan istenen yazı
21/10/2011 tarihinde Mahkemeye ulaşmıştır.
26. 25/10/2011 tarihinde açılan duruşmaya başvurucu vekili
mazeret bildirerek katılmamıştır. Mahkeme mazereti kabul etmiştir.
Başvurucunun, Küçükçekmece Nöbetçi Mahkemesi yoluyla Mahkemeye sunduğu
dilekçesinde müşterek ikametgâh adresinin Edirne'ye alındığı bildirilmiştir.
Bunun üzerine Mahkeme, İzmir'deki Muhtarlıktan davacının ikametgâhını aldırıp
aldırmadığı, hangi tarihten itibaren ikametgâhında oturduğu, tarafların
birlikte oturup oturmadıklarına ilişkin bilgi istemiştir. Edirne'deki
Muhtarlıktan ise başvurucuya ait ikamet ilmuhaberinin
çıkartılarak gönderilmesini, ayrıcahangi tarihten
beri başvurucunun bu adreste oturduğu ile ikametgâhını hangi tarihte belirtilen
adrese aldığı hususlarının tespitini istemiştir.
27. 29/11/2011 tarihli duruşmada, Edirne'ye yazılan yazının
cevabının beklenmesine ve davacı tarafa yetki konusundaki iki tanığını bir
sonraki celsede hazır etmesine karar verilmiştir.
28. 15/12/2011 tarihinde davacı tanıklarının ifadesi alınmış ve Edirneye yazılan müzekkerenin akıbetinin sorulmasına karar
verilmiştir. 31/1/2012 ve 16/2/2012 tarihlerinde yapılan duruşmalarda da
Edirne'ye yazılan müzekkerenin cevabının beklenmesine karar verilmiştir.
29. 13/3/2012 tarihinde yapılan duruşmaya başvurucu vekili aynı
gün İstanbul'daki bir mahkemede duruşması olması nedeniyle mazeret beyan ederek
katılamayacağını faks yoluyla bildirmiş, duruşma gününü Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi'nden (UYAP) öğreneceğini belirtmiştir. Mahkeme mazereti kabul
etmiştir. Duruşma sonunda alınan karar şu şekildedir:
" 1- 05/12/2011 tarihli muhtarlık yazısı
ile 21/10/2011 tarihli zabıta yazılarının mukayeseleri yapıldığında yasal
ikametgahlarının Edirne olmakla ve taraflar kendi rızaları ile ayrı şehirlerde
yaşamaya başladıklarından ve 12 yıldır da iş kurup İzmirde
yerleşmekle yetki itirazlarının reddine, davalıya bu durumun tebliğine,
2-Davacı taraf konuyu iyi bilen iki tanığını hazır ettiğinde dinlenmesine,ayrıca tüm tanıkları için 25 er TL tanıklık
ücreti ve öncelikle dinleteceği bu iki tanıklar için7,00 'arTL
tebligat masraflarını vermesine, öncelikle dinleteceği iki tanık şehir
dışındalar ise talimat masraflarını vermesine, bu hususta iki haftalık kesin
süre verilmesine (kesin mehilin hüküm ve neticeleri hatırlatıldı), öncelikle
dinleteceği tanıklarını sonraki celsede hazır etmediği ve tüm tanık
masraflarını da vermediği takdirde talebinden vazgeçmiş sayılacağı ihtarınınyapılmasına,(yapıldı) (Öncelikle dinleteceği iki
tanığının hangileri olduğunu tanık-delil listesinde imzası ile belirtmesine)
3- Davalı vekilinin mazeretinin kabulüne
duruşma gününü UYAP tan öğrenmesine."
30. 28/3/2012 tarihinde yapılan duruşmaya sadece davacı ve onun
vekili katılmıştır. Davacının gösterdiği tanıkların dinlenilmesine karar
verilmiştir. Tanıkların dinlenilmesinden sonra tarafların boşanmalarına karar
verilmiştir. 28/3/2012 tarihli ve E.2010/939, K.2012/288 sayılı kararın
gerekçesi şu şekildedir:
" Davalı taraf her ne kadar yetki
itirazında bulunmuş ise de 21/10/2011 tarihli Gültepe Polis Merkezi Amirliği
yazısı ile ekindeki 05/12/2011 tarihli Zeybek Mahallesi Muhtarlığının yazısı
ile 12 yıldır davacının İzmir'de oturduğunun bilgisayar kayıtlarında mevcut
olduğu bildirildiği, her ne kadar tarafların yasal ikametgahları Edirne ise de taraflarınkendi rızaları ile ayrı şehirlerde yaşamaya
başladıkları anlaşılmakla davalının yetki itirazının reddine karar verilmesi
gerekmiştir.
Dosya içeriğine,toplanan
delillere,tarafların ve dinlenen tanıkların
beyanlarına göre, tarafların evlilik birliğinin başından itibaren uyum
sağlayamadıkları, sürekli olarak tartıştıkları ve dinlenen davacı tanığı K. A.'ın davalı kadının devamlı kocasınabağırıp
kötü davranışlarda bulunduğunu duyduğunu ve diğer davacı tanığı S.E.'in de hanımın kocasına devamlı bağrışma sesleri,
hakaret küfürler ettiği ve kadının kocasının buna iyi dayandığını beyan
etmesinden de bu tartışmalara komşularının dahi şahit olduğu, tarafların
sürekli sürtüşme halinde olup her iki tarafın da birbirlerine karşı olan saygı
ve sevgilerini yitirdikleri,yaklaşık 1,5 seneden beri
de tarafların farklı illerde yaşadıkları ve evlilik birliğinin devam etmediği
anlaşılmakla eşler arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı
anlaşılmakla tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiği sonuç ve
kanaatine varılmıştır."
31. Gerekçeli karar, başvurucu vekiline 2/5/2012 tarihinde
tebliğ edilmiş ve karar, süresi içinde temyiz edilmiştir. Başvurucu; temyiz
dilekçesinde özetle, tanıkları sunmak için süre verilmediğini, delillerle
ilgili avansın dosyaya yatırıldığını, Mahkeme kararının gerekçesinde davacının
tanıklarının ifadesinden başka hiçbir şeyin yer almamış olmasından dolayı
delillerini sunamadığının açık olduğunu, Edirne Muhtarlığından gelen yazıdan
anlaşılacağı üzere evlenmeden önce müşterek ikametgâhın Edirne'ye alındığını,
hâlen davacının Edirne'de ikamet ettiğini, Mahkemenin yetkisiz olduğunu, sosyal
ve ekonomik durumun araştırılmasına gerek görülmeden nafakaya hükmedildiğini
ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
32. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28/1/2013 tarihli ve E.2012/15605,
K.2013/1966 sayılı kararla hükmün bozulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
Gerekçenin ilgili kısmı şu şekildedir:
" Kesin yetki kuralının sözkonusu olmadığı hallerde mahkemelerin yetkisineyönelik itirazlar,ilk
itirazlardan olup (6100 s. HMK. m.116/1-a)bu husus,
mahkemece öncelikle ve esasa girilmeden ön sorunlar gibi incelenir ve karara
bağlanır. (6100 s. HMK. m.117/3) Hakim, ön sorun
hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder. (6100 s. HMK. m.164/3)Görüldüğü gibi yetki itirazı hakkında verilen ara
kararının ilgilisine tebliğinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Belirtilen
yasal kurala uyulmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması savunmayı ve
davanın sonucunu etkileyen önemli bir usul hatası olup bozmayı gerektirmiştir.
(6100 s. HMK. m.371/1-ç)"
33. Bozma üzerine yargılamaya devam olunmuş, bozma kararına
uyulup uyulmamasına duruşmada karar verileceği belirtilerek taraflara duruşma
gününü belirtir davetiye ile tensip zaptı tebliğ edilmiştir.
34. 30/4/2013 tarihli duruşmaya sadece davacı vekili
katılmıştır. Duruşma sonunda bozma ilamına uyulmasına, yetkiye itirazın reddine
dair kararın davacıya tebliğine ve davalıya esas hakkında beyanları ile delil
ve belgelerini sunmak üzere iki haftalık süre verilmesine karar verilerek
duruşma 30/5/2013 tarihine ertelenmiştir.
35. 9/5/2013 tarihinde davacı vekili 100 TL gider avansı
yatırmıştır. 30/4/2013 tarihli duruşma zaptına ilişkin tebligatın başvurucuya
yahut vekiline yapılmadığı Anayasa Mahkemesi tarafından gözlemlenmektedir.
36. 30/5/2013 tarihinde
yapılan duruşmaya sadece davacı vekili katılmıştır. Duruşma sonunda
başvurucunun sosyal, içtimai ve ekonomik durumu için müzekkere yazılmasına
karar verilerek duruşma 9/7/2013 tarihine ertelenmiştir.
37. Aynı gün Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğüne başvurucunun
sosyal ve ekonomik durumu ile ilgili müzekkere yazılmıştır. Ancak müzekkerede
belirtilen adres ile dava dilekçesinin tebliğ edildiği adres farklı olup
müzekkerede belirtilen yer,Merkezî
Nüfus İdaresi Sistemi'nde (MERNİS) yer alan ancak, dava dilekçesinin ilk başta
tebliğ edilemediği adreslerden biridir (bkz. § 9). Müzekkere cevabında
başvurucunun adreste bulunamaması nedeniyle istenen bilgiler ikmal
edilememiştir. Ayrıca 30/5/2013 tarihli duruşma zaptının yine başvurucuya yahut
vekiline tebliğ edilemediği gözlenmektedir.
38. 9/7/2013 tarihinde yapılan duruşmaya sadece davacı vekili
katılmış ve duruşma sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
39. Mahkemenin 9/7/2013 tarihli ve E.2013/227, K.2013/538 sayılı
kararının gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA
karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiş, mahkememizce dosya yeniden
2013/227 esasına kaydı yapılarak duruşma açılmış, davalının sosyal, içtimai,
ekonomik durumu için müzekkere yazılmış ancak adreste bulunamadığından ikmal
edilememiş, asgari ücretten gelirinin olduğunun kabulü ile bozmaya uyularak yetki
itirazının tebliğ edilmiş olduğu anlaşılmakla eski kararımız gibi tarafların
boşanmalarına, tarafların sosyal, içtimai, ekonomik durumu, davalının adresinde
bir türlü bulanamayışı dikkate alınarak davalıya 100 TL dava tarihinden
itibaren tedbir nafakası bağlanmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda
anlatılan olay,delil ve gerekçeye dayanılarak,
1-Yetki itirazının tebliğ edilmiş olması,
eksikliğin tamamlandıktan sonra davanın usul yönünden bozulduğu anlaşıldığından
eski kararımız gibi İzmir ili Konak ilçesi ... nüfusa kayıtlı, Edirne. .. doğumlu, ... vatandaşlık
numaralı M.M. ile aynı yerde ... no: 24 de nüfusa
kayıtlı ... kızı, ... doğumlu, ... vatandaşlık numaralı (evlenerek ... 40 birey
sıra numarasından gelen kızlık soyadı SARI olan) Ferihan ...'ın BOŞANMALARINA, tarafların sosyal, içtimai, ekonomik
durumu, davalının adresinde bir türlü bulunamayışı dikkate alınarak davalı
tarafa 100 TL dava tarihinden itibaren tedbir nafakası bağlanmasına,
...
Dair açık yargılama sonunda kararın
tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere
verilen karar, davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen
anlatıldı."
40. Gerekçeli kararın başvurucu vekiline tebliğinden sonra
karar, başvurucu vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz dilekçesinde
özetle, davanın öncelikle Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle bozulması
gerektiği, yetki itirazının reddine ilişkin ara kararının yine tebliğ edilmeden
ve sadece davacı tanıklarının gerçek dışı beyanlarıyla hüküm kurulduğu,
ekonomik durumun araştırılmadan karar verildiği, başvurucunun geçim sıkıntısı
çektiği, davanın en başından itibaren taraflar arasında geçimsizlik olmadığı,
uzmana sevk edilmeyi talep ettikleri, Mahkemenin bu hususu değerlendirmeye
almadığı ve cevap dilekçesinde tanıklarını dinleteceğinin belirtildiği, Mahkeme
tarafından bu konuda herhangi bir karar verilmediği belirtilerek hükmün
bozulması istenmiştir.
41. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 4/12/2013 tarihli ve
E.2013/23524, K.2013/28557 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
42. Başvurucu, onama kararının tebliğinden sonra temyiz
dilekçesini tekrarlayarak kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
43. Karar düzeltme istemi aynı Dairenin 11/3/2014 tarihli ve
E.2014/3263, K.2014/5380 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
44. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin karar 21/4/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
45. Başvurucu 20/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
46. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 447. Maddesinin ikinci fıkrası şu şekildedir:
"(2) Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan
18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan
yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan
maddelerine yapılmış sayılır."
47. 9/1/2003 tarihli ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un "Usul hükümleri" başlıklı 7. maddesi şöyledir:
"Aile mahkemeleri, önlerine gelen dava ve
işlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı
sevgi, saygı ve hoşgörünün korunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı
karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü,
gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak teşvik eder. Sulh sağlanamadığı
takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir.
(Mülga ikinci fıkra: 14/4/2004-5133/3 md.)
Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak
kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medenî Kanununun aile
hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri
uygulanır."
48. 6100 sayılı Kanun'un 451. maddesi şu şekildedir:
"(1) Bu Kanun 1/10/2011
tarihinde yürürlüğe girer."
49. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 18/6/1927
tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 23. maddesi
şöyledir:
“Salahiyettar olm[a]yan bir mahkemede aleyhine dava ikame olunan kimse esasa
girişmezden evvel bu bapta itirazda bulunmazsa o mahkemenin salahiyetini kabul
etmiş addolunur. Şu kadar ki munhasıran iki tarafın
arzularına tabi olmıyan mesail
bundan müstesnadır. Mahkeme bu nevi davalarda hitamı mahkemeye kadar re'sen veya iki taraftan birinin talebi üzerine ademi
salahiyet karar verir. Mahkemenin salahiyattar
olmadığını iddia eden taraf salahiyettar mahkemeyi beyana mecburdur.”
50. 1086 sayılı mülga Kanun'un 24. maddesi şu şekildedir:
"Teşkilatı Esasiye Kanunu ve Kanunu
Medeni ve sair adli kanunlar ve muahedeler ile salahiyet hakkında vazolunan
hükümler mahfuzdur.
51. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
168. maddesi şu şekildedir:
"Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili
mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan
beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir."
52. 4721 sayılı Kanun'un 19. maddesi şu şekildedir:
"Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma
niyetiyle oturduğu yerdir.
Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim
yeri olamaz.
Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında
uygulanmaz."
53. 6100 sayılı Kanun'un 448. maddesi şu şekildedir:
"(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış
işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır."
54. 6100 sayılı Kanun'un 116. maddesinin ilgili kısmı şu
şekildedir:
"(1) İlk itirazlar aşağıdakilerden
ibarettir:
a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde
yetki itirazı.
..."
55. 6100 sayılı Kanun'un 117. maddesinin üçüncü fıkrası şu
şekildedir:
"(3) İlk itirazlar, ön
sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır."
56. 6100 sayılı Kanun'un 164. maddesi
şu şekildedir:
"1) Hâkim, taraflardan birinin ileri
sürdüğü ön sorunu incelemeye değer bulursa, belirleyeceği süre içinde, varsa
delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için diğer tarafa tefhim veya tebliğ
eder.
(2) Ön sorun hakkında iki taraf arasında
uyuşmazlık varsa, hâkim gerekirse tarafları davet edip dinledikten sonra
kararını verir.
(3) Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını
taraflara tefhim veya tebliğ eder."
57. 6100 sayılı Kanun'un 186. maddesi şu şekildedir:
"(1) Mahkeme, tahkikatın bitiminden
sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır
bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak
olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları
takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir.
(2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son
sözlerini sorar ve hükmünü verir."
58. 4721 sayılı Kanun'un 168. maddesi şöyledir:
" Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin
yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları
yer mahkemesidir."
59. 4721 sayılı Kanun'un 175. maddesi şöyledir:
" Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak
koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka
isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz."
60. 4721 sayılı Kanun'un 176. maddesininbeşinci
fıkrası şöyledir:
" Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî
tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik
durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir. "
61. 4721 sayılı Kanun'un 177. maddesi şöyledir:
" Boşanmadan sonra
açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi
yetkilidir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
62. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
63. Başvurucu; şikâyet konusu davada, yetkiye itirazın reddine
dair ara kararınınkendisine tebliğ edilmemesi
hususunun Yargıtay tarafından bozma nedeni sayılmasına rağmen bozmadan sonraki
yargılama sürecinde de anılan kararın kendisine tebliğ edilmemesi,ilgili
beyanları Mahkemece ve Yargıtayca
değerlendirilmeksizin usul ve yasaya aykırı olarak yetkiyeitirazın
reddine karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; Kanun'da
tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin ve
belirlenen tarihte hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında karar
verileceğinin taraflara bildirileceği hususu öngörülmesine rağmen Mahkemece
Kanun'a aykırı olarak sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin kendisine
bildirilmemesi ve bu suretle son sözlerini söyleme imkânından yoksun
bırakılması nedenleriyle silahların eşitliği ilkesinin; ayrıca sosyal ve
ekonomik durumuyla ilgili gerekli araştırma yapılmaksızın Mahkemece asgari
ücretli olduğu varsayılarak lehine, hakkaniyete aykırı derecede düşük miktarda
tedbir nafakasına hükmedilmesi ve yoksulluk nafakası talep etme imkânının da
ortadan kalkması nedenleriyle maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Yetki İtirazının
Reddine Dair Karara İlişkin İddialar
64. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
65. Başvurucunun temyiz dilekçesinde yetkiye itirazını
tekrarladığı, Yargıtayın ise ilgili kararında
davacının kendi yerleşim yerinde de boşanma davası açabileceğinin tabii olduğu
gerekçesiyle onama kararı verdiği anlaşılmıştır.
66. Başvurucu tarafından ileri sürülen, usul ve yasaya aykırı
olarak yetkiye itirazın reddine karar verildiği iddiasının yukarıda belirtilen
içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve kararda bariz
takdir hatası veya açık keyfîlik içeren bir hususun
da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
67. Yetkiye itirazın reddine dair kararın tebliğ edilmemesine
ilişkin olarak ise bireysel başvuru kapsamında yalnızca usul kurallarına riayet
edilmemiş olmasının tek başına ihlal sonucu doğurmayacağı, kurala aykırı
davranışın bireylerin haklarında somut bir ihlale yol açtığının veya açabilme
ihtimali olduğunun anlaşılması gerektiği, aksinin bireysel başvuruda kanun yolu
şikâyetlerinin incelendiği anlamına geleceği görülmektedir.
68. Somut olayda yetki itirazının reddine dair ara kararı
başvurucuya tebliğ edilmemiş olmasına rağmen başvurucunun itirazını temyiz
yolunda ileri sürme imkânı bulduğu, Yargıtayın ise
kararında başvurucunun itirazını karşıladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla
yetkiye itirazın reddine dair kararın başvurucuya tebliğ edilememesi nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının bir ihlal olmadığı açık
olduğundan kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekmektedir.
69. Açıklanan nedenlerle yetkiye itirazın reddine dair ara
kararına ilişkin iddialar yönünden başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Sözlü Yargılama
Aşamasına Geçileceğinin Başvurucuya Bildirilmemesine İlişkin İddialar
70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
71. Somut olayda başvurucunun -aksini iddia etmesine rağmen-
sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin kendisine bildirilmediği hususunu
temyiz dilekçesinde ileri sürmediği, dolayısıyla anılan iddiasını ileri
sürebileceği temyiz olağan kanun
yolunu tüketmeksizin bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
72. Açıklanan nedenlerle sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin
kendisine bildirilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği
iddiası yönünden başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Yargılamanın Sonucuna
İlişkin İddialar
73. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
74. Başvurucunun, gerekli araştırma yapılmadan hakkaniyete
aykırı biçimde düşük miktarda tedbir nafakasına hükmedildiği ve yoksulluk
nafakası talep etme imkânının da ortadan kaldırıldığı iddiasının yargılamanın
sonucuna ilişkin bulunmakla kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve kararda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren bir
hususun da bulunmadığı görülmüştür. Kaldı ki tedbir nafakasının dava süresince
zor durumda bulunan tarafı korumak amaçlı geçici bir tedbir olduğu,
başvurucunun boşanma davasının sona ermesinden sonra da sosyal ve ekonomik
durumunu ileri sürerek yoksulluk nafakası talep edebileceği anlaşılmaktadır.
75. Açıklanan nedenlerle tedbir ve yoksulluk nafakasıyla ilgili
yargılamanın sonucuna ilişkin iddialar yönünden başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle başvurunun;
A. 1. Yetki itirazının reddine dair ara kararına ilişkin
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin bildirilmemesine dair
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın sonucuna dair iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.