TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ARAS KARGO YURTİÇİ YURTDIŞI TAŞIMACILIK A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/9632)
Karar Tarihi: 8/6/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Muammer TOPAL
Raportör Yrd.
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Aras Kargo Yurt İçi Yurt Dışı Taşımacılık A.Ş.
Vekili
Av. Vahide GÜZELCAN DERE
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, davalı olarak yer alınan tespit davasında ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının tebliğ edilmeksizin temyiz incelemesi yapılarak bozma kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 23/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5.Davacı E.S. 8/4/2011 tarihinde kayda alınan dava dilekçesiyle, 24/8/1991 tarihli hizmet sözleşmesiyle başvurucu Şirkette işe başlayıp önce şef, daha sonra teknik müdür yardımcısı ve teknik müdür, son olarak da transfer merkezi müdürü olarak görev yaptığını, işçilik alacakları ile ilgili olarak Ankara 17. İş Mahkemesinde açtığı dava sonucu verilen ve kesinleşen kararla asgari ücretin üzerinde ücret aldığının tespit edildiğini; oysa, diğer davalı Sosyal Güvenlik Kurumuna asgari ücretten bildirim yapıldığını belirterek geriye dönük olarak gerçek ücretine göre eksik ödenen primlerinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
6. Ankara 19. İş Mahkemesi 13/12/2012 tarihli ve E.2011/532, K.2012/979 sayılı kararla davanın kısmen kabulüne karar vermiş ancak gerekçesini açıklamamıştır.
7. Başvurucu, kararın verildiği 13/12/2012 tarihinde “süre tutum dilekçesi” ile temyiz talebinde bulunarak gerekçeli kararın kendisine tebliğinden sonra temyiz nedenlerini bildiren gerekçeli temyiz dilekçesini sunacağını belirtmiştir.
8. Bu süreçte temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 20/3/2014 tarihli ve E.2013/792, K.2014/6429 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur. İlamın gerekçesi şöyledir:
"...Mahkemece, öncelikle davacıya talebi açıklattırılmalı, imzalı ücret ödeme bordroları celbedilmeli, davacının imzasını taşıyan belgelerden imzasının aidiyeti çekişmesiz olanlar ile, imzasının irade fesadı haline dayalı olduğu kanıtlanamayanların içeriklerinin aksinin, eşdeğer yazılı belgelerle kanıtlanması gereği üzerinde durulmalı, yazılı sözleşmelerle belirlenen ücretin aksinin ancak yazılı belgelerle ispat edilebileceği, tanık beyanlarına ise itibar edilemeyeceği de gözetilmeli, dosyada mevcut şirket antetli Mayıs 2007 maaşı, 1.665,00 TL ibareli 28/6/2007 tarihli belgenin yazılı delil başlangıcı niteliğinde sayılabileceği gözönünde bulundurulmalı, davacıya ait tüm delilleri sorularak ve tamamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin, bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan Aras Kargo Yurt İçi ve Yurt Dışı Taşımacılık A.Ş.'ye iadesine, 20.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir."
9.Bozma sonrası Mahkemenin 2014/600 esasına kaydedilen davada, bozma ilamına uyup uymama açısından 11/9/2014 tarihinde yapılacak duruşma sonunda karar alınacağı 15/5/2014 tarihinde karara bağlanmış ve tensip zaptıyla duruşma davetiyesini belirtir tebligat başvurucuya 21/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu 19/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. 11/9/2014 tarihinde yapılan duruşmada başvurucu, gerekçeli kararın kendisine tebliği yapılmadan Yargıtayın bozma kararı vermesi nedeniyle bireysel başvuruda bulunduğunu belirtmiş ve Anayasa Mahkemesine yapılan müracaat sonrasında bozmaya uyulup uyulmayacağı hususunda karar alınmasını, bu sebeple kararın beklenmesini talep etmiştir.
12. Talep kabul edilerek bireysel başvuru sonucunda verilecek kararın beklenmesine karar verilmiştir. 17/3/2015, 18/5/2015, 22/10/2015 ve 8/3/2016 tarihlerinde yapılan duruşmalarda da aynı şekilde karar alınmıştır.
13. Yargılama, İlk Derece Mahkemesinde devam etmektedir.
B. İlgili Hukuk
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır.”
15.6100 sayılı Kanun’un 321. maddesi şöyledir:
“(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.”
16. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 2/3/2005 tarihli ve 5308 sayılı Kanun'la değişmeden önceki 8. maddesi şöyledir:
“İş mahkemesinin nihai kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz olunabilir.”
17. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’na 5308 sayılı Kanun'la eklenen geçici 1. madde şöyledir:
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında yapılan temyiz başvuruları, kesinleşinceye kadar Yargıtay tarafından sonuçlandırılır. Bu kararlar hakkında İş Mahkemeleri Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyize ilişkin hükümleri uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 8/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, Mahkemenin 13/12/2012 tarihli kararının tefhim edildiğini, aynı tarihte harç yatırarak verdiği süre tutum dilekçesiyle gerekçeli kararın tebliğinden sonra temyiz gerekçelerini sunacağını belirttiğini; ancak, gerekçeli kararın kendisine tebliği yapılmaksızın dosyanın Yargıtaya gönderilerek temyiz incelemesinin yapıldığını, kararın bozulmasına ilişkin gerekçelerini sunamadığı için Yargıtay incelemesinin eksik kaldığını, zamanaşımı ve davanın esasına ilişkin temyiz nedenlerini ileri süremediğinden bozma ilamı doğrultusunda eksiklikleri tamamlayacak olan mahkemenin aleyhine karar verebileceğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin sonuçlarının giderilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Başvurucu, tefhimle başlayan sekiz günlük temyiz süresi içinde 13/12/2012 tarihinde süre tutum dilekçesi ile kararı temyiz etmiş ve bahsedilen dilekçesinde İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararının kendisine tebliği ile birlikte Mahkeme kararına ilişkin gerekçeli temyiz nedenlerini bildireceğini belirtmiştir.
21. Anayasa Mahkemesi Komisyonlar Başraportörlüğü, 4/7/2014 tarihli yazıyla İlk Derece Mahkemesinden 13/12/2012 tarihli ve E.2011/532, K.2012/979 sayılı kararın ve davacının temyiz dilekçesinin başvurucuya tebliğine ilişkin belgelerin onaylı suretlerini talep etmiştir. Mahkemenin 16/1/2015 tarihli cevabında, tebliğe ilişkin belgelere rastlanılamadığı ve kararın Yargıtayın yukarıda belirtilen (bkz. § 8) ilamıyla bozulması sonrası davanın devam ettiği belirtilmiştir.
22.Başvurucunun şikâyetinin özü, kendisine gerekçeli karar tebliğ edilmeden ve bu gerekçeye göre temyiz dilekçesinde itirazlarını dile getiremeden Yargıtay tarafından karar verilmesinin adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
23. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
24. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
25. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
26. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
27.Bireysel başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamında usule ilişkin tüm kurallara uyulup uyulmadığının denetimi yapılan bir temyiz yolu olmayıp nihai yargılamanın adaletini etkileyen bir ihlalin bulunup bulunmadığının incelendiği olağanüstü bir hukuki çaredir.
28. Somut olayda başvurucunun davalı olarak yer aldığı dava devam ederken Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin verdiği bozma kararı sonrasında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıldığı, İlk Derece Mahkemesi kararının başvurucu lehine bozulduğu ve bozma sonrası yargılamada başvurucunun argümanlarını ileri sürme imkânının bulunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yargılama devam etmektedir. Başvurucunun ileri sürdüğü hususlar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar, derece mahkemelerinde yapılan yargılama ve temyiz süreçlerinde ileri sürülebilecek niteliktedir. Bu çerçevede başvurucu tarafından derece mahkemelerinin yargılama ve temyiz süreçleri beklenmeden yargılama sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerinin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.
29. Açıklanan nedenlerle derece mahkemeleri önünde usulüne uygun olarak açılmış ve devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 19. İş Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE
8/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.