TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BURHAN SEÇİLİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/7274)
|
|
Karar Tarihi: 10/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Burhan SEÇİLİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 5233 sayılı Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında
yaptığı talep neticesinde hükmedilen tazminat miktarının zararlarını
karşılamadığını, terör nedeniyle anne ve babasının öldüğünü, devletin sosyal
risk ilkesi gereği vatandaşlarını koruması gerektiğini, davaya ilişkin
yargılama işlemlerinin somut delillere dayanmadığını, malvarlığının terör
nedeniyle zarar gördüğünü belirterek, Anayasa’nın 17., 36., 37. ve 38.
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve uğradığı
zararların tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 8/5/2014 tarihinde
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 19/1/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesi ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle
şöyledir:
5. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun
kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Kars Valiliği Zarar Tespit
Komisyonuna başvuruda bulunmuştur.
6. 26/5/2009 tarihli ve
2009/174 sayılı Zarar Tespit Komisyonu Kararında, “ …adı geçen şahıs adına Belencik Köyünde 120
dekar arazinin olduğunun tespit edildiği, ancak köyde 28.10.1993 tarihinde
terör saldırısının olduğu, baskın sırasında köy korucularından 7 kişinin
öldürüldüğü, baskından sonra köyün boşalmadığı ancak, bu baskında ailede ölüm
olayının olması, arazilerini kullanmalarında bir çekimserliğin olacağı
nedeniyle iki yıl arazilerini kullanamadıkları komisyonumuzca değerlendirmeye
alınarak (2) yıl gelir kaybı hesaplanması gerektiği; bu nedenle yukarıda
sayılan tespitler ve dosya içeriğindeki evraklar göz önünde
bulundurularak…toplam 13.127.00 TL tazminat ödenmesine…” karar
vermiştir.
7. Başvurucu tarafından,
hükmedilen tazminat miktarının yeterli olmadığı gerekçesiyle Erzurum İdare
Mahkemesinde dava açılmıştır.
8. Erzurum 1. İdare Mahkemesi’nin
22/9/2010 tarihli ve E.2009/933, K.2010/1232 sayılı kararı kapsamında ve "...Uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulabilmesi için davacının ileri sürdüğü, arazi zararı, yandığı
belirtilen ahır zararı, evle birlikte yanan eşyaların zararı ve hayvan zararlarının
ayrı ayrı irdelenmesi gerekmektedir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının
ikamet ettiği Belencik Köyünde başkaca terör olayının
olmadığı, köyde genel ve mahalli seçimlerin yapıldığı, 25.5.2010 tarihinde
beyanı alınan köy muhtarının köyün boşalmadığı ve devamlı olarak ikamet
edenlerin olduğunu beyan ettiği anlaşılmakta olup, söz konusu köyün resmi
olarak veya fiilen boşalmaması nedeniyle davacının iki yıl süreyle arazilerini
kullanamadığından bahisle tazminat miktarının buna göre belirlenerek ödeme
yapılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacının yandığı belirtilen ahıra yönelik tazminat talebine
gelince;
29.10.1993 tarihinde jandarma tarafından düzenlenen olay
yeri tutanağında, sadece "evin tamamen yandığı" ibaresine yer verilmiş
ve ahırın yandığına yönelik bir ifadeye yer verilmemiş ise de,
yörede yer alan tüm ev ve ahırların aynı bahçe içerisinde ve bitişik olarak
inşa edildikleri bilinen bir gerçektir. Nitekim Zarar Tespit Komisyonu
görevlilerince gerçekleştirilen 13.5.2007 tarihli keşifte de,
davacıya ait ahırın yanması nedeniyle enkaz halinde olduğu belirtilmiştir.
Buna göre 13.5.2007 tarihli keşif tutanağındaki yer alan
bilgiler doğrultusunda davacının ahırının yanması nedeniyle oluşan zararın
tazmin edilmesi gerekmektedir.
Davacının yanan evde bulunan eşya zararlarına gelince;
Davalı idare tarafından gönderilen bilgi ve belgelerden,
davacıya ve ailesine kira yardımı ve eşya yardımı yapıldığı görülmekte ise de,
davalı idare tarafından gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle
ortalama bir evde bulunacak tüm eşyaların belirlenerek, belirleme sonucuna göre
bir zarar tespiti yapılması gerektiği halde, bu konuda hiçbir araştırma ve
hesaplama yapılmaksızın varsayıma ve tahmine dayalı bir şekilde tazminat
miktarının belirlenmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Davacının büyükbaş hayvan zararlarına gelince;
Her ne kadar davacı tarafından, alt komisyonca mahallinde
yapılan keşif sonucunda düzenlenen raporda zararının ortaya konulduğu belirtilmekte
ise de; 1993 tarihinde meydana gelen saldırıda bazı hayvanların telef olup
olmadığı, olmuş ise telef olan hayvanların sahibinin kim olduğunun sözkonusu olaydan onaltı yıl
sonra keşif marifetiyle belirlenecek bir husus olmadığı, bu yönde hazırlanacak
herhangi bir raporun ise nihai olarak karar vermeye yetkili zarar tespit
komisyonu açısından bağlayıcı olmaması karşısında davacının bu iddiası yerinde
görülmemiştir.
Buna göre, davalı idare tarafından davacının yanan ahırı ile
evde yanan eşyalarına yönelik zarar taleplerinin gerekirse bilirkişi incelemesi
de yaptırılmak suretiyle hesaplanarak davacıya tazminat ödenmesi gerekirken bu
hususlarda hiçbir inceleme yapmaksızın tesis edilen işlemde hukuka uyarlık
görülmemiştir.
Öte yandan, dava konusu işlemin, davacının evinin yanması ve
taşınmazlarını iki yıl süreyle kullanamaması nedeniyle toplam 13.127,00-TL
ödeme yapılmasına ilişkin kısmı ile hayvan zararlarının tazmin edilmemesine
yönelik kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmamaktadır…" gerekçesi ile dava konusu
işlemin davacının yanan ahırı ile evde yanan eşyalarına yönelik kısmının
iptaline, davacının evinin yanması ve taşınmazlarını iki yıl süreyle
kullanamaması nedeniyle toplam 13.127,00-TL ödeme yapılması ile hayvan
zararlarının tazmin edilmesine yönelik taleplerin ise reddine karar
verilmiştir.
9. Başvurucunun temyizi üzerine
Danıştay Onbeşinci Dairesinin 19/12/2012 tarihli ve
E.2011/9919, K.2012/14606 sayılı ilamıyla hükmün onanmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucunun karar düzeltme
isteminin ise aynı Dairenin 19/12/2013 tarihli ve E.2013/13954 ve K.2013/11227
sayılı kararıyla süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
11. Karar başvurucuya 17/4/2014
tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu süresi içinde 8/5/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
12. 18/6/2014 tarihli ve 6545
sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un 103. maddesi şöyledir:
“Aşağıdaki hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.
…
b) 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununun 47 nci ve 54
üncü maddeleri,
…”
13. Aynı Kanun’un 27. maddesi
şöyledir:
“2577 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 8- 1. Bu Kanunla idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen
hükümler, 2576 sayılı Kanunun, bu Kanunla değişik 3 üncü
maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve
başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. Bu tarihten
önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan
kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanır.
…”
14. 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun mülga 54. maddesi şöyledir:
“1. (Değişik birinci cümle: 5/4/1990 -
3622/23 md.) Danıştay dava
daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine
verdikleri kararlar ile bölge idare mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri
kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere kararın tebliğ tarihini
izleyen onbeş gün içinde taraflarca;
a) Kararın esasına etkisi olan iddia ve
itirazların, kararda karşılanmamış olması,
b) Bir kararda birbirine aykırı hükümler
bulunması,
c) Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması,
d) (Değişik: 5/4/1990 -
3622/23 md.) Hükmün esasını
etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış olması,
Hallerinde
kararın düzeltilmesi istenebilir.
2. (Değişik: 5/4/1990 -
3622/23 md.) Danıştay dava
daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları ile bölge idare
mahkemeleri, kararın düzeltilmesi isteminde ileri sürülen sebeplerle
bağlıdırlar.
3. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/24 md.)
Kararın düzeltilmesi istekleri esas kararı
vermiş olan daire, kurul ve bölge idare mahkemesince incelenir. Dosyanın
incelenmesinde tetkik hakimliği yapanlar, aynı konunun düzeltme yoluyla
incelenmesinde bu görevi yapamazlar.(1)”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 8/5/2014 tarihli ve 2014/7274
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, terör nedeniyle
anne ve babasını kaybettiğini, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı talep
neticesinde hükmedilen tazminat miktarının zararlarını karşılamadığını,
malvarlığının zarara uğradığını, yeterli araştırma yapılmadan deliller
değerlendirilmeden karar verildiğini belirterek, Anayasa’nın 17., 35., 36., 37.
ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
19. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve
özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin
ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve
yargısal makamların görevidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu
makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
20. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince
düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur.
Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi
zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu
makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek
için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
21. 2577 sayılı Kanun’un 54.
maddesinde, Danıştay Dava Daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri
Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar ile Bölge İdare Mahkemelerinin
itiraz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere
karar düzeltme yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.
22. Kararın düzeltilmesi istemi
ile ulaşılmak istenen amaç, kararın esasına etki edecek olan iddia ve
itirazların kararda karşılanmamış olması, bir kararda birbirine aykırı hükümler
bulunması, kararın usul ve kanuna aykırı bulunması, hükmün esasını etkileyen
belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması sorunlarının
düzeltilmesini sağlamaktır.
23. Başvuru konusu olayda,
başvurucu Erzurum 1. İdare Mahkemesinde açılan davaya ilişkin temyiz kanun
yoluna başvuruda bulunmuş, Danıştay’ın temyiz kararı 18/7/2013 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 1/10/2013 tarihli dilekçesi ile karar
düzeltme talebinde bulunmuş ise de Mahkeme, nihaî kararın tebliğini izleyen
günden itibaren 15 gün içerisinde başvuru yapılmadığı gerekçesiyle süre aşımı
nedeniyle başvuruyu reddetmiştir.
24. Somut olayın gerçekleştiği
tarihte olağan kanun yolları arasında yer almakta olan ve halen 2577 sayılı
Kanun’un geçici 8. maddesiyle uygulanmasına devam edilen karar düzeltme kanun
yoluna ilişkin 54. maddeye göre Danıştay Dava Daireleri ve İdari veya Vergi
Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar ile Bölge İdare
Mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri kararlar hakkında karar düzeltme
yoluna başvuru süresi, kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gündür.
25. Bir kanun yoluna başvurulmuş
olması tek başına bu yolun tüketildiği anlamına gelmez. Bir kanun yolunun
tüketildiğinden söz edilebilmesi için öncelikle usulüne uygun bir başvuru
yapılması, yapılan başvurunun sonucunun beklenmesi ve inceleme süresince
öngörülmüş olan yöntem, biçim, süre ve diğer koşullara uygun hareket edilmesi
gerekir.
26. Bu durumda, başvurucu
tarafından yapılan karar düzeltme başvurusu, Danıştay Onbeşinci
Dairesi’nin temyiz üzerine verdiği kararın tebliğini izleyen günden itibaren 15
gün içinde yapılmadığı gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle reddedilmiş olup,
başvurucunun olağan kanun yollarını usulüne uygun bir şekilde tüketmeden
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle, ihlale
neden olduğu ileri sürülen karar için kanunda öngörülmüş yargısal başvuru
yollarının tamamı bireysel başvuru yapılmadan önce usulüne uygun şekilde tüketilmeden,temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından,
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin“başvuru yollarının tüketilmemiş olması”nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun “başvuru yollarının
tüketilmemesi” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
10/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.