logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Turan Aksoy [2.B.], B. No: 2014/8660, 7/2/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TURAN AKSOY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/8660)

 

Karar Tarihi:7/2/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Turan AKSOY

Vekili

:

Av. Eyüpsabri TİNAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, elektrik akımına kapılarak ağır yaralanmadan doğan zararın tazmini istemiyle açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/6/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. 1980 doğumlu başvurucu 7/3/2011 tarihli dilekçe ile 12/2/2007 tarihinde Viranşehir'e bağlı Sağlam köyünde komşusu K.E.nin evinin damında bulunduğu sırada elektrik akımına kapıldığını ve hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldığını, yaralanma sonucu vücudunun çeşitli yerlerinde yanıklar meydana geldiğini belirterek Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (DEDAŞ) aleyhine tazminat davası açmıştır.

9. Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesince yürütülen yargılama aşamasında Belediye ve İlçe Özel İdare Müdürlüğü ile yapılan yazışmalar sonucunda yaralanmanın gerçekleşmiş olduğu bina ile ilgili herhangi bir imar çalışması yapılmamış olduğu tespit edilmiştir.

10. Elektrik ve inşaat bilirkişilerinden alınan raporda, 1-36 kv. arası gerilime sahip iletken ile K.E.nin iki katlı evi arasında olay tarihinde 4 metre yan açıklık ve 1.5 metre düşey açıklık bulunduğu tespit edilmiştir. Rapora göre 4 metrelik yatay açıklık ilgili mevzuata göre güvenli mesafeyi sağlarken düşey açıklığın en az 3.5 metre mesafede olması gerekmektedir.

11. Anılan bilirkişi raporunda sonuç olarak düşey mesafenin en az 3.5 metre olması gerekirken 1.5 metre olduğu, dava dışı K.E.nin güvenli mesafeyi ihlal ederek gerilim hattının altına binayı inşa ettiği, yapının ruhsatsız olduğu ve gerilim hattının emniyetli mesafeye taşınması yönünde bir müracaatın da bulunmadığı, bu nedenle bina sahibinin olayda %100 sorumlu olduğu kanaati bildirilmiştir.

12. Başvurucu bilirkişi raporuna karşı yaptığı itirazda, dava dışı K.E.nin yaptığı iki katlı evin DEDAŞ'a ait elektrik tellerinin altından geçmesinin engellenmesine ilişkin denetim yapılmaması, gerektiğinde evin yıkılması ya da tellerin taşınması şeklinde önlem alınmaması nedenleriyle davalı Kurumun kusurlu olduğunu ileri sürmüş; tehlikeli faaliyet yürüten bir kurum olarak DEDAŞ'ın gerekli önlemleri almak ve uyarıları yapmakla yükümlü olduğunun dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu; maluliyet oranının tespiti için rapor, kusur oranının tespiti için kusur raporu, sorumluluğun tespiti için uzman görüşü alınmasını, kusur tespit edilmediği koşulda tehlike sorumluluğu çerçevesinde kusursuz sorumluluğun değerlendirilmesini talep etmiştir.

13. Başvurucunun talepleri dosyanın karar aşamasında olması nedeniyle Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesince reddedilmiştir. Mahkeme 2/4/2013 tarihinde, davanın dayanağını teşkil eden 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 69. maddesinde öngörülen sorumluluğun söz konusu olması için yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden kaynaklanan bir zarar doğması gerektiği, davalı Kurumun olayın meydana gelmesinde yapım eksikliği veya bakım bozukluğu şeklinde nitelenebilecek herhangi bir kusurunun bulunmadığı ve olayın meydana gelmesindeki kusurun 3. kişi durumundaki bina malikine ait olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından 12/2/2014 tarihinde onanan karar kesinleşmiştir.

14. Anılan kararın 5/5/2014 tarihinde kendisine tebliğ edilmesi üzerine başvurucu, otuz günlük başvuru süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Yapılan araştırmada, meydana gelen olaya ilişkin yürütülmüş bir ceza soruşturması tespit edilememiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 6098 sayılı Kanun’un 69. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür."

17. 30/11/2000 tarihli ve 24246 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 4., 5. ve 44. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:

"Madde 4-...

a) Genel tanımlar:

1) Elektrik kuvvetli akım tesisleri: İnsanlar, diğer canlılar ve eşyalar için bazı durumlarda (yaklaşma, dokunma vb.) tehlikeli olabilecek ve elektrik enerjisinin üretilmesini, özelliğinin değiştirilmesini, biriktirilmesini, iletilmesini, dağıtılmasını ve mekanik enerjiye, ışığa, kimyasal enerjiye vb. enerjilere dönüştürülerek kullanılmasını sağlayan tesislerdir.

2) Alçak gerilim: Etkin değeri 1000 volt ya da 1000 voltun altında olan fazlar arası gerilimdir.

3) Yüksek gerilim: Etkin değeri 1000 voltun üstünde olan fazlar arası gerilimdir.

..."

"Madde 5- Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır.

Herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki kuvvetli akım tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulması olanaksız olmalıdır ve ilerideki bölümlerde belirtilen emniyet mesafeleri ile koruma önlemleri sağlanmalıdır."

"Madde 44- a) Hava hatlarında iletkenler arasında alınması gerekli en küçük uzaklıklar aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:

...

h) İletkenlerin 46 ncı maddeye göre hesaplanan en büyük salgılı durumda üzerinden geçtikleri yer ve cisimlere olan en küçük düşey uzaklıkları Çizelge-8'de verilmiştir.

i) Hava hattı iletkenleri ile yanından geçtikleri yapıların en çıkıntılı bölümleri arasında, en büyük salınım konumunda en az Çizelge-5'te verilen yatay uzaklık bulunmalıdır.

Çizelge 5- Hava hattı iletkenlerinin en büyük salınımlı durumda yapılara olan en küçük yatay uzaklıkları

 

Hattın izin verilen en yüksek sürekli işletme gerilimi

kV

Yatay uzaklık

m

0-1 (1 dahil)

1

1-36 (36 dahil)

2

36-72,5 (72,5 dahil)

3

72,5-170 (170 dahil)

4

170-420 (420 dahil)

5

Çizelge-8 Hava hattı iletkenlerinin en büyük salgı durumunda üzerinden geçtikleri yerlere olan en küçük düşey uzaklıkları

 

İletkenlerin üzerinden geçtiği yer

Hattın izin verilen en yüksek sürekli işletme gerilimi (kV)

0-1 (1 dahil) 1-17,5 3672,5 170 420

En küçük düşey uzaklıklar (m)

Üzerine herkes tarafından çıkılabilen düz damlı yapılar

2,5

3,5

3,5

4

 5

8,7

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 7/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu, köylüsü K.E.nin evinin damında bulunduğu sırada DEDAŞ'a ait elektrik tellerinin boynuna dolanması sonucu elektrik akımına kapıldığını belirtmiş ve olayın elektrik tellerinin anılan evin çok yakınından geçmesi sebebiyle meydana geldiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; DEDAŞ tarafından gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle yaşamı koruma yükümlülüğünün, açılan tazminat davasının hukuka aykırı şekilde reddedilmesi nedeniyle ise etkili başvuru hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

20. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

21.Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

1. Uygulanabilirlik Yönünden

22. Somut olayda başvurucu Turan Aksoy hayattadır. Bu nedenle başvuruda öncelikle yaşama hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabirliği hususunda bir değerlendirme yapmak gerekir.

23. Bir olayda yaşama hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan biri doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla birlikte bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşama hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20).

24. Bu kapsamda, ölümün gerçekleşmediği durumda diğer faktörlerle birlikte kişinin maruz kaldığı olayın öldürücü bir niteliğe sahip olup olmadığı ile başvurucunun fiziksel bütünlüğü üzerinde yarattığı etkinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

25. Somut olayda başvurucu Turan Aksoy, yüksek elektrik akımına kapılarak hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralandığını ileri sürmektedir. Gerek bireysel başvuru dosyasında gerek derece mahkemesi önündeki yargılama dosyasında başvurucuya ait bir sağlık raporu bulunmamakla birlikte başvurucunun sunduğu sağlık karnesi sayfalarından başvurucunun ikinci ve üçüncü derece yanık teşhisi ile Şanlıurfa Devlet Hastanesinden Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun gerek derece mahkemesi önünde görülen yargılama sürecinde gerekse bireysel başvuru sürecinde aksi ileri sürülmeyen iddiaları kapsamında yaralanmasına sebep olduğunu ileri sürdüğü elektrik hattının yüksek gerilim hattı olması ve bu akımın öldürücü niteliği değerlendirildiğinde başvurunun yaşama hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (Benzer yöndeki kararlar için bkz. Gürkan Kaçar ve diğerleri, B. No: 2014/11855, 13/9/2017, § 50; Hüseyin Münüklü, B. No: 2014/5973, 13/9/2017, § 47).

26. Anayasa’nın 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile bağlantı kurularak başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların da yaşama hakkı kapsamında olduğu değerlendirilmiş olup söz konusu iddialara ilişkin inceleme bu çerçevede yapılmıştır.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Genel İlkeler

27. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşama hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).

28. Pozitif yükümlülükler kapsamında devletin yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşama hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır. Devlet, öncelikle yaşama hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı; bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri almalıdır. Bu ödev ayrıca bireyin yaşamını her türlü tehlike, tehdit ve şiddetten koruma yükümlülüğünü de içerir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri 51).

29. Devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında can kaybının gerçekleştiği durumlarda kamu makamlarının Anayasa'nın 17. maddesi gereğince öncelikle yetkileri dâhilinde tüm imkânları kullanarak yaşama hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı etkili yasal ve idari tedbirleri oluşturmaları gerektiği ifade edilmelidir. Bu kapsamda anılan yasal ve idari tedbirler, yaşama hakkına yönelik ihlalleri durdurmayı ve gerektiğinde faillerin cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu yükümlülük, yaşama hakkının tehlikeye girebileceği her durum bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

30. Öte yandan yaşama hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi kapsamında alınacak tedbirlerin belirlenmesi, idari ve yargısal makamların takdirinde olan bir husustur. Hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması adına pek çok yöntem benimsenebilir ve mevzuatta düzenlenmiş herhangi bir tedbirin yerine getirilmesinde başarısız olunsa bile pozitif yükümlülükler diğer bir tedbirle yerine getirilebilir (Bilal Turan ve diğerleri,B. No: 2013/2075, 4/12/2013, § 59).

31.Bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda makul ölçüler çerçevesinde kamu makamlarının bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlem alması gerekir. Ancak özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında pozitif yükümlülük kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanamaz (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri 53).

32. Öte yandan devletin yaşamı korumaya ilişkin yükümlülüğü, tehlikeye karşı aşırı tedbirsiz davranan kişiler bakımından da sınırsız bir şekilde söz konusu olamaz. Ayrıca bu yükümlülük her durumda ve koşulda tehlikeye karşı mutlak bir güvenlik sağlamayı da garanti etmez. Bununla birlikte kamusal makamların gerekli güvenlik tedbirlerini almaları gerekirken almamaları hâlinde özellikle korunmaya özel muhtaç kişilerin bu tedbirsizliğinin anılan makamların sorumluluklarını tamamen ortadan kaldırmayacağını da belirtmek gerekir (Hüseyin Münüklü, § 67).

33. Devletin yaşama hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin bir yönü bulunmaktadır. Devletin yaşama hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konmasını ve sorumlu kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir (Sadık Koçak ve diğerleri, § 94).

34. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün, yaşama hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Anılan yükümlülük olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).

35. Buna göre yaşama hakkının veya fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).

36. Yaşama hakkı ile maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında yürütülecek olan ceza soruşturmalarının yanı sıra hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarının da makul derecede ivedilik ve özen şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda, Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 110; Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, § 33).

37. Yaşama hakkının ihlal edildiği şikâyetinin bulunduğu tazminat ve tam yargı davalarında derece mahkemelerinin Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği özende bir inceleme yapma yükümlülüğü bulunmakla birlikte söz konusu özen yükümlülüğünün yaşama hakkı ile ilgili her davada mutlaka mağdurlar lehine bir sonuca varılmasını garanti altına aldığı anlamına gelmediğini ayrıca belirtmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin bu konudaki görevi, derece mahkemelerinin belirli bir sonuca varırken Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği dikkatli incelemeyi yapıp yapmadığını ya da ne ölçüde yaptığını yaşama hakkının usul boyutu yönünden incelemektir (Aysun Okumuş ve Aytekin Okumuş, B. No: 2013/4086, 20/4/2016, § 73).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Somut olayda başvurucu, DEDAŞ'a ait yüksek gerilim hattı tellerinin teması sonucu ağır yaralandığını ileri sürmektedir. Bu noktada öncelikle elektrik dağıtım işinin kamu hizmeti niteliğinde olduğu ve kişilerin yaşamı ile vücut bütünlüğü bakımından birtakım riskler içermesi sebebiyle tehlikeli bir faaliyet olduğu belirtilmelidir. Bu durumda devletin yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında elektrik dağıtım işinin yerine getirilmesinde gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması, ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçmek için makul ölçüler çerçevesinde gerekenlerin yapılması bir zorunluluktur.

39. Devletin yaşamı koruma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğine ilişkin yapılacak değerlendirmede ilgililer tarafından makul ölçüler çerçevesinde gereken tedbirlerin alınıp alınmadığının yanı sıra başvurucunun tehlikeye karşı tedbirli davranma yükümlülüğüne aykırı hareket edip etmediği de önem kazanmaktadır.

40. Elektrik kuvvetli akım tesislerinin kurulması, işletilmesi ve bakımı yapılması hususlarında kişilerin yaşamı ve fiziksel bütünlüklerinin korunması için alınması gereken tedbirler Yönetmelik ile düzenlenmiştir. Buna göre yüksek gerilim hatlarının yerleşim yerlerine olması gereken güvenli minimum mesafeleri belirlenmiş durumdadır.

41. Öncelikle incelemeye konu başvuruda, fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet verildiği iddiası bulunmayıp olayda kamu makamlarının ihmali bulunduğu ileri sürülmektedir. Bu kapsamda olayın niteliği de dikkate alındığında somut başvuru açısından mutlaka ceza soruşturması yolunun tüketilmesi gerekliliği bulunmamaktadır. Başvuru kapsamında da bir ceza soruşturması yürütüldüğüne ilişkin bilgi ve belgenin bulunmamakta ve başvurucunun bu yönde bir şikâyetinin de olmadığı anlaşılmaktadır.

42. Başvuru konusunu, yüksek gerilim hattından geçen elektrik akımı nedeniyle meydana gelen yaralanma olayında ilgili Elektrik Dağıtım Şirketinin kusuru bulunduğu iddiasıyla hukuk mahkemeleri önünde açılan tazminat davasının reddedilmesi oluşturmaktadır.

43. Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesince yürütülen yargılamada Belediye ve İlçe Özel İdare Müdürlüğü ile yapılan yazışmalar sonucunda, yaralanmanın meydana geldiği bina ile ilgili herhangi bir imar çalışması yapılmamış olduğu tespit edilmiştir.

44. Elektrik ve inşaat bilirkişilerinden alınan raporda, 1-36 kv. arası gerilime sahip iletken ile K.E.nin iki katlı evi arasında olay tarihinde 4 metre yan açıklık ve 1.5 metre düşey açıklık bulunduğu tespit edilmiştir. Rapora göre 4 metrelik yatay açıklık ilgili mevzuata göre güvenli mesafeyi sağlarken düşey açıklığın en az 3.5 metre mesafede olması gerekmektedir. Raporda, düşey mesafenin en az 3.5 metre olması gerekirken 1.5 metre olduğu, dava dışı K.E.nin güvenli mesafeyi ihlal ederek gerilim hattının altına binayı inşa ettiği, yapının ruhsatsız olduğu ve gerilim hattının emniyetli mesafeye taşınması yönünde bir müracaatın da bulunmadığı, bu nedenle bina sahibinin olayda %100 sorumlu olduğu kanaati bildirilmiştir.

45. Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesince 2/4/2013 tarihinde, davanın dayanağını teşkil eden 6098 sayılı Kanun'un 69. maddesinde öngörülen sorumluluğun söz konusu olması için yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden kaynaklanan bir zarar doğması gerektiği, davalı Kurumun olayın meydana gelmesinde yapım eksikliği veya bakım bozukluğu şeklinde nitelenebilecek herhangi bir kusurunun bulunmadığı ve olayın meydana gelmesindeki kusurun dava dışı 3. kişi durumundaki bina malikine ait olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından 12/2/2014 tarihinde onanan karar kesinleşmiştir.

46. Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesince yürütülen yargılamada alınan bilirkişi raporu ve toplanan deliller doğrultusunda başvuruya konu olayın meydana geldiği binanın imar planına uygun olmadığı ve ruhsatsız olduğu, bina sahibi tarafından yüksek gerilim hattının altına güvenli mesafeyi ihlal edecek şekilde inşa edilmiş olduğu tespit edilmiştir. Dosyanın incelenmesi neticesinde kamu makamlarının anılan tehlikenin farkında olmalarına karşın önlem almadıklarına yönelik bir veri de tespit edilmemiştir.

47. DEDAŞ aleyhine açılmış tazminat davası ile sınırlı olan yargılama süreci ve bireysel başvuru kapsamında ileri sürülen iddialar değerlendirildiğinde devletin yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında elektrik dağıtım işinin yerine getirilmesinde gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması, ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçmek için makul ölçüler çerçevesinde gerekenlerin yapılması yükümlülüğünü yerine getirmediğine ilişkin başvurucunun şikâyetleri yönünden yaşam hakkı kapsamında bir ihlal bulunmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

48. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaların diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 7/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Turan Aksoy [2.B.], B. No: 2014/8660, 7/2/2018, § …)
   
Başvuru Adı TURAN AKSOY
Başvuru No 2014/8660
Başvuru Tarihi 4/6/2014
Karar Tarihi 7/2/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, elektrik akımına kapılarak ağır yaralanmadan doğan zararın tazmini istemiyle açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6098 Türk Borçlar Kanunu 69
Yönetmelik 30/11/2000 Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği 4
5
44
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi