logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Alper Aldemir [1.B.], B. No: 2014/4987, 9/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALPER ALDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/4987)

 

Karar Tarihi: 9/6/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Kamil KAYA

Başvurucu

:

Alper ALDEMİR

Vekili

:

Av. Melek GÜNGÖR DİNDAR

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, mahkeme kararında gösterilen temyiz süresi içinde yapılan temyiz başvurusunun süre yönünden reddedilmesiyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/4/2014 tarihinde Konya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 11/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu; işe girerken boş vaziyette verdiği teminat senedinin işten çıktıktan sonra işvereni tarafından kendisine iade edilmeyip doldurularak bono hâline getirildiğini ve senette yazılan bedelin icra yoluyla kendisinden tahsil edildiğini iddia ederek söz konusu haksız ödemenin iadesi istemiyle Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) istirdat davası açmıştır.

8. Mahkemece 27/6/2012 tarihli ve E.2008/282, K.2012/242 sayılı karar ile davanın reddine karar verilmiş; hükümde, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Kararın hüküm kısmı şöyledir:

“1-Davanın REDDİNE,

...

Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay (Temyiz) yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. ”

9. Mahkeme kararı 23/11/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu bu kararı 5/12/2012 tarihinde (tebliğden itibaren on ikinci gün) temyiz etmiştir.

10. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 13/2/2014 tarihli ve E.2013/3251, K.2014/2193 sayılı ilamı ile iş mahkemelerince verilen nihai kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresinin karar yüze karşı verilmişse kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gün olduğu, Mahkeme kararı “iş mahkemesi sıfatıyla” verildiğinden gerekçeli kararda temyiz süresinin on beş gün olarak belirtilmesinin sonuca etkili olmadığı, temyiz dilekçesinin yasal süre geçirildikten sonra ibraz edildiği gerekçesiyle temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermiştir. Yargıtay ilamı şöyledir:

“5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.

...

Somut olayda, mahkeme kararı, 27.06.2012 tarihinde usulüne uygun olarak davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı tefhim edilmiş, gerekçeli karar davalı vekiline 19.11.2012, davacı vekiline ise 23.11.2012 günü tebliğ edilmiş, davacı vekili 05.12.2012 günü temyiz dilekçesi vermiş ve temyiz harcını yatırmıştır. Karar “iş mahkemesi sıfatıyla verildiğinden” mahkemenin gerekçeli kararında temyiz süresinin onbeş gün olduğunu belirtmesi sonuca etkili değildir.

SONUÇ : Temyiz dilekçesi kanunda öngörülen süre geçirildikten sonra ibraz edilerek 05.12.2012 tarihinde temyiz defterine kaydedildiğinden davacının temyiz talebinin 6100 sayılı Kanun'un 346. maddesi gereğince REDDİNE ... karar verildi.”

11. Mahkeme dosyasının incelenmesinde davanın iş mahkemesi sıfatıyla görüldüğü yönünde herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

12. Yargıtay ilamı başvurucuya 26/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu 10/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

“Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.”

15. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi şöyledir:

İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.

...

 İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, temsilci üyeler alınmaksızın, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılır.

...”

16. 5521 sayılı Kanun’un 2/3/2005 tarihli ve 5308 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 8. maddesi şöyledir:

“İş Mahkemesinin nihai kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz olunabilir.

İş Mahkemelerinden verilen kararlar, Yargıtayca iki ay içinde tetkik olunarak karara bağlanır.

 Yargıtay’ın bu kararlarına karşı karar tashihi istenemez.”

17. 5521 sayılı Kanun’a5308 sayılı Kanun ile eklenen geçici 1. madde şöyledir:

“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında yapılan temyiz başvuruları, kesinleşinceye kadar Yargıtay tarafından sonuçlandırılır. Bu kararlar hakkında İş Mahkemeleri Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyize ilişkin hükümleri uygulanır.”

18. 12/1/2011 tarihli ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince temyize ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432. maddesinin 1. fıkrası şöyledir:

“Temyiz süresi on beş gündür. Temyiz süreleri, ilâmın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlar.”

19. 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.

…”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, icra yoluyla kendisinden haksız tahsil edilen paranın iadesi için Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı istirdat davasının reddedildiğini, tüm duruşmalarda davaya asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakıldığını, tefhim edilen kısa karar ve gerekçeli kararda da davaya bu sıfatla bakıldığının belirtilip temyiz süresinin on beş gün olarak gösterildiğini, kararda gösterilen süre içinde temyiz yoluna başvurduğunu ancak kararın iş mahkemesi sıfatıyla verildiği ve temyiz süresinin sekiz gün olduğu, temyiz dilekçesinin yasal süreden sonra ibraz edildiği gerekçesiyle Yargıtay 22. Hukuk Dairesince temyiz isteminin süre yönünden reddedildiğini, davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakılmadığını, Mahkemenin dava sürecinde açıkladığı sıfatın Daire tarafından değiştirilerek temyiz hakkının elinden alındığını, bunun yanı sıra karar gerekçesinin tefhim edilen kısa kararla birlikte açıklanmadığını, gerekçenin açıklanmama nedeninin de gösterilmediğini belirterek Anayasa'nın 2., 10., 36., 40., ve 141. maddelerinde düzenlenen ilke ve hakların ihlal edildiğini ileri sürmüş; temyiz talebinin incelenmesi için ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

23. Başvurucunun şikâyetinin özü, temyiz talebinin haksız şekilde süre yönünden reddedilmesiyle temyiz itirazlarının merci tarafından incelenmediğine ilişkin olduğundan başvurucunun iddiasının adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Başvurucu, asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla verilen ve temyiz süresi on beş gün olarak gösterilen kararı belirtilen süre içinde temyiz ettiğini ancak kararın iş mahkemesi sıfatıyla verildiği ve sekiz günlük yasal temyiz süresinin geçirildiği gerekçesiyle temyiz isteminin süre yönünden reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan söz konusu iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

26. Başvurucu, Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı istirdat davasının reddine karar verildiğini, tüm duruşmalarda davaya asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakıldığını, tefhim edilen kısa karar ve gerekçeli kararda da davaya bu sıfatla bakıldığı belirtilip temyiz süresinin on beş gün olarak gösterildiğini, kararda gösterilen süre içinde temyiz yoluna başvurduğunu ancak kararın iş mahkemesi sıfatıyla verildiği ve temyiz süresinin sekiz gün olduğu, temyiz dilekçesinin yasal süreden sonra ibraz edildiği gerekçesiyle Yargıtay 22. Hukuk Dairesince temyiz isteminin süre yönünden reddedildiğini, davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakılmadığını,Mahkemenin dava sürecinde açıkladığı sıfatı Dairenin değiştirerek temyiz hakkını elinden aldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

28. Anayasa’nın 40. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. ”

29. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, E.2013/64, K.2013/142, 28/11/2013). Bu bağlamda Anayasa’nın, devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiğini ifade eden 40. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır. Bunun yanında Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

30. Sözleşme’nin 6. maddesi mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlenmemekle beraber Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından,mahkemeye başvurma hakkının hukukun temel prensibi olduğu, mahkemeye başvurma hakkı olmaksızın hakkaniyete uygun, aleni bir yargılamadan söz edilemeyeceği ve adil yargılanma hakkının içerdiği güvencelerden yararlanmanın olanaksız hâle geleceği kabul edilmektedir (Golder/Birleşik Krallık, B. No. 4451/70, 21/2/1975, § 35).

31. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

32. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).

33. AİHM, mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakkının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar verilmektedir (Geffre/Fransa (k.k), B. No: 51307/99, 23/1/2003).

34. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermeyi ifade etmektedir (AYM, E.2013/64, K.2013/142, 28/11/2013).

35. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlamaların hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).

36. Dava açma hakkı birtakım sınırlamalara tabi tutulabileceği gibi bu hakkın kullanımı da belli kurallara bağlanabilir. Bununla birlikte bu sınırlamalar dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34; Rodríguez Valín/İspanya, B. No: 47792/99, 11/10/2001, § 22).

37. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler, dava açma ya da kanun yollarına başvurma hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§ 36-40).

38. Başvuruya konu somut olayda başvurucu, işe girerken boş vaziyette verdiği teminat senedinin işten çıktıktan sonra işvereni tarafından kendisine iade edilmeyip doldurularak bono haline getirildiğini ve senette yazılan bedelin icra yoluyla kendisinden tahsil edildiğini iddia ederek söz konusu haksız ödemenin iadesi istemiyle asliye hukuk mahkemesinde istirdat davası açmıştır. Dava dilekçesinde, davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakılması yönünde bir talep olmadığı görülmüştür. Mahkeme, yargılama boyunca duruşma tutanaklarında ve yazışmalarında asliye hukuk mahkemesi sıfatını kullanmış, davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakılmasına ilişkin bir karar vermemiştir.

39. Mahkeme 27/6/2012 tarihli duruşmada asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla verdiği kararı “kararın tebliği tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay (temyiz) yolu açık olmak üzere” şeklindeki ibareyle taraflara tefhim etmiştir. Gerekçeli kararda da davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakıldığına dair açıklamaya yer verilmemiştir.

40. Mahkeme kararı 23/11/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu bu kararı 5/12/2012 tarihinde (tebliğden itibaren on ikinci gün) temyiz etmiştir. Ancak Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, iş mahkemelerince verilen nihai kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresinin sekiz gün olduğu, Mahkeme kararı “iş mahkemesi sıfatıyla” verildiğinden gerekçeli kararda temyiz süresinin on beş gün olarak belirtilmesinin sonuca etkili olmadığı, temyiz dilekçesinin yasal süre geçirildikten sonra ibraz edildiği gerekçesiyle temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermiştir.

41. Başvurucu, asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla verilen ve temyiz süresi on beş gün olarak gösterilen kararı belirtilen süre içinde temyiz ettiğini ancak temyiz talebinin haksız şekilde süre yönünden reddedilmesiyle temyiz hakkının elinden alındığını ileri sürmüştür.

42. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği mevzuatın yorumlanması ve uygulanması, derece mahkemelerinin görevi olmakla birlikte bu yorum ve uygulamaların etkilerinin Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanında bulunan hak ve yükümlülüklerle bağdaşıp bağdaşmadığının Anayasa Mahkemesince incelenebileceği tabiidir. Mahkemeye erişim hakkı yönünden yapılacak böyle bir inceleme, somut olayın koşulları çerçevesinde olacaktır (Emre Kartal, B. No: 2014/5020, 6/10/2015, § 40).

43. Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. Kanun koyucu, devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları ve hangi mercilere başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmaları amaçlanmıştır.

44. 1086 sayılı mülga Kanun'un uygulanmasına devam olunan 432. maddesi gereğince hukuk mahkemelerince verilen kararlara karşı temyiz süresi on beş gün olup bu süre kararın tebliği ile başlamaktadır. 5521 sayılı Kanun'un 8. maddesine göre ise iş mahkemelerinin nihai kararlarına karşı temyiz süresi kararın tefhiminden itibaren sekiz gündür. Ayrı iş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren davalara asliye hukuk mahkemeleri tarafından iş mahkemesi sıfatıyla bakılmaktadır (bkz. §§ 15-18).

45. 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde, hükmü veren mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğinin; (ç) bendinde ise varsa kanun yolları ve süresinin hüküm içeriğinde yer alması gerektiği belirtilmiştir. Bu gereklilik özellikle ayrı ihtisas mahkemesi bulunmayan yerlerde çeşitli sıfatlarla görev yapan asliye hukuk mahkemeleri açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Zira asliye hukuk mahkemelerinin bu durumda kararı hangi mahkeme sıfatıyla verdiğini açıklaması davada uygulanan yargılama usulü ile verilen karara karşı kanun yolları bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak tarafların kararları temyiz haklarını zamanında ve usulüne uygun olarak kullanabilmelerine hizmet etmektedir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 41).

46. Somut olayda başvurucunun davayı doğrudan asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla açması; Mahkemenin, duruşma tutanakları ve yazışmalarında davaya iş mahkemesi sıfatıyla baktığını belirtmemesi, gerekçeli kararda da bu yönde bir açıklamaya yer vermemesi, tüm bu hususların yanı sıra hükümde, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceğini belirtmesi karşısında Mahkemenin davaya hangi sıfatla baktığı konusunda hukuki belirsizlik olduğu görülmektedir. Bu belirsizliğin başvurucunun kanun yoluna başvurmasına, bir başka ifadeyle mahkemeye erişimine zarar verdiği açıktır. Bu koşullarda yapılan temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin süre yönünden temyiz isteminin reddine karar vermesiyle başvurucunun temyiz itirazlarının esastan görüşülmesi imkânı kalmamıştır.

47. İlk derece mahkemelerince davaya hangi sıfatla bakıldığı açıkça belirtilmeden yapılan yargılamalar sonunda verilen kararlarda başvurulabilecek kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi nedeniyle başvurucuların temyiz sürelerini geçirmeleri ve temyiz başvurularının süre yönünden reddedilmesi üzerine yapılan bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesi, oluşan hukuki belirsizliğin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiğine dolayısıyla mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., §§ 28-50; Kommersan Kombassan Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114, 20/1/2016, §§ 30-57).

48. Anayasa Mahkemesinin anılan kararları ve yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında davaya hangi sıfatla bakıldığı konusunda belirsizlik mevcut olduğu, yargılama süreci boyunca davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakılmasına dair bir karar verilmediği, duruşma tutanaklarında ve yazışmalarda bu yönde bir ibare kullanılmadığı, iş mahkemelerince verilen kararlara karşı temyiz süresi sekiz gün olmasına rağmen hükümde kararıntebliğinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceğinin belirtildiği, buna karşın Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin kararın iş mahkemesi sıfatıyla verildiğini kabul ederek başvurucunun temyiz istemini reddettiği değerlendirildiğinde, ayrıca Mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü de gözönüne alındığında başvurucunun temyiz istemini süre yönünden reddeden Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin bu uygulamasının öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, öte yandan başvurucunun Mahkeme kararında gösterilen süre içinde temyiz yoluna başvurduğu dikkate alınmadan başvurucunun temyiz talebini süre yönünden reddeden kararın başvurucunun mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

49. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usuller Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

51. Başvurucu temyiz talebinin incelenmesi için ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.

52. Adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

53. Adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin başvuru konusu dava dosyasının Yargıtay ilgili Dairesine gönderilmek üzere Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvuru konusu dava dosyasının Yargıtay ilgili Dairesine gönderilmek üzere Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

9/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Alper Aldemir [1.B.], B. No: 2014/4987, 9/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı ALPER ALDEMİR
Başvuru No 2014/4987
Başvuru Tarihi 10/4/2014
Karar Tarihi 9/6/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mahkeme kararında gösterilen temyiz süresi içinde yapılan temyiz başvurusunun süre yönünden reddedilmesiyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5521 İş Mahkemeleri Kanunu 8
geçici 1
5308 İş Mahkemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 2
1
2004 İcra ve İflas Kanunu 72
5521 İş Mahkemeleri Kanunu 1
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu geçici 3
297
1086 Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 432
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi