|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
AYHAN NURÇİN VE ERHAN NURÇİN BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/8932)
|
Karar Tarihi: 21/1/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ayhan NURÇİN
|
|
|
2. Erhan NURÇİN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Onur ZEYDAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, hırsızlık suçundan yargılandıkları
Mahkemenin yargılamanın yenilenmesi taleplerini reddetmesi nedeniyle
Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 13/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 28/11/2014 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
5. Başvurucular Ümraniye 4. Asliye Ceza Mahkemesinin
11/2/2008 tarih ve E.2006/47, K.2008/103 sayılı kararıyla hırsızlık suçundan
hapis cezasına mahkum edilmiştir.
6. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"…Tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirildiğinde, olay günü sanıkların yanlarında evrakı tefrik edilen Y.
N.’nin olduğu halde kullanmış oldukları 34 ZF 4475
plakalı araç ile seyir halinde iken ve gece saat 19.00 sularında müştekilerden
Ö. B’nin içinde 100.-YTL parası, anahtarları ve kimliği olan çantasını kapkaç
suretiyle hırsızladıkları, yine S. B’nin içinde 1
adet telefonu, 100.-YTL parası ve makyaj malzemeleri bulunan çantasını hızla
çekerek kapkaç suretiyle hırsızladıkları, müşteki S.
B.’nin yine diğer müştekiler gibi yolda yürüdüğü
sırada çantasını araçtan sarkmak ve kapkaç suretiyle hırsızladıkları,
müştekilerden E. K.’nin yine yolda yürüdüğü sırada sanıkların
kullanmış oldukları araçtan sarkmak ve kapkaç suretiyle çantasının sanıklarca hırsızlandığı, sanıkların kullanmış olduğu aracın
müştekilerce teşhis edildiği ve yine bir kısım müştekilerin de sanıkları teşhis
ettiği ve bu şekilde her iki sanığın da 4 ayrı müştekiye yönelik kapkaç
suretiyle hırsızlık suçlarının sübut bulduğu anlaşılmakla, sanıkların 4 ayrı
müştekiye yönelik kapkaç suretiyle hırsızlık suçundan eylemlerine uyan 5237
sayılı TCK nın 142/2-b, 143/1, 53/1, 63/1 maddeleri
gereği müşteki sayısınca ayrı ayrı dört kez mahkumiyetlerine karar verilerek
aşağıdaki hüküm kurulmuştur…”
7. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza
Dairesinin 6/11/2013 tarih ve E.2011/3364, K.2013/21780 sayılı kararıyla söz
konusu hüküm onanmıştır.
8. Başvurucular; müştekilerden S. B.'nin
çalınan çantasının olay günü polisler tarafından kendisine iade edildiğini, bu
durumun bizzat S. B.'nin müştekilerden H. T. ile
yaptığı 14/4/2014 tarih ve saat 13.30'da yaptığı telefon görüşmesinde itiraf
edildiğini, müştekilerden Ö. B.'nin de çantasının
iade edildiğini beyan ettiğini, müştekilerden E. K.'nin
ise olay günü karakolda beklerken mağdurlardan birinin kap-kaç olayını cep
telefonu ile çektiğini ve bunu karakoldaki polislere gösterirken kendisinin
buna şahit olduğunu beyan ettiğini, yine müştekilerden E. K.'nin oğlunun olay günü karakolda annesinin yanında olduğunu
beyanla olaydan birkaç gün sonra bir ortamda annesinin başına gelenleri
anlatırken orada bulunan şahıslardan birinin kendisi ile özel konuşmak
istediğini söylemesi üzerine kendisi ile yaptığı görüşmede bu şahsın "biz senin annen olduğunu bilmiyorduk"
ifadelerini kullandığını belirterek, yeni olay ve yeni delillerin ortaya çıktığı iddiasıyla
Ümraniye 4. Asliye Ceza Mahkemesine 8/5/2014 tarihinde yargılamanın yenilenmesi
talebinde bulunmuşlardır.
9. İstanbul Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 8/5/2014
tarih ve E.2006/47, K.2008/103 sayılı ek kararıyla talebin reddine karar
verilmiştir. Anılan kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Mahkememizin 11/2/2008 tarih ve
E.2006/47, K.2008/103 karar sayılı hükmün Yargıtay incelemesinden geçerek
kesinleştiği ve CMK 311 ve devamı maddelerindeki yargılamanın yenilenmesi
sebepleri bulunmadığından Hükümlüler Ayhan Nurçin ve Erhan Nurçin müdafi Av.
Mehmet Savaş'ın yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine,…karar
verildi."
10. Başvurucuların ret kararına itiraz etmesi üzerine,
İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/5/2014 tarih ve 2014/448 Değişik
İş sayılı kararıyla İstanbul Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesinin kararında
gösterilen gerekçeler yerinde olduğu belirtilerek, itirazın reddine karar
verilmiştir.
11. İtirazın reddi kararı, 3/6/2014 tarihinde başvurucular
vekiline tebliğ edilmiştir.
12. 13/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
13. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 311. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi şöyledir:
“Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava,
aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla
tekrar görülür:
...
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya
konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz
önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha
hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini
gerektirecek nitelikte olursa…”
14. 5271 sayılı Kanun’un 319. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda
belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek
yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış
ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.
15. 5271 sayılı Kanun’un 321. maddesi şöyledir:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri
sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci Maddenin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü Maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların
önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın
yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın
yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.
(3) Bu Madde gereğince verilen kararlara karşı
itiraz yoluna gidilebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 21/1/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 13/6/2014 tarih ve 2014/8932 numaralı başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
17. Başvurucular, hırsızlık suçundan Ümraniye 4. Asliye Ceza
Mahkemesince yargılanarak hapis cezası ile mahkum edildiklerini, daha sonra
ortaya çıkan yeni olay ve delillere rağmen Mahkemece yargılamanın yenilenmesi
talepleri hakkında kısa, kalıplaşmış ifadeler kullanılarak oluşturulmuş ve
yetersiz gerekçelerle ret kararı verildiğini, itiraz merciince gerekçesiz
olarak itirazlarının reddedildiğini, yargılamanın yenilenmesi suretiyle
dilekçede adı geçen tanık ve müştekilerin dinlenilmesine karar verilmesi
gerekirken, yargılamanın yenilenmesi taleplerinin kabul edilmediğini belirterek,
Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Mahkeme Kararlarının Gerekçesiz Olduğu
İddiası
18. Başvurucular, Mahkemece yargılamanın yenilenmesi
taleplerinin gerekçesiz olarak kabul edilmediğini ve bu karara yaptıkları
itirazın da gerekçesiz olarak reddedildiğini iddia etmişlerdir.
19. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
20. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır.”
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
22. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak mahkeme
kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece
mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin
değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını,
uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir
yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu
gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfilik görüntüsünün olmaması ve
makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının
ihlalinden söz edilemez (B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).
23. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece
nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal
düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm
arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava
yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini
anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş,
hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri
özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve
buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (B. No: 2013/1235,
13/6/2013, § 24).
24. Bununla birlikte, derece mahkemelerinin, taraflarca ileri
sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp, hükme esas teşkil
eden gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer
taraftan kanun yolu mercilerince; onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları
verilmesi hâlinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri
gerekçeler kabul edilmiş olacağından, anılan kararlarda ayrıca gerekçe
gösterilmesine gerek bulunmamaktadır (B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 25).
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları da bu yöndedir (Van de Hurk/Hollanda,
B.No: 16034/90, 19/4/1994, §
61).
25. Diğer yandan, derece mahkemelerinin kendisine sunulan tüm
iddialara yanıt vermek zorunluluğu bulunmamakta ise de,
ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması
halinde, mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir.
Böyle bir durumda dahi, ileri sürülen iddiaların zımnen reddi yeterli olabilir
(benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hiro Balani/İspanya,
B. No. 18064/91, 9/12/1994).
26. Başvuru konusu olayda, İlk Derece Mahkemesi kararında,
hükmün Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği ve 5271 sayılı Kanun’da
belirtilen yargılamanın yenilenmesi sebepleri bulunmadığı belirtilerek talepler
reddedilmiş (bkz. § 9), itiraz mercii tarafından da itiraz değerlendirilmiş ve
İstanbul Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesinin kararında gösterilen gerekçeler
yerinde bulunmuştur. 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinde hükümlü lehine
yargılamanın yenilenmesi nedenlerine yer verilmiş ve bu nedenler tahdidi
biçimde sayılmıştır. Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak
gösterilen, soyut ve duyuma dayalı beyanların dışında herhangi
bir somut veri ile desteklenmeyen hususların, tek başlarına ya da önceden
sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde başvurucuların beraatini veya daha hafif bir ceza almalarını gerektirecek
nitelikte “yeni” ve “önemli” olmadıklarını örtülü olarak kabul
ederek, başvurucuların talebini CMK’nın
311. ve devamı maddelerinde belirtilen yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden
birisinin gerçekleşmediği gerekçesiyle reddetmiştir. Dolayısıyla Mahkemenin CMK’nın 311. maddesinde belirtilen sebeplerden birinin bulunmadığı gerekçesiyle yargılamanın
yenilenmesi talebini reddetmesi, gerekçeli karar hakkının ihlali olarak
değerlendirilemez.
27. Açıklanan nedenlerle, başvurucular tarafından ileri
sürülen iddialar çerçevesinde açık ve görünür bir ihlal olmadığı
anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası
28. Başvurucular, yargılamanın yenilenmesi suretiyle
dilekçede adı geçen tanık ve müştekilerin dinlenilmesine karar verilmesi
gerekirken, yargılamanın yenilenmesi taleplerinin haksız olarak reddedildiğini şikayet etmişlerdir.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
30. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
31. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
32. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, Ümraniye 4.
Asliye Ceza Mahkemesinin 11/2/2008 tarhli kararıyla
başvurucuların hırsızlık suçlarını işlediği sabit görülerek mahkûmiyetine karar
verildiği, bu kararın Yargıtayca onandığı
görülmektedir.
33. Mahkeme, başvurucularca ileri sürülen hususların yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yeni bir durum olmadığını belirterek
talebi 8/5/2014
tarihli ek kararıyla reddetmiştir. Diğer bir ifade ile Mahkeme, yargılamanın
yenilenmesi sebebi olarak gösterilen hususların, tek başlarına ya da önceden
sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde başvurucuların beraatini veya daha hafif bir ceza uygulanmasını
gerektirecek nitelikte olmadıklarını örtülü olarak kabul etmiştir. Bu karar,
itirazın reddedilmesiyle 15/5/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
34. Yargılamanın yenilenmesi ancak kesinleşmiş hükümlerde
başvurulacak bir yol olup hukuki niteliği itibarıyla CMK'nın
sistematiği, düzenleniş şekli ve düzenlendiği yer dikkate alındığında
tereddütsüz olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın yenilenmesindeki amaç,
kanunda istisnai ve sınırlı olarak sayılan hallerin gerçekleşmesi halinde
gerçeğin araştırılması, böylece toplum ve sanığın menfaatinin korunması
olduğundan, kesin hükme yönelik olarak ileri sürülen ve gerekli şartları
taşımayan her türlü yenilenme talebinin dikkate alınması da söz konusu
olmayacaktır (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11/3/2014 tarih ve E.2012/3-909,
K.2014/121 sayılı kararı).
35. Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş hükümler açısından
başvurulabilen olağanüstü bir kanun yoludur. 5271 sayılı Kanun’un
311. maddesinde hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenlerine yer
verilmiş ve bu nedenler tahdidi biçimde sayılmıştır. Kesin hükme yönelik olarak
ileri sürülen ve gerekli şartları taşımayan her türlü yenilenme talebinin
dikkate alınması da söz konusu değildir. 5271 sayılı Kanun’un 311.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendine göre, yeni olaylar veya yeni
deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle
birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini
veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm
edilmesini gerektirecek nitelikte olursa yargılamanın yenilenmesine karar
verilebilecektir.
36. Yargılamanın yenilenmesi
taleplerinde bahsedilen hususların, yeni deliller ve olaylar kapsamında değerlendirilip
değerlendirilmeyeceğinin takdiri esasan derece
mahkemelerine aittir. Diğer bir anlatımla, başvurucuların
belirttikleri olay ve delillerin, tek başlarına ya da önceden sunulan delillerle birlikte
değerlendirildiğinde sanıkların (başvurucuların) beraatini
veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte “yeni” ve “önemli”
olup olmadıklarının takdiri derece mahkemelerine aittir.
37. Bunun istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B.No: 2012/828, 21/11/2013, § 21).
38. Başvurucular, İlk Derece Mahkemesince yargılamanın yenilenmesi istemlerinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu
ileri sürmekte olup, iddiaların özü Mahkemenin hukuk kurallarını yorumlamada ve
olayları değerlendirmede isabet edemediğine ilişkindir. Mahkumiyete ilişkin
kararın gerekçesinden, müştekilerin duruşmada dinlendiği ve bazı müştekilerin
huzurdaki sanıkları teşhis ettiği anlaşılmaktadır. Mahkeme,
sanıkların kullanmış olduğu aracın ve olayın faili olarak yakalanan sanıkların
teşhis edildiğini belirterek mahkumiyet kararı
vermiştir. Diğer yandan, sonradan ortaya çıktığı söylenen olay ve delillerle
ilgili olarak, kolluk makamlarının görevlerini kötüye kullandıklarına, yalancı
tanıklık yapıldığına veya iftira suçu işlendiğine ilişkin yapılmış bir suç
duyurusu bulunmamaktadır. Mahkemeye, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak
soyut ve duyuma dayalı beyanların dışında herhangi bir somut veri de
sunulmamıştır.
39. Dolayısıyla başvuru bu haliyle kanun yolu incelemesi
talebi niteliğinde olup, yargılamanın yenilenmesi talebiyle ilgili anılan Mahkeme kararlarının açıkça
hukuka aykırı olarak kabul edilmesini gerektiren bir olgu ile bu kararlarda bariz takdir hatası veya açık
keyfilik oluşturan bir durum da tespit edilememiştir.
40. Açıklanan nedenlerle, kanun yolu incelemesi talebi
niteliğinde olan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin, "açıkça dayanaktan
yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle, başvurunun "açıkça dayanaktan yoksun olması"
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına, 21/1/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.