TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BÜLENT DEĞER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/729)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Bülent DEĞER
|
Vekili
|
:
|
Av. Can KAYHAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
"satmak amacıyla uyuşturucu madde
bulundurmak ve nakletmek" suçunu işlediği iddiasıyla
yargılandığı davada müdafi huzurunda savunması alınmadan mahkûmiyet kararı
verildiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yargılamanın
yenilenmesi veya manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
17/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 30/4/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm
Başkanı tarafından 19/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 20/11/2014 tarihli görüş yazısı başvurucuya
tebliğ edilmiş, başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 19/12/2000 tarihinde, talep etmediği için müdafi
atanmaksızın ifadesi alınarak, tutuklanması talebiyle Gürpınar Sulh Ceza
Mahkemesine sevk edilmiş, Mahkemece aynı tarihte, talep etmediği için müdafi
atanmaksızın başvurucunun savunması alınarak tutuklama talebinin reddine ve
serbest bırakılmasına karar verilmiştir.
8. Başvurucu ve diğer üç
şüpheli hakkında, Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12/1/2001
tarih ve 2001/3 sayılı fezleke, görevli ve yetkili Van Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
9. Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca,
17/1/2001 tarih ve E.2001/25 sayılı iddianame ile başvurucu dışındaki diğer iki
şüpheli hakkında "teşekkül halinde
uyuşturucu ticareti yapmak" suçundan kamu davası açılmış, aynı
tarihte başvurucu ve diğer şüpheli hakkında ek takipsizlik kararı verilmiştir.
10. Başsavcılıkça 17/1/2001
tarihinde açılan kamu davası, Van 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin
E.2001/28 sayılı dosyasına kaydedilmiş, Mahkemece 11/3/2004 tarihinde yapılan
duruşmada, daha önce hakkında ek takipsizlik kararı verilen başvurucu hakkında
Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulunulmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu hakkında, Başsavcılığın 18/3/2004 tarih ve
E.2004/89 sayılı iddianamesi ile "teşekkül
halinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan kamu davası
açılmış, Van 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2004/109 sayılı dosyasına
kaydedilen dava, 19/3/2004 tarih ve E.2004/109, K.2004/110 sayılı kararla
Mahkemenin E.2001/28 sayılı dosyası ile birleştirilmiş, yargılamaya bu dosya
üzerinden devam edilmiştir.
12. Mahkemece, Gürpınar Asliye Ceza Mahkemesine yazılan
talimat ile başvurucunun talebi doğrultusunda müdafi atanmaksızın savunması
alınmıştır.
13. Mahkeme, 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun yürürlüğe girmesi nedeniyle 5/1/2006 tarihli duruşmada başvurucuya
müdafi atanmasına karar vermiş, 23/3/2006 tarihinde Baro tarafından başvurucuya
müdafi tayin edilmiştir.
14. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kapatılması üzerine
yargılamaya Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK. 250. maddesi ile görevli) devam
edilmiş olup, Mahkemece, 29/4/2010 tarih ve E.2001/28, K. 2010/107 sayılı karar
ile başvurucunun "satmak amacıyla
uyuşturucu madde bulundurmak ve nakletmek" suçundan 6 yıl 3 ay
hapis ve 20.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
15. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 10.
Ceza Dairesinin 18/11/2013 tarih ve E.2013/12825, K.2013/10330 sayılı ilâmıyla
onanmıştır.
16. Karar, 25/12/2013 tarihinde başvurucu tarafından
öğrenilmiştir.
17. Başvurucu, 17/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
18. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188.
maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 17/1/2014 tarih ve 2014/729 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 19/12/2000 tarihinde ifadesi alınarak, aynı gün Gürpınar
Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusundan sonra serbest bırakıldığını,
hakkında düzenlenen fezleke üzerine, Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığınca 17/1/2001 tarihinde takipsizlik kararı verildiğini, ancak diğer
şüpheliler hakkında kamu davası açıldığını, Van 1 No.lu Devlet Güvenlik
Mahkemesinde diğer şüphelilerin yargılamaları sırasında suç duyurusunda
bulunulması üzerine, Başsavcılık tarafından 18/3/2004 tarihinde "teşekkül halinde uyuşturucu madde ticareti
yapmak" suçundan hakkında kamu davası açıldığını ve bu davanın,
yargılaması devam eden diğer sanıklar hakkındaki dava dosyasıyla
birleştirildiğini, müdafi ile birlikte duruşmalara katılamadığını, 19/12/2000
tarihinde Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığı ve Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesi
tarafından müdafi olmaksızın ifadesinin alındığını, bu şekilde müdafi
olmaksızın hakkında yargılama yapıldığını ve hakkaniyete aykırı şekilde
mahkûmiyet kararı verildiğini, savunma hakkının kısıtlanmasına rağmen Yargıtay
tarafından kararın onandığını, 19/12/2000 tarihinde başlayan yargılama
sürecinin makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Müdafi Yardımından Yararlandırılmaması
Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
21. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır."
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
23. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, "ikincil
nitelikte bir kanun yolu" olup bu yola başvurulmadan önce kural
olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
24. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır.
25. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği,
başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle
yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi,
bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19). Bu şekilde olağan denetim
mekanizmaları önünde ileri sürülmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline
ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz.
26. Bireysel başvurunun ikincil
niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan
yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No:
2012/946, 26/3/2013, § 20).
27. Başvuru konusu olayda başvurucu, Gürpınar Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 19/12/2000 tarihinde ifadesi
alınarak, aynı gün Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusundan sonra
serbest bırakıldığını, hakkında düzenlenen fezleke üzerine, Van Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 17/1/2001 tarihinde takipsizlik kararı
verildiğini, ancak diğer şüpheliler hakkında kamu davası açıldığını, Van 1
No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde diğer şüphelilerin yargılamaları sırasında
suç duyurusunda bulunulması üzerine, Başsavcılık tarafından 18/3/2004 tarihinde
"teşekkül halinde uyuşturucu madde
ticareti yapmak" suçundan hakkında kamu davası açıldığını ve bu
davanın yargılaması devam eden diğer sanıklar hakkındaki dava dosyasıyla
birleştirildiğini, müdafi ile birlikte duruşmalara katılamadığını, 19/12/2000
tarihinde Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığı ve Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesi
tarafından müdafi olmaksızın ifadesinin alındığını, bu şekilde müdafi
olmaksızın hakkında yargılama yapıldığını, savunma hakkının kısıtlanmasına
rağmen Yargıtay tarafından kararın onandığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucunun 19/12/2000
tarihinde Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan ifadesi ile
Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yapılan sorgusunda avukat tutmak istemediğini
ve savunmasını kendisinin yapacağını belirttiğini, Gürpınar Asliye Ceza
Mahkemesince 16/4/2004 tarihinde alınan savunmasında da benzer şekilde beyanda
bulunduğunu, ayrıca duruşmalardan vareste tutulmayı talep ettiğini,
yargılamanın herhangi bir aşamasında başvurucunun avukat yardımından yararlanma
talebi olduğuna ilişkin bir bilgi veya belge tespit edilemediğini, 5271 sayılı
Kanun’un yürürlüğe girmesi ile yargılamayı yürüten Van 3. Ağır Ceza
Mahkemesince verilen karar üzerine başvurucuya Van Bölge Barosu Başkanlığı
tarafından müdafi atandığını bildirmiştir.
29. Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında 19/12/2000 tarihinde ifadesi alınan ve tutuklanması talebiyle
Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesine sevk edilen başvurucunun aynı tarihte savunması
alınarak serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Başvurucu 19/12/2000
tarihinde Başsavcılık tarafından alınan ifadesi ile Gürpınar Sulh Ceza
Mahkemesi tarafından yapılan sorgusunda müdafi talep etmediğini ve savunmasını
kendisinin yapacağını belirtmiştir. Başvurucu ve diğer üç şüpheli hakkında,
Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12/1/2001 tarihli fezleke,
görevli ve yetkili Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiş, Başsavcılıkça 17/1/2001 tarihli iddianame ile başvurucu dışındaki
diğer iki şüpheli hakkında "teşekkül
halinde uyuşturucu ticareti yapmak" suçundan kamu davası
açılmış, aynı tarihte başvurucu ve diğer şüpheli hakkında ek takipsizlik kararı
verilmiştir.
30. Başsavcılıkça 17/1/2001
tarihinde açılan kamu davası, Van 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin
E.2001/28 sayılı dosyasına kaydedilmiş, Mahkemece 11/3/2004 tarihinde yapılan
duruşmada, daha önce hakkında ek takipsizlik kararı verilen başvurucu hakkında
Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulunulmasına karar verilmiştir. Başvurucu hakkında, Başsavcılığın 18/3/2004
tarihli iddianamesi ile "teşekkül
halinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan kamu davası
açılmış, Van 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2004/109 sayılı dosyasına
kaydedilen dava, 19/3/2004 tarihli kararla Mahkemenin E.2001/28 sayılı dosyası
ile birleştirilmiştir. Gürpınar Asliye Ceza Mahkemesince 16/4/2004 tarihinde
başvurucunun savunması alınmış, başvurucu avukatı olmadığını, savunmasını
kendisinin yapacağını, ayrıca duruşmalardan vareste tutulmayı talep ettiğini
bildirmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kapatılması üzerine yargılamaya
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edilmiş, Mahkemece, 5271 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girmesi nedeniyle başvurucuya Van Bölge Barosu Başkanlığı tarafından müdafi
atanmıştır. Mahkemece, 29/4/2010 tarihli karar ile başvurucunun "satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak ve
nakletmek" suçundan 6 yıl 3 ay hapis ve 20.000,00 TL adli para
cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Başvurucu tarafından temyiz
edilen karar, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 18/11/2013 tarihli ilâmıyla onanarak
kesinleşmiştir. Gerek İlk Derece Mahkemeleri önünde yapılan yargılamada gerekse
temyiz dilekçesinde başvurucunun müdafi yardımından yararlandırılmadığına ve
savunma hakkının kısıtlandığına yönelik herhangi bir iddiası bulunmamaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle, başvuru yolları usulüne uygun
olarak tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının
bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının,
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "başvuru yollarının tüketilmemiş olması"
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı
İddiası
32. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
33. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
34. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
35. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
36. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Gürpınar Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 19/12/2000 tarihinde ifadesi
alınarak, aynı gün Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusundan sonra serbest
bırakıldığını, hakkında düzenlenen fezleke üzerine, Van Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 17/1/2001 tarihinde takipsizlik kararı
verildiğini, ancak diğer şüpheliler hakkında kamu davası açıldığını, Van 1
No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesince suç duyurusunda bulunulması üzerine,
Başsavcılık tarafından 18/3/2004 tarihinde "teşekkül
halinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan hakkında
kamu davası açıldığını ve bu davanın, diğer sanıklar hakkındaki dava dosyasıyla
birleştirildiğini, yargılama sonunda haksız olarak mahkûmiyet kararı
verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
37. Adalet Bakanlığınca,
yargılamanın sonucuna yönelik adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına karşı
görüş sunulmamıştır.
38. Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında 19/12/2000 tarihinde ifadesi alınan ve tutuklanması talebiyle
Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesine sevk edilen başvurucunun aynı tarihte savunması
alınarak serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Başvurucu ve diğer üç şüpheli
hakkında, Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12/1/2001 tarihli
fezleke, görevli ve yetkili Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmiş, Başsavcılıkça 17/1/2001 tarihli iddianame ile
başvurucu dışındaki diğer iki şüpheli hakkında "teşekkül
halinde uyuşturucu ticareti yapmak" suçundan kamu davası
açılmış, aynı tarihte başvurucu ve diğer şüpheli hakkında ek takipsizlik kararı
verilmiştir.
39. Yargılamaya başlayan Van 1
No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesince 11/3/2004 tarihinde, daha önce hakkında ek
takipsizlik kararı verilen başvurucu hakkında Van Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması üzerine başvurucu
hakkında, Başsavcılığın 18/3/2004 tarihli iddianamesi ile "teşekkül halinde uyuşturucu madde ticareti
yapmak" suçundan kamu davası açılmış, Van 1 No.lu Devlet
Güvenlik Mahkemesinde yargılaması devam eden diğer şüpheliler hakkındaki dava
dosyasıyla birleştirilmiştir. Mahkemece, başvurucunun ve diğer sanıkların
savunmaları ile tanıkların beyanları alınmış, iletişim tespit tutanakları,
arama ve el koyma tutanakları, teşhis tutanağı ve bilirkişi raporları
incelenerek 29/4/2010 tarihli karar ile başvurucunun "satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak ve nakletmek"
suçundan 6 yıl 3 ay hapis ve 20.000,00 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar,
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 18/11/2013 tarihli ilâmıyla onanarak
kesinleşmiştir.
40. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
41. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece Mahkemesi
tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi
Mahkemenin kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan
herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
42. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
c. Yargılamanın Makul Sürede
Sonuçlandırılamadığı İddiası
43. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
44. Başvurucu, Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasının yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
45. Adalet Bakanlığı, makul sürede yargılanma hakkının ihlali
iddialarına ilişkin olarak görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
46. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü
Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
47. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
48. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2012/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "teşekkül halinde uyuşturucu madde ticareti
yapmak" suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
Başvurucu hakkında isnat olunan suç 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk
Ceza Kanunu’nun 403. maddesinde hapis cezasını gerektirir şekilde
tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı
yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda
kuşku bulunmamaktadır.
49. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı ya da
yetkili makamlar tarafından suç duyurusunda bulunulma anıdır. Somut başvuru
açısından bu tarih, başvurucunun ilk gözaltına alındığı 19/12/2000 tarihi
olarak değerlendirilebilirse de bu tarihte alınan ifade sonrasında 17/1/2001
tarihinde başvurucu hakkında takipsizlik kararı verildiği, Van 1 No.lu Devlet
Güvenlik Mahkemesince 11/3/2004 tarihinde, Van Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması üzerine, Başsavcılığın
18/3/2004 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında kamu davası açıldığı
belirlenmiştir. Dolayısıyla başvurucu açısından yargılama sürecinin başladığı
tarih, Van 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesince suç duyurusunda bulunulduğu
11/3/2004 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç
isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu
tarih, Yargıtay 10. Ceza Dairesince, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/4/2010
tarihli hükmünün onandığı 18/11/2013 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, §
35).
50. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Van
Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 17/1/2001 tarihli
iddianame ile başvurucu dışındaki diğer iki şüpheli hakkında "teşekkül halinde uyuşturucu ticareti
yapmak" suçundan kamu davası açıldığı, aynı tarihte başvurucu
ve diğer şüpheli hakkında ek takipsizlik kararı verildiği belirlenmiştir.
51. Başsavcılıkça 17/1/2001
tarihinde açılan kamu davasının, Van 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin
E.2001/28 sayılı dosyasına kaydedildiği, Mahkemece 11/3/2004 tarihinde yapılan
duruşmada, daha önce hakkında ek takipsizlik kararı verilen başvurucu hakkında,
Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulunulmasına karar verildiği görülmüştür. Başvurucu hakkında, Başsavcılığın
18/3/2004 tarihli iddianamesi ile "teşekkül
halinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan kamu davası
açıldığı, Van 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2004/109 sayılı dosyasına
kaydedilen davanın, 19/3/2004 tarihli kararla Mahkemenin E.2001/28 sayılı
dosyası ile birleştirildiği tespit edilmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
kapatılması üzerine yargılamaya Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildiği,
Mahkemece, 29/4/2010 tarihli karar ile başvurucunun "satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak ve nakletmek"
suçundan 6 yıl 3 ay hapis ve 20.000,00 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verildiği, başvurucu tarafından temyiz edilen kararın,
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 18/11/2013 tarihli ilâmıyla onanarak kesinleştiği
anlaşılmıştır.
52. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 20-44; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§
21-45).
53. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın
mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak
bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı ve söz konusu dokuz yıl sekiz aylık yargılama sürecinde
makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
54. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
55. Başvurucu, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğinin tespitini ve 50.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
56. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
57. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin dokuz yıl sekiz aylık yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.300,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
58. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1.
Müdafi yardımından yararlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının "başvuru
yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın
sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.
Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığı yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 8.300,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.