TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CANAN TOSUN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/8891)
|
|
Karar Tarihi: 10/5/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Canan TOSUN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hakkı
GÖZMEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, davanın düşmesini sağlayabilecek nitelikteki bir
iddiaya ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6.Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun telefon görüşmesinde hakaret ettiği iddiasıyla
2013 yılında hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.
9. Başvurucu hakkında, hakaret suçundan (kapatılan) İzmir 18.
Sulh Ceza Mahkemesine (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.
10. Başvurucu yargılama sırasındaki savunmasında, hakaret
suçunun şikâyete bağlı bir suç olduğunu ve suç tarihinin 2011 yılı olması
nedeniyle şikâyetin süresinde yapılmadığını beyan etmiştir.
11. İddianemeye konu telefon
görüşmesinin 2011 yılında gerçekleştirildiğine ilişkin katılan ve tanık
beyanları da bulunmaktadır. Katılanın 30/1/2014 tarihli ilk celsedeki
beyanlarının ilgili kısmı şöyledir:
"2011 yılıydı sanırım gün ve ay olarak
hatırlamıyorum, (...), telefonu ben aldım, (...), "orospu, kötü kadın,
(...)" şeklinde konuşmaya başladı."
12. Mahkemenin 7/5/2014 tarihli ve E.2013/1011, K.2014/465
sayılı kararıyla başvurucunun hakaret suçundan 1.800 TL adli para cezasıyla
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13.Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkememizce yapılan açık yargılama
sonucunda, sanığın savunması, katılanın anlatımı, tanıkların beyanları, olayın
oluş şekli, mevcut delil durumu ve tüm dosya kapsamından, (...) sanığın
katılana telefonda hakaret etmek suretiyle üzerine atılı TCK'nun
125/1 maddesi kapsamındaki atılı suçu gerçekleştirdiği kanaatine varılarak,
sanığın hakkında seçimlik ceza olarak adli para cezası tayin olunmuş, sanığa
verilen cezada sanığın sabıkasız olmasına karşın, dosyaya yansıyan kişliği nazara alınarak TCK'nun
62.maddesi ile CMK'nun 231.madde hükümleri
uygulanmayarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur."
14. Başvurucu 4/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 73.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette
bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz."
16. Aynı Kanun'un 125. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını
rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek
suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki
yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 10/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, 2011 yılında gerçekleşen bir telefon görüşmesinde
katılana hakaret ettiği iddiasıyla 2013 yılında hakkında suç duyurusunda
bulunulduğunu ve kamu davası açıldığını, hakaret suçunun şikâyete bağlı bir suç
olduğunu ve suç tarihinin 2011 yılı olması nedeniyle şikâyetin süresinde
yapılmadığını yargılama sırasında ısrarla dile getirdiğini, ancak yargılama
sonucunda mahkûmiyetine karar verildiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
19. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, karar sonucunu etkileyecek esaslı
bir iddianın gerekçeli kararda karşılanmamasına ilişkin olduğundan başvurucunun
iddialarının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
22. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı
güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir.
23. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı
da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır.
24. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
25. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
26 Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği,
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
27. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya
yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız
bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
b. Genel İlkelerin Somut
Olaya Uygulanması
28. Başvurucu; aşamalarda ısrarla davaya konu soruşturulması ve
kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçundan altı ay içinde şikâyette
bulunulması gerektiğini, suç tarihinin 2011 yılı olması nedeniyle 2013
yılındaki şikâyetin süresinde yapılmadığını ifade ederek savunmasını yapmıştır.
İddianameye konu telefon görüşmesinin 2011 yılında gerçekleştirildiğine ilişkin
iddia, katılan ve bazı tanıklar tarafından da doğrulanmıştır. Başvurucu
tarafından şikâyetin süresinde yapılmadığına ilişkin itirazda bulunulmuş
olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında bu hususlara
ilişkin bir gerekçeye yer verilmediği görülmektedir.
29. Bu durumda başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini
gerektiren ve hakkındaki davanın düşmesine neden olabilecek nitelikte olan
"şikâyetin süresinde yapılmadığına" dair iddiası tartışılmamış ve
karşılanmamıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak
değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
30.Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
32. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
33. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
34. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) İzmir 18.
Sulh Ceza Mahkemesinin dosyalarının devredildiği mahkemeye gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
(kapatılan) İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin (E.2013/1011, K.2014/46)
dosyalarının devredildiği mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.