TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI
(EĞİTİM-SEN) BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11131)
|
|
Karar Tarihi: 4/7/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Eğitim ve
Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN)
|
Temsilcisi
|
:
|
Ünsal YILDIZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Metin
İRİZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir internet sitesinde yer alan duyuruya erişimin
engellenmesi kararı verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Eğitim İşkolu Kamu Görevlileri Sendikası (EĞİTİM İŞ) ile
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasının (EĞİT SEN) 23/1/1995 tarihinde
birleşerek oluşturduğu başvurucu Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasının
(Sendika) Türkiye'nin 81 ilinde 100 şubesi ve 114 binden fazla üyesi
bulunmaktadır. Sendika; eğitim sektöründe çalışanların ekonomik, sosyal,
demokratik, kültürel haklarının korunması ve geliştirmesi ile özgür ve
demokratik bir çalışma yaşamının oluşturulması iddiasıyla demokratik ve
yaşanılası bir ülke talebiyle çalışmalarını sürdürmektedir.
10. Amasya İl Millî Eğitim Müdürlüğü 2015 yılında; Millî Eğitim
Bakanlığı (MEB) ile İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfının
(Vakıf) ortaklaşa yürütmek üzere anlaştıkları “Her
Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var” projesi ile ilgili olarak Amasya'da
bulunan ilk ve orta dereceli okulların müdürlüklerine proje tanıtım afişlerinin
okullarda öğrencilerin görebilecekleri yerlere asılması talimatını vermiştir.
11. Başvurucu bu talimat üzerine projenin hayata geçirildiğini
öğrendiğini belirterek MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün
söz konusu proje ile ilgili 8/9/2014 tarihli kararının yürütmesinin
durdurulması ve iptali talebiyle dava açmıştır.
12. Başvurucu açtığı bu davayı kendisine ait http://www.egitimsen.org.tr isimli
internet sitesi üzerinden kamuoyuna bir yazı ile duyurmuştur. İnternet
sitesinin "Duyurular"
kısmında yayımlanan yazı şöyledir:
“İHH
İnsani Yardım Vakfı'nın MEB ile Yürüttüğü 'Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var
Projesi'ne Karşı Dava Açtık
Milli Eğitim Bakanlığı ile İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım
Vakfı elbirliğiyle yürütülen 'Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var' projesi
kapsamında, sınıflara kumbara konularak öğrenciler 'insani yardım' amacıyla
yönlendirilmekte ve her sınıftan 90 lira para toplanmaktadır.
Türkiye'deki okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve
liselerde özel ve devlet okulu ayrımı yapmaksızın 'gönüllülük esası'
çerçevesinde ilgili projeye desteğin sağlanması talimatını içeren MEB kararı
doğrultusunda söz konusu projenin tanıtımı için il il
kampanyalar başlamıştır.
Bakanlar Kurulu'nun 04.04.2011 gün 2011/1799
sayılı kararıyla vergi muafiyeti tanınan İHH Vakfı, 01/04/2013 tarihinde de
'Yardım toplamada izne tabi olmama' statüsü verilmiştir. Adı pek çok yolsuzluk
olayına karışan 'Deniz Feneri' ve 'Kimse Yok Mu?' derneklerinin de bu statüye
sahip oldukları da hatırda tutulmalıdır. Bu nedenledir ki 'insani yardım' adı
altında toplanan paraların/yardımların hareketi, kimlere ulaştığı, hangi
çevrelerle ilişki içerisinde yardımların dağıtıldığı gibi sayısı artırılabilir
sorularla, bu ilişkilerin denetimi ve 'insani yardımın' amacına uygun yürütülüp
yürütülmediği sorunu gündemimize gelmiştir.
Belirtmek isteriz ki İHH İnsani Yardım Vakfı
izne tabi olmayan vakıflardan olmasına rağmen, bildirim üzerine Milli Eğitim Bakanlığının dava konusu ettiğimiz yazısı
okullardan yardım toplanmasının biçim ve koşullarını içermediği gibi, denetimin
nasıl yapılacağı konusunda da bir bilgilendirme içermemektedir. Ayrıca
yasalarda 'iki yıl' olarak getirilen yardım süresi sınırı da ilgili MEB
yazısında belirtilmemiştir. Zira aynı yardım 2013-2014 öğretim yılında da
yapılmış, halen de yapılmaya devam etmektedir.
Söz konusu projede yardımın miktarı da
mevzuata aykırı biçimde 'sınıf içerisinde toplanacak olan 90 (doksan türk lirası) TL' olarak belirtilmiştir. Yardımı kimin
yaptığı kayıtlara geçirilmektedir. Yardım edilenin de tüm bilgileri yardım
edene verilmektedir. Tüm bunlar aleniyet gereği gibi görülse de gerçekte
yardımın amacından uzaklaşılmakta ve zorunlu hale gelmektedir.
Eğitim Sen olarak
belirtmek isteriz ki, egemenlerin dünyada ve Türkiye'de yürüttüğü politikalar
karşısında ezilenlere dost eli uzatmanın erdemi tartışma götürmezdir. Ancak bu
el, halihazırdaki biçimiyle uzanmamalıdır. Çocuklara yardım götürürken, sadece
bu çocukların gözlerine 'insanca' bakabilmek için, onların yetim kalmasına
neden olan 'savaş politikalarına' da karşı çıkmak gerekmektedir.
Belirtmek isteriz ki okullar, öğrencilerimizin
eşit, özgür, adil ve barış içinde bir yaşamı var edebilecekleri düşüncesinin
teşvik edildiği eğitim-öğretim kurumları olarak görülmelidir.
Ancak söz konusu projenin temel aktörü
hakkında basında yer alan kimi çarpıcı haberleri de hatırlatmakta yarar
bulunmaktadır. Basında yer alan haberlerde, İHH Vakfı Başkanı ...'nın El Kaide'ye para aktardığı iddiasıyla hakkında gizli
bir soruşturma yürütüldüğü iddia edilmişti. Ayrıca 2013 yılı Ağustos
ayında Suriye'de El Nusra'nın kontrolünde bulunan Rakka bölgesinde iftar verdiği, El Nusra
örgütüne tırlarla yardım götürdüğü ve El Nusra'ya
silah ve tıbbi malzeme gönderdiği haberleri de basında yer almıştı. Türkiye'nin
yangın yerine dönen Suriye'de iç savaşı büyütecek 'eğit donat' politikaları
düşünüldüğünde bu tablonun akıllarda çokça soru işareti yaratması
kaçınılmazdır.
Sonuç olarak ifade etmek isteriz ki, böylesine
hukuksuz ve akıllarda soru işareti bırakan bir projenin okullarda yürütülmesi
oldukça sakıncalıdır. Bu nedenle söz konusu projenin okullarda uygulanmasına
dayanak olan Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim
Teknolojileri Genel Müdürlüğü'nün 08/09/2014 tarih ve 3784945 sayılı kararının
yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle 10 Nisan 2015 tarihi itibariyle
dava açmış bulunmaktayız."
13. Yazıda bahsi geçen Vakıf ile Vakfın Başkanı (müştekiler),
internet sitesinde yer alan yazı içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal
edildiğini ileri sürerek internet içeriğine erişimin engellenmesi talebinde
bulunmuşlardır.
14. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği 27/4/2015 tarihinde haber
içeriğine erişimin engellenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Yayından kaldırılması talep olunan
haberin http://www.egitimsen.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=23278&sube=0#.VTdGeSHtmko
isimli sitede internet ortamında yayınlandığı, bu haberin verilmesinde herhangi
bir kamu yararı bulunmadığı, haberin somut bir olaya dayanmadığı, asılsız ve
mesnetsiz bir takım isnat ve ithamlara karşı talep edenin rızası dışında
yayınlanmasının talep edenin itibar ve saygınlığını zedeleyici nitelikte
olduğu, bu suretle söz konusu haberin talep edenin kişilik haklarını ihlal eder
mahiyette olduğu, bu nedenle yayından kaldırılması gerektiği,buna
göre talebin haklı olduğu anlaşıldığından06/02/2014 tarih ve 6518 sayılı
yasanın 93. Maddesi ile değişik 5651 Sayılı Yasanın 9.-(3),(4), maddesi
uyarınca talebin kabulü ile söz konusu haberin yayından çıkarılmasına (erişimin
engellenmesine)karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
15. Başvurucunun anılan karara itirazı İstanbul 7. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 25/5/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
16. Ret kararı başvurucuya 2/6/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 1/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili hukuk için bkz. Ali
Kıdık, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, §§
21-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
20. Eğitim sektöründe çalışma yürüten bir sendika olduğunu
belirten başvurucu kendisine ait internet sitesi aracılığıyla MEB ile bir
insani yardım vakfının ilk ve orta dereceli okullardan yardım toplamak üzere
ortaklaşa yürüttüğü projenin iptali talebiyle dava açtığını duyurmuştur.
Başvurucu, anılan projeye yönelik görüşlerinin aktarıldığı içeriğe sulh ceza hâkimliğince
gerekçesiz olarak ve savunması alınmadan erişimin engellenmesine karar
verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ve ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin (AİHM) ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkının
dengelendiği bir dizi kararı zikredilmiştir. Bakanlık görüşünde, erişimin
engellenmesi kararı ilgili yazı ile sınırlı olduğundan ifade özgürlüğüne
yönelik orantılı bir sınırlama teşkil ettiği değerlendirilerek başvurucunun
ifade özgürlüğü ile müştekinin itibar hakkı arasında -demokratik bir toplumun
gerekleri dikkate alınarak- adil bir dengenin kurulması gerektiği ifade
edilmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tüm iddiaları ifade özgürlüğü
kapsamında incelenmiştir.
23. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların
müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de
kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak
şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
25. Başvurucuya ait internet sitesinde yayımlanan bir yazıya
erişimin engellenmesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile
başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
26. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
27. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
28. Kanunilik ölçütüne ilişkin bir şikâyette bulunulmamıştır.
Mevcut başvurunun koşullarında 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır. .
ii. Meşru Amaç
29. Başvuruya konu yazıya erişimin engellenmesine ilişkin
kararın başkalarının şöhret veya haklarının
korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç
taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine
Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
30. Somut olaya uygulanan genel ilkelerin geniş anlatımı için
Anayasa Mahkemesinin Ali Kıdık
(aynı kararda bkz. §§ 41-67) kararına bakılabilir.
(2) 5651
Sayılı Kanun'un 9. Maddesine Dayanan Erişimin Engellenmesi Kararı Hakkında Bazı
Tespitler
31. Anayasa Mahkemesi, Ali Kıdık kararında 5651 sayılı Kanun ile getirilen içeriğin yayından
çıkarılması ve yayına erişimin engellenmesi kararlarına yönelik usulü ayrıntılı
bir şekilde incelemiş (Ali Kıdık, §§ 55-63) ve bu yöndeki ilkeleri birçok
kararında yinelemiştir (örnek olarak bkz. Miyase İlknur ve diğerleri, B. No: 2015/15242, 18/7/2018, §§
32-35; Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve
Yayıncılık A.Ş., B. No: 2015/6313, 13/9/2018, §§ 25-28; Özgen Acar ve diğerleri, B. No:
2015/15241, 31/10/2018, §§ 30-33; IPS
İletişim Vakfı, B. No: 2015/14758, 30/10/2018, §§ 27-30). Mahkemeye
göre bu usul kanun koyucunun internet ortamında işlenen suçlarla mücadelenin
daha etkin yapılabilmesi, özel hayatın ve kişilik haklarının hızlı ve etkili
bir şekilde korunması ihtiyacı nedeniyle öngördüğü özel ve hızlı sonuç
alınabilecek bir koruma tedbiri kararıdır; dolayısıyla istisnai bir yoldur (Ali Kıdık, § 55;
Miyase İlknur ve diğerleri, § 33; Yeni Gün Haber Ajansi Basin ve Yayıncılık A.Ş., § 26; Özgen Acar ve diğerleri, § 31).
32. Anayasa Mahkemesi başvuruya konu internet yayınına erişimin
engellenmesi tedbirinin alınmasını ancak bir görünüşte haklılık veya ilk
bakışta (prima
facia) haklılık varsa meşru kabul etmekte ve bu usulün ancak
internet yayınının kişilik haklarını apaçık bir şekilde ihlal ettiğinin daha
ilk bakışta anlaşıldığı durumlarda işletilebileceğini belirtmektedir. Anayasa
Mahkemesine göre bir kimsenin çıplak resimlerinin veya video görüntülerinin
yayımlanması gibi kişilik haklarının ihlal edildiğinin daha ileri bir inceleme
yapılmaya gerek olmaksızın ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde 5651 sayılı
Kanun'un 9. maddesinde öngörülmüş olan istisnai usul işletilebilir (Ali Kıdık, §§
62, 63).
(3) Şeref
ve İtibara Yapılan Müdahalelerde Başvurulabilecek Diğer Hukuki Yollar
33. Anayasa Mahkemesi, Ali Kıdık kararında 5651 sayılı Kanun'un 9.
maddesine göre ortada ilk bakışta ihlal bulunmayan hâllerde kişilik haklarının
korunması için genel hukuk ve ceza yollarına başvurulması gerektiği sonucuna
ulaşmıştır (Ali Kıdık,
§§ 66, 67).
(4) Genel
İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
34. Somut olayda erişiminin engellenmesine karar verilen yazı
18/4/2015 tarihinde başvurucuya ait www.egitimsen.org.tr
isimli internet sitesinde yayımlanmıştır. Yazı; MEB ile insani yardım amacıyla
kurulmuş bir vakfın iş birliğiyle yürütülen, ilk ve orta dereceli okullardan
insani yardım toplamayı öngören bir projeyi ele almaktadır. Yazıda, muhtaç
insanlara yardım etmenin erdemi ve bunun okul çağındaki çocukların yaşam
algısına katkısı anlatılmakla birlikte anılan amaca bu projeyle ulaşılamayacağı
mesajı verilmektedir. Yazıya göre proje, okullarda toplanacak yardımın biçim ve
koşullarını taşımamaktadır. Üstelik denetim mekanizması da belli değildir.
Yazıda, geçmiş dönemlerde insani yardım adı altında para toplayan bazı
vakıfların yetkilerini kötüye kullandıkları iddia edilerek böyle bir projenin
okullarda uygulanmasının oldukça sakıncalı olacağı ifade edilmektedir. Bahse
konu yazıda dayanak olarak dava konusu projeyi yürütecek Vakıf ile ilgili
basında yer aldığı ileri sürülen kimi iddialara yer verilmektedir. Sonuç olarak
bahse konu yazıda projenin hukuka aykırı olduğu ve sonuçlarının öngörülemediği
ileri sürülerek iptali talebiyle dava açıldığı duyurulmaktadır.
35. Müştekiler; haberin gerçeği yansıtmadığını, haber nedeniyle
şeref ve itibarlarının zedelendiğini ileri sürerek 5651 sayılı Kanun'un 9.
maddesine göre internet içeriğine erişimin engellenmesi talebinde
bulunmuşlardır. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği müştekilerin talebini kabul
etmiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde, yazının herhangi bir kamu yararı
taşımadığı ve somut bir olaya dayanmadığı belirtilmiştir. Hâkimlik ayrıca
yazıda yer alan iddiaların asılsız ve mesnetsiz olduğunu tespit ederek isnat ve
itham içeren düşünce açıklamasının yayımlanabilmesini müştekilerin rızasına
bağlamıştır.
36. Çelişmesiz bir dava sonucunda yayın içeriğine erişimin
engellenmesi kararı verebilmenin ancak hukuka aykırılığın ve kişilik haklarına
müdahalenin ilk bakışta anlaşılacak kadar belirgin olduğu ve zararın süratle
giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkün olduğu hatırlanmalıdır (bkz. §
32). Buna karşılık somut olayda ilk derece mahkemesi,başvuru konusu yazı ile itibara yapıldığı
ileri sürülen saldırının çelişmeli bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin ve
süratle bertaraf edilmesi ihtiyacını ortaya koyabilmiş değildir. Yazı
içeriğinin incelenmesinden de 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesine göre içeriğe
erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanmasını gerektirecek ağırlıkta bir durum
bulunmadığı görülmektedir.
37. İnternet mecralarında yer alan fikir ve kanaat açıklamaları
nedeniyle bireylerin şeref ve itibar hakkına hukuka aykırı olarak
gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesinin zararının telafi
edilmesi olduğu nazara alındığında özellikle somut başvuruya konu benzer
uyuşmazlıklar açısından koşullara göre diğer ceza veya hukuk yollarının daha
yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları
olduğu anlaşılmaktadır. Dahası müşteki, açacağı çelişmeli bir hukuk davasında
içeriğe erişimin engellenmesi talebini ileri sürme imkânına da her zaman
sahiptir (Ali Kıdık,
§ 86).
38. Sonuç olarak başvurunun bütün koşulları gözönünde
tutulduğunda 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca çelişmeli bir yargılama
olmaksızın süresiz olarak etki gösteren tedbir mahiyetinde internete erişimin engellenmesi
kararı verilmesi için gösterilen gerekçeler ilgili ve yeterli kabul edilemez.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 57-60) kararında, Anayasa Mahkemesince bir temel
hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir.
42. Başvurucu, ihlalin tespiti ile tazminat talebinde
bulunmuştur.
43. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından yayımlanan yazının
içeriğine erişimin engellenmesine karar verilmesinin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun düşmediği ve bu nedenle başvurucunun ifade ve basın
özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
44. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
45. Diğer taraftan somut olay bağlamında yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesi ihlale yol açan yargılama sürecine muhatap olan
başvurucunun bu sürede uğradığı bütün zararları gidermemektedir. Üstelik
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına
karar verilmekle birlikte başvurucunun muhatap olduğu yargısal süreç devam
etmektedir. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için ifade
özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle ve yeniden yargılama
suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
5.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226.90
TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 6. Sulh Ceza
Hâkimliğine (2015/1896 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 226.90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.