TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ESAT ÇETİNKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/12881)
|
|
Karar Tarihi: 6/3/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Esat
ÇETİNKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan
KOÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, özlük haklarının ödenmesi talebinin reddine dair
işlemin iptali için açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Jandarma Astsubay Temel Kursu'na (kurs) katılmak
için başvuruda bulunmuş ve yapılan sınavda başarılı olmuştur. Güvenlik
soruşturmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucu, kursa kabul
edilmemiştir.
7. Başvurucu, kursa kabul edilmemesine ilişkin 9/3/2011 tarihli
Jandarma Genel Komutanlığı işlemine karşı Ankara 7. İdare Mahkemesi nezdinde
iptal davası açmıştır.
8. Ankara 7. İdare Mahkemesi söz konusu işlemi 31/10/2011
tarihli kararıyla iptal etmiştir. İptal gerekçesinde başvurucunun kursa kabul edilmemesine sebep olarak gösterilen yasa dışı
siyasi faaliyete ilişkin somut bir tespitin bulunmadığı vurgulanmış ve salt
bilgi notu esas alınarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı
ifade edilmiştir.Karar
temyiz edilmeden 21/2/2012 tarihinde kesinleşmiştir.
9. Başvurucu bu sürecin ardından yargı kararı gereği kursa kabul
edilmiş ve 30/8/2012 tarihinde astsubay olarak atanmıştır.
10. Başvurucu 12/9/2012 tarihinde, yargı kararı ile hukuka
aykırılığı saptanan işlem sonucu yoksun kaldığı parasal hakların tarafına
ödenmesi için idari başvuruda bulunmuş ancak talep zımnen reddedilmiştir.
11. Başvurucu söz konusu ret işleminin iptali için Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmıştır.
12. AYİM Üçüncü Dairesi 7/1/2013 tarihli kararıyla davayı görev
yönünden reddetmiştir. Ret gerekçesinde başvurucunun tazminat istemine dayanak
olan kursa alınmama işleminin iptali davasına Ankara 7. İdare Mahkemesi
tarafından bakıldığı ve istemin bu davanın sonucuna dayandığı vurgulanarak
uyuşmazlığın idari yargının görev alanı içinde kaldığı ifade edilmiştir.
13. Bu karar üzerine başvurucu, özlük haklarının tazmini
talebinin reddine yönelik işlem için açtığı davayı Ankara 7. İdare Mahkemesi
nezdinde yinelemiştir.
14. Ankara 7. İdare Mahkemesi 14/2/2013 tarihli kararıyla davayı
süre aşımı nedeniyle reddetmiştir.
15. Ret gerekçesinde öncelikle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun dava açma süresine ilişkin hükümleri
hatırlatılmıştır. Davanın iptal davası olarak açılmış ise de aslında 2577
sayılı Kanun'un 12. maddesi uyarınca iptal davası üzerine açılan tam yargı
davası niteliğinde olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda başvurucunun kursa
alınmama işleminin iptali yönünde verilen kararın kesinleştiği 21/2/2012
tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açması ya da bu süre içinde idareye
başvurarak verilecek ret cevabı üzerine dava açması gerekirken bu sürelerin
geçirilmesinin ardından 12/9/2012 tarihinde yaptığı başvuru üzerine açtığı
davanın süre aşımına uğradığı ifade edilmiştir.
16. Ret kararı Danıştay Onikinci
Dairesinin 25/12/2013 tarihli hükmüyle onanmış ve karar düzeltme istemi aynı
Dairenin 9/6/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
17. Başvurucu nihai kararı 27/7/2015 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 31/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve
vergi mahkemelerinde otuz gündür. "
19. 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi şöyledir:
" 1. İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem
veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde,
konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine
dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse
ilgili bu cevabı,isteminin
reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde
dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren
altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış
günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse,
cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler. "
20. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi şöyledir:
"1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin
kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst
makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi
içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma
süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma
süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba
katılır. "
21. 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya
tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri
gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu
husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın
tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra
tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde
de ilgililerin 11 nci madde
uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da
cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan,
kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul
bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına
sahiptir...”
23. Dava açma hakkını kullanmak yasal birtakım şartlara bağlansa
da mahkemelerin usul kurallarını uygularken hem yargılamanın adil olmasına
halel getirecek aşırı şekilcilikten hem de yasalar tarafından konulan usul
kurallarını ortadan kaldırma sonucunu doğuracak aşırı esneklikten kaçınmaları
gerekir (Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, §
29).
24. Süre koşulu gibi dava açmaya ilişkin usul koşulları birden
fazla yoruma neden olabilecek nitelikte ise mahkemeye erişim hakkı kapsamında o
yorumlardan birinin davayı açmak isteyen kişileri engelleyecek şekilde katı bir
şekilde kullanılmaması veya söz konusu koşulların katı bir uygulamaya tabi
olmaması gerekir (Běleš ve diğerleri/Çek Cumhuriyeti, B. No:
47273/99, 12/11/2002, § 51).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 6/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; yargılama sürecinde hatalı yorum yapıldığını,
benzer davaların esasının incelendiğini, zararın astsubay olarak atanması
sonucu oluştuğunu ve bu durumu takiben süresinde başvuru yaparak dava açtığını
belirterek Anayasa'nın 2., 10. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta
ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyeti, Mahkemenin dava açma
süresine dair hukuk kurallarını katı bir yorumla hatalı değerlendirdiği
iddiasına müteallik olduğundan başvuru mahkemeye erişim hakkı kapsamında
incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve
Müdahalenin Varlığı
30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "... ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin
gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır.
Sözleşme'yi yorumlayan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim
hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).
31. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
32. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
33. Somut olayda davanın süre aşımından reddedilerek esasının
incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir
müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b.Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
34. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve
hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
35. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
36. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe
dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
37. Başvurucunun açtığı davanın süre aşımı gerekçesiyle
reddedilmesine ilişkin mahkeme kararının 2577 sayılı Kanun'un 7., 10., 11.
ve12. maddesine dayandığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun
mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu
anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
38. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne
olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından
müteaddit defa incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde idari işlem
ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel
ifadesiyle Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir
gereği olan idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna
işaret etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017,
§§ 54, 55; Fatma Altuner,
B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve
Ticaret Limitet Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).
iii. Ölçülülük
(1)
Genel İlkeler
39. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme
kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli
ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen,§ 52).
40. Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken
yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka
açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması
nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını
kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38).
41.Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı an da
mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem
taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK],
B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte
başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece
mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma
süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin
bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol,
dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili
derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut
olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet
Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma
süresinin henüz dava hakkının doğmadığı ya da hak sahibinin dava hakkının
doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun
kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava
hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yaşar
Çoban, § 66).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
42. Başvurucu; idareden zararını talep etmek için yargı kararı
uyarınca kursa geri dönmesi ve eğitimi tamamlayarak atanması gerektiğini,
ataması yapılmadan zararın oluşmayacağını belirterek mahkemenin iptal kararının
ardından dava süresi içinde tazminat için yargı yoluna başvurulması gerektiği
yönündeki yorumunun mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğinden şikâyet
etmektedir.
43. Başvurucunun kursa kabul edilmemesine ilişkin işlemin Ankara
7. İdare Mahkemesinin 31/10/2011 tarihli kararıyla iptal edilmesi üzerine yargı
kararı uyarınca kursa kabul edilip eğitimini tamamladığı ve astsubay kadrosuna
30/8/2012 tarihinde atandığı görülmektedir.Başvurucu
12/9/2012 tarihinde idareye başvurarak hukuka aykırılığı yargı kararı ile
saptanmış işlem sonucu bir yıl mesleğe geç başlaması nedeniyle uğradığı zararı
talep etmiştir.
44. Başvurucunun yargı kararı uyarınca kursa kabul edilip
eğitimini tamamlaması ve atanması, uğradığını ileri sürdüğü zararın ortaya
çıktığının anlaşılması adına açık bir gerekliliktir. Dolayısıyla kursa kabul
edilmeme işlemi tesis edildiği tarih itibarıyla başvurucunun talep ettiği
zararı doğuran bir niteliği haiz değildir. İşlemin yol açtığı ileri sürülen
zarar işlemin tesis edilme tarihinden sonra belirli koşulların (eğitimin
tamamlanması ve atanma) gerçekleşmesine bağlı olarak doğmuştur. Dolayısıyla
başvurucunun geç atanmadan kaynaklı zararı, kursa kabul edilmeme işleminin
iptali ile henüz atama olmadan öğrenmesi ve değerlendirmesi beklenemez.
45. Bu bağlamda mahkemenin kursa kabul edilmeme işlemini/işlemin
iptalini temel alan ve işlemin iptalinden sonra henüz zararı oluşturan koşullar
gerçekleşmeden dava süresinin başladığını kabul eden yorumunun başvurucuya
aşırı/orantısız külfet yüklediği değerlendirilmiştir.
46. Bu hâle göre mahkemenin dava açma süresi belirlemesine
ilişkin yorumunun başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum
olduğu ve bu yorumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkını aşırı derecede
güçleştirerek neredeyse imkânsız hâle getirdiği değerlendirilmiştir.
Dolayısıyla bu yorumdan hareketle davanın süre aşımından reddedilmesi suretiyle
başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçüsüz olduğu
sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit
edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
49. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
50. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
51. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
52. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek
ihlalin giderilmesi ve uğradığı zararın tazminine karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesi 2577 sayılı Kanun'un katı bir şekilde
yorumlanması sonucu davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
54.
Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
55. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
7. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE (Karar, Mahkemenin 14/2/2013 tarihli ve
E.2013/194, K.2013/237 sayılı kararıyla ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.