TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUHAMMET ALİ YILMAZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/8403)
Karar Tarihi: 10/10/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucular
1. Muhammet Ali YILMAZ
2. Kadim YILMAZ
3. Rıza YILMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasında verilen ihtiyati tedbir ve haciz kararının uzun süredir devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılama sürecinde haksız ve hukuka aykırı işlem tesis edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, Mahkemenin yanlı tutumu nedeniyle tarafsız mahkemede yargılanma hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların tanıdığı ve yakını olan C.Y., bir dönem B. Plastik Ticaret A.Ş.de (şirket) muhasebe görevlisi ve kasa sorumlusu olarak görev yapmıştır.
A. Başvuru konusu Davadan Önceki Süreç
9. Şirket, C.Y. ve aralarında başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz'ın da yer aldığı şahısların mal varlığı ile ilgili ileride açılacak davaya esas olmak üzere 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 101 vd. maddeleri gereği ihtiyati tedbir talebinde bulunmuştur.
10. Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/9/2008 tarihli ve E.2008/30 Değişik iş sayılı kararı gereği 3.000 TL teminat karşılığında, başvurucular Kadim Yılmaz adına İzmir ili Torbalı ilçesi 424 ada 11-12-13 parselde tapuda kayıtlı taşınmazlar ile Muhammet Ali Yılmaz adına tapuda İzmir ili Buca ilçesi 10226 ada 1 parselde kayıtlı 17 no.lu bağımsız bölümün üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla tedbir konulmuştur.
B. Başvuru Konusu Dava Süreci
11. Şirket ve yurtdışı kaynaklı olan S. T. Ltd. Şti isimli şirket, C.Y.nin, çalışanlara dağıtılmak üzere şirket işleri nedeniyle kendisine verilen veya hesabına gönderilen paraları Yılmaz soyisimli kişilere aktarmak suretiyle kendilerini maddi ve manevi zarara uğrattığını iddia ederek içerisinde başvurucuların da bulunduğu şahıslar aleyhine 9/10/2008 tarihinde Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
12. Mahkeme 20/10/2008 ve 23/10/2008 tarihli ara kararları gereği başvuruculardan Rıza Yılmaz adına tapuda kayıtlı İstanbul ili Sancaktepe ilçesi 6852 ada 21-22 parsel, 6859 ada 17 parsel ve 6856 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar ile başvuruculardan Kadim Yılmaz adına trafikte kayıtlı 34 ER 0006 plakalı aracın üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla tedbir koymuştur.
13. Başvurucuların yargılama sırasında ihtiyati tedbir kararlarına yaptıkları itirazlar, Mahkemenin 25/5/2010, 23/2/2012, 18/12/2014 tarihli celselerdeki ara kararlarıyla reddedilmiş, en son 30/5/2019 tarihli ara kararda başvurucu Rıza Yılmaz adına kayıtlı İstanbul ili Sancaktepe ilçesi 6852 ada 22 parsel, 6859 ada 17 parsel ve 6856 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar hakkında tedbirin kaldırılmasına, diğer tedbirlerin aynen devamına karar verilmiştir. Başvurucular bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuş, inceleme henüz sonuçlanmamıştır.
14. Başvurucular Kadim Yılmaz ile Muhammet Ali Yılmaz tarafından Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tazminat davasında Mahkeme 12/04/2011 tarihli kararıyla dosyayı Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası ile birleştirmiştir.
15. Mahkeme 1/3/2011 tarihli celsede, ihtiyati tedbir kararının verildiği tarihten itibaren yasal olarak öngörülen on günlük süre geçtikten sonra dava açıldığını belirterek Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/9/2008 tarihli ihtiyati tedbir kararını kaldırmış, 20/10/2008 ve 23/10/2008 tarihli tedbirlerin dava açıldıktan sonra verildiğini belirterek tedbirlerin dava sonuçlanıncaya kadar aynen devamına karar vermiştir. Davacı tarafın yeniden ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebi açısından Mahkeme, davanın maddi ve manevi tazminat davası olduğunu, olumlu sonuçlanması hâlinde alacağın karşılıksız kalmaması için 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 257. vd. maddeleri gereğince dava sonuçlanıncaya kadar 20/10/2008 ve 23/10/2008 tarihli ihtiyati tedbirler de nazara alınarak 495.000 TL alacakla sınırlı kalacak şekilde teminat karşılığında başvurucuların taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar vermiştir.
16. Mahkeme 12/4/2011 tarihli celsede, ihtiyati haciz kararını İzmir ili Torbalı ilçesi 424 ada 11-12-13 parselde tapuda kayıtlı taşınmazlar ile İzmir ili Buca ilçesi 10226 ada 1 parselde kayıtlı 17 no.lu bağımsız bölüm yönünden sınırlandırarak başvurucular adına kayıtlı diğer mal varlıklar üzerindeki ihtiyati haciz kararını kaldırmıştır.
17. Başvurucular yargılama sırasında ihtiyati haciz kararına itirazda bulunmuşlar, Mahkeme 12/4/2011, 23/2/2012 tarihli celselerde talepleri reddetmiştir. Mahkeme en son ihtiyati hacze yapılan itirazın duruşmalı olarak değerlendirilmesine karar vermiş, 5/9/2012 tarihinde yapılan duruşmada itirazı reddetmiştir. Başvurucuların temyiz talebi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 18/3/2013 tarihli kararıyla ret kararını onamıştır. Başvurucular onama kararını 19/6/2013 tarihli celsede öğrenmişlerdir.
18. Kartal Adliyesinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararı ile kapatılması üzerine dosya, İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
19. Bu arada İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/69 esas sayılı dosyasında, başvurucular, C.Y. ve üçüncü şahıslar aleyhine, tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı ve özel belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açılmış, Mahkemenin 10/2/2016 tarihli kararında başvurucuların beraatine karar verilmiş, karar Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 22/4/2019 tarihli kararıyla başvurucular açısından onanmış, hüküm başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz yönünden aynı tarihte kesinleşmiştir.
20. Davacı şirket yöneticileri hakkında Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde kaçakçılık ve sahtecilik suçundan dava açılmış, duruşması 4/10/2019 tarihine bırakılmıştır.
21. Başvurucu Muhammet Ali Yılmaz reddi hâkim talebinde bulunmuş, red talebi üzerine inceleme yapan İstanbul Anadolu15. Asliye Hukuk Mahkemesi (kapatılan Kartal 4. Asliye HukukMahkemesi) tarafından talebin esası hakkında karar verilmemiş, temyiz üzerine karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur. Bozma üzerine İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından talebin reddine karar verilmiş, bu defa karar aynı Dairenin 23/9/2013 tarihli kararıyla onanmıştır.
22. Başvuruya konu davanın yargılaması hâlen devam etmekte olup duruşması 5/12/2019 tarihine bırakılmıştır.
23. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) yapılan sorgulamaya göre başvurucu Rıza Yılmaz 21/6/2016 tarihinde vefat etmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
a. İhtiyati Tedbire İlişkin Düzenlemeler
24. 1086 sayılı mülga Kanun'un 101. maddesi şöyledir:
"Hakim iki taraftan birinin talebiyle davanın ikamesinden evvel veya sonra aşağıda gösterilen hal ve şekillerde ihtiyati tedbirler ittihazına karar verebilir:
1– Menkul ve gayrimenkul malların ayni münazaalı ise bunun haciz veya yeddiadle tevdiine,
2– Münazaalı şeyin muhafazası için lazımgelen her türlü tedbirlerin ittihazına,
3– Kanunu Medeni ile muayyen hallerde nafaka alınmasına,
4– Ayrılık veya boşanma davası üzerine Kanunu Medeni mucibince icap eden muvakkat tedbirlerin ittihazına."
25. 1086 sayılı mülga Kanun'un 103. maddesi şöyledir:
"101 ve102 nci maddelerde gösterilen hallerden başka tehirinde tehlike olan veya mühim bir zarar olacağı anlaşılan hallerde tehlike veya zararı defi için hakim icap eden ihtiyati tedbirlerin icrasına karar verebilir."
26. 1086 sayılı mülga Kanun'un 109. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İhtiyati tedbir kararı dava ikamesinden evvel verilmiş ise tatbik edilmiş olsun olmasın kararın verildiği tarihten itibaren on gün zarfında esas hakkında dava ikamesi lazımdır...
..."
27. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 389. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
28. 6100 sayılı Kanun'un 391. maddesinin (1) ve (3)numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir."
"(3) İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır."
29. 6100 sayılı Kanun'un 394. maddesinin (5) numaralı fıkraları şöyledir:
"(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz. "
b. İhtiyati Hacze İlişkin Düzenlemeler
30. 2004 sayılı Kanun'un 257. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
31. 2004 sayılı Kanun'un 258. maddesi şöyledir:
"İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.
Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir.
(Ek fıkra:17/7/2003 – 4949/60 md.; Değişik: 2/3/2005-5311/16 md.) İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir."
32. 2004 sayılı Kanun'un 259. maddesi şöyledir:
"İhtiyati haciz istiyen alacaklı hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96 ncı maddesinde yazılı teminatı vermeğe mecburdur.
Ancak alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmaz.
Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenid ise mahkeme teminata lüzum olup olmadığını takdir eder.
Tazminat davası ihtiyati haczi koyan mahkemede dahi görülür."
33. 2004 sayılı Kanun'un 265. maddesi şöyledir:
"Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.
(Ek ikinci fıkra: 17/7/2003-4949/63 md.) Menfaati ihlâl edilen üçüncü kişiler de ihtiyatî
haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir.
Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder.
İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir.
(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/63 md.; Değişik:2/3/2005-5311/17 md.) İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz."
34. 2004 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi şöyledir:
"Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra ve İflâs Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümleri uygulanır."
B. Uluslararası Hukuk
35. İlgili hukuk için bkz. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. (GK), B. No: 2014/17196, 25/10/2018, §§ 35-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 10/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
37. Başvurucular, kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinde bulunmuşlar ancak buna ilişkin somut ve kabul edilebilir bir gerekçe belirtmemişlerdir. Başvuruya konu olayın niteliği de gözönüne alındığında gizlilik kararı verilmesini gerektirecek bir husus tespit edilmemiş ve talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
A. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz Yönünden
1. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
38. Başvurucular Mahkemece yasal şartlar oluşmadığı hâlde ihtiyati tedbir ve haciz kararı verildiğini, uzun süren tedbir ve haciz nedeniyle anayasal haklarının zedelendiğini iddia etmişlerdir.
39. Başvurucuların şikâyetleri, tedbir ve haczin haksız olduğuna ilişkin şikâyetler ile tedbirlerin makul süreyi aşacak şekilde uygulanmasına yönelik şikâyetler başlığı altında ayrı ayrı incelenmiştir.
a. Tedbirlerin Haksız Olması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
40. İhtiyati tedbir ve haciz kararlarının verilmesi süreci ve kanun yollarının mevzuatta farklı düzenlenmesi nedeniyle başvurucuların bu yöndeki şikâyetleri ayrı başlıklar altında değerlendirilmiştir.
i. İhtiyati Haciz Kararı Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
42. Somut olayda Mahkeme 1/3/2011 tarihli ara kararla 2004 sayılı Kanun'un 257. vd. maddeleri gereği başvurucuların taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar vermiş, bu karara karşı yapılan itirazın 5/9/2012 tarihli ara kararla reddedilmesi üzerine başvurucular temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 18/3/2013 tarihli kararı ile Mahkemenin ret kararını onamıştır. Başvurucular, Yargıtay onama kararını 19/6/2013 tarihli celsede öğrenmişler ancak bu tarihten itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 30/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz Adına Kayıtlı Taşınmazlara Yönelik İhtiyati Tedbir Kararı Yönünden
44. Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
45. Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/9/2008 tarihli ve E.2008/30 Değişik iş sayılı kararı gereği 3.000 TL teminat karşılığında, başvurucular Kadim Yılmaz adına İzmir ili Torbalı ilçesi 424 ada 11-12-13 parselde tapuda kayıtlı taşınmazlar ile Muhammet Ali Yılmaz adına tapuda İzmir ili Buca ilçesi 10226 ada, 1 parselde kayıtlı 17 no.lu bağımsız bölümün üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla tedbir konulmuş, tedbir kararı Mahkemenin 1/3/2011 tarihli ara kararı ile kaldırılmıştır. Dolayısıyla ihlal iddiasına konu tedbir kararı en son 1/3/2011 tarihinde hüküm ve sonuçlarını doğurmuştur.
46. Bu itibarla başvurucunun mezkûr şikâyetine konu sürecin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce gerçekleştiği ve sona erdiği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
iii. Başvurucu Kadim Yılmaz Adına Kayıtlı 34 ER 0006 Plakalı Araç Hakkında Verilen İhtiyati Tedbir Kararı Yönünden
47. 1086 sayılı mülga Kanun'da ihtiyati tedbir kararlarına karşı herhangi bir kanun yolu öngörülmemiştir. 1/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun'da ise ihtiyati tedbir kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabileceği belirtilmiş ancak kanun yolundan neyin anlaşılması gerektiği ile ilgili olarak Yargıtay daireleri arasında ortaya çıkan görüş ayrılığı üzerine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu ilk derece mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddi veya bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilen kararlara karşı temyiz yolunun kapalı olduğuna karar vermiştir (21/2/2014 tarihli ve E.2013/1, K.2014/1 sayılı kararı). Dolayısıyla somut olay açısından bireysel başvuru tarihi itibarıyla Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamaması nedeniyle başvurucunun ihtiyati tedbir kararına yaptığı itiraz üzerine verilen karara karşı başvurabileceği etkili bir hukuk yolu bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu açıdan bu iddia yönünden başvurucunun ihtiyati tedbir kararına karşı Mahkemesine yaptığı itiraz ile birlikte başvuru yollarını tükettiği sonucuna ulaşılmıştır.
48. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
49. İhtiyati tedbir konulan araç başvurucu Kadim Yılmaz adına kayıtlıdır. Başvurucular aleyhine açılan somut davada, söz konusu aracın tazminat davasına konu alacaklarla elde edildiği belirtilerek üçüncü kişilere devri önlenmiştir. Dolayısıyla ekonomik bir değer ifade eden araç başvurucu yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiği hususu tartışmadan varestedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. İlyas Yılmaz, B. No: 2015/1927, 22/3/2018, §§ 53-54).
50. İhtiyati tedbirin haksız olduğu şikâyeti yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarıyla ilgili Anayasa Mahkemesi gündemine gelen benzer başvurularda değerlendirmeler yapılmış ve bazı ilkeler tespit edilmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi kararlarında, özel kişiler arasındaki borç ilişkisi nedeniyle alacaklının alacağının zamanında ödenmesini teminat altına almak amacıyla borçlunun taşınmazı üzerindeki tasarruf yetkisinin bir mahkeme kararına dayalı geçici olarak kısıtlanmasının kişilerin mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale niteliğinde olmadığı, ancak kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda devlete düşen pozitif yükümlülüklerin söz konusu olabileceği (Türkiye Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, § 34), bu pozitif yükümlülükler gereği mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasının zorunlu olduğu (Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41) vurgulanmıştır.
51. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde -özel kişiler arası uyuşmazlıklar ile ilgili olsun ya da olmasın- yargı kararlarının uygulanması ve kişilerin alacaklarına kavuşması bakımından etkili bir icra sistemi kurma sorumluluğunun bulunduğunu (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., § 71), devletin bu sistemi kurarken gerek alacaklının gerekse de borçlu ve diğer ilgili üçüncü kişilerin hak ve menfaatlerini gözeterek kişilerin mülkiyet haklarının korunması için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğunu, buna göre bir yandan alacaklının mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağına kavuşması için etkin bir icra yolunun oluşturulması, diğer yandan da icradan etkilenen borçlu ve diğer ilgili kişilere, mülkiyet haklarına yapılan müdahalelerin keyfî veya hukuka aykırı olduğunu ileri sürebilmeleri için etkin biçimde itiraz edebilme olanağının tanınması gerektiğini (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., § 72) ifade etmiştir.
52. Anayasa Mahkemesi benzer bir başvuruda yaptığı değerlendirmede, tedbir kararının hukuka aykırı veya haksız olup olmadığının tespitinin -kural olarak- öncelikle delilleri ilk elden değerlendirme imkânına sahip olan derece mahkemelerinin takdirinde olduğunu, bireysel başvuru kapsamında, açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına müdahale edilemeyeceğini, Anayasa Mahkemesinin görevinin, somut olay bağlamında özel kişiler arasında görülen uyuşmazlığın çözümüyle ilgili olarak mülkiyet hakkının korunmasının gerekliliklerine uygun hareket edilip edilmediği ve devlete düşen pozitif yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini tespit etmekten ibaret olduğunu belirtmiştir (Nihal Soydan, B. No: 2015/3112, 23/1/2019, § 38).
53. Somut olayda Mahkemenin 20/10/2008 tarihli ara kararında, 1086 sayılı mülga Kanun'un 101. ve 6100 sayılı Kanun'un 389 vd. maddeleri gereği başvuruculardan Kadim Yılmaz adına trafikte kayıtlı 34 ER 0006 plakalı aracın üçüncü kişilere rızaen veya cebren devrinin önlenmesi amacıyla 1.000 TL nakit veya muteber bir bankanın süresiz teminat mektubu karşılığı tedbir konulduğu anlaşılmıştır. Derece mahkemesinin dosyada toplanan delilleri ilgili hukuk kuralları çerçevesinde yorumlamak suretiyle tedbir kararı verdiği, başvurucunun yargılama sırasında ihtiyati tedbirin hukuka aykırı olarak konulduğuna dair iddia ve itirazlarını sunabilme imkânı bulduğu anlaşılmıştır. Derece mahkemesinin tedbire ilişkin kararının keyfî olmadığı, dosyada ileri sürülen iddia ve toplanan delillerle ilgili ve yeterli olduğu anlaşılmaktadır.
54. Bu durumda ihtiyati tedbirin haksız konulduğu şikâyeti yönünden devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirildiği sonuca varıldığından bu şikâyet yönünden bir ihlalin olmadığı açıktır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. İhtiyati Tedbir ve Haciz Sürecinin Makul Sürede Sonuçlanmadığı Şikâyeti Yönünden Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Başvurucuların İddiaları
56. Başvurucular ihtiyati tedbir ve haciz sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını, uzun süredir mal varlıklarına el konulduğunu belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
ii. Değerlendirme
(1) Kabul Edilebilirlik Yönünden
57. Başvurucular adına kayıtlı taşınmazlar üzerinde 29/9/2008-1/3/2011 tarihleri arasında 1086 sayılı mülga Kanun'un 101 vd. maddeleri gereği ihtiyati tedbir, 1/3/2011 tarihinden itibaren ihtiyati haciz kararı, başvurucu Kadim Yılmaz adına kayıtlı araç üzerinde de 20/10/2008 tarihinden itibaren ihtiyati tedbir kararı uygulandığı anlaşılmaktadır.
58. Öncelikle sadece ihtiyati haciz talep edenin sorumluluğu ile sınırlı olarak tazminat ödenmesini öngören 2004 sayılı Kanun'un 259. maddesindeki tazminat davası kamu makamlarının sorumluluğu ile ilgili ihtiyati haczin makul süreyi aştığı şikâyeti yönünden etkili bir hukuk yolu değildir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., §§ 58-62). Dolayısıyla başvurucunun belirtilen bu şikâyeti ile ilgili olarak etkili bir başvuru yolunun mevcut olmadığı da gözetildiğinde açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
(2) Esas Yönünden
59. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
60. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence altına alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda söz konusu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin diğer tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., § 79).
61. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin uygulanmasının ölçülü olabilmesi için ise gerek kapsamı gerekse de süresi itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Bireylerin mülkiyet haklarıyla ilgili olarak bu ve benzeri tedbirlerin uygulanmasının zarara yol açması kaçınılmazdır. Ancak bu zararın kaçınılmaz olandan ağır veya aşırı sonuçlara da yol açmaması veya böyle bir zararın oluşması durumunda kamu makamlarınca uygun yöntem ve vasıtalarla makul sürede gideriminin sağlanması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının tanındığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., §§ 73-80).
62. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Nitekim başvuruculardan Kadim Yılmaz adına İzmir ili Torbalı ilçesi 424 ada 11-12-13 parselde tapuda kayıtlı taşınmazlar ile Muhammet Ali Yılmaz adına tapuda İzmir ili Buca ilçesi 10226 ada, 1 parselde kayıtlı 17 no.lu bağımsız bölümü üzerinde üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla 29/9/2008-1/3/2011 tarihleri arasındaihtiyati tedbir uygulandığı bu tarihten itibaren tedbirlerin kaldırılarak taşınmazlar üzerinde ihtiyati haciz kararı verildiği, yine başvurucu Kadim Yılmaz adına kayıtlı 34 ER 0006 plakalı araç hakkında da 20/10/2008 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verildiği, söz konusu tedbir ve hacizlerin hâlen devam ettiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla olayda mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbir sürecinin taşınmazlar yönünden yaklaşık 10 yıl 11 ay, araç yönünden 10 yıl 10 aydır sürdüğü tespit edilmiştir. Bu tedbir süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbirin başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği, başvurucuların mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin olarak somut olay bağlamında devletin pozitif yükümlülüklerinin tam ve etkin bir biçimde yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
64. Başvurucular, yargılamanın uzaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
65. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
66. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
67. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
68. Kararda özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
69. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Diğer İhlal İddiaları
71. Başvurucular; başvuru konusu davada, şirket temsilcisinin yetkisi olmadığı hâlde yargılamaya devam edildiğini, davacı tarafça dosyaya sonradan sunulan vekâletnamenin sahte olduğunun yargı kararı ile tespit edildiğini ancak Mahkemenin bu durumu dikkate almadığını, kapatılan Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/29 Değişik iş sayılı delil tespiti dosyasında bilirkişinin taraflı rapor verdiğini, Mahkemenin de tarafsız davranmadığını, bu dosyada Mahkemece keşif mahalline gidilmeden tutanak düzenlendiğini, davacı şirkete ait yurtdışındaki paravan şirketlerin varlığının gümrük müfettişi raporuyla tespit edildiğini, somut delillere rağmen Mahkemenin hukuka aykırı ve taraflı uygulamaları nedeniyle anayasal haklarının zedelendiğini belirterek Anayasa'nın 17. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
72. 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
73. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
74. Başvuru konusu davada ilk derece mahkemesinde yargılamanın hâlen devam ettiği, Mahkemece duruşma gününün 5/12/2019 tarihine bırakıldığı, bu açıdan yargısal yollar tamamlanmadan yapılan başvuruda,başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
75. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu Rıza Yılmaz Yönünden
76. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi ve şartları" kenar başlıklı 48. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"(5) Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir."
77. İçtüzük'ün 80. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
...
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.
(2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir."
78. Anayasa Mahkemesi kararlarında, bireysel başvuru tarihinden sonra vefat eden başvurucunun mirasçılarının makul bir süre içerisinde başvuruyu devam ettirme iradesini ortaya koymamaları ve başvurunun incelenmesini gerekli kılan herhangi bir anayasal nedenin de tespit edilmemesi durumunda başvurunun düşmesine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir (Asya Oktay ve Diğerleri, B. No: 2014/3549, 22/3/2017).
79. Başvurucu Rıza Yılmaz'ın başvuru tarihinden sonra 21/6/2016 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Her ne kadar başvurucunun mirasçıları Besi Yılmaz, Güler Yılmaz Yıldıran, Muhammet Ali Yılmaz, Murat Yılmaz ve S.Y. 30/9/2019 tarihli dilekçeleri ile başvuruya mirasçı olarak devam etmek istediklerini belirtmişlerse de başvurucu murisin ölüm tarihine göre bu taleplerini makul bir süre içerisinde dile getirmedikleri anlaşılmaktadır. Öte yandan, başvurunun sürdürülmesinde, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygıyı gerekli kılan her hangi bir durum da tespit edilmemiştir. Buna göre, başvurucu Rıza Yılmaz açısından başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden bulunmamaktadır.
80. Açıklanan gerekçelerle başvuru yapılmasından sonra vefat eden başvurucu Rıza Yılmaz yönünden başvurunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
81. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
82. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
83. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
84. Başvurucular ihlalin tespiti ile 100.000 TL (Kadim Yılmaz için) ve 20.000 TL (Muhammet Ali Yılmaz için) manevi tazminat talebinde bulunmuşlar, maddi tazminat taleplerini saklı tutmuşlardır.
85. İhtiyati haciz ve tedbirin uygulanmasının makul bir süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Bu sebeple somut başvuruda ihlalin yargı kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
86. Başvuru konusu olayda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak görülmektedir. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz'a ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
87. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin REDDİNE,
B. Başvurucu Rıza Yılmaz yönünden başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden bulunmaması nedeniyle DÜŞMESİNE,
C. 1. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz yönünden ihtiyati tedbir ve haciz sürecinin makul sürede sonuçlanmadığı şikâyeti ile ilgili olarak mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz yönünden tedbirlerin haksız olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın ihtiyati haciz kararıyla ilgili olarak süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz adına kayıtlı taşınmazlara dair ihtiyati tedbir kararı yönünden tedbirlerin haksız olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Başvurucu Kadim Yılmaz adına kayıtlı 34 ER 0006 plakalı araç hakkında verilen ihtiyati tedbir kararı yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz yönünden ihtiyati tedbir ve haciz sürecinin makul sürede sonuçlanmadığı şikâyeti ile ilgili olarak İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz'a ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucular Kadim Yılmaz ve Muhammet Ali Yılmaz'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2013/58)GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.