TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÜLCAN KELEŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/797)
|
|
Karar Tarihi: 22/3/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Nahit GEZGİN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Gülcan KELEŞ
|
|
|
2. İlhan KELEŞ
|
|
|
3. Ömer Faruk KELEŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Berrin DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, bir iş kazası sonucunda yakınlarının yaşamının
yitirmesi olayı ile ilgili olarak yürütülen ceza soruşturmasında bazı
şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle
yaşama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuşlardır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular İstanbul ilinde ikamet etmektedirler.
Başvurucu Gülcan Keleş'in eşi, diğer başvurucuların ise babası olan E.K. olay
tarihinde İstanbul ili Arnavutköy bölgesinin elektrik bakım ve onarım işlerini
alan taşeron firma niteliğindeki bir şirkette işçi statüsünde çalışmaktadır.
10. E.K. 10/9/2010 günü çalışma bölgesindeki bir elektrik
arızasını gidermek için olay yerine geldiğinde burada bulunan bir elektrik
direğine çıkmış ve direkteki elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirmiştir.
A. Ceza Soruşturması Süreci
11. Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet
Başsavcılığı) tarafından olay hakkında soruşturma başlatılmış, 8/1/2013
tarihinde elektrik teknisyeni olarak çalışan ve bölgeden sorumlu olan Ö.G.,
İşletme Mühendisliği Şefi A.S., Şantiye Şefi N.Ç., ŞirketinYönetim Kurulu Üyesi
ve İstanbul Şube Müdürü S.A. ile işletme şefliğini bünyesinde barındıran
Gaziosmanpaşa İşletme Müdürlüğünde müdür ve müdür yardımcısı olarak görev yapan
G.S. ve H.G. hakkında ihmali davranışla kasten adam öldürme suçundan kamu
davası açılmıştır.
12. Cumhuriyet Başsavcılığı ayrıca 7/1/2013 tarihinde 21
kişi hakkında olayda kusurlarının bulunmadığı gerekçesiyle ek kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
13. Başvurucuların kovuşturmaya yer olmadığına kararına
itirazı, Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/10/2013 tarihli kararı ile
reddedilmiştir.
14. Bu karar başvurucular tarafından 18/12/2013 tarihinde
öğrenilmiş olup 16/1/2014 tarihinde bireyselbaşvuruda bulunulmuştur.
15. UYAP üzerinden yapılan incelemede, olaya ilişkin bazı
şüpheliler hakkında kamu davası açıldığı ve açılan bu kamu davasının İstanbul
2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) E.2013/198 sayılı dosyası
üzerinden görülmekte olup derdest olduğu görülmüştür.
B. Adli Yargıda Görülen Tazminat Davası Süreci
16. Bakanlığın görüş yazısı ve UYAP üzerinden yapılan
incelemeye göre, başvurucu Gülcan Keleş'in, ölüm nedeniyle uğradığını ileri
sürdüğü zararlarının giderilmesi talebiyle şirket aleyhine tazminat davası
açtığı anlaşılmıştır. Başvurucular, başvuru formunda bu davayla ilgili bir
bildirimde bulunmamışlardır. İlgili dava, İstanbul 11. İş Mahkemesinin
E.2011/307 sayılı dosyası üzerinden devam etmekte olup dava dosyasında henüz
bir karar verilmediği görülmüştür.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 22/3/2017 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiası ve Bakanlığın Görüşü
18. Başvurucular, yakınlarının yaşamını yitirmesiyle
sonuçlanan olay hakkında yürütülen soruşturma sonucunda sorumlulukları bulunan
bazı kişiler hakkındakovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek
Anayasa'nın 17. ve 36. maddelerinde düzenlenen yaşama ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminata karar verilmesi
talebinde bulunmuşlardır.
19. Bakanlık görüşünde, başvuruya konu olaya ilişkin bazı
kişiler hakkında açılan kamu davasının halen derdest olması; bu davada,
olaydaki kusur durumunun belirlenmesi bakımından bilirkişi incelemelerinin
yaptırılması ayrıca başvurucu Gülcan Keleş tarafından aynı olayla ilgili olarak
açılmış bir tazminat davasının da görülmekte olması nedeniyle başvurunun olağan
başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği yönünden değerlendirilmesi gerektiği
ifade edilmiştir.
20. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarında,
olay hakkında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülmekte olan kamu davasıyla
ilgili olarak bir şikâyetlerinin bulunmadığını bildirmişlerdir. Başvurucular,
bunun yanında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bazı şüpheliler hakkında
verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı ve bu karara itirazlarını
inceleyen Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararı şikâyet ettiklerini
beyan etmişlerdir. Başvurucular ayrıca, bireysel başvurularında talep ettikleri
tazminatın bu kararlar nedeniyle meydana gelen manevi zararlarına ilişkin olup
İş Mahkemesinde görülmekte olan tazminata ilişkin davanın olay nedeniyle
uğradıklarını ileri sürdükleri zararın karşılanması talebini içermesi nedeniyle
Bakanlığın söz konusu tazminat davasını gerekçe göstererek başvurularının olağan
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna dair
görüşüne katılmadıklarını ifade etmişlerdir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve
manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkına sahiptir."
22. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri"
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümüşöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların iddiaları, yakınlarının doğal olmayan ölümüyle ilgili
olarak yürütülen ceza soruşturmasında verilen kovuşturmaya yer olmadığına
kararı ile ilgilidir. Bu nedenle söz konusu iddialar, Anayasa'nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşama hakkı kapsamında incelenmiştir.
24. Yaşama hakkının doğal niteliği gereği yaşamını
kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı
nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucu Gülcan
Keleş, müteveffanın eşi; diğer başvurucular ise çocuklarıdır. Bu nedenle somut
olayda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
25. Diğer taraftan bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru
konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun
olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
26. Somut olayda başvurucuların yakınının ölümüne neden
olduğu iddia edilen bazı kişiler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başlatılan ve Ağır Ceza Mahkemesinde bakılmakta olan soruşturma devam
etmektedir. Bunun yanında aynı olay nedeniyle adli yargıda görülmekte olan bir
tazminat davası da bulunmaktadır.
27. Bu noktada belirtilmelidir ki yaşama hakkının veya
vücut bütünlüğünün ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda devletin
yaşama hakkı kapsamındaki etkili yargısal sistem kurmaya ilişkin pozitif yükümlülüğü
her olayda mutlaka etkili bir ceza soruşturması yürütülmesini gerektirmez.
Mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık
olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 59).
28. Bununla birlikte kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle
meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya
dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu veya olası sonuçların farkında olmalarına
rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli
bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli
önlemleri almadığı durumlarda ilgililer, diğer hukuk yollarına başvurmuş
olsalar dahi kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir
ceza soruşturması yürütülmesi gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
60).
29. Öte yandan bir ceza soruşturması veya ceza
yargılaması sürecinde kovuşturmaya yer olmadığı, beraat, mahkumiyet veya hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararlarıyla farklı zamanlarda neticelenmiş
aşamalar bulunması durumunda, anılan aşamaların tek bir olay bazında farklı
kişilerin sorumluluklarına yönelik olduğu gözetildiğinde soruşturmaların bir
bütün olarak değerlendirilmesi gerekebilecektir (S.D., B. No: 2013/3017,
16/12/2015, § 69).
30. Anayasa'nın yaşama hakkını güvence altına alan 17.
maddesi ile devletin temel amaç ve görevlerini belirten 5. maddesi birlikte
değerlendirildiğinde (bkz. §§ 21, 22) meydana gelen ölüm olaylarının
sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek
etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekmektedir. Ancak yürütülen bu
soruşturma, belirli bir kişinin sorumlu olup olmadığıyla sınırlı olmamalı;
olayın tüm yönlerini ortaya koyacak kapsamda ve nitelikte olmalıdır. Nitekim
soruşturmanın etkili olup olmadığına ilişkin değerlendirme -somut olayın
kendine özgü koşulları dikkate alınarak- belirli bir kişi hakkında verilen
kararla sınırlı olarak değil yürütülen soruşturma bir bütün olarak
incelendikten sonra yapılabilecektir.
31. Somut olaya bu çerçevede bakıldığında başvurucular
her ne kadar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili olarak yürütülen
soruşturmada bazı kişiler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar
verildiğini ileri sürerek bireysel başvurularda bulunmuşlarsa da olaya ilişkin
görülmekte olan kamu davasının henüz sonuçlanmadığı, bu davada, yapılan
araştırma sonucunda haklarında olayda kusurları bulunmadığı gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen kişilerin sorumluluğunun bulunduğuna
karar verilip bu kişiler hakkında kamu davasının açılmasının sağlanmasının her
zaman mümkün olduğu anlaşılmıştır.
32. Diğer taraftan olayla ilgili olarak görülmekte olan
bir tazminat davası da mevcut olup gerek görülmekte olan kamu davasında gerekse
bu davada olay henüz tüm yönleriyle aydınlatılamadığından Anayasa Mahkemesinin
somut olayı bir bütün olarak değerlendirerek olayda ağır ihmal bulunup
bulunmadığını ve buna göre devletin etkili yargısal sistem kurma yönündeki
pozitif yükümlülüğü kapsamında hangi hukuk yolunun etkili olarak yürütülmesi
gerektiğini belirlemesinin de bu aşamada mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
33. Dolayısıyla başvuru konusu olayda, kanunda öngörülen
yargısal başvuru yollarının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş
olduğundan söz edilemeyecektir.
34. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 22/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.