TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SABRİ KAYA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/8482)
Karar Tarihi: 29/6/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Raportör
Recep ÜNAL
Başvurucu
Sabri KAYA
Vekili
Av. Fahriye Belgün BABA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kronik kalp rahatsızlığı, şeker ve yüksek tansiyon hastalıkları nedeniyle hapis cezasının infazına üç ay ara verilmesi sonrasında sürenin uzatılmasına ilişkin başvurunun tıbbi raporlar arasındaki çelişki giderilmeden reddedilmesi ve tedavinin aksatılması ile bu konuda yapılan şikâyet üzerine kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedenleriyle Anayasa'nın 17. maddesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 29/5/2014 tarihinde Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 26/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 16/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 23/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle Bakanlık görüşünde sunulan ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
1. Başvurucunun Cezaevinde Tutulma Süreci
8. Başvurucu Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/2/2010 tarihli ve E.2008/96, K.2010/62 sayılı kararı ile "[d]evletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak" suçundan müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
9. Aynı hükümle tutuklanmasına karar verilen başvurucu 14/4/2010 tarihinde cezaevine girmiştir.
10. Başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 21/2/2011 tarihli ve E.2010/16135, K.2011/1038 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
11. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/5/2011 tarihli ve E.2008/96, K.2010/62 sayılı yazısı ile Cumhuriyet Başsavcılığından, kesinleşen cezanın infazı istenmiştir.
12. Kırıkkale Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda cezasının infazına devam edildiği 3/6/2013 tarihinde başvurucunun avukatı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak müracaatta bulunarak infazın ertelenmesi talebinde bulunmuştur. Anılan dilekçenin ilgili kısımları şöyledir:
"Kırıkkale Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu'nda hükümlü olarak bulunan ve kalp rahatsızlığı nedeniyle Ankara Numune Hastanesi'nde tedavi edilmekte olan Sabri Kaya'nın [cezasının] infazının 6411 sayılı [Y]asa ile değiştirilen 5275 sayılı [Y]asa'nın 16/6 maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilmesini saygılarımla vekaleten talep ederim. ..."
13. Belirtilen talep üzerine Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosunun 11/6/2013 tarihli ve 2013/1156 ilamat sayılı yazısı ile ilgili cezaevi idaresinden başvurucunun tam teşekküllü bir hastaneye sevkedilerek muayene ve tetkiklerinin yaptırılması, hasta olup olmadığı, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16. maddesi gereğince infazın ertelenmesinin gerekip gerekmediği, infaza cezaevinde devam edilmesinin hayati tehlike oluşturup oluşturmadığı, tehlike oluşturuyorsa infaza ne kadar süre ara verilmesi gerektiği, başvurucunun rahatsızlığının Anayasa'nın 104. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendindeki "sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" hâli niteliğinde olup olmadığı hususlarında ilgili sağlık kurulundan rapor alınması istenmiştir.
14. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 2/7/2013 tarihli ve 2013/99952 sayılı rapor ile başvurucunun cezasının cezaevinde infazının hayati tehlike arz ettiği, infazın altı ay ertelenmesinin ve durumunun belirtilen süre sonunda yeniden değerlendirilmesinin uygun olduğu; sürekli hastalık, kocama sakatlık hâli bulunmadığı, hayatını tek başına idame ettirebileceği yönünde görüş bildirilmiştir.
15. Başvurucu Adli Tıp Kurumundaki (İstanbul) işlemleri nedeniyle 9/7/2013 tarihinde Metris 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun yüksek güvenlikli bölümüne, 30/7/2013 tarihinde ise Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Cezaevi) nakli Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce uygun görülmüştür.
16. Belirtilen süreçte Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporun içeriğine dair bilgi edinilememiştir.
17. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28/8/2013 tarihli ve E.2013/7-8333, K.2013/7-8333 sayılı kararı ile başvurucunun cezasının infazına üç ay süreyle ara verilmesine karar verilmiştir. Başvurucu aynı tarihte Cezaevinden salıverilmiştir.
18. Başvurucunun avukatı 8/11/2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak müracaatta bulunarak infaza ara verme süresinin uzatılmasını talep etmiştir.
19. Bunun üzerine başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 11/11/2013 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir.
20. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahi Uzmanı tarafından düzenlenen 20/11/2013 tarihli raporda, başvurucunun cezasının altı ay ertelenmesinin uygun olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
21. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 25/11/2013 tarihli ve 2013/7-8333 sayılı yazısı ile Adli Tıp Kurumundan, yukarıda belirtilen tıbbi raporların değerlendirilmesi ile infaza cezaevinde devam edilmesinin başvurucu bakımından hayati tehlike oluşturup oluşturmadığı, tehlike oluşturuyorsa infaza ne kadar süre ara verilmesi gerektiği, başvurucunun rahatsızlığının Anayasa'nın 104. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendindeki "sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" hâli niteliğinde olup olmadığı hususlarında rapor düzenlenmesi istenmiştir.
22. Belirtilen talep üzerine Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunca düzenlenen 16/12/2013 tarihli ve 13246 karar sayılı raporun ilgili kısımları şöyledir:
"... Sabri Kaya'ya dosyada mevcut tıbbi evrakına göre; 27.05.13 tarihinde kardiyopulmoner bypass, valvuloplasti operasyonu uygulandığı, kurulumuzda yapılan yeni muayenesinde hastalığının kronik dönem muayene bulgularının tespit edilmediği, fonksiyonel kapasitesinin NYHA II ile uyumlu olduğu[nun] tespit edildiği ve kişinin rehabilitasyon sürecini tamamladığı bilinmekle, ha[l]ihazırda;
a- T.C. Anayasası'nın 104/2-b maddesinde belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirilmediği,
b- 5275 sayılı ... Kanun'un 16/6. maddesinde belirtilen ağır hastalık, sakatlık kapsamında değerlendirilmediği, hayatını yalnız idame ettirebileceği,
c- Tedavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanarak, doktoru ve reviri bulunan cezaevi şartlarında infazına devam edilebileceği,
d- Hastalıklarının ilerlemesi veya vasfının değişmesi durumunda son durumunu gösterir sağlık kurulu raporunun gönderilmesi ile yeniden değerlendirme yapılabileceği oy birliği ile mütalaa olunur."
23. Adli Tıp Kurumunun belirtilen raporu üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 30/12/2013 tarihli ve 2013/7-8333 sayılı kararı ile başvurucunun infaza ara verme süresinin uzatılması talebinin reddine karar verilmiştir.
24. Başvurucunun avukatı, 10/2/2014 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla Adli Tıp Kurumuna müracaatta bulunarak Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince başvurucu hakkında düzenlenen raporla arasında çelişki olduğu gerekçesiyle 3. İhtisas Kurulunun 16/12/2013 tarihli raporuna itirazda bulunmuştur.
25. Başvurucunun anılan itirazı üzerine 10/4/2014 tarihinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından başvurucunun bir eğitim araştırma veya üniversite hastanesinin kardiyoloji merkezine sevkinin sağlanarak kardiyolojik açıdan son klinik durumunun (ICD endikasyonunun) değerlendirilmesinin sağlanması istenmiştir. Aynı içeriğe sahip yazı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Cezaevine gönderilmiş ve başvurucu aynı gün Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sevk edilmiştir.
26. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunun 29/4/2014 tarihli ve 3475 sayılı raporunda başvurucunun sürekli hastalığının mevcut olduğu, 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi gereğince infazın ertelenmesine gerek bulunmadığı, infaza reviri olan bir cezaevinde devam edilebileceği bildirilmiştir. Anılan rapor 5/5/2014 tarihinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmiştir.
27. Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 5/6/2014 tarihli ve 991 karar sayılı raporu ile başvurucunun 3. İhtisas Kurulu raporuna yönelik itirazı değerlendirilmiştir. Anılan raporda 3. İhtisas Kurulunun 16/12/2013 tarihli raporu ile aynı tespit ve değerlendirmelere yer verilerek, başvurucunun tedavi ve poliklinik kontrolleri sağlanarak doktoru ve reviri bulunan cezaevi şartlarında cezasının infazına devam edilebileceği bildirilmiştir. Anılan rapor aynı tarihte ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucuya tebliğ edilmek üzere Cezaevi Müdürlüğüne gönderilmiştir.
28. Bireysel başvurunun yapıldığı 29/5/2014 tarihi itibarıyla başvurucunun cezaevinde tutulmaya devam edildiği anlaşılmakta olup daha sonra herhangi bir nedenle salıverildiğine dair bir bilgi sunulmamıştır.
2. Başvurucunun Şikâyeti Üzerine Cezaevi Görevlileri Hakkkında Yürütülen Adli Soruşturma
29. Başvurucu 19/12/2013 tarihli dilekçe ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek Cezaevi görevlileri hakkında şikâyetçi olmuştur. Dilekçenin ilgili kısımları şöyledir:
"... Yaklaşık 5-6 aydır kalbimden ameliyat olduğu[m] için sürekli doktor gözetiminde bulunuyorum. Hastalığım ağır olduğu için bundan üç ay evvel cezam dahi ertelenmiştir. Şu an dahi cezamın bir daha ertelenmesi için hem adli tıpın ve hem de savcının kararı var. Anlaşılacağı gibi sağlık durumum hiç iyi [değil]dir. Bunu hem idareye ve hem de cezaevi doktoruna da ilettim. Ama benim de an[la]makta zorlandığım bir şekilde 7-8 seferdir sürekli hastane sevkim olduğu söyleniyor ama bir türlü hastaneye götürülmüyorum. Hep hastane sevkim iptal ediliyor. Durumum bilindiği halde, hastaneye bir türlü götürülmememe anlam veremiyorum. Benim sevklerimi iptal eden hangi kurumsa, o kurum hakkında şikayetçiyim. Haklarında soruşturma açılmasını talep ediyorum.
..."
30. Başvurucunun dilekçesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 27/12/2013 tarihinde Sincan (Ankara Batı) Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Sincan(Ankara Batı) Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun şikâyeti 2/1/2014 tarihinde soruşturma defterine kaydedilmiş (2014/100) ve ilgili Cumhuriyet savcısına tevzi işlemi 6/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
31. Sincan (Ankara Batı) Cumhuriyet Başsavcılığının 7/1/2014 tarihli ve 2014/100 soruşturma sayılı yazısı ile ilgili Cezaevi Müdürlüğünden başvurucunun sağlık sorunlarına ilişkin müracaatları ve yapılan işlemlere ilişkin belgeler ile başvurucunun iptal edildiğini iddia ettiği hastane sevkleri ile ilgili ayrıntılı bilgi ve belgelerin gönderilmesi ve varsa kusuru olan personelin tespiti ve kimlik bilgilerinin bildirilmesi istenmiştir.
32. Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 8/1/2014 tarihli ve 2014/489 sayılı yazısı ile Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda anılan yazısına cevap verilmiştir. Belirtilen yazının ilgili kısımları şöyledir:
"Devletin Birli[ğ]ini ve Ülke Bütünlüğü[nü] Bozma suçundan Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 23/02/2010 tarih ve 2008/96 esas, 2010/62 karar sayılı ilamı ile MÜEBBET HAPİS cezasına hükümlü ... Sabri KAYA'nın 04-05-06 Aralık 2013 tarihlerinde Sincan Devlet Hastanesi FTR ve Kardioloji Polikliniklerine sevkinin Sincan Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığı tarafından personel ve araç yetersizliği nedeni ile iptal edildiği aynı tarihli tutanaklardan tespit edilmiş, sonrasında ise hükümlünün 09/12/2013 tarihinde yine Sincan Devlet Hastanesi FTR ve Kardioloji Polikliniklerine sevk edildiği ve görevli jandarma personelinin hükümlüyü almak üzere kurumumuza geldiği ancak hükümlünün sevke ambulans ile götürülme talebinden dolayı, hükümlünün sağlık dosyasında da bu sevkin ambulans ile gerçekleştirilmesine dair herhangi bir kayıt bulunmadığından belirtilen tarihte ring aracı ile sevkin gerçekleştirilemediği ve 11/12/2013 tarihinde kurum revirinde aile hekimi tarafından görülen hükümlünün ambulans talebini aile hekimine ilettiği, aile hekiminin de ambulans ile gitmesinin uygun olup olmayacağına dair hükümlüyü Ankara Ceza İnfaz Kurumları Devlet Hastanesi Dahiliye Polikliniğine sevk ettiği 13/12/2013 tarihinde ring aracı ile Kampüs Devlet Hastanesi Dahiliye Pol[i]kliniğine götürülen hükümlüye Dahiliye Hekimi tarafından'hastanın ambulans ile sevki zorunludur şeklinde' sevk evrakına not yazıldığı görülmüş, bu yazıya istinaden 17-18-19-20 aralık 2013 tarihlerinde hükümlünün ambulans ile Sincan Devlet Hastanesi FTR ve Kardiyoloji Polikliniklerine sevkinin gerçekletirilmesi amacı ile Sincan Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığı ile gerekli koordinasyonun sağlandığı ancak, hükümlünün Sincan Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığının personel ve araç (ambulans) yetersizliği nedeni ile ilgili hastaneye götürülememiş olduğu tespit edilmiştir. Hükümlünün 23/12/2013 tarihinde Sincan Devlet Hastanesi FTR ve Kardiyoloji Polikliniklerine sevki için yeni randevu alındığı fakat Jandarmanın araç ve personel yetersizliği nedeni ile sevki gerçekleştiremediği tutanaktan anlaşılmıştır.
25/12/2013 tarihinde adı geçen hükümlü[nün] Ceza İnfaz [K]urumları Kampüs Devlet Hastanesi Kardiyoloji Polikliniği[n]de muayene olduğu ve tetkik istendiği, 27/12/2013 tarihinde yine Ceza İnfaz [K]urumları Kampüs Devlet Hastanesi FTR polikliniğinde muayene olduğu ve tetkik istendiği, 03/01/2014 tarihinde Ceza İnfaz [K]urumları Kampüs Devlet Hastanesi FTR polikliniğine tetkik sonuçlarının değerlendirilmesi için gönderildiği, tetkiklerinin sonucunda tedav...isine başlandığı, aynı tarihte Ceza İnfaz [K]urumları Kampüs Devlet Hastanesi kardiyoloji polikliniğinde tetkik sonuçları değerlendirilerek tedavisinin yapıldığı, 08/01/2014 tarihinde Sincan Devlet Hastanesi kalp Damar Cerrahi polikliniğinde muayene edildikten sonra tetkik sonuçlarına istinaden tedavisine başlandığı anlaşılmıştır.
Hükümlünün dilekçesinde şikayete konu olan hastane sevklerinin gerçekleşmemesiile ilgili kurumumuz görevli personellerinin herhangi bir kusuru bulunmamakla birlikte;
Gereği takdirlerinize arz olunur."
33. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı 5/2/2014 tarihli yazı ile Cezaevi Müdürlüğünden başvurucunun 6/2/2014 tarihinde Cezaevi Kampüsü'ndeki Cumhuriyet savcısı odasında hazır bulundurulmasını istemiştir. Başvurucunun Cumhuriyet savcısı tarafından öngörülen tarihte şikâyetçi sıfatıyla alınan ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
"... [H]astane sevklerimde sürekli olarak sorun yaşamaktayım. Ben Numune Hastanesinde ameliyat oldum ve her üç ayda bir kontrol olmam gerekiyor ancak hastaneye sevklerimde sürekli olarak personel ya da araç yetersizliği gibi sebeplerle sorun yaşıyorum. Kalp rahatsızlığım olduğu için bazen de ambulans ile sevk edilmem gerekiyor ama ya araç temin edilemiyor ya da arızalı araçlar sebebiyle hastaneye gidişlerde sorun yaşıyorum. Dilekçemi de sağlık açısından yaşadığım bu mağduriyetimin giderilmesi amacıyla yazmıştım. Sevklerimde yaşanan sorunların kimden kaynaklandığını bilemiyorum ancak bu şekilde tedavimde sorun yaşamama neden olan kişi ya da kişilerden şikâyetçiyim..."
34. Soruşturma sonucunda Sincan (Ankara Batı) Cumhuriyet Başsavcılığınca 19/2/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. 2014/100 soruşturma ve 2014/3174 sayılı kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Ankara 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz [K]urumunda kalmakta olan müşteki Sabri KAYA'nın 19/12/2013 tarihli dilekçesi ile 7-8 defadır hastane sevklerinin iptal edildiğini ve mağdur olduğunu beyan ederek şikâyetçi olması üzerine hazırlık soruşturması evrakı düzenlenmiş ise de;
Cezaevi idaresinin 08/01/2014 tarih ve 2014/489 sayılı yazıları incelendiğinde, müştekinin hastaneye sevklerinin düzenli olarak yapılmaya çalışılmakla birlikte zaman zaman sevklerde personel veya ambulans yetersizliği nedeniyle sorunlar yaşanabildiğinin bildirildiği görülmekle, müştekinin hastane sevklerin zamanında yapılmamasında personele atfı kabil kasıt ya da ihmalin bulunmadığı anlaşıldığından; müsnet suçtan kamu adına KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA;
... karar verildi. ..."
35. Başvurucunun anılan karara itirazı üzerine Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/4/2014 tarihli ve 2014/275 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
36. Bu karar başvurucuya 29/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
37. Başvurucu 29/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Tutma Koşulları ve Başvurucuya Sağlanan Tıbbi Yardımlar
38. Bakanlık görüşü ekinde, başvurucunun bulunduğu Cezaevindeki tutma koşulları ve başvurucuya sağlanan tıbbi yardımlara ilişkin olarak Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 15/12/2014 tarihli ve 2014-2646/193638 sayılı yazısı ilgili dayanak belgelerle birlikte sunulmuş olup başvurucu tarafından anılan Bakanlık görüşüne karşı herhangi bir beyan veya itirazda bulunulmamıştır.
39. Anılan yazının ilgili kısımları şöyledir:
"...
1- Başvurucunun yaşam hakkı ihlâline yönelik şikâyetine ilişkin olarak;
Adı geçenin sağlık dosyasının incelenmesinde, 30/01/2014 ve 06/02/2014 tarihlerinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi KVC Polikliniğine sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği,
12/02/2014 tarihinde Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesi Kemik dansitoremetri çekimi için sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği, söz konusu dansitoremetri çekiminin 17/03/2014 tarihinde yaptırıldığı,
19/03/2014 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi dahiliye polik[lin]iğinde gerekli tetkik ve tedavisinin yaptırıldığı, yapılan muayene sonucunda kardiyoloji önerildiği, bunun üzerine 21/03/2014 tarihinde anılan hastanenin kardiyoloji veFTR polikli[ni]ğinde yapılan muayenesi sonucunda reçete düzenlenerek, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiği,
25/03/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kardiyoloji polikliniğinde gerekli muayenesinin yaptırıldığı,
03/04/2014 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi acil polikliniğinde gerekli muayenesinin yaptırıldığı, yapılan muayenesi sonucunda reçete düzenlendiği,
04/04/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi kardiyoloji polikliniğine yatış işlemlerinin yapıldığı, 19/04/2014 tarihinde anılan hastaneden taburcu edilerek, reçete düzenlendiği,
28/04/2014 tarihinde yeniden Ankara Numune Eğitim ve Araştırma HastanesiKardiyoloji polikliniğine sevk edilerek, muayenesinin yaptırıldığı ve reçete düzenlendiği,
06/05/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniğine sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği,
09/05/2014 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi FTR polikliniğinde gerekli muayenesinin yaptırıldığı, Nöroloji bölümüne sevk edildiği,
14/05/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniğine sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği,
15/05/2014 tarihinde Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesi Nöroloji Polikliniğine sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği, 20/05/2014 tarihinde anılan hastanenin Nöroloji polikliğinde gerekli tetkik ve muayenesinin yaptırıldığı,
28/05/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs hastalıkları polikliniğine sevk edildiği, yapılan muayene ve değerlendirme sonucunda yeniden tedavi düzenlendiği,
30/05/2014, 03/06/2014, 06/06/2014, 11/06/2014, 17/06/2014, 23/06/2014, 27/06/2014, 04/07/2014, 14/07/2014, 22/07/2014, 05/08/2014, 12/08/2014, 22/08/2014 05/09/2014tarihlerinde Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesi Nöroloji Polikliniğine sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği,
05/06/2014 tarihinde Adlî Tıp Kurumuna sevk edildiği,
20/06/2014, 05/09/2014, 12/09/2014, 26/09/2014, 01/10/2014, 28/10/2014, 31/10/2014 tarihlerinde Kampüs Devlet Hastanesine sevk edilerek, gerekli tetkik ve muayenelerinin yaptırıldığı,
16/09/2014 tarihinde Sincan Devlet Hastanesi Nöroloji ve Göğüs Hastalıkları Polikliniklerine sevk edildiği, yapılan muayene sonucunda pataloji düşünülmediği,
10/10/2014 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sonuç gösterimi için sevk edildiği,
20/10/2014 ve 30/10/2014 tarihlerinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi KVC Polikliniğine sevk edildiği, gerekli tetkik ve muayenesinin yaptırıldığı,
03/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesine kan tahlili ve röntgen için sevk edilmek istendiği fakat hükümlünün hastaneye gitmek istemediği, buna ilişkin de dilekçe vermediği,
04/11/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyolojive KVC polikliniği[ne] sevk edildiği, yapılan EKO değerlendirmesi sonucunda ameliyat uygun görülmediği, medikal tedavi takip kararı alındığı,
05/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesine sevk edildiği, gerekli tetkik ve muayenesinin yapıldığı, ayrıca anılan hastanenin İntaniye Polikliniğinde yapılan muayenesi sonucunda Enfeksiyoz patoloji tespit edilmediği,
07/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesine Kardiyoloji polikliniğine sevk edildiği ve yapılan muayenesi sonucunda ilaç tedavisi önerildiği,
14/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi Kardiyoloji polikliniğine sevk edildiği,
17/11/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi KVC polikliniğine sevk edildiği ve yapılan muayenesi sonucunda ilaç tedavisi önerildiği,
21/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sevk edildiği, yapılan muayenesi sonucunda ilaç tedavisi önerildiği vebir ay sonrasına kontrol istendiği,
Yukarıda belirtildiği üzere, başvurucunun rahatsız olduğunu belirttiği tüm durumlarda gerekli müdahalenin yapıldığı, hastane sevkleriyle ilgili olarak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı ile yapılan yazışmaların zamanında yapılarak faks veya telefonla da bilgi verildiği, tedavi aşamalarının kurum tarafından titizlikle takip edildiği,
Hastane günü geldiğinde sevke gitmeyen veya jandarmanın araç ve personel yetersizliği sebebiyle ertelendiğidurumlarda en yakın tarihe hastanelerden tekrar randevu alınarak sevki gerçekleştirilmesi istenilen hükümlü ve tutukluların listesinin bir gün öncesindenCezaevi Jandarma Tabur Komutanlığına bildirildiği,
2- Başvurucunun mevcut rahatsızlığı da göz önünde bulundurularak ceza infaz kurumunda yaşam koşulları ile ilgili olarak;
Adı geçenin kronik kalp yetmezliği ve hiper tansiyon hastası olduğu, 3 kişilik odalarda diğer hükümlü ve tutuklularla barındırıldığı, 2014 Ocak ayından bu yana her ay haftada iki gün birer saat spor, hafta da bir gün 3 saat sohbet faaliyetlerine katıldığı, düzenli olarak kütüphane hizmetlerinden yararlandırıldığı,
Öte yandan, anılan ceza infaz kurumu revirinde 24 saat sağlık hizmeti veren sağlık personeli bulunmakta olup, kronik rahatsızlığıyla ilgili durumlarda 112 Acil servise haber verilerek 30 yatak kapasiteli Kampüs Devlet Hastanesine sevkinin sağlandığı, kurumda Pazartesi ve Çarşamba günleri aile hekimi tarafından hükümlü ve tutuklulara sağlık hizmeti verildiği, Salı ve Perşembe günleri ise diş hekimi tarafından sağlık hizmetleri verildiği, kurum doktorları tarafından reçete edilen ve hükümlü ve tutuklular tarafından talep edilen ilaçların eczane aracılığıyla temin edildiği ve ertesi gün teslim edildiği, başvuranın kendi talebi doğrultusunda kronik rahatsızlığı sebebiyle kullandığı ilaçların öncelikli olarak temin edildiği,
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi KVC Polikliniği tarafındankontrol ve muayenelerinin belirli aralıklarla takip edildiği,
3- Adlî Tıp Kurumu 3. Adlî Tıp İhtisas Kurulu'nun 16 Aralık 2013 tarihli raporunda belirtildiği üzere 'doktoru ve reviri bulunan' bir ceza infaz kurumunda tutulup tutulmadığı, hususu ile ilgili olarak,
Kurumda revir birimi bulunduğu, sağlık hizmetlerini yerine getirmek üzere 4 adet kadrolu sağlık personeli ve Sağlık Bakanlığı tarafından görevlendirilen aile hekimi bulunduğu, aile hekiminin ise Pazartesi ve Çarşamba günleri sağlık hizmeti verdiği,
4- Başvurucunun sağlık şikâyetleri üzerine, ne kadar süre içerisinde harekete geçildiği ve şikâyetin giderilmesi için hangi önlemlerin alındığı, hususlarına ilişkin olarak;
Hastane sevkleriyle ilgili olarak ceza infaz kurumu jandarma tabur komutanlığı tarafından ertelenen sevkler hastane tarafından hangi bir randevu tarihi belirtilmiş ise o tarihe, belirtilmediği takdirde sevk yoğunluğu ve acil bekleyen sevkler göz önünde bulundurularak en kısa sürede tekrar planlandığı, başvuranın rahatsız olduğunu belirttiği durumlarda kurum revirinde görevli sağlık personeli tarafından müdahale edildiği, ölçüm ve takiplerinin yapıldığı, gerek görüldüğü ve özellikle kronik rahatsızlığıyla ilgili bir şikâyeti bulunduğu durumda derhal 112 acil ambulans çağrılarak Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesine sevk edildiği, hastane tarafından gerek görülmesi halinde bir üst sağlık kuruluşuna sevki[nin] ambulans ile gerçekleştirildiği, Kampüs Devlet Hastanesi dışındaki hastanelere olan sevkleri[nin] doktor raporuna istinaden ambulans ile gerçekleştirilebildiği,
Yukarıda izah edildiği üzere hükümlünün rahatsız olduğunu belirttiği tüm durumlarda gerekli müdahalenin yapıldığı, hastane sevkleri ile ilgili gecikmeksizin sevk yazışmalarının Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığıyla yapıldığı, kurum revir sağlık personeli ve aile hekimi tarafından herhangi bir ihmalin bulunmadığı anlaşılmış olup, şahsın tedavilerine ilişkin tüm belgeler ve sağlık raporları Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 05/12/2014 tarihli ve B.M.2014/41539 sayılı yazısı ekinde alınmakla ekte gönderilmiştir.
C. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
40. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün muayene ve tedavisi" kenar başlıklı 78. maddesi şöyledir:
“(1) Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi, hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları, sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.
(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.
(3) Rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde tıbbî deney yapılamaz."
41. 5275 sayılı Kanun'un "Hastaneye sevk" kenar başlıklı 80. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlünün sağlık nedeniyle hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir."
42. 5275 sayılı Kanun'un "İnfazı engelleyecek hastalık hâli" kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:
"(1) Kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir.”
2. Uluslararası Hukuk
43. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin (8/4/1998 tarihli oturumda kabul edilmiş olan) Üye Devletlere Cezaevinde Tıbbi Bakımın Ahlaki ve Kurumsal Yönleri ile İlgili R (98) 7 sayılı Tavsiye Kararı'nın ilgili kısımları şöyledir:
"R (98) 7 SAYILI TAVSİYE KARARINA EK
I. Cezaevinde Tıbbi Bakımın Ana Özellikleri
A. Bir Doktora Müracaat
1. Mahkûmlar cezaevine girdiklerinde ve orada bulundukları süre içerisinde herhangi bir yersiz gecikme olmaksızın ve tutukluluk rejimlerine bakılmaksızın, gerekirse sağlık durumları itibarıyla her zaman bir doktora veya tam mesleki tecrübeye sahip olan bir hemşireye müracaat etme imkânına sahip olmalıdır. Bütün tutuklular cezaevine alınmalarında uygun olan bütün tıbbi uygulamalardan yararlandırılmalıdır. Akli dengesizliğin, cezaevine psikolojik adaptasyonun, uyuşturucu kullanımından kaynaklanan zararlı belirtilerin, hap ve alkol bağımlılığının ve bulaşıcı ve kronik durumların üzerinde özel bir önemle durulmalıdır.
2. Mahpusların sağlık gereksinimlerini karşılayabilmek için, mahpusların sayılarına, sirkülasyonuna ve ortalama sağlık durumlarına dayalı olarak, büyük ceza infaz kurumlarında devamlı surette doktorlar ve tecrübeli hemşireler bulundurulmalıdır.
3. Bir cezaevi sağlık bakım ünitesi en azından açık tedavi ve dış hasta konsültasyonlarını yapabilecek imkanlara sahip olmalıdır. Şayet, mahkûmun sağlık durumu cezaevinde garanti altına alınamayacak bir tedaviyi gerektiriyorsa, cezaevi dışında bulunan sağlık kuruluşlarında ve her türlü güvenlik ortamında tedavinin yerine getirilmesi için mümkün olan her şey yapılmalıdır.
4. Mahpuslar gündüz ve gecenin her anında gerekli olduğunda bir doktora görünebilmelidir. Cezaevi binası ve eklentilerinde ilk yardımda bulunabilecek bir görevli her zaman hazır bulundurulacaktır. Ciddi acil durumlarda doktor, hemşire, personelinin bir üyesi ve cezaevi idaresi haberdar edilmelidir; gözetim personelinin aktif katılımı ve işlemde bulunması esastır.
...
9. Gerektiğinde, mahpus hastaneye götürülürken kendine doktor veya hemşire personelince refakat edilmelidir.
44. Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) tarafından kabul edilen standartların (CPT Standartları) ilgili kısımları şöyledir:
Cezaevlerinde sağlık hizmetleri
3. Genel Rapor’dan Alıntı [CPT/Inf (93) 12]
30. Özgürlüklerinden mahrum bırakılmış kişilere sunulan sağlık bakım hizmetleri doğrudan CPT'nin görev alanı ile ilgilidir. [Dipnot: Aynı zamanda bkz. 8 Nisan 1998'de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen cezaevinde sağlık hizmetlerinin etik ve organizasyonel yönlerine ilişkin R (98) 7 No'lu Tavsiye.] Yetersiz sağlık hizmetleri, "insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele" teriminin kapsamına giren koşulların hızla ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca belli bir cezaevinde sunulan sağlık hizmetleri, hem o cezaevinde hem de diğer yerlerde (özellikle emniyet birimlerinde) kötü muamelenin önlenmesinde önemli rol oynayabilir. Bunun da ötesinde, söz konusu hizmetler, sunuldukları tesisteki genel yaşama koşulları üzerinde olumlu etkide bulunabilir.
31. Aşağıdaki paragraflarda, cezaevlerinde sağlık hizmetlerini incelerken CPT heyetleri tarafından dikkate alınan bazı konular ele alınmaktadır. Ancak, CPT herşeyden önce, bugüne kadar Komite tarafından ziyaret edilen ülkelerin tamamında olmasa da birçoğunda zaten kabul edilen, tutukluların toplumda yaşayan insanlarla aynı düzeyde tıbbi bakım hakkına sahip olduğu yönündeki genel ilkeye verdiği öneme işaret etmek istemektedir. Bu ilke bireyin temel hakları arasında yer almaktadır.
32. Cezaevi sağlık bakım hizmetlerine yaptığı ziyaretlerde CPT'yi yönlendiren konular, aşağıdaki başlıklar altında ele alınabilir:
a. Doktora erişim
b. Bakımda eşitlik
c. Hastanın onayı ve gizlilik
d. Önleyici sağlık hizmetleri
e. İnsani yardım
f. Mesleki bağımsızlık
g. Mesleki yetkinlik
33. Cezaevine girerken, bütün tutuklular gecikme olmaksızın cezaevinin sağlık hizmetlerinde görev yapan bir kişi tarafından görülmelidir. CPT bugüne kadarki raporlarında yeni gelen her hükümlü ile görüşülmesini ve gerekli ise girişinden sonra mümkün olan en kısa süre içinde bir tıp doktoru tarafından fiziksel muayenesinin yapılmasını tavsiye etmiştir. Bazı ülkelerde, girişteki tıbbi taramanın doktora bağlı tam yetkin bir hemşire tarafından yapıldığı da eklenmelidir. Bu ikinci yaklaşım, mevcut kaynakların daha etkin kullanımını sağlayabilir. [Dipnot: Bu gereklilik daha sonra şu şekilde yeniden yazılmıştır: her yeni gelen hükümlü girişinden sonra mümkün olan en kısa zamanda bir tıp doktoru tarafından görüşmeye alınacak ve fiziki muayenesi yapılacaktır; özellikle tutukevleri söz konusu olduğunda istisnai durumlar dışında,bu görüşme/muayene giriş gününde yapılmalıdır. Girişteki bu tıbbi tarama bir doktora bağlı tam yetkin bir hemşire tarafından da yapılabilir.]
Cezaevine gelişlerinde hükümlülere, sağlık bakım hizmetinin varlığı ve işleyişi hakkında bilgi veren ve hijyenle ilgili temel önlemleri hatırlatan bir kitapçık veya broşür verilmesi de faydalı olacaktır.
34. Tutukluların gözetim altında bulundukları süre boyunca, tutukluluk sürelerinden bağımsız olarak her zaman bir doktora erişimlerinin bulunması gereklidir (özellikle tek başına hücre hapsinde tutulan tutuklular için doktora erişim konusunda bkz. CPT 2. Genel Raporu CPT/Inf (92) 3'ün 56. paragrafı). Sağlık hizmetleri, doktora danışma talepleri gereksiz gecikme olmadan karşılanacak şekilde düzenlenmelidir.
Tutuklular sağlık bakım hizmetine gizlilik ilkesi dahilinde, örneğin kapalı bir zarfta bir not yoluyla ulaşabilmelidir. Ayrıca cezaevi yetkilileri doktorla görüşme taleplerini kendine göre eleme yoluna gitmemelidir.
35. Bir cezaevinin sağlık hizmetleri en azından düzenli ayakta konsültasyon ve acil durumlarda tedavi sunabilmelidir (tabii ki, bunların dışında genellikle yataklı hastane tipi bir birim de olabilir). Her tutukluya yetkin bir diş hekimi de hizmet sunmalıdır. Bunun dışında, cezaevi doktorları uzmanların hizmetlerinden yararlanabilmelidir.
Acil durum tedavisine gelince, her zaman bir doktor nöbette olmalıdır. Ayrıca ilk yardım sunabilecek yetkinliğine, tercihan da hemşirelik niteliklerine sahip bir kişinin her zaman cezaevi sınırları içinde bulunması gereklidir.
Ayakta tedavi, uygun olan hâllerde sağlık bakım personeli gözetiminde yapılmalıdır. Bir çok durumda, devam eden bakımın tutuklunun inisiyatifine bırakılması yeterli değildir.
36. Sivil hastane ya da cezaevi hastanesinde, tam teçhizatlı bir hastane hizmetinin de doğrudan desteği sağlanmalıdır.
Sivil hastanenin kullanılması halinde, güvenlik düzenlemeleri konusu ortaya çıkacaktır. CPT bu bağlamda, tedavi almak üzere hastaneye gönderilen tutukluların gözetim nedenleriyle hastane yataklarına ya da diğer eşyalara fiziksel olarak bağlanmamaları gerektiğini vurgulamak ister. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.
37. Tutukluların hastaneye yatırılması ya da bir uzman tarafından hastanede muayene edilmesi gerektiğinde, hasta sağlık durumunun gerektirdiği aciliyette sevk edilmelidir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
45. Mahkemenin 29/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
46. Başvurucu, kronik kalp rahatsızlığı, şeker ve yüksek tansiyon hastalıkları nedeniyle hapis cezasının infazına üç ay ara verildiğini, bu sürenin uzatılması için yapılan başvurunun tıbbi raporlar arasındaki çelişki giderilmeden reddedildiğini, anılan çelişkinin Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından giderilmesi için yaptığı başvurunun sonuçlanmadığını, hâlen cezaevinde bulunduğunu ve hastaneye sevkleri yapılmayarak tedavisinin aksatıldığını, Cezaevi idaresinin bu durumu kabul ettiğini, devletin sağlığını ve yaşamını koruma yükümlülüğü altında olduğunu, bu kapsamındaki şikâyeti üzerine soruşturmanın geç yapıldığını, yeterli bilgi ve belgelerin toplanmadığını, hastane sevklerinin kaç kez iptal edildiğini, bu iptallerin sonuçları ve Cezaevi idaresinin anılan aksaklıkların giderilmesi için herhangi bir girişimde bulunup bulunmadığının araştırılmadığını, (başvurucunun) soruşturmanın hiçbir aşamasında dinlenmediğini ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, anılan soruşturmanın etkili yürütülmediğini, bu nedenlerle yaşam hakkının ihlal edildiğini, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı itiraz merciinin dosya üzerinde inceleme yaparak karar verdiğini, kendisini ayrıca dinlemediğini, ret kararının soyut gerekçelere dayalı olduğunu, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; infazın durdurulmasına, yeniden soruşturma açılmasına ve tazminata hükmedilmesi taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, infaza ara verme süresinin uzatılması talebinin reddi ile bağlantılı olarak hastane sevklerinin aksatıldığı ve bununla ilgili şikâyeti üzerine etkili soruşturma yürütülmediğine ilişkin iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir. Başvurucunun adil yargılanma hakkı ile ilişkilendirdiği, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı itiraz merciinin dosya üzerinden karar verdiği, kendisinin bu süreçte dinlenmediği, ret kararının soyut gerekçelere dayalı olduğu iddialarının ise ancak Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi mümkündür (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §§ 23 vd.).
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
48. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
49. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
50. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).
51. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa dahi- maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Dolayısıyla yetkililerin bildikleri ya da bilmeleri gerektiği bir kötü muamele tehlikesinin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirleri almamaları durumunda devletin, 17. maddenin 3'üncü fıkrası anlamında sorumluluğu ortaya çıkabilir. (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).
52. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptirler. Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
53. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus, 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir." şeklinde düzenleme ile açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla tutuklamaya veya hapis cezasına mahkûmiyete ilişkin bir kararın yerine getirilmesi için sağlanacak şartlar, insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, § 36).
54. Cezaevlerinde tutulan kişilerin maruz kaldığı maddi koşulların, Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında incelenebilmesi için asgari bir eşiğe ulaşmış olması gerekir. Belirtilen asgari eşiğe ilişkin değerlendirme; tutma koşulları ile ilgili tüm veriler, özellikle de muamelenin süresi, fiziksel ya da ruhsal etkileri ve bazen de mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu dikkate alınarak yapılmalıdır (K. A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, § 93; Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673, 21/1/2015, § 60).
55. Diğer yandan devletin, Anayasa'nın 19. maddesine dayanılarak özgürlüğünden yoksun bırakılmakta olan kişilere Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları gereğince tıbbi yardım sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün gerektiği gibi yerine getirilmemesi -her bir somut olayın kendine has koşulları çerçevesinde- anılan Anayasa maddesinin ilgili fıkralarının ihlali sonucunu doğurabilir.
56. Bu kapsamdaki ihlal iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları kapsamında incelenebilmesi için, tıbbi yardımın ihmal edilmesi veya gecikmesinin ilgili kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet vermiş olması gerekir. Belirtilen hâller dışında kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin olayın kendine has koşulları çerçevesinde "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde de ihlal iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi mümkündür.
57. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fırkasında yer verilen "işkence", "eziyet" ve "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" kavramları, kişi üzerindeki etkilerinin ağırlık düzeyi gözetilerek derecelendirilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 84). Belirtilen Anayasa hükmüne ile paralel olarak Sözleşme'nin 3. maddesinde de "işkence", "insanlık dışı muamele" ve "aşağılayıcı muamele" kavramlarına yer verilmiştir.
58. Bir muamelenin “insanlık dışı” olarak nitelendirilebilmesi için bunun tasarlanarak uygulanmış olmasının yanında bedensel yaralanma ya da fiziksel veya ruhsal acıya sebebiyet vermesi diğer taraftan bir muamelenin “aşağılayıcı” olarak nitelendirilebilmesi için mağdurlarını rencide edecek ve küçültecek ölçüde onlara korku, endişe, aşağılanma gibi duyguları hissettirmesi gerekir (K. A., § 94; Rıda Boudraa, § 61).
59. Anayasa’nın 17. maddesi, cezaevinde tutulan bir hükümlü veya tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).
60. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin -her ne kadar tedavisi imkânsız bir hastalığa yakalanılmış olsa da- sağlık nedenleriyle tutulu bulunan bir kişinin serbest bırakılması “genel yükümlülüğünü” üye devletlere yüklemediğini, bununla birlikte çok istisnai ve ciddi koşullarda, iyi bir ceza adaletinin gerçekleştirilmesi adına insani nitelikli birtakım tedbirlerin alınmasının gerekli olduğu durumların ortaya çıkmasının mümkün olduğunu kabul etmektedir. AİHM'e göre kişilerin klinik tablosu özgürlükten yoksun bırakılmayı gerektiren infaz şekillerinde dikkate alınması gereken unsurlardan birini oluşturmaktadır. Bu husus özellikle ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hâle gelmiş kişilerin tutulmaları ile ilgili durumlarda geçerlidir (Gülay Çetin/Türkiye, B. No: 44084/10, 5/3/2013, § 102).
61. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan onuruna uygun tutukluluk koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi sıkıntıya ya da tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir "genel zorunluluk" getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66).
62. Özgürlüğünden yoksun bırakılmakta olan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması veya belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
63. Başvurucu, kronik kalp rahatsızlığı, şeker ve yüksek tansiyon hastalıkları nedeniyle hapis cezasının infazına üç ay ara verildiğini, bu sürenin uzatılması için yapılan başvurunun tıbbi raporlar arasındaki çelişki giderilmeden reddedildiğini, anılan çelişkinin Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından giderilmesi için yaptığı başvurunun sonuçlanmadığını ileri sürmektedir.
64. Başvurucunun belirtilen iddialarına karşı Bakanlık görüşünde, infaza ara verme süreci ile ilgili bilgiler verilmiş ve başvurucunun sonuçlandırılmadığını iddia ettiği Adli Tıp Genel Kuruluna yaptığı başvurunun bireysel başvurudan yaklaşık olarak bir hafta sonra sonuçlandırıldığı bildirilmiş ve anılan Kurulun ilgili raporu görüş yazısı ekinde sunulmuştur.
65. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
66. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28/8/2013 tarihli kararı ile 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi gereğince başvurucunun cezasının infazına üç ay süreyle ara verilmesine karar verilmiştir. Başvurucunun avukatı 8/11/2013 tarihinde, anılan ara verme süresinin uzatılmasını talep etmiştir. Bu kapsamda Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahi Uzmanı tarafından düzenlenen 20/11/2013 tarihli raporda, başvurucunun cezasının altı ay ertelenmesinin uygun olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Ancak nihai olarak Adli Tıp Kurumu tarafından, "(t)edavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanarak, doktoru ve reviri bulunan cezaevi şartlarından infazına devam edilebileceği" yönünde görüş bildirildiğinden başvurucunun infaza ara verme süresinin uzatılması talebinin reddine karar verilmiştir. Başvurucunun avukatı, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince başvurucu hakkında düzenlenen raporla arasında çelişki olduğu gerekçesiyle anılan Adli Tıp Kurumu raporuna itirazda bulunmuştur. İtiraz sürecinde başvurucunun yeniden muayene ve tetkiklerini yapan Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunun 29/4/2014 tarihli raporunda 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi gereğince infazın ertelenmesine gerek bulunmadığı, infaza reviri olan bir cezaevinde devam edilebileceği bildirilmiştir. Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 5/6/2014 tarihli ve 991 karar sayılı raporu ile başvurucunun 3. İhtisas Kurulu raporuna yönelik itirazı değerlendirilerek başvurucunun tedavi ve poliklinik kontrolleri sağlanarak doktoru ve reviri bulunan cezaevi şartlarında cezasının infazına devam edilebileceği bildirilmiştir.
67. Görüldüğü üzere tek hekim tarafından düzenlenen 20/11/2013 tarihli rapor dışında başvurucunun hapis cezasının infazına ara verilmesinin zorunlu olduğuna dair herhangi bir tıbbi mütalaa mevcut değildir. Sunulan tıbbi raporlarda başvurucunun tedavi ve poliklinik kontrollerinin yapılabileceği, doktoru ve reviri bulunan bir cezaevinde cezanın infazına devam edilebileceği ortak görüşü hâkimdir.
68. Nitekim başvurucunun tedavisinin aksatıldığı iddiası dışında Cezaevindeki tutma koşullarının ve doktor veya revir imkanlarının yetersiz olduğuna yönelik bir iddiası da bulunmamaktadır.
69. Buna rağmen Bakanlık görüşü ve eklerinde başvurucunun Cezaevinde tutulduğu koşullar hakkında bilgi verilmiştir. Buna göre başvurucu, üç kişilik odalarda diğer hükümlü ve tutuklularla birlikte barındırılmakta olup 2014 yılı Ocak ayından bu yana her ay haftada iki gün birer saat spor, haftada bir gün üç saat sohbet faaliyetlerine katılmaktadır. Başvurucu ayrıca düzenli olarak kütüphane hizmetlerinden yararlandırılmaktadır.
70. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmadığı için anılan bilgilere yönelik bir itirazı da söz konusu olmamıştır.
71. Buna karşılık başvurucu, hâlen (başvuru tarihi itibarıyla) cezaevinde bulunduğunu ve hastaneye sevki yapılmayarak tedavisinin aksatıldığını, Cezaevi idaresinin bu durumu kabul ettiğini, devletin sağlığını ve yaşamını koruma yükümlülüğünü ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
72. Bu çerçevede Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki yasağın maddi boyutunun ihlali iddiası bakımından incelenmesi gereken sorun, başvurucuya sağlanması gereken tıbbi yardımın aksatılıp aksatılmadığı; aksatılmış ise bunun neticesinde ortaya çıkan sonucun başvurucunun anayasal haklarını ihlal edip etmediğidir.
73. Bakanlık görüşü ve eklerinde, başvurucuya sağlanan tıbbi yardımlar hakkında da bilgiler verilmiştir. Buna göre Cezaevine ait revirde yirmi dört saat sağlık hizmeti veren sağlık personeli bulunmakta olup başvurucunun kronik rahatsızlığıyla ilgili durumlarda 112 Acil Servise haber verilerek otuz yatak kapasiteli Kampüs Devlet Hastanesine sevki sağlanmaktadır. Bakanlık görüşüne göre pazartesi ve çarşamba günleri aile hekimi, perşembe günleri ise diş hekimi tarafından hükümlü ve tutuklulara sağlık hizmeti verilmektedir. Kurum doktorları tarafından reçete edilen ve hükümlü ve tutuklular tarafından talep edilen ilaçlar eczane aracılığıyla temin edilerek ertesi gün teslim edilmektedir. Başvurucunun kendi talebi doğrultusunda kronik rahatsızlığı sebebiyle kullandığı ilaçlar öncelikli olarak temin edilmektedir. Yine Bakanlık görüşüne göre Ankara Numune Egitim ve Arastırma Hastanesi KVC (Kalp ve Damar Cerrahisi) Polikliniği tarafından başvurucunun kontrol ve muayeneleri belirli aralıklarla takip edilmektedir.
74. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün Bakanlık görüş yazısı ekinde sunulan yazısında, başvurucunun hastaneye sevklerine ilişkin safahat bilgileri hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir (bkz. §§ 38, 39). Bu bilgilere göre başvurucunun 19/3/2014, 21/3/2014, 3/4/2014, 9/5/2014, 20/6/2014, 5/9/2014, 12/9/2014, 26/9/2014, 1/10/2014, 10/10/2014, 28/10/2014, 31/10/2014, 3/11/2014, 5/11/2014, 7/11/2014, 14/11/2014 ve 21/11/2014 tarihlerinde Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesinin muhtelif polikliniklerine sevklerinin gerçekleştirildiği ve başvurucuya gerekli tıbbi yardımların sağlandığı anlaşılmaktadır. Bunun haricinde başvurucunun 25/3/2014, 28/4/2014, 28/5/2014, 20/10/2014, 30/10/2014, 4/11/2014 ve 17/11/2014 tarihlerinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinin KVC başta olmak üzere muhtelif polikliniklerine sevklerinin gerçekleştirildiği ve başvurucuya gerekli tıbbi yardımların sağlandığı, aynı Hastanede 4/4/2014 ila 19/4/2014 tarihlerinde yatılı tedavi gördüğü; 17/3/2014, 20/5/2014 ve 16/9/2014 tarihlerinde ise Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesine (Nöroloji ve Göğüs Hastalıkları Poliklinikleri) sevklerinin gerçekleştirildiği ve başvurucuya gerekli tıbbi yardımların sağlandığı anlaşılmaktadır.
75. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmadığı için anılan bilgilere yönelik bir itirazı da söz konusu olmamıştır. Ayrıca başvurucu, ertelenen hastane sevklerinin niteliği konusunda bilgi sunmamıştır. Bir başka ifadeyle gerçekleşen müteakip sevklerin ertelenen sevklerle oluşan tıbbi yardım eksikliğini telafi edebilecek nitelikte olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
76. Görüldüğü üzere muhtelif tarihlerde hastane sevkleri ertelenmekle birlikte gerçekleşmiş olan sevklerin sıklık düzeyi dikkate alındığında, sağlanan tıbbi yardım standardının, başvurucunun yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verecek veya psikolojik etkileri itibarıyla olayın kendine has koşulları çerçevesinde insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele oluşturacak nitelikte olduğu sonucuna ulaşılamamıştır.
77. Belirtilen hususlar çerçevesinde başvurucunun hapis cezasının infazına ara verilmemesinin ve başvurucuya sağlanan tıbbi yardım standardının işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağını ihlal ettiği sonucuna ulaşılamamıştır.
78. Açıklanan nedenlerle işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
79. Somut başvuruda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağı kapsamına girebilecek bir muamele tespit edilememiş olması nedeniyle anılan yasağın usul boyutunun ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının maddi yönden İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.