TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ KIZIL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9295)
|
|
Karar Tarihi: 25/3/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 17/6/2015-29389
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Okan TAŞDELEN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali KIZIL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, hakkında açılan
davada haksız şekilde mahkûm edildiğini ve yeniden yargılama talebinin reddine
karşı yaptığı temyiz talebinin ise hatalı şekilde Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı itirazı olarak değerlendirildiğini belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılama yapılmasına ve mahkûm
olduğu ceza nedeniyle ödediği paraların iadesine karar verilmesini talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/6/2014 tarihinde
Elazığ Ceza Mahkemeleri Ön Bürosu vasıtasıyla
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel
bir hususun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 30/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
5/12/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar
verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının
12/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu
kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı
bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Hozat Sulh Ceza Mahkemesi
2/12/2008 tarih ve E.2008/23, K.2008/54 sayılı kararıyla, başvurucunun basit
yaralama suçundan 4.500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar
vermiştir.
8. Başvurucu, diğer hususlara
ek olarak, % 85 görme engelli olduğunun dikkate
alınmadığı gerekçesiyle kararı temyiz etmiştir.
9. Yargıtay 3. Ceza Dairesi
15/5/2012 tarih ve E.2011/32774, K.2012/5306 sayılı ilamıyla mahkumiyet
hükmünü onamıştır.
10. Başvurucu belirlenemeyen bir
tarihte para cezasını ödemiştir.
11. Başvurucu 18/4/2014
tarihinde, mahkumiyet kararında çelişkiler bulunduğu
ve görme engeli olduğuna ilişkin ibraz ettiği 2000 yılına ait sağlık raporunun
yeni delil teşkil ettiği gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesini talep
etmiştir. Yeniden yargılama talebine ilişkin süreçte başvurucunun bir avukat
tarafından temsil edilmediği anlaşılmaktadır.
12. Hozat Sulh Ceza Mahkemesi
20/3/2014 tarih ve E.2008/23, K.2008/54 sayılı Ek kararı ile başvurucunun
talebini reddetmiştir. Mahkeme, ibraz edilen raporun kesinleşen yargılama
aşamasında incelenmesi gerektiği, başvurucunun beraatını veya daha hafif bir
cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek
nitelikte yeni bir delil olmadığı, talepte yer alan diğer hususların ise
yargılama aşamasında tartışılıp değerlendirildiği, kesinleşme tarihinden sonra
yargılamanın yenilenmesini gerektirir yeni bir durumun bulunmadığı sonucuna
varmıştır. Sulh Ceza Mahkemesi kararında, temyiz yolunun açık olduğu
belirtilmiştir.
13. Başvurucu ek kararı
26/3/2014 tarihinde temyiz etmiştir.
14. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı, 8/5/2014 tarih ve KD - 2014/150393
sayılı yazısıyla, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiş bir mahkeme
kararının yeni deliller karşısında düzeltilmesinin istendiğini ve bu istemin
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesinde düzenlenen “itiraz” niteliğinde olduğunu belirtmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı devamla, ileri sürülen itiraz sebeplerinin
daha önce dile getirildiğini ve Yargıtay incelemesinde hükmün esasına etkili
bir hususun inceleme dışı bırakılmadığını dikkate alarak, itiraz yoluna
gidilmesini gerektirecek maddi ve hukuki bir sebep bulunmadığına karar
vermiştir.
15. Bu karar, başvurucuya
22/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu, 12/6/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
17. 17/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükümlü
Lehine Yargılamanın Yenilenmesi Nedenleri” kenar başlıklı 311.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi şöyledir:
“Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup
da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne
alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir
cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek
nitelikte olursa.”
18. 5271 sayılı Kanun’un “Yenileme isteminin kabule değer görülmemesi nedenleri
ve kabulü hâlinde yapılacak işlem” kenar başlıklı 319. maddesinin
(1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda
belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek
yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış
ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.
…
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.”
19. 5271 sayılı Kanun’un “Yenileme isteminin esassız olmasından dolayı reddi,
aksi takdirde kabulü” kenar başlıklı 321. maddesinin (1) ve (3)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri
sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci Maddenin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü Maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların
önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın
yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.
…
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna
gidilebilir.”
20. 5271 sayılı Kanun’un “Kanun yolunun belirlenmesinde yanılma”
kenar başlıklı 264. maddesi şöyledir:
“(1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun
yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan
kaldırmaz.
(2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl
görevli ve yetkili olan mercie gönderir.”
21. 5271 sayılı Kanun’un “İtiraz usulü ve inceleme mercileri” kenar
başlıklı 268. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
“(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler
aşağıda gösterilmiştir:
…
a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların
incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine
aittir.
….”
22. 5271 sayılı Kanun’un “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi”
kenar başlıklı 308. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın
kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna
itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 25/3/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 12/6/2014 tarih ve 2014/9295
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu, mahkûmiyetiyle
sonuçlanan yargılamanın her aşamasında görme engelli olduğunu ve isnat edilen
suçu işleme imkânı bulunmadığını dile getirdiğini, Derece Mahkemelerince bu
hususun yeterince araştırılmadığını, ayrıca yeniden yargılama talebinin reddine
karşı yaptığı temyiz talebinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “itiraz istemi” olarak değerlendirilerek
reddedildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu bu nedenlerle, Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmiş,
ödediği para cezasının iadesini ve yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulüne
karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirme ile bağlı olmaksızın, olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvuru dilekçesi ve ekleri dikkate
alındığında, başvurucunun para cezasıyla cezalandırıldığı yargılamaya ilişkin
şikâyetinin adil yargılanma hakkı kapsamında, yeniden yargılama talebine
yönelik iddialarının ise bu hakkın özel bir görünümü olan mahkemeye erişim
hakkı çerçevesinde incelenmesine karar verilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Mahkûmiyetle
Sonuçlanan Yargılama Bakımından
26. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem
ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler”
27. Bu hüküm gereğince Anayasa
Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme'nin zaman
bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu
düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları
da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (Bkz. B.
No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
28. Nihai işlem veya kararların
23/9/2012 tarihinden evvel kesinleştikleri tespit edildiği takdirde ilgili
şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru
incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür (Bkz. B. No: 2012/726, 2/7/2013,
§ 32).
29. Somut olayda, İlk Derece
Mahkemesi kararının 15/5/2012 tarihinde Yargıtayca
onanmasıyla birlikte ana yargılama sona ermiş ve başvurucunun cezası
kesinleşmiştir.
30. Bu nedenle, başvurucunun
mahkûmiyetine karar verilen yargılama sürecine ilişkin şikâyetinin Anayasa
Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önceye ait olduğu anlaşıldığından,
başvurunun bu kısmının "zaman
bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yeniden
Yargılama İncelemesi Bakımından
31. Bakanlığın cevabi yazısında,
başvurucunun şikâyetlerinin Hozat Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamaya
yönelik olarak “delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının uygulanması ve derece mahkemelerinin
uyuşmazlığa getirdiği çözümün âdil olmamasına” ilişkin bulunduğu ve
benzer başvuruların Anayasa Mahkemesince karara bağlandığı gerekçesiyle görüş
sunulmasına gerek görülmediği ifade edilmiştir. Bakanlık bu kapsamda, ilgili
başvurucunun iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde
değerlendirilerek kabul edilemez bulunduğu 2013/1205 numaralı başvuru
kapsamında verilen 17/9/2013 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına atıf yapmıştır.
32. Bununla birlikte,
başvurucunun şikâyetinin özü, yaptığı temyiz talebinin hiç incelenmemesi nedeniyle,
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Bu itibarla, açıkça
dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden bulunmayan başvurunun bu kısmının, kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
34. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”
35. Anayasa’nın 36. maddesindeki
“Herkes, … yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ... hakkına sahiptir” ifadesinin
ışığında, adil yargılanma hakkının başlangıç noktasını, bireylerin mahkemelere
erişim hakkının oluşturduğu anlaşılmaktadır.
36. Bu çerçevede, mahkemeye
ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Anayasa Mahkemesi hâlihazırda, dava
açma ya da kanun yollarına başvuru için öngörülen sürelerle ilgili olarak, dava
açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça bu sürelerin hukuki belirlilik
ilkesinin bir gereği olduğuna ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık teşkil
etmeyeceğine hükmetmiştir. Ancak, öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka
aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişilerin
dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamaması halinde ise
mahkemeye erişim hakkının ihlal edileceği kabul edilmiştir (Bkz. B. No:
2013/1718, 2/10/2013, § 27; benzer yöndeki AİHM kararı için Osu/İtalya, 36534/97, 11/7/2002, §§
36-40).
37. Anayasa Mahkemesi 2013/1718
numaralı bireysel başvuruda, dava veya kanun yollarına yönelik talebin
yöneltildiği merciye eş değer kabul edilebilecek
merciler aracılığıyla yapılan başvuruların süresinde olup olmadığının, aracı
kılınan makama başvuru tarihine göre hesaplanması gerekirken, bunun aksi bir
uygulamayla kişinin idari para cezasına karşı yaptığı talebin süre aşımı
gerekçesiyle reddedilmesini, mahkemeye erişim hakkına aykırı görmüştür (Bkz. B.
No: 2013/1718, 2/10/2013, § 38). Ayrıca, istenen masraf bedellerinin PTT
aracılığıyla süresinde yatırılmasına rağmen, paranın ilgili mahkeme
personelince postaneden çekilmemesi neticesinde, kişinin temyiz dilekçesinin
geçersiz sayılması da bu hakla bağdaşmaz bulunmuştur (Bkz. B. No: 2012/1223, 05.11.2014, § 55).
38. Mevcut başvuruya konu
olayda, Hozat Sulh Ceza Mahkemesinin yeniden yargılama talebinin reddine
ilişkin 20/3/2014 tarihli ek kararı 5271 sayılı Kanun’un 319. ve 321.
maddelerinin üçüncü fıkraları uyarınca “yargı
çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesine” itiraza tabidir.
Mahkeme kararında ise “temyiz yasa yolu açık
olmak üzere” denilmesi sonucunda, başvurucu hatalı bir kanun yoluna
yönlendirilmiştir. Başvurucu da Mahkeme kararındaki nitelemeye uygun biçimde
temyiz başvurusunda bulunmuştur.
39. Bu nedenle, 5271 sayılı
Kanun’un 319. ve 321. maddeleri hükmüne rağmen, başvurucunun doğru kanun
yolunun “temyiz başvurusu” olduğunu düşünmesi, mevcut olayın koşullarında makul
görülmelidir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Bayar ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 26 ile Belek
ve Özkurt/Türkiye, B. No: 1544/07, 16/7/2013, § 23). Başvurucunun yeniden
yargılama talebinin incelenmesi sürecinde herhangi bir avukatla temsil
edilmediği gerçeği de belirtilen değerlendirmeyi desteklemektedir.
40. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı diğer yandan, başvurucunun dilekçesinin, Yargıtay incelemesinden
geçerek kesinleşmiş mahkeme kararının yeni deliller karşısında düzeltilmesine
yönelik verildiğini belirterek, başvurucunun talebinin 5271 sayılı Kanun’un
308. maddesinde yer alan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı başvurusu
niteliğinde kabul etmiştir. Gerekli şartların bulunmadığı
değerlendirildiğinden, itiraz yoluna gidilmeyeceği başvurucuya bildirilmiştir.
41. Yeniden yargılama talebinin
reddi kararının üst dereceli mahkemeye itiraza tabi tutulması karşısında,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da başvurucunun dilekçesini 5271 sayılı
Kanun’un 264. maddesindeki açık düzenleme uyarınca ilgili asliye ceza mahkemesine
ileterek, başvurucunun mahkemeye erişimine olanak sağlayabilirdi. Bununla
birlikte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından farklı bir
değerlendirmede bulunulmuştur.
42. Başvurucu böylelikle, bir
nevi İlk Derece Mahkemesi kararındaki yanlış yönlendirmenin sonuçlarına
katlanmak zorunda bırakılmış ve yeniden yargılama talebinin reddi kararının
itiraz yoluyla incelenmesini sağlamak üzere asliye ceza mahkemesine erişim
hakkından mahrum kalmıştır.
43. Açıklanan nedenlerle,
yeniden yargılama talebinin reddi kararının hukukiliğini üst dereceli mahkemeye
denetletme imkânından mahrum kalan başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
44. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucu, yeniden yargılamasına karar verilmesini ve
mahkûm olduğu ceza nedeniyle ödediği paraların iadesini talep etmiştir.
46. Tespit edilen ihlal Mahkeme kararından kaynaklanmakta
olup, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından hukuki yarar
bulunduğundan, yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili Mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
47. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine ve başvurucunun sair taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurucunun
1. Mahkûmiyetine hükmedilen yargılamaya ilişkin olarak Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönündeki iddiasının "zaman bakımından
yetkisizlik" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yeniden yargılama talebinin incelenmesi sürecinde Anayasa’nın
36. maddesinde düzenlenen mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
bakımından yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
25/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.