TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ CAN ARSLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2947)
|
|
Karar Tarihi: 8/3/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Can
ARSLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Sinan
ZİNCİR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, formül gerekçelerle
tutukluluğun devamına karar verilmesi, tutukluluğa itiraz incelemesinin
duruşmasız yapılması ve itiraz incelemesinde savcılık görüşünün tebliğ
edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte
olan bir soruşturma kapsamında 21/1/2011 tarihinde silahlı terör örgütüne üye
olmak suçundan tutuklanmıştır.
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 12/5/2011 tarihli
iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, mala zarar
verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi,
terör örgütünün propagandasını yapma suçlarındankamudavası
açılmıştır.
9. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde E.2011/103 sayılı
dosyasında yapılan yargılama esnasında 21/1/2014 tarihinde yapılan dokuzuncu
celsede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucu
ve müdafii de bu duruşmada hazır bulunmuştur.
10. Bu karara karşı başvurucunun yaptığı itirazı inceleyen
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet savcısının itirazın kabulüne karar
verilmesi yönündeki mütalaasını aldıktan sonra 17/2/2014 tarihli ve 2014/247
Değişik İş sayılı kararıyla itirazın
reddine karar vermiştir. Bu karar, başvurucu vekiline 4/3/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
11.Başvurucu 5/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12.Başvurucu 6/3/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.
13.Başvurucu hakkındaki dava (CMK mülga 250. madde ile görevli)
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılması üzerine İstanbul Anadolu Ağır
Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
14. İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/131 sayılı
dosyasında yargılama devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir."
16. 5271 sayılı Kanun'un "Usul"
kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:
"103 ve 104 üncü
maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,
sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün
içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir.
(Ek cümle: 11/4/2013-6459/15 md.) Duruşma dışında bu
karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin
görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."
17. 5271 sayılı Kanun'un
"Tutukluluğun incelenmesi" kenar başlıklı 108. maddesi
şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla
tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100
üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir.
(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi,
yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.
(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan
sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya
koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen
süre içinde de re'sen karar verir."
18. 5271 sayılı Kanun’un "İtirazın
Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma
yapılması" kenar başlıklı 270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile
cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa
bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde
bunların yapılmasını da emredebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.)
101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından
görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine
bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde
görüşünü bildirebilir."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 8/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin gerekçelerin genel
geçer ve klişe ifadeler olduğunu, tutukluluk durumu değerlendirilirken sadece
suçun ağırlığına bakılmasının yeterli olmadığını, Mahkemenin dosyadaki
delillerle bağlantı kurup kaçma şüphesini de somut olgulara dayandırarak daha
somut gerekçelerle değerlendirme yapması gerektiğini, tutuklamanın zorunlu
durumlarda uygulanması gereken bir tedbir olduğunu ancak somut olayda
tutuklamanın tedbir olma niteliğinin ortadan kalktığını, uzun süredir devam
eden tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde
tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
24.Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise -asıl dava sonuçlanmamış da olsa- (ilgili Yargıtay içtihatlarına
atıf yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası
açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu
belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
25. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 6/3/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun "ikincil" niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığına
ilişkin iddianın başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Tutuklamaya Yönelik
İtiraz Başvurusunun İtiraz Merciince Duruşmasız İncelendiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız
olarak dosya üzerinden gerçekleştirildiğini, çekişmeli yargılama ve silahların
eşitliği ilkelerine riayet edilmediğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
28. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, yakalama veya
tutuklama yoluyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye özgürlüğünden yoksun
bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin
koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı
tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak
yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin adli nitelik taşıması ve
özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan
teminatları sağlaması gerekir.Ayrıca tutukluluğun
yasaya aykırı olup olmadığının hâkim önünde düzenlenen duruşmalarda etkili
olarak incelenmesini talep etme ve tutukluluk hâlinin gerekli olup olmadığının
yetkililer tarafından hızlı bir şekilde tespit edilmesini isteme hakkını da
teminat altına almaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
B. No: 2012/1158, 21/11/2013, §§ 64-66).
29. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
tutukluluğun devamına ilişkin olarak mahkemelerce verilen kararlara yapılan her
itirazda başvurucunun dinlenilmesi gerekli olmamakla beraber tutuklu kişinin
makul aralıklarla dinlenilmeyi talep etme hakkı vardır. Tutukluluğunun gözden
geçirilmesi esnasında yapılan incelemenin “çelişmeli yargı” ve “silahların
eşitliği” ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 68).
30. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre şüpheli veya sanık soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında herhangi bir
süre beklemeksizin salıverilmesini talep edebilir. Aynı Kanun’un 267. maddesine
göre ise resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar
mahkeme önünde itiraza konu olabilir.
31. Somut olayda itiraz incelemesi sırasında duruşma
yapılmamıştır. Tutukluluk hâlinin hukuka aykırı olup olmadığına ilişkin sözlü
açıklama yapmak üzere başvurucunun ve Cumhuriyet savcısının Mahkemeye
çağrılmadığı ve dinlenmediği incelemede silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğinden bahsedilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §
71).
32. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen
kural dikkate alındığında hürriyeti kısıtlanan kişinin durumu hakkında kısa
sürede karar verilmesi dâhil olmak üzere tutukluluk kararına karşı yapılan her
itirazda duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle
getirecektir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer
alan yargılama usulüne ilişkin yükümlülükler, duruşma yapmayı gerektirecek özel
bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak her itiraz için duruşma
yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §
73)
33. Somut olayda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/1/2014 tarihli
duruşmasında başvurucu hakkında tutukluluğun devamına karar verilmiş, bu
duruşmada başvurucu ve müdafii de hazır bulunmuştur.
Bu karara yapılan itiraz, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/2/2014 tarihli
kararıyla reddedilmiştir. Bu nedenle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince
yapılan incelemeden yirmi yedi gün gibi makul bir süre sonra 17/2/2014
tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan itiraz
incelemesinde duruşma yapılması bir zorunluluk olarak kabul edilemez.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğa itiraz
incelemesinin duruşmasız olarak yapıldığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin
olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
C. İtiraz
Merciince Alınan Cumhuriyet Savcısının Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
1.Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu, tutukluluğun devamı kararına karşı yaptığı
itirazın incelenmesinde itiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
36.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi”
kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
37. Başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirlik
kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden
incelenmesi gerekir.
38. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No:
2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulumamaktadır.
39. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk ve/veya tutukluluğa itiraz
incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün şüpheli/sanık veya müdafiine bildirilmemiş olması nedeniyle silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin başvurunun
genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması
veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem
taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varmıştır (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 22/5/2017, §§
113-117).
40. Başvurucunun 21/1/2014 tarihli duruşmada verilen
tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazı, İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesince Cumhuriyet savcısının görüşüne aykırı olarak reddedilmiştir. Cumhuriyet
savcısının görüşünün içeriğine vâkıf olunamamakla birlikte tutukluluğa itirazın
Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak reddine karar verildiği dikkate
alındığında Cumhuriyet savcısının başvurucunun tahliye edilmesi yönünde bir
mütalaa sunduğu anlaşılmaktadır. Anılan görüş yazısında başvurucunun ayrıca
cevap vermesini gerektiren aleyhine bir durum söz konusu değildir. Öte yandan
başvurucu, anılan görüş yazısında cevap vermesini gerekli kılan ve daha önceden
haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğunu ileri sürmediği gibi bu hususta
herhangi bir açıklama da yapmamıştır. Son olarak itirazın reddine ilişkin
Mahkeme kararında bu görüşe dayanılması da söz konusu değildir. Dolayısıyla
başvurunun bu kısmı açısından önemli bir zararın olmadığı kanaatine
varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız yapıldığına
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İtiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün
bildirilmediğine ilişkin iddianın anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine
neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA 8/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.