TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NADER ALOMAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/10715)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Nader ALOMAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Aysu KAPAKLIKAYA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ülkeye girişine izin verilmeyen yabancıyı kabul
edilemez yolcu salonunda tutmanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının, tutulma koşulları nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Suriye Arap Cumhuriyeti (Suriye) vatandaşı olan başvurucu
1990 doğumludur.
8. 4/4/2015 tarihinde Oran (Cezayir) uçağıyla İstanbul Atatürk
Havalimanı'na gelen fakat ibraz ettiği pasaportun sahte olduğu anlaşılan
başvurucunun ülkeye girişine izin verilmemiştir. Başvurucu kabul edilemez (INAD) yolcu kapsamında
hava yoluyla Cezayir'e gönderilmiş ise de bu ülke tarafından yeniden aynı yolla
iade edilmiştir. Bunun üzerine başvurucu havalimanında bulunan kabul edilemez yolcu salonunda tutulmaya
başlanmıştır.
9. Ülkeye girişine izin verilmeyen başvurucu 17/4/2015 tarihinde
uluslararası koruma başvurusunda bulunmuştur. Başvurucu bu talebinde özetle
Suriye'de devam eden savaştan dolayı Cezayir'e gitmek zorunda kaldığını, orada
iş bulamadığından ve bazı cemaatlerin onu Suriye'ye teslim etmeye çalışmasından
dolayı Türkiye'ye gelmek istediğini, iç karışıklık nedeniyle ülkesine
dönmesinin mümkün olmadığını bu nedenle mülteci olmak istediğini belirtmiştir.
10. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (Göç İdaresi) 24/4/2015
tarihinde başvurucunun uluslararası koruma talebini reddetmiş ve söz konusu
kararı başvurucuya 25/4/2015 tarihinde tebliğ etmiştir.
11. Başvurucu söz konusu kararın iptali amacıyla Ankara 1. İdare
Mahkemesine (Mahkeme) dava açmıştır. Başvurucu bireysel başvuru tarihi
itibarıyla davanın derdest olduğunu bildirmiştir.
12. 2/6/2015 tarihinde başvurucu, idari gözetim altında
tutulduğunu belirterek idari gözetimin kaldırılması amacıyla Bakırköy 1. Sulh
Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) itiraz etmiştir. Hâkimlik 8/6/2015 tarihli
kararıyla -uluslararası koruma başvurusuyla ilgili idare mahkemesinde görülen
dava sonuçlanana kadar idari gözetim altında tutmanın hukuka uygun olduğu
gerekçesiyle- itirazı reddetmiştir.
13. Göç İdaresinin sunduğu belgelerden, başvurucunun feragat
etmesi nedeniyle uluslararası koruma başvurusuna ilişkin olarak açılan davanın
17/9/2015 tarihinde karar verilmesine yer olmadığına dair kararla sonuçlandığı
görülmüştür.
14. Başvurucu, ülkesine gönüllü olarak dönmek istediğini
bildirdiğinden 15/7/2015 tarihinde havalimanından çıkarılarak İstanbul İl Göç
İdaresi Müdürlüğüne teslim edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddeleri B.T. ([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017,
§§ 19-21) kararında açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri,
tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uygulaması B.T. (aynı kararda bkz. §§ 23-38)
kararında açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 28/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
18. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama
imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve yabancı olan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu; Suriye ordusu tarafından evinin yıkıldığını ve ailesiyle
birlikte saldırıya uğradığını, bu nedenle Türkiye'ye geldiğini, burada iş
imkânı bulamamasından dolayı Cezayir'e gittiğini fakat orada da iş
bulamadığını, ayrıca baskı ve zulme uğradığını, yeniden Türkiye'ye dönmek
zorunda kaldığını, pasaportunun sahte olduğunu bilmediğini, ülkeye girişine
izin verilmeyerek idari gözetim altına alındığını, kabul edilemez yolcu
salonunda seksen altı gün süreyle tutulduğunu, tutulduğu yerin kapalı ve
havalandırma şartlarının sınırlı olduğunu, günlerce sandviç şeklinde yemekler
yediğini ve sürekli ışıklı ortamda kaldığını ileri sürmüştür.
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Anayasa Mahkemesi birçok kararında idari gözetim altında tutulan
yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673 , 21/1/2015; K.A. [GK],
B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A.,
B. No: 2013/655, 20/1/2016, A.V. ve
diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824,
22/9/2016). Yurda girişine izin verilmeyip havalimanının kabul edilemez yolcu
salonunda tutulan başvurucunun tutulma koşullarına ilişkin iddialarının da bu
kapsamda incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
22. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
23. Anayasa Mahkemesi K.A. (aynı
kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle uğranılan
zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru yolunun
bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken tutulma
koşullarından çekilen ızdırap için tazminata
hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı kararının
bulunmadığı hususunu gözönünde bulundurmuştur.
24. Ancak Anayasa Mahkemesi, B.T.
başvurusunda bu içtihadını gözden geçirerek başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle başvuruyu kabul edilemez bulmuş; içtihat değişikliğine gerekçe olarak
da idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin
İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, Anayasa'nın
125. ve 2577 sayılı Kanun'un 2. maddelerine göre idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari
yargıda tam yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit
edilen bu yolun sırf -bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç
işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını, yabancının
salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu
göstermiştir (B.T., §§ 45-58).
25. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır. Kabul edilemez yolcu salonunda tutulup
daha sonra buradan çıkarılan başvurucunun tutulduğu yerin koşullarına dair
iddialarını tam yargı davasında dile getirip tazminat talep edebilmesi
mümkündür. Dolayısıyla somut olayda idari yargıda tam yargı davası yolu
tüketilmeksizin bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
27. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
28. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden,
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim hakkının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine
de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu, 6458 sayılı Kanun'da idari gözetim süresinin otuz
günü geçemeyeceğinin düzenlendiğini, buna rağmen seksen altı gün süreyle kabul
edilemez yolcu salonunda tutulduğunu ve idari gözetim kararına yaptığı itirazın
Hâkimlik tarafından beş gün içinde karara bağlanmadığını ileri sürmüştür.
30. Başvurucunun tutulmakta olduğu kabul edilemez yolcu
salonundan ülkesine gönderilmek üzere çıkışı sağlanmıştır (bkz. § 14).
Dolayısıyla somut olayda ihlal sonucuna varılsa bile başvurucunun kabul
edilemez yolcu salonundan çıkarılmış olması nedeniyle bu sonucun başvurucunun
mevcut kişisel durumuna bir etkisinin olması mümkün görünmemektedir. Zira bu
durumda bireysel başvuru kapsamında verilecek bir ihlal kararı ancak başvurucu
lehine tazminata hükmedilmesi sonucunu doğurabilecektir. Bu durumda tutmanın
hukuki olmaması nedeniyle başvurucunun tazminat elde edebileceği ve bireysel
başvurudan önce tüketebileceği bir başvuruyu yolunun bulunup bulunmadığı önem
taşımaktadır.
31. Anayasa Mahkemesinin B.T.
kararında, hiçbir idari işlem ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı
biçimde tutulan yabancılar yönünden tam yargı davasının etkili hukuk
mekanizması olduğu belirtilmiştir. Anılan kararda 2577 sayılı Kanun'un 2.
maddesinin idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir ayrım
yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle
oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak idari yargıda açılacak tam
yargı davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturduğu
vurgulanmıştır (B.T., §§ 52, 54,
74).
32. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate
alındığında somut olayda başvurucunun maddi ve manevi zararlarının karşılanması
bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve
ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır (U.U., B. No:
2014/2114,19/12/2017, § 37).
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucunun bu karardan sonra idari yargıda açacakları dava
süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan
açıklamaların (bkz. § 28) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyete neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 28/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.