logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(N.Ö. [2.B.], B. No: 2016/1152, 4/7/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

N.Ö. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/1152)

 

Karar Tarihi: 4/7/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Hilmi Can TURAN

Başvurucu

:

N.Ö.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetede yayımlanan haber nedeniyle başvurucunun şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 14/1/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Başvuruya Konu Davalara İlişkin Süreç

7. Başvurucu, eski bir basın mensubu olup olayların meydana geldiği tarihte Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığında görevlidir. Başvurucu hakkında ulusal ölçekte yayın yapan Hürriyet gazetesinin (gazete) 10/6/2008 tarihli nüshasında başvuruya konu bir haber yayımlanmıştır.

8. Bahsi geçen haberin yayımlandığı tarihte başvurucu ile eşi arasında Ankara 3. Aile Mahkemesinde başlamış olan boşanma davası derdesttir. Ayrıca başvurucu hakkında -derece mahkemelerinin kararlarından anlaşıldığı kadarıyla- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinde, bir kadına karşı cinsel taciz suçunu işlediği iddiasıyla açılmış bir kamu davası da bulunmaktadır.

9. Gazetenin 1. sayfasında "Aldatmadan Sorumlu Müdür" başlıklı ve 20. sayfasında "Aldatmadan Sorumlu Daire Başkanı" başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Başvurucu ile bir kadının birlikte çekilmiş fotoğraflarının da yer aldığı haber şöyledir:

"Aldatmadan Sorumlu Müdür - Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nda Daire Başkanı olarak görev yaparken Başbakanlık bünyesinde atanan N.Ö., 17 yıllık eşi M. Hanım'a (51) boşanma davası açınca işler karıştı. Karşı dava açan M.Ö., mahkemeye, kocasının bilgisayarında kayıtlı değişik kadınlarla otel odalarında çektirdiği fotoğraflarını, sevişirken çektiği video görüntülerini ve aşk mesajlarını delil olarak sundu. N.Ö. Her şeyi inkâr etti."

10. Başvurucu, bahsi geçen haberin yayımlanmasını takiben noter kanalıyla bir ihtarname ile haberin düzeltilmesini ve göndermiş olduğu tekzip metninin yayımlanmasını talep etmiştir.

11. Başvurucunun gönderdiği tekzip metni ilgili gazeteye tebliğ edilmiş, ancak sonraki üç gün gazetede yayımlanmamıştır. Bunun üzerine başvurucunun yaptığı cevap ve düzeltme talebi Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesince kabul edilmiştir. Kararda, düzeltme metninin haberin yayımlandığı gazetenin aynı sayfasında ve sütunlarda aynı puntolarla aynı şekilde ekleme ve çıkartma yapmadan yayımlanmasına yer verilmiştir.

12. Mahkemenin tekzibe ilişkin kararına karşı, davalı gazetenin itirazı Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Böylece başvurucunun tekzip talebine ilişkin sulh ceza mahkemesi kararı kesinleşmiştir.

13. Tekzip metni Gazetenin 30/10/2008 tarihli nüshasının 16. sayfasının sağ iç köşesinde Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesinin kararında belirtilen usule uyulmadan yayımlanmıştır.

14. Başvurucunun, söz konusu haberde kendisi hakkında sarf edilen ifadelerin kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla gazete aleyhine açtığı tazminat davası ise Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) tarafından 11/3/2014 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; ilgili haberin başvurucunun taraf olduğu boşanma ve ceza davalarında yer alan hususlara ilişkin olduğu, davaya konu haberin adli makamlara intikal etmiş olaylara dayandığı, haberin toplumsal ilgi, güncellik ve gerçeklik sınırları içerisinde kaldığı ve davacının kişilik haklarına bir saldırının söz konusu olmadığı belirtilmiştir.

15. Başvurucu, ilk derece mahkemesinin ret kararını temyiz etmiş, ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (Daire) 31/3/2014 tarihinde Mahkemenin kararını onamıştır.

16. Başvurucu, Yargıtayın onama kararına karşı karar düzeltme talebinde bulunmuş, bu talep de aynı Daire tarafından 12/11/2015 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucu ret kararını 21/12/2015 tarihinde öğrenmiştir.

17. Başvurucu 14/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Başvuru Konusu Olmayan Davalara İlişkin Süreç

18. Başvurucunun başvuruya konu olan haber öncesi başlayan boşanma davası ile cinsel taciz nedeniyle açılan ceza davası tazminat davasıyla eş zamanlı olarak devam etmiştir. Yargılama neticesinde başvurucu, eşinden boşanmış; ceza davasında ise haberde sevgilisi olduğu belirtilen fotoğraftaki kadına karşı cinsel taciz suçunu işlediği kabul edilerek mahkûm edilmiştir. Ancak başvurucu hakkındaki bu ceza davası, daha sonra müştekinin şikâyetinden vazgeçmesi üzerine düşmüştür.

19. Başvurucu hakkında cinsel taciz suçu nedeniyle verilen mahkûmiyet kararı ile davanın düşmesi arasındaki süreçte gazete, başvurucunun cinsel taciz suçu dolayısıyla hüküm aldığını üç kez haber yapmış ve ilgili haberleri gazetenin internet sitesinde yayımlamıştır. Başvurucu, davanın düştüğünü ve kendisinin masum olduğunu ileri sürerek ilgili haberlerin gazetenin internet sitesinden kaldırılmasını mahkemelerden talep etmiştir. Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesi, Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi ve Ankara 23. Sulh Ceza Mahkemesi, başvurucunun almış olduğu ceza hükmüne ilişkin olarak yapılan haberlerin gazetenin internet sitesinden kaldırılmasına karar vermiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

20. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "Davalar" kenar başlıklı 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“...

Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ... bulunma hakkı saklıdır.

..."

B. Uluslararası Hukuk

21. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Haci Boğatekin, B. No: 2014/18101, 26/10/2017, §§ 16-20.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu, gazetede hakkında yayımlanan haberlerin gerçeği yansıtmadığını, ilgili haberler nedeniyle toplum nazarında küçük düştüğünü, iş ve arkadaş çevresinde zor durumda kaldığını, ailevi ilişkilerinin bozulduğunu, rencide olduğunu ve onurunun kırıldığını ifade etmiştir. Başvurucu tekzip metninin ilgili gazetede mahkeme ilamına uygun bir şekilde yayımlanmadığını, davalı gazeteye karşı açmış olduğu tazminat davasının da reddedilmesi ile şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca Anayasa'nın 36., 38., 41., 138. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun şeref ve itibar hakkı ile davalıların ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2004, § 27; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 49). Bu nedenle başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesi bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

1. Genel İlkeler

a. Bireyin Şeref ve İtibarının Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü

25. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan manevi varlık kapsamında yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibarına üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik olarak basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), § 42).

b. Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü

26. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerlidir ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi, bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), § 63).

c. Çatışan Haklar Arasında Dengeleme

27. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, §§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

28. Başvuru konusu haber, yayımlandığı tarihte devam etmekte olan, başvurucunun da taraf olduğu boşanma ve ceza davalarında yer alan olgulara ilişkindir.

29. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı, hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilir (Hasan Yeşildağ, B. No: 2015/2653, 12/12/2018,§ 24). Somut olayda ilgili haberin yapıldığı tarihte başvurucu, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığında görev yapan bir kamu görevlisidir. Başvurucunun toplumsal konumu onun hakkında yapılan ve evlilik dışı ilişki yaşadığına iddia eden bir habere toplumun ilgi göstereceği açıktır.

30. Basın özgürlüğü ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir (Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61).

31. Başvurucunun en temel iddiası başvuruya konu olan haberin gerçeği yansıtmadığıdır. Başvuruya konu haberde, ileri sürülen olay ve olguların başvurucunun eski eşinin boşanma davasında ileri sürdüğü iddialar olduğu açıkça belirtilmiştir. Bundan başka başvurucunun açmış olduğu tazminat davasına bakan ilk derece mahkemesi de davaya konu haberin adli makamlara intikal etmiş olaylara dayandığını, haberin toplumsal ilgi, güncellik ve gerçeklik sınırları içinde kaldığını kabul etmiştir.

32. İlk derece mahkemesinin söz konusu kanaatini paylaşmamak için bir neden görülmemiş ve sonuç olarak ilgili haberin verilmesinde basın kuruluşunun gerçeği çarptırmadığı, doğru ve güvenilir bilgi vermeye çalıştığı, dolayısıyla basın özgürlüğünü kullanırken uyması gereken sınırlar içinde kaldığı kanaatine varılmıştır.

33. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında, somut olayda devletin başvurucunun şeref ve itibar hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı değerlendirilmiştir.

34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

35. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 4/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(N.Ö. [2.B.], B. No: 2016/1152, 4/7/2019, § …)
   
Başvuru Adı N.Ö.
Başvuru No 2016/1152
Başvuru Tarihi 14/1/2016
Karar Tarihi 4/7/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetede yayımlanan haber nedeniyle başvurucunun şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4721 Türk Medeni Kanunu 25
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi