TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ENGİN EREM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/9793)
Karar Tarihi: 9/6/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Okan TAŞDELEN
Başvurucu
Engin EREM
Vekili
Av. İpek Çağla YILDIZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tanık dinletme talebinin kabul edilmemesi nedeniyle tanık dinletme hakkının; Yargıtay kararlarına uygun biçimde bilirkişi incelemesi yaptırılmaması, savunma ve delillerin dikkate alınmaması, aynı durumda olan sanıklar yönünden farklı kararlar verilmesi, cezada indirim oranında hataya düşülmesi, zamanaşımı dolmasına rağmen mahkûmiyete hükmedilmesi, mahkeme kararlarının yeterince gerekçelendirilmemesi nedenleriyle yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 20/5/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 28/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 10/6/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun da aralarında bulunduğu kişiler hakkında, Bayındırbank'ta gerçekleştirildiği belirtilen zimmet eylemleri nedeniyle ceza davaları açılmıştır. Bu davalar, İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin aynı konudaki E.2004/164 sayılı ana dosyası ile birleştirilmiştir.
9. Mahkeme yargılama esnasında, iki emekli bankacı ile bir emekli bankalar yeminli başmüfettişinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetine 17/2/2006 tarihli bir rapor hazırlatmıştır. Birleşen E.2008/72 ve E.2006/15 sayılı dosyalar yönünden aynı bilirkişi heyetinden iki ek rapor daha almıştır. Ağır Ceza Mahkemesi son olarak 23/6/1999 tarihinden sonra kullandırılan kredilerde hangi sanıkların imzalarının bulunduğuna ve sanıkların sorumluluğundaki kredi miktarına ilişkin rapor almıştır.
10. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi 25/1/2013 tarihli ve E.2004/164, K.2013/1 sayılı kararı ile bazı suçlamalardan başvurucunun beraatına, bazı suçlamaların zamanaşımının dolması nedeniyle davanın düşürülmesine, kimi suçlamalar bakımından ise 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı mülga Bankalar Kanunu'nun 22. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun zincirleme biçimde işlenen basit zimmet suçundan sonuç itibarıyla 5 yıl 2 ay 6 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
11. Mahkeme kararında başvurucuyla ilgili hükme bağlanan suçlamalar aşağıdaki gibidir:
a. Zamanaşımından ortadan kaldırılan suçlamalar:
(a1) Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma kapsamında kaldığı değerlendirilen, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 2/5/2003 tarihli ve 2003/5198 sayılı iddianamesiyle açılan, E.2005/65 sayılı birleşen dosyaya konu 4389 sayılı mülga Kanun'un 23/6/1999 tarihinde yürürlüğe girmesinden önce B... İnş. ... A.Ş. de dâhil olmak üzere çeşitli firmalara kullandırılan kredilere ilişkin iddialar (başvurucu ve diğer dokuz sanık hakkında)
(a2) Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık kapsamında değerlendirilen, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 18/2/2003 tarihli ve 2003/1671 sayılı iddianamesiyle açılan, E.2006/15 sayılı birleşen dosyaya konu 23/6/1999 tarihinden önce gerçekleşen hisse senetlerinin bankayı zarara uğratacak şekilde satıldığına ilişkin iddialar (başvurucu ve diğer sekiz sanık hakkında)
b. Beraat kararı verilen suçlamalar:
(b1) Zimmet kastıyla işlendiği veya zimmete geçirildiği yönünde her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği değerlendirilen, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 18/2/2003 tarihli ve 2003/1671 sayılı iddianamesiyle açılan, E.2006/15 sayılı birleşen dosyaya konu banka kaynaklarının haksız şekilde aktarıldığına ve banka kaynaklarının "fiduciary kredi" şeklinde zimmete geçirildiğine ilişkin iddialar (başvurucu ve sırasıyla diğer yedi ve beş sanık hakkında)
(b2) Zimmet suçunun işlendiği yönünde her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği değerlendirilen, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 2/5/2003 tarihli ve 2003/5198 sayılı iddianamesiyle açılan, E.2005/65 sayılı birleşen dosyaya konu B... İnş. ... A.Ş.ye ve diğer firmalara yapılan nakdi ve gayrinakdi kredi tahsisleri (başvurucu ve diğer 6 sanık hakkında)
c. Mahkûmiyete hükmedilen suçlamalar:
(c1) Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 28/4/2003 tarihli ve 2003/4866 sayılı iddianamesiyle açılan E.2004/164 sayılı asıl dosyaya konu 21/2/2001 tarihli kredi ödemesi
(c2) Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 2/5/2003 tarihli 2003/5198 sayılı iddianamesiyle açılan, E.2005/65 sayılı birleşen dosyaya konu 9/7/1999 ile 21/2/2001 tarihleri arasına kredi veya kira bedeli olarak B... İnş. ... A.Ş.yi de kapsayan firmalara yapılan ödemeleri kapsayan on eylem
(c3) Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 1/7/2004 tarihli ve 2004/7714 sayılı iddianamesiyle açılan E.2006/75 sayılı birleşen dosyaya konu 30/12/1999 ile 21/2/2001 tarihleri arasındaki kredi ödemeleri
(c4) Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 23/9/2002 tarihli ve 2002/13431 sayılı iddianamesiyle açılan, E.2008/72 sayılı birleşen dosyaya konu 30/6/2000 tarihli kredi ödemesi
12. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Bankanın yönetim kurulu üyesi ve üst düzey yöneticisi olan başvurucunun da dâhil olduğu sanıkların, yasaların ve bankacılık ilkelerinin kendilerine yüklediği özen gösterme yükümlülüğünü gözardı etmek suretiyle usulsüz kredilere ilişkin kararları imzaladıkları; yasaya ve bankacılık teamüllerine aykırı işlemler neticesinde Bankayı zarara uğrattıkları ve hâkim hissedar grup lehine menfaat temin ettikleri sonucuna ulaşmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun sorumlu olduğu zimmet miktarını 21.294.383,68 TL olarak belirlemiştir. Mahkeme, başvurucu ve diğer sanıklara atılı eylemlerin basit zimmet suçunu oluşturduğunu, aralarında bağlantı olması ve aynı suç işleme kararından kaynaklanması nedeniyle de zincirleme suç niteliği taşıdığını değerlendirmiştir. Mahkeme, zincirleme suçta öngörülen artırım oranı itibarıyla 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun lehe olduğuna karar vermiştir.
13. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan gelen cevap doğrultusunda zimmet miktarına karşılık gelen meblağların dava açıldıktan sonra ama hükümden önce ödendiğini kabul etmiştir. Mahkeme, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin emsal bir bankacılık dosyasında verdiği karara da atıf yaparak cezadan 1/3 oranında indirim yapılmasına hükmetmiştir.
14. Bilirkişi incelemesiyle ilgili olarak İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, raporların yeterli görülmemesi hâlinde bir bankacı, üniversitelerden bankacılık konusunda uzman bir öğretim üyesi ve bir ceza hukukçusundan teşkil edecek bir heyete rapor hazırlatılması gerektiği yönünde Yargıtay 7. Ceza Dairesininkararları bulunduğunu hatırlatmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi bununla birlikte daha önce alınan bilirkişi raporlarını, dosyanın bulunduğu aşamayı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun benzer dosyalarında eylemi "adiyen zimmet" olarak nitelendirmesini ve adiyen zimmetin tabi olduğu zamanaşımı süresini dikkate alarak dosyadaki bilirkişi raporundaki maddi tespit ve değerlendirmelerin yeterli açıklıkta olduğunu kabul etmiştir. Mahkeme, ceza hukukçusunun yapacağı takdir ve değerlendirmelerin ise Mahkeme heyetince de yapılabileceğini belirtmiş ve farklı bir heyetten rapor alınmasına gerek görmemiştir.
15. Yargıtay 7. Ceza Dairesi 14/4/2014 tarihli ve E.2013/20876, K.2014/7683 sayılı ilâmıyla başvurucu hakkında verilen zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma ve mahkûmiyet kararlarını onamıştır. Beraatla sonuçlanan suçlamalar bakımından, başvurucunun zamanaşımını kesen ifadelerinin sırasıyla 2/5/2003 ve 22/9/2003 tarihli olduğunun ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğunun altı çizilerek ortadan kaldırma kararı verilmiştir.
16. Başvurucu onama kararından 23/5/2014 tarihinde haberdar olduğunu beyan etmiştir.
17. Başvurucu 20/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 4389 sayılı mülga Kanun'un 22. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi olunan veya muhafazaları, denetim veya sorumlulukları altında bulunan bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse altı yıldan on iki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkum edilirler. ... Zararın kovuşturma yapılmadan önce tamamıyla ödenmiş olması halinde cezaların yarısı, ödeme hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üçte bir oranında indirilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; bilirkişi heyetinin oluşturulmasının emsal kararlarla çelişildiğini, zamanaşımı süresi dolmasına rağmen mahkûm edildiğini, ödemelerin bir kısmı soruşturmadan önce yapıldığından indirim oranının 2/3 olması gerektiğini, Yargıtayın hem onama hem de zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı vermesinin çelişkili olduğunu, aynı olaylarda delillerin ve zamanaşımına ilişkin hükümlerin kişiler yönünden farklı yorumlanması sonucunda bazı sanıklar beraat ettirilirken kendisi hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini, B... İnş. ... A.Ş.ye kullandırılan kredi yönünden imzası bulunan diğer üyelerin sorumluluğuna gidilmezken kendisinin ve diğer bir sanığın mahkûmiyetine hükmedildiğini, sanıklar hakkında farklı sonuçlara ulaşılmasının gerekçesinin kararda açıklanmadığını, yargılama aşamasındaki itirazlarının Derece Mahkemelerince karşılanmadığını, savunma ve delillerinin dikkate alınmadığını belirterek eşitlik ilkesinin ve silahların eşitliği ilkesini de içerecek biçimde adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, Anayasa'nın 10., 36., 37., 38., 138. ve 140. maddelerine dayanmış ve infazın durdurulması ile yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
21. Başvurucu 18/7/2014 tarihinde sunduğu ek dilekçesinde tanık olarak belirttikleri bir kişinin dinlenmesinin, yargılamanın neticesine etki etmeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle tanık dinletme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının tanık dinletme hakkı ve bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Tanık Dinletme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, bir tanığının dinlenmemesi nedeniyle tanık dinletme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
25. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
26. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen dikkate alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).
27. Süresinde sunulan, bireysel başvuru formunda belirtilmeyen bir iddianın daha sonraki bir tarihte dile getirilmesi hâlinde başvurunun yapıldığı tarih değil iddianın ilk kez ileri sürüldüğü tarih dikkate alınarak başvuru süresine uyulup uyulmadığının tespit edilmesi gerekmektedir (Metin Oktay, B. No: 2013/6807, 15/12/2015, §§ 36, 49).
28. Dolayısıyla başvurucunun nihai karardan 23/5/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmesi karşısında 18/7/2014 tarihli dilekçede dile getiren tanık dinletme talebinin reddedildiğine ilişkin iddiada süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır (bkz. §§ 16, 21).
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Hakkaniyete Uygun Görülmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu; zamanaşımına ilişkin kurallarının hatalı uygulandığı, bilirkişi incelemesinin önceki içtihatlarla çelişir biçimde gerçekleştirildiği, aynı olaylara ilişkin olarak sanıklar hakkında farklı kararlar verildiği, iddialarının kararlarda karşılanmadığı, indirim oranın tespitinde hataya düşüldüğü gerekçeleriyle yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık yazısında, İlk Derece Mahkemesinin yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görmediği, kararda yargılamaya konu her bir eyleme yönelik olarak delillerin değerlendirilmesi ile geçerliliğine ve kabule ilişkin gerekçelerin açıklandığı, birleşen E.2005/65 sayılı dosyaya ilişkin olarak çeşitli tarihlerde verilen kredilerle ilgili olarak dokuz sanık hakkında farklı sürelerde hapis cezasına hükmedildiği, yargılamaya konu aynı eylemler açısından düşme ve beraat kararları ile hapis cezasının miktarı bakımından benzer hükümler verildiği, bir üyenin zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle karara muhalif kaldığı, temyizde ileri sürülen iddiaların İlk Derece Mahkemesinin hükmüne atıfta bulunmak suretiyle Yargıtay tarafından reddedildiği ifade edilmiştir.
32. Başvurucu cevap dilekçesinde, bilirkişinin oluşumuna ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, yargılamaya konu yönetim kurulu kararlarının tüm üyeler tarafından imzalanmasına rağmen farklı cezalar verildiğini, diğer sanıklar beraat ederken kendisinin mahkûm edildiğini, Mahkemenin kararında bu hususta bir açıklama bulunmadığını, E.2004/164 sayılı dosyaya konu eylemin karar tarihi itibarıyla zamanaşımına uğradığını, Yargıtayın benzer dosyalarının aksine olarak kendisi hakkındaki hükmü onadığını belirtmiştir.
33. Gerekçeli temyiz dilekçesinin sunulmaması nedeniyle yukarıdaki iddiaların temyiz aşamasında ileri sürülüp sürülmediği tespit edilememiş ise de (Metin Polat, B. No: 2013/1145, 10/6/2015, § 25) aşağıdaki gerekçelerle bu hususta bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
34. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."
35. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
36. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
37. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
38. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek de değildir. Savunma makamının tanık dinletme taleplerinin gerekliliği ya da bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir. Buna karşın Anayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından savunma kapsamında talep edilen savunma tanıklarının dinlenmesi talebinin reddi kararı gibi bilirkişi raporu alınması talebinin reddi kararının da sanıkların haklarını koruma amacına yönelik yeterli güvenceleri içeren bir usul çerçevesinde verilip verilmediğini incelemelidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§68, 69).
39. Somut olayda İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, dosya üzerinde üç kez bilirkişi incelemesi yaptırmış; dosyada mevcut bilirkişi raporlarını, davanın bulunduğu aşamayı ve kimi değerlendirmelerin kendisi tarafından da yapılabileceğini dikkate alarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görmemiştir (bkz. § 14). Mahkeme, başvurucunun ve diğer sanıkların eylemlerinin ne şekilde zimmet suçunu oluşturacağını ortaya koymuş ve bir suç işleme kararı içinde gerçekleştirilmeleri nedeniyle eylemlerin zincirleme suç oluşturacağını değerlendirmiştir (bkz. § 12). Ağır Ceza Mahkemesi,Yargıtayın önceki tarihli bir kararını gözeterek zimmete konu miktarların ödenmesi nedeniyle cezadan 1/3 oranında indirime gitmiştir (bkz. § 13). 4389 sayılı mülga Kanun'un 22. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da hükümden önce yapılan ödemeler bakımından bu oranda indirim yapılacağı belirtilmiştir. B... İnş. ... A.Ş.ye verilen kredileri de kapsayan kimi suçlar yönünden başvurucu ve diğer sanıklar hakkında düşme ve beraat kararları verilmiştir (bkz. § 11). Anılan firmaya kullandırılan ve birleşen E.2005/65 sayılı dosyaya konu bir kredi yönünden ise başvurucuyla birlikte diğer bir sanığın daha mahkûmiyetine hükmedilmiştir. Belirtilen krediye ilişkin olarak hakkında beraat kararı verilmiş herhangi bir sanık bulunmamaktadır.
40. Zamanaşımı bakımından 765 sayılı mülga Kanun'un 103. maddesi ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 66. maddesinin (6) numaralı fıkrası uyarınca zamanaşımı, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden itibaren işlemeye başlar. Mahkeme kararında suç tarihlerinin 1999-2001 yılları içinde olduğu belirtilmiştir. Zamanaşımını kesen sebepler (Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 1/7/2004 tarihli ve 2004/7714 sayılı iddianamesi ve Mahkemenin 25/1/2013 tarihli mahkûmiyet kararı) dikkate alındığında Derece Mahkemelerinin zamanaşımı kuralının uygulanmasına yönelik tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içerdiğine ilişkin bir bulguya rastlanmamıştır (Kamuran Çörtük, B. No: 2014/9817, 26/2/2015, § 23).
41. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi başvuru konusu kararında, başvurucunun hangi gerekçeyle mahkûm edildiğini delillerle ulaşılan sonucu ilişkilendirmek suretiyle
açıklamıştır. Mahkeme, bilirkişi incelemesine tekrar başvurmamasının nedenini belirtmiş ve eylemleri zincirleme suç olarak niteleyerek zamanaşımının hesabında gözetilecek hususları ortaya koymuştur. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçesi dikkate alındığında yargılamayı esastan etkileyecek bir iddia ve savunmanın karşılanmadığı söylenemez. Temyiz mercii incelemesi bakımından ise İlk Derece Mahkemesi kararı mahkûmiyet ve ortadan kaldırma kararları yönünden hukuka uygun bulunarak onanmıştır. Başvurucu hakkındaki beraat hükümleriyle ilgili olarak ise zamanaşımın dolması nedeniyle davaların ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu itibarla derece mahkemelerinin kararlarının yeterince gerekçelendirilmiş olduğu anlaşılmaktadır(İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24; Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 50).
42. Mahkemelerin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün derece mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
43. Başvurucu; yargılama sürecinde sunulan deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, hakkında dile getirilen delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin ve Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
44. Açıklanan nedenlerle kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurucunun iddialarının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık dinletme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.