logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Recep Aydın ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/7260, 12/1/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RECEP AYDIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/7260)

 

Karar Tarihi: 12/1/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucular

:

1. Recep AYDIN

 

 

2. Tuğba AYDIN

 

 

3. Burak AYDIN

Vekili

:

Av. İhsan ÇEBİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, 27/7/2008 tarihinde İstanbul ili Güngören ilçesinde terör örgütü mensupları tarafından yerleştirilen bombanın patlaması sonucunda murislerinin ölmesi neticesinde 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvuruda ve açılan davada manevi tazminata hükmedilmediği gerekçesiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/5/2014 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 11/11/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucular, 27/7/2008 tarihinde İstanbul ili Güngören ilçesi Menderes Caddesi'nde terör örgütü mensupları tarafından yerleştirilen bombanın patlaması neticesi murislerinin hayatını kaybettiğini ancak yapılan başvuruda ve açılan davada manevi tazminat taleplerinin reddedildiğini belirtmişlerdir.

8. Başvurucular 30/7/2008 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.

9. Komisyon 20/8/2010 tarihli ve 2010/1-92-24 sayılı kararında; dosyanın incelenmesi sonucu M.A.nın kanuni mirasçılarına Güngören Kaymakamlığına gönderilen acil destek fonundan 20.000 TL'nin ödendiği, zararlarının karşılanmış olduğu gerekçeleriyle talebin reddine karar vermiştir.

10. Başvurucular tarafından, belirtilen ret işlemi aleyhine İstanbul 10. İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.

11. İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 18/5/2011 tarihli ve E.2010/1913, K.2011/901 sayılı kararı ile davanın reddine hükmedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

 “...Olayda, Komisyonca 5233 sayılı Yasaya göre ölenin yakını olan davacılara 20.000-TL ödeme yapıldığından bu yasa uyarınca davacılara ödenecek bir zarar bulunmadığına karar verilmiş, buna göre hazırlanan sulhname tasarısı tarihinde davacılar vekiline tebliğ edilmiş, tasarısının kabul edilmemesi üzerine taraflarca 28.07.2008 tarihinde sulhname tutanağının imzalanmış olduğu görülmektedir.

Bu durumda, terör eyleminden doğan zararın karşılanması istemiyle idareye yazılan başvuru tarihine göre 5233 sayılı Yasa'nın yürürlükte olduğu ve dolayısıyla olaydan doğan zararın bu Yasa hükümlerine göre karşılanması gerekeceğinden, bilimsel ve yargısal içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesinin ve 2577 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin artık uygulanma ve olanağı kalmamış olup davacının bu yöndeki iddası yerinde görülmemiştir. Hal böyle olunca davacılar yakının ölümü nedeniyle davacılara 20.000-TL ödeme yapılmış olması ve bu hususta taraflar arasında sulhname imzalanması nedeniyle davacıların maddi tazminat istemlerinin sözü edilen Yasa hükümlerine göre reddi gerekmektedir.

Davacıların manevi tazminat istemlerine gelince; 5233 sayılı Yasa, terör eylem ve olaylarından kaynaklanan manevi zararları da kapsam dışında bıraktığından davacıların manevi tazminat taleplerinin de reddi gerekmektedir...”

12. Başvurucuların temyizi üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin 27/10/2011 tarihli ve E.2011/9783, K.2011/4447 sayılı ilamı ile kararın onanmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

 "...Davacı tarafından zararının karşılanması istemiyle davalı idareye yapmış olduğu 2/6/2010 tarihli başvurunun, 5233 sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra yapıldığı dikkate alındığında, öncelikle meydana gelen zararın 5233 sayılı Yasa kapsamında mı, yoksa 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca mı tazmini gerektiğinin saptanması gerekmektedir.

 Bu bağlamda, davacının yaralanmasına neden olan olayın, terör eylemi sonucu gerçekleştiği sabit olup, söz konusu olayın meydana gelmesinde idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacıların zararının 5233 sayılı Yasa kapsamında tazmini zorunludur. Dolayısıyla olayda, idarenin 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca tazmin yükümlülüğü bulunmamaktadır..."

13. Başvurucuların karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 10/12/2013 tarihli ve E.2012/3711, K.2013/8860 sayılı ilamı ile reddedilmiştir. Karar düzeltme kararı, başvurucuya 17/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucular 16/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

15. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).

16. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;

a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine göre,

b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,

c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,

d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,

e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,

Nakdî ödeme yapılır.

Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

18. Başvurucular 27/7/2008 tarihinde İstanbul ili Güngören ilçesi Menderes Caddesi'nde terör örgütü mensupları tarafından yerleştirilen bombanın patlaması neticesi murislerinin hayatını kaybettiğini, yapılan başvuruda ve açılan davada manevi tazminata hükmedilmediğini, kanunda hüküm yok diye manevi tazminatın ödenmemesinin yasalara ve hukukun genel ilkelerine aykırı olduğunu, 5233 sayılı Kanun'un maddi tazminatı düzenlediğini ancak 12. maddesi gereği uzlaşmanın mümkün olmadığı durumlarda dava açma yolunun saklı olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) İçyer-Türkiye kararında manevi tazminatın kanunda düzenlenmemiş olmasının verilmeyeceği anlamına gelmediğinin belirtildiğini, Anayasa’nın2., 5., 10., 17., 36., 40., 41., 125. ve 141.maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş; maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

19. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucular; terör örgütü mensupları tarafından yerleştirilen bombanın patlaması neticesi murislerinin hayatını kaybetmesi nedeniyle uğradıkları manevi zararlarının tazminine ilişkin talebin Kanun kapsamında olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, idari ve yargısal merciler tarafından taleplerinin dikkate alınmadığını, 6/1/1983 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na ve tazminat hukukunun genel prensiplerine aykırı karar verildiğini, manevi tazminat istemlerinin karşılanmadığını belirterek Anayasa’nın 2., 5., 10., 17., 36., 40., 41., 125. ve 141. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucuların iddialarının özünün, İlk Derece Mahkemesince eksik ve hatalı değerlendirme yapılmasına ve 2577 sayılı Kanun kapsamında inceleme yapılmamasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucuların anılan iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20.Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurucuların gerekçeli karar hakkının ihlali iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

21. Başvurucular; manevi tazminat taleplerinin araştırma yapılmadan, yeterli gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, manevi zararlarının karşılanmadığını iddia etmektedir. Anılan iddialar Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan gerekçeli karar hakkı açısından incelenmiştir.

22. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

23. AİHM’e göre mahkemeler ve yargı mercileri verdikleri kararlarda yeterli gerekçe göstermelidirler. Gerekçe gösterme yükümlülüğünün kapsamı, kararın niteliğine göre değişir ve davaya konu olayın içinde bulunduğu şartlar ışığında değerlendirilerek belirlenir (Mustafa Kahraman, B. No: 2014/2388,4/11/2014, § 36).

24. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber (Aziz Turhan, B. No: 2012/1269, 8/5/2014, § 53), başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularıyla başvurucuların usule ilişkin haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması veya yargı mercileri tarafından resen dikkate alınması gereken hükümlerin gerekçesi açıklanmaksızın uygulanmaması gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir (Mustafa Kahraman, § 37).

25. Somut olayda başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında kurulan İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna başvuruda bulunmuştur. Başvurucuların oluşan zararları için Kaymakamlık tarafından toplam 20.000 TL tazminat ödendiği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Başvurucular, tazminat miktarının eksik hesaplandığı gerekçesiyleİdare Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açmışlardır.

26. İstanbul 10. İdare Mahkemesi 18/5/2011 tarihli kararıyla başvurucuların murislerinin ölüm olayına ilişkin Komisyon tarafından verilen maddi tazminat miktarının yeterli olduğu, manevi tazminatın ise 5233 sayılı Kanun kapsamında düzenlenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, temyiz merciince de bu karar onanmıştır (§§ 11-12).

27. Bir davada maddi olguları bildirmek tarafların, bunları hukuksal nitelendirmeye tabi tutmak ise hâkimin görevidir. Taraflarca bildirilip iddia ve savunmaya dayanak yapılan maddi olgular mahkemece tam olarak saptanmalı, dayanılan maddi olguların hukuksal nitelendirmesi ve ilgili hukuk kuralının uygulanması ise mahkemece yapılmalıdır (Nurten Esen, B.No: 2013/7970, 10/6/2015, § 51).

28. 5233 sayılı Kanun; AİHM, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun verdiği kararlarda da belirtildiği üzere maddi zararların özel bir giderim usulü olmakla birlikte manevi zararların karşılanmasına da engel olmayan bir yasadır. 2577 sayılı Kanun'un 12. ve 13. maddelerinde, idarenin işlem veya eyleminden kaynaklı olarak hakları ihlal edilenlere tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanınmaktadır. Bu yol, 5233 sayılı Kanun dışında idari yargıda genel hükümlere başvurularak uğranılan zararın tazminine imkân sağlamaktadır (Abbas Emre, B.No: 2014/5005, 6/1/2016, § 81).

29. Başvurucular; Mahkemenin ret gerekçesinin 2577 sayılı Kanun’a, tazminat hukukunun genel prensiplerine aykırı olduğunu belirtmişlerdir. Anayasa Mahkemesi kararında (Abbas Emre, § 78) da belirtildiği üzere 5233 sayılı Kanun, genel hükümlere göre manevi tazminat talep edilmesine engel teşkil etmemektedir. Başvurucular, anılan iddialarını Mahkeme önünde ileri sürmüş ise de kararın gerekçesinden (bkz. § 11) iddialarının tam olarak karşılanmadığı anlaşılmakta olup kanun yolu merciince de anılan konu hakkında yeterli(bkz. § 12) değerlendirme yapılmamıştır.

30. Bir mahkeme kararının gerekçesi; o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetimini yapabilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta gösteren bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur (Nurten Esen, § 57).

31. Bu durumda başvurucuların27/7/2008 tarihinde İstanbul ili Güngören ilçesi Menderes Caddesi'nde terör örgütü mensupları tarafından yerleştirilen bombanın patlamasıyla murislerinin hayatını kaybetmesi neticesinde manevi zarara uğradıklarından bahisle 24/9/2010 tarihinde açtıkları tam yargı davasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren, uyuşmazlığın çözümü için esaslı bir iddia olan manevi tazminat talebine ilişkin şikâyetlerin sadece 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilip gerekçelendirilmesi yeterli görülmemektedir. Anılan iddianın AİHM, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay içtihatlarında (Abbas Emre, §§ 77-79, 84) da belirtildiği üzere 2577 sayılı Kanun kapsamında usul kurallarına ve esasa yönelik değerlendirilmesi yapılarak başvurucuların manevi tazminatı hak edip etmediğinin tartışılması gerekirken 5233 sayılı Kanun’da manevi zararların karşılanmasına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucuların gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

32. Belirtilen nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

33. Başvurucular, başvuru formunda belirttikleri tazminat miktarlarının ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.

34. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

35. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 10. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

36. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 10. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Recep Aydın ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/7260, 12/1/2017, § …)
   
Başvuru Adı RECEP AYDIN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/7260
Başvuru Tarihi 16/5/2014
Karar Tarihi 12/1/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, 27/7/2008 tarihinde İstanbul ili Güngören ilçesinde terör örgütü mensupları tarafından yerleştirilen bombanın patlaması sonucunda murislerinin ölmesi neticesinde 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvuruda ve açılan davada manevi tazminata hükmedilmediği gerekçesiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5233 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 1
2
4
6
7
8
geçici 1
geçici 3
geçici 4
9
6462 Engelliler ve BazıKanunveKanunHükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması HakkındaKanun 1
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi