TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH OMAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/9409)
|
|
Karar Tarihi: 6/2/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Abdullah
OMAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Yılmaz
CAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hukuka aykırı şekilde verilen idari gözetim kararı doğrultusunda
hürriyetin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; idarece
tesis edilen sınır dışı işlemi hakkında açılan iptal davasında hakkaniyete
uygun bir yargılama yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; sınır dışı
işleminin aile bütünlüğünü bozması nedeniyle de aile hayatına saygı hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Suriye uyrukludur ve Suriye pasaportu ibraz ederek
11/3/2013-10/10/2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere Adana'dan ikamet
tezkeresi almıştır.
7. 12/2/2014 tarihli uluslararası bir yazışma ile Suriye'nin Deyrizor kentinde bulunan Suriye devletine ait bir pasaport
kurumundan 3.800 adet pasaportun bir terör örgütünce çalındığı, çalınan
pasaportların boş olup düzenlenmeye müsait olduğu, bu pasaportların terör
örgütleri tarafından bazı kişilere para karşılığı satıldığı belirtilerek
çalınan pasaportların seri numara aralıkları konusunda Türkiye Cumhuriyeti
devleti bilgilendirilmiştir.
8. Başvurucu 12/3/2015 tarihinde bu kez Ukrayna pasaportu ile
Adana'dan yurda giriş yapmış ve ikamet belgesinin süresinin dolmuş olması
nedeni ile 18/3/2015 tarihinde Mersin'de tekrar ikamet izin belgesi
müracaatında bulunmuştur. Başvurucu bu müracaatında Ukrayna pasaportunu ibraz
etmiştir.
9. Yapılan ikinci ikamet izni müracaatı nedeniyle başvurucunun
önceki ikamet iznine ait dosyası idare tarafından incelenmiştir. Başvurucunun
burada ibraz ettiği Suriye pasaportunun seri numarası üzerinden yapılan
kontrolde pasaportun terör örgütünce çalınan pasaportlardan olduğu tespit
edilmiştir. Belirtilen nedenle idarenin başvurucu hakkında 10/12/2014 tarihinde
Ç-114 tedbir amaçlı (hakkında adli işlem yapılan) kayıt oluşturduğu, 23/12/2014
tarihinde ise G-87 (genel güvenlik) kaydı oluşturduğu anlaşılmaktadır.
10. Belirtilen nedenlerle Mersin Valiliği tarafından 9/4/2015
tarihinde başvurucu hakkında altı ay süreyle idari gözetim ve sınır dışı etme
kararları verilmiştir. Ayrıca başvurucunun ikamet izni uzatma talebi de kolluk
tarafından 10/4/2015 tarihinde reddedilerek karar, tercüman (evrakta polis
memuru olduğu belirtilen) eşliğinde kendisine aynı tarihte tebliğ edilmiştir.
Daha sonra başvurucu 10/4/2015 tarihinde Adana Geri Gönderme Merkezine teslim
edilmiş, Adana Valiliğince 10/4/2015 tarihinde başvurucu hakkında yeniden altı
ay süreyle idari gözetim ve sınır dışı etme kararları verilmiştir.
11. Kolluk tarafından tercüman (evrakta polis memuru olduğu
belirtilen) eşliğinde alınan ifadesinde başvurucu; söz konusu pasaportu 300 ABD
doları karşılığında Halep'te pasaport polisinden aldığını ve 5/9/2013 tarihinde
Türkiye'ye giriş yaptığını, bunun dışında başkaca bu pasaportla yurda giriş
çıkış yapmadığını belirtmiştir. Başvurucu ifadesinde devamla anne tarafından
akrabalarının Ukrayna vatandaşı olması nedeni ile avukat aracılığı ile
Ukrayna'ya gitmeden bu ülke pasaportunu elde ettiğini, pasaportu ismini vermek
istemediği bir kişinin kendisine İskenderun'a getirerek teslim ettiğini iddia
etmiştir. Başvurucu daha sonra alacağı olmasından dolayı Suriye'ye illegal yollardan
giriş yaptığını, oradan Lübnan'a yine illegal yollardan geçtiğini, 19/7/2014
tarihinde Ukrayna pasaportu ile İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan yurda giriş
yaptığını belirtmiştir. Sonraki tarihlerde Ukrayna pasaportu ile Çin'e ve Dubai
Emirliği'ne gidip geldiğini de belirten başvurucu herhangi bir terör örgütü ile
ilişkisinin olmadığını savunmuştur.
12. Başvurucu sınır dışı işlemine karşı Mersin 1. İdare
Mahkemesine (Mahkeme) 10/4/2015 tarihinde iptal davası açmıştır. Mahkemece
yapılan yargılama sonucunda 24/4/2015 tarihinde kesin nitelikli ret kararı
verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dava dosyasının incelenmesinden; Ukrayna uyrukluER 4.. seri
nolu pasaport hamili olarak Türkiye'ye giriş yapan
davacının kısa dönem ikamet izni almak için 18.03.2015 tarihinde İl Emniyet
Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü'ne başvurusu üzerine yapılan tahkikat
sonucunda Suriye uyruklu olarak davacı adına 11.03.2013-10.10.2014 tarihleri
arasında geçerli olmak üzere Adana İlinden ikamet izni alış kaydı olduğunun
tespit edildiği, ikamet izni işleminde kullanılan N006.. seri
nolu pasaportun ibraz edilmesi üzerine pol-net üzerinde yapılan sorgusunda İçişleri Bakanlığı'nca
10.12.2014 tarihli Ç-114 tedbir amaçlı (hakkında adli işlem yapılan) ve
23.12.2014 tarihli G-87 (Genel Güvenlik) kodlu tahdit kayıtları olduğunun
tespit edildiği, Suriye uyruklu olarak kullanılan 006.. nolu
pasaportun terör örgütü DEAŞ tarafından Suriye'nin Deir
ez Zur şehrindeki pasaport kurumundan çalınan
pasaportlardan biri olduğunun belirlendiği, davacının kardeşlerinin terörizm
suçundan aranan şahıslardan olduğunun tespit edildiği, İçişleri Bakanlığı'nın
09.04.2015 tarih ve 55393 sayılı yazısına istinaden davacının Geri Gönderme
Merkezine gönderilmesine karar verildiği,davacının
6458 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendine göre kamu düzeni
veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturduğundan bahisle
dava konusu işlemin tesis edildiğianlaşılmaktadır.
Bu durumda, hakkında İçişleri Bakanlığı'nca
10.12.2014 tarihli Ç-114 tedbir amaçlı (hakkında adli işlem yapılan) ve
23.12.2014 tarihli G-87 (Genel Güvenlik) kodlu tahdit kayıtları olduğu açık
olan davacının 6458 sayılı Yasanın yukarıda anılan 54/1-d bendi uyarınca sınır
dışı edilmesine ilişkin 20.04.2015 tarih ve 98030819-52638(41202)15/2-3501
sayılı dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
..."
13. Başvurucu 29/4/2015 tarihinde davasından vazgeçtiğini
bildirmiştir. Başvurucu bu tarihten sonra kendi talebi ile, seçtiğini
belirttiği Lübnan'a gönderilmiştir. Başvurucu, sınır dışı edildiği kesin tarihi
başvuru formunda ya da eklerinde belirtmemiştir. UYAP aracılığı ile yapılan
kontrolde de sınır dışı edilmeye ilişkin kesin tarih bilgisine ulaşılamamıştır.
14. Mahkemenin anılan kesin nitelikli ret kararı 4/5/2015
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve başvurucu 3/6/2015 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. İlgili hukuk için bkz. T.T.,
B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25; B.T. (GK), B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-21.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 6/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, pasaportunun çalıntı olmamasına rağmen ilgili
kolluk personelinin subjektif değerlendirmesine bağlı
olarak ve hukuka aykırı şekilde idari gözetim kararı verildiğini iddia
etmiştir. Başvurucu; herhangi bir yargı makamı önüne çıkarılmaksızın idari bir
işlemle günlerce hürriyetinin kısıtlandığını, neden alıkonulduğunun tercüman
yardımı ile kendisine bildirilmediğini, ilk idari gözetim kararına karşı
açılmış bir iptal davası olmasına karşın Adana'ya gönderilerek burada tekrar
hakkında idari gözetim kararı alındığını ve 6458 sayılı Kanun hükümlerine
rağmen kendisine tebligat yapılmadığını iddia etmiştir. Başvurucu, belirtilen
şikâyetler doğrultusunda Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 5. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında belirtilen, yakalandıktan sonra en kısa zamanda hâkim
önüne çıkarılma ve makul bir süre içinde yargılanma veya serbest bırakılma
güvenceleri ancak suç işlediği hakkında geçerli şüphe bulunan veya suç
işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu
inancını doğuran makul nedenler bulunan kişiler için öngörülmüştür. Diğer bir
ifadeyle söz konusu güvence, hakkında bir ceza soruşturması açılan ve
soruşturması devam eden kişiler için geçerlidir (B.T., § 62). Somut olayda başvurucunun hürriyetinin
kısıtlanmasının bir suç isnadına bağlı olarak tutmadan kaynaklanmadığı açık
olduğundan belirtilen güvenceden yararlanması zorunluluğunun olduğu
söylenemeyecektir.
19. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden önce gerçekleşen olaylar yönünden hukukumuzda Anayasa'nın
19. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen
usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır
dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya
tutuklanması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi,
sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru
yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman
yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan
yasal bir düzenleme bulunmadığına dayalı olarak bu başlık altında yapılan
şikâyetlerden dolayı ihlal kararları vermiştir (F.A. ve M.A., B. No: 2013/655, 20/1/2016; A.V. ve diğerleri, B. No: 2013/1649,
20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B.
No: 2013/8735, 17/2/2016).
20. Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine gidilen B.T. başvurusunda, herhangi bir idari
karar olmaksızın idari gözetim altına alınarak özgürlüğünden yoksun bırakılan
yabancılar bakımından doğan zararlar için idari yargı mercilerinde doğrudan tam
yargı davası açılabileceği belirtilmiştir (B.T.,
§ 74). Anılan kararda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin idari işlem
veya eylem türleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığından idari fonksiyona
giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala
dayanılarak idari yargıda açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için
yeterli bir yasal zemin oluşturduğu, sırf -bilgi eksikliği nedeniyle-
fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağı,
hiçbir idari işlem ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı biçimde tutulan
yabancılar yönünden tam yargı davasının etkili hukuk mekanizması olduğu
belirtilmiştir (B.T., §§ 52, 54).
21. Ancak Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesine
göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde yabancıyı
özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun koyucunun idari
gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh ceza hâkimliklerini
tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka
uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi bulunmadığından sulh ceza
hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı davası açılamayacağını
açıklamıştır (B.T., §§ 70, 71).
Başvurucunun idari gözetim altında tutulmasına ilişkin olarak sulh ceza
hâkimliğine müracaat ettiğine dair bir bilgi ya da belgeye başvuru formu
ve/veya eklerinde yer verilmediği görülmektedir.
22. Bu durumda 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (6) numaralı
fıkrası dikkate alındığında somut olayda idarece idari gözetim altından sınır
dışı edilerek salıverilen başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi
zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama
kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen sulh ceza hâkimliğine başvuru
yolunu tüketmeden yaptığı başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, hakkında Mersin Valiliğince verilen sınır dışı
etme kararına karşı açmış olduğu iptal davasında Mahkemenin, hakkında tahdit
kaydı bulunan kişinin kendisi olup olmadığı hususunda Göç İdaresince emniyet
birimlerine yazılan müzekkere cevabını beklemeden karar vermesinin hukuka
aykırı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca kardeşlerinin terör örgütleri
ile ilişkili olduğu hususunun mahkeme kararına gerekçe yapılmasının masumiyet
ilkesi ile bağdaşmadığından ve yeminli bir tercüman ile avukat huzurunda
ifadesinin alınmamış olmasından yakınarak adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca adil yargılanma hakkıyla
bağlantılı olarak, hakkında verilmiş ilk sınır dışı etme kararına idari yargıda
itiraz etmiş olmasına rağmen ikinci kez sınır dışı etme kararı alınması ile
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini, kardeşi hakkında terör örgütü
ilişkisi nedeni ile bazı işlemler yapılmış olması nedeniyle de ayrımcılığa
maruz kaldığını dile getirmiştir.
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun etkili başvuru hakkı ile
ayrımcılık yasağına dair ileri sürdüğü şikâyetleri bir bütün olarak
yargılamanın hakkaniyetli olmadığı iddiasına dayandığından sadece adil
yargılanma hakkından bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
26. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Herkes, Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir."
28. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un
45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi
için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence
altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme veya Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir.
Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını
içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
29. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet
edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye
yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus,
devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin
yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin
bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan
temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu
edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A. [GK],
B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
30. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından
yabancıların ülkeye girişine, ülkede kalışına veya ülkeden çıkarılmalarına
ilişkin işlemlerin Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında kalmadığı kabul
edilmektedir. Bir başka ifadeyle söz konusu işlemlere ilişkin davalar medeni
hak ve yükümlülüklerle ilgili görülmemektedir (Aıgul Mavlıanova, B. No: 2016/6293,
9/11/2017, § 27). Dolayısıyla sınır dışı etme işlemini konu alan uyuşmazlıkları
içeren yargılamaların Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence
atına alınan adil yargılama hakkının ortak koruma alanı kapsamında kalmadığının
kabulü gerekir (Aıgul Mavlıanova, §
28).
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Aile Hayatına Saygı
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu; eşi ve çocuklarının Suriye'deki iç savaş
nedeniyle 2012 yılından beri İskenderun'da yaşadığını, eşinin 2014 yılında
Türkiye'de doğum yaptığını, çocuklarının Türk okullarına gittiğini, kendisinin
de ikamet tezkeresi alarak Türkiye'de yaşamaya ve demir ticareti ile uğraşmaya
başladığını belirtmiştir. Başvurucu, hakkında tesis edilen sınır dışı etme
işlemi sonucunda ailesinden ayrı kaldığını, söz konusu işlem nedeniyle
Türkiye'ye giriş yapamadığını dile getirerek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun anılan şikâyetleri başvurucu hakkında tesis edilen sınır
dışı etme işlemi nedeniyle aile bütünlüğünün bozulduğu iddiasına dayandığından
başvurunun bu kısmının Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence
altına alınan aile hayatına saygı hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
34. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; bireysel başvuruda
bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle
derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi
koşulunu zorunlu kılar (Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 41).
35. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak
olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu
mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §
20).
36. Somut olayda başvurucu, sınır dışı işleminin iptali
talebiyle açmış olduğu davada sunduğu dilekçesinde söz konusu işlem sonucunda
aile bütünlüğünün zarar göreceği hususundan bahsetmemiş; bu konuda
şikâyetlerini dile getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun Mahkeme tarafından
ilk derece sıfatıyla incelenmeyen bu iddialarının ilk olarak bireysel başvuruda
ileri sürülmesi bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmamaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
6/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.