TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞEYHMUS TURAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9894)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Şeyhmus
TURAN
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail DOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "zimmet"
suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın halen devam ettiğini ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 23/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 26/11/2014 tarihinde,
başvurunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden kabul
edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2015 tarihinde, esas
incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 17/3/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan
görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 7/9/2001 tarihinde gözaltına alınmış,
Kızıltepe Sulh Ceza Mahkemesinin 9/9/2001 tarih ve 2001/78 Sorgu sayılı kararı
ile tutuklanmıştır.
8. Başvurucu ve diğer dört şüpheli hakkında, Mardin
Cumhuriyet Başsavcılığının 25/9/2001 tarih ve E.2001/1126 sayılı iddianamesi
ile "zimmet" suçunu
işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava Mardin 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2001/319 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
9. Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 2/11/2001 tarihinde
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
10. Mahkemece, 22/1/2013 tarih ve E.2001/319, K.2013/18
sayılı karar ile başvurucunun "zimmet"
suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
11. Karar, başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup temyiz
incelemesi Yargıtayda devam etmektedir.
12. Başvurucu, 23/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 23/6/2014 tarih ve 2014/9894 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, 7/9/2001 tarihinde gözaltına alınarak,
9/9/2001 tarihinde tutuklandığını ve 2/11/2001 tarihinde tahliye edildiğini,
ancak Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 25/9/2001 tarihli iddianamesi ile "zimmet" suçunu işlediği
iddiasıyla hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Esas Yönünden
16. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
17. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
18. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
19. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "zimmet" suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
Başvurucu hakkında isnat olunan suç, 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk
Ceza Kanunu’nun 202. maddesinin ikinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını
gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç
isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
20. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin
uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından
bu tarih, Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı
7/9/2001 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç
isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını
verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
21. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
7/9/2001 tarihinde gözaltına alınarak 9/9/2001 tarihinde tutuklanan başvurucu
ile diğer dört şüpheli hakkında, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 25/9/2001
tarihli iddianamesi ile "zimmet"
suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Mardin 1.
Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada 2/11/2001 tarihinde başvurucunun
tahliyesine karar verildiği, başvurucu ve diğer sanıkların savunmaları ile
tanık beyanlarının alındığı, 22/1/2013 tarihli karar ile başvurucunun "zimmet" suçundan 3 yıl 1 ay 15
gün hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedildiği, temyiz edilen hükmün
temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
22. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
23. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı
bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık
on dört yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
25. Başvurucu, yargılama makul
sürede sonuçlandırılmadığı için 20.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
26. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
27. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık on dört yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
14.950,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
29. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık on dört yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 14.950,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtaya
gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.