TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İLKNUR KIZILTOPRAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11579
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
İlknur
KIZILTOPRAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, koruyucu aile statüsünün kaldırılmasına ilişkin
kararın iptal edilmesi talebiyle açılan davanın sürüncemede bırakılmaması ve
çocuklara karşı önleyici nitelikte tedbir kararı verilmesi nedenleriyle aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu ile eski eşi M.D., 2004-2016 yılları arasında evli
kalmışlardır. Başvurucunun eski eşi M.D., Balıkesir'de bilgisayar tamiri ve
bakımı üzerine esnaf olarak çalışmaktadır.
9. Çocuk sahibi olamayacaklarını belirten başvurucu ve eski eşi
M.D., 13/10/2008 tarihinde Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü Balıkesir İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü (Kurum) ile
koruyucu aile sözleşmesi imzalayarak daha önce Balıkesir Valiliği (Valilik)
tarafından koruma altına alınmış olan 2005 doğumlu küçük Ş.A.nın koruyucu ailesi olmuşlardır.
10. Başvurucu ve M.D. 25/9/2009 tarihinde Kurum ile yeni bir
koruyucu aile sözleşmesi imzalamışlar ve yüzde elli oranında engelli raporu
bulunan koruma altına alınmış 2004 doğumlu küçük A.K.nın koruyucu ailesi olmuşlardır.
11. 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu'nun
23. maddesine dayanılarak çıkarılan 14/10/1993 tarihli ve 21728 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan mülga Koruyucu Aile Yönetmeliği
kapsamında hazırlanan söz konusu sözleşmelere göre başvurucu ve M.D. ile Kurum
karşılıklı olarak şu taahhütlerde bulunmuşlardır:
"i. Koruyucu aile, çocuğun yetenekleri ve
becerilerinin elverdiği noktaya kadar eğitimini, bakım ve meslek sahibi
olmasını, sağlığının korunmasını kendi öz çocukları gibi sağlamakla yükümlüdür.
ii. Koruyucu aile; yanına yerleştirilen
çocukları koruma, eğitme ve yetiştirme dışında, hiçbir suretle hizmetçi, dadı,
besleme olarak kullanamaz.
iii. Koruyucu aile, çocuğun varsa ailesi ve
akrabaları ile yetkililerin uygun gördüğü şekil ve zamanda görüştürmekle
yükümlüdür. Çocuğun halen sahip olduğu ve sonradan edineceği taşınır ve
taşınmaz malların vasisi tarafından idare edilmesini kabul eder.
iv. Koruyucu aile, bulunduğu ilde yapacağı
adres değişikliklerini 15 gün içinde ikametgah
bildirimi ile birlikte İl Müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür. Aile başka bir
ile taşınması durumunda yeni adresini en az bir ay önceden İl Müdürlüğüne
bildirir.
v. Koruyucu ailenin geçici bir süre çocukla
birlikte yurt dışına çıkması Komisyonun kararı ve Valiliğin onayına bağlıdır.
vi. Koruyucu ailenin yanına yerleştirilen
çocuğun hastalanması durumunda resmi sağlık kuruluşlarına sevki başvurulan İl
Müdürlüğünce yapılır. Gerekli bakım ve tedavi, ilaç masrafları aynı İl
Müdürlüğü tarafından sağlanır.
vii. Koruyucu ailenin, çocuğa bakmaktan
vazgeçtiği, taahhütlerini yerine getirmediği bir raporla tespit edildiği
takdirde çocuk aileden geri alınır.
viii. Korunmaya muhtaç çocuklara ücret
karşılığı bakıp koruyacak, eğitecek ve yetiştirecek koruyucu ailelere kendi
istekleri halinde baktıkları çocuğa uygun Yönetmelikte belirtilen bakım
bedelleri ödenir."
12. Başvurucunun eski eşi M.D. hakkında balikesir155@emniyet.gov.tr isimli
elektronik posta adresine kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce 15/5/2012
tarihinde ihbar mahiyetinde bir elektronik posta gönderilmiştir. Söz konusu
elektronik postada, M.D. tarafından müstehcen yayın ve içeriklerin saklandığı
ve koruma altındaki çocukların istismar edildiği yönünde iddialarda
bulunulmuştur. Ayrıca Balıkesir Koruyucu Aile Derneğinde yöneticilik yapan
başvurucunun sahte birtakım işlemlerle devleti zarara uğrattığı iddia
edilmiştir.
13. Bu kapsamda Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık)
tarafından başvurucunun eski eşi M.D. hakkında müstehcenlik,
dolandırıcılık, sahtecilik ve çocuğun cinsel istismarı suçları
kapsamında ceza soruşturması süreci başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında M.D.nin K. CD İletişim
unvanlı işyeri aranmış ve arama
sonucunda ele geçirilen bir adet bilgisayar kasası inceleme için Bursa İl
Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü Adli Bilişim Büro
Amirliğine gönderilmiştir. İnceleme sonucunda işyerinde bulunan bir
bilgisayarda iki bin beş yüz adet yetişkinlere ait cinsel içerikli video
dosyası ile yirmi adet yetişkin insanlarla hayvanlar arasında geçen cinsel
içerikli görüntülerin bulunduğu belirlenmiştir.
14. Başsavcılık tarafından şiddet
kullanarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni ile ilgili müstehcen yayın üretmek
ve satmak suçunu işlediği iddiasıyla başvurucunun eski eşi M.D.
hakkında 29/1/2013 tarihinde kamu davası açılmıştır. Balıkesir 3. Asliye Ceza
Mahkemesindeki (Asliye Ceza Mahkemesi) dava sürecinde M.D., görüntülerin ele
geçirildiği bilgisayarın tamir amacıyla Y.K. tarafından işyerine getirildiğini,
dolayısıyla bilgisayarın kendisine ait olmadığını, bilgisayarı Y.K.dan satın almayı planladığını ancak işyerinde bulunan
bilgisayarda kayıtlı söz konusu görüntülerden haberdar olmadığını belirtmiş ve
suçlamayı reddetmiştir.
15. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/6/2013 tarihli kararıyla M.D.nin beraatine hükmedilmiştir.
Karar gerekçesinde, toplanan delillerden ve tanık ifadelerinden anlaşıldığı
üzere söz konusu görüntülerin Y.K. tarafından bilgisayara yüklendiği ve başvurucunun
görüntülerin bilgisayarda olduğunu bilebilecek durum olmadığı hususlarının
sabit olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir.
16. Söz konusu karar, dava sürecinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
katılma talebi reddedildiğinden anılan Bakanlık tarafından karar temyiz
edilmiştir. Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 6/12/2018 tarihli kararıyla Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının suçun mağduru ya da doğrudan doğruya zarar
göreni olmadığı gerekçesiyle temyiz talebi reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
17. Ayrıca Başsavcılık tarafından çocuğun cinsel istismarı şuçu
kapsamında M.D. hakkında yürütülen soruşturmada 9/10/2013 tarihinde
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararda; M.D.nin
koruyucu olduğu çocuklara karşı herhangi bir istismarda bulunmadığı hususunun
çocukların ifadelerinden anlaşıldığı vurgulanmış, ayrıca kimliği belirsiz kişi
ya da kişilerce gönderilen elektronik posta dışında bir delil ve emarenin
bulunmadığı ifade edilmiştir. Söz konusu karar kesinleşmiştir.
A. Koruyucu Aile Statüsünün Kaldırılmasına
İlişkin İdari ve Yargısal Süreç
18. M.D. hakkındaki ceza soruşturmaları nedeniyle Valilik ve
Kurum bünyesinde oluşturulan Komisyon tarafından başvurucunun ve M.D.nin koruyucu aile statüsünün kaldırılmasına karar
verilmiştir. Kurum tarafından 15/2/2013 tarihinde hazırlanan üst yazıda;
koruyucu aile statüsünün kaldırılmasına ilişkin kararın 14/12/2012 tarihli ve
28497 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Koruyucu Aile
Yönetmeliği'nin 22. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine istinaden
alındığı ve çocuklar S.A. ile A.K.nın
aynı gün içinde Kuruma teslim edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
19. Koruyucu aile statüsünün kaldırılması kararı üzerine
çocuklar S.A. ile A.K. 16/2/2013 tarihinde kolluk güçleri eşliğinde Kuruma
teslim edilmişlerdir. Söz konusu sürecin basına yansıdığı ve çocukların üstün
yararlarının Balıkesir'den ayrılmalarını gerekli kıldığı belirtilerek çocuklar
Bursa Valiliği Sevgi Köyü Toplum Merkezi Müdürlüğü bünyesine alınmışlardır.
20. 18/2/2013 tarihlerinde sosyal hizmet uzmanı tarafından
çocuklarla bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Aynı tarihte düzenlenen ve
başvurucunun çocuklar tarafından anne
olarak nitelendirildiğine ilişkin ifadelerin yer aldığı görüşme raporu
şöyledir:
"S.A. ile yapılan görüşmede; yaşanılan
süreçten dolayı üzüntülü bir ruh halinde olmakla birlikte psikososyal
gelişimlerinin son derece sağlıklı olduğu, bakımının yerinde olduğu, fiziksel
gelişiminin yaşıtları ile eş değer olduğu gözlenmiştir. Anne ve babası ile
mutlu olduğunu ve kalmak istediğini belirtmiştir.
A.K. ile yapılan görüşmede; yine yaşanılan
süreçten dolayı üzüntülü bir ruh halinde olmakla birlikte psikososyal
gelişimlerinin son derece sağlıklı olduğu, bakımının yerinde olduğu, fiziksel
gelişiminin yaşıtları ile eş değer olduğu gözlenmiştir. Anne ve babası ile
mutlu olduğunu ve kalmak istediğini belirtmiştir.
Her iki çocukta anne ve babalarının yanında
kaldığı süre içerisinde herhangi bir baskı, cebir ve şiddete maruz kalmadıkları
gözlemlenmiştir."
21. Yine 18/2/2013 tarihinde Çocuk Şube Müdürlüğünde görevli
polis memurları tarafından sosyal hizmet uzmanı eşliğinde çocukların ifadeleri
alınmıştır. Tanzim edilen tutanaklarda yer alan S.A. ve A.K.nın ifadeleri sırasıyla şöyledir:
"S.A.: ... ben daha önce ... Yurdunda
bakım ve gözetim altında kalmakta iken yaklaşık iki yıl önce beni korumak ve
gözetlemek üzere koruyucu aile statüsünde M.D. ve İ.D. isimli şahısların yanına
verildim ve halen adresini verdiğim ikamette birlikte kalmaktayız. Benden bir
yıl sonra 2004 doğumlu olan sekiz yaşındaki A.K.de koruyucu aile statüsündeki
bu ailenin yanına geldi ve yaklaşık iki yıldır birlikte kalmaktayız. Ben M.D.ye
baba, İ.D.ye anne, A.K.ya
ise abi diye hitap etmekteyim ve kendilerini ailem gibi görmekteyim. Bana çok
iyi davranıyorlar, bütün ihtiyaçlarımı karşılıyorlar, ben ve abim A.K. bugüne
kadar babam M. ve annem İ.D.den en ufak bir şekilde
şiddet, darp, cebir, baskı ve kötü muamele görmedim, zorla alıkonulmadım.
Sadece ben yanlış bir şey yaptığımda annem İ. beni uyarıyor. Benim ve abim A.nın okul, giyinme ve yeme gibi
bütün ihtiyaçlarını bu şahıslar karşılamaktadırlar ve kendi çocukları gibi
görmektedirler. Ben bu şahısların yanlarında iken hiç yabancılık çekmiyorum ve
öz annem ile babam gibi görüyorum. Ben ve abim A., bu şahısların yanından
gitmek istediğimizi veya yurda yerleşmek istediğimizi hiç bir
zaman söylemedik. Kendileri de bizi bu nedenlerden dolayı zorla alıkoymadılar.
Ben yine annem İ. ve babam M.D.nin yanlarında, koruma
ve gözetiminde kalmak istiyorum ve koruyucu aile statüsündeki görevlerini
sürdürmelerini istiyorum. Hiçbir yurda yerleştirilmek ve gitmek istemiyorum.
Babam olan M.D. ve annem olan İ.D. isimli şahıslardan veya başka birisinden
davacı ve şikayetçi değilim. ...
A.K.: ... Ben koruyucu aile statüsündeki bu
ailenin yanında babam M.D., annem İ.D. ve kardeşim S.A. ile kalmaktayım. Bu
aile bana çok iyi davranıyorlar, bütün ihtiyaçlarımı karşılıyorlar, hiçbir
zaman cebir, baskı ve kötü muamele görmedim, zorla alıkonulmadım. Benim ve
kardeşim S.nin okul, giyinme ve yeme gibi bütün
ihtiyaçlarını bu şahıslar karşılamaktadırlar ve kendi çocukları gibi
görmektedirler. Ben yine annem İ. ve babam M.D.nin
yanlarında, koruma ve gözetiminde kalmak istiyorum ve koruyucu aile
statüsündeki görevlerini sürdürmelerini istiyorum. Hiçbir yurda yerleştirilmek
ve gitmek istemiyorum. Babam olan M.D. ve annem olan İ.D. isimli şahıslardan
veya başka birisinden davacı ve şikayetçi değilim. ..."
22. Başvurucu, koruyucu aile statüsünün kaldırılmasına yönelik
tesis edilen söz konusu işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptal edilmesi
talebiyle Valilik aleyhine idari yargıda 15/4/2013 tarihinde iptal davası
açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; yaklaşık beş yıldır koruyucu aile
statüsüne sahip olduklarını, bu süreçte çocuklarına karşı tüm sorumlulukları
yerine getirdiklerini, bu konuda düzenlenen raporlarda olumsuz bir durumun
bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucu; koruyucu aile statüsünün ancak mahkeme
kararıyla kaldırılabileceği açık olmasına rağmen İdarenin tek taraflı
tasarrufuyla tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı İdare ise dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların dayanaksız
olduğunu, çocukların yüksek yararı dikkate alınarak tesis edilen işlemin
mevzuata aykırı yönünün bulunmadığını belirtmiştir.
23. Balıkesir İdare Mahkemesinin (İdare Mahkemesi) 19/9/2013
tarihli kararıyla yürütmenin durdurulması talebinin reddine hükmedilmiştir.
Kararda, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için 6/1/1982 tarihli ve
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda öngörülen koşulların oluşmadığı
ifade edilmiştir.
24. Bu süreçte başvurucu çocuklarla görüşmek istemiş ise de
Bursa Valiliği Sevgi Köyü Toplum Merkezi Müdürlüğünün 10/5/2013 tarihli
yazısıyla Asliye Ceza Mahkemesindeki davanın sonuçlanmadığı belirtilerek
çocuklarla görüşme talebi reddedilmiştir.
25. İdare Mahkemesinin 10/1/2014 tarihli kararıyla dava konusu
işlemin iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun eski eşi
olan M.D.nin üzerine atılı suçlamalardan beraat
ettiği hatırlatılmış ve masumiyet karinesine vurgu yapılmıştır. Kararda ayrıca
adı geçen çocuklarla 18/2/2013 tarihinde uzmanlar aracılığıyla yapılan görüşme
neticesinde hazırlanan psikolojik değerlendirme raporuna da yer verilmiştir.
Söz konusu raporda; çocukların rahat olduklarına, herhangi bir travmatik bulgularının olmadığına, diğer çocuklarla uyum
sorunu yaşamadıklarına ilişkin tespitler aktarılmıştır. Yine kararda, Bursa
Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İzlem Merkezi tarafından
hazırlanan adli görüşme değerlendirme raporunda yer alan ifadeler üzerinde
durulmuştur. Kararda; çocukların, koruyucu aile olarak kendilerine bakan anne
ve babalarını sevdiklerine, anne ve babalarının da kendilerini sevdiklerine ilişkin
beyanlarının bulunduğu belirtilmiştir. Neticede, başvurucunun sosyal ilişkileri
açısından toplumun norm ve değerlerine aykırı düşen davranışlarından söz
edilemeyeceği ifade edilerek dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
26. Davalı İdare tarafından sunulan temyiz dilekçesinde, kararın
uygulanmasının hem çocukların üstün yararları hem de kamusal yarar açısından
telafisi güç zararlara neden olacağı belirtilerek kararın bozulmasıyla birlikte
yürütmesinin de durdurulması talep edilmiştir. Dilekçede, çocukların şiddet
eğilimi olan bir aileye teslim edilmesinin endişe verici olduğu ve koruyucu
aile sözleşmesinin imzalanmasının baştan itibaren usulsüz olduğu ifade
edilmiştir. Bu bağlamda, çocukları usulünce inceleme yapmayarak aile yanına
yerleştiren meslek elemanının yargılandığı ve on ay hapis cezasıyla
cezalandırıldığı belirtilmiştir. Ayrıca M.D.nin
beraat etmesinin İdare Mahkemesince verilen iptal kararına tek başına esas
alınamayacağı, ceza hukuku kapsamında delillerin değerlendirilmesi ile
çocukların koruyucu aile yanına verilmesi konusunda yapılacak
değerlendirmelerin birbirinden çok farklı olduğu ileri sürülmüştür. Öte yandan,
S.A. ile A.K.nın evlatlık
olarak verilebilme koşullarını taşıdıkları belirtilerek bu kapsamdaki
çocukların koruyucu aile yanına verilmesinin onların üstün yararlarına aykırı
olacağı da vurgulanmıştır.
27. Danıştay Onuncu Dairesinin 23/5/2014 tarihli kararıyla yeni
bir karar verilinceye kadar İdare Mahkemesi kararının yürütmesinin
durdurulmasına hükmedilmiştir. Karar gerekçesinde, davalı İdare tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususların kararın yürütmesinin
durdurulmasını gerektirecek nitelikte olduğu ifade edilmiştir.
28. Temyiz incelemesi yapan Danıştay Onuncu Dairesinin
17/10/2014 tarihli kararıyla davanın görev yönünden reddi yönünde karar
verilmesi gerekirken işin esasına geçilmek suretiyle karar verilmesinde hukuki
isabet görülmediği belirtilerek söz konusu kararın bozulmasına hükmedilmiştir.
Karar gerekçesinde, 2828 sayılı Kanun ile Koruyucu Aile Yönetmeliği hükümleri gözönüne alındığında koruyucu aileye ilişkin hizmetlerin,
koruyucu ve destekleyici tedbirler arasında sayılan bakım tedbiri kapsamında
değerlendirildiği vurgulanmıştır. Kararda; küçükler hakkında koruyucu,
destekleyici ve sosyal nitelikteki tedbir kararlarının aile mahkemesi
tarafından verileceği belirtilmiş ve bu kapsamda koruyucu aile hizmetlerinden
kaynaklı olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkların da aile mahkemesi tarafından
çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca, Koruyucu Aile Yönetmeliği
ile her ne kadar idareye koruyucu aile sözleşmesinin imzalanması ve iptali
konusunda yetki verilmiş ise de söz konusu yetkilerin idari faaliyetle ilgili
olmadığı ve özel hukuk alanında hüküm ve sonuç doğurduğu ifade edilmiştir.
29. Bozma üzerine dava dosyasını yeniden ele alan İdare
Mahkemesinin 29/1/2015 tarihli kararıyla önceki kararda ısrar edilmesine ve
dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir. Kararda, söz konusu işlemin
Valilik tarafından tesis edildiği belirtilmiş ve aynı gerekçelere yer
verilmiştir.
30. Temyiz talebi üzerine inceleme yapan Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun 5/11/2015 tarihli kararıyla davanın görev yönünden
reddedilmesi gerektiği belirtilerek İdare Mahkemesinin söz konusu kararının
bozulmasına hükmedilmiştir. Oy çokluğuyla verilen kararda; koruyucu aile
sözleşmelerinin hüküm ve sonuçlarını özel hukuk alanında doğurdukları,
sözleşmelerin salt idari nitelikte olmalarının bu sözleşmelerden doğacak
uyuşmazlıkların idari yargıda çözümlenmesi sonucuna yol açmayacağı ifade
edilmiş ve koruyucu aile hizmetlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların aile
mahkemeleri tarafından karara bağlanması gerektiği vurgulanmıştır.
31. İdari yargıda verilen görevsizlik kararı üzerine başvurucu
tarafından koruyucu aile statüsünün kaldırılması işleminin iptal edilmesi
talebiyle Balıkesir 1. Aile Mahkemesinde 10/9/2015 tarihinde koruyucu aileliğin
iadesi davası açılmıştır.
32. Anılan Mahkemenin 18/2/2016 tarihli kararıyla uyuşmazlığın
idari yargının görev alanına girdiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiş ve
karar kesinleştiğinde taraflardan birinin talebi üzerine dosyanın İdare
Mahkemesinin dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine
hükmedilmiştir. Karar gerekçesinde; 9/1/2003 tarihli ve 4787 sayılı Aile
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun hükümleri
gereğince aile mahkemelerinin küçükleri bir aile yanına yerleştirmeye karar verebilecekleri
hususunun tartışmasız olduğu ancak somut olayda mahkemece başvurucuya verilmiş
bir koruyucu aile statüsünün bulunmadığı belirtilmiştir. Kararda; koruyucu aile
statüsünün İdare tarafından verildiği ve bu statünün kaldırılması işleminin de
aynı İdare tarafından gerçekleştirildiği, bu nedenle söz konusu işlemin tamamen
idari bir işlem mahiyetinde olduğu, İdarenin takdir hakkına giren ve buna
dayanılarak verilen kararın iptal edilmesine ilişkin davaların idari yargı
kolunda çözümlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Öte yandan kararda, adli
yargının görevli olduğuna karar verildiği takdirde çocuk mahkemelerinin görevli
olup olmadığı hususunun ise ileride ayrıca değerlendirileceği belirtilmiştir.
33. Söz konusu kararın temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 13/6/2016 tarihli kararıyla görevli Dairenin
belirlenmesi amacıyla dosyanın Hukuk İşbölümü İnceleme
Kuruluna gönderilmesine karar vermiştir.
34. Görevli Daire olarak belirlenen Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin
16/11/2017 tarihli kararıyla dosyanın mahalli mahkemesine iadesine
hükmedilmiştir. Kararda, başvurucunun yargılandığı Balıkesir 3. Asliye Ceza
Mahkemesindeki dava dosyasının ve varsa diğer ceza davası dosyalarının
araştırılması ve asıllarının ya da onaylı örneklerinin dosyaya eklenerek
gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir.
35. Aile Mahkemesi tarafından ilgili dosyalar Yargıtaya gönderilmiş ancak Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin
25/4/2018 tarihli görevsizlik kararı nedeniyle dava dosyası Yargıtay 8. Hukuk
Dairesine gönderilmiştir.
36. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 18/12/2018 tarihli kararıyla
Balıkesir 1. Aile Mahkemesi tarafından verilen 18/2/2016 tarihli karar onanmıştır.
37. Öte yandan objektif koşulları taşımadığı anlaşılan
başvurucuya koruyucu aile statüsü verilmesinin en başından itibaren hukuka
aykırı olduğu gerekçesiyle Kurum tarafından verilen 17/3/2014 tarihli ayrı bir
kararla başvurucunun koruyucu aile statüsü iptal edilmiştir.Söz konusu karara karşı idari yargıda
açılan iptal davası, aile mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle 2/9/2015
tarihinde reddedilmiştir. Söz konusu görevsizlik kararı temyiz edilmediğinden
kesinleşmiştir.
B. Başvurucu Hakkında Yürütülen Diğer Ceza
Soruşturmalarına İlişkin Süreç
38. Anılan süreçte, çocukları zamanında kolluk güçlerine teslim
etmediği gerekçesiyle başvurucu hakkında çocuğun kaçırılması ve alıkonulması
suçu kapsamında ceza soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma neticesinde ise
Başsavcılık tarafından 11/3/2013 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, hukuk devleti ilkesi gereğince ancak
çocukları yasal ve geçerli bildirimlere rağmen teslim etmeyen şüpheliler
hakkında söz konusu suç yönünden ceza soruşturması ve kovuşturması
yapılabileceği ifade edilmiş ve başvurucunun üzerine atılı suçun yasal
unsurlarının oluşmadığı belirtilmiştir. Ayrıca kararda, çocukların koruyucu
anne ve babasıyla yaşamak istediklerine ilişkin beyanları hatırlatılmıştır.
39. Öte yandan başvurucu hakkında koruyucusu olduğu çocuklarla
ilgili sahte belgeler düzenleyerek devletten haksız yere ödeme aldığı
iddiasıyla resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık
suçları kapsamında da bir ceza soruşturması yürütülmüştür. Başsavcılık
tarafından 13/4/2014 tarihinde verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın
gerekçesinde, başvurucunun sahte belge düzenlemediğinin anlaşıldığı ve herhangi
bir işlem yapılmasına gerek olmadığı belirtilmiştir.
C. Çocuklar Hakkında Verilen Tedbir Kararlarına
İlişkin Süreç
40. Bu süreçte koruma altındaki çocuklarla sosyal çalışmacı
tarafından yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan raporlarda, çocukların
başvurucuyu anne olarak
nitelendirmeye devam ettikleri belirtilmiştir. Küçük A.K. ile yapılan görüşme
sonrasında hazırlanan 13/5/2015 tarihli raporda; başvurucunun kim olduğu
sorulduğunda A.K. tarafından "Annem"
şeklinde cevap verildiği, başvurucu ile neler konuştuğu hususu sorulduğunda ise
A.K.nın "Seni buradan alacağız, derslerin nasıl?"
şeklinde cevaplar verdiği ifade edilmiştir. Ayrıca raporda, koruyucu aile
statüleri kaldırılmasına ve hukuki ya da biyolojik olarak bağları
bulunmamalarına rağmen çocukların başvurucu ve eski eşi M.D. tarafından gizli
ve ısrarlı şekilde ziyaret edildikleri vurgulanmıştır. Hatta küçük A.K.nın başvurucu ve M.D. ile
iletişim kurabilmek amacıyla izinsiz olarak okulu terk ettiğinin tespit
edildiği belirtilmiştir.
41. Başvurucunun çocuklarla görüştüğünü tespit eden Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının 29/5/2015 tarihli talebi üzerine 8/3/2012
tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanun kapsamında çocukların başvurucu ve eski eşi M.D.ye karşı korunması
yönünde aile mahkemeleri tarafından tedbir kararları verilmiştir.
42. Bu kapsamda Bursa 5. Aile Mahkemesinin 29/5/2015 tarihli
önleyici nitelikteki verilen tedbir kararında, başvurucunun ve M.D.nin küçük S.A.yı rahatsız
ettiği gerekçesine dayanılmış ve 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesi gereğince
başvurucu tarafından mağdur çocuğa karşı şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama
veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunulmamasına, mağdurun konutuna,
okula ve işyerine yaklaşılmamasına, iletişim araçlarıyla veya sair surette
çocuğun rahatsız edilmemesine üç ay süreyle karar verilmiştir. Bursa 5. Aile
Mahkemesinin 29/5/2015 tarihli başka bir kararıyla aynı tedbirlerin diğer küçük
A.K. yönünden de uygulanmasına ve tedbir kararlarına aykırı davranılması
durumunda başvurucunun üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi
tutulmasına, tekerrür hâlinde ise bu sürenin on beş günden otuz güne kadar
uzatılmasına karar verilmiştir.
43. Söz konusu kararlara karşı sunduğu 15/6/2015 tarihli itiraz
dilekçelerinde başvurucu; idari yargıda verilen iptal kararına dayanarak
çocuklarla görüşmek amacıyla okullarına gittiğini ancak çocuklarına herhangi
bir rahatsızlık vermediğini, çocuklarının kendisine sevgi beslediğini ve
Balıkesir'deki evlerine dönmek istediklerini her defasında dile getirdiklerini,
bu gerçeklere rağmen verilen tedbir kararlarının hukuka aykırı olduğunu
belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, engelli olan küçük A.K.nın Bursa'daki çocuk yurdundan kaçarak yaya şekilde
Balıkesir'e gelmeye çalıştığını, bu girişimi sırasında yolun karşısına geçmeye
çalışırken kendisine bir aracın çarptığını ve ağır yaralanan çocuğun vücut
fonksiyon kaybı oranının yüzde altmışa yükseldiğini ifade etmiştir. Çocukların
kendisine yazdığı mektupları ve basında çıkan haberleri itiraz dilekçelerine
ekleyen başvurucu, çocuklarını iki yıldan beri göremediğini, kendisi ve eşiyle
yaşamak isteyen ve sevgilerini dile getiren çocukların üstün yararlarının
gözetilmediğini belirterek uzaklaştırma kararının kaldırılmasını talep
etmiştir.
44. Bursa 6. Aile Mahkemesinin 22/6/2015 tarihli kararlarıyla
yapılan itirazların reddine hükmedilmiştir. Karar gerekçesinde, Kurum
tarafından verilen 17/3/2014 tarihli koruyucu aile statüsünün iptal edilmesine
ilişkin karara atıf yapılmış ve başvurucunun eski eşi M.D. hakkında yürütülen
ceza kovuşturmasının derdest olduğu vurgulanmıştır.
45. Nihai karar 1/7/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
46. Başvurucu 3/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Koruyucu Aile Statüsü Hakkında
47.2828 sayılı Kanun'un
"Koruyucu aile" kenar başlıklı 23. maddesi şöyledir:
"Mahkemece korunma kararı
alınan korunmaya ihtiyacı olan çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi bu Kanuna göre
kurulmuş kuruluşlarda olduğu kadar Kurumun denetim ve gözetiminde bir
"Koruyucu Aile" tarafından da yerine getirilebilir. Koruyucu aileye,
korunmaya ihtiyacı olan çocuğun bakımı ve yetiştirilmesine karşılık olarak
ikinci fıkra kapsamında ödeme yapılabileceği gibi koruyucu aile bu işi gönüllü
olarak da üstlenebilir.
Koruyucu aile hizmeti kapsamında aile yanına
yerleştirilen çocukların bakım, eğitim, kurs, okul, yemek ve taşıma servisi,
harçlık ve benzeri ihtiyaçları esas alınarak koruyucu ailelere, bu giderlerin
tamamına karşılık toplu bir ödeme yapılmasına veya her bir gider türü için ayrı
ayrı yapılacak ödemelerin kapsamına, ödeme tutarlarına, yapılacak ödemelerin
usul ve esası ile koruyucu ailelerin seçimine, çocukla ilgili sorumluluklarına
ve hizmetin işleyişine ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığının uygun
görüşü üzerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan
yönetmelikle belirlenir ve bu kapsamda verilecek ödemelerden hiçbir kesinti
yapılmaz. "
48. Koruyucu Aile Yönetmeliği'nin "Koruyucu ailenin görev ve yükümlülükleri" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"(1) Koruyucu ailelerin görev ve
yükümlülükleri şunlardır;
a) Yanına yerleştirilen çocuğun her yönden
sağlıklı gelişimi için gerekli koşulları sağlamak ve uygulamak, Sağlık
Bakanlığının belirlediği aralıklarda çocuk izlem protokollerine göre izlemini
yaptırmak, varsa tedavi planı ile ilgili yükümlülükleri yerine getirmek, uygulanmasında
koruyucu aile birimiyle işbirliği içerisinde olmak.
b) Çocuğun yetenekleri ve becerilerinin el
verdiği ölçüde eğitim ve öğretimi veya meslek sahibi edindirilmesi için gerekli
çabayı göstermek, çocuğu koruma, eğitme ve yetiştirme dışında hiçbir surette
çalıştırmamak.
c) Görüştürülmesinde koruyucu aile birimince
bir sakınca bulunmaması durumunda çocuğun; anne, babası ve diğer yakınları ile
koruyucu aile birimince uygun görülen şekil ve zamanda görüşmesini sağlamak.
ç) Çocuğun kan bağı bulunan ya da eski çevresinden kişilerle il veya
ilçe müdürlüğünün bilgisi dışında iletişim kurmamak.
d) Çocuğun karşılanabilir nitelikteki ihtiyaç,
istek ve beklentileri ile çocuğu ilgilendiren kararlarda düşüncesini almak.
e) Çocuğun devam edeceği okul, katılacağı
kurs, sünnet gibi hayatını etkileyen, değiştiren konularda sorumlu sosyal
çalışma görevlisi ile birlikte karar almak.
f) Hizmet sürecinde çocukla ilgili oluşan her
türlü rutin dışı değişiklikleri ve bunlara ilişkin duyumlarını zaman
geçirmeksizin sorumlu sosyal çalışma görevlisine bildirmek.
g) Koruyucu aile hizmet sürecine ve
yerleştirilen çocuklara ilişkin olarak mesleki çalışmaları yürüten sosyal
çalışma görevlilerine gerekli çalışma şartlarını hazırlamak, periyodik
izlemeleri ve mesleki yönlendirmeleri kabul etmek, koruyucu ve destekleyici
tedbir kararlarının uygulanması için uygulama planı doğrultusunda işbirliği yapmak.
ğ) İl veya ilçe müdürlükleri tarafından koruyucu aile konusunda
yapılacak eğitim ve çalışmalara katılmak.
h) Çocuğun, il veya ilçe müdürlüğünün uygun
görüşü alınmaksızın başka bir kişi veya ailenin yanına bırakarak oturma yerini
değiştirmemek.
ı) Telefon değişikliği bilgisini hemen, adres
bilgilerindeki değişikliklerini acil durumlar dışında değişiklik gerçekleşmeden
bulunduğu il veya ilçede en az yirmi gün önce, başka bir il veya ilçeye taşınma
durumunda en az bir ay önce il veya ilçe müdürlüğüne bildirmek ve taşınma
sonrasında da sürekli yerleşim yerini yirmi gün içinde bildirmek.
i) Çocuğun koşullarının değişmesi sonucu il
veya ilçe müdürlüğü tarafından hizmet modelinde bir değişikliğe gidilmesinin
planlanması halinde, çocuğun yararının gerektirdiği işlemlerin yapılabilmesi
için her türlü destekte bulunmak ve çocuğun ayrılık sürecine hazırlanmasında il
veya ilçe müdürlüğü ile iş birliği yapmak.
j) Çocuk yerleştirme önerisini geçerli bir
mazereti olmaması halinde kabul etmek.
(2) Geçici koruyucu ailenin birinci fıkrada belirtilenler
dışındaki diğer görev ve yükümlülükleri şunlardır;
a) Acil koruma gerektiren ve kuruluş bakımına
yerleştirilmemiş olup, il veya ilçe müdürlüğü tarafından yerleştirilmek istenen
çocukları, mazeretsiz olarak üç defadan fazla olmamak şartıyla günün her
saatinde kabul etmek.
b) İl veya ilçe dışına çıkılması gereken
durumlarda önceden il veya ilçe müdürlüğüne bilgi vermek.
c) Ev koşullarını hizmete uygun olarak
düzenlemek.
ç) Geçici statüden vazgeçmek istemeleri halinde bu durumu en az bir ay
önceden il veya ilçe müdürlüğüne bildirmek.
d) Geçici statüden vazgeçmek için dilekçe ile
durumunu bildiren koruyucu aile, il veya ilçe müdürlüğünün uygun bulması
halinde yanındaki çocukların kendilerine uygun hizmet modellerine geçişleri
sağlanana kadar hizmeti sürdürmek.
(3) Uzmanlaşmış koruyucu ailenin, birinci
fıkra ile ikinci fıkranın (a) bendi hariç diğer bentlerinde belirtilenler
yanında, suça sürüklenmiş veya suç mağduru olan çocukla ilgili diğer görev ve
yükümlülükleri şunlardır;
a) Koruyucu ve destekleyici tedbir
kararlarının uygulanması için ilgili birimlerle işbirliği
yapmayı kabul etmek.
b) Varsa verilen denetim tedbiri hakkında
ilgili birimlerle işbirliği yapmak.
c) Hazırlanan uygulama planı, varsa tedavi
planı, eğitim tedbiri ile ilgili olarak eğitim planındaki yükümlülükleri yerine
getirmek, uygulanmasında koruyucu aile birimiyle işbirliği
içerisinde çalışmak."
49. Koruyucu Aile Yönetmeliği'nin "İzleme esasları" kenar başlıklı 16. maddesi
şöyledir:
"(1) Koruyucu aile ve yanına
yerleştirilen çocuk, aşağıda belirtilen esaslar doğrultusunda düzenli olarak
izlenir.
a) İzlemelerde tespit edilen durumlar Genel
Müdürlükçe belirlenen formlara işlenir. İzleme sürecindeki formlar ve raporlar
sosyal çalışma görevlileri tarafından düzenlenir, ortaya çıkan sorunların
çözümüne yönelik gerekli mesleki çalışmalar planlanır.
b) Esas olarak sosyal çalışma görevlileri aynı
anda en fazla yirmi vaka ile görevlendirilebilir. Koruyucu aile hizmeti
kapsamında görevlendirilen sosyal çalışma görevlilerinin başka bir hizmet
alanında görevlendirilmesi tercih edilmez.
c) Koruyucu aile birimine; koruyucu aile
hizmetinin etkin ve verimli olarak çocuğun yararına sürdürülebilmesi için
hizmetin takibine yönelik süreçlerde ihtiyaç duyulan araç, gereç ve diğer
konularda gerekli imkânlar öncelikle sağlanır.
ç) İl veya ilçe müdürlüklerinde gerçekleştirilen izleme görüşmelerinde
çocukların koruyucu veya öz ailelerini beklerken zaman geçirebilecekleri ya da
kendileriyle de aynı anda görüşme yapılabilecek, kırtasiye, oyuncak gibi
malzemelerin bulunduğu görüşme odaları oluşturulur.
(2)
Koruyucu aile ve çocuğun izlenmesi sürecinde;
a) Koruyucu aile ve yanına yerleştirilen
çocuk, görevli sosyal çalışma görevlisi tarafından ilk yıl en az her ay bir
defa olmak üzere düzenli olarak izlenir, daha uygun hizmet modeline karar
verilmesi amacıyla genel bir durum değerlendirmesi yapılır. Çocuğun koruyucu
aile yanında kalmasının uygun görülmesi durumunda ikinci yıldan itibaren
izlemeler yılda en az dört defadan az olmamak üzere düzenli olarak yapılır.
b) Koruyucu aile hizmet sürecinin özelliğine
göre, yerleştirmeyi takip eden ilk haftalar ile geçici ve uzmanlaşmış koruyucu
aile yanında bulunan çocuklar için izlemeler daha sık yapılır.
c) İzlemelere gerektiğinde diğer sosyal
çalışma görevlileri iştirak ederek kendi mesleki raporlarını düzenler ve
vakadan sorumlu sosyal çalışma görevlileri koordinesinde uygulama planı takip
edilir.
ç) Koruyucu aile yanındaki çocuğun öz ailesi yanına döndürülmesi için
koruyucu aile ve çocukla mesleki çalışmaların sürdürülmesi sağlanır.
d) Çocukla kurulan iletişim, çocuğun ev
ortamındaki kurallar bağlamında rolü ile yeri, çocuğa kazandırılan beceriler,
davranışları, kendisine tanınan haklar ve aylık bakım ödemesinin ne kadarının
çocuk için kullanıldığını belirlemeye yönelik gözlem ve görüşmeler yapılır,
hizmet süreci bütün boyutları ile birlikte değerlendirilir.
e) İzleme çalışmalarında, gizlilik ilkesine
uyularak koruyucu ailenin ve çocuğun sosyal çevresinde ve çocuk için risk
oluşturacak koşullar dikkate alınıp araştırma yapılır.
f) Çocuğun iletişim halinde olduğu diğer
kurumlardaki durumu da takip edilir.
g) Koruyucu aile yanındaki çocuğun bakım
tedbiri kararı gereği, uygulama planı ve oluşan değişiklikler hakkında
mahkemeye bilgi verilir.
(3)
Çocuğun öz ailesinin izlenmesi sürecinde;
a) Ailenin yaşam koşulları ve ev ortamı, aile
ilişkileri, aile üyelerinin sürekli bir işi ve gelirinin bulunup bulunmadığı,
başka bir hizmetten yararlanan çocuklarının olup olmadığı, çocuklarını ziyaret
etme ve izinli alma durumları, ziyaret ve izin sonrası çocukta gözlemlenen
davranışlar ve psikolojik durumu, koruyucu aile ile il veya ilçe müdürlüğünün
bilgisi dışında iletişim kurulmasıyla ilgili sorunlar, çocuğuna bakma
istekliliği ve bunun ne kadar gerçekçi olduğu gibi konularda gözlem ve görüşmeler
koruyucu aile hizmet modeline göre belirlenen aralıklarda yapılır, kapsamı
Genel Müdürlükçe belirlenen ilgili forma işlenir.
b) Öz aileye, koruyucu aile hizmeti hakkında
olumlu bakış ve uygun yaklaşım kazandırmak üzere gerekli mesleki çalışmalar kuruluşla
koordinasyon sağlanarak yapılır.
c) Öz aile ile çocuğun birlikte yaşamalarını
sağlayacak kısa ve uzun dönemde mesleki çalışmalar planlanır, şartların uygun
bulunması durumunda çocuğun ailesi yanına dönüşü değerlendirilir.
(4)
Çocuğun öz ailesi ve geçmiş yaşantısından diğer kişilerle görüşmelerinin
izlenmesi sürecinde;
a) Çocuğun kan bağı bulunan ya da önceki
çevresinden tanıdığı kişilerle görüşmeleri, vakadan sorumlu sosyal çalışma
görevlisi koordinasyonunda planlanır.
b) Planlanan görüşmeler dışında il veya ilçe
müdürlüğünün bilgisi olmaksızın görüşme yapılmaması konusunda çocuk, koruyucu
aile ve öz aile ile mesleki çalışma yapılır.
c) Görüşmelerde çocuğun olumsuz etkilenmemesi
için vakadan sorumlu sosyal çalışma görevlisinin, ihtiyaç halinde başka bir
sosyal çalışma görevlisinin de hazır bulunması sağlanır.
ç) Çocuğun kuruluşta bulunan kardeşleri ile görüştürülmesine ilişkin
kayıt ve gözlem formları aynı gün doldurularak çocuğun koruyucu aile dosyasına
konulmak üzere il veya ilçe müdürlüğüne iki gün içinde gönderilir."
50. Koruyucu Aile Yönetmeliği'nin "Koruyucu aile statüsünün iptali" kenar başlıklı
22. maddesi şöyledir:
"(1) Aşağıdaki durumların tespiti halinde
koruyucu aile statüsü iptal edilir.
a) Çocuğu ihmal ve istismar ettiğinin, kötü
muameleye maruz bıraktığının belirlenmesi.
b) Sosyal ilişkileri açısından toplumun norm
ve değerlerine aykırı düşen davranışlarının gözlenmesi.
c) Fizik ve ruh sağlığının, çocuğun bakımını
etkileyecek derecede bozulmuş olduğunun Devlet ya da üniversite hastanelerince
doktor raporu ile belirlenmesi.
ç) 8 inci maddenin dokuzuncu fıkrasının (d) bendine göre sahip olduğu
şartı yitirmesi.
d) Mesleki danışmanlık hizmeti ve
yönlendirmelere uygun davranmaması.
e) Geçici koruyucu ailenin çocuk yerleştirme
önerilerini mazeretsiz olarak üç kereden fazla kabul etmemesi.
(2)
Birinci fıkrada belirtilen durumların tespiti halinde; sorumlu sosyal çalışma
görevlisinin hazırlayacağı rapor, geciktirilmeksizin Komisyona iletilir.
Koruyucu aile statüsünün iptaline ilişkin talep hakkında komisyon tarafından en
fazla onbeşgün içinde karar verilir.
(3)
Komisyonca koruyucu aile statüsü iptal edilen koruyucu aile yanına bir daha
çocuk yerleştirilemez.
(4)
Koruyucu aile statüsünün iptaline ilişkin karar, Genel Müdürlük ile il ve ilçe
müdürlüklerine en kısa sürede bildirilir. "
51. 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun "Koruyucu ve destekleyici tedbirler"
kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"Koruyucu ve destekleyici tedbirler,
çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik
danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak
tedbirlerdir. Bunlardan;
... c) Bakım tedbiri, çocuğun bakımından
sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi
hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden
yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine,
e) Barınma tedbiri, barınma yeri olmayan
çocuklu kimselere veya hayatı tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma
yeri sağlamaya,Yönelik
tedbirdir."
52. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "Çocukların yerleştirilmesi"
kenar başlıklı 347. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi
tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş halde kalırsa hakim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir
kuruma yerleştirebilir.
Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu
onlardan katlanmaları beklenemeyecek derecede bozuyorsa ve durumun gereklerine
göre başka çare de kalmamışsa, ana ve baba veya çocuğun istemi üzerine hakim aynı önlemleri alabilir.
Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu
önlemlerin gerektirdiği giderler Devletçe karşılanır. ..."
53. 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı mülga Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin (633 sayılı KHK)
"Görevler" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
" (1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının görevleri şunlardır:
...
c) Çocukların her türlü ihmal ve istismardan
korunarak sağlıklı gelişimini temin etmek üzere; ulusal politika ve stratejilerin
belirlenmesini koordine etmek, çocuklara yönelik sosyal hizmet ve yardım
faaliyetlerini yürütmek, bu alanda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü
kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu
sağlamak."
54. 633 sayılı mülga KHK'nın "Çocuk
Hizmetleri Genel Müdürlüğü" kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
görevleri şunlardır: ...
ç) Çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunması ve sağlıklı
gelişimi için gerekli önleyici ve telafi edici mekanizmaları oluşturmak ve
uygulamaya koymak.
d) Geçici ya da sürekli olarak aile ortamından
mahrum kalan veya yüksek yararı ailesinin yanında bulunmamayı gerektiren
çocuklara, özel bakım ve koruma hizmeti sunmak. ...
ı) Evlat edindirme ve koruyucu aile
hizmetlerini koordine etmek. ..."
2. Önleyici Nitelikteki Tedbir Kararı Hakkında
55. 6284 sayılı Kanun’un “Hâkim
tarafından verilecek önleyici tedbir kararları” kenar başlıklı 5.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak
aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer
tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet
tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda
bulunmaması.
...
c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları
konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.
...
d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin,
şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki
kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.
...
f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya
sair surette rahatsız etmemesi.
...
(2)
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d)
bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk
amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde
hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmidört
saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.
(3) Bu
Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hâkim, 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı
Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile 4721
sayılı Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki
kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.
..."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
56. Türkiye tarafından 14/9/1990 tarihinde imzalanan ve
27/1/1995 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan
20/11/1989 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin
3. maddesi şöyledir:
“(1)
Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya
yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün
faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.
(2)
Taraf Devletler, çocuğun ana–babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken
sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de gözönünde
tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu
amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.
(3)
Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların,
hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve
uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan
ölçülere uymalarını taahhüt ederler.”
57. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 20. maddesi şöyledir:
"1. Geçici ve sürekli olarak aile
çevresinden yoksun kalan veya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması
kabul edilmeyen her çocuk, Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip
olacaktır.
2. Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk için
kendi ulusal yasalarına göre, uygun olan bakımı sağlayacaklardır.
3. Bu tür bakım, başkaca benzerleri yanında,
bakıcı aile yanına verme, İslam Hukukunda Kefalet ( Kafalah ), evlat edinme ya da gerekiyorsa çocuk
bakımı amacı güden uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir. Çözümler
düşünülürken, çocuğun yetiştirilmesinde sürekliliğin korunmasına ve çocuğun
etnik, dinsel kültürel ve dil kimliğine gerek saygı gösterilecektir."
58. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar
başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve
yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
İçtihadı
59. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), aile hayatının var
olup olmadığını değerlendirirken öncelikle yakın kişisel bağların varlığını
incelemektedir. AİHM; çocuk ile koruyucu aile olan ebeveyn arasındaki bağların
aile hayatını oluşturup oluşturmadığı hususunu, özellikle çocuğun doğal
ebeveynleriyle yakın kişisel ilişkileri olup olmadığına ve çocuğun bakımını
üstlenen ailenin yanında ne süredir bulunduğuna bağlı olarak durumun şartlarına
göre belirlemektedir (X/İsviçre (k.k.), B. No: 8257/78, 10/7/1978).
60. AİHM, aciliyet gerektiren çocukla
kişisel ilişki kurulmasına ilişkin davalarda yargılamanın sürüncemede
bırakılmasının aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerin
yerine getirilmediğini tespit etmek için tek başına yeterli olabileceğini ifade
etmektedir (M. ve M./Hırvatistan,
B. No: 10161/13, 3/9/2015, § 182; Eberhard ve
M./Slovenya, B. No: 8673/05, 9733/05, 1/12/2009, §§ 138-142).
61. Kopf ve Liberda/Avusturya
(B. No: 1598/06, 17/1/2012) davasında AİHM,
1995 yılında doğan bir çocuğun 1997-2001 yılları arasında koruyucu aileliğini
yapan ve evli bir çift olan başvurucuların yaptığı bir başvuruyu incelemiştir.
Söz konusu çocuğun biyolojik anne tarafından velayetinin alınmasından sonra
başvurucular çocuğa erişme ve ziyaret hakkından yoksun bırakılmışlardır.
Başvurucular, üç buçuk yıl süren yargılamanın ardından Avusturya mahkemeleri
tarafından koruyucu anne babaya ziyaret hakkı verilmesinin artık çocuğun üstün
yararına uygun olmadığı yönünde karar verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. AİHM, Avusturya mahkemelerinin
çocuğun ve koruyucu ailenin çatışan menfaatleri arasında adil bir denge
kurduğunu ancak başvurucuların koruyucu ailesi oldukları çocuklarını ziyaret
etmelerine izin verilmesine yönelik talepleriyle ilgili olarak yeterince hızlı
bir şekilde inceleme gerçekleştirmediğini belirterek aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Kopf ve Liberda/Avusturya, §§ 46-49).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
62. Mahkemenin 18/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Koruyucu Aile Statüsünün Kaldırılması Süreci
Yönünden
1.Başvurucunun İddiaları
63. Başvurucu;
i. Koruyucu ailesi olduğu çocuklar S.A. ve A.K. ile uzun süre
boyunca birlikte yaşadıklarını, çocukların her türlü ihtiyaçlarını giderdiğini
ve çocuklarıyla anne-evlat ilişkisi çerçevesinde yakın bağ kurduğunu
belirtmiştir.
ii. Eski eşi M.D.nin sahte ihbar
mektuplarıyla haksız yere yargılandığını, koruyucu aile statüsünün kaldırılması
yönünde tesis edilen işlemin İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen
kararın uygulanmadığını, aile ortamında yaşamak istediğini belirten çocukların beyanlarının
dikkate alınmadığını ve çocukların yurda yerleştirildiğini, bu durumun çocuğun
üstün yararının korunması ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
iii. Tüm bu süreçte; keyfî uygulamalarla temel hak ve
özgürlüklerinin zedelendiğini ve iptal kararının gereğinin hâlen yerine
getirilmediğini belirterek aile hayatına saygı hakkının ve adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
64. İddiaların değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” kenar başlıklı
20. maddesi şöyledir:
"Herkes, ... aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine
dokunulamaz."
65. Anayasa’nın “Ailenin
korunması ve çocuk hakları” kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:
“Aile,
Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle
ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma,
yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan
ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
66. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu başlık altında incelenecek
iddialarının temelinde, koruyucu aile statüsünün kaldırılması yönünde verilen
kararın hukuka uygun olup olmadığı konusunda başlatılan yargı sürecinin hâlen
devam etmesinin yer aldığı değerlendirilmektedir. Adil yargılanma hakkının
konusunu oluşturabilecek nitelikte olan davaların sürüncemede bırakıldığına
ilişkin şikâyetlerin -aile hayatı yönünden meydana getirdiği ya da getirmesi
muhtemel sonuçlar dikkate alınarak- aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele
alınması gerektiği kanaatine varılmış ve başvuru Anayasa'nın 20. maddesinde
düzenlenen aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilmiştir (Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216,
27/3/2019, § 71).
a. Uygulanabilirlik Yönünden
67. Anayasa'daki aile kavramının,
4721 sayılı Kanun'daki karşılığı ile sınırlı olmayacak şekilde özerk
yorumlanması gerekir. Aile hayatına saygı hakkının söz konusu olabilmesi için
öncelikle aile kavramı kapsamında
değerlendirilebilecek kişisel ve yakın bağların varlığı gereklidir (Murat Demir, § 72).
68. Söz konusu bağ, kan bağıyla kurulabileceği gibi hukuki ya da
istisnai durumlarda fiilî yollarla da gerçekleşebilir. Bu bağlamda,
anne-babasıyla soybağı bulunan çocuklar ile evlat
edinilen çocukların ebeveynleriyle aile bağlarının bulunduğu tartışmasız
olmakla birlikte kan veya evlatlık bağı olmamasına rağmen çocukların bakım ve
gözetimini üstlenerek her türlü ihtiyacında yanında olan bulunan kişilerle
çocuklar arasında da somut olayın koşulları çerçevesinde aile bağlarının
oluştuğu kabul edilebilir. Çocuk ile koruyucu ailesi arasında bu tür bir bağın
bulunup bulunmadığı ise mevcut koşulların ışığında ayrı bir incelemeyi gerekli
kılmaktadır (Murat Demir, § 73).
69. Koruyucu Aile Yönetmeliği'ndeki hükümlere ile Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının resmî internet sitesinde yer alan bilgilere
göre koruyucu aile; belirlenen esas ve usuller ile yetkili kurumlarca
gerçekleştirilen denetimler çerçevesinde, çocuğun korunmasını gerektiren duruma
göre belirlenen sürede kendi aile ortamlarında çocukların eğitim, bakım ve
yetiştirilme sorumluluğunu ücretli ya da gönüllü olarak üstlenen ve
hissettikleri toplumsal sorumluluğu gösterebilen kişilerdir. Koruyucu aile olan
kişiler ile koruma altındaki çocuk arasındaki bağların, aile hayatı kapsamında
kabul edilip edilmemesi her somut olayın özelliklerine göre değişkenlik
gösterebilir. Başka bir anlatımla, koruyucu aile ile çocuk arasındaki ilişkide
ancak belirli koşulların varlığı hâlinde aile hayatı anlamında bir bağın
kurulduğu kabul edilebilir. Bu koşullar şu şekilde sıralanabilir:
i. Çocuğun öz anne ve/veya babasıyla bir bağın ya da devam eden
bir kişisel ilişkinin bulunmaması veya devam eden bir bağ ya da kişisel ilişki
varsa bunun yakın derecede olmaması gerekir.
ii. Çocuğun, koruyucu aile yanında aile hayatı anlamında bağ
kurmaya uygun kabul edilebilecek bir süre boyunca kalmış olması gerekir.
iii. Koruyucu ailenin çocuk tarafından ebeveyn olarak
benimsenmesi ve koruyucu ailenin de aynı şekilde çocuğu benimsemiş olması
gerekir.
iv. Koruyucu aile ilişkisinin sürdürülmesinin çocuğun üstün
yararına aykırı olmaması gerekir (Murat Demir,
§ 74).
70. Somut olayda küçük S.A.nın
üç yaşında diğer küçük A.K.nın ise beş yaşında
koruyucu ailelerinin yanına yerleştirildikleri ve S.A.nın
yaklaşık olarak beş yıl, A.K.nın ise dört yıl boyunca
koruyucu ailelerinin himayesinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle
S.A.nın üç yaşından sekiz
yaşına, A.K.nın ise beş yaşından dokuz yaşına kadar
koruyucu ailesi olan başvurucunun ve M.D.nin sunduğu
aile ortamında hayatlarını devam ettirdikleri görülmektedir.
71. Koruma altına alınan ve öz anne/babayla herhangi bir bağları
ya da kişisel ilişkileri bulunmadığı görülen çocuklar, çocukluk çağlarının
önemli bir kısmını başvurucunun bir parçası olduğu koruyucu ailenin yanında
geçirmişlerdir. Söz konusu süreçte çocukların koruyucu ailelerini ebeveyn olarak
gördükleri ve başvurucuya "anne"
şeklinde hitap ederek ona bağlandıkları açıktır. Bu durum çocukların koruyucu
ailelerinden alındığı dönemde sosyal hizmet uzmanı tarafından gerçekleştirilen
görüşme sonunda hazırlanan rapor ile kolluk tarafından alınan ifadelerden
anlaşılmaktadır. Gerek S.A. gerekse A.K. başvurucuyu sevdiklerini, aile
ortamında tüm ihtiyaçlarının giderildiğini, hatta birbirlerini kardeş olarak
gördüklerini ve koruyucu ailelerinin gözetiminde yaşamak istediklerini beyan
etmişlerdir. Başvurucunun da bunun aksine bir yaklaşımının ve açıklamasının
olmadığı görülmektedir.
72. Dolayısıyla öz anne/babayla herhangi bir bağları ya da
ilişkileri bulunmayan çocukların, aile hayatı anlamında yakın bağ kurmaya uygun
bir süre boyunca koruyucu ailelerinin yanında kaldıkları, başvurucunun ebeveyn
olarak çocuklar tarafından, çocukların da başvurucu tarafından benimsendiği ve
koruyucu aile ilişkisinin sürdürülmesinin çocukların üstün yararlarına aykırı
olduğunu kabul eden bir yargısal kararın da henüz bulunmadığı hususları dikkate
alındığında somut başvuruda aile hayatı anlamında bir bağın kurulduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
73. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
74. Aile hayatına saygı hakkı, Anayasa’nın 20. maddesinin
birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate
alındığında resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi
ile kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi
gereğine işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8.
maddesi çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki
karşılığını oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 41. maddesinin -Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği- özellikle aile hayatına saygı hakkına ilişkin
pozitif yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında dikkate alınması gerektiği
açıktır (Murat Atılgan, B. No:
2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny
[GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
75. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 3. maddesinde de
belirtildiği üzere yasama organı veya idari ve yargısal makamlar tarafından
çocukları ilgilendiren konularda alınacak kararlarda ya da yürütülecek
faaliyetlerde dikkate alınması gereken temel düşünce çocuğun üstün yararının
korunmasıdır.
76. Velayete ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin
davalarda kamusal makamlarca alınacak tedbirlerin ya da verilecek kararların
etkinliği ve yeterliliği, ilgili tedbirlerin ya da kararların mümkün olan en
kısa sürede verilmesiyle yakından ilgilidir (M.M.E.
ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 125). Aynı durum, koruma
altına alınan çocukların belirli bir ailenin koruması altında ve onların
sunduğu aile ortamlarında hayatlarını sürdürüp sürdürmeyeceklerinin uyuşmazlık
konusu olduğu hâllerde de geçerlidir. Özellikle uzun bir süre boyunca koruyucu
ailenin himayesi altında ve aile ortamında yaşamış çocukların koruyucu ailesini
benimsediği, onları ebeveyni olarak tanımladığı ve onlarla birlikte yaşama
konusunda bir irade gösterdiği durumlarda, çocukların koruyucu ailelerden
alınmasıyla sonuçlanabilecek şekilde tesis edilen işlemlerin ya da alınan
kararların hukukiliğinin hızlı bir şekilde yargısal makamlarca incelenmesi
gerekir.
77. Çocuğun daha önce yoksun olduğu ancak koruyucu aile
vasıtasıyla kavuştuğu, üstelik uzun bir süre geçirerek alıştığı aile ortamından
koparılması çocuğun üstün yararına aykırı olabileceği gibi somut olayın
gerekliliklerine göre çocuğun yararına uygun da olabilir. Bu konuda yargısal
makamların ivedilikle hareket etmeleri, diğer bir anlatımla uyuşmazlık hakkında
hızlı bir yargılama yaparak davayı sürüncemede bırakmamaları ve uzman yardımına
da başvurarak ilgi ve yeterli gerekçelerle bir karar vermeleri beklenir. Bu
beklentinin gerçekleştirilmesi, aile hayatına saygı hakkı bağlamında devletin
pozitif yükümlülüklerindendir. Bu konudaki yükümlülüğün yerine getirilmemesi
durumunda, benimsediği aileyle ilişkileri kopan çocuk açısından telafisi
imkânsız zararların doğması ve aile hayatına saygı hakkı bağlamında ciddi
sorunların gündeme gelmesi muhtemeldir (Murat
Demir, § 82).
78. Çocuğun geleceğini, maddi ve manevi bütünlüğünü yakından
ilgilendiren hukuki bir uyuşmazlığın çözümlenmesi amacıyla açılan bir davanın
sürüncemede bırakılması tek başına dahi devletin pozitif yükümlülüğünün ihlali
anlamına gelebilir. Uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesini gerekli kılan
söz konusu yükümlülük, kararın sonucundan ziyade usulüne ilişkindir.
Dolayısıyla burada kastedilen sonuç yükümlülüğü değil usule ilişkin bir araç
yükümlülüğüdür. Bu noktada devletin atması gereken öncelikli adım, koruyucu
aile statüsünün kaldırılması yönünde gerçekleştirilen işlemlerin veya alınan
kararların hukuka uygun olup olmadığı konusunda ilgililerin lehine ya da
aleyhine de olsa hızlı şekilde bir karar vermekten ibarettir (Murat Demir, § 83).
79.Ayrıca devletin pozitif yükümlülükleri söz konusu olduğunda
saygı kavramının çok kesin bir tanımının bulunmadığını, karşılaşılan durumlar
ve izlenen uygulamalardaki farklılıklar dikkate alındığında bu kavramın
gereklerinin olaydan olaya önemli ölçüde değiştiğini belirtmek gerekir(Murat Demir, §
84).
80. Son olarak mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları
çözmek, öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır.
Çocuğun üstün yararı, söz konusu dava grubu açısından en önemli unsur olup
olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin
olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da
tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun
Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır.Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece
mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin
Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini
belirlemekle yetinmektedir (Marcus Frank Cerny, §
62). Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, koruyucu aile statüsünün kaldırılmasının
hukuka uygun olup olmadığı hususunda derece mahkemelerinin yerini almamakta,
kamusal makamların süreç içerisindeki tutumlarını aile hayatına saygı hakkı
bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından değerlendirmektedir(Murat Demir, § 85).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
81. Somut olayda başvurucu ve o tarihte evli olduğu eşi M.D.,
2008 yılında üç yaşındaki S.A.yı,
2009 yılında beş yaşındaki A.K.yı koruyucu aile
statüsünde yanlarına almışlar ve 2013 yılına kadar birlikte yaşamışlardır.
Başvurucunun eski eşi M.D. hakkında çocuğun
cinsel istismarı ve şiddet
kullanarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni ile ilgili müstehcen yayın üretmek
ve satmak suçlamaları kapsamında ceza soruşturması başlatılması
üzerine, Kurum tarafından başvurucunun aile statüsünün kaldırılmasına karar
verilmiştir. Bu karar doğrultusunda koruma altındaki çocuklar 16/2/2013
tarihinde Kuruma teslim edilmişler ve çocuk yurduna yerleştirilmişlerdir.
82. Başvurucu, M.D.nin söz konusu
suçlamalardan aklandığını belirterek koruyucu aile statüsünün kaldırılmasına
ilişkin Kurum kararının iptal edilmesi talebiyle idari yargıda 15/4/2013
tarihinde dava açmıştır. İdare Mahkemesinin 10/1/2014 tarihli kararıyla dava
konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Davalı İdarenin temyiz talebi
üzerine inceleme yapan Danıştay Onuncu Dairesinin 23/5/2014 tarihli kararıyla yeni
bir karar verilinceye kadar İdare Mahkemesi kararının yürütmesinin
durdurulmasına hükmedilmiştir. Aynı Dairenin 17/10/2014 tarihli kararıyla da
aile mahkemelerinin görevli olduğu, davanın görev yönünden reddedilmesi
gerektiği belirtilerek İdare Mahkemesinin söz konusu kararının bozulmasına
hükmedilmiştir. İdare Mahkemesi, 29/1/2015 tarihli kararıyla, önceki kararında
ısrar etmiş ve dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulunca verilen 5/11/2015 tarihli kararla, davanın görev
yönünden reddedilmesi gerektiği belirtilerek İdare Mahkemesinin kararı
bozulmuştur.
83. Bunun üzerine başvurucu tarafından Balıkesir 1. Aile
Mahkemesinde 10/9/2015 tarihinde koruyucu aileliğin iadesi davası açılmış ise
de anılan Mahkemenin 18/2/2016 tarihli kararıyla uyuşmazlığın idari yargının
görev alanına girdiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.
84. Temyiz üzerine inceleme yapan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin
13/6/2016 tarihli kararıyla dava dosyası görevli Dairenin belirlenmesi amacıyla
Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16/11/2017 tarihli kararıyla dosyanın mahalli
mahkemesine iadesine hükmedilmiş ise de 25/4/2018 tarihli görevsizlik kararı
nedeniyle dava dosyası Yargıtay 8. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. Anılan
Dairenin 18/12/2018 tarihli kararıyla da Balıkesir 1. Aile Mahkemesi tarafından
verilen 18/2/2016 tarihli görevsizlik kararı onanmış ve kesinleşmiştir.
85.Söz konusu nihai kararla birlikte, olumsuz görev
uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla dava dosyasının taraflardan birinin talebi
üzerine Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla koruyucu aile statüsünün iade edilmesi talebiyle 2013 yılında
açılan davanın esası hakkında adli ve idari yargı mercileri tarafından verilen
görevsizlik kararları nedeniyle henüz bir karar verilememiştir.
86. Koruyucu aile statüsünün devam edip etmeyeceği konusu,
çocuğun üstün yararının neyi gerekli kıldığı hususunda araştırma yaparak karar
vermekle görevli yargısal makamların takdirindedir. Söz konusu yargısal makamın
hangi merci olduğunu belirlemek ya da yargılama sonucunda derece mahkemelerince
hangi yönde karar verilmesi gerektiğini açıklamak Anayasa Mahkemesinin
görevlerinden değildir. Somut olayda Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri
tarafından izlenen usulü denetleyecek ve aile hayatına saygı hakkı bağlamında
devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini inceleyecektir.
87. 2004 ve 2005 doğumlu çocukların, uzun kabul edilebilecek bir
süre boyunca başvurucunun bir parçası olduğu ve 2013 yılına kadar da hukuken
geçerli bir statüye sahip olan koruyucu ailede yaşadıkları ve başvurucuyu anne
olarak benimsedikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca başvurucunun da çocuklara karşı
benzer bir yaklaşımda olduğu söylenebilir. Bu durumda 18/2/2016 tarihli görüşme
raporu ile ifade tutanaklarından da anlaşıldığı üzere koruyucu ailesiyle
birlikte yaşama konusunda irade gösteren çocukların koruyucu ailelerinden
alınmasıyla sonuçlanan söz konusu Kurum kararının hukukiliğinin hızlı bir
şekilde yargısal makamlarca incelenmesi konusunda devletin pozitif
yükümlülüğünü yerine getirmesi beklenir.
88. Mevcut başvuru koşulları yönünden önemli olan husus, çocuğun
geleceğini, maddi ve manevi bütünlüğünü doğrudan ilgilendiren hukuki bir
uyuşmazlığın çözümlenmesi amacıyla açılan davanın sürüncemede bırakılmadan
hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasıdır. Bu türden bir yargılamanın sürüncemede
bırakılması, telafisi imkânsız zararlara yol açabileceğinden tek başına
devletin pozitif yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilir. Başvuru dosyasına
sunulan bilgi ve belgeler ile UYAP aracılığıyla yapılan incelemelerden
görüldüğü üzere, koruyucu aile statüsünün kaldırılması yönünde Kurum tarafından
verilen kararın hukuki olup olmadığı konusunda çıkan uyuşmazlık hakkında
yaklaşık olarak altı yıl önce açılan davada mahkemelerce bir karar
verilmemiştir. Bu süreçte gerek idari yargı düzenindeki mahkemelerce gerekse
adli yargı düzenindeki mahkemelerce görevli yargı kolu nihai olarak
saptanamadığından başvurucunun iddialarıyla ilgili işin esasına dahi girilememiştir.Öte yandan Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin
18/12/2018 tarihli kararıyla olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarıldığından
12/6/1979 tarihli ve 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun'un 14. maddesi gereğince bu aşamadan sonra söz konusu
uyuşmazlığın giderilmesi talebiyle taraflarca Uyuşmazlık Mahkemesine
başvurulması gerekmektedir.
89. Dolayısıyla altı yıl geçmesine rağmen görevli yargı kolunun
kesin olarak belirlenemediği, hatta bu sürede olumsuz görev uyuşmazlığının dahi
çıkarılamadığı somut olaya konu davanın sürüncemede kaldığı kabul edilmelidir.
Bu durumda, koruyucu aile statüsünün kaldırılmasına ilişkin Kurum kararının
hukuka uygun olmadığı iddiasıyla başlatılan yargılamanın sürüncemede
bırakılması ve başvurucunun çocuklarıyla yeniden bir araya gelme talebi
konusundaki hukuki belirsizliğin hızlı bir yargısal süreç yürütülerek
giderilmemesi nedenleriyle başvurucunun aile hayatına saygı hakkının usul
boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
90. Öte yandan çocuklarla görüşme ve kişisel ilişki kurma
hakkının tanınması konusunda, 4721 sayılı Kanun'un 325. maddesi kapsamında
çocuğun yararına uygun düştüğü ölçüde üçüncü kişiler lehine de bu hakkın
tanınması hukuken mümkün olmasına rağmen başvurucu tarafından bu yönde yargısal
makamlara herhangi bir talepte bulunulduğunu gösteren herhangi bir bilgi ya da
belgenin Anayasa Mahkemesine sunulmadığı dikkate alındığında bu yönüyle ayrıca
bir değerlendirme yapılmamıştır.
B. Çocuklar Hakkında
Verilen Önleyici Nitelikteki Tedbir Kararları Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
91. Başvurucu; çocuklarına şiddet uyguladığı gerekçesiyle hakkında
hukuka aykırı şekilde uzaklaştırma kararı verildiğini, söz konusu kararın keyfî
ve hukuka aykırı olduğunu, herhangi bir delil bulunmaksızın verilen karar
sürecinde ifadesinin alınmadığını ileri sürmüştür. Çocuklarıyla görüşmesinin
haksız yere yasaklandığını belirten başvurucu; aile hayatına saygı hakkının,
ayrımcılık yasağının, masumiyet karinesinin, adil yargılanma hakkının ve kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
92. Başvurucunun bu başlık altında değerlendirilen temel
iddiası, 6284 sayılı Kanun kapsamında hakkında verilen tedbir kararlarının
hukuka aykırı olduğuna ve söz konusu kararlar nedeniyle çocuklarıyla
görüşmesinin haksız yere yasaklandığına ilişkindir. Dolayısıyla bu iddianın da
aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine
varılmıştır.
93. Kanun koyucu tarafından ailenin korunması ve kadına karşı
şiddetin önlenmesi için etkili ve süratli bir yöntem izlenmesi, şiddete maruz
kalan veya uğrama tehlikesi altında olan kişinin gecikmeksizin korunması
amacıyla 6284 sayılı Kanun hükümleri ihdas edilerek yürürlüğe konulmuştur. 6284
sayılı Kanun kapsamında, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan
kişilerin, çocukların, aile bireylerinin korunması ve bu kişilere yönelik
şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esaslar ile
yaptırımların düzenlendiği görülmektedir (Semra
Özel Üner, B. No: 2014/12009, 26/10/2016, § 39). Buna göre söz
konusu yasal düzenlemelerin devletin bireylerin fiziksel ve zihinsel
bütünlüklerini koruma yükümlülüğü çerçevesinde hayata geçirildiği söylenebilir.
94. 6284 sayılı Kanun'un amacı, şiddete uğrayan veya şiddete
uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek
taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik
şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları
düzenlemektir. Buna göre söz konusu Kanun, şiddet mağdurlarını korumaya ve
şiddete uğramalarını önlemeye yönelik -görünürdeki gerçekliğe uygun şekilde- acil tedbirleri temin etmeye yöneliktir (Semra Özel Üner, § 41).
95. Somut olayda; koruma altındaki çocukları Kurum bünyesine
alan, onların bakımını ve ihtiyaçlarını üstlenen Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, koruyucu aile statüsü bulunmamasına rağmen başvurucunun çocuklarla
görüştüğünü tespit etmiş ve bu durumun gelişimleri ve sağlıkları açısından
onların yararına olmadığını belirterek başvurucu hakkında tedbir kararları
verilmesini talep etmiştir. Talebin iletildiği gün Bursa 5. Aile Mahkemesince
verilen kararlarda, 6284 sayılı Kanun çerçevesinde hükmedilen tedbirlerin
önleyici mahiyette olduğu vurgulanmış ve tedbirin süresi üç ayla sınırlı
tutulmuştur. Kararlara karşı başvurucu tarafından yapılan itirazlar ise aynı
gerekçelerle Bursa 6. Aile Mahkemesince reddedilmiştir. Dolayısıyla, başvurucu
hakkında; çocuklar S.A. ve A.K.ye karşı şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya
küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, çocukların konutuna
ya da okuluna yaklaşmamasına, iletişim araçlarıyla veya sair surette çocukları
rahatsız etmemesine ilişkin olarak verilen tedbir kararları uygulanmıştır.
96. Çocukların yararının korunmasını amaçlayan ve çocuklar ile
başvurucu arasındaki ilişkinin kapsamının belirlenmesi açısından nihai bir
karar niteliğinde olmayan tedbir talepleri hakkında Aile Mahkemesince 6284
sayılı Kanun'un amacına uygun şekilde çok kısa süre içinde karar verildiği
görülmektedir. Yine kararın derhâl uygulanması için taraflara, Cumhuriyet
Başsavcılığına ve Kuruma bildirimde bulunulmuştur. Bu durumda kamu makamlarının
6284 sayılı Kanun'un amacına aykırı şekilde hareket ettikleri ve çocukların
korunmasına yönelik pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmesi konusunda acil
tedbirlerin hayata geçirilmesini sağlamak adına olaya gereken özenle
yaklaşmadıkları söylenemez. Kararlarda yer verilen tespit ve gerekçeler
itibarıyla da aile hayatına saygı hakkı yönünden başvurucunun usule ilişkin
güvencelerden etkili biçimde yararlandırıldığı ve yargısal makamlar tarafından
verilen önleyici nitelikteki tedbir kararlarında takdir yetkisinin sınırının
aşılmadığı dikkate alındığında başvurunun bu kısmı yönünden açık ve görünür bir
ihlalin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
97. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. maddesi Yönünden
98. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
99. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkelere yer verilmiştir.
100. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).
101. Mehmet Doğan
kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece
mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece
mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna
göre Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden
yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi
sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece
mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı
verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği
doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla
yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
102. Başvurucu, ihlalin tespitiyle birlikte 100.000 TL tazminata
karar verilmesini talep etmiştir.
103. Anayasa Mahkemesi, koruyucu aile statüsünün kaldırılmasına
ilişkin kararın iptal edilmesi/koruyucu aileliğin iadesi talebiyle başvurucunun
açtığı davanın sürüncemede bırakılması nedeniyle aile hayatına saygı hakkı
yönünden devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna
ulaşmıştır.
104. Yargılamanın sürüncemede bırakılması nedeniyle ulaşılan
ihlal kararları üzerine yargı mercilerince atılması gereken adım, hızlı ve adil
yargılanma hakkının gereklerine uygun şekilde yargılamanın tamamlanmasıdır. Bu
doğrultuda Anayasa Mahkemesi, kararın bir örneğinin yargılamanın
hızlandırılması amacıyla ilgili yargı mercine
gönderilmesine karar verebilir. Ancak somut olaydaki gibi halihazırda bir yargı
merci önünde derdest olmayan davalar yönünden pratikte bu mümkün
olamayacağından, ihlal kararının bir örneğinin yargılamanın hızlandırılması
amacıyla ilgili yargı mercine gönderilmesinin bir
anlamı bulunmamaktadır. Nitekim somut olayda, 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesi
gereğince olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi talebiyle taraflarca
Uyuşmazlık Mahkemesine henüz bir başvuru yapılmadığından ortada derdest bir
dava bulunmamaktadır. Bununla birlikte görevli dairenin belirlenebilmesi için Yargıtayda geçen sürenin uzunluğu dikkate alındığında,
benzer olaylarda tedbir alınabilmesi için kararın Yargıtayın
ilgili dairelerine gönderilmesi gerekir.
105. Öte yandan somut olay bağlamında ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
değerlendirilmektedir. Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılabilmesi için aile hayatına saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
takdiren net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
106. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Koruyucu aile statüsünün kaldırılması süreci yönünden aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Çocuklar hakkında verilen önleyici nitelikteki tedbir
kararları yönünden aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Koruyucu aile statüsünün kaldırılması süreci yönünden
Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının
İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 226,90 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için YASAL FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtayın
ilgili Dairelerine iletilmek üzere Yargıtay Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
18/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.