TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CEVAT SARGIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/12766)
|
|
Karar Tarihi: 7/4/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Cevat SARGIN
|
|
|
2. Yıldız ALBAYRAK SARGIN
|
|
|
3. Selin SARGIN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Şahin ANTAKYALIOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; engelli çocuğun öğrenim gördüğü okuldaki
kaydının ağır ve orta dereceli zihinsel engelli eğitimi verilen bir başka okula
nakledilmesi nedeniyle eğitim hakkının, bu özel durumundan dolayı mevcut
okulunda ayrımcı saikle kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla yapılan
soruşturmanın etkili yürütülmemesi nedeniyle de kötü muamele yasağıyla
bağlantılı ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 29/7/2015 (2016/1030 No.lu başvuru bakımından
18/1/2016) tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucuların benzer mahiyette ve aynı sürecine
ilişkin şikâyetlerini konu alan 2016/1030 numaralı bireysel başvuruları mevcut
başvuruyla birleştirilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Birinci ve ikinci başvurucu, üçüncü başvurucu Selin
Sargın'ın sırasıyla baba ve annesi olup Millî Eğitim Bakanlığına bağlı devlet
okullarında rehber öğretmen olarak görev yapmaktadır. Başvurucular Antalya'da
yaşamaktadır.
10. 2006 yılı doğumlu olan başvurucu çocuk Selin Sargın,
aynı yıl geçirdiği iddia edilen trafik kazası sonucunda bedensel ve zihinsel
gelişimini etkileyecek şekilde yaralanmıştır.
A. Başvurucu
Çocuk Hakkında Alınan Raporlar
11. Başvurucu çocuk hakkındaki Antalya Atatürk Devlet
Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu tarafından farklı tarihlerde düzenlenen ve
başvuru formuna eklenen sağlık raporları şöyledir:
i. 2/3/2009 tarihli raporda, başvurucu çocuğun
"orta derecede mental retardasyon ve cerebral palsi sekeri"
bulunduğu, buna göre %88 oranında özür derecesi olduğu belirtilmiştir.
ii. 5/4/2011 tarihli raporda, başvurucu çocuğun
"hafif bilişsel gelişim gecikmesi ve cerebral palsisi"
olduğu, buna göre %70 oranında özür derecesi olduğu açıklanmıştır.
iii. 12/7/2013 tarihli raporda, başvurucu çocuğun "sınırda
mental kapasite ve cerebral palsisi" bulunduğu, buna göre %55
oranında özür derecesi olduğu ifade edilmiştir.
12. Başvurucu çocuğun okul öncesi eğitim ve öğretimi ile
ilgili olarak Muratpaşa Rehberlik ve Araştırma Merkezi (Rehberlik ve Araştırma
Merkezi) tarafından farklı tarihlerde düzenlenen özel eğitim değerlendirme
raporları şöyledir:
i. 20/3/2009 tarihli raporda, çocuğun orta düzeyde
zihinsel yetersizlik ve bedensel yetersizlik tanısı ile zihinsel ve/veya
bedensel engelli bireyler destek eğitim programı alması gerektiği
belirtilmiştir.
ii. 15/3/2010 ve 3/5/2010 tarihli raporlarda, çocuğun
orta düzeyde zihinsel yetersizlik ve bedensel yetersizlik tanısıyla okul öncesi
eğitimine devamı sağlanarak kaynaştırma eğitimine alınması gerektiği
belirtilmiş; bedensel ve zihinsel eğitim programı önerilmiştir.
iii. 26/4/2012 tarihli raporda, çocuğun hafif düzeyde
zihinsel yetersizlik ve bedensel yetersizlik tanısı ile zihinsel ve/veya bedensel
engelli bireyler destek eğitim programına alınması gerektiği belirtilmiştir.
B. Olayın
Gelişimi
13. Başvurucu çocuk 2013-2014 eğitim öğretim yılında
ilkokula başlamıştır. Adres kayıt sistemine göre kaydı yapılan İ. İlkokulunun
fiziksel şartlarının uygun olmaması ve kendi işyerlerine uzak olması
gerekçesiyle başvurucu anne ve baba, Selin Sargın'ın okulunu P.R. İlkokulu
olarak değiştirmiştir. Başvurucu çocuk, İ. İlkokulunda toplam üç hafta öğrenim
görmüş; bu üç haftalık süre içinde çocuğun zihinsel yönden desteklenmesi
gerektiğinin gözlemlendiği başvurucu aileye iletilmiştir.
14. Nakil sırasında P.R. İlkokulu idaresinin özel durumu
nedeniyle Selin Sargın'ın okula kaydını yapmak istemediğini iddia eden
başvurucular, okulun fiziki şartlarının çocuklarına uygun olarak
iyileştirilmesi amacıyla rampa, klozet ve tuvalet vb. düzenlemeleri kendi
imkânlarıyla yaptırdıklarını belirtmişlerdir.
15. P.R. İlkokulunun 1/B sınıfında öğrenim gören
başvurucu çocuğun davranışlarıyla ilgili olarak sınıf öğretmeni R.A. ve okulun
rehberlik öğretmeni F.S., gözlemlerine ilişkin 3/10/2013 tarihli Değerlendirme
Tutanakları düzenlenmiştir. Bu değerlendirme yazılarına göre yaklaşık iki
haftadır okula devam eden Selin Sargın, yanında bir yetişkin olmaksızın
teneffüslerde öz bakımını sağlayamamakta, eğitim araç gereçlerini yeme
alışkanlığı göstermekte, dikkatinin kısa sürede dağılması nedeniyle sınıfta
ayağa kalkarak, dönerek ve çığlık atarak diğer öğrencilerin öğrenimini
engellemekte, sınıf arkadaşlarına fiziki zarar vermekte ve onları
korkutmaktadır. Değerlendirme Tutanaklarında ayrıca çocuğa bire bir eğitim
verilmesi gerektiğinin gözlemlendiği belirtilmiştir.
16. Öğretmenlerin düzenlediği Değerlendirme Tutanakları
doğrultusunda başvurucu anne ile birlikte Selin Sargın'ın öğretmenlerinin
imzalarıyla 4/10/2013 tarihinde, Rehberlik ve Araştırma Merkezine gönderilmek
üzere Eğitsel Değerlendirme İstek Formu düzenlenmiştir.
17. Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından istek
formuna istinaden farklı tarihlerde üç kez randevu oluşturulmuş ve
başvuruculara randevu tarihi hususunda bilgi verilmiştir. Başvurucular
randevuya gitmemiştir. Bu aşamada okulda başvurucu çocuğun davranışlarıyla
ilgili farklı tarihlerde bir kısım tutanaklar düzenlenmiştir.
18. Muratpaşa İlçe Özel Eğitim Hizmetleri Kurulu 3/1/2014
tarihinde P.R. İlkokulunda, başvurucu velilerin de katılımıyla başvurucu Selin
Sargın'ın öğrenimiyle ilgili bir toplantı düzenlemiştir. On sayfadan oluşan
Toplantı Tutanağı'nda başvurucularının imzalarının bulunmadığı, toplantıya
katıldıkları hâlde imzadan imtina ettikleri hususunda tutanağa not yazıldığı
görülmüştür. Başvurucu veliler, okul yönetimi, öğretmenler ve bir kısım eğitim
yetkilisinin katılımıyla gerçekleşen toplantı neticesinde Rehberlik ve
Araştırma Merkezinden üç kez randevu alınmasına rağmen öğrenci velilerinin
görüşmeye gitmediği, başvurucuların okul yönetiminin kendilerine karşı ön
yargılı olduğunu ve bu nedenle Selin Sargın'ın bir süre sonra kendine zarar
veren çocuklara vurduğunu veya bağırdığını kabul ettikleri, eğitimde Selin
Sargın'ın gerilediğini ileri sürdükleri ve okul naklinin yapılması önerisine
karşı çıktıkları anlaşılmıştır. Aynı zamanda öğretmenlerin ve yönetimin ön
yargılı olduklarını kabul etmediği, öğrenci velilerinin uzlaşma içinde olmaması
nedeniyle mevcut sorunun oluştuğunu belirttikleri tutanağa yansımıştır.
19. Başvurucular 9/1/2014 tarihinde P.R. İlkokulu
Müdürlüğüne verdikleri dilekçeyle kendileri davet edilmeksizin sınıf öğretmeni
R.A.nın diğer velilerle kızları Selin Sargın'ın durumunu değerlendirdikleri bir
toplantı yaptığını öğrendiklerini dile getirerek bu toplantı tutanakları ile
kızları hakkında düzenlenen tüm tutanakların kendilerine gönderilmesini talep
etmiştir.
20. İl Millî Eğitim Denetmenleri Başkanlığı 10/1/2014 ve
20/1/2014 tarihlerinde R.S. ile M.C.B.yi olayı incelemek üzere
görevlendirmiştir. R.S. ile M.C.B. tarafından yapılan araştırma sonunda
21/2/2014 tarihinde Durum Değerlendirme Tutanağı düzenlenmiştir.
Tutanakta; başvurucu çocuğun geçici olarak H.Ö.Ç. ilkokuluna alınması, bu
süreçte de başvurucu çocuk hakkında sağlık raporu ile Rehberlik ve Araştırma
Merkezinden özel eğitim değerlendirme raporu alınması gerektiği açıklanmıştır.
21. Durum Değerlendirme Tutanağı'ndaki tespitlere
dayanarak İl Millî Eğitim Denetmenleri Başkanlığı 24/2/2014 tarihinde başvurucu
çocuğun geçici olarak H.Ö.Ç. İlkokuluna alınmasına karar vermiştir. Bu
doğrultuda başvurucu Selin Sargın yarım gün H.Ö.Ç. ilkokulunda yaklaşık iki ay
öğrenim görmüş ancak aynı zamanda yarım gün de kendi okuluna devam etmiştir.
22. Yaşanan olaylar nedeniyle P.R. İlkokulu idaresi
tarafından 22/5/2014 tarihinden itibaren başvurucu çocuğun sınıfı geçici olarak
değiştirilerek 1/A sınıfında dönem sonuna kadar öğrenimine devam etmesi
sağlanmıştır.
23. 2014-2015 eğitim öğretim yılında başvurucu çocuk yine
P.R. İlkokulunda önceki sınıf arkadaşları ve sınıf öğretmeniyle (2/B)
öğrenimine başlamıştır.
24. Bu aşamada başvuruya konu olay basına yansımış,
konuyla ilgili bazı haberler yapılmıştır. Başvuruya yansıyan gazete ve internet
haberleri şöyledir:
i. Sabah (Akdeniz) gazetesindeki (Haberin
yayımlanma tarihi bilinmemektedir.) "Bırakın Küçük Sel[i]n
Okusun" başlıklı ve "Ortopedik engelli 7 yaşındaki öğrenci
diğer velilerce okulda istenmiyor. Milli Eğitim ise çözüm yolu arıyor" alt
başlıklı haberde; başvurucuların Selin Sargın'ın engelli olması nedeniyle
okulda ötekileştirildiğini ve okuldan gönderilmesinin istendiğini, ikinci
sınıfta okuyan çocuğun bir önceki sene de benzer problemler yaşadığını, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapacaklarını beyan ettikleri
açıklanmıştır. Diğer taraftan haberde, diğer yirmi beş velinin durumdan
rahatsız olduğu, bu çerçevede velilerin engelli öğrenciyi yadırgamadıklarını
ancak kendi çocuklarının korkudan okula gitmek istemediklerini, engelli Selin
Sargın'ın diğer çocuklara zarar verdiğini, çocukları tehlikede olduğu için
çocuklarını okula göndermeyeceklerini dile getirdikleri belirtilmiştir.
ii. Milliyet (Akdeniz) gazetesindeki 22/10/2014 tarihli "Okul'da
Kriz" başlıklı ve "7 yaşındaki engelli kız öğrenci sınıf
arkadaşlarına zarar verdiği gerekçesiyle diğer öğrenci velileri tarafından
istenmiyor. Engelli öğrencinin velisi öğretmen ve okul idaresini suçluyor.
Milli Eğitim soruna çözüm arıyor." alt başlıklı haberde;
başvurucuların kızlarının engelli olması nedeniyle okulda dışlandığını iddia
ettikleri, diğer öğrenci velilerinin ise Selin Sargın'ın saldırgan tavırları
nedeniyle kendi çocuklarının okula gelmek istemediklerini, okulda bulunan diğer
engelli çocukların okuldan memnun olduğunu ve okulda ayrıştırma yapılmadığı
beyan ettikleri vurgulanmıştır.
iii. Hilal (Antalya) gazetesinin internet sitesinde
25/10/2014 tarihli "Okulda Linç Tehlikesi" başlıklı haberde;
başvurucuların kızının diğer öğrencilere saldırgan tavır içinde olması ve
ailesinin uzlaşmacı tavır göstermemesi nedeniyle diğer öğrenci velilerinin
Millî Eğitim Müdürlüğünden çözüm beklediğine, bir öğrenci velisinin "Sorun
çözülmezse linç girişiminde bulunacağız." diyerek tepki gösterdiğine
yer verilmiştir.
iv. Sabah (Akdeniz) gazetesindeki 28/10/2014 tarihli "Tebrikler
Başardınız" başlıklı ve "[P.R.] İlkokulunda öğrenim
gören engelli Selin Sargın olayı yeni bir boyut kazandı. Bir öğrenci velisinin
yerel gazeteye yaptığı açıklama ile Küçük Selen can güvenliği korkusuyla eve
kapandı" alt başlıklı haberde; bir öğrenci velisinin yerel gazetede
"Sorun çözülmezse linç girişiminde bulunacağız" ifadesini
kullandığı iddia edildiği için başvurucuların Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına
(Başsavcılık) şikâyette bulunduğu, öğrenci velisi Y.T.nin böyle bir açıklaması
olmadığını dile getirdiği, diğer velilerin ise bu şekilde bir yaklaşımlarının
olmadığı, yaşanan süreç nedeniyle tüm öğrencilerin yıprandığı ve küçük Selin'e
uygun bir eğitim verilmesi gerektiği şeklinde açıklama yaptıkları ifade
edilmiştir.
v. Sabah (Akdeniz) gazetesindeki (Haberin yayımlanma
tarihi bilinmemektedir.) "Sel[i]n Krizine Akılcı Çözüm" başlıklı
ve "Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü müfettişleri P.R. İlkokulunda
engelli öğrenci Selin'le ilgili çıkan kriz için özel bir formül üretti."
alt başlıklı haberde; Millî Eğitim Müdürlüğünün başvurucu çocuğun değerlendirme
raporlarına uygun bir okula naklinin yapılması ve öğretmen olan velilerinden
birinin aynı okula atanması şeklinde soruna çözüm önerisi getirdiği
belirtilmiştir.
vi. Hilal (Antalya) gazetesindeki 28/10/2014 tarihli "Soruşturma
Değil İnceleme" başlıklı ve "[P.R.] ilkokulunda yaşanan
zihinsel engelli öğrenci tartışması üzerine Valilik müfettişleri inceleme
başlattı. Sendika temsilcileri ise kaynaştırma eğitiminin yanlış bir uygulama
olduğuna dikkat çekti" alt başlıklı haberde; Millî eğitim müfettişlerinin
konuyu incelediği belirtilerek özel eğitim alması gereken kimi engelli
öğrencinin kaynaştırma programı altında diğer öğrencilerle birlikte
öğrenim görmesinin hem engelli öğrenci hem de diğer öğrenciler için ciddi
sorunlara yol açtığına ilişkin sendikaların görüşlerine yer verilmiştir.
vii. Ayrıca olayın yorumlandığı birkaç köşe yazısı
başvuruya eklenmiştir.
25. Basında çıkan haberler nedeniyle başvurucu Selin
Sargın'ın 11,5 gün özürsüz devamsızlığı olduğu okul yönetimi tarafından
başvuruculara bildirilmiştir. 18/11/2014 tarihinde başvurucular; verdikleri
yazılı cevapta Selin'in eğitim hakkının okul yönetimi tarafından
engellendiğini, diğer öğrenci velileri tarafından linç edilme tehlikesi bulunan
kızlarını can güvenliği nedeniyle okula gönderemediklerini belirtmişlerdir.
26. 10/12/2014 tarihinde başvurucu çocuğun okul kaydı
K.Ş. İlkokuluna alınmış, başvurucu anne de rehberlik öğretmeni olarak aynı
okula atanmıştır.
C. Soruşturma
Süreci
27. Başvurucular, sınıf öğretmeni R.A., rehberlik öğretmeni
F.S. ve okul yönetiminin okulun ilk gününden itibaren başvurucu Selin Sargın'ı
okulda istemediklerini ileri sürerek kızlarının okula devam ettiği süre boyunca
manevi şiddete ve aşağılayıcı muameleye tabi tutulduğunu iddia etmiş ve bu
nedenle Başsavcılığa 4/3/2015 tarihinde şikâyette bulunmuşlardır.
28. 4/3/2015 tarihli şikâyet dilekçesinde başvurucular;
kızlarının özel eğitim sınıfına gitmemesi gerektiğini, bu doğrultuda tam
zamanlı kaynaştırma modeli uygulanarak akranlarıyla birlikte sıradan bir
ilkokula devam etmesinin zorunlu olduğunu, okul yönetiminin sınıf ve rehberlik
öğretmeniyle birlikte hareket ederek Selin'i bir başka okula göndermek için
sürekli çaba gösterdiğini, bu süreçte duygusal şiddete maruz kalan Selin'in en
sonunda orta ve ağır dereceli zihinsel engelli çocuklarla birlikte eğitim
görmesi için bir ilkokulun özel sınıfına zorla yerleştirildiğini iddia
etmişlerdir.
29. İşkence, nefret ve ayrımcılık, görevi kötüye
kullanma, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi başta olmak üzere birçok suçun
işlendiğini ileri süren başvurucular özetle sınıf öğretmeni R.A.nın başvurucu
çocuğu ötekileştirerek ayrı bir yere oturtması, ders saati dışında okul
bahçesinde tek başına bırakması, çocuğun her davranışını tutanak düzenlemek
suretiyle davranış problemleri olduğunu savunması, öğrenim yılının başından
beri sınıfında başvurucu çocuğu istememesi, bu bağlamda okul yönetimi ve diğer
velilerle birlikte hareket ederek başvurucu çocuğun bir başka okula
nakledilmesi amacıyla imza toplaması, diğer velilerin çocuklarını okula
göndermemelerini sağlaması, çocuğu gerekmediği hâlde Rehberlik ve Araştırma
Merkezine yönlendirmeye çalışması nedeniyle cezalandırılmasını talep
etmişlerdir.
30. Başvurucular ayrıca rehberlik öğretmeni ile okul
yönetiminin sınıf öğretmeni R.A. ile iş birliği yaparak başvurucu Selin
Sargın'ın başka bir okula nakledilmesini sağlamak amacıyla bazı tutanaklar
düzenlemeleri, kendilerini Rehberlik ve Araştırma Merkezine yönlendirmeye
çalışmaları, diğer velilerin başvurucu Selin Sargın'ı linç etme ihtimalleri
olmasına rağmen gereken güvenlik önlemlerini almaması nedeniyle
cezalandırılmasını istemişlerdir.
31. Başvurucular okul yönetimi ve öğretmenleri dışında İl
Millî Eğitim Müdürlüğü ile Rehberlik ve Araştırma Merkezinde bulunan bir kısım
yetkili ile bu konuda daha önce inceleme yapan müfettişleri de şikâyet
etmiştir. Başvurucular, yetkili bu kişilerin kaynaştırma öğrencisi olması
gereken Selin'in bir dönem gerekmediği hâlde ağır ve orta düzeyde zihinsel
engelli çocukların bulunduğu bir sınıfta eğitim görmesi, Rehberlik ve Araştırma
Merkezinin olaya müdahil olması, suç işleyen öğretmen ve okul yönetimi hakkında
işlem yapmamaları nedeniyle cezalandırılmalarını talep etmiş; ayrıca bir
öğrenci velisi olan Y.T.nin basında yer alan ifadeleri nedeniyle başvurucu
Selin Sargın'ı linç etme imasında bulunması nedeniyle cezalandırılmasını
istemişlerdir.
32. Başsavcılık tarafından 23/3/2015 tarihinde görevi
kötüye kullanma suçu kapsamında yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli kamu
görevlileri hakkında Antalya Valiliğinden soruşturma izni talep edilmiştir.
33. Diğer taraftan Başsavcılıkça 25/3/2015 tarihinde
öğrenci velisi olan Y.T. hakkında basın aracılığıyla tehditte bulunma suçu
yönünden yürütülen soruşturmanın ayrılmasına karar verilmiştir. Anılan tehdit soruşturmasının
akıbeti bilinmemektedir.
34. İl Valisi 14/4/2015 tarihinde maarif müfettişleri
olan H.Ay. ve H.Av.yi soruşturmacı olarak görevlendirmiştir. Ön
soruşturmacılar; başvurucular, şüpheliler, başvurucu çocuk Selin Sargın'ın
öğrenim gördüğü diğer okullardaki öğretmenler, yöneticiler ve Millî Eğitim
Müdürlüğünde görevli yetkilileri tanık olarak dinlemiş; ayrıca aynı konu
hakkında daha önce yapılan inceleme ve soruşturma evraklarını incelemiştir.
35. Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığının
23/3/2015 tarihli inceleme ve soruşturma raporu dosyası ile Antalya İl Millî
Eğitim Müdürlüğünün 25/4/2014 ve 30/10/2014 tarihli inceleme raporlarının
dosyaları temin edilerek şikâyet konusu iddialar araştırılmıştır.
Başvurucuların yaşanan bu süreçteki benzer iddiaları ile basına yansıyan
olaylara ilişkin yapılan söz konusu incelemeler sonucunda başvurucu çocuğun
öğrenim gördüğü okul yönetimi, öğretmenleri veya bu sürece dâhil olan
yetkililere isnat edilen suçların sübut bulmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
36. Başvurucuların şikâyetçi olduğu kamu görevlileri
hakkındaki iddiaları ayrı ayrı dinlenmiştir. Başvurucular, genel olarak kızları
Selin Sargın'ın okulda istenmemesi, okuldan gönderilmesi için resmî işlemlerin
yapılması, zihinsel engelli çocuklarla eğitim görmeye zorlanması nedeniyle kamu
görevlilerinin görevlerini kötüye kullandığı, bu süreçte yapılan şikâyetlerin
gereği gibi araştırılmaması nedeniyle suçu bildirmedikleri ve eğitim hakkını
engellendikleri yönünde birçok suç isnadında bulunmuşlardır.
37. Şüpheliler genel olarak suçlamaları kabul etmemiştir.
i. Şüpheli A.K. (eski P.R. İlkokulu Müdürü) başvurucu
çocuğun kaydedildiği ilk okulda (İ. İlkokulu) engelli olması nedeniyle sorunlar
yaşadığını beyan eden anne ve babanın talebi üzerine sınıf öğretmeni R.A.nın da
rızasını alarak çocuğu okula kaydettiklerini ancak daha sonra sınıf
arkadaşlarına ve diğer sınıftaki engelli bir çocuğa zarar vermesi nedeniyle
velilerin şikâyetçi olduğunu, sınıf öğretmeni ve rehber öğretmen tarafından
hazırlanan değerlendirme raporunu Rehberlik ve Araştırma Merkezine
gönderdiklerini, bu Merkezin çocuğu değerlendirmek istemesi üzerine üç kez
randevu alınmasına karşın başvurucuların randevuya gitmediğini, teftiş raporu
doğrultusunda çocuğun yarım gün P.R. İlkokuluna, yarım gün H.Ö.Ç. İlkokuluna
devam ederek eğitim öğrenim yılını tamamladığını, geçici olarak sınıf
değişikliği yapıldığını ancak çocuğun ikinci sınıfa yine kendi sınıfında
başladığını ifade etmiştir.
ii. Şüpheli F.S. (rehberlik öğretmeni), başvurucu çocuğun
ortopedik engeli nedeniyle bir başka okulda problem yaşadığının belirtilmesi
üzerine bulunduğu okulda engelli başka çocukların olduğunu söyleyerek çocuğun
okula kaydedilmesine yardımcı olduğunu, okul başladıktan sonra Selin'in bazı
davranış sorunları olduğu kendisine iletildiği için Rehberlik ve Araştırma
Merkezinden destek alınması gerektiğini başvuruculara bildirdiğini, bunun
üzerine randevular alındığını ancak başvurucuların randevulara gitmediklerini,
aynı zamanda çocuğun olumsuz davranışları hakkında aileye bilgi verilmesine
rağmen ailenin problemleri kabul etmediğini ifade etmiştir. F.S. ayrıca çocuğun
ders araç gereçlerini yediğini, arkadaşlarına şiddet uyguladığını, derste
dikkat dağıtarak ders işlenmesini engellediğini belirtmiş; başvurucu çocuğun
durumu ile ilgili olarak görevi gereği resmî işlemler yaptığını, öğrenciyi
Rehberlik ve Araştırma Merkezine yönlendirdiğini, kaynaştırma programının
uygulanması için bu prosedürün zorunlu olduğunu, başvurucuların daha önce de
Başsavcılığa şikâyette bulunduklarını ve Başsavcılıkça hakkında kovuşturmama
kararı verildiğini, ayrıca idari yönden yapılan inceleme sonucunda da hakkında
işlem yapılmasına gerek olmadığına yönelik karar verildiğini beyan etmiştir.
iii. Şüpheli R.A. (sınıf öğretmeni) Selin'in kaydı yapılmadan
önce kendisine danışıldığında bedensel engeli olan bir çocuğa daha önce
öğretmenlik yaptığı için Selin'in de sınıfta öğrenim görebileceğini okul
yönetimine ilettiğini ancak okul başladıktan sonra Selin'in sınıfta çok
zorlandığını, diğer çocukların öğrenimini etkilediğini, onlara şiddet
uyguladığını, bağırdığını, bu nedenle başvurucuları Rehberlik ve Araştırma
Merkezine yönlendirdiklerini ancak bundan sonuç alamadıklarını ifade etmiştir.
R.A., sınıfta ders işleyememesi nedeniyle Millî Eğitim Müdürlüğünden müfettiş
talep ettiğini, yapılan inceleme sonucunda başvurucu çocuğun yarım gün kendi
okulunun yanı sıra H.Ö.Ç. ilkokuluna da devam etmesi yönünde karar alındığını,
iki ay sonra o okula gitmeyi bırakan Selin'in okulda 1/A sınıfında seneyi
tamamladığını, ikinci sınıfta tekrar kendi sınıfında başlayan Selin'in aralık
ayında (2014 yılı) K.Ş. ilkokuluna kaydının alındığını ifadesine eklemiştir.
iv. Şüpheli N.S. (eski Rehberlik ve Araştırma Merkezi
Müdürü) P.R. İlkokulundan başvurucu Selin Sargın ile ilgili Eğitsel
Değerlendirme İstek Formu ile öğretmenlerinin gözlemlerini içeren belgelerin
gönderilmesi üzerine çocuğun özel eğitime gereksinimi olup olmadığı yönünde
değerlendirilmesi amacıyla üç kez randevu verildiğini ancak randevuya
gelinmediğini, daha sonra 3/1/2014 tarihinde P.R. İlkokulunda Selin'in anne ve
babasının da bulunduğu toplantıya kurul üyesi olarak katıldığını, toplantıda bu
sorunun çözümü üzerine konuşulduğunu belirterek görevinin gerektirdiği yasal
işlemleri yaptığını ifade etmiştir.
v. Şüpheliler R.S. (İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı) ile
M.C.B. (Maarif Müfettişi) başvurucu çocukla ilgili gerekli araştırmaları
yaptıktan sonra 25/4/2014 tarihinde 2014 eğitim ve öğretim yılı tamamlanana
kadar çocuğun yarım gün P.R. İlkokuluna devam ederken diğer yarım gün H.Ö.Ç.
İlkokulundaki özel sınıfta öğrenim görmesi şeklindeki tekliflerinin Millî
Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulunca kabul edildiğini ve bu yönde uygulama
yapıldığını, başvurucuların iddialarının sübut bulmadığını ancak Selin Sargın
ile ilgili iddiaların gerçeği yansıttığını gözlemlediklerini, incelemeleri
devam ederken bu konuyla ilgili birkaç görev tebliği alıp görevleri
birleştirerek kısa sürede incelemeyi sonuçlandırdıklarını ifade etmişlerdir.
R.S., başvurucuların bir yandan kızlarının kaynaştırma öğrencisi olmasını
istediklerini, diğer yandan bunun için gerekli olan Rehberlik ve Araştırma
Merkezince yapılacak eğitsel değerlendirmeyi kabul etmediklerini de ifadesine
eklemiştir. M.C.B. ise iddia edildiği gibi suç oluşmadığını değerlendirdikleri
için herhangi bir ihbarda bulunulmadığını dile getirmiştir.
38. Tanıklar O.N.B. (özel eğitim alınan okulun müdürü),
F.Ö. (öğrenime başlanılan okuldaki sınıf öğretmeni), H.M. (öğrenime başlanan
okuldaki rehber öğretmen), F.G. (P.R. İlkokulu 1/A sınıfı öğretmeni), F.O.
(özel eğitim alınan en son sınıf öğretmeni), M.K. (İlçe Millî Eğitim Müdürü),
F.K. (eski İlçe Millî Eğitim Müdürü) kısmi farklılıklar bulunmakla birlikte
birbiriyle uyumlu beyanlarında özetle başvurucu çocuk Selin'in bedensel
engelinin yanı sıra zihinsel problemi olduğunu düşündüklerini, sınıfta kriz
geçirdiğini ve bağırdığını, sınıf içinde diğer çocuklara saldırgan davranışlar
sergilediğini ve kâğıt mendil, kalem gibi eşyaları yemeye çalıştığını, sınıf
içindeki öğrenimi zorlaştırdığını belirtmişlerdir. Ayrıca bu durumu ailesiyle
paylaşmışlarsa da ailenin küçüğün zihinsel engeli olduğunu kabul etmediğini ve
başladığı ilk okuldan üç hafta sonra bu problemler nedeniyle Selin'i alıp
olayın olduğu P.R. İlkokuluna gönderdiğini, bu okulda yaşananlardan sonra
Selin'in özel öğrenim gördüğü okula sadece iki ay devam ettiğini, yeniden P.R.
İlkokuluna göndermek istedikleri için bu sefer diğer birinci sınıf olan 1/A
sınıfına dönem sonuna kadar devam ettiğini, burada da benzer problemler
yaşadığını, en son başvurucu annenin dilekçesine istinaden 10/12/2014 tarihinde
çocuğun K.Ş. ilkokuluna nakledildiğini, annesinin de rehber öğretmen olarak bu
okula atandığını ifade etmişlerdir. K.Ş. İlkokulu sınıf öğretmeni F.O.
başvurucu çocuğun sınıfa ilk geldiğinde gösterdiği bağırma ve başkalarına zarar
verme davranışlarının düzeldiğini, onunla bire bir ilgilendiğini, resmî tanısı
olmadığı için bireysel eğitim planı henüz yapamadığını ancak engelli çocuk
eğitiminde tecrübesi olduğu için çocuğun ilerleme kaydettiğini belirtmiştir.
39. Ön soruşturmacılar tarafından 18/5/2015 tarihinde
düzenlenen ve yirmi dört sayfadan oluşan ön inceleme raporunda; Rehberlik ve
Araştırma Merkezi tarafından farklı tarihlerde düzenlenen özel eğitim
değerlendirme raporlarına göre başvurucu Selin'in özel eğitim alması gerektiği,
bu hususta okul öğretmenleri ve yönetiminin görevleri gereği başvurucu ebeveyni
yönlendirmeye çalıştığı, işlemlerin usule uygun yapıldığı, en son başvurucu
çocuğun özel eğitim alabileceği K.Ş. İlkokuluna kaydının yapıldığı ve başvurucu
annenin öğretmen olarak aynı okula atandığı, başvurucuların şikâyetleri ile
ilgili olarak daha önce üç kez inceleme veya soruşturma yapılarak isnat edilen
suçların sübuta ermediğine karar verildiği açıklanmıştır. Raporun sonuç kısmında;
başvurucu çocuğun öğrenim görme hakkının engellendiği, bulunduğu okuldan
uzaklaştırılmaya çalışıldığı ve zihinsel engellilere özgü özel eğitim görmeye
zorlandığı iddialarının sübuta ermediği değerlendirilerek şüphelilerin
üzerilerine atılı nefret ve ayrımcılık, görevi kötüye kullanma, suçluyu kayırma
ve kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçlarını işlemediği kanaatiyle
haklarında soruşturma izni verilmemesi önerilmiştir.
40. Antalya Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğünün
20/5/2015 tarihli kararıyla İl Valisi tarafından ön inceleme raporundaki
tespitler doğrultusunda kamu görevlileri hakkında soruşturma izni
verilmemiştir.
41. Başvurucular soruşturma izni verilmemesi kararına
itiraz etmiş, başvurucuların itirazı Antalya Bölge İdare Mahkemesinin (Bölge İdare
Mahkemesi) 17/11/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
42. Başsavcılık tarafından izin verilmemesi nedeniyle
kamu görevlileri hakkında görevi kötüye kullanma suçuyla ilgili olarak
15/12/2015 tarihinde işlem yapılmasına yer olmadığına kesin olarak karar
verilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"I. - Maddî Olayın Açıklanması
Müştekilerin, müşterek çocukları olan
2006 doğumlu mağdurun
[P.R.] İlkokulunda öğrenim gördüğünü, sınıf öğretmenin velilerden imza
toplayarak çocuğu okuldan atmaya çalıştığını, ayrıca çocuğun zihinsel
engelliler okulunda eğitim görmeye zorlandığı, eğitim öğretim görme hakkının
engellenerek görevlerini kötüye kullandıkları şeklindeki iddiaları üzerine
soruşturma başlatılmıştır.
II. - Suçun Vasıflandırılması,
Delillerin Tartışılması ve Ceza Muhakemesi Hükümlerinin Değerlendirilmesi
Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğünde
görev yapan ve TCK'nın 6/1.c hükmü gereğince kamu görevlisi sayılan
şüphelilerin üzerlerine atılı 'görevi kötüye kullanma' suçunun görev nedeniyle
işlenmiş olması karşısında haklarındaki soruşturmanın 4483 sayılı yasa
gereğince yetkili merciin iznine bağlı olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle yapılan ön inceleme
sonucunda Antalya Valiliğinin 20/05/2015 tarih ve 89 sayılı kararı ile şikayete
konu iddialarla ilgili, iddiaların sübuta ermediği, öğrenci ile ilgili yapılan
iş ve işlemlerin mevzuata uygun olduğunun anlaşıldığından şüpheliler hakkında
'Soruşturma İzni Verilmemesine' karar verildiği, bu karara süresi içerisinde
yapılan itiraz üzerine Antalya Bölge İdare Mahkemesinin 17/11/2015 tarih ve
2015/228-338 sayı ile itirazın reddine karar verildiği, bu kararın 4483 sayılı
yasanın 9/son hükmü uyarınca kesin olduğu, böylelikle atılı suç için
soruşturma-kovuşturma engeli ortaya çıktığı görülmüştür.
III. - Ulaşılan Netice
Açıklanan nedenlerle;
1-Şüpheliler hakkında atılı suçtan ötürü
işlem yapılmasına yer olmadığına,"
43. Başvurucular 29/7/2015 ve 18/1/2016 tarihlerinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
44. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3.
maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı
ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
45. Sözleşme’nin “Ayrımcılık yasağı” kenar
başlıklı 14. maddesi şöyledir:
"Bu Sözleşme’de tanınan hak ve
özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer
kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet,
doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık
gözetilmeksizin sağlanmalıdır."
46. Sözleşme’ye ek (1) No.lu Protokol'ün "Eğitim
Hakkı" kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse eğitim hakkından yoksun
bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine
getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi
inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir. "
47. AİHM, içtihatlarında ayrımcılığı kısaca "nesnel
ve makul bir gerekçe olmaksızın, konuyla ilgili olarak benzer durumda olan
kişilere farklı muamele edilmesi" (Zarb Adami/Malta, B. No:
17209/02, 20/6/2006, § 71) olarak tanımlamaktadır.
48. AİHM; cinsiyet, cinsel yönelim, ırk ya da etnik
köken, zihinsel veya fiziksel engellilik nedeniyle ayrımcılığa uğrayanların
toplumda zayıf durumda olan gruplardan olduğunu tespit etmiştir (Abdulaziz,
Cabales, Balkandali/Birleşik Krallık, B. No: 9214/80, 9473/81 9474/81,
28/05/1985, § 78; Burghartz/İsviçre, B. No: 16213/90, 22/2/1994, § 27; Schalk
ve Kopf/Avusturya, B. No: 30141/04,24/6/2010, § 97; Smith ve
Grady/Birleşik Krallık, B. No: 33985/96, 33986/96, 27/9/1999, § 90; Timishev/Rusya,
B. No: 55762/00, 55974/00, 13/12/2005, § 56; Kiyutin/Rusya, B. No:
2700/10, 10/3/2011, § 63).
49. Ayrımcılığın toplumun özellikle zayıf olan gruplarına
uygulanması durumunda devletin takdir alanı oldukça dar olup farklı muamelenin
Anayasa ve Sözleşme’ye uygun olduğunun kabul edilebilmesi için çok geçerli
nedenlerin sunulması gerekmektedir (Kiyutin/Rusya, § 63; I.
B./Yunanistan, B. No: 552/10, 3/10/2013, § 79).
50. AİHM, Nachova /Bulgaristan (B. No: 43577/98,
43579/98, 6/7/2005) kararında, kolluk güçleri (jandarma) tarafından öldürülen
bireylerin öldürülmesinde ayrımcı bir saikle hareket edildiğine dair yapılan
şikâyetin araştırılmaması nedeniyle yaşam hakkıyla bağlantılı ayrımcılık
yasağının usul yükümlülüğü yönünden ihlal edildiğini değerlendirmiştir.
51. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve
makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma
yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya [BD], B. No:
26772/95, 6/4/2000, §§ 119, 131; Tepe/Türkiye, B. No: 31247/96,
21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum
standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını,
yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan,
B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No:
44093/98, 26/10/2004, § 55).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
52. Mahkemenin 7/4/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Eğitim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
53. Başvurucular, kızları olan üçüncü başvurucunun
bedensel ve zihinsel çocukların eğitimi için öngörülen özel eğitime
zorlanması nedeniyle Anayasa'nın 42. maddesinde düzenlenen eğitim hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
54. Anayasa’nın "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi"
kenar başlıklı 42. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Kimse, eğitim ve öğrenim
hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit
edilir ve düzenlenir."
55. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son
cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri
sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal
başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir."
57. Anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen
kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini
önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur. Diğer bir
ifadeyle temel hak ihlallerini öncelikle idari makamların ve derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027,
12/2/2013, § 20).
58. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin
bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir.
Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği başvurucunun ihlal iddialarını
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında sunması, dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekmektedir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No:
2013/2782, 11/3/2015, § 45; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§
18, 19).
59. Başvurucular kaynaştırma programı çerçevesinde
genel bir ilkokulda öğrenim görmesini istedikleri kızları Selin Sargın'ın kamu
makamlarınca orta ve ağır dereceli zihinsel engelli çocuklarla birlikte eğitim
almaya gerek olmadığı hâlde zorlandığından, bu kapsamda başvurucu çocuğun okul
kaydının nakledildiğinden şikâyet etmektedir. Başvurucu çocuk hakkında
24/2/2014 tarihinde Millî Eğitim Müdürlüğü Denetmenler Başkanlığı tarafından
alınan kararla geçici olarak -yaklaşık 2 ay- çocuğun özel eğitim aldığı bir
ilkokula tedbiren nakledilmesi idari bir işlem olup bunun iptali amacıyla veya
sonrasında oluştuğu ileri sürülen zararın tazmini amacıyla yargı mercilerine
başvurulduğuna ilişkin bilgi başvuru dosyasında bulunmamaktadır.
60. Açık olmamakla birlikte başvurucuların şikâyetlerinin
10/12/2014 tarihli işlemle başvurucu çocuğun K.Ş. ilkokuluna nakledilmesi
işlemini kapsadığı kabul edilse dahi bu işlemin iptali amacıyla olağan kanun
yollarının tüketildiğine yönelik olgu başvuruya yansımamıştır.
61. Eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri süren
başvurucularca sadece kamu görevlilerinin cezalandırılması amacıyla yapılan
şikâyet doğrultusunda ceza soruşturması yolunun tüketilerek bireysel başvuruda
bulunulduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bireysel başvurunun ikincil niteliği
gereği başvurucuların ihlal iddialarının giderilmesinde başarı şansı sunan
yetkili yargısal makamlara öncelikle iletilmesi gerektiğinden şikâyetlerin bu
aşamada Anayasa Mahkemesince değerlendirmesi mümkün görünmemektedir.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele
Yasağı ile Bağlantılı Ayrımcılık Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
63. Başvurucular, kızları olan üçüncü başvurucunun
engelli olması nedeniyle okulda öğretmeni tarafından ayrımcılığa maruz
kaldığını, sınıfta yüzü duvara dönük olarak ayrı bir köşede oturtulduğunu,
onurunun kırıldığını, arkadaşlarına onunla iletişim kurmaması için telkinlerde
bulunulduğunu, okul yönetiminin de öğretmen hakkında işlem yapmayarak denetim
görevini ihmal ettiğini, ayrıca çocuğun okuldan uzaklaştırılması için velilerin
kışkırtıldığını, buna ilişkin şikâyetleri hakkında Savcılıkça suç
nitelendirmesinde hataya düşülerek gerekmediği hâlde soruşturma izni
istendiğini, bu nedenle etkili soruşturma yapılmadığını iddia ederek
Anayasa'nın 10., 17., 36. ve 40. maddelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
64. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların engelli olan çocuğunun okulda ayrımcılığa uğrayarak
aşağılandığına ilişkin şikâyetlerinin kötü muamele yasağıyla bağlantılı eşitlik
ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
65. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
66. Anayasa’nın "Kanun önünde eşitlik" kenar
başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
...
Devlet organları ve idare makamları
bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.
..."
67. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
68. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan kötü muamele yasağı ile bağlantılı eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
69. Anayasa’nın 10. maddesi “ayrımcılık yasağı”
biçiminde düzenlenmemiş olsa bile eşitlik ilkesinin anayasal bağlamda her
durumda dayanılacak normatif bir değer taşıması nedeniyle ayrımcılık yasağının
da etkili bir şekilde hayata geçirilmesi gerekir (AYM, E.1996/15, K.1996/34,
23/9/1996). Başka bir deyişle eşitlik ilkesi somut bir ölçü norm olarak
ayrımcılık yasağını da içerir (Tuğba Arslan, B. No: 2014/256, 25/6/2014,
§ 108). Bu noktada öncelikle eşitlik ilkesinin boyutlarına, bireysel
başvurudaki incelenmesinin kapsamına, ardından ayrımcılık saikine dayalı şiddet
başvuruları bakımından uygulanabilirlik, başka deyişle kapsam içinde yer
alma ölçütü bakımından açıklanması gerekli hususlara değinilmelidir (Tochukwu
Gamaliah Ogu, B. No: 2018/6183, 13/1/2021,§ 186).
70. Bu bağlamda söylenmesi gereken ilk husus, Anayasa'nın
10. maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesinin hukuksal durumları
aynı olanlar için söz konusu olup anılan ilkenin amacı aynı durumda bulunan
kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım
yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğudur (AYM, E.2019/14,
K.2019/25, 11/4/2019, § 19). Bu itibarla eşitlik ilkesinin ayrımcılık ve
ayrıcalık şeklinde iki boyutu bulunmaktadır (Tochukwu Gamaliah Ogu, §
187).
71. Anayasa'nın 10. ve Sözleşme'nin 14. maddelerinde
düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarının soyut olarak
değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer
alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması
gerektiğini ifade etmek gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 33).
72. Anayasa'nın 10. maddesindeki “Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” düzenlemesinde
"dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep"
şeklindeki ayrımcılık temellerine -söz konusu unsurların birçok uluslararası
düzenlemede karşılık bulan önemli ayrımcılık temelleri olması nedeniyle- açıkça
yer verilmiştir. Bununla birlikte madde metninde yer alan “herkes” ve “benzeri
sebepler” ifadeleri ayrımcılığa karşı korunan kişi ve ayrımcılık temelleri
açısından sınırlı bir yaklaşımın benimsenmediğini ortaya koymakta olup madde
metninde yer alan bu temeller örnek niteliğindedir (Hüseyin Kesici, B.
No: 2013/3440, 20/4/2016, § 56; Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş.,
§ 79).
73. Anayasa Mahkemesi “benzeri nedenler”
ifadesinin yorumu bağlamında da “...Özgürlüklerle ilgili olarak Anayasada
yer alan en önemli kavramlardan birini de yasa önünde eşitlik ilkesi
oluşturmaktadır.... eşitlik açısından ayırım yapılmayacak hususlar madde
metninde sayılanlarla sınırlı değildir. ‘Benzeri sebeplerle’ de ayırım
yapılamayacağı esası getirilmek suretiyle ayırım yapılamayacak konular
genişletilmiş ve böylece kurala uygulama açısından da açıklık
kazandırılmıştır...” diyerek ayrımcılık temellerinin maddede sayılanlarla
sınırlı olmadığını açıkça ifade etmiştir (AYM, E.1986/11, K.1986/26, 4/11/1986;
Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 80).
74. Ayrımcılık yasağına ilişkin olarak devletten sadece
ayrımcılık yapmaması değil aynı zamanda ayrımcılığı toplumsal hayatın tamamında
engellemek için gerekli önlemleri alması beklenmektedir (Tuğba Arslan, §
150).
75. Ayrımcılık saiki ile gerçekleştiği öne sürülen şiddet
olaylarında kamu makamlarının Anayasa'dan doğan yükümlülüklerinin harekete
geçmesi gerektiğinin söylenebilmesi için ayrımcılık saikinin mevcudiyetinin
temellendirilmesi gerekir. Bununla birlikte şiddetin ayrımcı saikle
gerçekleştirildiğinin ispatındaki güçlükler dikkate alınmalıdır. Başvurucu,
ayrımcılığın ispatlanması noktasında oldukça zayıf konumda olabilir.
Dolayısıyla söz konusu saikin temellendirilmesinde mağdurlara aşırı bir külfet
yüklenmemelidir. Aksi takdirde ayrımcılık iddialarının araştırılması ve
dolayısıyla ayrımcı şiddetin caydırıcı cezalarla önlenebilmesi çok güçleşir.
Esasen devlet görevlisince gücün ayrımcı saikle uygulandığının ispatı
bakımından mağdurlar birçok durumda kamu makamlarının imkân ve araçlarının
kullanılmasına muhtaç hâldedir. Bu iddiaların gerçekliği, çoğunlukla kamu
makamlarının bazı olanaklarının ve araçlarının devreye sokulduğu birtakım
süreçlerin tüketilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla ayrımcılık saikiyle
gerçekleştirildiği ileri sürülerek dile getirilen şiddet iddialarında
başvurucudan beklenecek temellendirme standardının olayın koşulları nazara
alınarak daha düşük tutulması gerekebilir (Tochukwu Gamaliah Ogu, §
196).
76. Şiddetin kamu görevlileri tarafından ayrımcılık saikiyle
gerçekleştirildiğinin belirlenmesi durumunda devletin sorumluluğu gündeme
gelecektir. Şiddetin ayrımcı saikle gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin
tespiti yaşam hakkı/kötü muamele yasağının maddi boyutuyla bağlantılıdır. Öte
yandan ayrımcı saikin etkili olduğuna işaret eden olguların mevcudiyeti hâlinde
kamu makamlarının bu saiki araştırmada makul çaba gösterme, tarafsız ve nesnel
değerlendirmede bulunma ile kanaatlerini gerekçelendirme yükümlülükleri
bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün bir sonuç edimi olmayıp elden gelen gayretin
gösterilmesi bir başka ifadeyle yeterli çabanın sergilenmesi yükümlülüğü olduğu
vurgulanmalıdır. Ayrımcılık saikinin araştırılmasıyla ilgili bu yükümlülük
ilkinden farklı olarak olaya (esasa) değil olay sonrasındaki prosedürlere
(usule) ilişkindir. Bununla birlikte burada, şiddet olaylarındaki genel
yükümlülüğe ilave bir araştırma yükümlülüğünün söz konusu olduğu
belirtilmelidir (Tochukwu Gamaliah Ogu, § 197).
77. Diğer taraftan herkesin maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu Anayasa’nın 17. maddesinde güvence
altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması
amaçlanmış, üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet
yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya
muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
78. Devletin kişinin kötü muamele yasağının pozitif
yükümlülüğünün usul boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet,
her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma
yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu
saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve
kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların
sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır
(Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).
79. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından
hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir
muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili
resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma,
sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli
olmalıdır. Bu mümkün olmazsa anılan madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte
etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî
dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını
istismar etmeleri mümkün olacaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 111).
80. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların
kullanılması yükümlülüğü olduğundan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir
şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç
nedeniyle yargılatma veya cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları
mahkûmiyetle veya belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği
anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).
81. Zira bireylerin cezai sorumluluğuna ilişkin hukuki
sorunların incelenmesi, cezai takibatın bir mahkûmiyet kararı ile sonuçlanması
ve bu hâlde takdir edilecek cezanın miktar ve mahiyetinin belirlenmesi Anayasa
Mahkemesinin görev alanı içinde olmayıp bu husus esasen derece mahkemelerinin
takdirindedir. Bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede dikkate
alınacak husus, yukarıda belirtilen yükümlülükler kapsamında yeterli usul
güvenceleri sunan etkili bir cezai takibat yürütülüp yürütülmediği olup bu
çerçevede yürütülecek cezai soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız bir
biçimde ve kamu denetimine tabi olarak özenle ve süratle yürütülmesi ve etkili
olması zaruridir (Süleyman Demirbaş, §§ 34, 35).
82. Kamu görevlilerinin görevlerini devlet adına ifa
etmeleri ve görevlerinin ifası ile ortaya çıkan birtakım durumlarla bağlantılı
olarak sık sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altında olma riski ile
karşı karşıya olmaları nedeniyle haklarında adli soruşturma yürütülmesinin
belirli bir makamın iznine bağlanması, hukuk devletinde makul görülebilir.
Nitekim Anayasa’nın 129. maddesinin altıncı fıkrasında, memurlar ve diğer kamu
görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması
açılmasının -kanunla belirlenen istisnalar dışında- kanunun gösterdiği idari
mercinin iznine bağlı olduğu hüküm altına alınmıştır (Hidayet Enmek ve
Eyüpsabri Tinaş, §§ 106, 107).
83. Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi çerçevesinde Anayasa
kurallarının bir arada ve hukukun genel ilkeleri gözönünde tutularak
uygulanması zorunlu olduğundan etkili soruşturma yükümlülüğünü ve kamu
görevlilerinin soruşturulmasının izin şartına bağlı olmasını düzenleyen
kurallar bütününün birbiriyle uyumlu bir şekilde yorumlanması gereklidir (Hidayet
Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, § 108).
84. Soruşturma izni prosedürünün amacı, kamu görevlilerinin
görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı ileri sürülen iddia ve
şikâyetler nedeniyle gereksiz ithamlarla karşılaşmamaları ve bu şekilde her
türlü korku ve endişeden uzak tutulmaları yoluyla kamu hizmetlerinin aksamaması
için iddia olunan suçlar bakımından ceza soruşturmasına geçilmeden önce bir ön
inceleme yapılmasıdır. Ön inceleme, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
görevleri sebebiyle işledikleri isnat olunan bir suç konusunun soruşturulması
kapsamında yetkili idari merciler tarafından gerçekleştirilen ve sonucunda
idari veya adli yönden işlem yapılması için soruşturma açılmasına gerek olup
olmadığı biçiminde bir karara varmak üzere yürütülen idari bir incelemedir. Bu
incelemede isnat edilen suç konusu eylemin gerçekliği genel hatları ile kapsam
ve niteliği, çerçevesi, delillerinin neler olduğu gibi hususlar araştırılır.
Amaç, suçun varlığına ilişkin iddianın ve maddi olayın durumunun ilgili
hakkında yargılama yapılmak üzere soruşturma açılmasını gerektirecek nitelikte
olup olmadığı konusunda takdir kullanmayı sağlayabilecek bir araştırma
yapılmasıdır (Dilek Genç ve diğerleri [GK], B. No: 2014/3944, 1/2/2018,
§ 77).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
85. Birinci ve ikinci başvurucunun kızları olan yedi
yaşındaki üçüncü başvurucu çocuk hakkındaki sağlık raporları ile bu raporları
destekleyen Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenmiş özel eğitim
değerlendirme raporlarına göre başvurucu çocuğun fiziksel ve zihinsel olarak
yaşıtlarına göre bir kısım farklılıkları bulunduğu tespit edildiğinden özel
eğitime ihtiyaç duyduğu değerlendirilmiş, buna karşın başvurucu aile
kızlarının genel okullarda öğrenimine devam etmesini istemiştir. Bu anlaşmazlık
nedeniyle başvurucular, kızlarının zihinsel engelli çocukların eğitim gördüğü
bir okula devam etmesi için zorlandıklarını ve bu süreçte kızlarının
hâlihazırda eğitim gördüğü ilkokulda ayrımcı saikle kötü muameleye uğradığını
ileri sürmektedir.
86. Başvuruya konu olaylar kronolojik olarak
incelendiğinde kaynaştırma programı adı altında okul öncesi dönemde
genel bir anaokula devam ettiği, aynı programla bir ilkokula başladığı, bu
okulda yaklaşık üç hafta eğitim gördükten sonra ailesinin talebiyle okuldan
ayrılarak olayın gerçekleştiği iddia edilen P.R. İlkokulunda eğitimine devam
ettiği anlaşılmıştır. Başvurucu aile, okulun fiziki şartlarının yetersiz olması
ve kendi iş yerlerine uzaklığı sebebiyle söz konusu naklin gerçekleştiğini
beyan etmelerine karşın tanık olarak dinlenilen sınıf öğretmeni F.Ö. ve rehber
öğretmen H.M. sadece bedensel engelli olduğu ifade edilen çocuğun zihinsel
problemleri olduğu, bu bağlamda sınıfta diğer çocuklarla birlikte öğrenim
görmesinde problemler yaşandığı hususunun ailesiyle paylaşılması nedeniyle
çocuğun okuldan alındığını ifade etmişlerdir. Bu durumda P.R. İlkokulundan önce
de başvurucu çocuğun farklılıkları nedeniyle okulda bir kısım uyumsuzluklar
yaşandığı gözlemlenmiştir.
87. P.R. İlkokulunda da davranış farklılıkları tespit
edilmesi üzerine aile bilgilendirilerek çocuğun Rehberlik ve Araştırma Merkezi
tarafından zihinsel yönden değerlendirilmesi okul yönetimi ve öğretmenleri
tarafından önerilmiştir. İlk aşamada okul yönetimi ile aile arasında uyuşmazlık
oluşmamış; ancak daha sonra başvurucu aile, kızlarının aynı okulda eğitimine
devam etmesi bakımından zihinsel engeli olmadığı hâlde okul görevlilerinin
kızlarının öğrenimine devam etmesini istemediklerinden dolayı görevlerini
kötüye kullanarak yasal prosedürleri işlettikleri kanısıyla bu sürece
katılmamayı tercih etmişlerdir.
88. Bu süreçte şüpheli öğretmenler, çocuğun davranışları
ile ilgili gözlem evrakları hazırlamış; Rehberlik ve Araştırma Merkezince
değerlendirme yapılmasını istemiş; sınıfa millî eğitim müfettişlerini davet
ederek sınıf düzeni ve verilen eğitim konusunda inceleme yapılmasını talep
etmiştir. Konunun Millî Eğitim Müdürlüğüne yansımasından sonra mevcut sorunun
çözümü hususunda veli katılımıyla toplantı düzenlenmiş, yetkili kişilerce
yapılan inceleme sonucu çocuğun geçici bir süre özel eğitim alabileceği başka
bir okula devam etmesi yönünde karar alınmış, kararın istendiği gibi
başvurucularca uygulanmaması nedeniyle aynı okula devam eden başvurucu çocuğun
bu sefer bir başka sınıfta öğretim yılını tamamlayarak mağduriyet yaşaması
önlenmeye çalışılmıştır. Başvurucu çocuk ikinci eğitim öğretim yılının başlamasından
birkaç ay sonra başka bir okula alınmış, annesi de rehberlik öğretmeni olarak
aynı okula tayin edilmiştir. En son eğitim gördüğü sınıf öğretmeni F.O.nun
beyanıyla başvurucu çocuğun öğrenimine devam ettiği hatta ilerleme kaydettiği
anlaşılmıştır.
89. Diğer taraftan başvurucu çocuk ile aynı sınıfta veya
aynı okulda olup farklı sınıfta öğrenim gören öğrenci velileri, engelli olan
çocuğun genel bir ilkokula devam edebilecek ve tam kaynaştırma programı
öğrencisi olabilecek yeterliliğe sahip olmadığı kanaatiyle aynı sınıfta eğitim
verilmeye çalışılmasının hem engelli çocuk hem de diğer çocuklar için uygun
olmadığı saikiyle çocuğun özel eğitim alabileceği başka bir okula gönderilmesi
amacıyla yasal girişimlerde bulunmuş; dahası çocuklarına zarar verdiğini
değerlendirdikleri engelli çocuğun okula devam ettiği zamanlarda çocuklarını
okula göndermeyerek bu durumu protesto etmişlerdir.
90. Bu aşamada belirtmek gerekir ki ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddialar incelenirken anayasal hakların ayrımcı bir
nedene dayanarak ihlal edildiğini tespit etmek oldukça zordur. İhlalin altında
yatan amacın ayrımcılık yapma fikrinden kaynaklanması hâlinde bu amacın eylem
ve tavırlara yansıması her zaman belirgin olmamakta ve bu nedenle farklı
muameleyi dahi ortaya koymak güçleşebilmektedir. Dolayısıyla eyleme maruz
kalan bireyler açısından anayasal haklarının ayrımcı bir saikle ihlal
edildiğini savunmaları ve buna dair yeterli kanıt sunmaları çoğu zaman mümkün
olmamaktadır.
91. Toplumu oluşturan bireylerin fiziksel özellik, dil,
din, ırk, cinsiyet ve benzeri sebeplerle belli gruplara ayrılmasına ve bir
grubun diğer grubu -özellikle çoğunlukta bulunanların azınlıkta olanları-
ötekileştirerek onlar üzerinde hakimiyet kurmasının engellenmesi amacına hizmet
eden ayrımcılık yasağı, toplumun bir arada yaşamasını sağlayan en önemli
anayasal ilkelerden biridir. Dolayısıyla bu ilkenin ihlal edildiğine yönelik
iddiaların yukarıda açıklandığı üzere somutlaştırılmasındaki zorluklar
karşısında ihlal şikâyetlerinin ciddiyetle ve kapsamlı bir şekilde
araştırılarak olayın aydınlatılması -ayrımcılığı önleme doğrultusunda- devletin
temel ödevlerinden biridir.
92. Diğer taraftan ayrımcı saikle kötü muameleye maruz
kaldığını iddia eden bireylerin en azından kötü muameleye uğradıklarına ilişkin
iddialarının savunulabilir olması gerekmektedir. Bir olayda eylemde bulunan
kişinin saikini ortaya koymak oldukça güç ise de bu kişinin eylemini açıklamak
ve buna ilişkin makul delil sunmak nispeten kolaydır. Zira devletin kötü
muamele yasağı kapsamındaki şikâyetleri soruşturma yükümlülüğü savunabilir
iddianın varlığı hâlinde mevcuttur.
93. Bu bağlamda öncelikle başvurucuların iddialarının
savunulabilir olup olmadığı incelenmelidir. Başvurucular, kızlarının sınıf
öğretmeni tarafından diğer çocuklardan ayrı tutularak sınıfta yüzü duvara dönük
olarak oturtulduğunu, teneffüs zamanı arkadaşlarıyla iletişim kurmasının
engellenerek yalnız bırakıldığını, fiziksel farklılığı nedeniyle sıklıkla düşme
eğilimi gösteren kızlarının yere düştüğü takdirde kalkması için yardım
edilmemesi hususunda sınıf arkadaşlarının uyarıldığını, dersin işlendiği
saatlerde diğer öğrenciler sınıfta iken ders düzenini bozduğu gerekçesiyle
yaşının küçüklüğü dikkate alınmaksızın kızlarının tek başına okul bahçesinde
bulunmasına zorlandığını iddia etmişlerdir. Ayrıca okul idaresiyle yaşanan
anlaşmazlık sürecinde diğer velilerin Selin'i okulda istememeye teşvik
edildiğini, Selin okula gittiği zaman diğer öğrencilerin gönderilmediğini ve
Selin'in tek başına eğitim görmeye zorlandığını hatta velilerin düşmanca
davranışlarının basına yansıdığını, bir velinin Selin'i linç etmekle tehdit
ettiğini dile getirmişlerdir.
94. Başvurucuların iddiaları ile ilgili yerel basına
yansıyan haberler, okul yönetimi ve öğretmenlerinin başvurucu çocuğun
farklılığı nedeniyle uyum problemlerinin bulunduğunu kabul etmeleri, bir başka
okula nakil amacıyla yaşanan gerginlik neticesinde çocuğun sınıfının ve
okulunun birkaç kez değiştiği dikkate alındığında başvurucuların iddialarının
savunulabilir düzeyde olduğu değerlendirilmiştir.
95. Dolayısıyla başvurucular tarafından yapılan şikâyet
ile ilgili olarak kamu makamlarının soruşturma yükümlülüğünün başladığı kabul
edilmeli, yapılan soruşturmanın etkili olup olmadığı irdelenmelidir. Savcılık,
yapılan şikâyet hususunda derhâl harekete geçerek kamu görevlilerine isnat
edilen suçun niteliğinin görevi kötüye kullanma suçu olduğunu,
dolayısıyla soruşturulmasının izne tabi olduğunu değerlendirerek soruşturma
izni talep etmiştir.
96. Millî Eğitim Müdürlüğünde görevli olan iki maarif
müfettişi tarafından yaklaşık bir ayda tamamlanan ön soruşturmada başvuruculara
şikâyetleri ayrıntılı sorulmuş, her bir şüpheliden edilen şikâyetlerin
sebepleri belirlenerek iddialar ayrıntılı araştırılmıştır. Dolayısıyla
başvurucuların sürece etkin katılımı sağlanmıştır.
97. Diğer taraftan hakkında soruşturma yapılan şüpheli
kamu görevlilerinin iddia edilen eylemlere ilişkin detaylı savunmaları
alınmıştır. Ayrıca başvurucu çocuğun öğrenim gördüğü tüm okullardaki
öğretmenleri ve bazı yetkililer tanık olarak dinlenerek mevcut sorunun kaynağı
araştırılmıştır. Dahası sorunun çözümüne ilişkin sürece dâhil olan yetkililerin
de olayla ilgili bilgisine başvurulmuştur.
98. Ön soruşturmacılar tarafından başvurucu çocuk
hakkında alınan sağlık ve değerlendirme raporları incelenerek çocuğun bedensel
ve zihinsel olarak kısıtlılığı nedeniyle özel eğitime tabi tutulması gerektiği
kanaatine varılmıştır. Ayrıca başvurucuların benzer iddialarını içeren üç
farklı ön soruşturma daha yapıldığı ve kamu görevlilerinin iddia edildiği gibi
çocuğa ayrımcı bir tavır göstererek görevlerini kötüye kullanmadığının tespit
edildiği soruşturma dosyaları temin edilerek irdelenmiştir.
99. Ön soruşturma sonunda özel eğitime gereksinimi olduğu
öngörülen başvurucu çocuk hakkında yürütülen süreçte şikâyet edilen kamu
görevlilerinin kusuru olmadığı, çocuğa karşı ayrımcılık yapıldığı hususunun
gerçeği yansıtmadığı değerlendirilerek kamu görevlilerinin cezai yönden
soruşturulmasına izin verilmemiştir. Başvurucuların anılan karara itirazını
değerlendiren Bölge İdare Mahkemesi tarafından da farklı bir sonuca
ulaşılmamıştır. Başvurucuların isnat ettikleri suçların niteliği gereği
soruşturulmasının izne tabi olduğunu değerlendirilen Savcılıkça bu husus
tartışılmış, izin verilmemesi nedeniyle soruşturma/işlem yapılmamasına karar
verilmiştir. Toplam soruşturma süresi (idari ve soruşturma makamlarında geçen)
dokuz ayda tamamlanmıştır.
100. Bu durumda kamu makamlarınca özenle ve hızlı
soruşturma yapılarak başvurucuların şikâyetleri doğrultusunda gerçeğe ulaşmak
amacıyla çaba gösterildiği, tüm delillerin toplanarak bir sonuca ulaşıldığı
anlaşılmaktadır. Soruşturma makamları tarafından ulaşılan bu sonuçtan farklı
değerlendirme yapmayı gerektiren bir olgu başvuru dosyasına yansımamıştır.
101. Diğer yandan başvurucuların soruşturmanın etkili
yapılmadığına ilişkin şikâyetlerinin temelini mevcut bir delilin toplanmaması
veya toplanan delillerin nesnel değerlendirilmesi değil Savcılıkça suç
nitelendirilmesinde hataya düşülerek gerekmediği hâlde soruşturma izni
istenmesi oluşturmaktadır. Başvuruculara göre engelli kızları ayrımcılığa
uğrayarak işkence görmesine rağmen Savcılıkça işkence suçu yerine görevi kötüye
kullanma kapsamında soruşturma yürütülmüştür.
102. Maddi olayların aydınlatılması amacıyla toplanacak
delilleri değerlendirme ve hukuk kurallarının yorumu soruşturma ve yargı
makamlarının takdir yetkisi kapsamında bulunduğu gözününe alındığında, şikâyet
edilen eylemin hukuki olarak nitelendirilmesi hususundaki bu takdir yetkisine
Anayasa Mahkemesinin kural olarak müdahale etmesi düşünülemez. Başvuruya
yansıyan bilgiler doğrultusunda soruşturma makamlarının söz konusu takdir
yetkisini anayasal güvenceleri zayıflatacak veya ortadan kaldıracak şekilde
kullanmaları hâlinde Anayasa Mahkemesince -devletin yükümlülüklerinin yerine
getirilip getirilmediği kapsamında- inceleme yapılacağı şüphesiz ise de somut
olayda bu yönde bir bulguya rastlanmamıştır.
103. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde
güvence altına alınan kötü muamele yasağıyla bağlantılı 10. maddesinde güvence
altına alınan ayrımcılık yasağının usul yükümlülüğü yönünden ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekmiştir.
104. Başvuru konusu olayla ilgili etkili soruşturma
yürütülmesi nedeniyle kötü muamele yasağıyla bağlantılı ayrımcılık yasağının
usul boyutu bakımından ihlal edilmediği sonucuna ulaşıldığından kötü muamele
yasağıyla bağlantılı ayrımcılık yasağının maddi boyutu bakımından da ayrıca
değerlendirme yapılmasını gerektirecek bir sorun tespit edilmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağıyla bağlantılı ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü
muamele yasağıyla bağlantılı 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık
yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 7/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.