TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUHAMMET ALİ YILMAZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/8403)
|
|
Karar Tarihi: 10/10/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucular
|
:
|
1. Muhammet Ali YILMAZ
|
|
|
2. Kadim YILMAZ
|
|
|
3. Rıza YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasında
verilen ihtiyati tedbir ve haciz kararının uzun süredir devam etmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının, yargılama sürecinde haksız ve hukuka aykırı işlem tesis
edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, Mahkemenin yanlı tutumu nedeniyle
tarafsız mahkemede yargılanma hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların tanıdığı ve yakını olan C.Y., bir dönem
B. Plastik Ticaret A.Ş.de (şirket) muhasebe görevlisi ve kasa sorumlusu olarak
görev yapmıştır.
A. Başvuru konusu Davadan Önceki Süreç
9. Şirket, C.Y. ve aralarında başvurucular Kadim Yılmaz
ve Muhammet Ali Yılmaz'ın da yer aldığı şahısların mal varlığı ile ilgili
ileride açılacak davaya esas olmak üzere 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 101 vd. maddeleri gereği ihtiyati tedbir
talebinde bulunmuştur.
10. Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/9/2008 tarihli
ve E.2008/30 Değişik iş sayılı kararı gereği 3.000 TL teminat karşılığında,
başvurucular Kadim Yılmaz adına İzmir ili Torbalı ilçesi 424 ada 11-12-13
parselde tapuda kayıtlı taşınmazlar ile Muhammet Ali Yılmaz adına tapuda İzmir
ili Buca ilçesi 10226 ada 1 parselde kayıtlı 17 no.lu bağımsız bölümün üçüncü
kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla tedbir konulmuştur.
B. Başvuru Konusu Dava Süreci
11. Şirket ve yurtdışı kaynaklı olan S. T. Ltd. Şti
isimli şirket, C.Y.nin, çalışanlara dağıtılmak üzere şirket işleri nedeniyle
kendisine verilen veya hesabına gönderilen paraları Yılmaz soyisimli
kişilere aktarmak suretiyle kendilerini maddi ve manevi zarara uğrattığını
iddia ederek içerisinde başvurucuların da bulunduğu şahıslar aleyhine 9/10/2008
tarihinde Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
12. Mahkeme 20/10/2008 ve 23/10/2008 tarihli ara
kararları gereği başvuruculardan Rıza Yılmaz adına tapuda kayıtlı İstanbul ili
Sancaktepe ilçesi 6852 ada 21-22 parsel, 6859 ada 17 parsel ve 6856 ada 7
parsel sayılı taşınmazlar ile başvuruculardan Kadim Yılmaz adına trafikte
kayıtlı 34 ER 0006 plakalı aracın üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi
amacıyla tedbir koymuştur.
13. Başvurucuların yargılama sırasında ihtiyati tedbir
kararlarına yaptıkları itirazlar, Mahkemenin 25/5/2010, 23/2/2012, 18/12/2014
tarihli celselerdeki ara kararlarıyla reddedilmiş, en son 30/5/2019 tarihli ara
kararda başvurucu Rıza Yılmaz adına kayıtlı İstanbul ili Sancaktepe ilçesi 6852
ada 22 parsel, 6859 ada 17 parsel ve 6856 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar
hakkında tedbirin kaldırılmasına, diğer tedbirlerin aynen devamına karar
verilmiştir. Başvurucular bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuş,
inceleme henüz sonuçlanmamıştır.
14. Başvurucular Kadim Yılmaz ile Muhammet Ali Yılmaz
tarafından Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tazminat davasında
Mahkeme 12/04/2011 tarihli kararıyla dosyayı Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
dosyası ile birleştirmiştir.
15. Mahkeme 1/3/2011 tarihli celsede, ihtiyati tedbir
kararının verildiği tarihten itibaren yasal olarak öngörülen on günlük süre
geçtikten sonra dava açıldığını belirterek Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin
29/9/2008 tarihli ihtiyati tedbir kararını kaldırmış, 20/10/2008 ve 23/10/2008
tarihli tedbirlerin dava açıldıktan sonra verildiğini belirterek tedbirlerin
dava sonuçlanıncaya kadar aynen devamına karar vermiştir. Davacı tarafın
yeniden ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebi açısından Mahkeme, davanın
maddi ve manevi tazminat davası olduğunu, olumlu sonuçlanması hâlinde alacağın
karşılıksız kalmaması için 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas
Kanunu'nun 257. vd. maddeleri gereğince dava sonuçlanıncaya kadar 20/10/2008 ve
23/10/2008 tarihli ihtiyati tedbirler de nazara alınarak 495.000 TL alacakla
sınırlı kalacak şekilde teminat karşılığında başvurucuların taşınır ve taşınmaz
malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar
vermiştir.
16. Mahkeme 12/4/2011 tarihli celsede, ihtiyati haciz
kararını İzmir ili Torbalı ilçesi 424 ada 11-12-13 parselde tapuda kayıtlı
taşınmazlar ile İzmir ili Buca ilçesi 10226 ada 1 parselde kayıtlı 17 no.lu
bağımsız bölüm yönünden sınırlandırarak başvurucular adına kayıtlı diğer mal
varlıklar üzerindeki ihtiyati haciz kararını kaldırmıştır.
17. Başvurucular yargılama sırasında ihtiyati haciz
kararına itirazda bulunmuşlar, Mahkeme 12/4/2011, 23/2/2012 tarihli celselerde
talepleri reddetmiştir. Mahkeme en son ihtiyati hacze yapılan itirazın
duruşmalı olarak değerlendirilmesine karar vermiş, 5/9/2012 tarihinde yapılan
duruşmada itirazı reddetmiştir. Başvurucuların temyiz talebi üzerine Yargıtay
4. Hukuk Dairesi 18/3/2013 tarihli kararıyla ret kararını onamıştır.
Başvurucular onama kararını 19/6/2013 tarihli celsede öğrenmişlerdir.
18. Kartal Adliyesinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
kararı ile kapatılması üzerine dosya, İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk
Mahkemesine gönderilmiştir.
19. Bu arada İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
2009/69 esas sayılı dosyasında, başvurucular, C.Y. ve üçüncü şahıslar aleyhine,
tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı
ve özel belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açılmış, Mahkemenin
10/2/2016 tarihli kararında başvurucuların beraatine karar verilmiş, karar
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 22/4/2019 tarihli kararıyla başvurucular açısından
onanmış, hüküm başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz yönünden aynı
tarihte kesinleşmiştir.
20. Davacı şirket yöneticileri hakkında Bakırköy 1. Ağır
Ceza Mahkemesinde kaçakçılık ve sahtecilik suçundan dava açılmış, duruşması
4/10/2019 tarihine bırakılmıştır.
21. Başvurucu Muhammet Ali Yılmaz reddi hâkim talebinde
bulunmuş, red talebi üzerine inceleme yapan İstanbul Anadolu15. Asliye Hukuk
Mahkemesi (kapatılan Kartal 4. Asliye HukukMahkemesi) tarafından talebin esası
hakkında karar verilmemiş, temyiz üzerine karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi
tarafından bozulmuştur. Bozma üzerine İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk
Mahkemesi tarafından talebin reddine karar verilmiş, bu defa karar aynı
Dairenin 23/9/2013 tarihli kararıyla onanmıştır.
22. Başvuruya konu davanın yargılaması hâlen devam
etmekte olup duruşması 5/12/2019 tarihine bırakılmıştır.
23. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) yapılan
sorgulamaya göre başvurucu Rıza Yılmaz 21/6/2016 tarihinde vefat etmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili
Mevzuat
a. İhtiyati Tedbire İlişkin Düzenlemeler
24. 1086 sayılı mülga Kanun'un 101. maddesi şöyledir:
"Hakim iki taraftan birinin
talebiyle davanın ikamesinden evvel veya sonra aşağıda gösterilen hal ve
şekillerde ihtiyati tedbirler ittihazına karar verebilir:
1– Menkul ve gayrimenkul malların ayni
münazaalı ise bunun haciz veya yeddiadle tevdiine,
2– Münazaalı şeyin muhafazası için
lazımgelen her türlü tedbirlerin ittihazına,
3– Kanunu Medeni ile muayyen hallerde
nafaka alınmasına,
4– Ayrılık veya boşanma davası üzerine
Kanunu Medeni mucibince icap eden muvakkat tedbirlerin ittihazına."
25. 1086 sayılı mülga Kanun'un 103. maddesi şöyledir:
"101 ve102 nci maddelerde
gösterilen hallerden başka tehirinde tehlike olan veya mühim bir zarar olacağı
anlaşılan hallerde tehlike veya zararı defi için hakim icap eden ihtiyati
tedbirlerin icrasına karar verebilir."
26. 1086 sayılı mülga Kanun'un 109. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"İhtiyati tedbir kararı dava
ikamesinden evvel verilmiş ise tatbik edilmiş olsun olmasın kararın verildiği
tarihten itibaren on gün zarfında esas hakkında dava ikamesi lazımdır...
..."
27. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 389. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Mevcut durumda meydana
gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde
zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle
bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde,
uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
28. 6100 sayılı Kanun'un 391. maddesinin (1) ve
(3)numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Mahkeme, tedbire konu olan mal
veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin
yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı
engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir."
"(3) İhtiyati tedbir talebinin
reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve
kesin olarak karara bağlanır."
29. 6100 sayılı Kanun'un 394. maddesinin (5) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(5) İtiraz hakkında verilen karara
karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin
olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını
durdurmaz. "
b. İhtiyati
Hacze İlişkin Düzenlemeler
30. 2004 sayılı Kanun'un 257. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Rehinle temin edilmemiş ve vadesi
gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan
taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten
haczettirebilir.
..."
31. 2004 sayılı Kanun'un 258. maddesi şöyledir:
"İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre
yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz
sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.
Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte
serbesttir.
(Ek fıkra:17/7/2003 – 4949/60 md.;
Değişik: 2/3/2005-5311/16 md.) İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı
istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle
inceler ve verdiği karar kesindir."
32. 2004 sayılı Kanun'un 259. maddesi şöyledir:
"İhtiyati haciz istiyen alacaklı
hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden
uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96
ncı maddesinde yazılı teminatı vermeğe mecburdur.
Ancak alacak bir ilama müstenid ise
teminat aranmaz.
Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya
müstenid ise mahkeme teminata lüzum olup olmadığını takdir eder.
Tazminat davası ihtiyati haczi koyan
mahkemede dahi görülür."
33. 2004 sayılı Kanun'un 265. maddesi şöyledir:
"Borçlu kendisi dinlenmeden verilen
ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı;
huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının
kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla
itiraz edebilir.
(Ek ikinci fıkra: 17/7/2003-4949/63
md.) Menfaati ihlâl edilen üçüncü kişiler de ihtiyatî
haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi
gün içinde ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir.
Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren
tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder.
İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği
bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet
edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir
veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme
yapılarak karar verilir.
(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/63 md.;
Değişik:2/3/2005-5311/17 md.) İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf
yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve
verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının
icrasını durdurmaz."
34. 2004 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi şöyledir:
"Bölge adliye mahkemelerinin,
26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci
maddesi uyarınca göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında,
kesinleşinceye kadar İcra ve İflâs Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten
önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümleri uygulanır."
B. Uluslararası
Hukuk
35. İlgili hukuk için bkz. Hesna Funda Baltalı ve
Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. (GK), B. No: 2014/17196,
25/10/2018, §§ 35-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 10/10/2019 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
37. Başvurucular, kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulması talebinde bulunmuşlar ancak buna ilişkin somut ve kabul edilebilir
bir gerekçe belirtmemişlerdir. Başvuruya konu olayın niteliği de gözönüne
alındığında gizlilik kararı verilmesini gerektirecek bir husus tespit edilmemiş
ve talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
A. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz
Yönünden
1. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
38. Başvurucular Mahkemece yasal şartlar oluşmadığı hâlde
ihtiyati tedbir ve haciz kararı verildiğini, uzun süren tedbir ve haciz
nedeniyle anayasal haklarının zedelendiğini iddia etmişlerdir.
39. Başvurucuların şikâyetleri, tedbir ve haczin haksız
olduğuna ilişkin şikâyetler ile tedbirlerin makul süreyi aşacak şekilde
uygulanmasına yönelik şikâyetler başlığı altında ayrı ayrı incelenmiştir.
a. Tedbirlerin
Haksız Olması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
40. İhtiyati tedbir ve haciz kararlarının verilmesi
süreci ve kanun yollarının mevzuatta farklı düzenlenmesi nedeniyle
başvurucuların bu yöndeki şikâyetleri ayrı başlıklar altında
değerlendirilmiştir.
i. İhtiyati Haciz Kararı Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği,
başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılması gerekir.
42. Somut olayda Mahkeme 1/3/2011 tarihli ara kararla
2004 sayılı Kanun'un 257. vd. maddeleri gereği başvurucuların taşınır ve
taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine
karar vermiş, bu karara karşı yapılan itirazın 5/9/2012 tarihli ara kararla
reddedilmesi üzerine başvurucular temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi 18/3/2013 tarihli kararı ile Mahkemenin ret kararını onamıştır.
Başvurucular, Yargıtay onama kararını 19/6/2013 tarihli celsede öğrenmişler
ancak bu tarihten itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 30/5/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz Adına
Kayıtlı Taşınmazlara Yönelik İhtiyati Tedbir Kararı Yönünden
44. Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan
tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki
kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832,
12/2/2013, § 14).
45. Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/9/2008 tarihli
ve E.2008/30 Değişik iş sayılı kararı gereği 3.000 TL teminat karşılığında,
başvurucular Kadim Yılmaz adına İzmir ili Torbalı ilçesi 424 ada 11-12-13
parselde tapuda kayıtlı taşınmazlar ile Muhammet Ali Yılmaz adına tapuda İzmir
ili Buca ilçesi 10226 ada, 1 parselde kayıtlı 17 no.lu bağımsız bölümün üçüncü
kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla tedbir konulmuş, tedbir kararı
Mahkemenin 1/3/2011 tarihli ara kararı ile kaldırılmıştır. Dolayısıyla ihlal
iddiasına konu tedbir kararı en son 1/3/2011 tarihinde hüküm ve sonuçlarını
doğurmuştur.
46. Bu itibarla başvurucunun mezkûr şikâyetine konu
sürecin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012
tarihinden önce gerçekleştiği ve sona erdiği anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
iii. Başvurucu Kadim Yılmaz Adına Kayıtlı 34 ER 0006
Plakalı Araç Hakkında Verilen İhtiyati Tedbir Kararı Yönünden
47. 1086 sayılı mülga Kanun'da ihtiyati tedbir
kararlarına karşı herhangi bir kanun yolu öngörülmemiştir. 1/10/2011 tarihinde
yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun'da ise ihtiyati tedbir kararlarına karşı
kanun yoluna başvurulabileceği belirtilmiş ancak kanun yolundan neyin
anlaşılması gerektiği ile ilgili olarak Yargıtay daireleri arasında ortaya
çıkan görüş ayrılığı üzerine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu
ilk derece mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddi veya bu
taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilen kararlara karşı temyiz
yolunun kapalı olduğuna karar vermiştir (21/2/2014 tarihli ve E.2013/1,
K.2014/1 sayılı kararı). Dolayısıyla somut olay açısından bireysel başvuru
tarihi itibarıyla Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamaması nedeniyle
başvurucunun ihtiyati tedbir kararına yaptığı itiraz üzerine verilen karara
karşı başvurabileceği etkili bir hukuk yolu bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu açıdan
bu iddia yönünden başvurucunun ihtiyati tedbir kararına karşı Mahkemesine
yaptığı itiraz ile birlikte başvuru yollarını tükettiği sonucuna ulaşılmıştır.
48. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
49. İhtiyati tedbir konulan araç başvurucu Kadim Yılmaz
adına kayıtlıdır. Başvurucular aleyhine açılan somut davada, söz konusu aracın
tazminat davasına konu alacaklarla elde edildiği belirtilerek üçüncü kişilere
devri önlenmiştir. Dolayısıyla ekonomik bir değer ifade eden araç başvurucu
yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiği hususu tartışmadan
varestedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. İlyas Yılmaz, B.
No: 2015/1927, 22/3/2018, §§ 53-54).
50. İhtiyati tedbirin haksız olduğu şikâyeti yönünden
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarıyla ilgili Anayasa Mahkemesi
gündemine gelen benzer başvurularda değerlendirmeler yapılmış ve bazı ilkeler
tespit edilmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi kararlarında, özel kişiler
arasındaki borç ilişkisi nedeniyle alacaklının alacağının zamanında ödenmesini
teminat altına almak amacıyla borçlunun taşınmazı üzerindeki tasarruf
yetkisinin bir mahkeme kararına dayalı geçici olarak kısıtlanmasının kişilerin
mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale
niteliğinde olmadığı, ancak kimi durumlarda özel kişiler arasındaki
uyuşmazlıklarda devlete düşen pozitif yükümlülüklerin söz konusu olabileceği (Türkiye
Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, § 34), bu pozitif
yükümlülükler gereği mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin
alınmasının zorunlu olduğu (Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842,
17/2/2016, §§ 39-41) vurgulanmıştır.
51. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri
uyarınca devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde -özel kişiler arası
uyuşmazlıklar ile ilgili olsun ya da olmasın- yargı kararlarının uygulanması ve
kişilerin alacaklarına kavuşması bakımından etkili bir icra sistemi kurma
sorumluluğunun bulunduğunu (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık
San. ve Tic. Ltd. Şti., § 71), devletin bu sistemi kurarken gerek
alacaklının gerekse de borçlu ve diğer ilgili üçüncü kişilerin hak ve
menfaatlerini gözeterek kişilerin mülkiyet haklarının korunması için gerekli
tedbirleri almak zorunda olduğunu, buna göre bir yandan alacaklının mülkiyet
hakkı kapsamındaki alacağına kavuşması için etkin bir icra yolunun
oluşturulması, diğer yandan da icradan etkilenen borçlu ve diğer ilgili
kişilere, mülkiyet haklarına yapılan müdahalelerin keyfî veya hukuka aykırı
olduğunu ileri sürebilmeleri için etkin biçimde itiraz edebilme olanağının
tanınması gerektiğini (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San.
ve Tic. Ltd. Şti., § 72) ifade etmiştir.
52. Anayasa Mahkemesi benzer bir başvuruda yaptığı
değerlendirmede, tedbir kararının hukuka aykırı veya haksız olup olmadığının
tespitinin -kural olarak- öncelikle delilleri ilk elden değerlendirme imkânına
sahip olan derece mahkemelerinin takdirinde olduğunu, bireysel başvuru
kapsamında, açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği
sürece delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
müdahale edilemeyeceğini, Anayasa Mahkemesinin görevinin, somut olay bağlamında
özel kişiler arasında görülen uyuşmazlığın çözümüyle ilgili olarak mülkiyet
hakkının korunmasının gerekliliklerine uygun hareket edilip edilmediği ve
devlete düşen pozitif yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini tespit
etmekten ibaret olduğunu belirtmiştir (Nihal Soydan, B. No: 2015/3112,
23/1/2019, § 38).
53. Somut olayda Mahkemenin 20/10/2008 tarihli ara
kararında, 1086 sayılı mülga Kanun'un 101. ve 6100 sayılı Kanun'un 389 vd.
maddeleri gereği başvuruculardan Kadim Yılmaz adına trafikte kayıtlı 34 ER 0006
plakalı aracın üçüncü kişilere rızaen veya cebren devrinin önlenmesi amacıyla
1.000 TL nakit veya muteber bir bankanın süresiz teminat mektubu karşılığı
tedbir konulduğu anlaşılmıştır. Derece mahkemesinin dosyada toplanan delilleri
ilgili hukuk kuralları çerçevesinde yorumlamak suretiyle tedbir kararı verdiği,
başvurucunun yargılama sırasında ihtiyati tedbirin hukuka aykırı olarak
konulduğuna dair iddia ve itirazlarını sunabilme imkânı bulduğu anlaşılmıştır.
Derece mahkemesinin tedbire ilişkin kararının keyfî olmadığı, dosyada ileri
sürülen iddia ve toplanan delillerle ilgili ve yeterli olduğu anlaşılmaktadır.
54. Bu durumda ihtiyati tedbirin haksız konulduğu
şikâyeti yönünden devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerinin
somut olayda yerine getirildiği sonuca varıldığından bu şikâyet yönünden bir
ihlalin olmadığı açıktır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. İhtiyati Tedbir ve Haciz Sürecinin Makul Sürede
Sonuçlanmadığı Şikâyeti Yönünden Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
i. Başvurucuların
İddiaları
56. Başvurucular ihtiyati tedbir ve haciz sürecinin makul
sürede sonuçlanmadığını, uzun süredir mal varlıklarına el konulduğunu
belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
ii. Değerlendirme
(1) Kabul
Edilebilirlik Yönünden
57. Başvurucular adına kayıtlı taşınmazlar üzerinde
29/9/2008-1/3/2011 tarihleri arasında 1086 sayılı mülga Kanun'un 101 vd.
maddeleri gereği ihtiyati tedbir, 1/3/2011 tarihinden itibaren ihtiyati haciz
kararı, başvurucu Kadim Yılmaz adına kayıtlı araç üzerinde de 20/10/2008
tarihinden itibaren ihtiyati tedbir kararı uygulandığı anlaşılmaktadır.
58. Öncelikle sadece ihtiyati haciz talep edenin
sorumluluğu ile sınırlı olarak tazminat ödenmesini öngören 2004 sayılı Kanun'un
259. maddesindeki tazminat davası kamu makamlarının sorumluluğu ile ilgili
ihtiyati haczin makul süreyi aştığı şikâyeti yönünden etkili bir hukuk yolu
değildir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd.
Şti., §§ 58-62). Dolayısıyla başvurucunun belirtilen bu şikâyeti ile ilgili
olarak etkili bir başvuru yolunun mevcut olmadığı da gözetildiğinde açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
(2) Esas
Yönünden
59. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna
Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. başvurusunda
incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
60. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence
altına alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan
tedbirlerin alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde
belirli bir süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması
bakımından geniş bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak devletin
mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde yapılan inceleme
sonucunda söz konusu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz
olandan aşırı bir külfet de yüklememesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda
hukuki ilişkinin diğer tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu
makamlarının söz konusu tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de
gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda
Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., § 79).
61. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için ise gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Bireylerin mülkiyet
haklarıyla ilgili olarak bu ve benzeri tedbirlerin uygulanmasının zarara yol
açması kaçınılmazdır. Ancak bu zararın kaçınılmaz olandan ağır veya aşırı
sonuçlara da yol açmaması veya böyle bir zararın oluşması durumunda kamu
makamlarınca uygun yöntem ve vasıtalarla makul sürede gideriminin sağlanması
gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirler
uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam etmesi ancak bireye
şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü görülebilir. Diğer
bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirlerin söz konusu olduğu
durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının ivedi olarak ve özenli bir
biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi hâlde yani tedbirin makul
olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının tanındığı yetkilerin
kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi suretiyle mülk sahibine
orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda
Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., §§ 73-80).
62. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu
ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Nitekim
başvuruculardan Kadim Yılmaz adına İzmir ili Torbalı ilçesi 424 ada 11-12-13
parselde tapuda kayıtlı taşınmazlar ile Muhammet Ali Yılmaz adına tapuda İzmir
ili Buca ilçesi 10226 ada, 1 parselde kayıtlı 17 no.lu bağımsız bölümü üzerinde
üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla 29/9/2008-1/3/2011
tarihleri arasındaihtiyati tedbir uygulandığı bu tarihten itibaren tedbirlerin
kaldırılarak taşınmazlar üzerinde ihtiyati haciz kararı verildiği, yine
başvurucu Kadim Yılmaz adına kayıtlı 34 ER 0006 plakalı araç hakkında da
20/10/2008 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verildiği, söz konusu tedbir ve
hacizlerin hâlen devam ettiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla olayda mülkiyet
hakkını sınırlandıran tedbir sürecinin taşınmazlar yönünden yaklaşık 10 yıl 11
ay, araç yönünden 10 yıl 10 aydır sürdüğü tespit edilmiştir. Bu tedbir süreci
bir bütün olarak ele alındığında söz konusu sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur.
Bu durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbirin başvuruculara şahsi olarak
aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği, başvurucuların mülkiyet hakkının
korunmasına ilişkin olarak somut olay bağlamında devletin pozitif
yükümlülüklerinin tam ve etkin bir biçimde yerine getirilmediği sonucuna
varılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
64. Başvurucular, yargılamanın uzaması nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
65. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve
30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı
Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
66. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
67. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
68. Kararda özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali
külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle
ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir
başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân
tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması
nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu
hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu
gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi ilk bakışta ulaşılabilir olan ve
ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
69. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
3. Diğer İhlal İddiaları
71. Başvurucular; başvuru konusu davada, şirket
temsilcisinin yetkisi olmadığı hâlde yargılamaya devam edildiğini, davacı
tarafça dosyaya sonradan sunulan vekâletnamenin sahte olduğunun yargı kararı
ile tespit edildiğini ancak Mahkemenin bu durumu dikkate almadığını, kapatılan
Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/29 Değişik iş sayılı delil tespiti
dosyasında bilirkişinin taraflı rapor verdiğini, Mahkemenin de tarafsız
davranmadığını, bu dosyada Mahkemece keşif mahalline gidilmeden tutanak
düzenlendiğini, davacı şirkete ait yurtdışındaki paravan şirketlerin varlığının
gümrük müfettişi raporuyla tespit edildiğini, somut delillere rağmen Mahkemenin
hukuka aykırı ve taraflı uygulamaları nedeniyle anayasal haklarının zedelendiğini
belirterek Anayasa'nın 17. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
72. 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar
tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
73. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, § 17).
74. Başvuru konusu davada ilk derece mahkemesinde
yargılamanın hâlen devam ettiği, Mahkemece duruşma gününün 5/12/2019 tarihine
bırakıldığı, bu açıdan yargısal yollar tamamlanmadan yapılan başvuruda,başvuru
yollarının tüketilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
75. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu Rıza Yılmaz Yönünden
76. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuruların
kabul edilebilirlik incelemesi ve şartları" kenar başlıklı 48. maddesinin
(5) numaralı fıkrası şöyledir:
"(5) Kabul edilebilirlik şartları
ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle
düzenlenir."
77. İçtüzük'ün 80. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca
yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
...
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan
herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini
haklı kılan bir neden görülmemesi.
(2) Bölümler ya da Komisyonlar;
yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması
ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya
da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam
edebilir."
78. Anayasa Mahkemesi kararlarında, bireysel başvuru
tarihinden sonra vefat eden başvurucunun mirasçılarının makul bir süre
içerisinde başvuruyu devam ettirme iradesini ortaya koymamaları ve başvurunun
incelenmesini gerekli kılan herhangi bir anayasal nedenin de tespit edilmemesi
durumunda başvurunun düşmesine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir (Asya
Oktay ve Diğerleri, B. No: 2014/3549, 22/3/2017).
79. Başvurucu Rıza Yılmaz'ın başvuru tarihinden sonra
21/6/2016 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Her ne kadar başvurucunun mirasçıları
Besi Yılmaz, Güler Yılmaz Yıldıran, Muhammet Ali Yılmaz, Murat Yılmaz ve S.Y.
30/9/2019 tarihli dilekçeleri ile başvuruya mirasçı olarak devam etmek
istediklerini belirtmişlerse de başvurucu murisin ölüm tarihine göre bu
taleplerini makul bir süre içerisinde dile getirmedikleri anlaşılmaktadır. Öte
yandan, başvurunun sürdürülmesinde, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya
temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına
saygıyı gerekli kılan her hangi bir durum da tespit edilmemiştir. Buna göre,
başvurucu Rıza Yılmaz açısından başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı
kılan bir neden bulunmamaktadır.
80. Açıklanan gerekçelerle başvuru yapılmasından sonra
vefat eden başvurucu Rıza Yılmaz yönünden başvurunun düşmesine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
81. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
82. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve
hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca
eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır.
Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa
ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda
uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK],
B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
83. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi
gerekir. Buna göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, §
57).
84. Başvurucular ihlalin tespiti ile 100.000 TL (Kadim
Yılmaz için) ve 20.000 TL (Muhammet Ali Yılmaz için) manevi tazminat talebinde
bulunmuşlar, maddi tazminat taleplerini saklı tutmuşlardır.
85. İhtiyati haciz ve tedbirin uygulanmasının makul bir
süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Bu sebeple somut başvuruda ihlalin yargı kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
86. Başvuru konusu olayda ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak görülmektedir.
Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali
Yılmaz'a ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
87. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulması talebinin REDDİNE,
B. Başvurucu Rıza Yılmaz yönünden başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden bulunmaması nedeniyle
DÜŞMESİNE,
C. 1. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz
yönünden ihtiyati tedbir ve haciz sürecinin makul sürede sonuçlanmadığı
şikâyeti ile ilgili olarak mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz
yönünden tedbirlerin haksız olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın ihtiyati haciz kararıyla ilgili olarak süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz adına
kayıtlı taşınmazlara dair ihtiyati tedbir kararı yönünden tedbirlerin haksız
olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Başvurucu Kadim Yılmaz adına kayıtlı 34 ER 0006
plakalı araç hakkında verilen ihtiyati tedbir kararı yönünden mülkiyet hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz yönünden
ihtiyati tedbir ve haciz sürecinin makul sürede sonuçlanmadığı şikâyeti ile
ilgili olarak İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz'a
ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 24.
Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2013/58)GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.