TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAŞAR YILDIZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/10626)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Yaşar YILDIZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Eshabil
KENDİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş kazasından kaynaklanan tazminat davasında dava değerinin
artırılan kısmı yönünden davanın zamanaşımından reddi nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca oybirliği sağlanamaması nedeniyle başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İskenderun Demir Çelik Anonim Şirketinde KOK
Müdürlüğü ünitesinde çalışırken 12/10/2002 tarihinde iş kazası geçirmiş ve kaza
neticesinde sağ gözünü tamamen kaybetmiştir.
8. Başvurucu 14/10/2002 tarihinde gerçekleşen iş kazası
neticesinde sağ gözünü kaybetmesi nedeniyle işveren aleyhine 31/3/2004
tarihinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla 1.000 TL maddi,
birleştirilen davada da 50.000 TL manevi tazminat istemleriyle dava açmıştır.
Dörtyol 1. İş Mahkemesi (Mahkeme) yargılamada tarafların nihai kusur
durumlarının ve başvurucunun maluliyet oranının açıklığa kavuşturulmasından
sonra bilirkişi vasıtasıyla başvurucunun uğramış olduğu maddi zararın tespitini
yaptırmış, başvurucu 15/1/2013 tarihli dilekçesiyle davasını ıslah ederek
104.310,45 TL maddi tazminat isteğinde bulunmuş, davalı taraf da 28/1/2013
tarihli dilekçe ile zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkeme 14/2/2013 tarihli
kararı ile davanın kısmen kabulüne, 104.310,45 TL maddi ve 30.000 TL manevi
tazminatın başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.
9. Karar taraflarca temyiz edilmiştir. Yargıtay 21. Hukuk
Dairesi (Daire) 12/11/2013 tarihli kararında başvurucu tarafından 15/1/2013
tarihinde maddi tazminat değerinin ıslahen
artırılması üzerine süresi içinde davalının ileri sürdüğü zamanaşımı definin
kabul edilerek ıslahen istenilen miktarlara ilişkin
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiş, maddi
tazminat yönünden hükmü bozmuştur. Daire kararında zamanaşımının failin ve
zararın öğrenildiği tarihten başlatılması gerektiği, zararın öğrenilmesinin;
zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında dava açma ve davanın
gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması
anlamına geldiği belirtilmiştir. Daire, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan
zararın, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir
açıklığa kavuşacağını, bedensel zararın gelişim gösterdiği durumlarda
zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı
tarihin esas alınması gerektiğini ancak somut olayda değişen ve gelişen bir
durumun söz konusu olmadığını belirtmiştir.
10. Bozma kararına uyan Mahkeme 22/5/2014 tarihli kararında Yargıtayın gerekçesine dayanarak davanın kısmen kabulüne ve
1.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatın 14/10/2002 tarihinden itibaren
işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine
hükmetmiştir.
11. Temyiz üzerine karar, Dairenin 16/4/2015 tarihli kararıyla
onanarak kesinleşmiştir.
12. Onama kararı 20/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
19/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Cengiz Kurtuluş (B. No: 2014/6004,
14/9/2017, §§ 17-21) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 3/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun iddiaları
15. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
16. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
17. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon)
tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
18. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
19. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
20. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduklarına karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu; Yargıtayın maluliyetin
kaza tarihinde kesinleştiği kabulünün hatalı olduğunu, kaza tarihinde
maluliyetin tespitinin mümkün olmadığını, maluliyet ve kusur oranlarının tespit
edildiği rapor tarihleri dikkate alınmadan maddi tazminat isteğinin zamanaşımı
nedeniyle reddedilmesinin Anayasa'nın 10., 35., 36. ve 40. maddelerinde güvence
altına alınan haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü maluliyetten
doğan maddi ve manevi tazminat davasında müddeabihin
artırılan kısmının zamanaşımından reddedilmesine ilişkin olduğundan ihlal
iddialarının mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim
hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).
25. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini; kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
26. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak
ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli
sürelerin öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına
bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013,
§ 27). Bu nedenle usul kurallarını uygularken mahkemelerin yargılamanın
hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten ve kanunla öngörülmüş
usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak aşırı esneklikten kaçınmaları
gerekir (Kamil Koç, B. No:
2012/660, 7/11/2013, § 65).
27. Somut olayda başvurucu 14/10/2002 tarihinde gerçekleşen iş
kazasından sonra 31/3/2004 tarihinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak
kaydıyla 1.000 TL maddi tazminat talepli dava açmış ve 15/1/2013 tarihli
dilekçe ile bu talebini 104.310,45 TL olarak ıslah etmiştir. İlk derece
mahkemesi başvurucu lehine karar vermiş ise de Yargıtay bedensel zararın gelişim
gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani
gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerektiğini ancak olayda zamanla
değişen ve gelişen bedensel zarar bulunmadığını açıklayarak kaza tarihinden
itibaren başlayan zamanaşımının ıslah tarihinde dolmuş olduğu gerekçesiyle
maddi tazminat isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı
bozmuştur. İlk derece mahkemesi bozma kararına uymuş ve maddi tazminatın
artırılan kısmı yönünden davayı reddetmiştir (bkz. §§ 8-10).
28. Gerek dava tarihi gerekse de ıslah tarihinde yürürlükte
bulunan 818 sayılı mülga Kanun'un 125. ve 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı
Kanun'un 146. maddelerinde aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde her alacağın
on yıllık zamanaşımına tabi olduğu kabul edilerek mahkemeye erişim hakkına
ilişkin bir sınırlama getirmiştir. Bu sınırlama mahkemelerin uzak geçmişte
meydana gelmiş olaylar hakkında sağlıklı karar vermeleri ve hukuk güvenliğini
sağlamak gibi önemli ve meşru amaçlara hizmet eder. Diğer yandan usule ilişkin
işlemlerin bir süre ya da sınırlamaya tabi tutulması davanın diğer tarafının
sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi altında kalmasını engellediği gibi
dolaylı şekilde yargılamaların hızlandırılması ve mahkemelerin iş yükünün
azaltılmasını da hedeflemektedir.
29. İş kazalarından kaynaklanan tazminat isteğine ilişkin
istikrar kazanmış yargısal içtihatlarda bu tür davaların on yıllık zamanaşımı
süresi içinde açılabileceğine ve bedensel zararın gelişim gösterdiği durumlarda
ise hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarih esas alınarak Kanun'da
öngörülen on yıllık azami zamanaşımı süresinin belirlenmesi gerektiği kabul
edilmektedir (bkz Cengiz
Kurtuluş, §§ 19-21).
30. Anayasa Mahkemesi başvuru konusu olaya benzer nitelikteki Cengiz Kurtuluş (aynı kararda bkz. § 27)
kararında; iş kazalarından kaynaklanan tazminat isteğine ilişkin istikrar
kazanmış yargısal içtihatlarda bu tür davaların on yıllık zamanaşımı süresi
içinde açılabileceğine işaret edildiğini, gerek dava tarihi gerekse de ıslah
tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Kanun'un 125. ve 6098 sayılı
Kanun'un 146. maddelerinde aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde her alacağın
on yıllık zamanaşımına tabi olduğu vurgulanarak zamanaşımı nedeniyle ıslaha
konu davanın reddine karar verilmesinin mahkemeye erişim hakkı açısından bir
sorun teşkil etmeyeceğini belirtmiştir.
31. Somut olayın yukarıda yer verilen ilkeler bakımından
değerlendirildiğinde, öncelikle on yıllık zamanaşımına ilişkin yasal durum ve içtihadın
öngörülemez olmadığı, on yıllık zamanaşımı süresi içinde başvurucunun sağlık
durumunda Yargıtay Dairesinin tespitine aykırı şekilde değişikliğin söz konusu
olmadığı bir başka deyişle hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlanmış
olduğu(dolayısıyla zararın artmasının söz konusu olmadığı), diğer taraftan on
yıllık süre içinde ilk derece mahkemesince yaptırılan muhtelif bilirkişi
incelemeleri sonucu, başvurucunun maluliyet oranı ile kusur oranının
belirlendiği anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde
avukat yardımından da yararlanan başvurucunun anılan bilirkişi raporlarına
bağlı olarak hak edilen tazminat tutarını en azından yaklaşık olarak
belirleyerek davasını ıslah edebileceği, Yargıtay yorumunun başvurucunun ıslah
imkanını imkansız hale getirmediği sonucuna varılmaktadır.
32. Sonuç olarak, yukarıda yer verilen tespitler ışığında,
başvuruya konu somut olayda başvurucunun ıslaha konu dava değerinin artırılan
kısmı yönünden davanın zamanaşımından reddedilmesine ilişkin uygulamanın kanuni
bir dayanağının ve meşru amacının bulunduğu, yapılan müdahalenin hukuki
güvenlik ve belirlilik ilkeleri bağlamında öngörülebilirlik sınırları içinde ve
gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu
dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin
olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
3/7/2019 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.