TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALPER MERDOĞLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/11702)
Karar Tarihi: 8/1/2020
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
Başvurucular
1. Alper MERDOĞLU
2. Cihan MUTLU
3. Ergin ŞAHİN
4. Gökçe ALGAN
Vekili
Av. Oya Meriç EYÜBOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk görevlilerinin Gezi Parkı eylemlerine katılan gruba müdahale etmeleri sırasında meydana gelen yaralanmaya ilişkin şikâyet sonucunda Başbakan, İçişleri Bakanı, vali ve emniyet müdürü hakkında soruşturma izni verilmemesinin kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 8/7/2015 ve 20/5/2016 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2016/9774 numaralı başvuru dosyasının hukuki irtibat nedeniyle 2015/11702 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2015/11702 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine, diğer başvuru dosyasının kapatılmasına ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular Cihan Mutlu ve Gökçe Algan 31/5/2013 tarihinde, Ergin Şahin 1/6/2013 tarihinde ve Alper Merdoğlu 16/6/2013 tarihinde İstanbul'da gerçekleşen Gezi Parkı eylemlerinde yaralanmışlardır.
8. Başvurucular genel olarak kolluk görevlilerince darbedilmeleri, ayrıca yakın mesafeden ve doğrudan atılan gaz fişeği ile toplumsal olaylara müdahale aracı (TOMA) tarafından hedef alınarak sıkılan tazyikli su sonucu yaralandıklarını ileri sürerek söz konusu gösterilerde görev alan kolluk görevlilerinin yanı sıra Başbakan, İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) suç duyurusunda bulunmuşlardır.
9. Savcılıkça 18/12/2013 tarihinde, Vali ve İl Emniyet Müdürü yönünden soruşturmanın ayrılması suretiyle görevsizlik kararı verilerek soruşturma dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
10. Hakkında suç duyurusunda bulunulan kişilerin kamu görevlisi olduğu gerekçesiyle soruşturma izni verilmesi için dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İçişleri Bakanlığına gönderilmiş; İçişleri Bakanlığınca 14/3/2014 tarihinde soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir.
11. Bu karara yapılan itirazın Danıştay Birinci Dairesinin 7/5/2014 tarihli kararıyla reddedilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma 24/6/2014 tarihinde kayıttan düşürülmüştür.
12. Diğer taraftan Başbakan ve İçişleri Bakanı hakkındaki şikâyet yönünden soruşturma dosyası Savcılık tarafından Gezi Parkı eylemleri nedeniyle yapılan diğer şikâyetlerle birleştirilerek 23/12/2013 tarihinde işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
13. Bu karara yapılan itiraz üzerine Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesince 28/3/2014 tarihinde, Başbakan ve bakanların iddia edilen suçlarla ilgili sorumluluğunun bulunup bulunmadığını değerlendirme yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) ait olduğuna dikkat çekilmek suretiyle dosyanın TBMM'ye gönderilmesi gerektiği belirtilerek Savcılığın kararı kaldırılmıştır.
14. Kanun yararına bozma yoluna gidilmesi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesince 11/12/2015 tarihinde, Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi kararı kaldırılmıştır.
15. Başvurucular, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kararına ilişkin olarak 8/7/2015 tarihinde, Yargıtay 5. Ceza Dairesi kararına ilişkin olarak ise 20/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Davut Yıldız, B. No: 2014/14147, 24/1/2018, §§ 18, 19.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 8/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
18. Başvurucular, Gezi Parkı olaylarında kolluk görevlileri tarafından yaralandıklarını iddia ederek sorumlulukları bulunduğunu ileri sürdükleri Başbakan ve İçişleri Bakanı hakkında işlem yapılmamasına karar verilmesinin ve İstanbul Valisi ile İl Emniyet Müdürühakkında soruşturma izni verilmemesinin Anayasa’nın 17., 26., 36., ve40.maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
20. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü, kolluk görevlilerinin toplumsal olaya müdahaleleri sırasında yaralanması ile sonuçlanan olayda sorumlulukları bulunduğunu ileri sürdüğü kamu görevlileri hakkında soruşturma yürütülmemesidir.Bu nedenle söz konusu iddialar, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kalan kötü muamele yasağının usul güvencelerinden olan etkili soruşturma yükümlülüğü yönünden incelenmiştir.
22. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili resmî bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Tahir Canan, § 25). Ancak bu konuda bir soruşturmanın başlayabilmesi için öncelikle söz konusu iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
23. Anayasa Mahkemesi, Gezi Parkı olaylarına güvenlik güçlerinin müdahalesi sırasında yaralananlar tarafından yapılan Elif Güneş Yıldırım (B. No: 2014/12391, 5/4/2017 §§ 24-28) ve Davut Yıldız (aynı kararda bkz. §§ 33-35) başvurularında; başvurucuların yaralanmalarına sebep olan güvenlik güçlerine müdahale emrini veren, bu müdahaleyi kontrolsüz ve denetimsiz bırakması nedeniyle olayda sorumluluğu bulunan Vali ve İl Emniyet Müdürü hakkında ceza soruşturması yürütülmemesine ilişkin benzer şikâyetlerde, başvurucular tarafından güvenlik güçlerinin müdahalesi ile üst düzey kamu görevlilerinin talimatları arasında ceza hukuku kapsamında bir illiyet bağının bulunduğunu savunulabilir kılan bir bilgi veya belge ortaya konulamadığı, varlığı iddia edilen müdahale talimatının güvenlik güçlerinin yetkisini aşacak ve suç oluşturacak nitelikte hareket etmelerine yönelik olduğuna ilişkin herhangi bir somut kanıt da gösterilemediği, dolayısıyla söz konusu iddiaların soyut ve kanıtlanmamış şikâyetlerden oluştuğu değerlendirmeleriyle başvuruların kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Gamze Elvan ve diğerleri, B. No: 2015/5718, 9/5/2019, § 59).
24. Somut başvuruda da, değinilen ilkeler ışığında başvurucuların yaralanmasına neden olan kolluk kuvvetlerine müdahale emrini veren ve bu müdahaleyi kontrolsüz bırakan olayda Vali ve İl Emniyet Müdürünün de sorumluluğu olduğu iddiasına ilişkin olarak yapılan incelemede de başvurucular, güvenlik güçlerinin müdahalesi ile üst düzey kamu görevlilerinin talimatları arasında ceza hukuku kapsamında bir illiyet bağının bulunduğunu savunulabilir kılan bir bilgi veya belge ortaya koyamamıştır. Bu durumdayukarıda belirtilen (bkz. § 23) kararlarda ulaşılan sonuçtan farklı bir sonuca ulaşmayı gerektiren bir durum olmadığı değerlendirilmiştir.
25. Diğer yandan başvurucuların varlığı iddia edilen müdahale talimatının kolluk görevlilerinin yetkisini aşacak biçimde müdahale etmelerine yönelik olduğuna ilişkin herhangi bir somut kanıt gösteremedikleri, dolayısıyla iddialarının her türlü makul şüpheden uzak kanıt unsuru içermediği ve savunulabilir olmadığı sonucuna varılmıştır.
26. Aynı doğrultuda Başbakan ve İçişleri Bakanı yönünden de söz konusu müdahale ile verilen talimatlar arasında illiyet bağını gösterir hiçbir kanıt unsuru bulunmadığı, dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki iddiaların soyut ve kanıtlanmamış şikâyet niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
27. Öte yandan aldıkları kararlar nedeniyle meydana gelen olaylarda Bakanlar Kurulu üyelerinin cezai sorumluluklarından bahsedilebilmesi ancak Anayasa'nın mülga 100. ve TBMM İçtüzüğü'nün 107. maddesindeki koşullar gerçekleştiğinde mümkündür. Somut olay açısından toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında meydana gelen ve Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilebilecek olaylar açısından Bakanlar Kurulu üyelerinin her türlü kararından ötürü soruşturulmaları gerektiği şeklinde bir pozitif yükümlülüğün olduğu söylenemez. Zira ceza hukuku bağlamında kötü muamele yasağına aykırı fiillerin cezalandırılması için illiyet bağının ortaya konulması gerekmektedir. Aksi hâlde, ortaya çıkan durum Başbakan ve bakanların uyguladıkları genel siyasetin ve bakanlıkların görevleri ile ilgili şikâyetlerin Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından incelenmesi sonucuna yola açar ki bu görev TBMM'nin yetki alanında olduğundan mümkün değildir (Onur Cingil (2), B. No: 2014/2976, 9/5/2018,§ 61; Hasan Fırat [GK], B. No: 2014/9496, 31/10/2019, § 55).
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 8/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.