TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CUMALİ KARSU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/971)
|
|
Karar Tarihi: 19/4/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Cumali KARSU
|
Vekili
|
:
|
Av. Rezan SARICA
|
|
|
Av. Mazlum
DİNÇ
|
|
|
Av. Cengiz
YÜREKLİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektuba el konulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
hükümlü olarak bulunan başvurucu, Ankara Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
bulunan bir hükümlüye 24/10/2013 tarihinde faks yoluyla mektup göndermek
istemiştir. Söz konusu mektup Ceza İnfaz Kurumu Mektup ve Yayın Okuma Komisyonu
tarafından sakıncalı bulunmuştur. Bu doğrultuda Ceza İnfaz Kurumu Disiplin
Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 30/10/2013 tarihli kararıyla mektubun
gönderilmemesine karar verilmiştir.
10.Söz konusu mektupta yer alan bazı kısımlar şöyledir:
"Sevgili Sermin Heval,
.. Bu son mektubun dışında bir önceki
mektubunu da almıştım. .. Sen dahil altı arkadaşa faks
yazdım ve yazamama nedenlerimi paylaşmıştım. Fakat hiç biri
gönderilmedi. Asabi bir zamanıma denk gelmişti, haliyle satırlarıma yansımıştı.
İlgili mahkemelere de başvurdum fakat gönderilmemesini onadılar onlar da. İnsan
sakin düşündüğü zaman yazmasaydım diyor ama bazen kendine hakim
olamıyor.
.. Son mektupta da "o kadar konuşacak,
paylaşacak şey var ki, galiba yüz yüze gelme zamanını beklemek dışında başka
seçenek yok" diye geçiyordu. .. Mevcut durumda
yakın zamanda bu da olanaklı gözükmüyor açıkçası. İhtimal fazlasıyla uzak.
İstisnasız yazan arkadaş böyle iyimser olacakları cevaplar bekliyorlar benden,
bu nedenle cevap yazmıyorum kimseye. Böyle bir beklenti oluşsun istemiyorum.
Kaldı ki yok yani. Bir önceki mektubumda böyle iyimser bir hava senden de
sezdim. "Anne hazırlıklara başladı bile ama ben en iyi ihtimalle bir yıl
diyorum" diyorsun. Ne oluyor dedim. Bir şey oluyor da ben mi kaçırdım dedim
yani. Anneye böyle iyimser olacağı birşey söyleme ve
muhtemelen hemen bir kör-topal arayışına başlamıştır. Bu sözü hatırlıyorsun
değil mi, sanırım Burdur'daydık ve o zamanda böyle bir süreç vardı. Ve sen açık
görüşte söylemiştin. Heraklıma geldiğinde gülmeden
edemiyorum. Yani neden illa kör topal, kesin kriteri bu mu?..
.. Bir fikir ileri sürmek, tartışmak, bir öneri sunmak, anlaşılır bir
iki söz söylemek, doğru-yanlışı ayırt etmek, yanlışa yanlış doğruya doğru
demek, o kadar uzak şeyler ki. .. Hemen hemen her gün
aynı şeylerle karşılaşmak durumunda kalmak, sessiz kalmak dışında bir seçenek
vermiyor. Bilirsin bu gibi yaşanan hadiseler pek bilinmez bizim cenahta. Sadece
sessiz kalma nedenimi paylaşmak ve .. yansıtmak, paylaşmak istedim. .. Kaldı ki ilk defa
yazıyorum. Fakat şunu da bilmeni isterim. Her açıdan dinlenen oluyorum, .. üstüne geliyorum,
eleştiriyorum. Nedenlerim var deniyor. Ama pek ikna olamıyorum. Neyse artık bu
tür can sıkıcı uzun mevzulara girmeyeceğim. Yüz yüze mevzulardır bunlar..
Anne ne yapıyor. Sağlığı iyidir umarım. Selamlarımı ilet her daim. Son
fotoda iyi görünüyordu. Dilerim hep öyle olur. Yalnız bırakmasın!..
Sen nasılsın? Sağlığın nasıl? Demek ihtiyarlık belirtileri baş gösterdi
öyle mi? Foto pek yansıtmıyordu. Kendine haksızlık etme. Bence içerde kalmak ve
bu durumda kalmak başlı başına büyük başarı. .. Bu
yaşta ve şimdiden ihtiyarlık lafları pek ikna edici gelmiyor. Tembelliğin
mazeretleri, gerekçeleri aranıyor sanki. Pervin'de ikide bir yaşlılık diyor. .. Genelde kadın arkadaşlarda var, kırktan sonra
adeta lakırtı haline getiriyorlar. Oysa aksine
olgunluk yaşlar daha çok yakışıyor kadınlara. .. Hala
4 dimi kalıyorsunuz. Bu zamanda böyle kafa dengi insan bulmak zordur. Nilüfer,
Zeynep ve Gülşah arkadaşlara da selamlarımızı sevgilerimizi iletiyoruz. Bağlama
kursu nasıl gidiyor? İyice öğren, çalan sen olursun, mecburen de söyleyen ben
olurum. İyi söylerim, haberin ola. .. Gitarım var
burada fakat geldiğimizden beridir depoda kalıyor öylece. Bir ara zaman ayıracağım
artık. Diğer mevzular bir yerden sonra rutin geliyor insana.
Bir ara zaman zaman yazıyordum eski mekanımdaki arkadaşlara ama uzun
zamandır yazmıyorum. Herhangi bir şey yansısın istemiyorum. Ama belki yazarım
bir ara onlara da. Yazmak bir yandan insana da iyi geliyor ama sıkıntılı
süreçlerde insan hiç bir şey yapmak istemiyor. ..
Genel gelişmeleri ve süreçle ilgili basında fazlasıyla işleniyor. Takip
ettiğiniz dışında öyle çok özgün paylaşacağım farklı birşey
yok. Ama bildiğim birşey varsa o da toplumsal
meselelerimiz dahil herşeyi konuşarak halletmek
dışında farklı seçeneklere .. Sabırlı olmak ve sabırla
barışı inşa etmek büyük erdemlilik gerektirir. Hem şimdi olsa neden olmuyor, o
zaman şöyle olur, böyle olur demek çok anlamlı gelmiyor bana. Bunca yaşanan
acılar, trajediler artık insanın kaldırabileceği, tahammül edeceği şeyler
değil. Herşeye rağmen umutlu olmak, umudu yitirmemek önemlidir. ..
Dediğim gibi keşke sohbet etme imkanımız
olsaydı. Paylaşacak o kadar şey var ki. Ama herhalde hayat bize bu imkanı verir bir gün değil mi? Sadece sabırlı olmak kalıyor bize. .. Ve tabi Ankaraya yolum
düşerse ilk sana yazacağım. Söz yani. ..
İyiyim bende, öyle çok ciddi bir sorun yok. Sağlığım da iyi, gün boyu
spor yapıyorum ama şimdilik ara verdim. Ama yine haftada üç defa voleybol oynuyorum. ..
Şimdilik bitiriyorum. Kendine iyi bak ve arkadaşlarıma da selamlarımı iletiyorum. .. Görüşmek dileğiyle."
11. Disiplin Kurulu'nun 30/10/2013 tarihli kararı şöyledir:
"Adı geçen hükümlünün
.. yazmış olduğu kişilere ait mektuplar, terör
ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı
olarak haberleşmelerine neden olma gerekçesi ile "Cezaların İnfazına Dair
Tüzüğün 123/1 maddesi gereğince" mektupların ilgili yerlere
gönderilmemesine karar verildi."
12. Başvurucu bu karara karşı Bursa 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz
Hâkimliği) itirazda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, 13/11/2013 tarihli ve
E.2013/1698, K.2013/1698 sayılı kararla başvurucunun itirazını reddetmiştir. Ret
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
".. İncelenen dosya ve mektup
içeriğinden;
Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun
düzenlendiği görülmekle vaki itirazın reddi gerekmiştir."
13. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi 17/12/2013 tarihli
ve 2013/1398 Değişik İş sayılı kararıyla İnfaz Hâkimliğinin kararında usul ve
yasaya aykırı bir yön bulunmadığından itirazın reddine hükmetmiştir.
14. Nihai karar 24/12/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu, 23/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz
kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere dayanak oluşturan
mevzuata (Ahmet Temiz, B. No:
2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, dış dünya ile ilişki geliştirebilmesi yönünden
kendisine imkân sağlanmadığını ve izole edildiğini, hukuka aykırılık içermeyen
mektubunun idare tarafından el konularak gönderilmemesinin tutulduğu koşullar gözönüne alındığında işkence boyutuna ulaştığını ileri
sürmüştür. Başvurucu ayrıca el konulan mektubun kişisel yazışmalar içerdiğini,
şiddeti övme ve teşvik etme ya da örgüt içi haberleşme gibi amaçlar
taşımadığını, tavsiye kararı veren kurulda bulunan kişilerin bir kısmının
disiplin kararı veren kurulda da bulunduğunu, haberleşme hürriyetini engelleyen
müdahalenin gerekçesinin ne idare ne de yargı organları tarafından
açıklanmadığını, atıf yapılan mevzuat ile somut olay arasında illiyet bağı
kurulmadığını, ilgisiz ve olaya uymayan soyut ifadelerle gerekçenin
oluşturulduğunu iddia etmiştir. Başvurucu, ifade hürriyeti kapsamında kalan ve
suç unsuru içermeyen mektuba el konulmasının ölçülü olmadığını ve bu şekildeki
bir müdahalenin demokratik toplumda gereklilik unsurunu taşımadığını ayrıca
Mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğunu belirterek Anayasa'nın 10., 12., 17.,
22., 26., 36. ve 141. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Ceza İnfaz Kurumunun ilgili kurullarınca sakıncalı görülerek
alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanması hakkındadır. Bu
sebeple başvurucunun bütün iddialarının haberleşme hürriyeti kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza
infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel
ilkeler belirtilmiştir.
22. Somut olayda Disiplin Kurulu kararıyla başvurucunun mektubu
sakıncalı olduğu değerlendirmesiyle alıkonulmuştur. Dolayısıyla anılan işlem
ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir
müdahalede bulunulduğu açıktır.
23. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın;
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
24. Somut olayda, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan,
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
25. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
“Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği,
hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada
belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış
olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde ceza
infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği
söylenebilir.
26. Somut olayda başvurucunun göndermek istediği mektubun
sakıncalı bulunarak Disiplin Kurulu Başkanlığınca alıkonulma sebebi, anılan
mektubun içeriğinde terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine
yönelik ifadelerin bulunması olarak gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun
mektubunun, Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığınca denetlenmesi
suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin
sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine
ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna
varılmıştır (Ahmet Temiz, §§
47-50).
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları
tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.
28. Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile en önemli bağlantısı olduğu
gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumu
yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara
yardım etmelidirler. Bununla birlikte başvurucunun ve muhatabın durumu
itibarıyla ceza infaz kurumlarının ilgili birimlerinin konuya hassasiyet ile
yaklaşmasını Anayasa Mahkemesi doğal karşılayabilir.
29. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında
hukuka uygun olarak "bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutma"
şeklinde değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711,
23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa'nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına
genel olarak sahiptir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hirst/Birleşik Krallık (No. 2) [BD], B. No: 74025/01, 6/10/2005,
§ 69).
30. Bu kapsamda, yasa dışı örgüt faaliyetinde bulunmaları
nedeniyle ceza alan hükümlüler arasındaki haberleşmenin örgütsel nitelik
taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın bu faaliyetlerinin örgütsel haberleşme
kapsamında değerlendirilerek müdahalede bulunulması Anayasa'nın 22. maddesine
uygun düşmez (Turan Günana
(3), B. No: 2013/8554, 4/11/2015, § 68).
31. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi güvenliğin sağlanmasına
yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları
haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu
kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan
ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az
birini içermesi özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da
yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da
göndericinin hususi olarak hangi sözlerinin örgütsel haberleşmeyi gösteren
ifadeler içerdiği gerekçede gösterilmek zorundadır.
32. Başvurucunun "Sevgili
Sermin Heval," diye başladığı
mektubunda genel olarak günlük yaşantıya, kişilerin iç dünyasına, beklentilere
ve temennilere yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir. Mektubun bir
kısmında "Sabırlı olmak ve sabırla
barışı inşa etmek büyük erdemlilik gerektirir. Hem şimdi olsa neden olmuyor, o
zaman şöyle olur, böyle olur demek çok anlamlı gelmiyor bana. Bunca yaşanan
acılar, trajediler artık insanın kaldırabileceği, tahammül edeceği şeyler
değil. Her şeye rağmen umutlu olmak, umudu yitirmemek önemlidir."
şeklinde siyasi gelişmelere yönelik düşüncelere de yer verildiği görülmüştür
(bkz. § 10).
33. Mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu kararında,
mektup aracılığıyla örgütsel ilişki kurulduğu gerekçe gösterilmesine karşın
mektup içeriğindeki hangi sözlerin muhatabına ulaştırılmasının ne suretle
sakıncalı veya hangi sözlerin örgütsel haberleşme niteliğinde olduğu
belirtilmemiştir. Bu kapsamda Disiplin Kurulu kararından "mektubun
içeriğinde" yer alan bir kısım ifadelerin Kanun'un emrettiği bir hususa
aykırı olabileceği anlaşılmakla beraber hangi ifadelerin bu kapsamda olduğunun
belirtilmediği ve mektubun tamamının alıkonulmasına ilişkin hiçbir gerekçeye
yer verilmediği görülmektedir. İnfaz Hâkimliği ise "Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun düzenlendiği
görülmekle" şeklindeki gerekçeyle Disiplin Kurulu kararına
karşı yapılan itirazda yeni bir gerekçe göstermemiştir. Bununla beraber İnfaz
Hâkimliğinin kararından tam olarak neyin kastedildiği de anlaşılamamaktadır.
34. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca
"Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence
altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle
kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle
uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve
ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için
zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler." (AYM,
E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve
özgürlüğün özüne dokunarak kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede
güçleştiriyorsa etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak
sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum
düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59, K.2011/69, 28/4/2011; AYM,
E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008; Fatih Taş
[GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§ 92-93).
35. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan
ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgükabul
edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı
sonucuna varılmış; başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması
suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahaleninamaçlanan
hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda
demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı
kanaatine varılmıştır.
36. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya
da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucu, 50.000 TL manevi tazminat verilmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
39. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
40. Başvurucunun talebinin bulunmadığı ve başvuruya konu
mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden yargılama yapılmasında hukuki
bir yarar bulunmamaktadır.
41. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi sebebiyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya takdiren net 3.600 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir
43. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Bursa 1. İnfaz
Hâkimliğine ve Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 3.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bursa 1. İnfaz Hâkimliğine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.