TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SABRİ KAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/8482)
|
|
Karar Tarihi: 29/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Recep ÜNAL
|
Başvurucu
|
:
|
Sabri KAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Fahriye Belgün BABA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kronik kalp rahatsızlığı, şeker ve yüksek tansiyon
hastalıkları nedeniyle hapis cezasının infazına üç ay ara verilmesi sonrasında
sürenin uzatılmasına ilişkin başvurunun tıbbi raporlar arasındaki çelişki
giderilmeden reddedilmesi ve tedavinin aksatılması ile bu konuda yapılan
şikâyet üzerine kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedenleriyle
Anayasa'nın 17. maddesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 29/5/2014 tarihinde Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 26/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/10/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 16/12/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
23/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle Bakanlık
görüşünde sunulan ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla erişilen
bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
1. Başvurucunun
Cezaevinde Tutulma Süreci
8. Başvurucu Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/2/2010 tarihli
ve E.2008/96, K.2010/62 sayılı kararı ile "[d]evletin egemenliği altında bulunan
topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak"
suçundan müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
9. Aynı hükümle tutuklanmasına karar verilen başvurucu 14/4/2010
tarihinde cezaevine girmiştir.
10. Başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı, Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin 21/2/2011 tarihli ve E.2010/16135, K.2011/1038 sayılı kararı ile
onanarak kesinleşmiştir.
11. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/5/2011 tarihli ve
E.2008/96, K.2010/62 sayılı yazısı ile Cumhuriyet Başsavcılığından, kesinleşen
cezanın infazı istenmiştir.
12. Kırıkkale Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda cezasının
infazına devam edildiği 3/6/2013 tarihinde başvurucunun avukatı, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı
olarak müracaatta bulunarak infazın ertelenmesi talebinde bulunmuştur. Anılan
dilekçenin ilgili kısımları şöyledir:
"Kırıkkale Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz
Kurumu'nda hükümlü olarak bulunan ve kalp rahatsızlığı nedeniyle Ankara Numune
Hastanesi'nde tedavi edilmekte olan Sabri Kaya'nın [cezasının] infazının 6411
sayılı [Y]asa ile değiştirilen 5275 sayılı [Y]asa'nın
16/6 maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilmesini saygılarımla vekaleten
talep ederim. ..."
13. Belirtilen talep üzerine Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosunun 11/6/2013 tarihli ve 2013/1156 ilamat sayılı yazısı ile ilgili cezaevi idaresinden
başvurucunun tam teşekküllü bir hastaneye sevkedilerek
muayene ve tetkiklerinin yaptırılması, hasta olup olmadığı, 13/12/2004 tarihli
ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16.
maddesi gereğince infazın ertelenmesinin gerekip gerekmediği, infaza cezaevinde
devam edilmesinin hayati tehlike oluşturup oluşturmadığı, tehlike oluşturuyorsa
infaza ne kadar süre ara verilmesi gerektiği, başvurucunun rahatsızlığının
Anayasa'nın 104. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendindeki "sürekli hastalık, sakatlık ve kocama"
hâli niteliğinde olup olmadığı hususlarında ilgili sağlık kurulundan rapor
alınması istenmiştir.
14. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu
tarafından düzenlenen 2/7/2013 tarihli ve 2013/99952 sayılı rapor ile
başvurucunun cezasının cezaevinde infazının hayati tehlike arz ettiği, infazın
altı ay ertelenmesinin ve durumunun belirtilen süre sonunda yeniden
değerlendirilmesinin uygun olduğu; sürekli hastalık, kocama sakatlık hâli
bulunmadığı, hayatını tek başına idame ettirebileceği yönünde görüş
bildirilmiştir.
15. Başvurucu Adli Tıp Kurumundaki (İstanbul) işlemleri
nedeniyle 9/7/2013 tarihinde Metris 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun
yüksek güvenlikli bölümüne, 30/7/2013 tarihinde ise Ankara 2 No.lu F Tipi
Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Cezaevi) nakli Adalet Bakanlığı
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce uygun
görülmüştür.
16. Belirtilen süreçte Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen
raporun içeriğine dair bilgi edinilememiştir.
17. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28/8/2013 tarihli ve
E.2013/7-8333, K.2013/7-8333 sayılı kararı ile başvurucunun cezasının infazına
üç ay süreyle ara verilmesine karar verilmiştir. Başvurucu aynı tarihte
Cezaevinden salıverilmiştir.
18. Başvurucunun avukatı 8/11/2013 tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığına yazılı olarak müracaatta bulunarak infaza ara verme süresinin
uzatılmasını talep etmiştir.
19. Bunun üzerine başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından 11/11/2013 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine
sevk edilmiştir.
20. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar
Cerrahi Uzmanı tarafından düzenlenen 20/11/2013 tarihli raporda, başvurucunun
cezasının altı ay ertelenmesinin uygun olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
21. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 25/11/2013 tarihli ve
2013/7-8333 sayılı yazısı ile Adli Tıp Kurumundan, yukarıda belirtilen tıbbi raporların
değerlendirilmesi ile infaza cezaevinde devam edilmesinin başvurucu bakımından
hayati tehlike oluşturup oluşturmadığı, tehlike oluşturuyorsa infaza ne kadar
süre ara verilmesi gerektiği, başvurucunun rahatsızlığının Anayasa'nın 104.
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendindeki "sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" hâli niteliğinde olup olmadığı
hususlarında rapor düzenlenmesi istenmiştir.
22. Belirtilen talep üzerine Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas
Kurulunca düzenlenen 16/12/2013 tarihli ve 13246 karar sayılı raporun ilgili
kısımları şöyledir:
"... Sabri Kaya'ya dosyada mevcut tıbbi
evrakına göre; 27.05.13 tarihinde kardiyopulmoner
bypass, valvuloplasti operasyonu uygulandığı,
kurulumuzda yapılan yeni muayenesinde hastalığının kronik dönem muayene
bulgularının tespit edilmediği, fonksiyonel kapasitesinin NYHA II ile uyumlu
olduğu[nun] tespit edildiği ve kişinin rehabilitasyon
sürecini tamamladığı bilinmekle, ha[l]ihazırda;
a- T.C. Anayasası'nın 104/2-b maddesinde belirtilen sürekli hastalık,
sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirilmediği,
b- 5275 sayılı ... Kanun'un 16/6. maddesinde belirtilen ağır hastalık,
sakatlık kapsamında değerlendirilmediği, hayatını yalnız idame ettirebileceği,
c- Tedavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanarak, doktoru ve reviri
bulunan cezaevi şartlarında infazına devam edilebileceği,
d- Hastalıklarının ilerlemesi veya vasfının değişmesi durumunda son
durumunu gösterir sağlık kurulu raporunun gönderilmesi ile yeniden
değerlendirme yapılabileceği oy birliği ile mütalaa olunur."
23. Adli Tıp Kurumunun belirtilen raporu üzerine Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının 30/12/2013 tarihli ve 2013/7-8333 sayılı kararı ile
başvurucunun infaza ara verme süresinin uzatılması talebinin reddine karar
verilmiştir.
24. Başvurucunun avukatı, 10/2/2014 tarihinde Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı vasıtasıyla Adli Tıp Kurumuna müracaatta bulunarak Ankara Numune
Eğitim ve Araştırma Hastanesince başvurucu hakkında düzenlenen raporla arasında
çelişki olduğu gerekçesiyle 3. İhtisas Kurulunun 16/12/2013 tarihli raporuna
itirazda bulunmuştur.
25. Başvurucunun anılan itirazı üzerine 10/4/2014 tarihinde Adli
Tıp Kurumu Başkanlığınca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından başvurucunun bir
eğitim araştırma veya üniversite hastanesinin kardiyoloji merkezine sevkinin
sağlanarak kardiyolojik açıdan son klinik durumunun (ICD endikasyonunun)
değerlendirilmesinin sağlanması istenmiştir. Aynı içeriğe sahip yazı, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca Cezaevine gönderilmiş ve başvurucu aynı gün Ankara
Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sevk edilmiştir.
26. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunun
29/4/2014 tarihli ve 3475 sayılı raporunda başvurucunun sürekli hastalığının
mevcut olduğu, 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi gereğince infazın ertelenmesine
gerek bulunmadığı, infaza reviri olan bir cezaevinde devam edilebileceği
bildirilmiştir. Anılan rapor 5/5/2014 tarihinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığına
gönderilmiştir.
27. Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 5/6/2014 tarihli ve 991
karar sayılı raporu ile başvurucunun 3. İhtisas Kurulu raporuna yönelik itirazı
değerlendirilmiştir. Anılan raporda 3. İhtisas Kurulunun 16/12/2013 tarihli
raporu ile aynı tespit ve değerlendirmelere yer verilerek, başvurucunun tedavi
ve poliklinik kontrolleri sağlanarak doktoru ve reviri bulunan cezaevi
şartlarında cezasının infazına devam edilebileceği bildirilmiştir. Anılan rapor
aynı tarihte ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucuya tebliğ
edilmek üzere Cezaevi Müdürlüğüne gönderilmiştir.
28. Bireysel başvurunun yapıldığı 29/5/2014 tarihi itibarıyla
başvurucunun cezaevinde tutulmaya devam edildiği anlaşılmakta olup daha sonra
herhangi bir nedenle salıverildiğine dair bir bilgi sunulmamıştır.
2. Başvurucunun Şikâyeti
Üzerine Cezaevi Görevlileri Hakkkında Yürütülen Adli
Soruşturma
29. Başvurucu 19/12/2013 tarihli dilekçe ile Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına müracaat ederek Cezaevi görevlileri hakkında şikâyetçi olmuştur.
Dilekçenin ilgili kısımları şöyledir:
"... Yaklaşık 5-6 aydır kalbimden
ameliyat olduğu[m] için sürekli doktor gözetiminde bulunuyorum. Hastalığım ağır
olduğu için bundan üç ay evvel cezam dahi ertelenmiştir. Şu an dahi cezamın bir
daha ertelenmesi için hem adli tıpın ve hem de
savcının kararı var. Anlaşılacağı gibi sağlık durumum hiç iyi [değil]dir. Bunu hem idareye ve hem de cezaevi doktoruna da
ilettim. Ama benim de an[la]makta zorlandığım bir
şekilde 7-8 seferdir sürekli hastane sevkim olduğu söyleniyor ama bir türlü
hastaneye götürülmüyorum. Hep hastane sevkim iptal ediliyor. Durumum bilindiği
halde, hastaneye bir türlü götürülmememe anlam veremiyorum. Benim sevklerimi
iptal eden hangi kurumsa, o kurum hakkında şikayetçiyim. Haklarında soruşturma
açılmasını talep ediyorum.
..."
30. Başvurucunun dilekçesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından 27/12/2013 tarihinde Sincan (Ankara Batı) Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir. Sincan(Ankara Batı) Cumhuriyet
Başsavcılığınca başvurucunun şikâyeti 2/1/2014 tarihinde soruşturma defterine
kaydedilmiş (2014/100) ve ilgili Cumhuriyet savcısına tevzi işlemi 6/1/2014
tarihinde yapılmıştır.
31. Sincan (Ankara Batı) Cumhuriyet Başsavcılığının 7/1/2014
tarihli ve 2014/100 soruşturma sayılı yazısı ile ilgili Cezaevi Müdürlüğünden
başvurucunun sağlık sorunlarına ilişkin müracaatları ve yapılan işlemlere
ilişkin belgeler ile başvurucunun iptal edildiğini iddia ettiği hastane
sevkleri ile ilgili ayrıntılı bilgi ve belgelerin gönderilmesi ve varsa kusuru
olan personelin tespiti ve kimlik bilgilerinin bildirilmesi istenmiştir.
32. Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu
Müdürlüğünün 8/1/2014 tarihli ve 2014/489 sayılı yazısı ile Cumhuriyet
Başsavcılığının yukarıda anılan yazısına cevap verilmiştir. Belirtilen yazının
ilgili kısımları şöyledir:
"Devletin Birli[ğ]ini ve Ülke
Bütünlüğü[nü] Bozma suçundan Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 23/02/2010 tarih
ve 2008/96 esas, 2010/62 karar sayılı ilamı ile MÜEBBET HAPİS cezasına hükümlü
... Sabri KAYA'nın 04-05-06 Aralık 2013 tarihlerinde
Sincan Devlet Hastanesi FTR ve Kardioloji
Polikliniklerine sevkinin Sincan Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığı tarafından
personel ve araç yetersizliği nedeni ile iptal edildiği aynı tarihli
tutanaklardan tespit edilmiş, sonrasında ise hükümlünün 09/12/2013 tarihinde
yine Sincan Devlet Hastanesi FTR ve Kardioloji
Polikliniklerine sevk edildiği ve görevli jandarma personelinin hükümlüyü almak
üzere kurumumuza geldiği ancak hükümlünün sevke ambulans ile götürülme
talebinden dolayı, hükümlünün sağlık dosyasında da bu sevkin ambulans ile
gerçekleştirilmesine dair herhangi bir kayıt bulunmadığından belirtilen tarihte
ring aracı ile sevkin gerçekleştirilemediği ve 11/12/2013 tarihinde kurum
revirinde aile hekimi tarafından görülen hükümlünün ambulans talebini aile
hekimine ilettiği, aile hekiminin de ambulans ile gitmesinin uygun olup
olmayacağına dair hükümlüyü Ankara Ceza İnfaz Kurumları Devlet Hastanesi
Dahiliye Polikliniğine sevk ettiği 13/12/2013 tarihinde ring aracı ile Kampüs
Devlet Hastanesi Dahiliye Pol[i]kliniğine götürülen
hükümlüye Dahiliye Hekimi tarafından'hastanın
ambulans ile sevki zorunludur şeklinde' sevk evrakına not yazıldığı görülmüş,
bu yazıya istinaden 17-18-19-20 aralık 2013 tarihlerinde hükümlünün ambulans
ile Sincan Devlet Hastanesi FTR ve Kardiyoloji Polikliniklerine sevkinin gerçekletirilmesi amacı ile Sincan Cezaevi Jandarma Bölük
Komutanlığı ile gerekli koordinasyonun sağlandığı ancak, hükümlünün Sincan
Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığının personel ve araç (ambulans) yetersizliği
nedeni ile ilgili hastaneye götürülememiş olduğu tespit edilmiştir. Hükümlünün
23/12/2013 tarihinde Sincan Devlet Hastanesi FTR ve Kardiyoloji
Polikliniklerine sevki için yeni randevu alındığı fakat Jandarmanın araç ve
personel yetersizliği nedeni ile sevki gerçekleştiremediği tutanaktan
anlaşılmıştır.
25/12/2013 tarihinde adı geçen hükümlü[nün]
Ceza İnfaz [K]urumları Kampüs Devlet Hastanesi
Kardiyoloji Polikliniği[n]de muayene olduğu ve tetkik istendiği, 27/12/2013
tarihinde yine Ceza İnfaz [K]urumları Kampüs Devlet
Hastanesi FTR polikliniğinde muayene olduğu ve tetkik istendiği, 03/01/2014
tarihinde Ceza İnfaz [K]urumları Kampüs Devlet
Hastanesi FTR polikliniğine tetkik sonuçlarının değerlendirilmesi için
gönderildiği, tetkiklerinin sonucunda tedav...isine
başlandığı, aynı tarihte Ceza İnfaz [K]urumları
Kampüs Devlet Hastanesi kardiyoloji polikliniğinde tetkik sonuçları
değerlendirilerek tedavisinin yapıldığı, 08/01/2014 tarihinde Sincan Devlet
Hastanesi kalp Damar Cerrahi polikliniğinde muayene edildikten sonra tetkik
sonuçlarına istinaden tedavisine başlandığı anlaşılmıştır.
Hükümlünün dilekçesinde şikayete
konu olan hastane sevklerinin gerçekleşmemesiile
ilgili kurumumuz görevli personellerinin herhangi bir kusuru bulunmamakla
birlikte;
Gereği takdirlerinize arz olunur."
33. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı 5/2/2014 tarihli
yazı ile Cezaevi Müdürlüğünden başvurucunun 6/2/2014 tarihinde Cezaevi
Kampüsü'ndeki Cumhuriyet savcısı odasında hazır bulundurulmasını istemiştir.
Başvurucunun Cumhuriyet savcısı tarafından öngörülen tarihte şikâyetçi
sıfatıyla alınan ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
"... [H]astane
sevklerimde sürekli olarak sorun yaşamaktayım. Ben Numune Hastanesinde ameliyat
oldum ve her üç ayda bir kontrol olmam gerekiyor ancak hastaneye sevklerimde
sürekli olarak personel ya da araç yetersizliği gibi sebeplerle sorun
yaşıyorum. Kalp rahatsızlığım olduğu için bazen de ambulans ile sevk edilmem
gerekiyor ama ya araç temin edilemiyor ya da arızalı araçlar sebebiyle
hastaneye gidişlerde sorun yaşıyorum. Dilekçemi de sağlık açısından yaşadığım
bu mağduriyetimin giderilmesi amacıyla yazmıştım. Sevklerimde yaşanan
sorunların kimden kaynaklandığını bilemiyorum ancak bu şekilde tedavimde sorun
yaşamama neden olan kişi ya da kişilerden şikâyetçiyim..."
34. Soruşturma sonucunda Sincan (Ankara Batı) Cumhuriyet
Başsavcılığınca 19/2/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
2014/100 soruşturma ve 2014/3174 sayılı kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Ankara 2 Nolu
F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz [K]urumunda
kalmakta olan müşteki Sabri KAYA'nın 19/12/2013
tarihli dilekçesi ile 7-8 defadır hastane sevklerinin iptal edildiğini ve
mağdur olduğunu beyan ederek şikâyetçi olması üzerine hazırlık soruşturması
evrakı düzenlenmiş ise de;
Cezaevi idaresinin 08/01/2014 tarih ve
2014/489 sayılı yazıları incelendiğinde, müştekinin hastaneye sevklerinin
düzenli olarak yapılmaya çalışılmakla birlikte zaman zaman sevklerde personel
veya ambulans yetersizliği nedeniyle sorunlar yaşanabildiğinin bildirildiği
görülmekle, müştekinin hastane sevklerin zamanında yapılmamasında personele
atfı kabil kasıt ya da ihmalin bulunmadığı anlaşıldığından; müsnet
suçtan kamu adına KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA;
... karar verildi. ..."
35. Başvurucunun anılan karara itirazı üzerine Ankara 9. Ağır
Ceza Mahkemesinin 1/4/2014 tarihli ve 2014/275 Değişik İş sayılı kararı ile
itirazın reddine karar verilmiştir.
36. Bu karar başvurucuya 29/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
37. Başvurucu 29/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. Tutma Koşulları ve
Başvurucuya Sağlanan Tıbbi Yardımlar
38. Bakanlık görüşü ekinde, başvurucunun bulunduğu Cezaevindeki
tutma koşulları ve başvurucuya sağlanan tıbbi yardımlara ilişkin olarak Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 15/12/2014 tarihli ve
2014-2646/193638 sayılı yazısı ilgili dayanak belgelerle birlikte sunulmuş olup
başvurucu tarafından anılan Bakanlık görüşüne karşı herhangi bir beyan veya
itirazda bulunulmamıştır.
39. Anılan yazının ilgili kısımları şöyledir:
"...
1- Başvurucunun yaşam hakkı ihlâline yönelik
şikâyetine ilişkin olarak;
Adı geçenin sağlık dosyasının incelenmesinde,
30/01/2014 ve 06/02/2014 tarihlerinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma
Hastanesi KVC Polikliniğine sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur
Komutanlığı tarafından araç ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin
ertelendiği,
12/02/2014 tarihinde Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesi Kemik dansitoremetri
çekimi için sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı
tarafından araç ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği, söz
konusu dansitoremetri çekiminin 17/03/2014 tarihinde
yaptırıldığı,
19/03/2014 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi
dahiliye polik[lin]iğinde
gerekli tetkik ve tedavisinin yaptırıldığı, yapılan muayene sonucunda
kardiyoloji önerildiği, bunun üzerine 21/03/2014 tarihinde anılan hastanenin
kardiyoloji veFTR polikli[ni]ğinde yapılan muayenesi
sonucunda reçete düzenlenerek, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine
sevk edildiği,
25/03/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde Kardiyoloji polikliniğinde gerekli muayenesinin
yaptırıldığı,
03/04/2014 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi
acil polikliniğinde gerekli muayenesinin yaptırıldığı, yapılan muayenesi
sonucunda reçete düzenlendiği,
04/04/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi kardiyoloji polikliniğine yatış işlemlerinin yapıldığı,
19/04/2014 tarihinde anılan hastaneden taburcu edilerek, reçete düzenlendiği,
28/04/2014 tarihinde yeniden Ankara Numune
Eğitim ve Araştırma HastanesiKardiyoloji
polikliniğine sevk edilerek, muayenesinin yaptırıldığı ve reçete düzenlendiği,
06/05/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniğine sevkinin planlandığı,
ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç ve personel
yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği,
09/05/2014 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi
FTR polikliniğinde gerekli muayenesinin yaptırıldığı, Nöroloji bölümüne sevk
edildiği,
14/05/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniğine sevkinin planlandığı,
ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç ve personel
yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği,
15/05/2014 tarihinde Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesi Nöroloji Polikliniğine
sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç
ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği, 20/05/2014 tarihinde
anılan hastanenin Nöroloji polikliğinde gerekli
tetkik ve muayenesinin yaptırıldığı,
28/05/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Göğüs hastalıkları polikliniğine sevk edildiği, yapılan
muayene ve değerlendirme sonucunda yeniden tedavi düzenlendiği,
30/05/2014, 03/06/2014, 06/06/2014,
11/06/2014, 17/06/2014, 23/06/2014, 27/06/2014, 04/07/2014, 14/07/2014,
22/07/2014, 05/08/2014, 12/08/2014, 22/08/2014 05/09/2014tarihlerinde Dr. Nafiz
Körez Sincan Devlet Hastanesi Nöroloji Polikliniğine
sevkinin planlandığı, ancak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından araç
ve personel yetersizliği sebebiyle sevkinin ertelendiği,
05/06/2014 tarihinde Adlî Tıp Kurumuna sevk
edildiği,
20/06/2014, 05/09/2014, 12/09/2014,
26/09/2014, 01/10/2014, 28/10/2014, 31/10/2014 tarihlerinde Kampüs Devlet
Hastanesine sevk edilerek, gerekli tetkik ve muayenelerinin yaptırıldığı,
16/09/2014 tarihinde Sincan Devlet Hastanesi
Nöroloji ve Göğüs Hastalıkları Polikliniklerine sevk edildiği, yapılan muayene
sonucunda pataloji düşünülmediği,
10/10/2014 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi
Kardiyoloji Polikliniğine sonuç gösterimi için sevk edildiği,
20/10/2014 ve 30/10/2014 tarihlerinde Ankara
Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi KVC Polikliniğine sevk edildiği, gerekli
tetkik ve muayenesinin yaptırıldığı,
03/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz
Kurumları Kampüs Devlet Hastanesine kan tahlili ve röntgen için sevk edilmek
istendiği fakat hükümlünün hastaneye gitmek istemediği, buna ilişkin de dilekçe
vermediği,
04/11/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Kardiyolojive KVC polikliniği[ne]
sevk edildiği, yapılan EKO değerlendirmesi sonucunda ameliyat uygun
görülmediği, medikal tedavi takip kararı alındığı,
05/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz
Kurumları Kampüs Devlet Hastanesine sevk edildiği, gerekli tetkik ve
muayenesinin yapıldığı, ayrıca anılan hastanenin İntaniye Polikliniğinde
yapılan muayenesi sonucunda Enfeksiyoz patoloji
tespit edilmediği,
07/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz
Kurumları Kampüs Devlet Hastanesine Kardiyoloji polikliniğine sevk edildiği ve
yapılan muayenesi sonucunda ilaç tedavisi önerildiği,
14/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz
Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi Kardiyoloji polikliniğine sevk edildiği,
17/11/2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi KVC polikliniğine sevk edildiği ve yapılan muayenesi
sonucunda ilaç tedavisi önerildiği,
21/11/2014 tarihinde Ankara Ceza İnfaz
Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sevk edildiği,
yapılan muayenesi sonucunda ilaç tedavisi önerildiği vebir
ay sonrasına kontrol istendiği,
Yukarıda belirtildiği üzere, başvurucunun
rahatsız olduğunu belirttiği tüm durumlarda gerekli müdahalenin yapıldığı,
hastane sevkleriyle ilgili olarak Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı ile
yapılan yazışmaların zamanında yapılarak faks veya telefonla da bilgi
verildiği, tedavi aşamalarının kurum tarafından titizlikle takip edildiği,
Hastane günü geldiğinde sevke gitmeyen veya
jandarmanın araç ve personel yetersizliği sebebiyle ertelendiğidurumlarda
en yakın tarihe hastanelerden tekrar randevu alınarak sevki gerçekleştirilmesi
istenilen hükümlü ve tutukluların listesinin bir gün öncesindenCezaevi
Jandarma Tabur Komutanlığına bildirildiği,
2- Başvurucunun mevcut rahatsızlığı da göz
önünde bulundurularak ceza infaz kurumunda yaşam koşulları ile ilgili olarak;
Adı geçenin kronik kalp yetmezliği ve hiper tansiyon hastası olduğu, 3 kişilik odalarda diğer
hükümlü ve tutuklularla barındırıldığı, 2014 Ocak ayından bu yana her ay
haftada iki gün birer saat spor, hafta da bir gün 3 saat sohbet faaliyetlerine
katıldığı, düzenli olarak kütüphane hizmetlerinden yararlandırıldığı,
Öte yandan, anılan ceza infaz kurumu revirinde
24 saat sağlık hizmeti veren sağlık personeli bulunmakta olup, kronik
rahatsızlığıyla ilgili durumlarda 112 Acil servise haber verilerek 30 yatak
kapasiteli Kampüs Devlet Hastanesine sevkinin sağlandığı, kurumda Pazartesi ve
Çarşamba günleri aile hekimi tarafından hükümlü ve tutuklulara sağlık hizmeti
verildiği, Salı ve Perşembe günleri ise diş hekimi tarafından sağlık hizmetleri
verildiği, kurum doktorları tarafından reçete edilen ve hükümlü ve tutuklular
tarafından talep edilen ilaçların eczane aracılığıyla temin edildiği ve ertesi
gün teslim edildiği, başvuranın kendi talebi doğrultusunda kronik rahatsızlığı
sebebiyle kullandığı ilaçların öncelikli olarak temin edildiği,
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
KVC Polikliniği tarafındankontrol ve muayenelerinin
belirli aralıklarla takip edildiği,
3- Adlî Tıp Kurumu 3. Adlî Tıp İhtisas
Kurulu'nun 16 Aralık 2013 tarihli raporunda belirtildiği üzere 'doktoru ve
reviri bulunan' bir ceza infaz kurumunda tutulup tutulmadığı, hususu ile ilgili
olarak,
Kurumda revir birimi bulunduğu, sağlık
hizmetlerini yerine getirmek üzere 4 adet kadrolu sağlık personeli ve Sağlık
Bakanlığı tarafından görevlendirilen aile hekimi bulunduğu, aile hekiminin ise
Pazartesi ve Çarşamba günleri sağlık hizmeti verdiği,
4- Başvurucunun sağlık şikâyetleri üzerine, ne
kadar süre içerisinde harekete geçildiği ve şikâyetin giderilmesi için hangi
önlemlerin alındığı, hususlarına ilişkin olarak;
Hastane sevkleriyle ilgili olarak ceza infaz
kurumu jandarma tabur komutanlığı tarafından ertelenen sevkler hastane
tarafından hangi bir randevu tarihi belirtilmiş ise o tarihe, belirtilmediği
takdirde sevk yoğunluğu ve acil bekleyen sevkler göz önünde bulundurularak en
kısa sürede tekrar planlandığı, başvuranın rahatsız olduğunu belirttiği
durumlarda kurum revirinde görevli sağlık personeli tarafından müdahale
edildiği, ölçüm ve takiplerinin yapıldığı, gerek görüldüğü ve özellikle kronik
rahatsızlığıyla ilgili bir şikâyeti bulunduğu durumda derhal 112 acil ambulans
çağrılarak Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesine sevk edildiği,
hastane tarafından gerek görülmesi halinde bir üst sağlık kuruluşuna sevki[nin] ambulans ile gerçekleştirildiği, Kampüs Devlet
Hastanesi dışındaki hastanelere olan sevkleri[nin]
doktor raporuna istinaden ambulans ile gerçekleştirilebildiği,
Yukarıda izah edildiği üzere hükümlünün
rahatsız olduğunu belirttiği tüm durumlarda gerekli müdahalenin yapıldığı,
hastane sevkleri ile ilgili gecikmeksizin sevk yazışmalarının Cezaevi Jandarma
Tabur Komutanlığıyla yapıldığı, kurum revir sağlık personeli ve aile hekimi
tarafından herhangi bir ihmalin bulunmadığı anlaşılmış olup, şahsın
tedavilerine ilişkin tüm belgeler ve sağlık raporları Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının 05/12/2014 tarihli ve B.M.2014/41539 sayılı yazısı ekinde
alınmakla ekte gönderilmiştir.
..."
C. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
40. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün
muayene ve tedavisi" kenar başlıklı 78. maddesi şöyledir:
“(1) Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi,
hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından
yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları,
sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.
(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin
tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.
(3) Rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde
tıbbî deney yapılamaz."
41. 5275 sayılı Kanun'un "Hastaneye
sevk" kenar
başlıklı 80. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlünün sağlık nedeniyle
hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir
raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir."
42. 5275 sayılı Kanun'un "İnfazı
engelleyecek hastalık hâli" kenar
başlıklı 81. maddesi şöyledir:
"(1) Kurum hekimi veya görevli hekim
tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine
getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine
bildirilir.”
2. Uluslararası Hukuk
43. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin (8/4/1998 tarihli
oturumda kabul edilmiş olan) Üye Devletlere Cezaevinde Tıbbi Bakımın Ahlaki ve
Kurumsal Yönleri ile İlgili R (98) 7 sayılı Tavsiye Kararı'nın ilgili kısımları
şöyledir:
"R (98) 7 SAYILI TAVSİYE KARARINA EK
I. Cezaevinde Tıbbi Bakımın Ana Özellikleri
A. Bir Doktora Müracaat
1. Mahkûmlar cezaevine girdiklerinde ve orada
bulundukları süre içerisinde herhangi bir yersiz gecikme olmaksızın ve
tutukluluk rejimlerine bakılmaksızın, gerekirse sağlık durumları itibarıyla her
zaman bir doktora veya tam mesleki tecrübeye sahip olan bir hemşireye müracaat
etme imkânına sahip olmalıdır. Bütün tutuklular cezaevine alınmalarında uygun
olan bütün tıbbi uygulamalardan yararlandırılmalıdır. Akli dengesizliğin,
cezaevine psikolojik adaptasyonun, uyuşturucu kullanımından kaynaklanan zararlı
belirtilerin, hap ve alkol bağımlılığının ve bulaşıcı ve kronik durumların üzerinde
özel bir önemle durulmalıdır.
2. Mahpusların sağlık
gereksinimlerini karşılayabilmek için, mahpusların sayılarına, sirkülasyonuna
ve ortalama sağlık durumlarına dayalı olarak, büyük ceza infaz kurumlarında
devamlı surette doktorlar ve tecrübeli hemşireler bulundurulmalıdır.
3. Bir cezaevi sağlık
bakım ünitesi en azından açık tedavi ve dış hasta konsültasyonlarını
yapabilecek imkanlara sahip olmalıdır. Şayet, mahkûmun sağlık durumu cezaevinde
garanti altına alınamayacak bir tedaviyi gerektiriyorsa, cezaevi dışında
bulunan sağlık kuruluşlarında ve her türlü güvenlik ortamında tedavinin yerine
getirilmesi için mümkün olan her şey yapılmalıdır.
4. Mahpuslar gündüz ve
gecenin her anında gerekli olduğunda bir doktora görünebilmelidir. Cezaevi
binası ve eklentilerinde ilk yardımda bulunabilecek bir görevli her zaman hazır
bulundurulacaktır. Ciddi acil durumlarda doktor, hemşire, personelinin bir
üyesi ve cezaevi idaresi haberdar edilmelidir; gözetim personelinin aktif
katılımı ve işlemde bulunması esastır.
...
9. Gerektiğinde, mahpus
hastaneye götürülürken kendine doktor veya hemşire personelince refakat
edilmelidir.
..."
44. Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza
veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) tarafından kabul edilen standartların
(CPT Standartları) ilgili kısımları şöyledir:
"...
Cezaevlerinde sağlık hizmetleri
3. Genel Rapor’dan
Alıntı [CPT/Inf (93) 12]
30. Özgürlüklerinden mahrum bırakılmış
kişilere sunulan sağlık bakım hizmetleri doğrudan CPT'nin
görev alanı ile ilgilidir. [Dipnot: Aynı zamanda bkz. 8 Nisan 1998'de Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen cezaevinde sağlık
hizmetlerinin etik ve organizasyonel yönlerine ilişkin
R (98) 7 No'lu Tavsiye.] Yetersiz sağlık hizmetleri,
"insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele" teriminin kapsamına giren
koşulların hızla ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca belli bir cezaevinde
sunulan sağlık hizmetleri, hem o cezaevinde hem de
diğer yerlerde (özellikle emniyet birimlerinde) kötü muamelenin önlenmesinde
önemli rol oynayabilir. Bunun da ötesinde, söz konusu hizmetler, sunuldukları
tesisteki genel yaşama koşulları üzerinde olumlu etkide bulunabilir.
31. Aşağıdaki paragraflarda, cezaevlerinde
sağlık hizmetlerini incelerken CPT heyetleri tarafından dikkate alınan bazı
konular ele alınmaktadır. Ancak, CPT herşeyden önce,
bugüne kadar Komite tarafından ziyaret edilen ülkelerin tamamında olmasa da
birçoğunda zaten kabul edilen, tutukluların toplumda yaşayan insanlarla aynı
düzeyde tıbbi bakım hakkına sahip olduğu yönündeki genel ilkeye verdiği öneme
işaret etmek istemektedir. Bu ilke bireyin temel hakları arasında yer
almaktadır.
32. Cezaevi sağlık bakım hizmetlerine yaptığı
ziyaretlerde CPT'yi yönlendiren konular, aşağıdaki
başlıklar altında ele alınabilir:
a. Doktora erişim
b. Bakımda eşitlik
c. Hastanın onayı ve gizlilik
d. Önleyici sağlık hizmetleri
e. İnsani yardım
f. Mesleki bağımsızlık
g. Mesleki yetkinlik
a. Doktora erişim
33. Cezaevine girerken, bütün tutuklular
gecikme olmaksızın cezaevinin sağlık hizmetlerinde görev yapan bir kişi
tarafından görülmelidir. CPT bugüne kadarki raporlarında yeni gelen her hükümlü
ile görüşülmesini ve gerekli ise girişinden sonra mümkün olan en kısa süre içinde
bir tıp doktoru tarafından fiziksel muayenesinin yapılmasını tavsiye etmiştir.
Bazı ülkelerde, girişteki tıbbi taramanın doktora bağlı tam yetkin bir hemşire
tarafından yapıldığı da eklenmelidir. Bu ikinci yaklaşım, mevcut kaynakların
daha etkin kullanımını sağlayabilir. [Dipnot: Bu gereklilik daha sonra şu
şekilde yeniden yazılmıştır: her yeni gelen hükümlü girişinden sonra mümkün
olan en kısa zamanda bir tıp doktoru tarafından görüşmeye alınacak ve fiziki
muayenesi yapılacaktır; özellikle tutukevleri söz konusu olduğunda istisnai
durumlar dışında,bu
görüşme/muayene giriş gününde yapılmalıdır. Girişteki bu tıbbi tarama bir
doktora bağlı tam yetkin bir hemşire tarafından da yapılabilir.]
Cezaevine gelişlerinde hükümlülere, sağlık
bakım hizmetinin varlığı ve işleyişi hakkında bilgi veren ve hijyenle ilgili
temel önlemleri hatırlatan bir kitapçık veya broşür verilmesi de faydalı
olacaktır.
34. Tutukluların gözetim altında bulundukları
süre boyunca, tutukluluk sürelerinden bağımsız olarak her zaman bir doktora
erişimlerinin bulunması gereklidir (özellikle tek başına hücre hapsinde tutulan
tutuklular için doktora erişim konusunda bkz. CPT 2. Genel Raporu CPT/Inf (92) 3'ün 56. paragrafı). Sağlık hizmetleri, doktora
danışma talepleri gereksiz gecikme olmadan karşılanacak şekilde
düzenlenmelidir.
Tutuklular sağlık bakım hizmetine gizlilik
ilkesi dahilinde, örneğin kapalı bir zarfta bir not yoluyla ulaşabilmelidir.
Ayrıca cezaevi yetkilileri doktorla görüşme taleplerini kendine göre eleme
yoluna gitmemelidir.
35. Bir cezaevinin sağlık hizmetleri en
azından düzenli ayakta konsültasyon ve acil durumlarda tedavi sunabilmelidir
(tabii ki, bunların dışında genellikle yataklı hastane tipi bir birim de
olabilir). Her tutukluya yetkin bir diş hekimi de hizmet sunmalıdır. Bunun
dışında, cezaevi doktorları uzmanların hizmetlerinden yararlanabilmelidir.
Acil durum tedavisine gelince, her zaman bir
doktor nöbette olmalıdır. Ayrıca ilk yardım sunabilecek yetkinliğine, tercihan
da hemşirelik niteliklerine sahip bir kişinin her zaman cezaevi sınırları
içinde bulunması gereklidir.
Ayakta tedavi, uygun olan hâllerde sağlık
bakım personeli gözetiminde yapılmalıdır. Bir çok
durumda, devam eden bakımın tutuklunun inisiyatifine bırakılması yeterli
değildir.
36. Sivil hastane ya da cezaevi hastanesinde,
tam teçhizatlı bir hastane hizmetinin de doğrudan desteği sağlanmalıdır.
Sivil hastanenin kullanılması halinde,
güvenlik düzenlemeleri konusu ortaya çıkacaktır. CPT bu bağlamda, tedavi almak
üzere hastaneye gönderilen tutukluların gözetim nedenleriyle hastane
yataklarına ya da diğer eşyalara fiziksel olarak bağlanmamaları gerektiğini
vurgulamak ister. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka
yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin
oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.
37. Tutukluların hastaneye yatırılması ya da
bir uzman tarafından hastanede muayene edilmesi gerektiğinde, hasta sağlık
durumunun gerektirdiği aciliyette sevk
edilmelidir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
45. Mahkemenin 29/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
46. Başvurucu, kronik kalp rahatsızlığı, şeker ve yüksek
tansiyon hastalıkları nedeniyle hapis cezasının infazına üç ay ara verildiğini,
bu sürenin uzatılması için yapılan başvurunun tıbbi raporlar arasındaki çelişki
giderilmeden reddedildiğini, anılan çelişkinin Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu
tarafından giderilmesi için yaptığı başvurunun sonuçlanmadığını, hâlen
cezaevinde bulunduğunu ve hastaneye sevkleri yapılmayarak tedavisinin
aksatıldığını, Cezaevi idaresinin bu durumu kabul ettiğini, devletin sağlığını
ve yaşamını koruma yükümlülüğü altında olduğunu, bu kapsamındaki şikâyeti
üzerine soruşturmanın geç yapıldığını, yeterli bilgi ve belgelerin
toplanmadığını, hastane sevklerinin kaç kez iptal edildiğini, bu iptallerin
sonuçları ve Cezaevi idaresinin anılan aksaklıkların giderilmesi için herhangi
bir girişimde bulunup bulunmadığının araştırılmadığını, (başvurucunun)
soruşturmanın hiçbir aşamasında dinlenmediğini ve kovuşturmaya yer olmadığına
karar verildiğini, anılan soruşturmanın etkili yürütülmediğini, bu nedenlerle
yaşam hakkının ihlal edildiğini, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı
itiraz merciinin dosya üzerinde inceleme yaparak karar verdiğini, kendisini
ayrıca dinlemediğini, ret kararının soyut gerekçelere dayalı olduğunu, bu
nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; infazın
durdurulmasına, yeniden soruşturma açılmasına ve tazminata hükmedilmesi
taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, infaza ara verme süresinin
uzatılması talebinin reddi ile bağlantılı olarak hastane sevklerinin
aksatıldığı ve bununla ilgili şikâyeti üzerine etkili soruşturma
yürütülmediğine ilişkin iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında incelenmesi gerekir. Başvurucunun adil yargılanma hakkı ile
ilişkilendirdiği, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı itiraz
merciinin dosya üzerinden karar verdiği, kendisinin bu süreçte dinlenmediği,
ret kararının soyut gerekçelere dayalı olduğu iddialarının ise ancak
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi
mümkündür (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §§
23 vd.).
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
48. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
49. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkına sahip olduğu, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır.
Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin
“insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm
altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
50. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 81).
51. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete kişilerin işkence ve
eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu
muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa dahi- maruz bırakılmalarını
engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Dolayısıyla yetkililerin
bildikleri ya da bilmeleri gerektiği bir kötü muamele tehlikesinin
gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirleri almamaları durumunda devletin,
17. maddenin 3'üncü fıkrası anlamında sorumluluğu ortaya çıkabilir. (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).
52. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında
hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum
bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal,
B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak
ve hürriyetlere sahiptirler. Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz
sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde
güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması
durumunda sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550,
19/11/2014, § 35).
53. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya
muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara
yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus, 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" başlıklı 2.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza
ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve
onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine Kanun'un 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı
hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve
manevî koşullar altında çektirilir." şeklinde düzenleme ile
açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla tutuklamaya veya hapis cezasına
mahkûmiyete ilişkin bir kararın yerine getirilmesi için sağlanacak şartlar,
insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, § 36).
54. Cezaevlerinde tutulan kişilerin maruz kaldığı maddi
koşulların, Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında incelenebilmesi için asgari bir
eşiğe ulaşmış olması gerekir. Belirtilen asgari eşiğe ilişkin değerlendirme;
tutma koşulları ile ilgili tüm veriler, özellikle de muamelenin süresi,
fiziksel ya da ruhsal etkileri ve bazen de mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık
durumu dikkate alınarak yapılmalıdır (K. A.
[GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, § 93; Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673,
21/1/2015, § 60).
55. Diğer yandan devletin, Anayasa'nın 19. maddesine dayanılarak
özgürlüğünden yoksun bırakılmakta olan kişilere Anayasa'nın 17. maddesinin
birinci ve üçüncü fıkraları gereğince tıbbi yardım sağlama yükümlülüğü
bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün gerektiği gibi yerine getirilmemesi -her bir
somut olayın kendine has koşulları çerçevesinde- anılan Anayasa maddesinin
ilgili fıkralarının ihlali sonucunu doğurabilir.
56. Bu kapsamdaki ihlal iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin
birinci ve üçüncü fıkraları kapsamında incelenebilmesi için, tıbbi yardımın
ihmal edilmesi veya gecikmesinin ilgili kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü
bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun süreli bir acı
çekmesine sebebiyet vermiş olması gerekir. Belirtilen hâller dışında kişinin
tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya
aşağılanma hissinin olayın kendine has koşulları çerçevesinde "insan
haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşacak ciddiyette olması
hâlinde de ihlal iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında incelenmesi mümkündür.
57. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fırkasında yer verilen
"işkence", "eziyet" ve "insan haysiyeti ile
bağdaşmayan muamele" kavramları, kişi üzerindeki etkilerinin ağırlık
düzeyi gözetilerek derecelendirilmiştir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 84). Belirtilen Anayasa hükmüne ile paralel
olarak Sözleşme'nin 3. maddesinde de "işkence", "insanlık dışı
muamele" ve "aşağılayıcı muamele" kavramlarına yer verilmiştir.
58. Bir muamelenin “insanlık dışı” olarak nitelendirilebilmesi
için bunun tasarlanarak uygulanmış olmasının yanında bedensel yaralanma ya da
fiziksel veya ruhsal acıya sebebiyet vermesi diğer taraftan bir muamelenin
“aşağılayıcı” olarak nitelendirilebilmesi için mağdurlarını rencide edecek ve
küçültecek ölçüde onlara korku, endişe, aşağılanma gibi duyguları hissettirmesi
gerekir (K. A., § 94; Rıda Boudraa, § 61).
59. Anayasa’nın 17. maddesi, cezaevinde tutulan bir hükümlü veya
tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde
olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki
davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan
kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma
sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde
mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence
altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır
koşulların sağlanması için gereklidir (Turan
Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir
kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).
60. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM),
Sözleşme'nin -her ne kadar tedavisi imkânsız bir hastalığa yakalanılmış olsa
da- sağlık nedenleriyle tutulu bulunan bir kişinin serbest bırakılması “genel
yükümlülüğünü” üye devletlere yüklemediğini, bununla birlikte çok istisnai ve
ciddi koşullarda, iyi bir ceza adaletinin gerçekleştirilmesi adına insani
nitelikli birtakım tedbirlerin alınmasının gerekli olduğu durumların ortaya
çıkmasının mümkün olduğunu kabul etmektedir. AİHM'e
göre kişilerin klinik tablosu özgürlükten yoksun bırakılmayı gerektiren infaz
şekillerinde dikkate alınması gereken unsurlardan birini oluşturmaktadır. Bu
husus özellikle ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli
şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hâle gelmiş kişilerin tutulmaları ile
ilgili durumlarda geçerlidir (Gülay
Çetin/Türkiye, B. No: 44084/10, 5/3/2013, § 102).
61. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan
onuruna uygun tutukluluk koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan
tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi sıkıntıya ya da tutukluluğa bağlı
kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması
gerektiğini kabul etmek gerekir (Fatih
Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa'nın
tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir
"genel zorunluluk" getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan
fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu
tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski
bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Fatih
Hilmioğlu, § 66).
62. Özgürlüğünden yoksun bırakılmakta olan kişilerin hasta
olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi
yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği
gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü
bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun süreli bir acı
çekmesine sebebiyet verilmiş olması veya belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla
birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres,
huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları
çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak
ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal
edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden
yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
63. Başvurucu, kronik kalp rahatsızlığı, şeker ve yüksek
tansiyon hastalıkları nedeniyle hapis cezasının infazına üç ay ara verildiğini,
bu sürenin uzatılması için yapılan başvurunun tıbbi raporlar arasındaki çelişki
giderilmeden reddedildiğini, anılan çelişkinin Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu
tarafından giderilmesi için yaptığı başvurunun sonuçlanmadığını ileri sürmektedir.
64. Başvurucunun belirtilen iddialarına karşı Bakanlık
görüşünde, infaza ara verme süreci ile ilgili bilgiler verilmiş ve başvurucunun
sonuçlandırılmadığını iddia ettiği Adli Tıp Genel Kuruluna yaptığı başvurunun
bireysel başvurudan yaklaşık olarak bir hafta sonra sonuçlandırıldığı
bildirilmiş ve anılan Kurulun ilgili raporu görüş yazısı ekinde sunulmuştur.
65. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
66. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28/8/2013 tarihli kararı
ile 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi gereğince başvurucunun cezasının infazına
üç ay süreyle ara verilmesine karar verilmiştir. Başvurucunun avukatı 8/11/2013
tarihinde, anılan ara verme süresinin uzatılmasını talep etmiştir. Bu kapsamda
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahi Uzmanı
tarafından düzenlenen 20/11/2013 tarihli raporda, başvurucunun cezasının altı
ay ertelenmesinin uygun olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Ancak nihai olarak
Adli Tıp Kurumu tarafından, "(t)edavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanarak, doktoru ve
reviri bulunan cezaevi şartlarından infazına devam edilebileceği" yönünde
görüş bildirildiğinden başvurucunun infaza ara verme süresinin uzatılması
talebinin reddine karar verilmiştir. Başvurucunun avukatı, Ankara Numune Eğitim
ve Araştırma Hastanesince başvurucu hakkında düzenlenen raporla arasında
çelişki olduğu gerekçesiyle anılan Adli Tıp Kurumu raporuna itirazda
bulunmuştur. İtiraz sürecinde başvurucunun yeniden muayene ve tetkiklerini
yapan Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunun 29/4/2014
tarihli raporunda 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi gereğince infazın
ertelenmesine gerek bulunmadığı, infaza reviri olan bir cezaevinde devam
edilebileceği bildirilmiştir. Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 5/6/2014 tarihli
ve 991 karar sayılı raporu ile başvurucunun 3. İhtisas Kurulu raporuna yönelik
itirazı değerlendirilerek başvurucunun tedavi ve poliklinik kontrolleri
sağlanarak doktoru ve reviri bulunan cezaevi şartlarında cezasının infazına
devam edilebileceği bildirilmiştir.
67. Görüldüğü üzere tek hekim tarafından düzenlenen 20/11/2013
tarihli rapor dışında başvurucunun hapis cezasının infazına ara verilmesinin
zorunlu olduğuna dair herhangi bir tıbbi mütalaa mevcut değildir. Sunulan tıbbi
raporlarda başvurucunun tedavi ve poliklinik kontrollerinin yapılabileceği,
doktoru ve reviri bulunan bir cezaevinde cezanın infazına devam edilebileceği
ortak görüşü hâkimdir.
68. Nitekim başvurucunun tedavisinin aksatıldığı iddiası dışında
Cezaevindeki tutma koşullarının ve doktor veya revir imkanlarının yetersiz
olduğuna yönelik bir iddiası da bulunmamaktadır.
69. Buna rağmen Bakanlık görüşü ve eklerinde başvurucunun
Cezaevinde tutulduğu koşullar hakkında bilgi verilmiştir. Buna göre başvurucu,
üç kişilik odalarda diğer hükümlü ve tutuklularla birlikte barındırılmakta olup
2014 yılı Ocak ayından bu yana her ay haftada iki gün
birer saat spor, haftada bir gün üç saat sohbet faaliyetlerine katılmaktadır.
Başvurucu ayrıca düzenli olarak kütüphane hizmetlerinden yararlandırılmaktadır.
70. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmadığı için
anılan bilgilere yönelik bir itirazı da söz konusu olmamıştır.
71. Buna karşılık başvurucu, hâlen (başvuru tarihi itibarıyla)
cezaevinde bulunduğunu ve hastaneye sevki yapılmayarak tedavisinin
aksatıldığını, Cezaevi idaresinin bu durumu kabul ettiğini, devletin sağlığını
ve yaşamını koruma yükümlülüğünü ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
72. Bu çerçevede Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki
yasağın maddi boyutunun ihlali iddiası bakımından incelenmesi gereken sorun,
başvurucuya sağlanması gereken tıbbi yardımın aksatılıp aksatılmadığı;
aksatılmış ise bunun neticesinde ortaya çıkan sonucun başvurucunun anayasal
haklarını ihlal edip etmediğidir.
73. Bakanlık görüşü ve eklerinde, başvurucuya sağlanan tıbbi
yardımlar hakkında da bilgiler verilmiştir. Buna göre Cezaevine ait revirde
yirmi dört saat sağlık hizmeti veren sağlık personeli bulunmakta olup
başvurucunun kronik rahatsızlığıyla ilgili durumlarda 112 Acil Servise haber verilerek
otuz yatak kapasiteli Kampüs Devlet Hastanesine sevki sağlanmaktadır. Bakanlık
görüşüne göre pazartesi ve çarşamba günleri aile hekimi, perşembe günleri ise
diş hekimi tarafından hükümlü ve tutuklulara sağlık hizmeti verilmektedir.
Kurum doktorları tarafından reçete edilen ve hükümlü ve tutuklular tarafından
talep edilen ilaçlar eczane aracılığıyla temin edilerek ertesi gün teslim
edilmektedir. Başvurucunun kendi talebi doğrultusunda kronik rahatsızlığı
sebebiyle kullandığı ilaçlar öncelikli olarak temin edilmektedir. Yine Bakanlık
görüşüne göre Ankara Numune Egitim ve Arastırma Hastanesi KVC (Kalp ve Damar Cerrahisi)
Polikliniği tarafından başvurucunun kontrol ve muayeneleri belirli aralıklarla
takip edilmektedir.
74. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün
Bakanlık görüş yazısı ekinde sunulan yazısında, başvurucunun hastaneye
sevklerine ilişkin safahat bilgileri hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir
(bkz. §§ 38, 39). Bu bilgilere göre başvurucunun 19/3/2014, 21/3/2014,
3/4/2014, 9/5/2014, 20/6/2014, 5/9/2014, 12/9/2014, 26/9/2014, 1/10/2014,
10/10/2014, 28/10/2014, 31/10/2014, 3/11/2014, 5/11/2014, 7/11/2014, 14/11/2014
ve 21/11/2014 tarihlerinde Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet
Hastanesinin muhtelif polikliniklerine sevklerinin gerçekleştirildiği ve
başvurucuya gerekli tıbbi yardımların sağlandığı anlaşılmaktadır. Bunun
haricinde başvurucunun 25/3/2014, 28/4/2014, 28/5/2014, 20/10/2014, 30/10/2014,
4/11/2014 ve 17/11/2014 tarihlerinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma
Hastanesinin KVC başta olmak üzere muhtelif polikliniklerine sevklerinin
gerçekleştirildiği ve başvurucuya gerekli tıbbi yardımların sağlandığı, aynı
Hastanede 4/4/2014 ila 19/4/2014 tarihlerinde yatılı tedavi gördüğü; 17/3/2014,
20/5/2014 ve 16/9/2014 tarihlerinde ise Dr. Nafiz Körez
Sincan Devlet Hastanesine (Nöroloji ve Göğüs Hastalıkları Poliklinikleri)
sevklerinin gerçekleştirildiği ve başvurucuya gerekli tıbbi yardımların
sağlandığı anlaşılmaktadır.
75. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmadığı için
anılan bilgilere yönelik bir itirazı da söz konusu olmamıştır. Ayrıca
başvurucu, ertelenen hastane sevklerinin niteliği konusunda bilgi sunmamıştır.
Bir başka ifadeyle gerçekleşen müteakip sevklerin ertelenen sevklerle oluşan
tıbbi yardım eksikliğini telafi edebilecek nitelikte olup olmadığı
anlaşılamamaktadır.
76. Görüldüğü üzere muhtelif tarihlerde hastane sevkleri
ertelenmekle birlikte gerçekleşmiş olan sevklerin sıklık düzeyi dikkate
alındığında, sağlanan tıbbi yardım standardının, başvurucunun yaşamı veya vücut
bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun
süreli bir acı çekmesine sebebiyet verecek veya psikolojik etkileri itibarıyla
olayın kendine has koşulları çerçevesinde insan haysiyeti ile bağdaşmayan
muamele oluşturacak nitelikte olduğu sonucuna ulaşılamamıştır.
77. Belirtilen hususlar çerçevesinde başvurucunun hapis
cezasının infazına ara verilmemesinin ve başvurucuya sağlanan tıbbi yardım
standardının işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele
yasağını ihlal ettiği sonucuna ulaşılamamıştır.
78. Açıklanan nedenlerle işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile
bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
79. Somut başvuruda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan
muamele yasağı kapsamına girebilecek bir muamele tespit edilememiş olması
nedeniyle anılan yasağın usul boyutunun ayrıca incelenmesine gerek
görülmemiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının
maddi yönden İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.