TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEZİR DEPREN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6547)
|
|
Karar Tarihi: 9/10/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 5/11/2019-30939
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter DEVECİ
|
Başvurucu
|
:
|
Nezir DEPREN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mahmut KAÇAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenlik güçlerinin silahlı güç kullanmak suretiyle
sebep olduğu hayati tehlike ve sonrasında bu olay hakkında etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerine, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere ve başvuruya konu olaya ilişkin
soruşturma evrakına göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Çaldıran 1'inci Hudut Taburu 2'nci Hudut Bölük Komutanlığına
bağlı Yavuz Selim Hudut Karakolunda görevli askerlerce 15/9/2011 günü saat
03.00 sıralarında termal kamera ile yapılan gözetlemede, birinci derecede
askerî yasak bölge içinde bir kamyonet ile bir minibüse kaçak olduğu
değerlendirilen eşya yüklendiği tespit edilmiştir.
9. Piyade Üsteğmen B.P.nin talimatı
ile Piyade Uzman Çavuş A.A.; içinde Piyade Çavuş E.K. ve Piyade Onbaşı Ü.T. ile
Piyade Er H.A., D.V. ve E.C.nin de yer aldığı bir
hudut mangası kadar kuvveti de yanına alarak eşya yüklenen yere intikal
etmiştir.
10. Yaklaşan askerleri fark etmeleri nedeniyle kaçışan ve sayısı
tespit edilemeyen kişilerden biri, av tüfeği olduğu düşünülen bir silahla bir
el ateş etmiştir. Bu esnada askerlerin mevzi almasından yararlanan kamyonet
devriye yolundan Sarıçimen köyüne doğru kaçmaya
başlamış, minibüsün şoförü ise aracı bulunduğu yerde bırakıp kayıplara
karışmıştır.
11. A.A., E.K., Ü.T., H.A., D.V. ve E.C. ile Alparslan Hudut
Karakolunda görevli olup olaydaki rolleri daha sonra anlatılacak Piyade Uzman
Çavuş A.G. ve emrindeki askerlerden Piyade Çavuş V.T. ile Piyade Onbaşı E.T.
tarafından düzenlenen Olay Yeri Tespit Tutanağı'na
göre dur ihtarına uymayan kamyonetin içinden kaçış esnasında ateş edilmiştir.
Atış sayısı tutanakta belirtilmemiştir.
12. B.P.nin kaçan kamyonetin devriye
yolundan Sarıçimen köyüne doğru gittiğini telefonla
haber vermesi üzerine A.G., emrindeki askerler V.T., E.T., Ah.D.,
V.O., M.A., T.O., M.N.K., İ.S. ve E.Y. ile birlikte devriye yoluna çıkıp
kamyoneti durdurmak amacıyla yola taş dizmiştir.
13. Başvurucu, aracın ön yolcu koltuğunda oturan on yaşındaki
yeğeni A.D. ile birlikte kendi adına tescilli beyaz renkli bir kamyonetle saat
04.00 sıralarında Sarıçimen köyüne gitmekte iken A.G.
ve emrindeki askerlerce durdurulmak istenmiştir. Durmaması üzerine kamyonete
A.G. tarafından keskin nişancı tüfeği ile ateş edilmiştir. Olay esnasında
atılan bir taş nedeniyle ön camı da kırılan kamyonet Sarıçimen
köyüne doğru yoluna devam etmiştir.
14. Olay Yeri Tespit Tutanağı'na göre
yüklemenin yapıldığı yerde bırakılan minibüsün içinde menşei belirsiz akaryakıt
olduğu değerlendirilen, her biri 18 litre kapasiteli kırk bidon ele
geçirilmiştir. Ayrıca çevrede yapılan geniş çaplı arama-tarama faaliyetinde,
içinde menşei belirsiz akaryakıt olduğu değerlendirilen 18 litrelik 450 bidon,
bir av tüfeği, otuz altı eşek, bir inek, bir gömlek ve iki çift ayakkabı
bulunmuştur.
15. Olaydan saat 05.00 sıralarında haberdar olması üzerine
derhâl soruşturma başlatan Çaldıran Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet
Başsavcılığı), altında Cumhuriyet savcısının imzası bulunmayan Cumhuriyet
Savcısı ile Yapılan Görüşme Tutanağı'na göre Çaldıran
Jandarma Komutanlığı (Jandarma Komutanlığı) görevlilerinden muhafaza altına
alınan olay yerinin Olay Yeri İnceleme Birimi görevlilerince incelenmesini, ele
geçirilen eşyaların muhafaza altına alınmasını, olaya karışan kişilerin
ifadelerinin alınmasını, yaşı küçük A.D.nin
ifadesinin müdafi nezaretinde alınmasını ve kaçan sürücünün tespit edilmesini
istemiştir.
16. 15/9/2011 tarihinde şikâyetini ifade etmek üzere müracaat
ettiği Cumhuriyet Başsavcılığınca müşteki olarak beyanı tespit edilen
başvurucu, komşuları T.Y.nin hayvanlarının kaybolması
nedeniyle ağabeyi S.D.nin sabah saatlerinde kendisini
uyandırdığını, hayvanları bulmak amacıyla kamyonetiyle 2 km kadar gittiğini,
hayvanları göremeyince köye dönmeye karar verdiğini, köye 200 metre kala
kamyonetinin ön camına bir taş isabet ettiğini, nereden geldiğini anlamadığı
taşın minibüsün ön yolcu koltuğunda oturan A.D.nin
göğsüne geldiğini, olay sebebiyle A.D.nin
bayıldığını, daha sonra kamyonetine beş altı merminin isabet ettiğini,
kamyonetinin sağ arka lastiğinin patladığını, kamyoneti durdurup A.D. ile
birlikte eve doğru yürüdüğünü, peşlerinden askerlerin de evlerine geldiğini
belirterek kamyonetine ateş eden askerlerden şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.
17. Müşteki sıfatıyla aynı gün Cumhuriyet Başsavcılığınca
ifadesi alınan başvurucunun kardeşi S.D., fahri imamlık yaptığını, saat 04.00
sıralarında ezan okumak için camiye giderken yol üzerinde karşılaştığı T.Y.nin hayvanlarının kaybolduğundan bahsettiğini, cami
minaresinden durumu anons edince köy halkının toplandığını, hayvanları aramaya
başladıklarını, başvurucunun da kamyoneti ile hayvanları aramaya çıktığını,
başvurucudan duyduğuna göre askerlerin başvurucunun kamyonetine taş atıp ateş
ettiğini söylemiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığının 16/9/2011 tarihinde A.D. hakkında
adli rapor düzenlenmesini istediği Çaldıran Devlet Hastanesi,A.D.nin
başının sol tarafında hafif ödem tespit edildiğini ve raporun beyin cerrahi
uzmanı tarafından verilmesinin uygun olduğunu açıklamıştır.
19. Başvurucunun kamyonetine ateş edilmesi olayının meydana
geldiği yer, Olay Yeri İnceleme Birimi görevlilerince 16/9/2011 günü saat 09.00
sıralarında incelenmiştir. Yapılan incelemeye ilişkin raporda; Sarıçimen köyünün çıkışında bulunan Dere Mahallesi'ndeki
köprünün 17 metre doğusunda, önü batıya bakan beyaz renkli, mavi şeritli
plakasız bir kamyonetin durduğu, yol üzerinde çiziklerin bulunduğu, ruhsat
bilgilerine göre aracın başvurucuya ait olduğu, aracın ön camının tamamen kırık
olup aracın kabin bölümünde kırık cam parçalarının bulunduğu, aracın içinde
herhangi bir mermi izine rastlanmadığı, aracın sağ arka tekerinin olması
gereken yerde tekerlek olmayıp sadece jantın bulunduğu, bahse konu tekerleğin
kamyonetin kasasında olduğu, yoldaki çiziklerin jant tarafından meydana
getirildiğinin değerlendirildiği, aracın sağ tarafında gözle görülür biçimde
dört mermi izinin bulunduğu belirtilmiştir. Rapora göre birinci mermi aracın
sağ ön tekerleğinin hemen üstünde bulunan çamurluğun 6 cm üzerinde kapı ile
çamurluk arasından girip kabin içindeki yolcu koltuğunun altından çıkmıştır.
İkinci mermi, kamyonetin kasasının sağ ön köşesinin 14 cm üstünden girip kasa
altındaki hava filtresini delip gitmiştir. Üçüncü ve dördüncü mermiler ise sağ
arka tekere ait çamurluğunun üzerinden girip çıkmıştır. Kamyonet kasasında
bulunan tekerde ve bu tekere ait iç lastikte birer mermi giriş ve çıkış deliği
tespit edilmiştir. Mermi giriş deliklerinden ilk ikisinin yukarıdan aşağıya
doğru 20-30 derecelik bir açıyla, son ikisinin ise arkadan öne doğru 30-40
derecelik bir açıyla ateş edilmesi sonucu meydana gelmiştir.
20. Ayrıca raporda; olayın başvurucuya ait aracın 300 metre
kadar doğusunda bulunan virajlı asfalt yolda meydana geldiği, virajı inmeden
önce yolda küçük cam parçalarının bulunduğu, virajı döndükten sona Sarıçimen köyüne 30 metrelik mesafede yol üzerinde dört
mermi sekme izinin bulunduğu, bu izlerin yukarıdan aşağıya doğru yaklaşık 30
derecelik bir açıyla ateş edilmesi sonucu meydana gelebileceği, mermi sekme
izlerinin sekiz metre kadar doğusundaki yamaçta yan yana üç adet boş kovan
bulunduğu ve bu kovanların K... keskin nişancı tüfeği veya B... makineli tüfeği
olarak bilinen silahlarda kullanılan silahlara ait boş kovanlar olduğu
belirtilmiştir. Raporda belirtilen araçtaki mermi giriş ve çıkış delikleri,
aracın kasası, olayın meydana geldiği yol ve yoldaki mermi sekme izleri
fotoğraflanmıştır. Ayrıca olay yerinin krokisi çizilmiştir.
21. Jandarma Komutanlığı 17/9/2011 tarihinde, A.G., Ah.D., V.T., V.O., M.A., T.O., M.N.K, İ.S., E.Y., A.A.,
E.K. ve Ü.T.nin şüpheli sıfatıyla ifadelerini
almıştır.
i. A.G., olay günü saat 04.00 sıralarında gözetleme kulesinde
nöbet tutarken kendisiyle iletişim kuran Piyade Üst. B.P.nin
devriye yolundan köye doğru markası belli olmayan bir kamyonetin gittiğini
söylediğini, bunun üzerine emrindeki askerlerle birlikte bölgeye intikal
ettiğini, aracın farları sönük bir şekilde yaklaştığını görünce aracı durdurmak
amacıyla yola taş dizdiğini, V.T. ile birlikte aracın durması için araca el
kaldırıp el fenerini yakıp söndürdüğünü, kendilerini görmesine rağmen sürücünün
aracı hızla üzerilerine doğru sürdüğünü, yolun
kenarına kaçtıklarını, bu esnada araçtan dört beş el ateş edildiğini, aracı
durdurmak maksadıyla keskin nişancı tüfeğiyle önce havaya, daha sonra ise
aracın tekerleklerine ateş ettiğini ve durdurmayı başaramadığı aracın köye
doğru gittiğini beyan etmiştir.
ii. A.G.nin emrindeki askerler Ah.D., V.T., V.O., M.A., T.O., M.N.K., İ.S. ve E.Y. de A.G.
ile aynı yönde ifadede bulunmuşlardır.
iii. A.A., olay günü saat 03.00 sıralarında termal kameradan
devriye yolunda yükleme yapan biri minibüs, diğeri kamyonet iki araç tespit
ettiklerini, Komutan B.P.nin talimatı ile araçların
bulunduğu bölgeye doğru yola çıktıklarını, B.P.nin
termal kamera ile gözetlemeye devam edip kendilerini yönlendirdiğini, bölgeye
yakın bir yerde araçtan inip yürümeye başladıklarını, kendilerini fark eden
kişilerin "Askerler geliyor!"
diyerek bağırdıklarını, bu esnada av tüfeği olduğunu tahmin ettiği bir silahla
ateş edildiğini, mevzi almalarını fırsat bilen kamyonet sürücüsünün süratle
kaçmaya başladığını, gördüğü kadarıyla kamyonetin beyaz olduğunu, kamyoneti
yakalayamamaları üzerine B.P.nin A.G.yi
arayıp kamyonetin kaçış yönünü bildirdiğini, A.G.nin
nasıl müdahalede bulunduğunu bilmediğini, minibüsün bulunduğu yere gittiklerini,
minibüsün içinde kaçak akaryakıtla dolu olduklarını tahmin ettikleri her biri
18 litrelik 35-40 bidon gördüklerini, kamyonetin kaçtığı bölgede atılı
vaziyette, her biri 18 litrelik 250 bidon bulduklarını, bidonların arasında bir
av tüfeği ve bir çift ayakkabı ile bir gömlek gördüklerini, ayrıca olay
bölgesinde otuz altı eşek ile bir inek bulduklarını, eşeklerin üzerinde toplam
200 bidon bulunduğunu, olay yerine vardıklarında kaçan kamyonetin kasasına
bidonların bir kısmının yüklendiğini gördüklerini, uyarı maksadıyla da olsa
ateş etmediklerini söylemiştir.
iv. A.A.nın emrindeki askerler E.K.
ile Ü.T., A.A. ile aynı yönde beyanda bulunmuşlardır.
22. Yaşının küçüklüğü nedeniyle kendisine tayin edilen bir vekil
nezaretinde 19/9/2011 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesi alınan A.D.,
komşuları T.Y.nin hayvanlarını aramak için köyün üst
kısmında bulunan su deposuna başvurucunun kamyonetiyle gittiklerini, T.Y.nin telefonla hayvanların bulunduğunu başvurucuya haber
vermesi üzerine köye döndüklerini, köye girmek üzereyken bir askerin attığı
taşın kamyonetin ön camını kırıp kafasına isabet ettiğini, daha sonra silah
sesleri duyduğunu ve kafasına isabet eden taşın etkisiyle bayıldığını beyan
etmiştir.
23. Jandarma Komutanlığınca 20/9/2011 tarihinde bir vekil
nezaretinde ifadesi alınan A.D., amcası olan başvurucunun komşularının kaybolan
hayvanlarını aramak için kendisini uyandırdığını, amcasına ait kamyonetle köyün
üst taraflarına gittiklerini, 15 dakika kadar sonra komşuları T.Y.nin telefonla amcasını arayıp hayvanların bulunduğunu
haber verdiğini, köye dönmek için yola çıktıklarını, köye giderken önlerine
çıkan askerlerin aracın camına taş atmaya başladıklarını, bu taşlardan birinin
kafasına, diğerinin ise göğsüne isabet ettiğini, atılan taşlar nedeniyle aracın
ön camının kırıldığını, bu esnada askerlerin araca ateş ettiğini ve kendisinin
bayıldığını söylemiştir.
24. Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 20/9/2011 tarihli
kesin adli raporundan, A.D.nin başının sol
tarafındaki yaranın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif
olduğu anlaşılmıştır.
25. Cumhuriyet Başsavcılığı 21/2/2012 tarihinde, başvurucunun ve
A.D.nin şikâyetlerine konu eylemlerle ilgili
soruşturmayı kaçakçılık suçu nedeniyle yürütülen soruşturmadan ayırmış; askerî
suçlardan olduğu gerekçesiyle başvurucuya ve A.D.ye yönelik suçlar yönünden
görevsizlik kararı vererek soruşturma evrakını Van Jandarma Asayiş Kolordu
Komutanlığı Askerî Savcılığına (Askerî Savcılık) göndermiştir.
26. Cumhuriyet Başsavcılığı, kaçakçılık suçu nedeniyle yürüttüğü
soruşturmayı daha sonra 2011/6 Sor. sayılı soruşturmayla birleştirmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığından temin edilen belgelerden söz konusu soruşturmanın
faili tespit edilemeyen kaçakçılık suçlarıyla ilgili olduğu, soruşturma kapsamında
başvurucunun ifadesinin alınmadığı ve farklı bir tarihte meydana gelen
kaçakçılık suçu yönünden 5/3/2011 tarihinde daimî arama kararı verildiği tespit
edilmiştir.
27. Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığının soruşturma emri
üzerine Askerî Savcılık 26/4/2012 tarihinde A.G., İ.S., Ah.D.
ve T.O.nun tanık sıfatıyla ifadelerini almıştır. Adı
geçenler, daha önceki ifadeleriyle aynı yönde beyanda bulunmuşlardır. Daha önce
verdiği ifadesinde kamyonetin neresinden ateş edildiği yönünde beyanda
bulunmayan T.O., kamyonetin ön yolcu koltuğundan oturan kişinin kamyonetin
camından havaya dört beş el ateş ettiğini söylemiştir.
28. Askerî Savcılığın talebi üzerine olay yerinde bulunan üç boş
kovanı inceleyen Van Jandarma Kriminal Laboratuvar
Amirliği (Kriminal Laboratuvar) 19/6/2012 tarihli
raporunda söz konusu boş kovanların tek bir silahtan atıldığını belirtmiştir.
29. Askerî Savcılık ne maksatla olay yerinde bulundukları,
kendilerine dur ihtarında bulunup bulunulmadığı, aracın farlarının açık olup
olmadığı, araç plakasının araca takılı olup olmadığı, aracın sağ arka tekerinin
neden söküldüğü, olay esnasında kendilerinde ateşli silah bulunup bulunmadığı,
olay esnasında aracın kasasında ne olduğu ve aynı gece kaçakçılık şüphesi ile takibe
alınan minibüsün sahibi B.M.yi tanıyıp tanımadıkları
konularında başvurucunun, S.D.nin ve A.D.nin ifadelerini istinabe suretiyle almıştır.
i. Başvurucu ve A.D. ifadelerinde; birlikte komşularının kayıp
hayvanlarını kamyonetle aradıkları için olay mahallinde bulunduklarını, aracın
farlarının yandığını ve plakalarının takılı olduğunu, dur ihtarında bulunan
biri olmadığını, bilmedikleri bir nedenle kamyonetin taşlandığını,
korkularından durmayıp devam ettiklerini, daha sonra kamyonetin kurşunlandığını,
kamyonetin sağ arka tekerini kendilerinin sökmediğini, olay esnasında
kamyonetin kasasında bir şey bulunmadığını, olay nedeniyle tekerin
kendiliğinden çıktığını, olay esnasında kendilerinde silah olmadığını,
minibüsün sahibi B.M.yi tanımadıklarını
söylemişlerdir.
ii. S.D. ise önceki ifadesiyle benzer mahiyette beyanda bulunup
hayvanların bulunduğunu başvurucuya kendisinin haber verdiğini, tam olarak
neler yaşandığını bilmediğini, sabah namazını kılarken silah sesleri duyduğunu,
namazdan sonra köylüler ile askerlerin birbirine girdiğini gördüğünü ifade
etmiştir.
30. Askerî Savcılık, başvurucunun kamyonetine ateş edilmesi
olayına karışan askerlere teslim edilen silahlara ait taşınır mal
teslim-tesellüm belgelerini ve olaydan yaklaşık 15 ay sonra kendi isteği ile
askerlik görevinden ayrılan A.G.nin terhis belgesi
ile daha önce ifadeleri alınan veya Olay Yeri Tespit Tutanağı'nda
imzası bulunan A.A. dışındaki diğer askerlerin terhis belgelerini soruşturma
dosyasına getirtmiştir.
31. Askerî Savcılığın talebi üzerine Kriminal
Laboratuvar 29/11/2012 tarihinde, daha önce incelediği üç kovan ile A.G.ye
5/8/2011 tarihinde teslim edilen 53507 seri numaralı, 7.62 mm çaplı, Rusya
yapımı D... marka tüfeği incelemiş ve üç kovanın da sözü edilen tüfekten
atıldığını saptamıştır.
32. Askerî Savcılık, A.G.nin şüpheli
sıfatıyla, olay tespit tutanağında imzaları bulunan A.A., H.A., E.K., D.V.,
E.C., E.T., Ü.T. ve V.T. ile Olay Yeri Tespit Tutanağı'nda
imzaları bulunmasa da başvurucunun kamyonetine müdahale eden mangada görevli
M.A., E.Y., V.O. ile M.N.K.nın tanık sıfatıyla
ifadelerinin alınması için başka yer askerî savcılıklarından ya da Cumhuriyet
başsavcılıklarından istinabe talep etmiştir. İstinabe talebi üzerine A.G.,
D.V., M.A., E.T. E.Y. ve V.O.nun ifadeleri kolluk
görevlilerince, diğerlerinin ifadeleri ise askerî savcı veya Cumhuriyet
savcısınca alınmıştır.
i. E.K., olay yerine vardıklarında bir minibüs, bir kamyonet ve
çok sayıda eşek gördüklerini, kendilerini fark eden sivil kişilerin ateş etmeye
başlamaları üzerine siper aldıklarını, kamyonetin kaçmaya başladığını,
kamyonetin farlarının açık olup olmadığını hatırlamadığını, kamyonete veya
başka bir araca taş atmadıklarını, kaçan kamyonetin kasasında akaryakıt veya
başka bir malzeme olup olmadığını bilmediğini, havanın karanlık olması ve
kamyonetin kasasının kapalı olması nedeniyle kasanın içini göremediklerini, A.G.nin Alparslan Hudut Karakolunda görevli olduğunu, bu
nedenle A.G.nin yanlarında olmadığını söylemiştir.
ii. H.A., hudut taşında kırk beş eşek tespit ettiklerini, ele
geçirilen eşekler ile kaçak eşyaları Jandarma Komutanlığına teslim ettiklerini,
olay yerinde kamyonet veya başka bir araç görmediğini beyan etmiştir.
iii.M.A., daha önceki ifadesinden farklı
olarak 15/9/2011 günü saat 20.00 sıralarında sınıra giden dağlık bir yol
üzerinde görev yaptıklarını, sınır tarafından farları açık bir kamyonetin hızla
bulundukları yere doğru geldiğini, A.G. ile arkadaşlarının sesle ve el
fenerleri ile aracı durması konusunda uyardıklarını, kamyonete taş
atılmadığını, kamyonetten kendilerine birkaç el ateş edildiğini, A.G.nin havaya birkaç el uyarı atışı yaptığını, kaçan
kamyonetin kasasındaki bidonların görüldüğünü ifade etmiştir.
iv. E.C. ifadesinde, olay yerindeki eşekler ile bir inekten söz
etmiştir.
v. Ü.T., başvuruya konu olay hakkında herhangi bir bilgi
verememiştir.
vi. A.A., olay tarihinde biri kamyonet olmak üzere üç araçtan
oluşan kaçakçı grubuna müdahale ettiklerini, o esnada eşekler ile getirilen
kaçak akaryakıtların araçlara yüklendiğini, kendilerini fark eden kaçakçıların
bir el ateş edip kaçmaya başladıklarını, en arkada bulunan aracın kaçamadığını,
kamyonetin farları sönük bir şekilde kaçtığını, kamyonete başka bir tim tarafından
müdahale edildiğini ileri sürmüş; kendisine gösterilen resimdeki başvurucuya
ait minibüsün kaçan kamyonet olduğunu beyan etmiştir.
vii. D.V., termal kamera ile kaçakçı olduğu tahmin edilen
kişilerin tespit edilmesi üzerine içinde yer aldığı manganın sınır bölgesine
gittiğini, oraya nasıl gittiklerini hatırlamadığını zira ona benzer pek çok
olayla karşılaştıklarını, emniyetçi olduğu için 20 metre kadar geride ağır
silahıyla tedbir aldığını, duyduğu kadarıyla A.G.nin
iki üç kez dur ihtarında bulunduğunu, uyarıların ardından bir iki kez silah
sesi duyduğunu, sesin av tüfeği sesine benzediğini, kamyonet olduğunu tespit
edebildiği aracın durmadığını, kamyonete taş atılıp atılmadığını bilmediğini,
kamyonetin boş olması hâlinde dur ihtarına uyacağını, farları kapalı olan
kamyonetin kendilerine yaklaşınca farlarını açıp hızlandığını ve kamyonet
kaçarken başka silah sesi duymadığını söylemiştir.
viii. V.O., olayın yaşandığı gün dokuz kişilik manga ile pusuya
yattıklarını, başlarında rütbeli olarak sadece A.G.nin
bulunduğunu, kamyonetin dur ihtarına uymayıp üzerilerine
doğru geldiğini, şoförün bulunduğu taraftan bir iki el ateş edildiğini, A.G.nin bir yandan bağırarak dur ihtarında bulunduğunu, bir
yandan da kamyonetten yapılan atışa ateş ederek cevap verdiğini, araç üzerine
doğru geldiği esnada aracın sağ tarafına bir taş atıldığını, taşı atanı
görmediğini, elinde silah bulunduğu için taşı A.G.nin
atmış olamayacağını, kamyonetin kasasının bidonlarla dolu olduğunu, farları
kapalı olan kamyonetin kendilerini fark edince farlarını açtığını ifade
etmiştir.
ix. M.N.K., olay tarihinde termal kamera ile gözetleme yapan
Manga Komutanı A.A.nın sınırdan geçiş yapıldığını
söylediğini, bunun üzerine sınırdan geçiş yapılan yere doğru hareketlendiklerini,
bir süre sonra telsizle araçların kendilerine yaklaştığının bildirildiğini, A.A.nın kendisi de dâhil üç kişiyi güvenlik sağlaması için
tepe bölgesine gönderdiğini, yola inen diğer askerlerin barikat kurduğunu,
barikatta durmayan iki aracın hızla köye doğru gittiğini, bu esnada Uzman Çvş. A.nın (A.A.yı mı yoksa A.G.yi kastettiği anlaşılamamıştır.) havaya bir el ateş
ettiğini, A. ile manganın köye kadar kaçan araçları takip ettiğini, kaçan
araçlara taş atıldığını görmediğini, araçlara ateş edilmediğini, bulunduğu yer
itibarıyla araçların içinde herhangi bir malzeme olup olmadığını göremediğini
beyan etmiştir.
x. A.G., olay tarihinde gözetleme kulesinde bulunduğu esnada
kendisini mobil telefondan arayan B.P.nin termal
kamera ile tespit ettikleri iki araçtan birinin yüklü olarak bölgelerine doğru
geldiğini haber verdiğini, durumu bildirdiği Karakol Komutanı'nın aracı
yakalamaya çalışmalarını emrettiğini, sekiz dokuz kadar askerle devriye yoluna
çıktığını, yanlarında bariyer veya kapan benzeri bir şey olmadığından fark
edilebilecek büyüklükte taşları yola koyduklarını, bir müddet sonra farları
yanmayan bir araç gördüklerini, şoförün görebileceği şekilde el feneri ile
selektör yaptığını, ışığı fark eden şoförün daha da hızlandığını ve üzerilerine doğru gelmeye başladığını, bu esnada aracın
içinden, sağ taraftan ateş edilmeye başlandığını, atılan mermilerin nereye
gittiğini göremediğini, önce havaya iki üç el ateş ettiğini, aracın durmaması
üzerine de aracın lastiklerine doğru birkaç el ateş ettiğini, yoluna devam eden
aracın camına taş atılmadığını beyan etmiştir.
xi. Adresinin tespiti için çeşitli kurum ve şirketlerle
yazışmalar yapılan E.Y., gözetleme kulesinde görevli askerlerin İran sınırında
bir grup kaçakçı tespit etmesi üzerine A.G. komutasında olay mahalline hareket
ettiklerini, su deposu yakınlarında yolu kapattıklarını, askerlerin kendilerine
doğru gelen, plakasını hatırlamadığı bir kamyonetin durması için el fenerlerini
yakıp söndürdüklerini, bu esnada kamyonetin farlarının sönük olduğunu, dur
ihtarına uyulmaması üzerine A.G.nin havaya bir el
ateş ettiğini, kamyonetin hızla yola devam ettiği esnada kamyonetin içinden
rastgele ateş edildiğini, kasası dolu olan ve içinde üç kişi bulunan kamyonetin
köye girdiğini, kamyonete taş atılıp atılmadığını görmediğini beyan etmiştir.
xii. Adresinin tespiti için çeşitli kurum ve şirketlerle
yazışmalar yapılan V.T., olay tarihinde termal kameralar ile bir kamyonet ve
çok sayıda atlı kaçakçı tespit edildiğini, A.G.nin
komutasında pusu görevine çıktıklarını, bulundukları yere projektör tutan
köylülerin kendilerini fark ettiğini, bunun üzerine atlıların daha da
hızlandığını, onların bulunduğu taraftan bir el ateş edildiğini, A.G.nin, ismini hatırlamadığı bir askerin ve kendisinin
müdahale için yaklaştığını, diğer askerlerin ise güvenlik için geride
durduklarını, Dereköy'de yaşayan elli kadar atlının üzerilerine geldiğini, sadece havaya ateş edebildiklerini,
atlar geçtikten sonra beyaz bir kamyonetin üzerilerine
doğru geldiğini, sürücünün dur ihtarına uymadığını, kamyonetin sağa sola
giderek hızını artırdığını, A.G.nin kamyonetin
tekerlerine bir iki el ateş ettiğini, kamyonete taş atılmadığını, aksine
kendilerine taş atıldığını, atlarda ve kamyonette akaryakıt kaçakçılığında
kullanılan bidonlar bulunduğunu, A.G.nin olay
yerinden boş kovan toplamadığını, olay yerindeki boş kovanları toplayan
köylülerin şikâyetçi olduğunu, olay esnasında kamyonetinin farlarının açık olup
olmadığını hatırlamadığını beyan etmiştir.
xiii. Adresinin tespiti için çeşitli kurum ve şirketlerle
yazışmalar yapılan E.T., olay tarihinde sınır kaçakçılığını önlemek amacıyla
devriyeye çıktıklarını, bulunduğu tim ile A.G.nin
içinde yer aldığı timin farklı karakollara bağlı olduğunu beyan etmiştir.
Ayrıca ifadesinde E.T., devriye esnasında kendi timi ile A.G.nin
timi arasında belli bir mesafe bulunduğunu, birkaç el ateş edildiğini
duyduklarını, kısa bir süre sonra diğer timin kamyoneti ve içindeki şahısları
alıp yanlarına geldiğini, kamyonetin kasasının boş olduğunu ve farlarının
yandığını, ateş edilmeden önce uyarı yapılıp yapılmadığını duymadıklarını,
kamyonetin camına taş atılmadığını ve kamyonettekilerin ateş edip etmediğini
görmediğini söylemiştir.
33. Kolluk görevlilerine silah kullanma yetkisi veren tüm
mevzuatı bir bütün olarak değerlendiren Askerî Savcılık; soruşturmaya konu
olayın yasal olmayan yollarla Türkiye'ye kaçak akaryakıt getiren başvurucu,
S.D. ve A.D.nin yakalanması amacıyla yürütülen
faaliyet kapsamında meydana geldiği, hudut birliği askerlerinin başvurucunun
kamyonetini durdurmak amacıyla el işareti yapıp el fenerlerini yakıp
söndürdükleri, başvurucunun kamyoneti durdurmadığı, bunun üzerine havaya uyarı
atışı yapıldığı, kamyonetin içinden dört beş el ateş edilmesi üzerine durdurmak
maksadıyla A.G. tarafından kamyonetin tekerlerine ateş edildiği, eylemin
askerlerin silah kullanma yetkileri kapsamında kaldığı, ayrıca olayda meşru
savunma durumunun bulunduğu, bu nedenle suç izafe edilebilecek herhangi bir
kimsenin bulunmadığı gerekçesiyle 30/12/2014 tarihinde olay hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda herhangi bir şüpheli
ismine yer verilmemiş ve olay, "başvurucunun
kamyonetinde hasar meydana gelmesi ve A.D.nin
yaralanmasına neden olunması" olarak belirtilmiştir.
34. Başvurucu; Askerî Savcılıkça ifadesinin alınmadığını,
kararda şüpheli ismine ve suç vasfına yer verilmediğini, şüphelilerin
ifadelerinin sadece kollukça alındığını, olaya dâhil olan askerlerin tanık
sıfatıyla ifadelerinin alındığını, olayın köye yakın bir alanda meydana
gelmesine rağmen tanık tespiti yapılmadığını, dinlenen tanıkların beyanlarının
dikkate alınmadığını, zor kullanmayı gerektiren bir durumun bulunmadığını,
adil, tarafsız ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini, yaşam hakkının ihlal
edildiğini belirterek Askerî Savcılıkça verilen karara vekili aracılığıyla
itiraz etmiştir.
35. Başvurucunun itirazı; önce havaya uyarı atışı yapıldıktan
sonra aracın tekerlerine doğru ateş edildiği, olayda kanun hükmünün yerine
getirilmesi ile meşru savunma hâlinin olduğu, saldırı ile savunma arasında
orantı bulunduğu, aracın camına ateş eden kimse tespit edilememiş olsa da
aracın görevli askerlerin üzerine doğru geldiği, bu nedenle taş atma eyleminin
de meşru savunma kapsamında olduğu, gerekli tüm delilerin toplandığı gerekçesiyle
23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı Askerî Mahkemesince (Askerî Mahkeme)
2/3/2015 tarihinde reddedilmiştir.
36. Askerî Mahkemenin kararı 14/3/2015 tarihinde başvurucu
vekiline tebliğ edilmiş olup bireysel başvuru 10/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
37. 10/11/1988 tarihli ve 3497 sayılı Kara Sınırlarının
Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun'un "Görev,
yetki ve görev ilişkileri" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Kara sınırlarını korumak ve güvenliğini
sağlamak görevi Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait olup bu görev sınır
birliklerince;
1. Kendi sorumluluğunda olan bölgede sınırı
korumak ve güvenliğini sağlamak,
2. Gümrük hattındaki giriş ve çıkış kaçakçılığı
ile kara sınırları boyunca tesis edilen birinci derece askeri yasak bölge
içerisinde suç teşkil eden eylemleri önlemek, suçluları yakalamak, bu bölgede
işlenen meşhut suç faillerini ikinci derece askeri yasak bölgede de takip etmek
ve yakalamak, failler hakkında zorunlu yasal işlemleri yapmak, yakalanan kişi
ve suç delillerini ilgisine göre mahalli güvenlik kuvvetlerine teslim etmek,
...
Şeklinde yerine getirilir.
...
Sınır birlikleri mensupları kendilerine bu
Kanun ile verilen görevlerin yapılmasında; diğer kanunların, silah kullanma
yetkisi dahil, güvenlik kuvvetlerine tanıdığı bütün hak ve yetkilere
sahiptirler.
..."
38. 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunu'nun askerlerin silah kullanma yetkilerini düzenleyen 87., 88.,
89. ve 90. maddeleri şöyledir:
"Madde 87 - (Değişik madde: 25/04/1972 -
1582/1 md.)
Askerler karakol, karakol nöbetçisi, devriye,
nakliyat muhafazası hizmetlerinde veya asayişi temin için
görevlendirildiklerinde aşağıda gösterilen hallerde silah kullanmaya
yetkilidirler.
I - Silah kullanmasını gerektiren haller
a) Bu hizmetlerden birini yaparken müessir bir
fiil ile taarruza uğranıldığı veya müeesir bir fiil
veya tehlikeli bir tehdit ile bu hizmetlerle yapılmasına mukavemet edildiği
takdirde bu taarruz ve mukavemetleri gidermek için,
b) Bir taarruz veya mukavemete hazırlanan ve
silahını veya mukavemete elverişli bir aleti bırakmaya davet edildiği halde, bu
davete derhal itaat etmiyen veyahut bıraktığı silahı
veya aleti tekrar eline almaya davranan veya alan kimseyi itaate zorlamak için,
c) Bu kanunun 80 ve 81 inci maddeleri
gereğince muvakkaten yakalanan bir şahsın veyahut muhafaza ve sevki kendisine
tevdi edilmiş olan bir tutuklunun veya hükümlünün kaçması veya kaçmaya teşebbüs
etmesi ve verilecek dur emrini dinlemediği görüldüğünde başka türlü ele
geçirilmesi kabil olmadığı takdirde yakalanması için,
d) Kendi muhafazasına tevdi edilmiş olan insan
ve her türlü eşyaya karşı vukubulan taarruzu defetmek
için,
e) Bu maddede sayılan görevleri yapan
askerlere karşı, sözle yapılan sataşma veya hareketlerin bertaraf edilmesi
sırasında mukavemet, taarruz, müessir fiil veya tehlikeli bir tehditle
karşılaşıldığında bu halleri gidermek için.
II - Silah kullanma derecesi
Bu maddede yazılı hizmetlerin yapılması
sırasında silah kullanılması için başkaca bir çare kalmaması veya zaruret
olması şarttır.
1. Şahıs veya topluluk silahsız ise;
mukavemet, taarruz, müessir fiil veya tehdidin derecesine göre asayiş hizmeti
ile görevli birlik komutanı gerekli uyarmayı yaparak silah kullanılacağını
ihtar eder. Bu ihtara itaat edilmezse bunu sağlıyacak
dereceden başlamak üzere silah kullanılır.
2. Şahıs veya topluluk silahlı veya taarruzun
önemli derecede etkili kılacak şekilde aletleri taşıyorsa, silah veya aletlerin
bırakılması ihtar olunur. Tecavüz taarruz veya mukavemet buna rağmen devam
ederse itaati sağlıyacak dereceden başlamak üzere
silah kullanılır.
III - Silah kullanma tarzı
1.
Silah çeşitlerine göre etkili olabilecek şekilde kullanılır. Önce kesici ve
dürtücü silahlar ile ateşli silahlar hedefe tevcih edilir, sonra ateşli
silahların dipçik ve kabzaları kullanılır, daha sonra kesici ve dürtücü ve
ateşli silahlar bilfiil kullanılır.
2. Silah kullanmak mutlaka ateş etmek
değildir. Ateş etmek son çaredir. Önce havaya ihtar ateşi yapılır. Sonra ayağa
doğru ateş edilir, mukavemet veya taarruza veyahut tehlikeli bir tehdide varan
mukavemet hali devam ederse, hedef gözetilmeksizin ateş edilir.
IV - Ateş emri ve kendiliğinden ateş etmek
1. Ateş etmek bilhassa bunun için emir
verilmiş olmasına bağlıdır.
2. Ateş emri verilmemiş olsa dahi her asker
silahını kullanabilir. Ancak silahını kullanılacağı zamanın ve kullanma derece
ve tarzının tayini her olayın cereyan ettiği haller ve şartlar göz önünde
tutularak silahını kullanacak asker tarafından bizzat takdir olunur.
V - Ateş emri vermeye yetkili makamlar
1. Bu maddede yazılı görevleri yapmak için
birliğe görev veren üst komutan olay yerinde bulunuyorsa sözle ateş emri
vermeye yetkilidir. Komutan, bu emri yazı ile teyit eder.
2. Asayişe memur edilen kuvvetlerin olay
yerinde bulunan birlik komutanı veya asayişe memur edilen birliğin parçalarına
komuta eden en küçük komutan ve amirler dahi önceden emir verilmemiş olsa bile
sözle ateş emri vermeye yetkilidir.
VI - Sorumluluk
Her olayın cereyan ettiği haller ve şartlar
göz önünde tutulmak kaydiyle bu madde hükümlerine
göre silahını kullanan askere ve silah kullanma emrini veren birlik komutanına
sorumluluk yüklenemez.
VII - Soruşturma usulü ve adli yardım
(Ek fıkra: 22/11/1990 - 3683/5 md.) Silah kullanmak zorunda kalan asker kişiler hakkında,
hazırlık soruşturması Askeri Savcı, Cumhuriyet Savcısı veya yardımcıları
tarafından yapılır. Haklarında dava açılan sanık asker kişiler duruşmadan
vareste tutulabilir. Olayın mahiyetine ve kusurun derecesine göre sanığın
mensup olduğu Bakanlıkça durumu uygun görülenlerin vekalet verdiği avukatın
ücreti, bu bakanlıkların bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. Avukat tutma
ve avukatlık ücretinin ödeme usul ve esasları, Milli Savunma ve İçişleri
bakanlıklarınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Madde 88 - (Değişik madde: 25/04/1972 - 1582/1
md.)
Silah kullanma yetkisini haiz bulunan her
asker veya silah kullanma emrini vermeye yetkili her komutan kanunun tayin
etmiş olduğu müsaadeleri yerinde ve zamanında kullanmaz veya silahlarından tamamiyle istifade etmezse fiilin mahiyetine göre
cezalandırılır.
Madde 89 - 87 nci
maddede gösterilen hallerden başka hizmete ait bir vazifeyi yaparken maruz
kaldığı bir mukavemeti bertaraf etmek veyahut askere veya askeri eşyaya karşı
yapılan bir tecavüze karşı koymak için silah kullanmak zarureti hasıl olursa,
her asker silah kullanmaya salahiyetli ve vazifelidir.
Madde 90 - 87 ve 89 uncu maddelerde gösterilen
hallerden başka her asker meşru müdafaa halinde silah kullanmaya
salahiyettardır."
39. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet
Kanunu'nun "Zor ve silah kullanma"
kenar başlıklı 16.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.) Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması
halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya
yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında ... kanunî
şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
...
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir
saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde
savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması
kapsamında,
...
c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla
getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde
şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde
...
silah kullanmaya yetkilidir.
Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında
silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde 'dur' çağrısında bulunur.
Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla
silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele
geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak
amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak
amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla
saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye
karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş
edebilir."
40. 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu'nun "Silah kullanma yetkisi" kenar başlıklı 22.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı
ve yollardan başka yerlerden gümrük bölgesine girmek, çıkmak veya geçmek
isteyen kişiye 'dur' uyarısında bulunulmasına rağmen bu uyarıya uymaması
halinde, havaya ateş edilmek suretiyle uyarı yinelenir. Ancak silâhla karşılığa
yeltenilmesi ve sair surette meşru müdafaa durumuna
düşülmesi halinde, yetkili memurlar saldırıyı etkisiz kılacak oranda doğrudan
hedefe ateş edebilir..."
41. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Kanun hükmü ve amirin emri" kenar
başlıklı 24. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye
ceza verilmez."
42. 5237 sayılı Kanun'un "Meşru
savunma ve zorunluluk hâli" kenar başlıklı 25. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir
hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız
bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde
defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
B. Uluslararası Hukuk
1. Dayanak Sözleşme Hükmü
Yönünden
43. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla
korunur...
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu
maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı
korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme;
..."
2. Silahlı Güç Kullanımı
Yönünden
44. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre yaşama hakkını
koruyan 2. madde, Sözleşme'nin en temel hükümlerinden biridir ve Avrupa
Konseyini oluşturan demokratik toplumların ana değerlerinden birini
korumaktadır. AİHM, bu maddenin ihlal edildiği iddiasını en dikkatli incelemeye
tabi tutmalıdır. Devlet görevlileri tarafından güç kullanımına ilişkin
davalarda, yalnızca güç kullanan devlet görevlisinin eylemleri değil aynı
zamanda mevcut ilgili hukuksal veya düzenleyici sistem ile eylemin planlanması
ve kontrolü gibi bu olayı çevreleyen tüm faktörlerin gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Sözleşme'nin 2. maddesinin 2. fıkrasında da
görülebileceği üzere polis memurları tarafından ölümcül bir gücün kullanılması
belirli durumlarda haklı görülebilir. Ancak kullanılan güç, kesinlikle gerekli olandan daha fazla olmamalıdır
yani olayın gerçekleştiği şartlarda kullanılan güç kesinlikle orantılı
olmalıdır. Yaşama hakkının temel hak olduğu gözönünde
bulundurulduğunda can kaybının haklı görülebileceği durumlar dar
yorumlanmalıdır (Nachova ve Diğerleri/Bulgaristan [BD], B. No:
43577/98, 43579/98, 6/7/2005, §§ 93, 94, 97; Makaratzis/Yunanistan [BD], B. No: 50385/99,
20/12/2004, §§ 56-59; Atiman/Türkiye, B. No:62279/09, 23/9/2014, § 29;
Ataykaya/Türkiye, B. No: 50275/08, 22/7/2014, §
46). Ayrıca silahla ateş açılırken mümkünse başlangıcın uyarı ateşleriyle
yapılması gerekir (Aydan/Türkiye,
B. No: 16281/10, 12/3/2013, § 66).
45. Öte yandan AİHM'e göre
Sözleşme'nin 2. maddesi, yaşamdan mahrum bırakmanın haklı kabul edilebileceği
durumlara ek olarak devletin kolluk kuvvetlerinin güç ve ateşli silah
kullanabileceği sınırlı koşulları tanımlayan, ilgili uluslararası standartlara
uygun yasal ve idari sistemleri uygulamaya koymaya yönelik asli bir görevi
olduğunu ima etmektedir (Atiman/Türkiye, § 30; Makaratzis, §§ 57-59).
46. AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci paragrafında
açıklanan amaçlardan birine ulaşılması amacıyla devlet görevlileri tarafından
güç kullanılmasının olayların meydana geldiği dönemde görevlinin davranışının
makul ancak daha sonra hatalı olduğunun kabul edilmesi gibi geçerli sebeplerle
iyi niyete dayandırıldığında bu hüküm bakımından haklı gösterilebileceği
kanısındadır. Aksini ifade etmek devlete ve yasaları uygulamakla görevli
memurlarına, görevlerini yerine getirirken kendilerinin ve başkalarının hayatlarına
zarar verecek şekilde gerçekçi olmayan bir sorumluluk yüklemek olacaktır (McCann ve Diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B.
No: 18984/91, 27/9/1995, § 200; Kalkan/Türkiye,
B. No: 37158/09, 10/5/2016, § 57).
47. AİHM, ölümün güvenlik güçlerinin silah kullanımı sonucu
gerçekleştiğinin tartışmasız olduğu olaylarda, bu konudaki ispat yükünün taraf
devlete ait olduğunu belirtmekte ve mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı gerçekleştiğinin
kanıtlanamaması hâlinde yaşam hakkının usul ve esas yönünün ihlal edildiğine
karar vermektedir (Bektaş ve Özalp/Türkiye,
B. No: 10036/03, 20/4/2010, § 57).
48. AİHM'e göre yakalamaya ilişkin bir
operasyonun planlanmasında elzem unsurlardan biri de yakalanacak kişinin
işlediği iddia edilen suçun niteliği ile bu kişinin neden olduğu -şayet neden
olmuşsa- tehlikenin derecesi de dâhil olmak üzere yakalamayı çevreleyen
koşullarla ilgili mevcut bilgilerin analiz edilmesidir. Ayrıca yakalanacak kişi
kaçmaya teşebbüs ettiğinde ateşli silah kullanılıp kullanılmayacağı ve hangi
koşullarda kullanılmasının öngörülebileceği açık yasal hükümlere ve ateşli
silah kullanacak kişilerin uygun bir eğitimine dayandırılmalıdır (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 103; Makbule Kaymaz ve diğerleri/Türkiye, B.
No: 651/10, 25/2/2014, § 101; Atiman/Türkiye,
§ 30).
3. Yaşam Hakkının Etkili
Soruşturma Yükümlülüğüne İlişkin Usul Boyutu Yönünden
49. Bu konudaki AİHM uygulaması, şimdiye kadar yapılan pek çok
bireysel başvuru hakkında verilen kararda yer almaktadır (birçok karar
arasından bkz. İrfan Durmuş ve diğerleri, B.
No: 2014/4153, 11/5/2017, §§ 51-55; Ahmet
Şenol ve diğerleri, B. No: 2014/16947, 22/2/2018, §§ 55-57; Sultani Acar, B. No: 2014/16344,
22/3/2018, §§ 40-42).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
50. Mahkemenin 9/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
51. Başvurucu, yaşam hakkının hem maddi hem de usul boyutunun
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
52. Yaşam hakkının maddi boyutu bağlamında başvurucu, öncelikle AİHM'in yukarıda bahsi geçen Atiman/Türkiye başvurusu hakkında verdiği karara dikkat çekerek
silah kullanma yetkisinin dayanağını oluşturan mevzuatın bizatihi kendisinin
yaşam hakkını ihlal ettiğini öne sürmüştür. Öte yandan başvurucu, olay
tarihinde komşusunun kaybolan hayvanlarını aramak amacıyla olay mahallinde
bulunduğunu ve yanında silah bulunmadığı gibi herhangi bir suça konu olabilecek
eşya da olmadığını belirterek kamyonetinde kovan veya fişek araştırması
yapılmadığına, kendisinin veya yeğeninin ellerinde, yüzlerinde ve elbiselerinde
atış artığı aranmadığına, olayı bildiren kolluk görevlilerinin silahla ateş
edildiğinden Cumhuriyet savcısına söz etmediğine değinmiştir. Son olarak
başvurucu; olayın askerî operasyonun kötü bir şekilde koordine edilmesinden
kaynaklandığını, yakalama işleminin basit tedbirlerle de yapılabileceğini,
isnat edilen eylem ile öncesinde taş
atılması sonrasında uyarı atışı yapılmadan ateş edilmesi şeklinde
gerçekleşen silahlı güç kullanımı arasında orantı bulunmadığını ve silah
kullanılmasının mutlak suretle gerekli olmadığını iddia etmiştir.
53. Yaşam hakkının usul boyutu bağlamında başvurucu,
soruşturmanın tüm esaslı safhasının Jandarma Komutanlığı ile olaya dâhil olan
askerî birliğin katılımı ile yürütüldüğü, askerî makamlardan bağımsız herhangi
bir kişinin olay yerine gitmediği ve Askerî Savcılığın bağımsız ve tarafsız bir
soruşturma makamı olmadığı savında bulunarak soruşturmanın bağımsız olmadığını
öne sürmüştür. Ayrıca Askerî Savcılığın tüm şüphelilerin ifadesini tanık
sıfatıyla aldığını, kamyonetinden ateş edildiği iddiasıyla ilgili olarak
herhangi bir kovan araştırması yapılmadığı gibi atış artığının tespitine
yönelik inceleme de yapılmadığını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda
operasyonun planlanmasının tartışılmadığını, kullanılan gücün orantısız
oluşunun ve ifadesi alınan askerlerin ifadeleri arasındaki çelişkilerin dikkate
alınmadığını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda şüpheli bulunmadığı gibi
olayın hukuki nitelendirilmesinin de bulunmadığını, soruşturmanın makul bir
süratle yürütülmediğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Uygulanabilirlik ve
İncelemenin Kapsamı Yönünden
54. Bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi
için gerekli şartlardan biri doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla
birlikte ölümle sonuçlanmayan bir olaya ilişkin başvuru da mağdura karşı
gerçekleştirilen eylemin niteliği ve failin amacı gibi somut olayın koşulları
dikkate alınarak yaşam hakkı kapsamında incelenebilir. Bu değerlendirme
yapılırken eylemin potansiyel olarak öldürücü niteliği olup olmadığı ile maruz
kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçları önem taşımaktadır
(Yasin Ağca, B. No: 2014/13163,
11/5/2017, §§ 109, 110; Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, §
69).
55. Somut olayda başvurucunun maruz kaldığını ileri sürdüğü
silahlı gücün öldürücü bir niteliği olması ve başvurucunun kamyonetine isabet
eden mermilerden birinin kamyonetin sağ ön tekerleğinin hemen üstünde bulunan
çamurluk ile kapının arasından girip kabin içindeki yolcu koltuğunun altından
çıkması başvurudaki diğer faktörlerle birlikte değerlendirildiğinde başvurunun yaşam
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
56. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
"Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve
manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve
dördüncü fıkralarının ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.
...
Meşru müdafaa hali, ... yakalama ve tutuklama
kararlarının yerine getirilmesi, ... sırasında silah kullanılmasına kanunun
cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra
hükmü dışındadır."
57. Anayasa'nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve
görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve
adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır."
58. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkı, dokunulmaz ve vazgeçilmez temel bir hak olup Anayasa'nın 5. maddesiyle
birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 50).
59. Devletin yaşam hakkına ilişkin negatif yükümlülüğü
kapsamında kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka
aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevi bulunmaktadır.
Pozitif yükümlülükler kapsamında ise devletin yetki alanında bulunan tüm
bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin diğer bireylerin hatta kişinin
kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 51).
60. Devletin yaşama hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin
korumaya ilişkin maddi boyutu yanında etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin
bir de usul boyutu bulunmaktadır.
61. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının ihlal edildiği iddia edildiği zaman Anayasa Mahkemesi, bu konu hakkında
tam bir inceleme yapmalıdır (Hamdiye Aslan,
B. No: 2013/2015, 4/11/2015, § 93).
62. Bununla birlikte tam bir inceleme yapılarak iddia edilen
olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için her türlü şüpheden uzak, makul
kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve
tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de
oluşabilir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, §
107).
63. Somut olayda başvuru formu ve eklerinde sunulan belgeler ile
başvuruya konu ceza soruşturmasında yer alan bilgi ve belgeler, yaşam hakkının
usul boyutu incelenirken değinilecek nedenlerle yaşam hakkının maddi boyutunun
ihlal edilip edilmediği konusunda bir değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak
nitelikte bilgi içermemektedir. Ölümü çevreleyen koşullar, bir başka ifadeyle
askerin hangi koşullarda ateş ettiği bir değerlendirme yapılmasına imkân
sağlayacak nitelikte belirlenebilmiş değildir. Bu nedenle inceleme, yaşam
hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutuna hasredilecek
olup başvurucunun silahlı güç kullanımına ilişkin şikâyetleri ile başvuruya
konu olayda askerlerin silah kullanma yetkilerinin dayanağını oluşturan
mevzuatın bizatihi kendisinin yaşam hakkını ihlal ettiğine ilişkin iddiası
yönünden bir değerlendirme yapılmayacaktır.
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
64. Başvuru açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi başvurunun
kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
bulunmamaktadır. O hâlde yaşam hakkının usul boyutlarının ihlal edildiğine
müteallik iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
65. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne
ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının
belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî
bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
66. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ya da
gerçekleştirildiği iddia edilen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili
olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden
bağımsız olması gerekir. Soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal
bağımsızlığı yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız
olarak yürütülmesi gerekir (Cemil Danışman, B.
No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
67. Ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturma makamlarının
resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların
belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir.
Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi
imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık
oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri,§ 57).
68. Bununla birlikte soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt
seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre
değişir. Buradaki etkililik, ilgili tüm olaylar temelinde ve soruşturmanın
pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle
soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari
soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün
değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B.
No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).
69. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan
biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru
menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları
sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri,§ 58).
70. Etkili olduğunun kabul edilebilmesi için ceza soruşturmasının
makul bir özen ve süratle de yürütülmesi gerekir (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30). Bu husus,
hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve
teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi yönünden bir
gerekliliktir.
71. Son olarak etkili bir soruşturmadan söz edilebilmesi için
soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların
kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz
konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu
bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir
değerlendirme içermesi gerekmektedir (Cemil
Danışman, § 99).
72. Anılan ilkeler, hiç şüphesiz somut başvurudaki gibi ölümle
sonuçlanmayan ancak yaşam hakkı kapmasında incelenmesi gereken olaylar hakkında
yürütülen soruşturmalar için de geçerlidir.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
73. Olaya ilişkin soruşturmada, yukarıda Genel ilkeler bölümünde ifade edilen yaşam
hakkının ihlal edildiği iddiasından haberdar olan soruşturma makamlarının
derhâl harekete geçmesi ve başvurucuların meşru menfaatlerini korumak için bu
sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması konularında bir
eksikliğin de bulunmadığı görülmektedir. Gerçekten de başvuruya konu olaydan
haberdar olan Cumhuriyet Başsavcılığı derhâl soruşturma başlatmıştır.
Soruşturma sürecinde ifadesine başvurulan başvurucu soruşturmaya katılım
hususunda herhangi bir engelle karşılaşmamıştır.
74. Bununla birlikte soruşturma makamlarının bağımsızlığı,
olayın tüm yönlerinin aydınlatılması ve varsa sorumluların tespit edilebilmesi
için bütün delillerin toplanması, soruşturma makul bir özen ve süratle
yürütülmesi, soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm
bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanması konuları
yönlerinden de soruşturmanın etkililiğinin incelenmesi gerekmektedir.
75. Öncelikle kamu görevlilerinin karıştığı ölüm olaylarıyla
ilgili soruşturmaların etkililiği için soruşturmadan sorumlu kişiler ile
tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden yalnızca hiyerarşik ya
da kurumsal olarak bağımsız olması yeterli değildir. Aynı zamanda soruşturmanın
uygulamadaki bağımsız ve tarafsızlığının da sağlanması gerekir. Başka bir
söyleyişle anılan ilke, soruşturmanın hem hukuki hem de fiilî olarak tarafsız
ve bağımsızlığının sağlanmış olmasını gerektirir. Somut olayda Askerî Savcılık,
olayın şüphelisi S.A.nın da dâhil olduğu sınırı
korumakla görevli askerlerin düzenlediği tutanak ile bahsedilen kişilerin
beyanlarını, doğruluğunu araştırmadan kovuşturmasızlık kararına esas almıştır.
Bu nedenle başvuruya konu soruşturmanın fiilî olarak tarafsız ve bağımsız
yürütülmediği sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirme için bkz. Süleyman Göksel Yerdut
[GK], B. No: 2014/788, 16/11/2017, § 61).
76. İkinci olarak başvurucu ve A.D., T.Y.nin
kaybolan hayvanlarını aramak için kamyonetle yola çıktıklarını beyan etmelerine
rağmen T.Y.nin ifadesi alınmamış; S.D. başvurucunun
kamyonetine ateş edilmesinden sonra köylüler ile askerlerin birbirine girdiğinisöylemesine (bkz. § 29) rağmen bahse konu
köylülerin kim olduğu araştırılarak beyanları tespit edilmemiştir. Ayrıca olaya
karışan güvenlik güçlerince başvurucunun sürücülüğünü yaptığı kamyonetten
silahla ateş edildiği iddia edilmesine karşın söz konusu silahın bulunması,
başvurucu ile yeğeni A.D.nin ellerinde ve yüzünde
atış artığı bulunup bulunmadığının tespiti için hiçbir çaba gösterilmemiştir.
Oysa anılan hususların olayın gerçekleşme koşullarının saptanması bakımından
taşıdığı önem ortadadır. Bu bakımdan olayı aydınlatabilecek ve sorumluların
tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplandığı söylenemez.
77. Üçüncü olarak terhis olan askerlerin ifadelerinin alınması
için farklı Askerî Savcılık ve Cumhuriyet Başsavcılıklarından istinabe talep
edilmesi ve bazı askerlerin adreslerinin tespiti için yapılan yazışmalar
nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı ve Askerî Savcılık tarafından yürütülen
soruşturmanın yaklaşık 3 yıl 3 ay 15 günlük süresi makul kabul edilebilir ise
de olay 15/9/2011 günü saat 04.00 sıralarında meydana gelmesine rağmen olay
yeri ancak 16/9/2011 günü saat 09.00 sıralarında incelenmiş, delillerin
kaybolması veya karartılması tehlikesi yaratılmıştır. Olaya karışan askerlerin
ilk beyanları ise olaydan iki gün sonra 17/9/2011 tarihinde alınmıştır. Bu
şartlar altında soruşturmanın makul bir özenle yürütülmediği sonucuna
varılmıştır.
78. Son olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilirken
başvurucudan veya olay esnasında başvurucunun yanında olan A.D.den
herhangi bir ateşli silah ele geçirilemediği, başvurucunun kaçakçılık suçu
nedeniyle ifadesinin alınmadığı, başvurucunun kamyonetinden ateş edildiğine
dair somut herhangi bir kanıtın bulunmadığı, başvurucunun kamyonete taş
atılmasını gerektirir bir durumun olup olmadığı, başvurucunun işlediği
düşünülen kaçakçılık suçunun başkalarının hayatı veya vücut bütünlükleri
yönünden tehlike doğurmadığı dikkate alındığında dur ihtarına uymasa bile
yaşadığı köye doğru giden başvurucunun yaşamını tehlikeye düşürmeyen başka
tedbirlerle de yakalanmasının mümkün olup olmadığı hususları
değerlendirilmemiş; yalnızca olaya karışan askerlerce tutulan tutanaklar ve bu
tutanaklar doğrultusunda verilen beyanlar nazara alınmıştır. Bu itibarla
soruşturmada varılan sonucun elde edilen tüm delillerin kapsamlı, nesnel ve
tarafsız bir analize dayandığını söylemek de mümkün değildir.
79. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence
altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun’un
50. Maddesi Yönünden
80. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak
yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez.
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
81. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak
yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez.
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.
...”
82. Başvurucu 10.000 TL maddi ve 80.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
83. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
84. Mehmet Doğan kararında özetle uygun giderim yolunun tespit
edilebilmesi için öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği
vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda
6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için
yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye
gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
85. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
86. Mevcut başvuruda soruşturmanın fiilî olarak tarafsız ve
bağımsız yürütülmemesi, ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine
yarayabilecek bütün delillerin toplanmaması, soruşturmanın makul bir özenle
yürütülmemesi ve soruşturmada varılan sonucun elde edilen tüm delillerin
kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmaması nedenleriyle yaşam
hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir. Buna göre ihlalin
soruşturma makamlarının işlem ve eylemlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
87. Bu durumda yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
İhlal kararının uygulanması bağlamında yapılması gereken iş, önceki
kovuşturmasızlık kararının kaldırılarak ihlal kararında tespit edilen
eksiklikleri giderecek şekilde yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir.
Ancak bundan, yeniden yapılacak soruşturma sonunda mutlaka kamu davası açılması
gerektiği anlamı çıkarılmamalıdır. Yürütülecek yeni soruşturma kapsamında
toplanacak delilleri değerlendirme yetkisi şüphesiz ilgili Cumhuriyet
başsavcılığına aittir.
88. Diğer taraftan somut olay bağlamında yeniden soruşturma
yapılmasına karar verilmesi başvurucunun uğradığı bütün zararları
gidermemektedir. Dolayısıyla ihlalin
bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yaşam hakkının usul boyutunun
ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle ve yeniden soruşturma yapılması
suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
36.600 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
89. Başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile ilgili
olarak Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmamıştır. Maddi tazminata
hükmedilebilmesi için uğranıldığı iddia edilen maddi zarar ile tazminat talebi arasında
illiyet bağı kurulması gerekir. Bu nedenle herhangi bir belge sunulmayan maddi
tazminat talebinin reddedilmesi gerekir.
90. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL başvuru harcı
ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.732,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığı
kapatılması nedeniyle kararın bir örneğinin yaşam hakkı ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Çaldıran Cumhuriyet
Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 36.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.732,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.