TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TUNCAY ÖCALAN VE DİLBER YENER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14273)
|
|
Karar Tarihi: 7/4/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Ceren Sedef EREN
|
Başvurucular
|
:
|
Tuncay ÖCALAN
|
|
:
|
Dilber YENER
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Birgül DEĞİRMENCİ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, katıldıkları bir toplantıdaki davranışları
nedeniyle haklarında disiplin cezasına hükmedilen başvurucuların toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu Tuncay Öcalan (birinci başvurucu) İzmir'in
Tire ilçesinde bir ilkokulda, başvurucu Dilber Yener (ikinci başvurucu) ise
aynı ilçede bir lisede öğretmen olarak görev yapmaktadır. Başvurucuların ikisi
de Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Sendika) üyesidir.
7. Başvurucular 23/11/2013 tarihinde, Sendika tarafından
alınan karar uyarınca öğretmenlik mesleğiyle ilgili talep ve şikâyetlerin
duyurulması amacıyla Ankara Tandoğan Meydanı'nda toplanan binlerce Sendika
üyesinin açıklama yapmak üzere Millî Eğitim Bakanlığı binasına doğru yürüyüşe
başladığını fakat Kızılay Meydanı girişinde polis müdahalesiyle
karşılaştıklarını belirtmiştir. Başvurucular Sendika üyelerine gaz bombası ve
tazyikli suyla müdahale edildiğini, gazdan etkilenen ve gaz kapsülü isabet eden
birçok üyenin hastaneye kaldırıldığını, birçok üyenin de gözaltına alındığını
ifade etmiştir.
8. Başvurucular 24/11/2013 tarihinde Tire'ye dönen
Sendika üyelerinin maruz kaldıkları bu muameleyi kendilerinin de aralarında
bulunduğu diğer Sendika üyelerine anlattıklarını belirtmiştir. Bunun üzerine
başvurucuların da aralarında bulunduğu Sendika üyesi bir grup öğretmen
23/11/2013 tarihinde Sendika üyesi öğretmenlerin maruz kaldığı muamele konusunda
Tire kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu doğrultuda
Sendika ilçe temsilcisi, Tire Kaymakamı ve İlçe Millî Eğitim Müdürü'nü arayarak
24/11/2013 tarihinde gerçekleştirilecek Öğretmenler Günü resmî töreninde
konuşma yapmayı talep etmiş fakat talebi reddedilmiştir.
9. Bunun üzerine başvurucuların da aralarında bulunduğu
bir grup öğretmen 24/11/2013 tarihinde Öğretmenler Günü kutlamasının
gerçekleştirildiği Tire Belediyesi Kültür Salonu'na gitmiş ve burada sloganlar
atarak bir protesto eylemi gerçekleştirmiştir. Başvurucuların da dâhil olduğu
protestocu grup daha sonra salon dışına çıkarak bir gösteri yürüyüşü
gerçekleştirmiş, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Tire İlçe Başkanlığı binası
önünde sloganların eşlik ettiği bir basın açıklaması da yapmıştır.
10. Başvurucular, resmî tören sırasında Sendika ilçe
temsilcisinin konuşma talebini yinelediğini fakat salonda bulunan yetkililerin
talebi dikkate almamaları üzerine grup içinden kendiliğinden öne çıkan
kişilerin salonda kısa açıklamalar yaptıklarını ifade etmiştir.
11. Buna göre birinci başvurucu, anılan tören esnasında
salondakilere elindeki gaz bombası kapsülünü göstererek "Öğretmenler
gününüz kutlu olsun, hediyeniz bu işte, biz bunu yedik geldik, verdikleri
hediye bu, faşizm" şeklinde ifadelerde bulunmuştur. Birinci başvurucu
dışarıda devam eden yürüyüş esnasında "Gün Gelecek Devran Dönecek Akp
Halka Hesap Verecek", "AKP'ye Teslim Olmayacağız", Zam, Zulüm,
İşkence, İşte AKP" şeklinde sloganlar atmış, yürüyüş sonunda AKP İlçe
Başkanlığı önünde yapılan basın açıklamasından sonra ise elindeki gaz fişeği
kapsülünü göstererek "Bakın menşei diyorum ABD, emperyalizm nasıl bomba
üretmiş emekçilere atmak için, kimden aldı AKP bunları kendi
emperyalistlerinden, kendi yumuşaklık yaptıklarından, dün öğretmenleri bunlarla
boğdular. Bir arkadaşımın bacağını kırdılar. Bir arkadaşım beyin tramvası
geçirdi. Biz yerlerde sürüklendik, ıslatıldık. Öğretmenler günü hediyemiz, bu
günde canım cicim öğretmenlerimiz, böyle mi diyorsunuz bize" şeklinde
ifadelerde bulunmuştur.
12. İkinci başvurucu ise resmî törenin yapıldığı salonda
gerçekleştirilen protestoya ıslıklamak, alkışlamak ve slogan atmak suretiyle
katılmış; yürüyüş ve basın açıklaması esnasında da "Gün Gelecek Devran
Dönecek Akp Halka Hesap Verecek", AKP'ye Teslim Olmayacağız",
"Zam, Zulüm, İşkence, İşte AKP" şeklinde sloganlar atmıştır.
13. Yapılan idari soruşturmalar sonucu iki başvurucunun
da söz konusu eylemleri nedeniyle hizmet dışında devlet memurunun itibar ve
güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduklarından bahisle
kınama disiplin cezasıyla tecziyeleri teklif edilmiş fakat geçmiş hizmetlerinin
olumlu olduğu gerekçesiyle başvurucular hakkında, mevzuatta bir alt ceza olarak
öngörülmüş uyarma disiplin cezasına hükmedilmiştir.
14. Başvurucular, haklarındaki disiplin cezalarının
iptali istemiyle dava açmıştır. İdare mahkemeleri başvurucuların davasını
reddetmiştir. İdare mahkemeleri gerekçelerinde öncelikle bir kamu görevlisi ve
özellikle bir öğretmenin herhangi bir siyasi parti, kişi ve zümrenin yarar veya
zararını hedef tutan davranışlarda bulunamayacağının açık olduğunu
belirtmiştir. Daha sonra gerek resmî törenin yapıldığı salonda gerek dışarıda
yapılan yürüyüş ve basın açıklaması esnasında atılan sloganların bir siyasi partiyi
hedef alan siyasi sloganlar olması nedeniyle toplantının amacı dışına çıkarak
siyasi bir eylem niteliği hâlini aldığını belirten idare mahkemeleri, yapılan
eylemin sendikal bir faaliyetle ilgisinin de bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.
Başvurucuların eylemlerinin sübutu konusunda bir tartışma bulunmadığını
belirten derece mahkemeleri, başvurucular hakkındaki disiplin cezalarının
hukuka uygun olduğuna hükmetmişlerdir.
15. Birinci başvurucunun açtığı dava hakkında karar veren
idare mahkemesi, başvurucunun disiplin cezası verilebilmesi için öngörülen
zamanaşımı süresinin geçtiği iddiasına da itibar edilmediğini ifade etmiştir.
Anılan mahkeme öngörülen bu sürenin idarenin iç işleyişine ilişkin olduğunu ve
başvurucu hakkında disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmediğini
belirtmiştir. İkinci başvurucunun açtığı dava hakkında karar veren derece
mahkemeleri ise bu iddianın yerinde görülmediğini, disiplin cezasının usul ve
yasaya uygun olduğunu belirtmiştir.
16. Başvurucular açtıkları davaların reddi kararına karşı
istinaf yoluna başvurmuştur. Bölge idare mahkemeleri başvurucuların istinaf
taleplerini, idare mahkemesi kararlarının hukuka ve hakkaniyete uygun olduğu
gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucular bu kararlara karşı karar düzeltme
yoluna başvurmuştur. Başvurucuların söz konusu talepleri de karar düzeltme
nedenlerinden birinin bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Nihai ret kararı
birinci başvurucuya 26/7/2016 tarihinde, ikinci başvurucuya ise 18/7/2016
tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular 8/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun "Tarafsızlık ve Devlete Bağlılık" başlıklı 7.
maddesi şöyledir:
"Devlet memurları siyasi partiye
üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya
zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine
getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep
gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve
eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.
Devlet memurları her durumda Devletin
menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve
kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye
Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette
bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete,
gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler."
19. 657 sayılı Kanun'un " Disiplin cezalarının
çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devlet memurlarına verilecek
disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller
şunlardır:
...
B - Kınama : Memura, görevinde ve
davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve
haller şunlardır:
...
d) Hizmet dışında Devlet memurunun
itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,
..."
20. Diğer ilgili hukuk için bkz. Gülistan Atasoy ve
diğerleri, B. No: 2017/15845, 21/1/2021, §§ 26-33; Yasin Agin ve
diğerleri, B. No:2017/32534, 21/1/2021, §§ 20-27.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 7/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
22. Başvurucular barışçıl biçimde gerçekleştirdikleri
toplantı ve gösteri yürüyüşü nedeniyle haklarında disiplin cezasına
hükmedilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarıyla birlikte
ifade özgürlüğü ve sendika haklarını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucular resmî Öğretmenler Günü kutlamasında gerçekleştirdikleri
protestoyla başlayan, dışarıda gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamasıyla
devam eden eylemlerinin, attıkları sloganlar ve yaptıkları açıklamalar dikkate
alındığında siyasi niteliğe bürünmüş olması nedeniyle disiplin yaptırımına
uğramıştır. Derece mahkemeleri de başvurucuların söz konusu eylem sırasında attıkları
sloganlar ve yaptıkları açıklamalara odaklanarak karar vermiştir.
24. Bu bağlamda başvurucuların şiddet kullanmadan
katıldıkları toplantı ve yürüyüş nedeniyle haklarında hukuka aykırı olarak
disiplin cezasına hükmedildiği iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü
ışığında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Genel
İlkeler
25. Demokratik toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının önemi, barışçıl toplantı, müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun olması, müdahalenin caydırıcı etkisi, devletin
takdir yetkisi ve müdahalenin gerekçesine ilişkin olarak kabul edilen ilkeler
için Gülistan Atasoy ve diğerleri (aynı kararda bkz. §§ 47-56, 59-66)
kararına bakılabilir.
26. Anayasa Mahkemesi, kamu görevlisi olmanın sağladığı
birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara
katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da
gerektirdiğini belirtmiştir. Kişinin kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu
statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı
kabul etmiş sayıldığını, kamu hizmetinin kendine has özelliklerinin bu avantaj
ve sınırlamaları zorunlu kıldığını ifade etmiştir (İhsan Asutay, B. No:
2012/606, 20/2/2014, § 38).
27. Bu kapsamda kamu görevlileri kendileri hakkında
disiplin cezasına hükmedilmesini gerektirecek davranışlardan kaçınma
yükümlülüğü altındadır. Kamu görevlileri hakkında verilen disiplin cezalarının
hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin ise öncelikle somut olayda
kamu görevlisine atfedilebilir bir kusur olup olmadığını belirlemeleri gerekir.
Yargı mercileri daha sonra hükmedilen cezayla kamusal önemi bulunan objektif
amaca ulaşılıp ulaşılamayacağını göstermek ve böylece cezanın demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluğunu ortaya koyabilmek için kusurlu davranışın
kamu görevini ne şekilde etkilediğini ve bu etkilenmeyle orantılı bir disiplin
cezasına hükmedilip hükmedilmediğini ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya
koymalıdır (Gülistan Atasoy ve diğerleri, § 68).
28. Kamu görevlilerinin yalnızca çalışma yaşamlarında
değil çalışma düzeninin dışındaki özel yaşam alanlarında da yerine getirdikleri
kamu hizmetinin olumsuz etkilendiği durumlarda bazı sınırlamalara tabi
oldukları kabul edilmelidir. Bu kapsamda kamu görevlilerinin statüleri gereği
katlanmaları gereken külfetlerden biri de çalışma yaşamlarında ve görevleri ile
ilgili işler dışında özel yaşamlarında da memuriyet disiplinini etkileyen davranışlardan
kaçınmadır. Bu bağlamda kamu görevlilerinin özel hayatlarındaki davranışlarının
memuriyetlerini etkilemesi hâlinde fiilleriyle orantı bir disiplin yaptırımına
maruz bırakılabileceklerinin kabulü gerekir. Ancak bunun için de kamu
görevlisinin fiilinin memuriyetini etkilediğinin idari ve yargısal makamlarca
ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulması gerekir (Gülistan Atasoy
ve diğerleri, § 70).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
29. Öğretmen olan başvurucular 23/11/2013 tarihinde
kendileriyle aynı Sendikaya üye olan öğretmenlerin gerçekleştirdikleri gösteri
yürüyüşüne polisin orantısız müdahalesini protesto etmek amacıyla başvuru
konusu eylemleri gerçekleştirdiklerini belirtmiştir. Başvurucular,
meslekleriyle ilgili taleplerini ve sorunlarını iletmek amacıyla yürüyüş yapmak
isteyen öğretmenlere gerçekleştirilen ve birçok öğretmenin hastaneye
kaldırılması, birçoğunun da gözaltına alınmasıyla sonuçlanan polis
müdahalesinin kendileri yönünden kabul edilemez olduğunu, bu konuda öğretmenlik
yaptıkları ilçede, üstelik Öğretmenler Günü gibi sembolik bir günde barışçıl
bir şekilde kamuoyu yaratmayı amaçladıklarını ifade etmiştir.
30. Derece mahkemelerinin başvuru konusu disiplin
cezalarının hukuka uygunluğu konusunda başvurucuların bir siyasi parti aleyhine
attıkları sloganlar ve yaptıkları açıklamalar doğrultusunda başvuru konusu
eylemin siyasi bir faaliyet niteliğine büründüğü hususuna odaklandıkları
anlaşılmaktadır. Derece mahkemeleri açıkça bir siyasi parti aleyhine atılan bu
sloganların (bkz. §§ 10, 11), 657 sayılı Kanun'da devlet memurları yönünden
öngörülen tarafsızlık ve devlete bağlılık yükümlülüğüne aykırı olduğunu
değerlendirmiştir.
31. Öte yandan başvuru konusu eylemin önceden planlanmış
ve ayarlanmış bir organizasyon olmadığı, bir gün önce kendileriyle aynı sendika
üyesi öğretmenlere haksız olarak gerçekleştirildiğini düşündükleri müdahaleye
tepki amacıyla, spontane olarak gelişen bir protesto niteliğinde bulunduğu
anlaşılmaktadır. Başvurucular haksız olduğunu düşündükleri bu muamele nedeniyle
tepkilerini iktidardaki siyasi partiye yöneltmiştir. Yani başvurucular kamu
görevlisi statülerinden kaynaklanan tarafsızlık yükümlülüklerini ihlal edecek
biçimde kendi siyasi ideolojileri doğrultusunda bir siyasi parti yararına ya da
zararına davranışlarda bulunmaktan ziyade bir gün önce kendi meslek gruplarına
gerçekleştirildiğini düşündükleri haksız müdahaleden sorumlu tuttukları
iktidardaki siyasi partiyi protesto etme ihtiyacıyla hareket etmiştir. Bu
bağlamda başvurucuların attıkları sloganlar konusunda anılan hususlar da
dikkate alınarak yetkili otoriteler tarafından daha hoşgörülü yaklaşılması
gerektiği kabul edilebilir.
32. Bununla birlikte başvurucular, açıklama yapma
talepleri daha önce yetkililer tarafından reddedilmiş olmasına rağmen kapalı
bir salonda yapılan resmî bir devlet töreninin program dâhilinde ilerleyişine
attıkları sloganlar, alkışlamalar ve izinsiz açıklamalar ile müdahale etmiştir.
33. Başvurucuların bir gün önce mensubu oldukları
Sendikanın üyelerine Ankara'da yapılan ve haksız olduğunu düşündükleri müdahale
konusunda öğretmenlik yaptıkları ilçede toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
haklarını kullanarak kamuoyunu bilgilendirme konusunda meşru bir hakları
bulunduğu şüphesizdir. Başvurucuların bu haklarını, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde
kullanmalarının kendileri yönünden özel bir önemi bulunduğu da kabul
edilebilir.
34. Öte yandan somut olayın bahsedilen koşullarına rağmen
söz konusu meşru hakkın kapalı bir salonda gerçekleştirilen resmî bir devlet
törenine müdahale eden ve programın devamını engelleyen başvurucuların -burada
attıkları sloganların ve yaptıkları açıklamaların içeriğinden bağımsız olarak-
disiplin hukuku kapsamında sorumsuzluklarını garantilediğinden de bahsedilemez.
Nitekim fikirlerini sözkonusu eylem dışında da ifade etme imkanı bulunan
başvurucuların -bu konuda hiçbir mecburiyet bulunmadığı da gözönüne
alındığında- anılan durumu protesto için resmî bir devlet törenini işgal
etmelerinin kamu görevlisi statülerinden kaynaklanan sorumluluklarını gündeme
getireceği öngörülebilir bir durumdur. Dolayısıyla başvurucular hakkında
verilen disiplin cezalarının zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşıladığı
değerlendirilmiştir.
35. Son olarak ilgili mevzuatta öngörülen en hafif
disiplin cezası olan uyarma şeklindeki müdahalenin de başvurucuların toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarına adil olmayan bir külfet yüklediği ve
orantısız olduğundan bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır.
36. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde başvurucular hakkında
verilen disiplin cezası şeklindeki başvuru konusu müdahalelerin demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu
doğrultuda başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının
ihlal edildiği iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
bulunduğuna karar verilmiştir.
B. Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
37. Başvurucular 657 sayılı Kanun'un 127. maddesi
uyarınca uyarma disiplin cezasına konu fiilin ve işleyenlerin öğrenildiği
tarihten itibaren 1 ay içinde disiplin soruşturmasına başlanması gerekirken bu
süre geçirildikten sonra başlatılan disiplin soruşturması neticesinde
haklarında uyarma disiplin cezası verilmesinin hukuk güvenliği ilkesini ihlal
ettiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Bu bağlamda
başvurucuların söz konusu iddialarının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
39. Başvurucular 24/11/2013 tarihinde gerçekleştirilen
eyleme katılanların isim listesi ve olaya ilişkin görüntülerin yer aldığı CD
Çözüm Tutanağı'nın 25/11/2013 ve 26/11/2013 tarihlerinde İl Millî Eğitim
Müdürlüğüne bildirildiğini, İl Millî Eğitim Müdürlüğünce ilgili bildirimin
5/12/2013 tarihinde giriş kaydının yapıldığını ve Valilik makamının 22/1/2014
tarihli oluru ile haklarında disiplin soruşturmasına başlandığını belirtmiştir.
Başvurucular eyleme katılanların tespit edilebilir olduğu 25/11/2013 tarihinden
itibaren en geç 1 ay içinde disiplin soruşturmasına başlanması gerekirken
22/1/2014 tarihli Valilik oluru ile başlandığı görüldüğünden haklarında verilen
disiplin cezalarının zamanaşımı süresi geçtikten sonra başlatılan soruşturmalar
neticesinde verildiğini ifade etmiştir.
40. Anayasa Mahkemesi Pınar Çankaya Ulaş (B. No:
2018/9270, 19/11/2019) kararında, katıldıkları eylem nedeniyle haklarında
disiplin cezasına hükmedilen kamu görevlilerinin zamanaşımı süresi geçtikten
sonra disiplin soruşturmasına başlanmış olması nedeniyle hakkaniyete uygun
yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir. Anayasa Mahkemesi
anılan kararında öncelikle uyuşmazlığa ilişkin maddi vakıaları
değerlendirmenin, yorumlamanın ve nitelemenin derece mahkemelerinin takdirinde
olduğunun altını çizmiştir. Somut olayda derece mahkemelerince, eyleme katılan
kamu görevlilerinin isimlerinin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Valiliklerden
istendiği tarihin disiplin soruşturmasına başlandığı tarih olarak kabul
edildiğini ve bu yorumun bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içerdiğinden bahsedilemeyeceğini ifade eden Anayasa Mahkemesi, bu nedenle
hakkaniyete uygun yargılama hakkı yönünden açık ve görünür bir ihlal
bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır (Pınar Çankaya Ulaş, §§ 37-39; bu
konudaki genel ilkeler için bkz. Pınar Çankaya Ulaş, §§ 33-35).
41. Somut olayda da Pınar Çankaya Ulaş kararında
varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı
değerlendirilmiştir.
42. Açıklanan gerekçelerle hakkaniyete uygun yargılanma
hakkı yönünden bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmı açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 7/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.