TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEMİH KOVANCI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/20050)
|
|
Karar Tarihi: 10/5/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Semih
KOVANCI
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmet
EROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 2008 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığında
astsubay olarak göreve başlamıştır.
9. Başvurucu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 2010 yılında
başlatılan ve kamuoyunda "askeri
casusluk soruşturması" adıyla anılan soruşturma üzerine açılan
kamu davasında, zincirleme olarak kişisel verilerin kaydedilmesi ve suç işlemek
amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçunu işlediği isnadıyla sanık olarak
yargılanmıştır. Başvurucu, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/2/2016 tarihli
kararıyla isnat edilen suçları işlemediğinin sabit görüldüğü gerekçesiyle
beraat etmiştir. Anılan karar Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/10/2016 tarihli
kararıyla onanmıştır.
10. Başvurucunun söz konusu soruşturmada sanık olarak yer alması
üzerine hakkında Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından disiplin soruşturması
açılmış, 8/10/2012 tarihinde İstihbarat Başkanlığı tarafından İstihbarata Karşı
Koyma (İKK) zafiyeti konusunda ifadesi alınmıştır.
11. Başvurucu ifadesinde aynı davada, TSK personeline ilişkin
kişisel ve gizli verileri toplayan bir örgütün yöneticisi olduğu suçu isnadıyla
sanık olarak yargılanan bayanı tanıdığını, bu kişiyle iki üç yıl önce
arkadaşlarıyla gittiği bir kafede tanıştığını, söz konusukişinin
bir kez kendi evine geldiğini ancak aralarında cinsel ilişki olmadığını
belirtmiştir. Ayrıca ifade tutanağına göre başvurucu, söz konusu kişiyle daha
sonra irtibatının olmadığını, bu kişinin kendisinden hiçbir talebi de
olmadığını söylemiştir. Bunun yanı sıra başvurucuya bugüne kadar İnternet
üzerinden veya yüz yüze tanışmak suretiyle birlikte olduğu bayanların kimler
olduğu sorulmuştur. Başvurucu, İnternet'ten veya sosyal çevresinden tanıştığı
bazı bayanlarla ilişkisi olduğunu, bu bayanların kendisinin Hava Kuvvetleri
Komutanlığında astsubay olduğunu bildiklerini söylemiştir.
12. Tahkikat sonucunda hazırlanan raporda, başvurucunun
davranışlarının TSK'nın itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı davranış
kapsamında olduğu belirtilerek TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesi teklifi
getirilmiştir.
13. Bu teklif doğrultusunda başvurucu hakkında 2/4/2014
tarihinde, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmiştir.
14. Başvurucu TSK'dan ayırma kararına karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (AYİM) iptal davası açmıştır.
15. Başvurucu dava dilekçesinde, sırf askerî casusluk davasında
yargılanıyor olması nedeniyle ahlaksız kabul edilerek görevine son verildiğini,
istihbarat görevlileri tarafından psikolojik baskı altında ifadesinin
alındığını, ifade tutanağını okumadan imzaladığını belirtmiştir. Başvurucu
ifade tutanağının hukuka aykırı şekilde elde edilen delil olduğunu, bu
beyanları teyit eden başka hiçbir hukuka uygun delil bulunmadığını ileri
sürmüştür. Başvurucu, çok sayıda takdir belgesinin bulunduğunu, isnat edilen
eylemlerle ilgili hiç bir disiplin cezası
bulunmadığını, çok başarılı çalışmaları olduğunu, özel yaşamına ait unsurların
kurum disiplin ve düzenini tehdit eden bir yönü bulunmadığını iddia etmiştir.
16. Yargılama sırasında AYİM Başsavcılığı görüşlerini sunmuş,
devam eden ceza yargılamasının sonucunun beklenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
17. AYİM, oyçokluğuyla davayı reddetmiştir. AYİM kararında
istihbarat görevlileri tarafından alınan ifadeler dikkate alındığında
başvurucunun, TSK'nın itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı hareketlerde
bulunduğu, tavır ve hareketlerini hizmetin gerektirdiği şekilde düzenleyemediği
sonucuna varıldığı, söz konusu davranışları nedeniyle TSK'daki görevini devam
ettirmesinin uygun olmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca AYİM, başvurucunun
ifadesinin usulsüz ve hukuka aykırı şartlarda alındığı iddialarını da
reddetmiştir. AYİM kararında başvurucunun ifadesinin ceza soruşturması
kapsamında değil disiplin soruşturması kapsamında alındığı, iradesinin fesada
uğratıldığına dair kanıt bulunmadığı da belirtilmiştir.
18. Bir hâkim üye karara katılmamıştır. Muhalif üye görüşünde;
ceza davasının sürmekte olduğunu, henüz başvurucu hakkında kesin bir hüküm verilmediği,
ceza yargılaması sonucu beklenmeden ayırma işlemi tesis edilmesinin hukuka
aykırı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca başvurucunun istihbarat başkanlığı
görevlilerince alınan ifadesinde yer alan hususların ise başvurucunun kendi
ifadesinden elde edilen salt bilgiler olduğu belirtilmiş, özel hayatına ilişkin
-aleni olmayan yaşantısına ilişkin- başvurucunun beyanlarının başka olgu ve
bulgularla teyit edilmediği görüşü vurgulanmıştır.
19. Başvurucunun söz konusu karara karşı karar düzeltme istemi
de reddedilmiştir. Nihai karar 3/12/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu vekili tarafından 29/12/2015 tarihinde bireysel
başvuru yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine
dayanak oluşturan mevzuata (G.G.
[GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen,
B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 10/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayatın Gizliliği
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, askerî casusluk davasında yargılanıyor olması
nedeniyle ahlaksız kabul edilerek görevine son verildiğini belirtmiştir.
Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığı istihbarat görevilerince
hukuka aykırı şekilde ve özel hayatın gizliliği ihlal edilerek sorgulandığını,
idarenin hukuk dışı yollarla ifadesini aldığını, beyanlarını çarpıtarak ifade
tutanağı düzenlediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca bir çokkez takdirname ile ödüllendirildiğini, sicillerinin çok
iyi derecede olduğunu, özel hayatına ilişkin unsurların hiç
bir şekilde görevine yansımadığınıbelirtmiştir.
Bunun yanı sıra özel hayatın gizliliği ihlal edilerek alınan ifadelerin yasal
delil kabul edilemeyeceğini, dolayısıyla TSK'dan ilişiğinin kesilmesine dayanak
alınamayacağını ileri sürmüştür.Bunun
yanı sıra başvurucu, mecburi hizmet yükümlülüğünü bitirmeden TSK'dan ayrılması
nedeniyle idarenin eğitim-öğretim giderini de kendisinden talep ettiğini, maddi
yönden büyük zarara uğradığını ifade etmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle
Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiş, yeniden yargılama yapılmasına ayrıca 79.859,26 TL maddi
ve 250.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
2. Değerlendirme
24.İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 20.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
26. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan
ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale
oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri,
B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., §
43).
27. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma",
"demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
28. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu
(Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin
korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata
Türkeri, §§ 40-41; G.G.,
§§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§
50-58) anlaşılmaktadır.
29. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ata Türkeri ve G.G. başvurularında, benzer idari süreçler izlenerek askerî
personelin cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle TSK'dan ayırma işlemlerini
incelemiş ve özel hayatın gizliliğine yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Mahkeme, G.G. kararında bu sonuca
varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:
"65. Somut olayda başvurucunun söz konusu
ifadesinin, belirli ve somut fiiller belirtilmeden ve hangi hukuki işleme esas
alınacağı konusunda bilgi verilmeden temin edilmiş olması anılan ifadeyi hukuki
yönden şüpheli duruma getirmektedir. Ayrıca ifadealma
işlemi esnasında sorulan sorular gözönüne alındığında
başvurucunun mesleki hayatını değil özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt
vermek zorunda bırakıldığı görülmektedir. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen
iddiaların görevinin ifasıyla değil daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen
özel yaşam eylemleri ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ihtilaf
konusu ayırma işleminin kapsamı mesleki hayatın sınırlarını aşmaktadır. ...
başvuruya konu disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların
esasen mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam
eylemleri olduğu anlaşılmaktadır.
66. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla
da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi
tutulabilecekleri açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma
işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar
temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de
önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle
geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir.
67. AYİM kararında da,
başvurucunun ifade alma işleminin usul ve içerik yönünden hukuka aykırı
unsurlar taşıdığı iddialarına rağmen anılan ifadenin alındığı koşulların
detaylı şekilde incelenmediği, başvurucunun özel hayatının en mahrem yönünü
oluşturan cinsel hayatını ... tüm detaylarıyla anlatmasının nasıl gerçekleştiği
hususunun ortaya konulmadığı görülmektedir. AYİM tarafından söz konusu soyut
nitelikteki ifadede belirtilen hususlar dayanak alınmak suretiyle TSK'dan
ilişiğin kesilmesi işlemine karşı açılan davanın reddedildiği anlaşılmıştır.
Öte yandan Mahkeme kararında başvurucunun özel hayatına ilişkin tutum ve
eylemlerinin mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici
gerekçeler ortaya konulmadığı gibi anılan eylemlerin TSK’nın işleyişi
üzerindeki etkisi ve risklerinin de detaylı şekilde açıklanmadığı, ayırma
işlemine dayanak olarak kabul edilen delillerin hukuka aykırı şekilde elde
edildiğine ilişkin ileri sürülen iddialar hakkında bir araştırma yapılmadığı
... görülmüştür.
68. Bu durumda muhakeme sırasında açık ve
somut bir biçimde öne sürülen ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte
olduğu anlaşılan başvurucunun söz konusu iddialarına Mahkemece makul bir
gerekçe ile yanıt verilmemesi, başvurucunun özel hayatına ilişkin hususların
mesleği üzerindeki etkisinin açıklanmaması ve özel hayatın gizliliği hakkına
gerekli saygının gösterilmesini adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin
etkili güvencelerden başvurucunun yararlandırılmaması nedenleriyle AYİM
kararının mahremiyet hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve
yeterli gerekçe içermediği kabul edilmelidir. Bunun yanında tesis edilen ayırma
işleminin başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak
ölçülülük yönünden değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel
yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil
bir denge gözetilmediği, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu
hususunda bir inceleme yapılmadığı ve gerekli özenin gösterilmediği sonucuna
ulaşılmıştır. "
30. Somut olayda anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan sonuçtan
ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
32. Başvurucu, ayırma işlemine dayanak alınan eylemler hakkında
devam eden ceza yargılaması kesinleşmemesine rağmen iptal davasının
reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bilindiği üzere, ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin
hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olup kamu görevlisinin
davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da
gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı
yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine
dair hükümler dışında ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından
doğrudan bağlayıcı değildir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 30).
34. Ayrıca askerî disiplin gerekleri dikkate alındığında
masumiyet karinesinin disiplin hukukunun uygulanabilmesi için mutlaka ceza
davalarının sonucunun beklenmesini gerektirdiği söylenemez. Kişinin suçluluğunu
ima eden ya da kabul eden bir yargı söz konusu olmadıkça sadece soruşturma
açılmış olması da disiplin işlemlerinin başlatılması veya disiplin yaptırımı
uygulanması için yeterli görülebilir (Ramazan
Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013, § 65).
35. İdari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi bakımından
kişi beraat etmiş olsa dahi yargılanmış olması olgusundan veya buna ilişkin
karardan söz edilmesi; kişinin suçlu muamelesi gördüğünden, dolayısıyla
masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden söz edebilmek bakımından yeterli
değildir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün hâlinde dikkate alınması ve
nihai kararın münhasıran kişinin yargılandığı ve sonuçta beraat ettiği fiilleri
işlediği kabulüne dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir (Kürşat Eyol,§ 29).
36. Somut olayda AYİM kararında disiplin tahkikatında
başvurucunun istihbarat görevlilerine verdiği ifade tutanağı esas alınmak
suretiyle karar verildiği, kamu davası açılmasına konu olan eylemlerin suç
teşkil ettiğine ilişkin olarak kararda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı
görülmektedir. Bu çerçevede AYİM kararının gerekçesinin bütünü dikkate
alındığında masumiyet karinesine yönelik bir müdahale olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. Bu nedenle Anayasa’nın 38. maddesinde tanımlanan masumiyet
karinesi ilkesinin ihlal edildiği yönündeki iddiaların daha fazla
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
38. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına ayrıca 79.859,26 TL
maddi ve 250.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep
etmiştir.
39. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
40. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzereilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
41. Başvurucu tazminat talep etmişse de yeniden yargılama
yapılmak üzere dosyanın yetkili idari yargı merciine gönderilmesine karar
verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.026,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci
Dairesinin E.2014/230 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.026,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme
olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.