TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KENAN KÖKSAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/10591)
|
|
Karar Tarihi: 3/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
M. Emin ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
Kenan KÖKSAL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, istenen defter ve belgelerin ibraz edilmemesi
dolayısıyla yapılan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı ile özel
usulsüzlük cezasının iptali istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 22/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2015/10591 numaralı bireysel başvuru ile aynı tarihte
yapılan 2015/10592 numaralı bireysel başvuruların konu yönünden hukuki
irtibatlarının bulunması nedeniyle 2015/10591 numaralı bireysel başvuru dosyası
ile birleştirilmesine, incelemenin bu dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer
başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, karayolu ile şehir içi yük taşımacılığı
faaliyeti ile iştigal etmektedir.
10. İstanbul Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının 6/10/2017
tarihli yazısıyla, vergi denetmeni tarafından tanzim edilen 16/6/2007 vergi tekniği
raporu ile yetki belgesiz muhasebecilik yaptığı firma adına (ilgili firma ve
şahısların haberi ve/veya izni olmaksızın) komisyon karşılığı fatura
düzenlediği tespit edilen İ.T.nin başvurucu adına düzenlemiş olduğu sahte
faturalar nedeniyle başvurucunun 2003 ve 2004 yılı hesap ve işlemlerinin
incelenmesi kararlaştırılmıştır.
11. Bu amaçla 12/8/2008 tarihli yazı ile başvurucudan
ilgili dönem defter ve belgelerinin vergi inceleme elemanına ibrazı
istenmiştir.
12. Bunun üzerine başvurucu 21/6/2008 tarihinde vergi
denetmenliğine gelerek bir kısım fatura ve irsaliyenin 28/6/2005 tarihinde
işyeri merkezinden çalındığını, ayrıca 2003 ve 2004 takvim yıllarına ait defter
ve belgelerin 4/7/2008 tarihinde 34 RSC 24 plakalı 1984 model kamyonunun içinde
olması nedeniyle kamyonuyla birlikte çalındığını, bu nedenle de söz konusu
defter ve belgeleri ibraz etmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Başvurucu,
beyanını destekler mahiyette olduğunu iddia ettiği polis ifade ve kayıp eşya
tutanaklarını da İdareye teslim etmiştir. Buna mukabil başvurucu, vergi
inceleme elemanına defter ve belgelerinin zayiine ilişkin olarak mücbir sebep
sayılabilecek bir yargı kararı ibraz etmemiştir.
13. Vergi inceleme elemanı defter ve belgelerin zayiine
ilişkin yargı kararı bulunmaması sebebiyle mücbir sebebin mevcudiyetini kabul
etmemiştir. Bunun üzerine vergi inceleme elemanı tarafından başvurucunun 2003
ve 2004 yılı hesap ve işlemleri incelenmiş ve başvurucu hakkında 11/9/2008
tarihli vergi inceleme raporları tanzim edilmiştir.
14. Vergi inceleme raporlarında; defter ve belgelerin
kaybolduğuna ilişkin hukuken geçerli belgenin sunulamadığı ifade edilmiş,
başvurucunun 2003/1-12 ve 2004/1-12 dönemleri katma değer vergisi matrahlarının
gerçek durumu yansıtmadığı gerekçesiyle cezalı tarhiyat yapılması ve özel
usulsüzlük cezası kesilmesi önerilmiştir.
15. Vergi inceleme raporlarındaki görüş doğrultusunda
25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 29. ve 34.
maddeleri uyarınca kanunda belirlenen koşulların oluşmadığı gerekçesiyle
başvurucunun katma değer vergisi indirimleri reddolunmuş; 4/1/1961 tarihli ve
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca
başvurucu adına 2003/1-12 ve 2004/1-12 dönemleri için resen tarhiyat
yapılmıştır.
16. İlgili dönem katma değer vergisi indirimlerinin reddi
suretiyle ortaya çıkan matrah farkı üzerinden dönemler itibarıyla resen salınan
vergi, üç kat oranında kesilen vergi ziyaı cezası ile özel usulsüzlük cezasına
ilişkin vergi ve ceza ihbarnameleri başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu tarh olunan vergi ziyaı cezalı katma değer
vergilerinin ve kesilen özel usulsüzlük cezasının iptali talebiyle İstanbul 4.
Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) davalar açmıştır. Başvurucu dava dilekçelerinde;
ikametgâh adresinde yapılan hırsızlık olayında ve aracının çalınması nedeniyle
defter ve belgelerinin kaybolduğu, mücbir sebeplerden dolayı defter ve
belgelerinin incelenmesi için ibraz edilmediği, inceleme elemanına polisteki
hırsızlık tutanaklarının ibraz edildiği ve incelemenin ve tarhiyatlarının yasal
dayanağının bulunmadığı ifadelerine yer vermiştir.
18. Mahkeme 22/12/2009 tarihli kararlarıyla davaları
reddetmiştir. Kararların gerekçelerinde, somut olayda başvurucu tarafından
ileri sürülen hırsızlık olaylarına ilişkin olarak süresi içinde zayi belgesi
almak amacıyla başvuruda bulunulmadığı ifade edilmiştir. Yasal defter ve
belgelerinin daha güvenli olması nedeniyle kamyon içinde özel bölümde
saklandığı ve kamyonun çalınması nedeniyle yitirildiği, 2003 ve 2004 takvim
yıllarında mal ve hizmet alımında bunulan gerçek ve tüzel kişileri
hatırlamadığı iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olup basiretli bir
tacirden beklenmeyecek davranış biçimi olduğu ve hukuken kabul edilebilir,
makul ve inandırıcı iktisadi, ticari ve teknik icaplara da uygun bulunmadığı
belirtilmiştir. Mahkemeye göre başvurucu, dönem beyannamelerinde indirim konusu
yaptığı katma değer vergisinin fatura ve benzeri vesikalarda gösterildiğini ve
bu belgelerin usulüne uygun olarak tutulmuş kanuni defterlere kaydedildiğini
ispatlayamamıştır.
19. Anılan kararlar İdare tarafından yürütmeyi durdurma
talepli olarak temyiz edilmiştir. Danıştay Dokuzuncu Dairesi (Daire) 3/3/2010
tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir. Diğer yandan temyiz edilen
kararlar, Danıştay dairelerince 9/5/2012 tarihinde bozulmuştur. Bozma
kararlarında; katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için fatura
veya benzeri belgeler üzerinde ayrıca gösterilmesinin ve söz konusu belgelerin
kanuni defterlere kaydedilmiş olmasının gerektiği belirtilmiştir. Kararda
6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda resen
araştırma ilkesinin benimsendiği ve aynı Kanun'un 31. maddesinin atıfta
bulunduğu 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266.
maddesinde hâkimin özel bilgi ve uzmanlık isteyen bir konuda bilirkişi
incelemesi yaptırmaya yetkili olduğunun kurala bağlandığı, defter ve belgelerin
incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle resen takdire gidilmesinin yerinde olduğu
gerçeğine işaret edilmiştir. Bununla birlikte Daireye göre mezkûr ilke
karşısında vergi mahkemesince başvurucudan ibraz edeceğini belirttiği defter ve
belgelerin istenmesi, ibraz edilecek olan defter ve belgelerden vergi
idaresinin de haberdar edilmesi suretiyle söz konusu belgelerin gerçekten emtia
alımına ait faturalara ilişkin olup olmadığının araştırılması ve gerçek alış
faturaları esas alınarak ödenecek verginin tespiti için bu defter ve belgeler
üzerinde gerek görüldüğü takdirde bilirkişi incelemesi yapılarak sonuca
ulaşılması gerekmektedir.
20. Bozma kararları sonrası yapılan yargılamalar
neticesinde Mahkeme 9/10/2012 ve 18/10/2012 tarihlerinde önceki hükümlerde
ısrar edilmesine karar vermiştir.
21. Anılan ısrar kararlarının temyiz ve karar düzeltme
incelemeleri Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca (VDDK) yapılmıştır.
VDDK'nın onama ve karar düzeltme ret kararları üzerine mahkeme kararları
kesinleşmiştir.
22. Nihai kararlar 27/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş, başvurucu 22/6/2015 tarihinde bireysel başvurularda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz. Teslime Aydoğan, B. No:
2015/4255, 9/6/2020, §§ 16-29.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
24. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
25. Başvurucu; vergi denetmenliğince incelenmek üzere
defter ve belgelerinin ibrazının istendiğini ancak kaybolmaları nedeniyle
bunları ibraz edemediğini, hakkında vergi inceleme raporları düzenlenerek vergi
ve cezaların tarh edildiğini belirtmiştir. Başvurucu; açtığı davaların ve
Danıştaydaki yargılamaların duruşmalı olarak yapılması talebinin haksız olarak
reddedildiğinden yakınmıştır. Başvurucu öte yandan temyiz mahkemesinin içtihat
değişikliğine giderek önceki kararlarının aksine bir karar verdiğini, ödeme
gücünün çok üstünde vergi ve cezasını ödemek durumunda kaldığını ifade
etmiştir. Başvurucu ayrıca Dairece verilen yürütmeyi durdurma kararları için
teminat olarak gösterilen menkul ve gayrimenkullerin satılmak durumunda
kalacağını belirtmiştir. Başvurucu son olarak, bozma kararı üzerine teslim
etmiş olup hâlihazırda mahkeme emanetinde bulunan defter ve belgeler üzerinde
gerekli incelemelerin yapılmadığını belirterek eşitlik ilkesi ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
26. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu, bozma kararının ardından sonradan bulduğu defter ve belgeleri
Mahkemeye sunmasına rağmen bunlar üzerinde gerekli incelemelerin yapılmadığını
ve davalı idarenin sunduğu belgelere göre karar verildiğine işaret ederek eksik
inceleme yapıldığını ve temyiz mahkemesinin içtihat değişikliğine giderek
önceki kararlarının aksine bir karar verdiğini belirtmektedir. Bu bağlamda
başvurucunun iddiaları Danıştay daireleri arasında süregelen görüş ayrılığından
kaynaklandığından iddiaların hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında
değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
29. Genel ilkeler için bkz. Teslime Aydoğan, §§
35-43.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
30. Başvurucunun sahte fatura düzenlediği yönünde
tespitler bulunan bir şirketten aldığı faturalar nedeniyle 2003 ve 2004 yılı
hesap ve işlemleri incelenmeye başlanmıştır. Başvurucudan incelenmek üzere
ilgili dönem defter ve belgelerinin vergi inceleme elemanına ibraz etmesi
istenmiştir. Başvurucu, defter ve belgelerini vergi inceleme elemanlarına ibraz
etmemiştir. Bunun üzerine başvurucu hakkında ilgili dönemlerde indirim konusu
yaptığı katma değer vergisi indiriminin reddi suretiyle cezalı tarhiyatlar
yapılmıştır.
31. Mahkeme, inceleme aşamasında ibrazı istenen kanuni
defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle katma değer vergisi indiriminin
reddi suretiyle yapılan tarhiyatların hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşmıştır.
32. İnceleme sırasında herhangi bir mücbir sebep
bulunmadığı hâlde başvurucu tarafından ibraz edilmeyen defter ve belgelerin
yargılama aşamasında incelemeye tabi tutulup tutulmayacağı hususunun vergi
mevzuatının yorumlanmasına ilişkin olduğunun ve derece mahkemelerinin
yetkisinde kaldığının altı çizilmelidir. Bununla birlikte uyuşmazlıkta
uygulanacak hukuk kurallarının yorumunda yeknesaklığın sağlanamaması, derin ve
süregelen içtihat farklılığının bulunması hâllerinde yargılamanın hakkaniyeti
zedelenebileceğinden bu durumun artık kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususların incelenmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır
(benzer yönde bkz. Teslime Aydoğan, § 46).
33. Başvurucu, Mahkemenin yaklaşımının yerleşik içtihada
aykırı olduğunu öne sürmüştür. Anayasa Mahkemesi Teslime Aydoğan
kararında benzer iddiayı incelemiştir. Anılan kararda kanuni defter ve
belgelerin mücbir sebep hâli olmaksızın vergi inceleme elemanına ibraz
edilmemesi sebebiyle mükellefin katma değer vergisi indirimlerinin reddi
suretiyle yapılan cezalı katma değer vergisine yönelik olarak açılan davada söz
konusu defter ve belgelerin vergi mahkemesine ibraz edilmesi durumunda vergi
mahkemesinin nasıl bir karar vermesi gerektiği konusunda vergi yargısında 213
ve 3065 sayılı Kanunların yorumundan kaynaklanan süregelen bir görüş
ayrılığının bulunduğu tespit edilmiştir. Bir görüşe göre kanuni defter ve
belgelerin mücbir sebep hâli olmaksızın inceleme elemanına ibraz edilmemesi
durumunda resen tarh sebebi oluşacağından bunların sonradan vergi mahkemesine
ibraz edilmesinin resen tarh sebebine hiçbir etkisi bulunmamakta ve vergi
mahkemesince mükellefin beyannamelerinde indirim konusu ettiği katma değer
vergisini gerçekten yüklenip yüklenmediği incelenmeksizin davanın reddi
gerekmektedir. Buna mukabil VDDK'nın 13/12/2017 tarihli ve E.2017/627,
K.2017/623 sayılı kararına da yansıyan diğer görüşe göre vergi mahkemesi,
idareye ibraz edilmeyen defter ve belgelerin kendisine ibraz edilmesi halinde
resen araştırma yetkisini de kullanarak mükellefin indirimi reddedilen katma
değer vergisini gerçekten yüklenip yüklenmediğini araştırma yükümlülüğü
altındadır (Teslime Aydoğan, §§ 48-49).
34. Değinilen kararda, defter ve belgelerin ibraz
edilmemesi nedeniyle yapılan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi
tarhiyatının iptali istemiyle açtığı davada defter ve belgelerin incelenip
incelenemeyeceği konusunda yaşanan içtihat farklılığını gidermek için içtihadı
birleştirme yolunun işletildiği ve neticede Danıştay İçtihadı Birleştirme
Kurulunun 8/2/2019 tarihli kararıyla içtihadın VDDK'nın 13/12/2017 tarihli ve
E.2017/627, K.2017/623 sayılı kararı doğrultusunda birleştirildiği
vurgulanmıştır. Ancak kararda, 1984 yılından beri yürürlükte olan 3065 sayılı
Kanun'un yorumundan kaynaklanan içtihat farklılığının yaklaşık 34 yıl sonra
giderildiğine işaret edilerek otuz yılı aşkın bir sürenin, defter ve belgelerin
ibraz edilmemesi nedeniyle yapılan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi
tarhiyatının iptali istemiyle açtığı davada defter ve belgelerin incelenip
incelenemeyeceği hususuna ilişkin içtihadın yerleşmesi ve yeknesaklık kazanması
bakımından oldukça uzun olduğu ifade edilmiş, içtihadın birleştirildiği
tarihten önceki dönemde kişilerin bu kadar uzun bir süre belirsiz bir hukuka
maruz bırakılmalarının yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna
ulaşılmıştır (Teslime Aydoğan, §§ 51-53).
35. Mevcut başvuruda Teslime Aydoğan kararında
ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına ve tazminata
hükmedilerek ihlallerin giderilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
40. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
41. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan
mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
42. İncelenen başvuruda hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme
kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
43. Bu durumda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya
özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu
kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin İstanbul 4. Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
44. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi adil
yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin
giderimi bakımından yeterli görüldüğünden başvurucunun tazminat taleplerinin
reddine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 453,80 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı
kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 4. Vergi
Mahkemesine (E.2012/2287, E.2012/2289) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 453,80 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 3/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.