TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BÜLENT KERİMOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/13109)
|
|
Karar Tarihi: 6/2/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Bülent
KERİMOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ihtiyati tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın
oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenilmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu ile D.K. 30/8/1996 tarihinde evlenmiş ancak açılan
boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle 25/12/2001 tarihinde
boşanmışlardır.
9. Başvurucu İstanbul ili Ataşehir
Evlerinde bulunan iki odalı bir meskeni Emlak Bankasından %25'i peşin ve kalanı
36 ay taksitle ödenmek üzere 2.300.000.000 TL (eski TL ile) bedelle 30/1/1995
tarihinde satın almıştır. Başvurucu daha sonra taksit miktarı ve sayısı
değişmeden 2.565.000.000 TL (eski TL ile) fark ödemek suretiyle üç odalı bir
mesken olan 1896 ada 1 parsel sayılı 3 numaralı bağımsız bölümü satın almış ve
taksitlerin de tamamını ödemiştir. Bu taşınmazın tapuda ferağ işlemi 27/11/2002
tarihinde yapılmıştır.
10. Başvurucu aleyhine boşandığı eşi D.K. tarafından 6/12/2001
tarihinde Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) katkı payı alacağı
davası açılmıştır. Mahkeme 16/10/2003 tarihinde aile mahkemelerinin 17/7/2003
tarihi itibarıyla faaliyete geçtiğinden bahisle dosyanın aile mahkemesine
gönderilmesine karar vermiştir. Kadıköy 1. Aile Mahkemesi de 18/2/2004
tarihinde karşı görevsizlik kararı vermiş, bunun üzerine dosyanın merci tayini
için gönderildiği Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 9/9/2004 tarihinde Kadıköy 3.
Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar vermiştir.
11. Yargılamaya Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam
edilmiş olup Mahkeme 22/5/2006 tarihinde davacının talebini kabul ederek anılan
bağımsız bölümün dava konusu 1/2 payına ilişkin olarak tapu kaydına "üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için dava
sonuna kadar" ihtiyati tedbir şerhi konulmasına karar
vermiştir.
12. Mahkeme konu hakkında bilirkişi incelemeleri yaptırmış ve
8/3/2010 tarihli bilirkişi ek raporunu hükme esas alarak 27/5/2010 tarihinde
davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, davacının
taşınmazın alımına katkısının 11.175 TL olduğu, talebe göre bunun da dava
tarihi itibarı ile Amerikan Doları (Dolar) kuru üzerinden 7.550 Dolar olarak
belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme bu gerekçeyle 7.550 Doların dava
tarihi olan 6/12/2001 tarihinden itibaren T.C. Merkez Bankasının bir yıl vadeli
dövize uygulamış olduğu en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile
davacıya verilmesine karar vermiştir.
13. Taraflarca temyiz edilen hükmün Yargıtay 8. Hukuk Dairesince
15/2/2011 tarihinde bozulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde;
düzenli olarak çalışan ve başvurucuya yakın bir gelir sahibi olan davacının
katkısının olmadığının düşünülemeyeceği, buna göre dava konusu taşınmazın satın
alınmasına davacının yaptığı katkı payının %45,62 olduğunun kabul edilmesi
yerine eksik hesaplamaya dayalı bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı
belirtilmiştir. Ayrıca davacının boşanma davası sırasında tazminattan feragat
ettiği yönündeki iddiasının da araştırılması gerektiği açıklanmıştır.
14. Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kapatılmasıyla
yargılamaya İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmiştir.
Bozma kararına uyan bu Mahkeme konu hakkında yeniden bilirkişi raporu almış,
17/4/2014 tarihinde davanın kısmen kabulü ile 20.664,17 Dolar tutarındaki
alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ilgili faizi ile birlikte
başvurucudan alınarak davacıya ödenmesine karar vermiştir.Kararın
gerekçesinde; her iki tarafın da evlilik öncesinde ve sırasında çalışmakta
olduğu, davacının hem evin satın alınmasında hem de bankada bulunan mevduatta
katkısının bulunduğu belirtilmiş ve tedbirin karar kesinleşinceye kadar
devamına karar verilmiştir.
15. Temyiz edilen hüküm Yargıtay tarafından 21/4/2015 tarihinde
onanmıştır. Taraflarca karar düzeltme yoluna gidilmediğinden hüküm 9/9/2015
tarihinde kesinleşmiştir.
16. İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesi başvurucunun
5/10/2015 tarihli talebi üzerine 9/11/2015 tarihinde ihtiyati tedbir şerhinin
kaldırılmasına karar vermiş, 17/11/2015 tarihinde de tedbir şerhinin
kaldırılması için Ataşehir Tapu Müdürlüğüne müzekkere
göndermiştir.
17. Başvurucu 29/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 101. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Hakim iki
taraftan birinin talebiyle davanın ikamesinden evvel veya sonra aşağıda
gösterilen hal ve şekillerde ihtiyati tedbirler ittihazına karar verebilir:
1 - Menkul ve gayrimenkul malların ayni münazaalı
ise bunun haciz veya yeddiadle tevdiine,
2 - Münazaalı şeyin muhafazası için lazımgelen her türlü tedbirlerin ittihazına,
..."
19. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 389. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mevcut durumda meydana gelebilecek bir
değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da
tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut
ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu
hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
20. İlgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları için bkz. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. (GK), B. No: 2014/17196, 25/10/2018, §§ 23-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 6/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
23. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
24. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel
başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
25. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da
yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve
ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
26. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu ihtiyati tedbir sürecinin makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
30. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
31. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence altına
alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin
alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir
süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş
bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz konusu tedbirlerin
uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi
gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin diğer tarafının
haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu tedbirin
başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye
yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti., § 79).
32. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale
teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam
etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının ivedi
olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi hâlde
yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının tanındığı
yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi suretiyle mülk
sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 73-80).
33. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda başvurucunun taşınmazının
1/2 payı için tapu kaydına 22/5/2006 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi
konulmasına karar verilmiş ve bu şerhin kaldırılması için 17/11/2015 tarihinde
Tapu Müdürlüğüne müzekkere gönderilmiştir. Dolayısıyla olayda mülkiyet hakkını
sınırlandıran tedbir sürecinin yaklaşık 9 yıl 5 ay sürdüğü tespit edilmiştir.
Bu tedbir süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu sürenin makul
olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbirin
başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
36. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
37. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden
kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun belirlenebilmesi
bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, §
57).
38. Başvurucu ihlallerin tespiti ile maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa Mahkemesi, ihtiyati tedbirin uygulanmasının makul
bir süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Somut başvuruda bu sebeple ihlalin, yargı kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
40. Başvuru konusu olayda şikâyete konu ihtiyati tedbirin
kaldırıldığı görülmektedir. Buna göre ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan
kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminata hükmedilmesidir. Mülkiyet
hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
41. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, diğer
tazminat taleplerinin REDDİNE,
D. 226,90 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 16. Asliye
Hukuk Mahkemesine (E.2011/532, K.2014/171) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.