TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İLKNUR POLAT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/816)
|
|
Karar Tarihi: 28/9/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık
YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
İlknur POLAT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kınama disiplin cezasına karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (AYİM) açılan davanın reddedilmesi, AYİM'in
yapısından dolayı tarafsız ve bağımsız bir mahkeme olmaması, AYİM daire
kararlarına karşı başvurulabilecek etkili bir kanun yolunun bulunmaması ve
karar düzeltme para cezasına hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2014 tarihinde Malatya İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 23/2/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 4/1/2016 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 4/2/2016 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Malatya Asker Hastanesi Baştabipliğinde sivil
memur (hemşire) olarak görev yaptığı sırada hastanedeki görevlendirmelerle
ilgili tartışmalar ve alınan sağlık raporunun amirine zamanında verilmesi hususundan
kaynaklandığı anlaşılan sebeplerle ilgili olarak 17/11/2011 tarihinde,
23/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin
birinci fıkrasının (B) bendinin (c), (h), (j) ve (l) alt bentleri uyarınca
kınama disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır.
8. Başvurucunun bu işleme karşı yaptığı itiraz, Genelkurmay
Başkanlığının 20/12/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
9. Başvurucu, söz konusu disiplin cezasının iptali talebiyle
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. AYİM İkinci Dairesi
13/2/2013 tarihli ve E.2012/388, K.2013/225 sayılı kararı ile özetle
başvurucunun henüz geçerlilik kazanmamış raporu Kuruma onaylatmadan ve ilk
amirine bilgi vermeden izinsiz olarak görev yerini terk ettiğinden bahisle ceza
verilemeyeceği ve bueylemin kınama cezası dışında
bırakılması gerektiği belirtildikten sonra başvurucunun, başhemşire D.S.
tarafından yapılan görevlendirmeye saygı hudutlarını aşan davranış ve
sözleriyle hoşnutsuzluğunu belli ederek itiraz ettiği, personel arasında
eşlerinin mesleklerine bakılarak ayrımcılık yapıldığını ileri sürerek işyerinin
huzurunu bozduğu, böylelikle hâl ve hareketi ile saygısız davranmak, verilen
emirlere itiraz etmek, iş arkadaşlarına, iş sahiplerine söz ve hareketle
sataşmak ve Kurumun huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak fiillerine
sebebiyet verdiğinin anlaşıldığı; kınama cezasında hukuka aykırı bir yön
bulunmadığı gerekçesiyle oyçokluğuyla davanın reddine karar verilmiştir.
10. Karara, karşıoy yazan iki üye ise
özetle başvurucunun Malatya Asker Hastanesinde göreve başlamasını müteakip
yapılan görevlendirmeler nedeniyle psikolojisinin bozulduğu ve kendisine
negatif ayrımcılık yapıldığını düşündüğü, Malatya Devlet Hastanesinden alınan
rapor hakkında amirine bilgi vermemesi dışında somut olarak hangi eylemiyle
askerî terbiye ve teamüller ile 657 sayılı Kanun'a uymayan davranışlarda
bulunduğunun ortaya konulmadığı, savunma yazısındaki ifadeleriyle sonraki
beyanlarının disiplin suçunu oluşturması hâlinde bunlara ilişkin disiplin
soruşturmasının ayrı bir savunma hakkı tanınarak yapılması gerekirken bu
konularda savunma hakkı verilmeden cezalandırılmasının, savunma hakkı
tanınmadan disiplin cezası verilemeyeceğine dair anayasal ve yasal düzenlemeye
ters düştüğü, davacının başhemşire olan amirinin yaptığı görevlendirmeler
konusunda rahatsızlıklarının bulunduğu, mevcut bilgi ve belgeler, tanık
beyanları ile amiri D.S.nin doğrudan veya tevilli beyanlarından, görevlendirme işlemlerinde davacı
aleyhine uygulamalar yaptığının anlaşıldığı, başvurucunun yasal hakkı olan
müracaat ve şikâyet hakkını kullanarak amirine derdini anlatmaya çalıştığı,
başka bir deyişle hak arama hürriyetini kullandığı, sarf ettiği sözlerde bir
saygısızlık bulunmadığı, raporun Kurumu tarafından onaylanmamış olması ve ilk
amirine bilgi vermeden izinsiz olarak görev yerini terk ettiği yönündeki
eyleminin 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanunu'nun (olay tarihinde yürürlükte olan şekliyle) 64. maddesine göre
disiplin suçu teşkil etmeyeceği, davacıya yazılı savunmada yüklenen eylemlerin
herhangi bir disiplin suçunu oluşturmadığı, kınama cezasının sebep unsuru
yönünden hukuka aykırı olduğu şeklinde kanaat belirtmişlerdir.
11. Bu karara yapılan karar düzeltme istemi de aynı Dairenin
4/12/2013 tarihli ve E.2013/1139, K.2013/1423 sayılı kararıyla oyçokluğuyla
reddedilmiştir. Söz konusu karar, 24/12/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucu 16/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. Anayasa'nın 129. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Memurlar ve diğer kamu
görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst
kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez."
14. 657 sayılıKanun'un 125. maddesinin
birinci fıkrasının (B) bendi şöyledir:
"Kınama: Memura, görevinde ve
davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller
şunlardır:
...
c) Görev sırasında amire hal ve hareketi ile
saygısız davranmak,
...
h) İş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya
hareketle sataşmak,
...
j) Verilen emirlere itiraz etmek,
...
l) Kurumların huzur, sükün
ve çalışma düzenini bozmak.,
..."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 28/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu; görev yaptığı hastanede hemşirelerin
görevlendirilmesinde mesleki liyakatleri yerine eşlerinin unvanları esas
alınarak ayrımcılık yapıldığını, disiplin cezasına konu bazı iddialarla ilgili
olarak savunması alınmadan ceza uygulandığını, bu durumun Anayasa'nın 129.
maddesine aykırı olduğunu, hakkında disiplin soruşturması yürüten ve disiplin
cezası veren kişinin aynı kişi olduğunu, bu durumun ise Anayasa'nın 36.
maddesine aykırı olduğunu, istirahat raporunu onaylatmadan görev yerini terk
ettiğinden bahisle kınama cezası verilemeyeceğini zira kanuna göre böyle bir
sorumluluğunun bulunmadığını, dolayısıyla suç sayılmayan bir fiilden dolayı
cezalandırılması nedeniyle Anayasa'nın 38. maddesinin ihlal edildiğini, öte
yandan AYİM’de hâkim sınıfından olmayan subay
üyelerin bulunması nedeniyle bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma
şartının gerçekleşmediğini, tek dereceli yargılama yapılması ve karar düzeltme
talebinin aynı Dairece incelenmesi nedeniyle etkili bir başvuru yolunun
bulunmadığını, karar düzeltme isteminin reddedilmesi sonucu aleyhine 218 TL
para cezasına hükmedildiğini belirterek Anayasa'nın 9., 36., 129., 138., 139.
ve 140. maddelerinde güvence altına alınan ilke ve haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve kınama cezasının iptali ile maddi ve manevi zararlarının
tazminini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetleri adil yargılanma
hakkı kapsamında aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
1. Disiplin Cezası Verilmesi Sürecine İlişkin
İddialar
18. Başvurucu, disiplin cezasına konu bazı iddialarla ilgili
olarak savunması alınmadan ceza uygulandığını, bu durumun Anayasa'nın 129.
maddesine aykırı olduğunu, hakkında disiplin soruşturma yürüten ve disiplin
cezası veren kişinin aynı kişi olduğunu, bu durumun ise Anayasa'nın 36.
maddesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen
hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin
kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
20. Anayasa’nın 36. maddesi ile Sözleşme’nin 6. maddesi
hükümlerine göre adil yargılanma hakkı dava sürecine özgülenmiştir. Dolayısıyla
söz konusu hak kapsamındaki güvenceler, esas olarak mahkemedeki yargılama
sürecine uygulanmaktadır. Ancak dava öncesi ya da sonrasındaki süreçte yaşanan
birtakım ihlal ya da eksiklikler yargılamanın bir bütün olarak adilliğine zarar
verebilecek nitelikte ise adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin dava
öncesi ya da sonrasındaki süreçler için de uygulanması gerekmektedir. Bu
gereklilik adil yargılanma hakkının tam anlamıyla gerçekleştirilebilmesi
amacından kaynaklanmaktadır. Örneğin bir suç şüphesi ile yakalanan kişinin
polis tarafından sorgulanması aşaması, dava öncesine ilişkin bir aşama olmakla
birlikte adil yargılanma hakkı kapsamındadır. Zira sorgulama sırasında şüpheli
kişinin bu hakkın getirdiği güvencelerden yararlanmaksızın vermiş olduğu
ifadelerin mahkemede delil olarak kullanılması bir bütün olarak muhakemenin
adil bir şekilde gerçekleştirilmesini tehlikeye sokabilir. Yine, yargı
mercileri önünde dava açılmasından önce idari bir başvuru yolunun
tüketilmesinin zorunlu olduğu bazı hâllerde, adil yargılanma hakkına ilişkin
güvencelerin idari süreç bakımından da uygulanması gerekebilmektedir. Adil
yargılanma hakkının davadan önceki ve sonraki aşamalara uygulanması uyuşmazlığa
konu olayın ve yargılama sürecinin koşullarına bağlı olup her davada ayrıca
incelenmesi gereken bir husustur (Yusuf
Gezer, B. No: 2013/2103, 14/1/2014, § 24).
21. Buna göre adil yargılanma hakkına dayanan ancak yargılama
süreci dışında meydana geldiği ileri sürülen ihlal iddialarına ilişkin
başvurular, istisnai durumlar dışında Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında
kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Yusuf
Gezer, § 25).
22. Adil yargılanma hakkının garanti altına aldığı güvencelerden
biri olan savunma hakkı, Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan
hakkaniyete uygun yargılamanıngerçekleşmesi için
sağlanması gereken haklardan biri olmakla birlikte bu hakkın Anayasa’nın 36.
maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında uygulanması yukarıda da
belirtildiği üzere belirli durumlar haricinde yargılama sürecine mahsustur.
Başvuru konusu olayda ise savunma hakkının ihlal edildiği iddiası yargılama
sürecinden önceki bir aşama olan idari işlemin tesisi aşamasına ilişkin olup
olayda adil yargılanma hakkının uygulanmasını gerektirir istisnai bir durum da
bulunmamaktadır (Yusuf Gezer, §
26).
23. Öte yandan başvuruya konu disiplin soruşturmasını yapan kişi
ile disiplin cezasını veren kişinin aynı olduğu ileri sürülmüşse de
başvurucunun söz konusu cezaya hem idare nezdinde itiraz edebildiği; nitekim bu
kapsamda Genelkurmay Başkanlığı Disiplin Kuruluna itiraz ettiği; hem de AYİM'de dava açarak anılan işleme yönelik bilgi ve
kanıtları ile iddia ve savunmalarını yargı mercilerine sunma fırsatı elde
ettiği ve bu kapsamda gerek savunma hakkının ihlal edildiği iddialarının
gerekse diğer iddiaların mahkeme önüne taşındığı anlaşılmaktadır.
24. Sonuç itibarıyla başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesine
dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme
kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu; AYİM’in, bünyesindeki
sınıf subayları nedeniyle bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel
haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık
olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013,
§ 24).
28. Anayasa Mahkemesi tarafından benzer başvurular incelenirken
de belirtildiği üzere, AYİM’in oluşumu, statüsü ve
görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve
ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri
yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı,
kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline
ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı
görülmektedir. Diğer yandan sınıf subayı üyelerin en fazla dört yıllık bir süre
ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna
tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askerî yetkililerce
herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye karşı
bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın
Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, §§ 29, 30).
29. Açıklanan nedenlerle mahkemenin bağımsız ve tarafsız
olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından, başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizinaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
3. İki Dereceli Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu, AYİM Daire kararlarına karşı başvurulabilecek
etkili bir kanun yolunun olmadığını belirterek adil yargılanma hakkını ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
31. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde
temyiz yani iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi Sözleşme ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir (Mahir Akarsu,B.
No: 2012/1096, 20/2/2014, §§ 42-45).
32. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının
Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Karar Düzeltme
Talebinin Reddedilmesi Sonucunda Para Cezası Verilmesine İlişkin İddia
33.Başvurucu, karar düzeltme isteminin reddedilmesi üzerine
aleyhine 218 TL para cezasına hükmedilmiş olmasının mahkemeye erişim hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
34. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu'nun 67. maddesinin dördüncü fıkrasında, "Yargılamanın iadesi ve kararın düzeltilmesi istekleri
kanunda yazılı sebeplere dayanmıyor ise isteğin reddine karar verilir ve Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununun bu husustaki hükümlerine göre para cezasına da hükmolunur."
kuralına yer verilmiştir.
35. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
36. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak sınırlandırılabilen bir
haktır. Bununla birlikte sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek nitelikte
olmaması, meşru bir amaç izlemesi, ölçülü olması ve başvurucuya ağır bir yük
getirmemesi gerekir (Serkan Acar,
B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Mahkemelerin gereksiz yere meşgul
edilmemesi veuyuşmazlıkların makul sürede
bitirebilmesi amacıyla karar düzeltme istemlerinin reddi hâlinde uygulanan ve
yüksek miktarlı olmayan cezalar, başvurucular üzerinde aşırı bir yük oluşturmadığı
gibi bu yola başvurulmasını imkânsız kılmadığı veya aşırı derecede
zorlaştırmadığından mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez
(Faik Gümüş, B. No: 2012/603,
20/2/2014, § 36).
37. Somut olayda hükmedilen cezanın gözetilen meşru amaç ile
korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir
yük oluşturmadığı görüldüğünden mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal
olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
38. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Yargılamanın Sonucunun
Adil Olmadığına İlişkin İddia
39. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
40. Somut olayda başvurucu, hakkındaki kınama disiplin cezasına
ilişkin işlemin iptali talebiyle açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. AYİM İkinci Dairesi,
başvurucunun iddialarını incelemiş ve çoğunluk üyelerin oyuyla başvurucunun,
başhemşire tarafından yapılan görevlendirmeye saygı hudutlarını aşan
davranışlarıyla ve sözleriyle hoşnutsuzluğunu belli ederek itiraz ettiği,
personel arasında eşlerinin mesleklerine bakılarak ayrımcılık yapıldığını ileri
sürerek işyerinin huzurunu bozduğu, böylelikle hâl ve hareketi ile saygısız
davranmak, verilen emirlere itiraz etmek, iş arkadaşlarına, iş sahiplerine söz
ve hareketle sataşmak ve Kurumun huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak
fiillerine sebebiyet verdiği, kınama cezasında hukuka aykırı bir yön
bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir (§ 9). AYİM'in
gerekçesinde ayrıca, başvurucunun istirahat raporunu kuruma onaylatmadan ve ilk
amirine bilgi vermeden izinsiz olarak görev yerini terk ettiğine ilişkin
eylemin cezası dışında bırakılması gerektiği de belirtilmiştir.
41. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün derece Mahkemesi tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
42. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi
tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya
da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Disiplin cezası verilmesi sürecine ilişkin iddiaların konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Karar düzeltme talebinin reddedilmesi sonucunda para cezası
verilmesine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
28/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.