TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Ö. Ç. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/8203)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 14/10/2016-29857
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Ö. Ç.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Başbakanlık Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT)
Müsteşarlığında istihbarat uzmanı olarak görev yaptığı sırada Müsteşarlık
tarafından evlenmesineizin verilmeyen kadınla gizli
şekilde evlendiği ve yurt dışında görev yaptığı sırada yürüttüğü faaliyetler
konusundaki hatalı davranışlarını zamanında Müsteşarlık makamına bildirmediği
konusunda hakkında açılan disiplin soruşturması sonucunda Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığına (önceki adıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı) uzman
kadrosuna atanması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 18/7/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 16/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 18/6/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
6/7/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 14/7/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 15/4/1996 tarihinde MİT Müsteşarlığında göreve
başlamıştır.
9. Başvurucu 20/7/2001 tarihinde A.Ö. isimli kişiyle evlenmek
istediğini belirterek evlenmesine izin verilmesini talep etmiştir.
10. MİT Müsteşarlığının 8/10/2001 tarihli yazısıyla, A.Ö.
hakkında yapılan güvenlik soruşturmasına göre, "A.Ö.nün babasının F.Gülen grubuna mensup olduğu, A.Ö. ile evlenmesinin
sakınca yaratabileceği" belirtildiğinden başvurucunun anılan
kişiyle evlenmesinin uygun görülmediği bildirilmiştir.
11. Başvurucu 30/10/2001 tarihinde verdiği dilekçeyle A.Ö.
isimli kişiyle evlenmekten sarfınazar ettiğini bildirmiştir.
12. Nüfus kaydında yer alan bilgilere göre başvurucu 1/8/2002
tarihinde A.Ö. ile evlenmiştir. Başvurucu bireysel başvuru formunda Kurumuna
haber vermeden anılan kişiyle gizlice evlendiğini beyan etmiştir.
13.Başvurucu 6/8/2002 tarihinde MİT Müsteşarlığı tarafından yurt
dışı sürekli göreve atanmıştır.
14. Başvurucu hakkında "yurtdışında
yürüttüğü faaliyetler konusunda önceden tespit ettiği operasyonel
hususlarla ilgili bazı bilgi, gelişme ve aksaklıkları, hatalı davranışlarını
zamanında Müsteşarlık karargahına bildirmediği, daha önce evlenme talebinde
bulunduğu ancak Müsteşarlık makamınca evlenmesi uygun görülmeyen bir bayanla
olan beraberliğini yurt dışında da sürdürdüğü, söz konusu bayanın kendisini
çevresine Ö. Ç.'in eşi olarak tanıttığı ve eşinin
MİT'te çalıştığını beyan ettiği, görev yaptığı yabancı ülke gizli servisi
tarafından Ö. Ç. ve daha önceki görevlilerin temas ve faaliyetlerinindeşifre
edildiğinin anlaşılmış olduğu" gerekçeleriyle disiplin
soruşturması açılmıştır.
15. Soruşturma sonucunda hazırlanan raporda, başvurucunun
muhtelif tarihlerde gerçekleştirmiş olduğu istihbari
içerikli görüşmelerin görev yaptığı yabancı ülke gizli servisi tarafından
tespit edildiği, başvurucunun bu durumu anlamasına rağmen konuyu Karargâha
bildirmediğinin anlaşıldığı, başvurucunun da ifadesinde özellikle Ocak 2005
ayından itibaren söz konusu gizli servisin kendisini ve kaynaklarını takibe
aldığını hissettiğini, bazı kaynakları takip edildikleri konusunda uyardığını,
kendinden önceki görevlilerin olay ve gelişmeleri Karargâha intikal
ettirmediklerini dikkate alarak tecrübesizliği nedeniyle kendisinin de
tespitlerini Karargâha bildirmediğini beyanla kabul ettiği belirtilmiştir.
16. Anılan raporda ayrıca başvurucunun yurt dışında görev
yaptığı 6/8/2002 ile 7/4/2005 tarihleri arasında A.Ö. ile birlikte hudut
kapısından giriş, çıkış yaptıkları, A.Ö.nün
yaklaşık 21,5 ay süreyle yurt dışında başvurucuyla birlikte ikamet ettiği ve
kendisini başvurucunun eşi olarak tanıttığının anlaşıldığı bildirilmiştir.
17. Söz konusu disiplin soruşturması raporunda başvurucunun "...evlenmesi uygun görülmeyen A.Ö. İle
birlikteliğini 2001 yılından itibaren devam ettirmesi, yurt dışı görevinde dahi
adı geçenle beraberliğini sürdürmesi, ayrıca, görevi esnasındaki faaliyetleri
sırasında, önceden belirlediği operasyonel
konulardaki bazı bilgi ve gelişmeler ile aksaklıkları, hatalı davranışlarını
zamanında Karargaha bildirmemesi yönündeki fiillerinin, 657 sayılı Kanun'un
125. maddesinin birinci fıkrasının C bendinin (a) alt bendinde yer alan,
'kasıtlı olarak verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev
mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek' hükmüneuyduğu, bu nedenle, disiplin hukuku yönünden 1/8
oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına; idari yönden ise 2937
sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun
19. maddesi gereğince başka bir kurum veya kuruluşa naklen atanması..." teklifi
getirilmiştir.
18. Bu doğrultuda başvurucu 28/4/2005 tarihinde aylıktan kesme
cezasıyla cezalandırılmıştır. Ayrıca MİT Müsteşarlığının Başbakanlığa
gönderdiği 20/5/2005 tarihli yazısıyla başvurucunun başka kuruma naklen atanması
teklif edilmiş; Başbakanlığın 26/7/2005 tarihli yazısı ve Devlet Personel
Başkanlığının görüşüne istinaden başvurucu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı (önceki adıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı) emrine uzman olarak
atanmıştır.
19. Başvurucu, disiplin cezasına karşı dava açmamıştır.
Başvurucuya ait 16/11/2007 tarihli "Memur
Sicil Özeti"nde, anılan cezanın 22/6/2006
tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin
Cezalarının Affı Hakkında Kanun uyarınca affedildiği belirtilmiştir.
20. Başvurucunun naklen atama işleminin iptali istemiyle açtığı
dava ise, Ankara 7. İdare Mahkemesinin 28/2/2008 tarihli ve E.2006/55,
K.2008/231 sayılı kararı ile başvurucunun disiplin hükümlerine riayet etmediği,
resmi sıfatının gerektirdiği itibar ve güven duygusunu hizmet içinde olduğu
kadar hizmet dışında da sağlaması gerekirken bu hususların özellikle hizmet
dışında sarsıldığı, bu sebeple MİT'e intibak edemediğinin anlaşıldığı, milli
istihbaratın önemi, özelliği ve hizmet gerekleri dikkate alındığında işlemde
hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
21. Anılan karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 30/12/2010 tarihli
ve E.2008/5816, K.2010/7833 sayılı kararı ileMİT
Müsteşarlığı yanında Başbakanlık ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının da davalı
konumuna alınarak karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle usul yönünden
bozulmuştur.
22. Ankara 7. İdare Mahkemesince bozma kararına uyulmuş,
eksiklikler tamamlandıktan sonra verilen 21/11/2011 tarihli ve E.2011/524,
K.2011/1816 sayılı karar ile dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“Dava dosyası ile soruşturma dosyasının
birlikte incelenmesinden, davacının 15.04.1996 tarihinde Teşkilat emrine
atandığı, 06.08.2002 tarihinde yurtdışı sürekli göreve atandığı, yurtdışında
görev yaptığı sırada yürüttüğü faaliyetler konusundaki hatalı davranışlarını
zamanında Müsteşarlık makamına bildirmediği, daha önce evlenme talebindebulunduğu ancak Müsteşarlık makamınca evlenmesi
uygun görülmeyen bir bayanla olan beraberliğini yurt dışında da sürdürdüğü, bu
faaliyetlerinin görev yaptığı yabancı ülke gizli servisi tarafından deşifre
edilmesi nedeniyle hakkında soruşturma açıldığı, söz konusu soruşturma
sonucunda; üzerine atılı fiillerin sübuta erdiğinin tespit edildiği, bunun
üzerine disiplin hukuku yönünden 1/8 oranında aylıktan kesme cezası ile
cezalandırıldığı ve bu cezanın kesinleştiği; idari yönden ise başka bir kurum
veya kuruluşa naklen atanması için Başbakanlığa teklifle bulunulduğu,
Başbakanlığın 26.7.2005 tarihli yazısı ve Devlet Personel Başkanlığının
görüşüne istinaden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı emrine atandığı, anılan atama
işleminin iptali istemiyle de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, davacının, üzerine atılı fiilleri
ikrar ettiği, dolayısıyla da fiillerin sübuta erip ermediği hususunda tartışma bulunmadığı,anılan fiilleri
işlemesi nedeniyle MİT Personel Yönetmeliği hükümlerine göre Teşkilata intibak edemediği
yolunda karar verildiği görülmektedir.
Bu durumda, davalı idarenin kendine ait
özellikleri gözetilerek düzenlenen Personel Yönetmeliğinde, davacının fiilleri
nedeniyle yapılacak işlemler açık olarak belirlenmiş olup, Yönetmelik hükümleri
ve soruşturma raporu doğrultusunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka
aykırılık bulunmamaktadır.”
23. Anılan karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 3/4/2013 tarihli
ve E.2012/3170, K.2013/2635 sayılı kararı ile onanmıştır.
24. Başvurucunun karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 26/3/2014
tarihli ve K.2014/2517 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
25. Bu karar9/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
Başvurucu 5/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
26. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat
Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun "Tanımlar" kenar başlıklı 2.
maddesi şöyledir:
“Bu Kanunda geçen deyimlerden;
a) MİT: İstihbarat Teşkilatının kısaltılmış
adını,
b) MİT mensubu: Bu Kanun veya bu Kanuna göre
çıkarılmış yönetmeliklerde yazılı görevleri yerine getirmekle görevlendirilmiş
MİT personeli ile diğer görevlileri,
c) MİT personeli;
1. MİT'in kadrosuna dahil memurları,
2. Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında olup MİT'de
görevlendirilenleri,
3. MİT'de çalıştırılan sözleşmeli personeli,
İfade eder.…”
27. 2937 sayılı Kanun’un
başvuru konusu işlemin tesis edildiği tarihteki şekliyle "Millî İstihbarat Teşkilatının görevleri"
kenar başlıklı 4. maddesişöyledir:
“Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri
şunlardır;
a) Türkiye Cumhuriyetinin
ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenligine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana
getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel
faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve
bu istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik
Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak.
b) Devletin milli güvenlik siyasetiyle ilgili
planların hazırlanması ve yürütülmesinde; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay
Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile ilgili bakanlıkların
istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak.
c) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat
faaliyetlerinin yönlendirilmesi için Milli Güvenlik Kurulu ve Başbakana tekliflerde
bulunmak.
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat ve
istihbarata karşı koyma faaliyetlerine teknik konularda müşavirlik yapmak ve
koordinasyonun sağlanmasında yardımcı olmak.
e) Genelkurmay Başkanlığınca Silahlı Kuvvetler
için lüzum görülecek haber ve istihbaratı, yapılacak protokole göre Genelkurmay
Başkanlığına ulaştırmak.
f) Milli Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer
görevleri yapmak.
g) İstihbarata karşı koymak.
Milli İstihbarat Teşkilatına bu görevler
dışında görev verilemez ve bu teşkilat Devletin güvenliği ile ilgili istihbarat
hizmetlerinden başka hizmet istikametlerine yöneltilemez. Milli
İstihbarat Teşkilatı birimlerinin görev, yetki ve sorumlulukları Başbakanca
onaylanacak bir yönetmelikte belirtilir.”
28. 2937 sayılı Kanun’un "Kadro"
kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:
“Milli İstihbarat Teşkilatının fiili kadrosu,
her yıl MİT Müsteşarlığınca tespit olunur ve Başbakan tarafından onaylanır.”
29. 2937 sayılı Kanun’un "Memur
ve sözleşmeli personel" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:
“MİT kadrolarında istihdam edilen memurlar, bu
Kanunda belirtilen özel hükümler dışında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
hükümlerine tabidir.
MİT'de istihdam edilen sözleşmeli personelin istihdam şekli, sözleşme
esasları, alacakları ücretlerin taban ve tavanı ile sağlık işlerine ait
esaslar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü
maddesindeki sözleşmeli personel istihdamına ilişkin şartlar aranmaksızın,
yönetmelikle düzenlenir.”
30. 2937 sayılı Kanun’un "Başka
kuruma nakil" kenar başlıklı 19. maddesi şöyledir:
“MİT fiili kadrosuna dahil personelden teşkilatın özelliği ve hizmetin
gerekli kıldığı şart ve vasıflar göz önüne alınarak teşkilata intibak
edemedikleri üstlerince tescil edilenler, MİT Müsteşarının teklifi ve
Başbakanın uygun görmesi üzerine genel hükümlere göre başka bir kurum veya
kuruluşa naklen atanırlar.”
31. 2937 sayılı Kanun’un "Personele
ilişkin özel hüküm" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
“MİT personelinin görev, yetki ve
sorumlulukları genel hükümlere ilave olarak nitelikleri, atama ve hizmet
süreleri, yer değiştirme esasları ile teşkilata alınma usul ve şartları ve
teşkilatla ilişiklerinin kesilmesi gibi hususlar yönetmelikle düzenlenir.”
32. 2937 sayılı Kanun’un "Yönetmelikler"
kenar başlıklı 32. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun muhtelif maddelerinde çıkarılması öngörülen yönetmelikler,
Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde MİT Müsteşarlığınca
hazırlanacak Başbakan tarafından onaylanmak suretiyle yürürlüğe konulur. Bu
yönetmelikler Resmi Gazete'de
yayımlanmaz.”
33. 8/10/1998 tarihinde Başbakan onayı ile yürürlüğe konulan
Millî İstihbarat TeşkilatıPersonel Yönetmeliği'nin "Uyulması Zorunlu Teşkilat Şart ve
Vasıfları" kenar başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasının
ilgili bentleri şöyledir:
“...
m) Nişanlanacağı veya evleneceği kişi hakkında
en az bir ay önce Müsteşarlığa başvuruda bulunmak ve izin almak...,
...
p) Milli İstihbarat
Teşkilatı Mensuplarına Mahsus Ant İçme Belgesi'nde (Ek-1) belirtilen hususlara
riayet etmek,
r) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun,
Ödev ve Sorumluluklar ile ilgili 6-16 ncı
maddelerinin ruhuna aykırı davranmamak,
34. Aynı maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
“Makam, unvan ve görev süresi ne olursa olsun
Teşkilat Şart ve Vasıflarına aykırılık, personel için Teşkilata intibaksızlık nedeni sayılır.
Teşkilat Şart ve Vasıflarına uymayanlar
hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125 nci ve/veya 2937 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi
hükümleri uygulanır.”
35. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun "Bir sınıftan başka bir sınıfa geçme"
kenar başlıklı 71. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Kurumlar, memurlarını meslekleri ile ilgili sınıftan genel idare
hizmetleri sınıfına veya genel idare hizmetleri sınıfından meslekleri ile
ilgili sınıfa, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık
dereceleriyle atayabilirler.…”
36. 657 sayılı Kanun'un 76. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık
dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci
maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka
yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
37. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu, yurt dışı göreviyle ilgili olarak, kendisinden
önce aynı görevi yürütenlerin yaptıkları hataların kendisine yüklendiğini,
görev yaptığı süre içinde MİT'e bağlı kaldığını ve çok başarılı çalışmaları
olduğunu, naklen atama işlemi gerçekleştirilirken kariyer ve liyakat ilkelerine
uyulmadığını, evlenmesine izin verilmeyen kişi hakkında yaptırılan güvenlik
soruşturması raporunun, objektif olmayan, kişiden kişiye değişebilen unsurlar
içerdiğini ve suçun şahsiliği ilkesi ile güvenlik soruşturmasına dair mevzuata
aykırı olduğunu, MİT Müsteşarlığınca evlenmesi uygun görülmeyen A.Ö. ile
evlenmesinin atama işlemine dayanak alınması suretiyle Anayasa'nın 20., 24.,
25. ve 40. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
40. İdare tarafından başvurucunun atama işlemine dayanak olarak
iki sebep gösterilmiştir. Bunlardan birincisi, MİT Müsteşarlığı tarafından
başvurucunun yurt dışı görevine ilişkin eksiklik veya hata olarak
değerlendirildiği anlaşılan, başvurucunun özel hayatıyla hiçbir bağlantısı
olmayan, tamamen yurt dışı istihbarat uzmanı göreviyle ilgili eylem ve
faaliyetleridir. İkincisi ise evlenmesine izin verilmeyen kişiyle evlenmiş
olmasıdır.
41. Başvurucunun evlenmek istediği A.Ö. isimli kişi hakkında
yaptırılan güvenlik soruşturması, bireysel başvuruya taşınan uyuşmazlığın
doğrudan konusu değildir. Bununla birlikte, bakılan bireysel başvurunun konusu,
görevine ilişkin konuların yanı sıra evlenmesine izin verilmeyen kişiyle
evlenmiş olmasının, dolayısıyla özel ve aile hayatına ilişkin unsurların
başvurucunun naklen atanması işlemine dayanak alınması suretiyle özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarıdır. Bu yüzden bireysel
başvuru incelemesi bu çerçevede, daha açık ifadeyle A.Ö. isimli kişi hakkında
yaptırılan güvenlik soruşturmasına yönelik iddialar bakımından değil, ancak,
çalıştığı kurum tarafından herhangi bir sebeple de olsa, evlenmesine izin
verilmeyen kişiyle gizli şekilde evlenmesi sebep gösterilerek istihbarat uzmanı
görevine son verilmesi ve başka kuruma atanması işleminin özel hayata ve aile
hayatına saygı hakkı üzerindeki etkileri bakımından yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
42. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılanözel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
43. Başvurucu, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
44. Bakanlık görüşünde, güvenlik soruşturmasının başvurucu
hakkında değil başvurucunun evlenmek istediği üçüncü kişi hakkında yapıldığını
dolayısıyla güvenlik soruşturmasının başvurucunun özel hayatının gizliliğini
ihlal ettiği yönündeki iddialarını içeren başvurusunun kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğu, başvurucunun daha fazla sadakat ve
özen borcu altında çalışılmasını gerekli kılan MİT Müsteşarlığına haber
vermeden evlenmesi dolayısıyla başvuruya konu atama işlemi tesis edilmesi konusunda
ise, eğer Anayasa Mahkemesince özel hayata saygı hakkına müdahale olduğu tespit
edilirseistihbarat uzmanı olarak yürüttüğü görevin
niteliği dikkate alındığında müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve ölçülü
olduğu bildirilmiştir.
45. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı cevabında önceki
iddialarını tekrar etmiştir.
a. Genel İlkeler
46. Anayasa'nın "Özel
hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
"Herkes,
özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
47. Anayasa’nın “Ailenin
korunması ve çocuk hakları” kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler
arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların
korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için
gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça
aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirleri alır.”
48. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1)
Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi
hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
49. Sözleşme ve buna ek protokoller, kamu hizmetine girmeyi,
belli bir mesleği icra etmeyi garanti altına almaz. Ancak Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM), devlet memuru olarak atanan bir kişinin işten çıkarılmasına
ilişkin olarak söz konusu işten çıkarılmanın 8. madde dâhil olmak üzere
Sözleşme uyarınca korunan haklarını ilgilendirmesi durumunda, ilgili haklarla bağlantı
kurarak bir inceleme yapılması gerektiğine tutarlı bir şekilde karar vermiştir
(Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Glasenapp/Almanya, B. No: 9228/80, 28/8/1986, § 49; Kosiek/Almanya, B. No: 9704/82, 28/8/1986, § 35;
Wille/Lihtenstayn
[BD], B. No: 28396/95, 28/10/1999, § 41, Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 43-45; Oleksandr Volkov/Ukrayna, B. No: 21722/11, 9/1/2013, §
165-167; Sidabras ve Dziautas/Litvanya,
B. No: 55480/00, 59330/00, 27/7/2004, §§ 46, 67; Dahlab/İsviçre, (k.k.) B. No:
42393/98, 15/2/2001).
50. Özel hayat “özel bir sosyal hayat” sürdürmeyi yani kişinin
sosyal kimliğini geliştirme hakkı anlamında bir “özel hayatı” güvence altına
almaktadır. Bu yönü ile değerlendirildiğinde bahsi geçen hak, ilişki kurmak ve
geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir (Serap Tortuk, B.
No: 2013/9660, 21/1/2015, § 31). AİHM kararlarında mesleki hayat çerçevesinde
yürütülen faaliyetlerin “özel hayat” kavramı dışında tutulamayacağı
belirtilmektedir. Özel hayata dair hususların belli bir meslek için
değerlendirme kriteri olarak alınması durumunda mesleki hayat ile özel hayatın
iç içe geçtiği söylenebilir. Dolayısıyla mesleki hayat, kişinin diğerleriyle
etkileşim alanını oluşturduğundan kamusal alanda dahi olsa özel hayat
kapsamında ele alınabilir. Mesleki hayata getirilen sınırlamalar, bireyin
sosyal kimliğini ve yakınlarında bulunan insanlarla olan ilişkilerini
etkilediği ölçüde Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına girebilmektedir. Bu noktada
belirtmek gerekir ki insanların büyük çoğunluğu, dış dünya ile olan
ilişkilerini geliştirme olanaklarını en çok mesleki hayatları çerçevesinde
yürüttükleri faaliyet kapsamında elde etmektedir (Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 62; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015,
§ 31; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Özpınar/Türkiye, 5; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, §
29; Fernández Martínez/İspanya [BD],
B. No 56030/07, 12/6/2014, § 109).
51. Anayasa'da evlenme hakkı ile ilgili açık bir normatif
düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte bu hakkın Anayasa'da yer verilen
bazı hükümlere içkin olduğunun kabulü mümkündür. Bu bağlamda Anayasa'nın 20. ve
41. maddeleri, evlenme ve aile kurma hakkı açısından önemli birer normatif
dayanaktır. Zira evlenmek veya evlenmemek kişinin özel yaşamının ve aile
yaşamının bir parçasını oluşturmakta, bu yönüyle söz konusu hak Anayasa'nın 20.
maddesinde yer verilen özel ve aile hayatına saygı hakkının bir görünümünü
oluşturmaktadır. Söz konusu hakla bağlantılı bir diğer hüküm ise Anayasa'nın
41. maddesi olup belirtilen madde metninde de açıkça evlenme hakkından
bahsedilmemekle birlikte, madde gerekçesinde yer alan "Ailenin korunması fikrinin, her şeyden önce Medenî
Kanun anlamında evliliklerin kurulmasını yaygınlaştırmak ve kolaylaştırmak
olduğu şüphesizdir." ifadesinden yola çıkarak amaçsal bir yorum ile belirtilen hakkın varlığı sonucuna
ulaşılabilir (Hüseyin Kesici, B.
No: 2013/3440, 20/4/2016, § 44).
52. Aynı yorum aile kurma hakkı açısından da geçerlidir. Anayasa'nın
20. maddesi aile kurma hakkını değil daha önce gerçekleşen bir evlilikle ortaya
çıkan aile yaşamına saygıyı korumakla birlikte aile kurma hakkı da kişinin özel
yaşamına ve aile yaşamına ilişkin bir konu olduğundan bu kavramlara saygı
hakkı, aile kurma hakkını da içermektedir. Bu kapsamda Anayasa'nın 41.
maddesinin ilk iki fıkrasında “Aile, Türk
toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur
ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının
öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı
kurar.” ifadelerine yer verilmiştir. Söz konusu düzenleme de aile
kurma hakkına değil kurulmuş bir ailenin devlet tarafından korunmasına yer
vermekle birlikte madde gerekçesinde yer verilen “Ailenin korunması fikrinin, her şeyden önce Medenî Kanun anlamında
evliliklerin kurulmasını yaygınlaştırmak ve kolaylaştırmak olduğu şüphesizdir.”
ifadesinden aile kurma hakkının elde edilmesi mümkündür (Hüseyin Kesici, § 45).
53. Anayasa Mahkemesi birçok kararında Anayasa'nın 41.
maddesinde aile kurumunun özel olarak düzenlendiğini, anayasal güvenceye
bağlandığını ve korumaya alındığını ifade ederek aile kurma hakkının da
korumaya alınmasını mümkün kılmıştır. Mahkemeye göre aileyi Türk toplumunun
temeli olarak tanımlayan Anayasa'nın 41. maddesinde, ailenin birey ve toplum
hayatındaki önemine işaret edilmiş; devlete, ailenin korunması için gerekli
düzenlemeleri yapması ve teşkilatı kurması konusunda ödevler yüklenmiştir.
Böylece aile kurumuna anayasal koruma sağlanmıştır (AYM, E.2005/26, K.2008/105,
15/5/2008; E.1999/35, K.2002/104, 12/11/2002; E.2013/158, K.2014/68,
27/3/2014).
54. Evlenme hakkı, Sözleşme'nin 12. maddesinde ayrıca
düzenlenmiş olup bu hak Sözleşme'nin 8. maddesinde yer verilen özel ve aile
yaşamına saygı hakkı ile yakından ilişkilidir. Bununla birlikte Sözleşme'nin 8.
maddesinin koruduğu aile yaşamı kavramı yalnızca resmî evlilik ilişkisi
sonucunda ortaya çıkan aile yaşamı ile sınırlı olmayıp kişilerin evlenmiş
olduğu durumlarda mevcut evlilik yaşantısına yönelik müdahaleler de 8. madde
kapsamında değerlendirilmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Schober/Avusturya, (k.k.),
B. No: 34891/97, 9/11/1999, § 1).
b. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
55. AİHM, mesleki hayat çerçevesinde kişilerin özel hayatı
hakkında sorgulanmasının ve bunun doğurduğu idari sonuçların, buna ek olarak
kişilerin davranış ve tutumları gerekçe gösterilerek görevden alınmalarının
özel hayata saygı hakkına yapılmış bir müdahale oluşturduğunu vurgulamaktadır (Özpınar/Türkiye, § 47).
56. Somut başvuruda, kamu makamlarının işlemleri ve uygulamaları
neticesinde başvurucunun evlenmesi uygun görülmeyen kişiyle evlenmesinin
engellenmediği, ancakbaşvurucunun bu evliliği
gerçekleştirmesi nedeniyle bazı yaptırımlara tabi tutulduğu görülmektedir.
57. Somut olayda, MİT Müsteşarlığı tarafından evlenmesine izin
verilmeyen kişiyle evlenmiş olması, istihbarat uzmanı görevine son verilerek
başka kuruma atanması işlemine dayanak alındığından başvurucunun çalışma
hayatını etkilediği anlaşılmış olup bu şekilde Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel ve aile hayatına saygı hakkına müdahalede
bulunulduğu sonucuna varılmıştır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
58. Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında, çeşitli
nedenlerle özel hayatın korunması hakkına sınırlamalar getirilebileceği
belirtilerek bu hakkın mutlak olmadığı kabul edilmiştir (Sevim Akat Eşki,
B. No. 2013/2187, 19/12/2013, § 33). Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da “temel hak ve hürriyetlerin doğasından kaynaklanan
bazı sınırları bulunduğu gibi Anayasa’nın başka maddelerinde yer alan kurallar
da temel hak ve hürriyetlerin doğal sınırını oluşturur. Bir başka deyişle,
temel hak ve özgürlüklerin kapsamının ve objektif uygulama alanının her bir
norm yönünden bağımsız olarak değil Anayasa’nın bütünü içerisindeki anlama göre
belirlenmesi gerekir” ifadesine yer verilmiştir (AYM, E.2012/100.
K.2013/84, 4/7/2013).
59. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
60. Belirtilen Anayasa hükmü, hak ve özgürlükleri sınırlama ve
güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olup Anayasa’da yer alan bütün hak
ve özgürlüklerin yasa koyucu tarafından hangi ölçütler göz önünde
bulundurularak sınırlandırılabileceğini ortaya koymaktadır. Anayasanın
bütünselliği ilkesi çerçevesinde Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun
genel kuralları göz önünde tutularak uygulanması zorunlu olduğundan belirtilen
düzenlemede yer alan başta kanun ile sınırlama kaydı olmak üzere tüm güvence
ölçütlerinin, Anayasa'nın 20. maddesinde yer verilen hakların kapsamının
belirlenmesinde de gözetilmesi gerektiği açıktır (Sevim Akat Eşki, § 35).
61. Dolayısıyla özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına
yönelik müdahalelerin incelemesinde kanunilik ve müdahaleyi haklı kılan
sebeplerin var olup olmadığı her somut olayın kendi koşulları içinde
değerlendirilmelidir.
Kanunilik
62. Hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması ölçütü anayasa
yargısında önemli bir yere sahiptir. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz
konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir
kanun hükmünün, yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır (Sevim Akat Eşki,
§ 36).
63. Somut olayda başvurucunun naklen atanması işlemi, 2937
sayılı Kanun'un 12., 19. maddeleri ve 657 sayılı Kanun'un 71. maddesine göre
tesis edilmiştir. 2937 sayılı Kanun'un "Tanımlar"
kenar başlıklı 2. maddesinde MİT mensubunun, Kanun'un ve Kanun'a göre
çıkarılmış yönetmeliklerde yazılı görevleri yerine getirmekle görevlendirilmiş
MİT personeli ile diğer görevlileri ifade ettiği belirtilmiştir.
64. Bunun yanı sıra 2937 sayılı Kanun'un 12. maddesinde MİT
personelinin görev, yetki ve sorumlulukları, genel hükümlere ilave olarak
nitelikleri, atama ve hizmet süreleri, yer değiştirme esasları ile teşkilata
alınma usul ve şartları ve teşkilatla ilişiklerinin kesilmesi gibi hususların
yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Bu doğrultuda çıkarılanMilli
İstihbarat TeşkilatıPersonel Yönetmeliği'nin "Uyulması Zorunlu Teşkilat Şart ve
Vasıfları" kenar başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasının (m)
bendinde, MİT personelinin nişanlanacağı veya evleneceği kişi hakkında en az
bir ay öncesinden Müsteşarlığa başvuruda bulunmaları ve izin almaları zorunlu
tutulmuş, aynımaddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında
ise Teşkilat şart ve vasıflarına aykırılığın personel için Teşkilata intibaksızlık nedeni sayılacağı ve Teşkilat şart ve
vasıflarına uymayanlar hakkında 657 Kanun'un 125. ve/veya 2937 sayılı Kanun'un
19. maddesi hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
65. Bu kapsamda başvurucunun özel ve aile hayatına saygı hakkına
yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Anılan Kanun hükümlerinin MİT personeline yönelik düzenlemelere ilişkin temel
çerçeveyi ortaya koymakla birlikte özellikle uygulama koşulları ve usuli ayrıntıları düzenleyici işlemlere bıraktığı
anlaşılmıştır. Söz konusu Kanun hükümleri çerçevesinde çıkarılan Yönetmeliğin
ise, MİT personelinin gerek görevine ilişkin ve gerekse özel hayatında uyması
gerekli koşullar bakımından yeterli açıklıkta hükümler içerdiği,başvurucu açısından yeterli derecede
ulaşılabilir ve öngörülebilir olduğu kanaatine varılmıştır. Bu durumda söz
konusu düzenlemelerin “kanunilik” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
Meşru Amaç
66. 2937 sayılı Kanun'un 4. maddesinde MİT'in görevleri sayılmış
ve bu görevler arasında ülkenin varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve
anayasal düzenine karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel
faaliyetler hakkında millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturma ve
istihbarata karşı koyma görev ve sorumluluğunun da bulunduğu belirtilmiştir.
67. Bu bağlamda özellikle devlet sırlarının korunması kaygısı ve
istihbari nedenlerden kaynaklandığı anlaşılan söz
konusu düzenlemenin öngörülmesinde kamu yararı bulunduğu açıktır. MİT
Müsteşarlığında görev yapan kişilerin yürüttüğü görevlerin ülkenin çıkarlarına
yönelik hassas konumu nedeniyle istihdam edilen personelin kendisi, eşleri ve
eş adayları hakkında güvenlik açısından sakınca doğurabilecek bir hâlin bulunup
bulunmadığının tespiti amacıyla düzenleme yapılması, bu kapsamda personele bazı
yükümlülükler öngörülmesi ve bu yükümlülüğe aykırı davranışın da yaptırıma
bağlanması millî güvenliğin korunması meşru amacını taşımaktadır.
Demokratik Bir Toplumda Gerekli Olma ve
Ölçülülük
68. Anayasa’nın 13. maddesinde bireyin temel haklarına yapılan
müdahalenin değerlendirilmesinde demokratik toplumda gereklilik, hakkın özü ve
ölçülülük unsurlarına riayet edilmesi şeklinde üç ayrı güvence ölçütüne yer
verilmiştir (Marcus Frank Cerny
[GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 70).
69. Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş
ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin
özüne dokunup onları büyük ölçüde kısıtlayan veya tümüyle kullanılamaz hale
getiren sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gerekleriyle de bağdaştığı
kabul edilemez. Demokratik hukuk devletinin amacı kişilerin hak ve
özgürlüklerden en geniş biçimde yararlanmalarını sağlamak olduğundan yasal
düzenlemelerde insanı öne çıkaran bir yaklaşımın esas alınması gerekir. Bu
nedenle getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni,
yöntemi ve kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları gibi unsurların tamamı
demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir (Serap Tortuk, B.
No: 2013/9660, 21/1/2015, § 46).
70. Hakkın özü, dokunulduğunda söz konusu temel hak ve özgürlüğü
anlamsız kılan asli çekirdeği ifade etmekte olup bu yönüyle her temel hak
açısından kişiye dokunulmaz asgari bir alan güvencesi sağlamaktadır. Bu
çerçevede hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı kullanılamaz
hâle getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların, hakkın özüne dokunduğu kabul
edilmelidir. Özel hayata saygı hakkı bağlamında da bu hakkın ortadan
kaldırılması, kullanılamaz hâle getirilmesi veya kullanılmasının aşırı derecede
güçleştirilmesi sonucunu doğuran müdahalelerin bu hakkın özünü zedeleyeceği
açıktır. Ölçülülük ilkesinin amacı da temel hak ve özgürlüklerin gereğinden
fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük
ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye
uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına
ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden zorunluluk ve araçla amacın
orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük
getirmemesini ifade eden oranlılık unsurlarını içermektedir (AYM, E.2012/100,
K.2013/84, 4/7/2013; Marcus Frank Cerny, §
72).
71. Belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp
yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil eden önlemin temelini oluşturan
meşru amaç karşısında, bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması ve gözetilen toplumun genel
yararının gerekleri ile bireyin temel hakkının korunması arasında adil bir
dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi zorunludur. Anayasa'nın 13.
maddesi vasıtasıyla Anayasa'da yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması hususunda geçerli olan bu denge, özel ve aile hayatına saygı hakkınınsınırlandırılmasında da gözönünde
bulundurulmalıdır (Marcus Frank Cerny, §
73).
72. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmenin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamların ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı hakkını kısıtlama
bakımından “demokratik bir
toplumda gerekli” ve “ölçülülük ilkesi”ne uygun
olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulamadığı olacaktır. Bu
çerçevede bir müdahale, meşru amaçla orantılı bir müdahale olmalıdır.
73. Milligüvenliğin sağlanması meşru
amacına yönelik olarak devletin demokratik toplumda zorunluluk çerçevesinde
acil sosyal ihtiyacı belirlemek ve milli güvenliği koruma araçlarını seçmek
hususunda takdir yetkisi oldukça geniştir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz.
Leander/İsveç, B. No: 9248/81, 26/3/1987, § 59,
60).
74. 2937 sayılı Kanun'un 4. maddesinde MİT'in görevleri sayılmış
ve bu görevler arasında ülkenin varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve
anayasal düzenine karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler
hakkında millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturma ve istihbarata
karşı koyma görev ve sorumluluğunun da bulunduğu belirtilmiştir.
75. MİT'e verilen bu görevlerin niteliği dikkate alındığında ise
bunların, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini, anayasal düzeni ve toplumun
güvenliğini tesis etmekle görevli devletin varlığı, bağımsızlığı ve anayasal
düzenin devamı yönünden önemli olduğu, dolayısıyla bu görevlerin etkin bir
şekilde yürütülmesinde önemli bir kamu yararının bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır(AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, §
47).
76. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı birtakım
ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı
ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirmektedir.
Kişi, kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği
ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta
olup kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları
zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B.
No: 2012/606, 20/2/2014, § 38).
77. Bu kapsamda MİT Müsteşarlığının millî güvenliğin sağlanması
ve korunmasında üstlendiği görev dikkate alındığında milli güvenlik bakımından
önemli kadrolarda çalışmak isteyenlerin diğer kişilerin tabi olmadığı bazı
sınırlamalara tabi olmaları, bu görevi ifa edenlerin görevin güven, itibar ve
saygınlığının gereği olarak katı meslek ilkelerine tabi tutulmaları normaldir.
Kişiler ulusal güvenlikle ilgili birimlerde çalışmayı seçmekle birlikte girmiş
oldukları statü gereğince sivillere getirilemeyecek bazı sınırlamaların kamu
hizmetinin aksamadan ve etkin şekilde yürütülmesi ve disiplinin tesisi için
kendileri açısından uygulanmasını kabul etmiş olmaktadırlar. Dolayısıyla millî
güvenlik bakımından önemli kadrolarda istihdam edilecek personelde aranan
nitelikler ve bu kişiler hakkında yasalarda öngörülen yükümlülük ve
kısıtlamalar konusunda devletin daha geniş bir takdir yetkisine sahip olduğuna
kuşku yoktur.
78. MİT Müsteşarlığında istihbarat uzmanı olarak operasyon
yürütmek üzere yurt dışında görevlendirilmiş ve devletin hassas ve gizli
bilgilerine sahip olan başvurucununMİT Müsteşarlığı
tarafından yurt dışı görevine ilişkin eksiklik veya hata olarak değerlendirildiği
görülen mesleki sebeplerin yanı sıra Müsteşarlık tarafından evlenmesi sakıncalı
bulunan kişiyle kurumuna bildirmeden evlenmiş olması ve bu durumun yapılan
disiplin soruşturmasıyla anlaşılmış olması üzerine, istihbarat uzmanı görevine
son verilerek başka kuruma uzman olarak naklen atanması işleminin, özellikle
devlet sırlarının korunması kaygısı ve istihbarat görevinin güven, itibar ve
saygınlığının gereklerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan milli
güvenliğin korunması ve sağlanmasına yönelik olarak daha sıkı kuralların
geçerli olduğu bir statüde personel istihdam ederken devletin takdir yetkisinin
daha geniş olduğu da dikkate alındığında başvurucunun naklen atanması işleminin
demokratik toplumda gerekli olduğu kabul edilmelidir.
79. Bunun yanı sıra başvurucu istihbarat uzmanı görevinden
alınmakla birlikte derece ve kademesi korunarak bir başka kuruma uzman olarak
atanmış olduğundan müdahalenin orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
80. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 20. maddesinin ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Anayasa’nın 20. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata
ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir
örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.