logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nurcan Öztok [1.B.], B. No: 2015/13201, 21/3/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NURCAN ÖZTOK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/13201)

 

Karar Tarihi: 21/3/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucu

:

Nurcan ÖZTOK

Vekili

:

Av. Mine HARMAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hizmet sürelerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle emeklilik süresinden sayılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/7/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından sunulan görüş başvurucuya tebliğ edilmiş; başvurucu, süresi içinde Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 9/10/1971 tarihinde Zonguldak Ereğli Mehemli İlkokuluna öğretmen olarak atanmış ve 12. derecenin 1. kademesinden çalışmaya başlamıştır.

9. Başvurucu daha sonra 11/11/1980 tarihinde istifa ederek Almanya'ya gitmiştir. 23/8/1985 tarihinde yeniden göreve başlamak için başvuru yapan başvurucunun talebi kabul edilmiş ve başvurucu 31/3/1986 tarihinde 8. derecenin 2. kademesinden yeniden Tekirdağ Merkez Atatürk İlkokulunda göreve başlatılmıştır.

10. Başvurucu 17/7/2006 tarihinde kendi isteği ile emekli olmuştur.

11. Başvurucunun aylık bağlanmasına esas hizmet süresi hesaplanırken kendisinin ilk çalışma dönemi olan 9/10/1971-11/11/1980 tarihleri arasına tekabül eden yaklaşık 9 yıl 1 aylık hizmet süresi dikkate alınmamıştır. Bu şekilde idarece başvurucuya yeniden göreve başladığı tarihle emekli olduğu tarih arası döneme tekabül eden toplam 20 yıl 4 ay 14 gün üzerinden emekli olduğu bildirilmiştir.

12. Başvurucu, emeklilik süresine katılmayan yaklaşık 9 yıl 1 aylık hizmetinin emeklilik süresine eklenmesi ve eksik hizmet süresi üzerinden emekli edilmesine ilişkin idari işlemin bu şekilde düzeltilmesi talebiyle 7/8/2006 tarihinde Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne (İdare/Sandık) başvurmuştur. İdare 11/10/2006 tarihinde başvurucunun talebini reddetmiştir.

13. Başvurucu, talebinin reddi üzerine Ankara 7. İdare Mahkemesinde İdare aleyhine dava açarak davalı İdarenin 11/10/2006 tarihli işleminin iptal edilmesine ve kendisine dava konusu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların da tazminat olarak ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

14. Davalı İdare ise cevap dilekçesinde başvurucunun emeklilik istediği tarihten en az altı ay önce emekli keseneklerini faizsiz olarak geri vererek ihya talebinde bulunması gerektiği hâlde böyle bir talepte bulunmadığını, ayrıca istifa ettiği tarih ile tekrar göreve başladığı tarih arasında beş yıldan fazla bir zaman bulunması nedeniyle bu döneme ilişkin haklarının zamanaşımına uğradığını ileri sürmüş; davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

15. Yargılama devam etmekte iken Ankara 7. İdare Mahkemesi 7/2/2017 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Anılan karar üzerine Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) 16/5/2007 tarihli işlemiyle başvurucunun tasfiye olan 9 yıl 1 ay hizmet süresinin 15/8/2006 tarihinden itibaren emeklilik işlemlerinde dikkate alınarak oluşan 1.066,25 TL aylık farkı, 42,65 TL ek ödeme farkı ve 9.729,98 TL ikramiye farkı başvurucu adına tahakkuk ettirilmiş ve bu miktar kendisine ödenmiştir.

16. Yargılama sonunda Ankara 7. İdare Mahkemesi 12/12/2007 tarihli kararı ile 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre istihkak sahiplerine ödenecek parasal hakların zamanaşımına uğrayabileceği, hizmetlerin ise zamanaşımına uğramasının söz konusu olamayacağı, bu itibarla başvurucunun 9/10/1971-11/11/1980 tarihleri arasındaki hizmet süresinin zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğinden dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle anılan işlemin iptaline ve başvurucunun tazminat isteminin kabulüne karar vermiştir.

17. Kurum tarafından temyiz edilen bu karar, Danıştay Onbirinci Dairesinin (Daire) 20/11/2010 tarihlikararı ile bozulmuş olup bozma gerekçesininilgili kısımları şöyledir:

"...5434 sayılı Kanun'un 87. maddesinde, istifa etmiş sayılanların, emeklilik hakkı tanınan vazifelerden ayrılması halinde, Sandıkla ilgililerin kesileceği ve o tarihe kadar aylık ve ücretlerinden kesilerek Sandıkta birikmiş keseneklerinin faizsiz olarak kendilerine ödeneceği, 117. maddesinde de, bu Kanun gereğince çeşitli adlarla ödenecek paralardan, istihkak kesbedildiği tarihlerden itibaren beş yıl sonuna kadar alınmayan veya yazı ile müracaat edilerek aranmayanların Sandık lehine zamanaşımına uğrayacağı kuralı getirilmiştir.

Diğer taraftan, aynı Kanun'un 102. maddesinde, Sandıkta birikmiş emekli keseneklerini geri almış bulunanların, emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye geçmeleri halinde, aldıkları paraları, aldıkları tarihten itibaren ödeyecekleri tarihe kadar hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte toptan Sandığa geri vermeleri halinde, Sandıkla ilgilendirilecekleri ve eski fiili ve itibari hizmet müddetlerinin yenilerine ekleneceği, ancak; istekleri ile emekliye ayrılacak olanların bu paraları istek tarihlerinden en az 6 ay önce, kendileri veya dul yetimleri tarafından Sandığa ödenmesi gerektiği, aldıkları paraları, yukarıdaki süreler içinde geri vermeyenler ile paraları zaman aşımına uğramış bulunanların, emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa alınmış sayılacağı kurala bağlanmıştır.

Belirtilen madde hükümlerinin birlikte incelenmesinden, Sandığa tabi görevde bulunmakta iken bu görevlerinden ayrılanların, Sandıkta birikmiş keseneklerini almış olmalarıveya bu keseneklerinin zamanaşımına uğramış olmaları halinde, yeniden emeklilik hakkı tanınan bir göreve atandıklarında, hizmetlerini ihya etmemeleri durumunda emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa atanmış sayılacaklarından bu durumda olanların keseneklerininzamanaşımına uğraması nedeniyle, söz konusu keseneklerin ilişkin olduğu hizmet sürelerinin de zamanaşımına uğrayacağı (tasfiye edilmiş hizmet olarak kabul edileceği), bu nitelikteki sürelerin ancak 5434 sayılı Kanun'un 102. maddesinde belirtilen koşullarla ihya edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının ilk defa 9.10.1971 tarihinde öğretmen olarak atandığı, 11.11.1980 tarihinde bu görevinden istifaen ayrıldığı, daha sonra 31.3.1986 tarihinde tekrar öğretmen olarak göreve başladığı, 17.7.2006 tarihinde isteği üzerine kurumunca 29 yıl 5 ay hizmet süresi üzerinden emekliye sevk edildiği, ancak, Sandıkça davacının 9.10.1971-11.11.1980 tarihleri arasındaki hizmet sürelerinin zamanaşımına uğraması, emeklilikten önce ihya talebinde bulunmaması nedeniyle, belirtilen tarihler arasındaki hizmet süresi değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle 20 yıl 4 ay üzerinden davacıya aylık bağlanması üzerine görülen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda davacının 9.10.1971-11.11.1980 tarihleri arasında geçen hizmet sürelerine ilişkin keseneklerinin zamanaşımına uğramış olması nedeniyle, belirtilen tarihler arasındaki hizmet süreleri de zamanaşımına uğrayacağından, tekrar göreve başladığı 31.3.1986 tarihinde emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa atanmış sayılacağı açıktır.

Buna göre, davacı tarafından emeklilik isteminden 6 ay önce söz konusu hizmetlerin ihya edilmesi için talepte bulunulmadığından, davalı idarece, zamanaşımına uğrayan hizmet süreleri değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle davacıya aylık bağlanmasında hukuka aykırılık görülmemiştir..."

18. Anılan bozma kararı üzerine İdarece tesis edilen yeni bir işlem ile, mahkeme kararına istinaden ilave edilen 9 yıl 1 aylık hizmetin 15/8/2006 tarihinden itibaren tenzil edilerek söz konusu dönem için tahakkuk ettirilen aylık ve ikramiye farkları başvurucu adına borç çıkarılmıştır. Başvurucu da mezkûr iptal kararına ve borç çıkarma işlemine istinaden maaş farkı olarak almış olduğu söz konusu tutarı faiziyle birlikte taksitler hâlinde iade etmek durumunda kalmıştır.

19. Bozma ilamına uyan Mahkeme, Daire kararında yer alan gerekçelerle 16/3/2011 tarihli kararı ile davanın reddine karar vermiştir.

20. Başvurucu tarafından temyiz edilen bu karar, Dairenin 31/5/2013 tarihli kararı ile onanmıştır. Karar düzeltme talebi de aynı Dairece incelenmiş ve 24/3/2015 tarihli karar ile reddedilmiştir.

21. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin ilam başvurucuya 13/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 30/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

22. SGK Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 12/10/2018 tarihli yazısında; başvurucunun istifa suretiyle görevinden ayrılması, 11/11/1980 tarihinden itibaren beş yıl içerisinde Sandığa tabi bir hizmeti bulunmaması ve aynı süre içerisinde emekli keseneklerini talep etmediğinden söz konusu keseneklerinin zamanaşımına uğraması nedeniyle yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı bildirilmiştir. SGK bununla birlikte 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçiş hükümlerini düzenleyen geçici 4. maddesinin on altıncı fıkrasıyla kesenekleri zamanaşımına uğramış olması nedeniyle hizmetleri tasfiye edilmiş sayılanların bu hizmetlerinin, geçici 4. maddenin yürürlük tarihi olan 2008 yılı Ekim ayı başından itibaren canlandırılacağı belirtilmiştir. Yazıda başvurucuya 1/10/2008 tarihinden itibaren söz konusu hizmetleri emeklilik işlemlerinde değerlendirilerek 23.378,62 TL aylık farkı ile 935,14 TL ek ödeme farkı tahakkuk ettirildiği açıklanmıştır. Bu kapsamda başvurucuya 17/7/2006 tarihinde isteğiyle emekliye sevk edilmesi üzerine 15/8/2006 tarihinden itibaren emekli aylığı bağlandığı ve bu tarihte mevcut 20 yıl 4 ay 14 gün hizmet süresinden emekli ikramiyesi ödendiği belirtilmiştir.

23. SGK bununla birlikte başvurucuya 1/10/2008 tarihinden itibaren canlandırılan 9 yıl 1 ay hizmetine karşılık emekli ikramiyesi ödenmesine ise kanunen imkân bulunmadığını bildirmiştir. Dolayısıyla başvurucuya ilave edilen hizmet süreleri karşılığında 1/10/2008 tarihinden geçerli olmak üzere aylık farkı tahakkuk ettirilirken aynı hizmet süresi için ayrıca ikramiye farklı tahakkuk ettirilmediği vurgulanmıştır. Sonuç olarak söz konusu tasfiye edilen hizmetler için 15/8/2006-1/10/2008 tarihleri arasındaki döneme ilişkin emekli ikramiyesi farkı veya emekli aylığı farkı ödemesi yapılmasına kanun gereği imkân bulunmadığı ifade edilmiştir.

IV.İLGİLİ HUKUK

A. Mevzuat Hükümleri

24. Olay tarihinde yürürlükte olan 5434 sayılı Kanun'un mülga 87. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Aşağıda yazılı sebeplerle, emeklilik hakkı tanınan vazifelerden ayrılanların, Sandıkla ilgileri kesilir ve o tarihe kadar aylık ve ücretlerinden kesilerek Sandıkta birikmiş kesenekleri (34 ve 38 inci maddelerde yazılı kesenek ve karşılık toplamlarının kesenek itibar edilen kısımları dahil) faizsiz olarak kendilerine ödenir.

a) (Değişik: 9/6/1952-5951/4 md.) İstifa edenler; (Milletvekilliğine seçilmek üzere seçim kanununda yazılı müddet içinde istifa etmiş olupta milletvekili seçilmiş bulunanlar hariç)

..."

25. Olay tarihinde yürürlükte olan 5434 sayılı Kanun'un mülga 102. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Sandıkta birikmiş emekli keseneklerini geri almış bulunanlarla, toptan ödeme yapılmış olanlardan, 98 inci maddenin vazifeye alınmaya ait hükümleri mahfuz kalmak üzere, emeklilik hakkı tanınan veya 130 uncu maddede gösterilen vazifelere, belediye başkanlığına, illerin daimi komisyon üyeliklerine geçenlerden, aldıkları paraları, aldıkları tarihlerden itibaren ödiyecekleri tarihe kadar hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte toptan Sandığa geri verirlerse;

Tayin veya seçilme tarihindeki yaşlarından, emeklilik hakkı tanınan vazifelerde evvelce geçen fiili hizmet müddetlerinin indirilmesinden sonra kalan yaş sayısı 35 i geçenlerden, 14 üncü maddenin (e) fıkrası uyarınca tamamlayıcı kesenek alınmak şartiyle, Sandıkla ilgilendirilirler ve eski fiili ve itibari hizmet müddetleri yenilerine eklenir.

Ancak;

a) İstekleri ile emekliye ayrılacak olanların bu paraları istek tarihlerinden en az 6 ay önce,

b) Kurumlarınca re'sen (malullük, yaş haddi dahil) emekliye ayrılacak olanlarla ölenlerin, görevleri ile ilgilerinin kesildiği tarihlerden itibaren en geç 6 ay içinde,

Kendileri veya dul yetimleri tarafından Sandığa ödenmiş olması şarttır.

Aldıkları paraları, yukardaki süreler içinde geri vermiyenler ile paraları zamanaşımına uğramış bulunanlar emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa alınmış sayılırlar.

..."

26. Olay tarihinde yürürlükte olan 5434 sayılı Kanun'un mülga 117. maddesi şöyledir:

"Bu kanun gereğince çeşitli adlarla ödenecek paralardan; istihkak kesbedildiği tarihlerden itibaren beş yıl sonuna kadar alınmıyan veya yazı ile müracaat edilerek aranmıyanlar Sandık lehine zamanaşımına uğrar. "

27. 5510 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesinin on altıncı fıkrası şöyledir:

"Kesenek veya toptan ödemeleri zamanaşımına uğramış olması nedeniyle hizmetleri tasfiye edilmiş olanların, tasfiye edilmiş süreleri bu Kanuna göre birleştirilecek hizmetlerden kabul edilir."

B. Yargı Kararları

28.Dairenin 26/4/2011 tarihli ve E.2008/1916, K.2011/2912 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:

"...Diğer taraftan, aynı Kanun'un 102. maddesinde, Sandıkta birikmiş emekli keseneklerini geri almış bulunanların, emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye geçmeleri halinde, aldıkları paraları, aldıkları tarihlerden itibaren ödeyecekleri tarihe kadar hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte toptan Sandığa geri vermeleri halinde, Sandıkla ilgilendirilecekleri ve eski fiili ve itibari hizmet müddetlerinin yenilerine ekleneceği, ancak; istekleri ile emekliye ayrılacak olanların bu paraları istek tarihlerinden en az 6 ay önce, kendileri veya dul ve yetimleri tarafından Sandığa ödenmesi gerektiği, aldıkları paraları, yukarıdaki süreler içinde geri vermeyenler ile paraları zamanaşımına uğramış bulunanların, emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa alınmış sayılacağı kurala bağlanmıştır.

Belirtilen madde hükümlerinin birlikte incelenmesinden, Sandığa tabi bir görevde bulunmakta iken bu görevlerinden ayrılanların, Sandıkta birikmiş keseneklerini almış olmaları veya bu keseneklerinin zamanaşımına uğramış olmaları halinde, yeniden emeklilik hakkı tanınan bir göreve atandıklarında, hizmetlerini ihya etmemeleri durumunda emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa atanmış sayılacaklarından; bu durumda olanların keseneklerinin zamanaşımına uğraması nedeniyle, söz konusu keseneklerin ilişkin olduğu hizmet sürelerinin de zamanaşımına uğrayacağı (tasfiye edilmiş hizmet olarak kabul edileceği), bu nitelikteki sürelerin ancak 5434 sayılı Kanun'un 102. maddesinde belirtilen koşullarla ihya edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının ilk defa 01.03.1970 tarihinde memur olarak göreve başladığı 01.03.1972-01.10.1973 tarihleri arasında 1 yıl 7 ay, 01.12.1973-01.051974 tarihleri arasında 5 ay, 01.01.1975-01.10.1980tarihleri arasında 5 yıl 9 ay hizmeti olmak üzere toplam 7 yıl 9 ay hizmetinin bulunduğu, 23.09.1985 tarihinde Akfa Çay Sanayi A.Ş.'de Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak göreve başladığı, fasılalı Sosyal Sigortalar Kurumu hizmetinden sonra 10.08.1987 tarihinde tekrar Sandığa tabi göreve başlayarak 03.10.2006 tarihine kadar görev yaptığı anlaşılmıştır.

Olayda, davacının Sandığa tabi görevden ayrıldığı (08.09.1980 tarihinden "5434 sayılı Kanun'un 31. maddesi uyarınca ay başlarından sonra vazifeden ayrılanlar için ayrıldıkları ayın tamamının fiili hizmet müddetinden sayılacağı" kuralı gereğince) 01.10.1980 tarihinden Akfa Çay Sanayi A.Ş.'de Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi göreve başladığı 23.09.1985 tarihine kadar geçen sürelerin zamanaşımına uğradığından bahsedilemeyeceğinden bu gerekçeye dayanılarak işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır..."

29.Dairenin 27/6/2007 tarihli ve E.2005/1222, K.2007/6239 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:

"...Mersin Bahçelievler İlköğretim okulu öğretmeniyken emekliye sevkedilen davacının 29.7.1967- 3.8.1980 tarihleri arasında Sandığa tabi geçen sürenin zamanaşımına uğradığı belirtilerek toplam hizmet süresinin 25 yılın altında kaldığı için emekliye sevk onayının iptali ve görevine iadesinin sağlanması yolundaki yolundaki işlemin dava konusu yapılması sonucunda, Ankara 2. İdare Mahkemesi 30.9.2004 günlü, E:2002/1806, K:2004/1351 sayılı kararıyla; olayda davacının 1.8.1969 ila 1.9.1980 tarihleri arasında 8 yıl 3 ay 14 gün hizmetinin bulunduğu ve başvurup keseneklerini talep etmediğiiçin 5434 sayılı Yasanın 117. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığı öte yandan istifa ettikten sonra tekrar göreve başladığı tarihten (9.5.1988) itibaren anılan Yasanın 102. maddesi uyarınca hizmetlerinin ihyasını talep etmediğinden emekliye sevk edildiği 4.9.2002tarihi itibarıyla toplam hizmet süresinin 25 yılın altında kaldığı belirtilerek emekli sevk onayının iptali istenilmişse de, Muş Bağ- Kur İl Müdürlüğünün dosyada mevcut yazısına göre davacının 1.3.1983 tarihi itibarıyla tescilinin yapıldığı, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün davacının 1.9.1975 tarihinden itibaren kesintisizSandık iştirakçisiolduğunun bildirilmesi üzerine Bağ-Kursigortalılığına son verildiği, dolaysıyla 2829 sayılı Yasanın 5. maddesine göre kesenekleri geri verilmesi mümkün olmayan davacının Sandığa tabi 8 yıl 3 ay 14 gün hizmetinin zamanaşımına uğramasının sözkonusu olmadığı gerekçesiyle uyuşmazlık konusu işlemi iptal etmiştir. Davalı idare vekili tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

...

İdare mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. Ankara 2. İdare Mahkemesince verilen 30.9.2004 günlü, E:2002/1806, K:2004/1351 sayılı karar ve dayandığı gerekçe, hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına..."

30. Dairenin 26/1/2009 tarihli ve E.2008/4265, K.2009/652 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:

"...5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 87-117 ve 102. maddelerinin incelenmesinden; görevlerinden ayrılan ilgililerin Sandıkta birikmiş keseneklerini almış veya bu paraları zamanaşımına uğrayanlardan, yeniden emeklilik hakkı tanınan görevlere girenlerden hizmetlerini ihya etmek istemeyenlerin,emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa alınmış sayılacakları belirtildiğinden ve bu durumda olanların keseneklerinin zamanaşımına uğraması nedeniyle, söz konusu keseneklerin ilişkin olduğu hizmet sürelerinin de zamanaşımına uğradığı ve bu nitelikteki sürelerin ancak 5434 sayılı Yasanın 102. maddesinde belirtilen koşullarla ihya edilebileceği sonucuna varıldığından, açıkta iken emekliye ayrılan davacının başlangıçta bütün hizmetleri üzerinden aylık bağlandığı bir kısım hizmet süresinin zamanaşımına uğradığının tesbiti üzerine, söz konusu hizmetlerini ihya edip etmeyeceği sorulmadan, bir kısım hizmet süresinin zamanaşımına uğradığından bahisle, emekliliğe tabi hizmet süresinin aşağı çekilmesinde ve bu suretle fazladan ödediği belirtilen aylık ve ikramiye farkının adına borç çıkartılması yolundaki işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 21/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

32. Başvurucu, göreve tekrar başlamasından önceki eski hizmetlerinin zamanaşımına uğradığı iddiasıyla eski hizmet süresinin fiilî hizmet hesabında gözönüne alınmaması nedeniyle maddi kayba uğratıldığından yakınmaktadır. Başvurucu, bu şekilde önceki görevinden istifa ederken hizmetleri tasfiye edilerek kendisine toptan ödeme yapılmayıp İdareyle ilişkisinin kesilmediğini belirtmiş ve ilgili döneme ilişkin hizmetlerinin zamanaşımına uğramasının söz konusu olamayacağını ileri sürmüştür. Başvurucu, istifa ettiğinde 8. derecenin 2. kademesinde olup yeniden göreve başlatıldığında yine aynı derece ve kademeden başlatılmış olmakla davalı İdarenin de eski hizmet süresini fiilî hizmet hesabında gözönüne aldığını ifade etmiştir. Başvurucuya göre anılan keseneklerin zamanaşımına uğrayabilmesi için İdarece tahakkuk ettirilip bunun ilgiliye tebliğ edilmesi ve buna rağmen ilgili tarafından beş yıl içinde alınmamış olması gerekmekte ancak kendisi ile ilgili bu konuda yapılmış ne bir tahakkuk işlemi ne de bir tebligat bulunmaktadır.

33. Başvurucu; dava konusu işlemin iptali üzerine ödenen emekli ikramiye farkının ve aylık ikramiyenin geri alındığını, emekli aylığının azaldığını belirterek maddi kaybının tazminini talep etmiştir. Başvurucu, anılan gerekçelerle Anayasa'nın 2., 10. ve 35. maddelerinde düzenlenen eşitlik ve sosyal devlet ilkeleri ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Bakanlık görüşünde, yapılan yeni bir kanuni düzenlemeyle başvurucunun mağduriyetinin giderildiği bildirilmiştir.

35. Başvurucu ise cevap dilekçesinde 9 yıl 1 ay hizmet süresinin emeklilik süresine ilave edilmesi yanında bu süreye ilişkin emekli ikramiyesi farkı ile döneme ilişkin aylık farklarının da ödenmesi gerektiğini ancak yoksun kaldığı bu parasal hakların kendisine ödenmemiş olduğunu belirtmiştir.

B. Değerlendirme

36. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, eşitlik ve sosyal devlet ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de başvurucunun temel şikâyetinin göreve tekrar başlamasından önceki eski hizmetlerinin zamanaşımına uğradığı iddiasıyla eski hizmet süresinin emekliliğe esas fiilî hizmet hesabında gözönüne alınmaması nedeniyle maddi kayba uğratılması olduğu gözetilerek belirtilen şikâyetin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

38. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında da belirtildiği gibi memur statüsü ile emekli statüsü arasında organik bir bağ bulunduğundan memur statüsünde yapılan değişiklikler doğal olarak emekli statüsünde de etkisini göstermektedir. Bu nedenle memurun sosyal güvenlik haklarından biri olarak emeklilik de Anayasa'nın 128. maddesinde belirtilen memurların ve diğer kamu görevlilerinin diğer özlük işleri kapsamında aynı kanuni güvence içindedir (AYM, 15/12/2006, E.2006/111, K.2006/112). Öte yandan somut olayda başvurucunun tekrar göreve başladığı tarihle emekli olduğu tarih arası dönemde geçen hizmet süresinin fiilî hizmet hesabında dikkate alınarak bu dönemdeki hizmet süresi üzerinden emekli aylığı bağlanmasının hukuki bir geçerliliği olduğu hususu, derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu alacağının Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (Benzeri değerlendirmeler için bkz. Sefine Baş/Türkiye, B. No: 49548/99, 24/6/2008, § 58; Stran Yunan Rafinerileri ve Stratis Andreadis, B. No: 13427/87, 9/12/1994, §§ 58-62; Hüseyin Remzi Polge, §§ 22-53).

39.Ayrıca somut olayda başvurucunun emeklilik süresine katılmayan yaklaşık 9 yıl 1 aylık hizmetinin emeklilik süresine eklenmesi ve eksik hizmet süresi üzerinden emekli edilmesine ilişkin idari işlemin bu şekilde düzeltilmesini teminen İdare nezdinde yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle Ankara 7. İdare Mahkemesinde açtığı dava kabul edilerek emekli aylığı belirli bir süre bu şekilde ödenmiştir. Ancak bu karar, Danıştayca bozulmuş ve yapılan yargılama neticesinde başvurucunun almakta olduğu aylık düşürülerek kendisine yapılan emekli ikramiye farkı ve aylık ikramiye ödemeleri de faiziyle birlikte geri istenmiştir. Dolayısıyla başvurucuya ödenen ancak azaltılarak bir kısmının sonradan iadesi istenen ikramiye farkı ve aylık ikramiye ödemeleri yönünden Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında bir menfaatinin bulunduğu sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kuddis Büyükakıllı, B. No: 2014/3941, 5/10/2017, § 41; Fatma Ülker Akkaya, B. No: 2014/18879, 22/2/2018, § 33).

40. Başvuru konusu olayda başvurucunun istifa ettiği tarihten önceki hizmet sürelerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle emekliliğe esas fiilî hizmet süresinden sayılmaması ve kesinleşmemiş yargı kararıyla ödenen tutarların ise geri alınmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.

41. Başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale, mülkiyetten yoksun bırakma sonucuna yol açmamaktadır. Müdahalenin sosyal güvenlik alanının düzenlenmesine yönelik olduğu anlaşıldığından mülkiyet hakkının kullanımın kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

42. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55).

43. Somut olayda Sandığa tabi görevde bulunmakta iken bu görevinden ayrılan ve Sandıkta birikmiş kesenekleri zamanaşımına uğramış olan başvurucunun yeniden emeklilik hakkı tanınan eski görevine atandığında, önceki hizmetlerini ihya etmemesi durumunda emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa atanmış sayılmasının ve mezkûr kesenekleri de zamanaşımına uğradığından bu keseneklerin ilişkin olduğu hizmet sürelerinin de zamanaşımına uğramasının 5434 sayılı Kanun'un mülga 87. ve 117. maddelerine dayandığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan başvurucunun istifa tarihinden önceki çalışma dönemine ilişkin sürelerin hangi koşullarda ihya edilebileceği hususu da yine 5434 sayılı Kanun'un mülga 102. maddesinde düzenlenmiştir.

44. Anılan mevzuat hükümlerinin ve buna dayalı Daire uygulamasının belirli, öngörülebilir ve ulaşılabilir olduğu açıktır. Bu itibarla derece mahkemelerinin kararlarının dayandığı gerekçeler ile yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.

45. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı, kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunması gerekmektedir.

46. Sosyal güvenlik hakkının yer aldığı Anayasa'nın 60. maddesinde "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." denilmektedir. Sosyal güvenlik; bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır (AYM, E.2006/111, K.2006/112, 15/12/2006).

47. Sosyal güvenlik ödeme ve yardımlarının devletin mali imkânlarının yeterliliği ve adil ölçüler ile sınırlı olduğu dikkate alındığında açıkça kamu yararı amacı güttüğünden müdahalenin meşru amacı bulunmaktadır.

48. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

49. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav, B. No: 2014/12501, 6/7/2017, § 71).

50. İdarenin ölçülülük bağlamında iyi yönetim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğü bulunmaktadır. İyi yönetim ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu söz konusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 68). Bu bağlamda idarelerin kendi hatalarının sonuçlarını gidermeleri ve bireylere yüklememeleri gerekir (Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş. [GK], B. No: 2015/6728, 1/2/2018, § 100).

51. 5510 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesinin on altıncı fıkrasıyla kesenek veya toptan ödemeleri zamanaşımına uğramış olması nedeniyle hizmetleri tasfiye edilmiş olanların, tasfiye edilmiş sürelerinin bu Kanun'a göre birleştirilecek hizmetlerden kabul edileceği yönünde bir hüküm getirilmiştir. Nitekim SGK tarafından bu hüküm doğrultusunda zamanaşımı nedeniyle tasfiye edilen sürelerinin başvurucunun emeklilik süresine ilave edildiği vurgulanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun bu yönüyle mağduriyetinin giderildiği söylenebilir.

52. Bununla birlikte başvurucu ayrıca söz konusu sürelerin emeklilik hizmeti süresine ilave edilmesi yanında geriye dönük olarak yoksun kaldığı parasal haklarının da ödenmemesinden yakınmaktadır. Başvurucuya göre tasfiye edilen hizmetleri için 15/8/2006 ile 1/10/2008 tarihleri arasındaki döneme ilişkin emekli ikramiyesi farkı ve emekli aylığı farklarının ödenmesi gerekmektedir. SGK ise bu ödemelerin yapılmasına kanun gereği imkân bulunmadığını savunmuştur.

53. Başvurucunun açtığı davada ilk derece mahkemesi, başvurucunun göreve tekrar başlamasından önceki eski hizmet süresinin de fiilî hizmet hesabında gözönüne alınarak başvurucuya aylık bağlanmasına karar vermiştir. Ancak bu karar Dairece bozulmuş ve bozma ilamına uyan Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. İdare de bu hükmü esas alarak başvurucuya ödenen emekli ikramiye farkının ve aylık ikramiyenin geri alınması ve emekli aylığının azaltılması yoluna gitmiştir.

54. Somut olayda başvurucu, ihlal iddiasına konu şikâyetlerini derece mahkemeleri önünde de dile getirmiştir. Ancak Dairenin 20/11/2010 tarihli bozma kararında, başvurucu tarafından emeklilik isteminden altı ay önce söz konusu hizmetlerin ihya edilmesi için talepte bulunulmadığından davalı İdarece, zamanaşımına uğrayan hizmet süreleri değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle davacıya aylık bağlanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. İlk derece mahkemesi de anılan karar doğrultusunda davanın reddine karar vermiştir.

55. Bu bağlamda bireysel başvurunun ikincil doğası gereği Anayasa Mahkemesinin görevi, sosyal güvenlik hukukuna ilişkin olguların değerlendirilmesi ve buna ilişkin hukuk kurallarının yorumlanması değildir. Bu görev, esas itibarıyla derece mahkemelerine ait olup bu kapsamda delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması açık bir keyfîliğe veya bariz bir takdir hatasına yol açılmadığı sürece derece mahkemelerinin takdirindedir (Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 49).

56. Ayrıca sosyal güvenlik gibi teknik ve karmaşık bir alanda kanunların nasıl yorumlanarak uygulanacağını belirlemek ilgili uzman mahkemelerin, itiraz ve temyiz ile görevli mahkemelerin yetki ve sorumluluğundadır. Başvuru konusu olayla benzer birçok dava ilgili kişilerce mahkemeler önüne götürülmüş ve mahkemeler istifa tarihinden önceki hizmet süreleri dikkate alınmadan tekrar göreve başlama tarihinden sonraki süreler üzerinden aylık bağlanmasına ilişkin işlemlerin iptali ile emeklilik sürelerine katılmayan önceki döneme ilişkin hizmet sürelerinin emeklilik süresine eklenmesi taleplerini haklı bulmamıştır (bkz. §§ 27-29).

57. Bununla birlikte müdahalenin ölçülü olup olmadığının başvurucunun bu işlemin iptalini teminen açtığı davanın kabul edilmesi üzerine şahsına ödenen emekli ikramiye farkının ve aylık ikramiyenin bir kısmının nihai kararın aleyhine sonuçlanması üzerine geri alınması nedeniyle maddi kayba uğratıldığı yönündeki şikâyetinin de dikkate alınarak değerlendirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

58. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında yersiz olarak ödendiği anlaşılan sosyal güvenlik ödemelerinin iadesi ile ilgili ilkeleri ortaya koymuştur (Fatma Ülker Akkaya, §§ 49-60; Tevfik Baltacı, § 79; Uğur Ziyaretli, B. No: 2014/5724, 15/2/2017, § 76). Bu bağlamda söz konusu kararlarda, başvurucuların anaparanın yanında faiz ödemekle de yükümlü kılınmış olmalarının kusurlu davranışlarıyla orantısız bir külfet yüklenmeleri sonucunu doğurduğunu belirterek müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Fatma Ülker Akkaya, § 59; Tevfik Baltacı, § 79; Uğur Ziyaretli, § 76). Ancak somut olay çeşitli yönleriyle bu kararlardan ayrılmaktadır.

59. İlk olarak anılan kararlarda ödemelerin yapılmasında İdarenin kusurunun varlığına vurgu yapılmış olup somut olayda ise İdareye atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı dikkate alınmalıdır. Anayasa'nın 38. maddesi ile 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesindeki hükümler dikkate alındığında idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu ve bu kararları hiçbir surette değiştiremeyeceği gözetilmelidir. Nitekim Danıştayın yerleşik içtihadına göre uyuşmazlığın tarafı idarenin aleyhine sonuçlanan davada verilen ve objektif uygulanabilir nitelikte bulunup başka makamların ara işlemi ve onayına tabi olmayan kararları kendisine tebliğden itibaren derhâl uygulaması esastır (Danıştay Onbirinci Dairesinin 17/9/2012 tarihli ve E.2012/6879, K.2015/4223 sayılı kararı). Dolayısıyla idare, uyması zorunlu olan Mahkeme kararına dayalı olarak emekli aylığının azaltılması ve geriye dönük olarak yapılan emekli ikramiye farkının ve aylık ikramiyenin tahsilini talep etmiştir.

60. Ayrıca her ne kadar idare mahkemesi kararları kural olarak derhâl uygulanabilecek nitelikte olup somut olayda da bu gerekçeyle ödemeler yapılmış ise de bu kararların idare tarafından temyiz edilmesi üzerine bozulabileceğinin başvurucu tarafından öngörülebileceği açıktır. Nitekim Danıştay içtihadına göre kamu görevlilerine ilgililerin yalan beyan ve hilesi olmaksızın yapılan fazladan ödemelerin idari dava açma süresi olan altmış gün içinde geri alınabileceği ancak mahkeme kararıyla belirlenen hukuka aykırı işlemlerin ise her zaman geri alınabileceği anlaşılmaktadır (Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarihli ve E.1973/68-8, K.1973/73-17 sayılı kararı).

61. Son olarak başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilecek sosyal güvenlik yardımı bütünüyle ortadan kaldırılmamakta ve emeklilik statüsü zarar görmemektedir. Müdahaleyle başvurucu sadece Mahkemenin iptal kararına istinaden almış olduğu emekli ikramiye farkını ve aylık ikramiyesinin bir kısmını iade etmek zorunda kalmıştır. Bu durumda başvurucunun elde ettiği sosyal güvenlik hakkı çerçevesinde sosyal riskler karşısında asgari yaşam düzeyinin sağlanması amacı da ortadan kalkmamaktadır.

62. Bu durumda başvurucunun istifa ettiği tarihten önceki hizmet sürelerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle emekliliğe esas fiilî hizmet süresinden sayılmaması yönündeki mağduriyetinin ilgili kanun hükmü çerçevesinde yapılan uygulamayla giderilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan başvurucu söz konusu kanun hükmünün yürürlüğe girdiği tarih öncesi zamanaşımı nedeniyle tasfiye edilen hizmetleri için emekli ikramiyesi veya emekli aylığı farkı ödenmesine ilişkin bir kanun hükmü ya da yerleşik yargısal içtihat sunamamıştır. Başvurucunun kesinleşmemiş yargı kararıyla ödenen tutarın geri alınması yönündeki müdahalenin ise başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği, bu sebeple müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi bozmadığı ve ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edilmediği açıktır.

63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Nurcan Öztok [1.B.], B. No: 2015/13201, 21/3/2019, § …)
   
Başvuru Adı NURCAN ÖZTOK
Başvuru No 2015/13201
Başvuru Tarihi 30/7/2015
Karar Tarihi 21/3/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hizmet sürelerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle emeklilik süresinden sayılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Tazminat (kamu kurumlarının tarafı olduğu uyuşmazlıklar) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5434 Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu 87
102
117
5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu geçici 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi