TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÇİĞDEM ASLAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4774)
|
|
Karar Tarihi: 7/3/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucular
|
:
|
Çiğdem ASLAN
ve diğerleri [bkz. ekli tablonun (C) sütunu]
|
Vekilleri
|
:
|
Bkz. ekli
tablonun (E) sütunu
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yaşlılık aylıklarının artış oranlarının azaltılması
nedeniyle mülkiyet hakkının; yapılan kanuni düzenleme ile devam eden yargılama
sürecine sonuca etkili olacak biçimde müdahale edilmesi nedeniyle de adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formları ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B) sütununda
numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı satırında
yer alan 2015/4774 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve
incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
4. Komisyonlarca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölümler
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Aynı konuya ilişkin içtihadın (Zekiye Şanlı, B. No: 2012/931, 26/6/2014; Yasemin Mutlu, B. No: 2013/1426,
25/3/2014) mevcut olması nedeniyle Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
71. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince başvuru, Bakanlık cevabı
beklenmeksizin kabul edilebilirlik ve esas yönünden incelenmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucular; Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığında
(Banka) çalıştıkları süre zarfında 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu’nun geçici 20. maddesi uyarınca kurulmuş bulunan T. Vakıflar
Bankası T.A.O. Memur ve Hizmetlileri Emekli Sağlık Yardım Sandığı Vakfına
(Vakıf) ödedikleri primler karşılığında emekliliğe hak kazanmışlardır.
9. Vakıf, kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumları dışında
kalan ancak onlara denk kabul edilen bir tüzel kişilik olup söz konusu sandık
mensupları bakımından zorunlu sosyal güvenlik kurumu niteliğindedir.
10. Vakfın amacı, Vakıf Senedi’nin 4.
maddesinde şöyle ifade edilmiştir:
“...
a) İş bu vakıf senedi hükümleri dairesinde
üyelerin emeklilik, malullük, ölüm, hastalık, analık, iş kazaları ve meslek
hastalıkları hallerinde ve eş ve çocukları ile üyenin geçindirmekle yükümlü
bulunduğu ana ve babasının hastalıklarında, Sosyal Sigortalar Kanunları ile
temin edilen yardımlardan az olmamak üzere hak sahiplerine yardımda bulunmak;
…”
11. Vakfın gelirleri, sandık üyelerinin aylıklarından yapılan
prim kesintilerinden ve diğer gelirlerden oluşmaktadır. Banka da aynı esaslar
çerçevesinde hesaplanan tutarı işveren hissesi olarak her ay Vakfa
aktarmaktadır. Vakıf, üyelerine yapacağı yardımın miktarını ve dolayısıyla
emekli aylıklarına ilişkin artışları Vakıf Senedi’nde
yazılı hükümler çerçevesinde tek taraflı olarak belirlemekte olup bunun 506
sayılı Kanun'la belirlenmiş alt sınırın altına düşmemesi gerekmektedir.
B. Başvurulara Konu Dava
Süreçleri
12. Sandık üyeleri, yapılan artışların 506 sayılı Kanun’un
geçici 20. maddesine uygun bir şekilde yapılmadığı gerekçesiyle Vakıf aleyhine
iş mahkemeleri önünde alacak davaları açmışlardır. Bu davalar sonucunda 506
sayılı Kanun’un geçici 20. maddesinin nasıl anlaşılıp uygulanacağı konusunda
bir yargısal içtihat yerleşmiştir.
13. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bu çerçeveyi çizen 24/3/2010
tarihli ve E.2010/10-155, K.2010/170 sayılı kararına göre 506 sayılı Kanun'un
geçici 20. maddesinde değinilen alt sınırın belirlenmesinde, davalı Vakfın
bağladığı aylıklara yapılan artış oranlarının Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK, bu
Kuruma devredilen SSK) sigortalılarına bağlanan yaşlılık aylıklarına yapılan
artış oranlarıyla karşılaştırılması usulü dikkate alınmalıdır. Böylece bulunan
artış oranının 506 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığı alanlara yapılan artış
oranından daha az olması durumunda da Vakıf Senedi'ndeki
düzenlemelere göre aylıklarında artış olacak kişilerin ayrıca 506 sayılı
Kanun'un aylık artışlarına dair hükümlerinden yararlanmaları gerekmektedir.
14. Söz konusu Vakıf tarafından kendilerine aylık bağlanan
başvurucular, muhtelif tarih aralıklarında emekli aylıklarına artış yapılmaması
nedeniyle Ankara iş mahkemelerinde alacak davaları açmışlardır. Açtıkları
davalarda başvurucular, emekli aylıklarında artış yapılmayan dönemler yönünden farkın
hesaplanarak kendilerine ödenmesini talep etmişlerdir.
15. Bu arada yargılama süreci devam ederken 13/2/2011 tarihli ve
6111 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesine
eklenen beşinci fıkra ile aynı maddenin sandık emeklilerine yapılacak
yardımların düzenlendiği birinci fıkrasının (b) bendinin uygulanmasında;
yardımların sağlanması ve bağlanması yönünden alt sınırın belirlenmesinde muadil
miktar karşılaştırmasının esas alınacağı, bunun mevcut davalara da uygulanacağı
düzenlenmiştir.
16. 6111 sayılı Kanun 25/2/2011 tarihli ve 27857 Mükerrer sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
17. 6111 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinin ardından davaları
görmekte olan yargılama makamları, açıldığı tarihteki mevzuat hükümlerine göre
kabul ile sonuçlanacak davaların yasal dayanağını oluşturan düzenlemenin
yargılama sürecindeki yasa değişikliğiyle ortadan kalktığı gerekçesine dayanarak
ret kararları vermiştir. Davaların reddine ilişkin kararlar, kanun yolu
denetiminden geçerek kesinleşmiş ve yargılama süreçleri sona ermiştir.
18. Yargılama süreçlerinin sona ermesinin ardından ekli (2)
numaralı tablonun (C) sütununda yer verilen başvurucular, bireysel başvuruda
bulunmuşladır.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. Zekiye
Şanlı, §§ 20-22; Yasemin Mutlu,
§§ 21-23.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 7/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvuruya Konu Dava
Tarihleri Sonrası Yaşlılık Aylıkları Yönünden Mülkiyet Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular, yüksek miktarda prim ödemelerine rağmen daha
düşük miktarda prim ödeyenlerle aynı miktarda yaşlılık aylığı almak zorunda
bırakıldıklarını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
22. Başvuru konusuyla ilgili ilkeler, daha önce Anayasa
Mahkemesi tarafından Zekiye Şanlı ile Yasemin Mutlu başvurularına ilişkin
26/6/2014 tarihli kararda ortaya konulmuştur. Buna göre başvurucuların emekli
aylıklarına yapılması gerektiğini iddia ettikleri artış oranı yönünden kanunda
öngörülen alt sınırın belirlenmesinde, SGK sigortalılarına bağlanan yaşlılık
aylıklarına yapılan artış oranları ile karşılaştırılma ölçütü yerine muadil
miktar karşılaştırması esasının getirildiği yönündeki şikâyet mülkiyet hakkı bağlamında
incelenmiştir. Buna göre 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesinde değinilen
alt sınırın belirlenmesini muadil miktar karşılaştırmasının esas alınması
şeklinde değiştiren kanuni düzenleme neticesinde başvurucu, büsbütün emekli
aylığından veya aylık miktarının belirli bir asgari standardın altına
düşmemesine ilişkin güvenceden mahrum bırakılmamaktadır. Bu çerçevede alt
sınırın belirlenmesinde, SGK sigortalılarına bağlanan yaşlılık aylıklarına
yapılan artış oranları ile karşılaştırılma ölçütü yerine muadil miktar
karşılaştırması esasının getirildiği, bu durumun da meşru beklentisine konu
olan eksik ödemelere ilişkin alacağın başvurucuya ödenmemesi ile sınırlı bir
sonuç doğurmaktadır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi; 506 sayılı Kanun’un geçici
20. maddesindeki düzenlemelere işaret ederek zorlayıcı nitelikte kamu yararı
amacına dayanan söz konusu düzenlemenin başvurucuyu ağır ve tahammül edilemez
bir yük altına sokmadığı, müdahalenin amacı ile başvurucuya yüklenen külfetin
orantılı olduğu ve bu bakımdan mülkiyet hakkının ihlal edilmediği sonucuna
varmıştır (Zekiye Şanlı, §§
49-63; Yasemin Mutlu, §§ 49-62).
23. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum
bulunmamaktadır. Buna göre başvuruya konu dava tarihi sonrası yaşlılık
aylıkları yönünden 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesiyle getirilen kanuni
düzenleme çerçevesinde davanın reddine karar verilmesinin mülkiyet hakkının
ihlaline yol açmadığı açıktır.
24. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
B. Başvuruya Konu Dava
Tarihleri Öncesi Yaşlılık Aylıkları Yönünden Adil Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
25. Başvurucular, 6111 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 506
sayılı Kanun’un geçici 20. maddesine eklenen fıkranın devam eden davalara da
uygulanmasına ilişkin ibaresiyle açtıkları alacak davasının dayanağı olan ve
kendilerini haklı kılan Yargıtay içtihatlarının ortadan kaldırıldığını,
dolayısıyla devam eden yargı süreçlerine kanun çıkarılarak müdahale edildiğini
belirtmişler; adil yargılanma ve mülkiyet hakları ile ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
26. Başvurucular her ne kadar aynı şikâyet bağlamında ayrımcılık
yasağı ve mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de bu
şikâyetin ilgili olduğu adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği
ilkesi çerçevesinde incelenmesi uygun görülmüştür (Benzer yönde bkz. Zekiye Şanlı, § 44; Yasemin Mutlu, § 44).
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Başvurucuların adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmayıp başka bir kabul edilmezlik
nedeni de bulunmadığından başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
28. Anayasa Mahkemesi Zekiye
Şanlı ile Yasemin Mutlu başvurularında,
silahların eşitliği ilkesi güvencesini değerlendirirken kanun çıkarılması
suretiyle bu güvenceye yapılan müdahalenin yargılamanın taraflarından birinin
konumunda diğer tarafa nazaran orantısız ve açık bir dengesizlik veya
dezavantaj oluşturup oluşturulmadığının tespit edilmesi gerektiğini vurgulamış,
başvuruya konu olay temelinde böyle bir dengesizlik veya dezavantaj oluşup
oluşmadığını irdelemiştir (Zekiye Şanlı,
§§ 64-86; Yasemin Mutlu, §§
63-86).
29. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda başvuruya konu
olaya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun içtihadının varlığı karşısında
(bkz. § 13) -her ne kadar zorlayıcı bir kamu yararına dayansa da- kanun
değişikliğinin dava açılırken kişi lehine sonuçlanacağı anlaşılan durumu
değiştirmeye yönelik olduğu, davanın kişi lehine sonuçlanmasını imkânsız hâle
getirdiği tespit edilmiştir. Bu tespit ışığında silahların eşitliği güvencesine
yönelik müdahalenin öngörülebilir olmadığından meşru kabul edilemeyeceği,
dolayısıyla dezavantajlı hâle getirilen başvurucuya katlanılması zor külfetler
yüklendiği belirtilerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine kanaat
getirilmiştir (Zekiye Şanlı,§§ 87, 88; Yasemin Mutlu, §§ 85, 86).
30. Somut başvuruda da Zekiye
Şanlı ile Yasemin Mutlu kararında
açıklanan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı
anlaşıldığından başvurucuların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekmektedir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
1. Genel İlkeler
32. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından
söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani
ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle
devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların
yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve
manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer
tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
33. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
a. Başvuruya Konu Dava
Tarihleri Sonrası Yaşlılık Aylıkları Yönünden
34. Anayasa Mahkemesi başvuruya konu dava tarihleri sonrası
yaşlılık aylıklarının artış oranları ile ilgili olarak 506 sayılı Kanun'un
geçici 20. maddesine 6111 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle eklenen beşinci fıkra
çerçevesinde alt sınırın belirlenmesinde muadil miktar karşılaştırmasının esas
alınması yönünden yapılan şikâyetleri mülkiyet hakkı bağlamında incelemiş ve
ihlal olmadığının açık olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.
35. Buna göre adil yargılanma hakkı bağlamında yeniden yapılacak
yargılamanın konusunu başvuruya konu dava tarihleri sonrası yaşlılık aylıkları
oluşturmamaktadır. Diğer bir deyişle Anayasa Mahkemesinin ihlal görmediği
başvuruya konu dava tarihleri sonrası yaşlılık aylıkları yönünden derece
mahkemelerince yeniden yargılama yapılması mümkün olmadığı ve derece
mahkemelerinin söz konusu davalar açıldıktan sonraki aylıklar yönünden Anayasa
Mahkemesinin ihlal görmemesi nedeniyle bu karara dayalı olarak herhangi bir
değerlendirme yapamayacakları açıktır.
b. Başvuruya Konu Dava
Tarihleri Öncesi Yaşlılık Aylıkları Yönünden
36. Anayasa Mahkemesi yapılan kanuni düzenleme ile devam eden
yargılama sürecine sonuca etkili olacak biçimde müdahale edilmesi nedeniyle
adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine
karar vermiştir. Buna göre başvurucuların adil yargılanma hakkı kapsamında
silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin giderimi yönünden 6111 sayılı Kanun’un
53. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesine eklenen fıkranın devam
eden davalara da uygulanmasının ihlal sonucuna yol açtığı dikkate alınmalıdır.
37. Anayasa Mahkemesinin Zekiye
Şanlı ile Yasemin Mutlu kararlarında
belirtilen ilkeler doğrultusunda, devam eden davalara uygulanması sonucuna yol
açan söz konusu kanun hükmünün yürürlüğünden önceki hukuksal duruma göre
uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması adil yargılanma hakkı kapsamında
silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılmasını
sağlayabilecek uygun bir çözüm yolu olarak görülmüştür (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Hülya Karacaoğlan
ve diğerleri, B. No: 2015/3068, 21/3/2018, §40).
38. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı çerçevesinde
yeniden yapılacak yargılamanın konusunu yalnızca başvuruya konu dava tarihleri
öncesi yaşlılık aylıkları oluşturmaktadır. Dolayısıyla adil yargılanma hakkı
kapsamında silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılabilmesi için ihlal görülen başvuruya konu dava tarihleri öncesi
yaşlılık aylıkları yönünden maddi tazminatın belirlenerek ödenmesine karar
verilmesi gerekmektedir. Bunun için derece mahkemelerince yapılacak iş, her
dava yönünden ayrı ayrı başvurucuların dava tarihleri öncesi hangi dönemler
yönünden tazminat talebinde bulunduklarının tespit edilerek, yapılacak
çelişmeli yargılamayla ilgili kanun hükmünün yürürlüğünden önceki duruma göre
tazminat koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi ve buna göre maddi
tazminata hükmedilmesinden ibarettir.
39. Bu bağlamda her somut olayın özelliğine göre tazminatı
gerektirip gerektirmediğinin değerlendirilmesi ve miktarının belirlenmesi kural
olarak delillere ilk elden erişme imkânı bulunan derece mahkemelerinin görevine
girmektedir. Yine yukarıda da değinildiği üzere Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararının başvuruya konu dava tarihlerinden sonraki aylıklara ilişkin olmadığı
ve bu yönden yapılan şikâyetlerin ise yerinde görülmediğine ayrıca dikkati
çekmek gerekir.
40. Bu sebeple yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ekli
tablonun (F) sütununda yer verilen mahkemelere gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
41. Silahların eşitliği ilkesinin ihlali nedeniyle yeniden
yargılamaya hükmedilmesi yeterli bir giderim oluşturduğundan başvurucuların
diğer tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
42. Avukat Oya Aydın Göktaş tarafından temsil edilen başvurucu Gülser Aytan'a 1.980 TL vekâlet ücreti ödenmesine, Avukat
Fatma Sümer Özer tarafından temsil edilen başvurucu Sadettin Beynam'a 1.980 TL vekâlet ücretinin ödenmesine ve Avukat
Koray Özarslan tarafından temsil edilen başvurucu
Çiğdem Arslan'a 1.980 TL vekâlet ücretinin ödenmesine karar verilmesi gerekir.
Ayrıca dosyadaki belgelerden tespit edilen 2015 yılında yapılan başvurular için
226,90 TL harç tutarlarından oluşan yargılama giderlerinin her bir başvurucuya
ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvuruya konu dava tarihleri sonrası yaşlılık aylıkları
yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvuruya konu dava tarihleri öncesi yaşlılık aylıkları
yönünden adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın birer örneğinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli tablonun (F) sütununda
yer verilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların diğer taleplerinin REDDİNE,
E. Avukat Oya Aydın Göktaş tarafından temsil edilen başvurucu Gülser Aytan'a 1.980 TL vekâlet ücreti ÖDENMESİNE, Avukat
Fatma Sümer tarafından temsil edilen başvurucu Sadettin Beynam'a
1.980 TL vekâlet ücretinin ÖDENMESİNE ve Avukat Koray Özarslan
tarafından temsil edilen başvurucu Çiğdem Arslan'a 1.980 TL vekâlet ücretinin
ÖDENMESİNE; dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL tutarındaki harçların
BAŞVURUCULARA AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
EK- TABLO
A
|
B
|
C
|
D
|
E
|
F
|
G
|
Sıra No.
|
Başvuru Numarası
|
Başvurucu
|
T.C. Kimlik No.
|
Vekili
|
Mahkemesi
|
Esas Numarası
|
1
|
2015/4774
|
Gülser AYTAN
|
|
Av. Oya Aydın GÖKTAŞ
|
Ankara 15. İş Mahkemesi
|
2011/140
|
2
|
2015/5169
|
Sadettin BEYNAM
|
|
Av. Fatma SÜMER ÖZER
|
Ankara 5. İş Mahkemesi
|
2011/119
|
3
|
2015/13114
|
Çiğdem ASLAN
|
|
Av. Koray ÖZARSLAN
|
Ankara 12. İş Mahkemesi
|
2011/123
|
4
|
2015/14634
|
Osman CAN
|
|
-
|
Ankara 10. İş Mahkemesi
|
2011/231
|
5
|
2015/15848
|
Neşe ALTUNCU
|
|
-
|
Ankara 4. İş Mahkemesi
|
2009/349
|
6
|
2015/19295
|
Veli ERDOĞAN
|
|
-
|
Ankara 14. İş Mahkemesi
|
2010/644
|