TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş. BAŞVURUSU (8)
|
(Başvuru Numarası: 2015/11278)
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Türkiye İş
Bankası A.Ş. (Beşiktaş Şubesi)
|
Vekili
|
:
|
Av. Azer
SÖNMEZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, çalışanlar adına ödenen katkı payı ödemelerinin
ücret olarak kabul edilmesi sonucu bu ödemeler üzerinden gelir vergisi ve damga
vergisi tahsil edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuşlardır.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık başvuru hakkında görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Vergi İdaresince Türkiye İş Bankası A.Ş. (Banka) nezdinde
2007-2011 yılları arasındaki dönem için yapılan vergi incelemesi sonucunda
23/11/2012 ve 1/4/2013 tarihli vergi inceleme raporları düzenlenmiştir.
9. Bu raporlarda özetle;
i. Vakfın personele ek haklar sağladığı, bu sebeple özel sigorta
fonksiyonu gördüğü, Vakfın ana finansman kaynağının ise çalışanlardan ve
Bankadan sağlanan katkı payları olduğu vurgulanmıştır.
ii. Vakıf tarafından çalışanlara sağlanan menfaatlerin bir
kısmının Banka tarafından finanse edildiği, bu yönüyle Bankaca ödenen katkı
paylarının işçilere sağlanan menfaatlere ilişkin işveren payı olarak
algılanması gerektiği ifade edilmiştir.
iii. Bunun yanında Banka katkı payının hesaplanmasında
çalışanların emekliliğe esas maaş ve ikramiye paylarının dikkate alındığı,
bundaki amacın ise her bir çalışanın elde edeceği menfaatin net tutarının
belirlenmesi olduğu belirtilmiştir. Rapora göre Banka katkı payı ödemelerinden
esas yararlananlar çalışanlar olup Vakıf ise sadece buna aracılık etmektedir.
iv. Sonuç olarak Bankanın muhtelif şubeleri tarafından
çalışanları adına yapılan ödemelerin ücret mahiyetinde olduğu, bu ödemelerin
ise 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 63. maddesinde
yazılı şartları taşımaması nedeniyle ücret matrahından indirilemeyeceği
kanaatine varılmıştır.
10. Vergi İdaresince raporlardaki tespitler doğrultusunda, bu
ödemeler üzerinden gelir vergisi tevkif edilerek beyan edilip ödenmediği
gerekçesiyle vergi ziyaı cezalı gelir vergisi
tarhiyatları yapılmıştır. Ayrıca bu katılım payları ödemelere ilişkin
belgelerde gösterilmediğinden damga vergisi matrahının eksik hesaplandığı
gerekçesiyle de cezalı damga vergisi tarh edilmiştir.
11. Başvurucu tarafından 2007 yılı 1. ile 12. ayları arası
vergilendirme dönemlerine ilişkin bu tarhiyatlara karşı vakıflara ödenen katkı
paylarının ücret sayılamayacağı iddiasıyla İstanbul 4. Vergi Mahkemesinde dava
açılmıştır.
12. Mahkeme 15/7/2013 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.
Kararın gerekçesinde, Vakıf senedi uyarınca ödenen Banka katılım payının,
çalışanlara hizmet karşılığı sağlanan bir menfaat olduğu ve ücret niteliğini
taşıdığı belirtilmiştir. Mahkemeye göre bu sebeple söz konusu ücretlerin vergi tevkifatına tabi tutulması gerekmekte olup vergi ziyaı cezalı gelir stopaj vergisi ve damga vergisi
tarhiyatında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
13. Temyiz edilen karar Danıştay Dördüncü Dairesi tarafından
19/11/2013 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi ise aynı
Dairenin 30/3/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14. Nihai karar başvurucu vekiline 16/6/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 3/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No:
2014/6192, 12/11/2014, §§ 13-28; Türkiye İş
Bankası A.Ş. (2), B. No: 2014/6193, 15/10/2015, §§ 13-28.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 18/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, çalışanları adına Vakfa yapılan katkı payı
ödemelerinin vergiye tabi ücret niteliği taşıdığı gerekçesiyle öngörülebilir ve
belirli olmayacak bir biçimde cezalı vergi tarh ve tahakkuk edilmesinden
yakınmaktadır. Başvurucu, bu gerekçeyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Anayasa
Mahkemesi tarafından 12/11/2014 tarihli kararda ortaya konulmuştur (Türkiye İş Bankası A.Ş., §§ 34-61). Buna
göre her ne kadar başvurucu adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri
sürmüşse de başvurucunun bütün şikâyetleri ilgili olduğu mülkiyet hakkı
kapsamında incelenmiştir.
20. Buna göre Anayasa Mahkemesince Vakfa ödenen katkı paylarının
ücret olarak kabul edilip edilemeyeceği hususunun kural olarak kamu
makamlarının takdirinde olduğu belirtilmiş ancak Vakfın kurulmuş olduğu
tarihten vergi incelemesinin yapıldığı 2012 yılına kadar Banka tarafından Vakfa
ödenen katkı paylarının vergilendirilmediğine vurgu yapılmıştır. Anayasa
Mahkemesi başvuruya konu edilen vergilendirme dönemleri itibarıyla başvurucudan
bu ödemelerin vergiye tabi olacağını öngörmelerini beklemenin mümkün bulunmadığını
kabul etmiştir (Türkiye İş Bankası A.Ş., §§
58-60). Sonuç olarak Vakfa ödenen katkı paylarının ücret sayılarak
vergilendirilmesine ilişkin işlemlerin vergilendirme dönemi itibarıyla
öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunmadığı anlaşıldığından Vakfa yapılan
katkı payı ödemeleri üzerinden vergi tahsil edilmesi nedeniyle başvurucunun
Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine karar verilmiştir. Vergi asılları bakımından varılan sonuç
dolayısıyla vergi cezaları bakımından ayrıca değerlendirme yapılmasına ise
gerek görülmemiştir (Türkiye İş Bankası A.Ş., § 61).
21. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşıldığından başvuruya konu
vergilendirme dönemi itibarıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna
varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
24. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
25. İhlalin idari eylem ve işlemden kaynaklandığı durumlarda
6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa
Mahkemesi her somut olayın koşullarını dikkate alarak yapılması gerekenlere
hükmeder. İdari eylem ve işleme karşı başvurulacak kanun yolları varsa ve bu
yollar tüketildikten sonra yapılan bireysel başvurunun incelenmesi sonucu ihlal
tespiti yapılmışsa yeniden yargılama yoluyla ilgili mahkemenin tespit edilen
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırma imkânının bulunduğu durumlarda kararın
bir örneğinin ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilebilir (Derya Alpdoğan ve diğerleri,
B. No: 2015/6845, 31/10/2018, § 62).
26. Buna göre Anayasa Mahkemesince ihlalin tespit edildiği
hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir ise derece
mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemeleri ise Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan,
§ 59).
27. Başvurucu, yeniden yargılamaya karar verilmesi ve maddi
tazminat talebinde bulunmuştur.
28. Başvuruda vergilendirme ile ilgili idari işlemlerden dolayı
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte idare
tarafından yol açılan ihlale yönelik olarak etkili bir hukuk yolunun mevcut
olduğu ancak başvurucunun açtığı davanın reddedilmekle ihlalin sonuçlarının
giderilmemiş olduğu görülmektedir.
29. Bu durumda somut başvuru bakımından ihlalin idari işlemden
kaynaklandığı tespit edilmekle birlikte yeniden yargılama yoluyla derece
mahkemelerinin mülkiyet hakkının ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırma
imkânının bulunduğu anlaşılmakla yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul
4. Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
30. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yetkili yargı
merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir
giderim oluşturduğu anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine
karar verilmesi gerekir.
31. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL tutarındaki yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliklerinin gizli
tutulması talebinin REDDİNE,
B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
İstanbul 4. Vergi Mahkemesine (E.2013/144, K.2013/1750) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına;
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
18/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.