|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
AYTEKİN YILMAZ BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/8420)
|
Karar Tarihi: 7/2/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan y.
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Aytekin
YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğünde sözleşmeli Başbakanlık uzmanı olarak görev yapmaktayken 25/2/2004
tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı (Bakanlık) Merkez Kütüphaneler ve Yayımlar
Genel Müdürlüğüne genel müdür olarak atanmıştır.
7. Başvurucu 4/7/2005 tarihli işlem ile genel müdürlük
görevinden alınarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Planlama Kurulu
(APK) uzmanlığına atanmıştır.
A. Görevden Alınmaya İlişkin Açılan İptal
Davası
8.Başvurucu, genel müdürlük görevinden alınma ve APK uzmanlığına
atanma işlemlerinin iptalleri istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır.
9. Başvurucu, dava sonuçlanmadan Başbakanlık uzmanlık kadrosuna
kendi talebiyle 9/8/2005 tarihli idari işlemle atanmıştır.
10. Ankara 6. İdare Mahkemesi 9/2/2007 tarihli kararıyla dava
konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun genel
müdürlük görevinden başarısızlığı ve yetersizliği kanıtlanmadan veya kamu
yararı amacı ile hizmet gerekleri yönünden görevden alınmasını gerekli kılacak
herhangi bir neden de gösterilmeden görevden alınıp APK uzmanlığına atanmasına
ilişkin işlemde sebep ve maksat unsurları yönünden hukuka uyarlık görülmediği
belirtilmiştir.
11. Bakanlığın temyiz
talebi, Danıştay Beşinci Dairesinin 22/1/2010 tarihli kararıyla reddedilmiş ve
karar onanmıştır.
B. Mahkeme Kararının Yerine Getirilmemesi
Üzerine Açılan İptal Davası
12. Başvurucu, görevden alınmasına ilişkin işlemin Ankara 6.
İdare Mahkemesince iptal edilmesi üzerine genel müdürlük görevine iade edilmesi
istemiyle Bakanlığa yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle
idare mahkemesinde tekrar dava açmıştır.
13. Ankara 14. İdare Mahkemesi 24/4/2008 tarihli kararıyla
davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde, Ankara 6. İdare
Mahkemesince karar verilmeden önce başvurucunun kendi isteğiyle Başbakanlıktaki
uzman kadrosuna tayin edilmek suretiyle yeni bir işlem tesis edildiği
vurgulanmıştır. İptal kararının başvurucunun Başbakanlık uzman kadrosuna
atanması işleminin sonuçlarını geçersiz kılmak yönünde hukuksal bir netice
doğurmayacağı dikkate alınarak başvurucunun "uygulanabilirlik"
niteliğini kaybeden (başka bir ifadeyle hukuken başvurucunun eski görevine
atanması sonucunu doğurması mümkün olmayan) bir iptal kararının varlığından
bahisle genel müdürlük görevine iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun
reddine dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği belirtilmiştir.
14. Başvurucunun kararı yürütmenin durdurulması talepli temyiz
etmesi üzerineDanıştay Beşinci Dairesi 12/9/2008
tarihli kararı ile dava konusu işlemin ve mahkeme kararının yürütmesinin
durdurulmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinde hukuk devleti ilkesi
gereğince idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan
bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan başka seçeneği olmadığı
vurgulanarak idarenin yasal düzenlemeler uyarınca bağlı yetki içinde bulunduğunun
açık olduğu ifade edilmiştir. Bakanlığın ilgili idarelerle koordinasyonu
sağlayarak başvurucunun genel müdürlük görevine iade edilmesi gerekirken bu
yöndeki talebinin reddilmesi hukuka uygun
görülmemiştir.
15. Başvurucu yürütmenin durdurulması kararı üzerine, nihai
karar verilinceye kadar yaklaşık iki yıl genel müdürlük görevini yaptığını
belirtmiştir.
16. Danıştay Beşinci Dairesi 12/5/2010 tarihli kararı ile
yürütmenin durdurulması kararında açıkladığı gerekçe ile derece mahkemesinin
kararının bozulmasına karar vermiştir.
17. Bakanlık karar düzeltme talebinde bulunmuş, aynı Dairenin
24/6/2011 tarihli kararıyla temyiz üzerine verilen karar kaldırılarak derece
mahkemesi kararı onanmıştır. Karar gerekçesinde 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu'n 49. maddesinde belirtilen temyiz nedenlerinin
bulunması hâlinde bozma kararı verilebileceği, davanın reddi üzerine temyiz
yoluna başvuran başvurucunun taleplerinin bunlardan birine uymadığı
belirtilmiştir.
C. Yargılamanın Yenilenmesi Talebine İlişkin
Süreç
18.Başvurucu, Ankara 14. İdare Mahkemesince verilen kararın
kesinleşen Ankara 6. İdare Mahkemesinin lehine verdiği kararı hükümsüz
bıraktığı iddiasıyla yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
19. Ankara 14. İdare Mahkemesi 3/2/2012 tarihli kararıyla
yargılamanın yenilenmesi talebini reddetmiştir. Karar gerekçesinde yargılamanın
yenilenmesine konu kararın Ankara 6. İdare Mahkemesi kararı dikkate alınarak
verildiği ve bu hususların Danıştay incelemesinden geçerek kesinleştiği, başvurcunun iddialarının yargılamanın yenilenmesini
gerektiren sebepler arasında olmadığı belirtilmiştir.
20. Temyiz talebi, Danıştay Beşinci Dairesinin 17/5/2013 tarihli
kararıyla reddedilerek derece mahkemesi kararı onanmıştır.
21.Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 12/3/2014 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
22. Anılan karar başvurucuya 8/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiş
olup başvurucu 6/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV.
İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
23. 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
1. İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı
iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,[...]"
24. 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare
ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz
günü geçemez."
B. Danıştay İçtihadı
25. Danıştay Beşinci Dairesinin 12/2/2013 tarihli ve E.2010/347,
K.2013/892 sayılı kararında şöyle denilmiştir:
" 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinin 1. fıkrasında yer alan;
"Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve
yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare en geç
otuz gün içinde işlem tesis etmeye mecburdur." hükmüyle Anayasanın 2.
maddesinde yer alan "Hukuk Devleti" ilkesine uygun bir düzenleme
getirilmiştir.
Bu hükümler karşısında; idare, maddi ve hukuki koşullarına göre uygulanabilir
nitelikte olan yargı kararlarını aynen ve gecikmeksizin uygulamak
zorundadır.
...
Hakkında tesis edilmiş bir idari işlemin
iptali istemiyle açtığı davada lehine yürütmenin durdurulması veya iptal kararı
verilen kamu görevlisinin, bu karar verilmeden veya verilen kararın gerekleri
yerine getirilmeden önce kendi isteğiyle görev yaptığı kurumdan ayrılması hali
söz konusu olduğunda, ortada birbirinden bağımsız iki ayrı işlemin mevcut
olduğu görülmektedir. Bu işlemlerden birincisi, davacının açmış olduğu iptal
davası üzerine iptal edilen veya yürütülmesi durdurulan işlemdir. Diğeri ise,
davacının iradesine dayanılarak, bir başka ifadeyle görev yaptığı kurumdan
kendi isteğiyle ayrılması yolunda tesis edilen işlemdir.
Bu işlemlerden birincisi hakkında verilmiş bulunan iptal kararının
yerine getirilmesi gerekli ise de; davacı, iptal kararı sonucunu beklemeksizin
kendi isteği ile görev yaptığı kurumdan ayrılmak suretiyle idareye yeni bir
işlem tesis ettirmiş olduğundan, bunun sonucu olarak da hukuken başka bir kamu
kurumunun personeli olduğundan, yargı kararının yerine getirilebilmesi
bakımından hukuksal bir imkânsızlık doğmuş olup, davacı lehine artık ortada
yerine getirilmesi gerekli bir yargı kararının varlığından söz etmeye hukuken
olanak bulunmamaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacı Mahkeme kararının
sonucunu beklemeden kendi isteğiyle ... emrine atanmak suretiyle idareye yeni
bir işlem tesis ettirdiğinden, iptal kararının davacının anılan kuruma kendi
isteğiyle atanması işleminin sonuçlarını geçersiz kılmak yönünde hukuksal bir
sonuç doğuramayacağı dikkate alındığında,
"uygulanabilirlik" niteliğini kaybeden (bir başka
ifadeyle, hukuken davacının eski görevine atanması sonucunu doğurması mümkün
olmayan) bir iptal kararının varlığından bahisle davacının ... emrine şube
müdürü olarak atanması mümkün değildir. . "
26. Danıştay Beşinci Dairesinin 15/11/2012 tarihli ve
E.2010/1829, K.2012/7396, 20/6/2014 tarihli ve E.2011/7537, K.2014/5415 sayılı
kararları da benzer niteliktedir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 7/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İdari İşlemin İptaline İlişkin Asıl Dava
Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, lehine kesinleşen mahkeme kararının sonraki
tarihli bir mahkeme kararıyla kaldırıldığını iddia etmiş; dava konusu, sebebi
ve tarafları aynı olan iki ayrı kararının ortaya çıktığını ileri sürmüştür.
İkinci yargı kararına dayanak olarak alınan yargılama devam etmekte iken kendi
isteğiyle başka bir kuruma geçtiği tezinin davalı idarece ileri sürüldüğünü
ancak mahkemece lehine iptal kararı verildiğini ifade etmiştir. Lehine verilmiş
bir iptal kararının hâlen uygulanmadığını belirterek Anayasa'nın 2., 36., 40.,
138. ve 141. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, Bakanlık Merkez Kütüphaneler ve
Yayımlar Genel Müdürlüğünde genel müdür olarak görev yapmakta iken Kültür ve
Turizm Bakanlığı APK uzmanı olarak atanmıştır. Başvurucu, bu işleme karşı
açtığı davada verilen iptal kararının gereği gibi uygulanmamasından şikâyet
etmekte olup başvurucunun şikâyetlerinin mahkemeye erişim hakkı kapsamında
yargı kararının icrası yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012,
§ 17).
31. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri mahkemeye erişim
hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı
zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar.
Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu
tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar
uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı
kararlarının uygulanması "mahkemeye erişim hakkı" kapsamında
değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar
vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde
uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan
birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde, uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler
bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi
hâllerinde "mahkemeye erişim hakkı" da anlamını yitirecektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144,
2/10/2013, § 28).
32. Kural olarak mahkeme kararlarının uygulanması, ilam
zamanaşımı dolmadığı sürece her zaman talep edilebilir. Bu yöndeki bir talebe
rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa olumsuz kamu gücü işleminden kaynaklanan
bir süregelen ihlalden söz edilebilir. Bu durumda başvurucu, mahkeme kararının
uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Başvurucunun talebinden vazgeçtiği
ya da takipsiz bıraktığı anlaşılmadıkça bu tür başvuruların süresinde
yapıldığını kabul etmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkili
olup olmadığının ve başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının da bu çerçevede
belirlenmesi gerekir (Ahmet Yıldırım,
§ 29).
33. Başvuru konusu olayda başvurucu, idari işlemin iptali
istemiyle açtığı dava sonuçlanmadan 9/8/2005 tarihinde kendi talebi
doğrultusunda Başbakanlık uzman kadrosuna atanmıştır. İdare Mahkemesinin
9/2/2007 tarihinde naklen atama işleminin iptaline karar vermesi üzerine
idareye başvurarak kararın uygulanmasını istemiştir. İdare ise başvurucunun
farklı kadroya kendi talebi neticesinde atanması nedeniyle mahkeme kararının
uygulama kabiliyetinin bulunmadığını belirterek başvurucunun talebini reddetmiştir.Mahkeme kararı Danıştayın temyiz denetiminden geçerek 22/1/2010 tarihinde
kesinleşmiştir. Anılan iptal davasının konusu genel müdürlükten alınma ve APK
uzmanlığına atanma işlemlerinin iptali istemidir. Başvurucunun bu süreçte kendi
istemiyle Başbakanlık uzmanlığına atanması neticesinde yeniden bir idari işlem
tesis edilmiştir. Dolayısıyla anılan iptal kararı başvurucunun Başbakanlığa
atanması işleminin iptali sonucunu doğurmayacaktır. Başvurucu artık hukuken
başka bir kamu kurumunun personeli olduğundan yargı kararının yerine
getirilebilmesi bakımından hukuksal bir imkânsızlık doğmuştur. Anılan durum
Danıştay içtihatlarıyla da kabul edilmiştir (bkz. §§25, 26). Dolayısıyla iptal
kararının verildiği anda uygulama kabiliyetinden yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
Verildiği anda uygulanma kabiliyeti bulunmayan bir mahkeme kararına ilişkin
olarak süregelen ihlalden söz edilmesi mümkün değildir.
34. Başvuruya konu uygulanmadığı ileri sürülen kararın Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce
22/1/2010 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
35.Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yargılamanın Yenilenmesi Talebi Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu, hakkında lehine kesin hüküm varken Mahkemece
yargılamanın yenilenmesi sebepleri arasında bu durumun değerlendirilmediğini;
davanın hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirtilerek Anayasanın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
37. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
38. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece
mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup itiraz incelemesinden geçen mahkeme kararında bariz takdir hatası
veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da
bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İdari işlemin iptaline ilişkin asıl dava yönünden adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın
yenilenmesi talebi yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
7/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.