|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
KADRİ KARAKAŞ BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/823)
|
Karar Tarihi: 8/3/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Kadri
KARAKAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Yılmaz
DEMİROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa
itiraz incelemesinde savcılık görüşünün bildirilmemesi nedenleriyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasınakarar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, yasa dışı silahlı örgüte (KCK) üye olma
suçlamasıyla Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/3/2012 tarihli kararıyla
tutuklanmıştır.
9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma
sonunda başvurucu hakkında anılan suçlamaya ilişkin açılan dava, Diyarbakır 5.
Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/219 sayılı esasına kaydedilmiştir.
10. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince 26/12/2013 tarihli
duruşmada başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiş, bu karara
yapılan itiraz Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/1/2014 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
11. Başvurucu 20/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
12. Başvurucu 13/2/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.
13. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/3/2014 tarihinde
görevsizlik kararı vermesi üzerine dosya Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
2014/2017 sayılı esasına kaydedilmiştir. Dava, ilk derece mahkemesinde
derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını,
Devletten isteyebilirler."
15. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir.
İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza
mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili
ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza
mahkemesinde karara bağlanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 8/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararlarının hukuka aykırı
olduğunu, tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin her seferinde aynı klişe
gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini, adli kontrol hükümlerinin
gözetilmediğini, tutukluluğun makul süreyi aştığını, aynı dosyada tutuksuz
yargılanan sanıklarla aynı konumda olmasına rağmen tutuklu yargılanmasının
eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara
yaptığı itirazların yeterince incelenmediğini ve ret kararlarında somut
gerekçelerin gösterilmediğini belirterek adil yargılanma, kişi hürriyeti ve
güvenliği, etkili başvuru haklarının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğiniileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özünün
tutukluluğun uzun sürmesine ve yargılamanın tutuklu devam ettirilmesine yönelik
olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın
19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
19. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil olma
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
20.Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise -asıl dava sonuçlanmamış da olsa- (ilgili Yargıtay içtihatlarına
atıf yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası
açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu
belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
21. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 13/2/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun "ikincillik niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığına
ilişkin iddianın yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İtiraz Merciince
Alınan Cumhuriyet Savcısının Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
1.Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, tutukluluğun devamı kararlarına karşı yaptığı
itirazların incelenmesinde Cumhuriyet savcısının görüşünden sonra dinlenilmeden itirazın reddine karar
verildiğini belirterek adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
25. Başvurucu, başvuru dilekçesinde spesifik olarak hangi
tutukluluğa itirazın reddi kararından şikâyetçi olduğunu belirtmemiştir. Ancak
Anayasa Mahkemesine sunmuş olduğu belgelerde 28/2/2013, 1/4/2013, 11/11/2013,
6/1/2014 tarihli itirazın reddi kararları yer almaktadır. Bu nedenle
başvurucunun şikâyetleri bu kararlarla sınırlı olarak incelenecektir.
a. 28/2/2013, 1/4/2013,
11/11/2013 Tarihli Tutukluluğa İtirazın Reddi Kararları Yönünden
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının
tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
27. Tutukluluğa itirazın incelenmesi sırasında alınan Savcılık
görüşüne karşı savunma yapma imkânı verilmemesi şikâyeti, itirazın reddi
kararının öğrenilmesinden sonra otuz günlük başvuru süresi içinde bireysel
başvuruya konu edilebilir. Ancak itirazın reddilmesine
bağlı şikâyetlerin her bir itirazın reddi kararı açısından ayrı ayrı süre
yönünden incelenmesi gerekir. Zira bu durumda devam eden bir müdahale söz
konusu değildir. İtirazın reddedilmesiyle birlikte müdahale sona ermektedir. Bu
durumda bireysel başvurunun her bir itirazın reddi kararının tebliğ
edilmesinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
28. 1/4/2013 tarihli itirazın reddi kararı, başvurucuya
10/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. 28/2/2013 tarihli itirazın reddi
kararının ne zaman tebliğ edildiği tespit edilememişse de bu itirazın reddi
kararının da en geç 1/4/2013 tarihli itirazın reddi kararının tebliğ edildiği
10/4/2013 tarihinde öğrenildiğinin kabul edilmesi gerekir. Zira başvurucu bu
tarihe kadar tutukludur ve itirazın en geç bu tarihe kadar reddedilmiş olduğu
kabul edilebilir. 11/11/2013 tarihli itirazın reddi kararı, başvurucuya
19/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucunun bu tarihlerden itibaren
otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 20/1/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. 6/1/2014 Tarihli İtirazın Reddi Kararı
Yönünden
30. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar
başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
31. Başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirlik
kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden
incelenmesi gerekir.
32. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No:
2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulumamaktadır.
33. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk ve/veya tutukluluğa itiraz
incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün şüpheli/sanık veya müdafiine bildirilmemiş olması nedeniyle silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin başvurunun
genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması
veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem
taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varmıştır (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 22/5/2017, §§
113-117).
34. 26/12/2013 tarihli duruşmada verilen tutukluluğun devamı
kararına yönelik itirazı inceleyen Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesine
Cumhuriyet savcısı tarafından bildirilen yazılı görüşün içeriğinde, yalnızca
usul ve yasaya aykırılık olmadığından itirazın reddine karar verilmesi
gerektiği belirtilmiştir.
35. Anılan görüş yazısında, başvurucunun ayrıca cevap vermesini
gerektiren daha önce ileri sürülmemiş herhangi yeni bir olgudan bahsedilmemiş
hatta hiçbir olguya veya gerekçeye yer verilmemiştir. Öte yandan başvurucu,
anılan görüş yazısında cevap vermesini gerekli kılan ve daha önceden haberdar
olmadığı yeni bir olgunun bulunduğunu ileri sürmediği gibi bu hususta herhangi
bir açıklama da yapmamıştır. Son olarak itirazın reddine ilişkin Mahkeme
kararında, hükmün Cumhuriyet savcısının görüşüne uygun olduğu belirtilmişse de
Savcılık görüşünde yer alan herhangi bir olguya atıf yapılması veya bu görüşe
dayanılması söz konusu değildir.
36. Tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında alınan
Savcılık görüşünün kendisine bildirilmemesi nedeniyle ciddi anlamda zarar
gördüğü, bu görüşün kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda başvurucunun
herhangi bir açıklamasının bulunmadığı da gözetildiğinde başvurunun bu kısmı
açısından önemli bir zararın olmadığı kanaatine varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İtiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün
bildirilmediğine ilişkin iddianın 28/2/2013, 1/4/2013, 11/11/2013 tarihli
tutukluluğa itirazın reddi kararları yönünden süre
aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İtiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün
bildirilmediğine ilişkin iddianın 6/1/2014 tarihli tutukluluğa itirazın reddi
kararları yönünden anayasal ve kişisel
önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.