TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ENGİN EREM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9793)
|
|
Karar Tarihi: 9/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Okan
TAŞDELEN
|
Başvurucu
|
:
|
Engin EREM
|
Vekili
|
:
|
Av. İpek
Çağla YILDIZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tanık dinletme talebinin kabul edilmemesi nedeniyle
tanık dinletme hakkının; Yargıtay kararlarına uygun biçimde bilirkişi
incelemesi yaptırılmaması, savunma ve delillerin dikkate alınmaması, aynı
durumda olan sanıklar yönünden farklı kararlar verilmesi, cezada indirim
oranında hataya düşülmesi, zamanaşımı dolmasına rağmen mahkûmiyete
hükmedilmesi, mahkeme kararlarının yeterince gerekçelendirilmemesi nedenleriyle
yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/4/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 20/5/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
28/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 10/6/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun da aralarında bulunduğu kişiler hakkında, Bayındırbank'ta gerçekleştirildiği belirtilen zimmet
eylemleri nedeniyle ceza davaları açılmıştır. Bu davalar, İstanbul 8. Ağır Ceza
Mahkemesinin aynı konudaki E.2004/164 sayılı ana dosyası ile birleştirilmiştir.
9. Mahkeme yargılama esnasında, iki emekli bankacı ile bir
emekli bankalar yeminli başmüfettişinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetine
17/2/2006 tarihli bir rapor hazırlatmıştır. Birleşen E.2008/72 ve E.2006/15
sayılı dosyalar yönünden aynı bilirkişi heyetinden iki ek rapor daha almıştır.
Ağır Ceza Mahkemesi son olarak 23/6/1999 tarihinden sonra kullandırılan
kredilerde hangi sanıkların imzalarının bulunduğuna ve sanıkların
sorumluluğundaki kredi miktarına ilişkin rapor almıştır.
10. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi 25/1/2013 tarihli ve
E.2004/164, K.2013/1 sayılı kararı ile bazı suçlamalardan başvurucunun
beraatına, bazı suçlamaların zamanaşımının dolması nedeniyle davanın
düşürülmesine, kimi suçlamalar bakımından ise 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı
mülga Bankalar Kanunu'nun 22. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca
başvurucunun zincirleme biçimde işlenen basit zimmet suçundan sonuç itibarıyla
5 yıl 2 ay 6 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
11. Mahkeme kararında başvurucuyla ilgili hükme bağlanan
suçlamalar aşağıdaki gibidir:
a. Zamanaşımından ortadan
kaldırılan suçlamalar:
(a1)
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma kapsamında kaldığı değerlendirilen,
Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 2/5/2003 tarihli ve 2003/5198 sayılı
iddianamesiyle açılan, E.2005/65 sayılı birleşen dosyaya konu 4389 sayılı mülga
Kanun'un 23/6/1999 tarihinde yürürlüğe girmesinden önce B... İnş. ... A.Ş. de
dâhil olmak üzere çeşitli firmalara kullandırılan kredilere ilişkin iddialar
(başvurucu ve diğer dokuz sanık hakkında)
(a2)
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık kapsamında
değerlendirilen, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 18/2/2003 tarihli ve
2003/1671 sayılı iddianamesiyle açılan, E.2006/15 sayılı birleşen dosyaya konu
23/6/1999 tarihinden önce gerçekleşen hisse senetlerinin bankayı zarara
uğratacak şekilde satıldığına ilişkin iddialar (başvurucu ve diğer sekiz sanık
hakkında)
b. Beraat kararı verilen
suçlamalar:
(b1)
Zimmet kastıyla işlendiği veya zimmete geçirildiği yönünde her türlü şüpheden
uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği değerlendirilen, Şişli
Cumhuriyet Başsavcılığının 18/2/2003 tarihli ve 2003/1671 sayılı iddianamesiyle
açılan, E.2006/15 sayılı birleşen dosyaya konu banka kaynaklarının haksız
şekilde aktarıldığına ve banka kaynaklarının "fiduciary
kredi" şeklinde zimmete geçirildiğine ilişkin iddialar (başvurucu ve
sırasıyla diğer yedi ve beş sanık hakkında)
(b2)
Zimmet suçunun işlendiği yönünde her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı
delil elde edilemediği değerlendirilen, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının
2/5/2003 tarihli ve 2003/5198 sayılı iddianamesiyle açılan, E.2005/65 sayılı
birleşen dosyaya konu B... İnş. ... A.Ş.ye ve diğer firmalara yapılan nakdi ve gayrinakdi kredi tahsisleri (başvurucu ve diğer 6 sanık
hakkında)
c. Mahkûmiyete hükmedilen
suçlamalar:
(c1)
Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 28/4/2003 tarihli ve 2003/4866 sayılı
iddianamesiyle açılan E.2004/164 sayılı asıl dosyaya konu 21/2/2001 tarihli
kredi ödemesi
(c2)
Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 2/5/2003 tarihli 2003/5198 sayılı
iddianamesiyle açılan, E.2005/65 sayılı birleşen dosyaya konu 9/7/1999 ile
21/2/2001 tarihleri arasına kredi veya kira bedeli olarak B... İnş. ... A.Ş.yi de kapsayan firmalara
yapılan ödemeleri kapsayan on eylem
(c3)
Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 1/7/2004 tarihli ve 2004/7714 sayılı
iddianamesiyle açılan E.2006/75 sayılı birleşen dosyaya konu 30/12/1999 ile
21/2/2001 tarihleri arasındaki kredi ödemeleri
(c4)
Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 23/9/2002 tarihli ve 2002/13431 sayılı
iddianamesiyle açılan, E.2008/72 sayılı birleşen dosyaya konu 30/6/2000 tarihli
kredi ödemesi
12. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Bankanın yönetim kurulu
üyesi ve üst düzey yöneticisi olan başvurucunun da dâhil olduğu sanıkların,
yasaların ve bankacılık ilkelerinin kendilerine yüklediği özen gösterme
yükümlülüğünü gözardı etmek suretiyle usulsüz
kredilere ilişkin kararları imzaladıkları; yasaya ve bankacılık teamüllerine
aykırı işlemler neticesinde Bankayı zarara uğrattıkları ve hâkim hissedar grup
lehine menfaat temin ettikleri sonucuna ulaşmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi,
başvurucunun sorumlu olduğu zimmet miktarını 21.294.383,68 TL olarak belirlemiştir.
Mahkeme, başvurucu ve diğer sanıklara atılı eylemlerin basit zimmet suçunu
oluşturduğunu, aralarında bağlantı olması ve aynı suç işleme kararından
kaynaklanması nedeniyle de zincirleme suç niteliği taşıdığını
değerlendirmiştir. Mahkeme, zincirleme suçta öngörülen artırım oranı itibarıyla
1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun lehe olduğuna karar
vermiştir.
13. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonundan gelen cevap doğrultusunda zimmet miktarına karşılık gelen meblağların
dava açıldıktan sonra ama hükümden önce ödendiğini kabul etmiştir. Mahkeme,
Yargıtay 7. Ceza Dairesinin emsal bir bankacılık dosyasında verdiği karara da
atıf yaparak cezadan 1/3 oranında indirim yapılmasına hükmetmiştir.
14. Bilirkişi incelemesiyle ilgili olarak İstanbul 8. Ağır Ceza
Mahkemesi, raporların yeterli görülmemesi hâlinde bir bankacı, üniversitelerden
bankacılık konusunda uzman bir öğretim üyesi ve bir ceza hukukçusundan teşkil
edecek bir heyete rapor hazırlatılması gerektiği yönünde Yargıtay 7. Ceza Dairesininkararları bulunduğunu hatırlatmıştır. Ağır Ceza
Mahkemesi bununla birlikte daha önce alınan bilirkişi raporlarını, dosyanın
bulunduğu aşamayı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun benzer dosyalarında eylemi
"adiyen zimmet" olarak nitelendirmesini ve adiyen zimmetin tabi olduğu zamanaşımı süresini dikkate
alarak dosyadaki bilirkişi raporundaki maddi tespit ve değerlendirmelerin
yeterli açıklıkta olduğunu kabul etmiştir. Mahkeme, ceza hukukçusunun yapacağı
takdir ve değerlendirmelerin ise Mahkeme heyetince de yapılabileceğini
belirtmiş ve farklı bir heyetten rapor alınmasına gerek görmemiştir.
15. Yargıtay 7. Ceza Dairesi 14/4/2014 tarihli ve E.2013/20876,
K.2014/7683 sayılı ilâmıyla başvurucu hakkında verilen zamanaşımı nedeniyle
ortadan kaldırma ve mahkûmiyet kararlarını onamıştır. Beraatla sonuçlanan
suçlamalar bakımından, başvurucunun zamanaşımını kesen ifadelerinin sırasıyla
2/5/2003 ve 22/9/2003 tarihli olduğunun ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin
dolduğunun altı çizilerek ortadan kaldırma kararı verilmiştir.
16. Başvurucu onama kararından 23/5/2014 tarihinde haberdar
olduğunu beyan etmiştir.
17. Başvurucu 20/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 4389 sayılı mülga Kanun'un 22. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Banka yönetim kurulu
başkan ve üyeleri ile diğer mensupları görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi
olunan veya muhafazaları, denetim veya sorumlulukları altında bulunan bankaya
ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse altı yıldan on iki yıla
kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı
tazmine mahkum edilirler. ... Zararın kovuşturma
yapılmadan önce tamamıyla ödenmiş olması halinde cezaların yarısı, ödeme
hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üçte bir oranında indirilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; bilirkişi heyetinin oluşturulmasının emsal
kararlarla çelişildiğini, zamanaşımı süresi dolmasına
rağmen mahkûm edildiğini, ödemelerin bir kısmı soruşturmadan önce yapıldığından
indirim oranının 2/3 olması gerektiğini, Yargıtayın
hem onama hem de zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı vermesinin
çelişkili olduğunu, aynı olaylarda delillerin ve zamanaşımına ilişkin
hükümlerin kişiler yönünden farklı yorumlanması sonucunda bazı sanıklar beraat
ettirilirken kendisi hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini, B... İnş. ...
A.Ş.ye kullandırılan kredi yönünden imzası bulunan diğer üyelerin sorumluluğuna
gidilmezken kendisinin ve diğer bir sanığın mahkûmiyetine hükmedildiğini,
sanıklar hakkında farklı sonuçlara ulaşılmasının gerekçesinin kararda
açıklanmadığını, yargılama aşamasındaki itirazlarının Derece Mahkemelerince
karşılanmadığını, savunma ve delillerinin dikkate alınmadığını belirterek
eşitlik ilkesinin ve silahların eşitliği ilkesini de içerecek biçimde adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, Anayasa'nın
10., 36., 37., 38., 138. ve 140. maddelerine dayanmış ve infazın durdurulması
ile yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
21. Başvurucu 18/7/2014 tarihinde sunduğu ek dilekçesinde tanık
olarak belirttikleri bir kişinin dinlenmesinin, yargılamanın neticesine etki
etmeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle tanık dinletme hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının tanık dinletme
hakkı ve bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Tanık Dinletme
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, bir tanığının dinlenmemesi nedeniyle tanık
dinletme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar
başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
25. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
"Başvuru süresi ve mazeret"
kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
26. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan
başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her
aşamasında resen dikkate alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013,
§ 19).
27. Süresinde sunulan, bireysel başvuru formunda belirtilmeyen
bir iddianın daha sonraki bir tarihte dile getirilmesi hâlinde başvurunun
yapıldığı tarih değil iddianın ilk kez ileri sürüldüğü tarih dikkate alınarak
başvuru süresine uyulup uyulmadığının tespit edilmesi gerekmektedir (Metin Oktay, B. No: 2013/6807, 15/12/2015,
§§ 36, 49).
28. Dolayısıyla başvurucunun nihai karardan 23/5/2014 tarihinde
haberdar olduğunu belirtmesi karşısında 18/7/2014 tarihli dilekçede dile
getiren tanık dinletme talebinin reddedildiğine ilişkin iddiada süre aşımı
olduğu sonucuna varılmıştır (bkz. §§ 16, 21).
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın
Hakkaniyete Uygun Görülmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu; zamanaşımına ilişkin kurallarının hatalı
uygulandığı, bilirkişi incelemesinin önceki içtihatlarla çelişir biçimde
gerçekleştirildiği, aynı olaylara ilişkin olarak sanıklar hakkında farklı
kararlar verildiği, iddialarının kararlarda karşılanmadığı, indirim oranın
tespitinde hataya düşüldüğü gerekçeleriyle yargılamanın hakkaniyete uygun
görülmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık yazısında, İlk Derece Mahkemesinin yeniden
bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görmediği, kararda yargılamaya konu her
bir eyleme yönelik olarak delillerin değerlendirilmesi ile geçerliliğine ve
kabule ilişkin gerekçelerin açıklandığı, birleşen E.2005/65 sayılı dosyaya
ilişkin olarak çeşitli tarihlerde verilen kredilerle ilgili olarak dokuz sanık
hakkında farklı sürelerde hapis cezasına hükmedildiği, yargılamaya konu aynı
eylemler açısından düşme ve beraat kararları ile hapis cezasının miktarı
bakımından benzer hükümler verildiği, bir üyenin zamanaşımının dolduğu
gerekçesiyle karara muhalif kaldığı, temyizde ileri sürülen iddiaların İlk
Derece Mahkemesinin hükmüne atıfta bulunmak suretiyle Yargıtay tarafından
reddedildiği ifade edilmiştir.
32. Başvurucu cevap dilekçesinde, bilirkişinin oluşumuna ilişkin
itirazlarının dikkate alınmadığını, yargılamaya konu yönetim kurulu
kararlarının tüm üyeler tarafından imzalanmasına rağmen farklı cezalar
verildiğini, diğer sanıklar beraat ederken kendisinin mahkûm edildiğini,
Mahkemenin kararında bu hususta bir açıklama bulunmadığını, E.2004/164 sayılı
dosyaya konu eylemin karar tarihi itibarıyla zamanaşımına uğradığını, Yargıtayın benzer dosyalarının aksine olarak kendisi
hakkındaki hükmü onadığını belirtmiştir.
33. Gerekçeli temyiz dilekçesinin sunulmaması nedeniyle
yukarıdaki iddiaların temyiz aşamasında ileri sürülüp sürülmediği tespit
edilememiş ise de (Metin Polat,
B. No: 2013/1145, 10/6/2015, § 25) aşağıdaki gerekçelerle bu hususta bir
değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
34. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruda,
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."
35. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
36. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
37. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece
mahkemesi kararları açık bir keyfîlik içermedikçe
Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
38. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada
bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek
de değildir. Savunma makamının tanık dinletme taleplerinin gerekliliği ya da
bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi
hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir. Buna karşın Anayasa
Mahkemesi, başvurucular tarafından savunma kapsamında talep edilen savunma
tanıklarının dinlenmesi talebinin reddi kararı gibi bilirkişi raporu alınması
talebinin reddi kararının da sanıkların haklarını koruma amacına yönelik
yeterli güvenceleri içeren bir usul çerçevesinde verilip verilmediğini
incelemelidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§68, 69).
39. Somut olayda İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, dosya üzerinde
üç kez bilirkişi incelemesi yaptırmış; dosyada mevcut bilirkişi raporlarını,
davanın bulunduğu aşamayı ve kimi değerlendirmelerin kendisi tarafından da
yapılabileceğini dikkate alarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına
gerek görmemiştir (bkz. § 14). Mahkeme, başvurucunun ve diğer sanıkların
eylemlerinin ne şekilde zimmet suçunu oluşturacağını ortaya koymuş ve bir suç
işleme kararı içinde gerçekleştirilmeleri nedeniyle eylemlerin zincirleme suç
oluşturacağını değerlendirmiştir (bkz. § 12). Ağır Ceza Mahkemesi,Yargıtayın önceki tarihli bir kararını
gözeterek zimmete konu miktarların ödenmesi nedeniyle cezadan 1/3 oranında
indirime gitmiştir (bkz. § 13). 4389 sayılı mülga Kanun'un 22. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında da hükümden önce yapılan ödemeler bakımından bu oranda
indirim yapılacağı belirtilmiştir. B... İnş. ... A.Ş.ye verilen kredileri de
kapsayan kimi suçlar yönünden başvurucu ve diğer sanıklar hakkında düşme ve
beraat kararları verilmiştir (bkz. § 11). Anılan firmaya kullandırılan ve
birleşen E.2005/65 sayılı dosyaya konu bir kredi yönünden ise başvurucuyla
birlikte diğer bir sanığın daha mahkûmiyetine hükmedilmiştir. Belirtilen
krediye ilişkin olarak hakkında beraat kararı verilmiş herhangi bir sanık
bulunmamaktadır.
40. Zamanaşımı bakımından 765 sayılı mülga Kanun'un 103. maddesi
ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 66. maddesinin (6)
numaralı fıkrası uyarınca zamanaşımı, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği
günden itibaren işlemeye başlar. Mahkeme kararında suç tarihlerinin 1999-2001
yılları içinde olduğu belirtilmiştir. Zamanaşımını kesen sebepler (Şişli
Cumhuriyet Başsavcılığının 1/7/2004 tarihli ve 2004/7714 sayılı iddianamesi ve
Mahkemenin 25/1/2013 tarihli mahkûmiyet kararı) dikkate alındığında Derece
Mahkemelerinin zamanaşımı kuralının uygulanmasına yönelik tespit ve
sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içerdiğine ilişkin bir bulguya rastlanmamıştır (Kamuran Çörtük, B. No: 2014/9817, 26/2/2015, § 23).
41. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi başvuru konusu kararında,
başvurucunun hangi gerekçeyle mahkûm edildiğini delillerle ulaşılan sonucu
ilişkilendirmek suretiyle
açıklamıştır. Mahkeme, bilirkişi incelemesine
tekrar başvurmamasının nedenini belirtmiş ve eylemleri zincirleme suç olarak
niteleyerek zamanaşımının hesabında gözetilecek hususları ortaya koymuştur.
Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçesi dikkate alındığında yargılamayı esastan
etkileyecek bir iddia ve savunmanın karşılanmadığı söylenemez. Temyiz mercii
incelemesi bakımından ise İlk Derece Mahkemesi kararı mahkûmiyet ve ortadan
kaldırma kararları yönünden hukuka uygun bulunarak onanmıştır. Başvurucu
hakkındaki beraat hükümleriyle ilgili olarak ise zamanaşımın dolması nedeniyle
davaların ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu itibarla derece
mahkemelerinin kararlarının yeterince gerekçelendirilmiş olduğu anlaşılmaktadır(İbrahim
Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24; Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 50).
42. Mahkemelerin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün derece mahkemesi tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve
esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
43. Başvurucu; yargılama sürecinde sunulan deliller ve
görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma
olanağı bulamadığına, hakkında dile getirilen delillere ve iddialara etkili bir
şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından
dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin ve Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilememiştir.
44. Açıklanan nedenlerle kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşıldığından başvurucunun iddialarının diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık dinletme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.