TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULBAKİ AKİKOL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9910)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Abdulbaki AKİKOL
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail DOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "6136
sayılı Kanun'a muhalefet" suçunu işlediği iddiasıyla
yargılandığı davanın halen devam ettiğini ve
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 23/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 31/12/2014 tarihinde,
başvurunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden kabul
edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 18/3/2015 tarihinde, esas
incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 26/3/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında, 19/10/2006 tarihinde başvurucunun evinde arama yapılmıştır.
8. Başvurucu hakkında, Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığının
7/4/2011 tarih ve E.2011/765 sayılı iddianamesi ile "6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçunu işlediği
iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 11/11/2011 tarih ve
E.2011/243, K.2011/192 sayılı kararı ile başvurucunun "6136 sayılı Kanun'a muhalefet"
suçundan 4 yıl 2 ay hapis ve 8.320,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına
karar vermiştir.
10. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 8. Ceza
Dairesinin 22/10/2013 tarih ve E.2012/29437, K.2013/25099 sayılı ilâmı ile
bozulmuştur.
11. Bozma üzerine, Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesinin
E.2013/270 sayılı dosyasına kaydedilen davada yargılama devam etmektedir.
12. Başvurucu, 23/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. 10/7/1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 13. maddesinin ikinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 23/6/2014 tarih ve 2014/9910 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, "6136
sayılı Kanun'a muhalefet" suçunu işlediği iddiasıyla hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Esas Yönünden
16. Başvurucu, Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
17. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
18. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
19. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "6136 sayılı Kanun'a muhalefet"
suçunu işlediği iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç, 6136 sayılı
Kanun’un 13. maddesinin ikinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını
gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç
isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
20. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut
başvuru açısından bu tarih, Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun
evinde arama yapıldığı 19/10/2006 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona
erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
21. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında,
19/10/2006 tarihinde başvurucunun evinde arama yapıldığı ve başvurucu hakkında,
Başsavcılığın 7/4/2011 tarihli iddianamesi ile "6136
sayılı Kanun'a muhalefet" suçunu işlediği iddiasıyla kamu
davası açıldığı tespit edilmiştir. Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesince,
11/11/2011 tarihli karar ile başvurucunun "6136
sayılı Kanun'a muhalefet" suçundan 4 yıl 2 ay hapis ve 8.320,00
TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, temyiz üzerine
hükmün, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 22/10/2013 tarihli ilâmı ile bozulduğu
belirlenmiştir. Bozma üzerine, Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesince E.2013/270
sayılı dosyasına kaydedilen davada, başvurucunun savunması ile tanık
beyanlarının alındığı, keşif yapıldığı ve yargılamanın halen devam ettiği
anlaşılmıştır.
22. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
23. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
yaklaşık dokuz yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
25. Başvurucu, yargılama makul
sürede sonuçlandırılmadığı için 20.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
26. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
27. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık dokuz yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
29. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık dokuz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede
sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 6.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesine
gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.