TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ESDEMİR NAKLİYE İNŞAAT PETROL TAAHHÜT SANAYİ
VE TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1328)
|
|
Karar Tarihi: 10/5/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
YusufŞevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Esdemir Nakliye İnşaat Petrol Taahhüt
Sanayi ve
|
|
|
Tic. Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Saim BOZKURT
|
T
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; alacak davasının deliller hatalı değerlendirilerek
hukuka aykırı şekilde reddedilmesi, yargılamanın uzun sürede sonuçlanması,
mahkeme kararlarının uygun biçimde gerekçelendirilmemesi ve temyiz aşamasında
duruşma yapılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
olaylar özetle şöyledir:
7. Köy yolu yapım ihalesi çerçevesinde başvurucu şirket ile
Sason Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği arasında 17/8/2006 tarihli
"...Grup köy yolu genişletilmesi, sanat yapılarının yapılması, stabilize
malzeme temini, figüresi, serme-sulama-sıkıştırma
işine ait sözleşme" imzalanmıştır. Taahhüt edilen işlerin yapımı esnasında
1/11/2006 tarihinde yaşanan sel felaketi nedeniyle yapılan yolun bir kısmında
bozulmalar meydana gelmiştir. Başvurucunun tüm hasarları 22/11/2006 tarihinde
giderdiği ve sözleşme kapsamında işin tamamlandığına ilişkin 30/11/2006
tarihinde geçici kabul tutanağının düzenlendiği anlaşılmaktadır.
8. Başvurucu şirket, sel felaketi sonrasında ortaya çıkan yeni
durum nedeniyle yaptığı bir kısım imalatların bedelinin tarafına ödenmediğini
belirterek Sason Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 29/2/2008 tarihinde alacak
davası açmıştır.
9. Mahkeme 14/9/2010 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne
ve 111.217 TL'nin başvurucu şirkete ödenmesine karar vermiştir.
10. Davalı idarenin temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk
Dairesinin (Daire) 25/11/2011 tarihli kararıyla hüküm bozulmuştur. Karar gerekçesinde, taraflar arasındaki
sözleşmenin 50. maddesinde yapılan işin biten kısımları için su baskını vs.
doğal afetlere karşı yüklenicinin (başvurucunun) "all
risk sigortası" yaptırmak zorunda olduğu hükmüne yer verildiği
bildirilmiştir. Diğer yandan, başvurucunun yaptığı yolun bir kısmında sel
felaketi nedeniyle bozulmalar olduğu ve zararları gidermek üzere verilen ek
süre sonunda bozulan kısımların başvurucu tarafından düzeltildiğinin uyuşmazlık
konusu olmadığı ifade edilmiştir. Uyuşmazlığın, hasar sonucu oluşan zararın
kimin tarafından karşılanacağı konusunda olduğu belirtilerek değinilen sözleşme
maddesince başvurucunun sigorta yaptırmış olması durumunda dava konusu edilen
hasar miktarının sigorta kapsamında kalarak bedelinin ödenip ödenmeyeceği araştırılmadan
karar verildiği açıklanmıştır. Yapılacak araştırma sonucu hasarın sigorta
kapsamında kalacağının anlaşılması hâlinde başvurucunun sözleşmedeki
yükümlülüğünü yerine getirmediğinden hasar bedelini isteyemeyeceği gözetilerek
davanın reddedilmesi, aksi hâlde davanın kabul edilmesi gerektiği
belirtilmiştir.
11. Bozma kararına karşı taraflarca karar düzeltme isteminde
bulunulmamıştır. Bozma kararına uyularak bozma doğrultusunda yapılan yargılama
esnasında sigorta uzmanı bilirkişiden rapor alınmıştır. Bu raporda, geçici
kabulden önce gerçekleşmiş bulunan sel felaketinden kaynaklanan hasarın sigorta
yaptırılmış olması durumunda sigorta kapsamında kalacağı ve bedelinin sigorta
şirketinden tahsil edilebilecekken başvurucunun sözleşme yükümlülüğünü yerine
getirmediği bildirilmiştir.
12. Mahkeme 29/11/2012 tarihli kararıyla başvurucunun köy yolu
genişletilmesi ve sanat yapılarının imalatına ilişkin sözleşmede belirtilen
sigorta mecburiyetini yerine getirmediği gerekçesiyle sigorta alacağı isteminin
(davanın) reddine hükmetmiştir.
13. Başvurucunun temyizi üzerine Dairenin 19/3/2014 tarihli
kararıyla hüküm onanmıştır. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 1/12/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14. Ret kararı 19/1/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
22/1/2015 tarihinde yasal süre içerisinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 50, 52).
19. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
20. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 6 yıl 9 ay 2 günlük yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, derece mahkemeleri kararlarının
gerekçelendirilmediğini ileri sürmüştür.
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı,
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca
başvurucunun; başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan
Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel
başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna
ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38;
Veli Özdemir, B. No: 2013/276,
9/1/2014, §§ 19, 20).
24. Somut olayda başvurucu, Mahkeme kararlarının
gerekçelendirilmediği iddiasını soyut ve genel bir ifadeyle ileri sürmüştür.
Sonuca etkili olabilecek nitelikteki hangi esaslı iddiasının karar
gerekçelerinde ayrı ve açık olarak yanıtlanmadığını veya gerekçeli karar
hakkının ne şekilde ihlal edildiğine ilişkin nedenleri açıklama yönündeki
yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri
sürülen iddiaların temellendirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Aleni Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu; Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin temyiz incelemesini
duruşmalı yapmaması nedeniyle aleni yargılanma hakkının kısıtlandığını ileri
sürmüştür.
27. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa'nın 141. maddesinde
düzenlenen, yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Anayasa Mahkemesi
daha önceki kararlarında ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama
yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden
yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemeyeceğine karar
vermiştir (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013,
§ 32; Ali İlhan Bayar, B. No:
2013/725, 19/11/2014, §§ 44-46; Mustafa
Doğan, B. No: 2014/1836, 28/9/2016, §§ 66-68).
28. Somut olayda başvurucu, ilk derece mahkemesinde duruşmalı
olarak yargılandığından temyiz incelemesi sırasında ayrıca duruşma
yapılmamasının aleni yargılanma hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Yargılamanın Sonucunun
Adil Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; davalı idare ile aralarında akdettikleri sözleşme
uyarınca yapımını üstlendiği köy yolunun bir kısmında sel felaketi nedeniyle
bozulmalar olduğu ve bozulan kısımların düzeltilmesi amacıyla yaptığı imalat
bedellerinin tahsili istemiyle açtığı davanın kabulüne karar verilmesi
gerekirken, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu hukuka aykırı şekilde
reddedilmesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
32. Anayasa Mahkemesi başvuru konusu olaya benzer nitelikteki Türk Çimentosu ve Kireci Anonim Şirketi (B.
No: 2014/9396, 4/10/2017, § 23) kararında; sözleşmeden doğan parasal edimlerin
Anayasa'nın 35. maddesi anlamında "mülk" kapsamına girebilmesi için
icra edilebilir bir şekilde belirginleşmesi gerektiğini belirtmiştir.
Sözleşmeye dayalı edimlerin somutlaşması, yargı kararına bağlanmasıyla söz
konusu olur. Henüz bir mahkeme tarafından hüküm altına alınmamış sözleşmeye
dayalı bir edimin icra edilebilir bir hâle geldiğinden söz edilemez.
Dolayısıyla sözleşmeden kaynaklanan bir edimin varlığının hüküm altına alınması
amacıyla açılan bir davada taraflarca ileri sürülen alacak iddialarının
Anayasa'nın 35. maddesi anlamında "mülk" olarak kabulünün olanaksız
olduğu sonucuna ulaşmıştır.
33. Bu kapsamda sözleşmeden kaynaklanan alacak iddiasına konu
olan ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürülen olayda, korunmaya
değer bir menfaatin var olup olmadığının yargılamanın sonucuna bağlı olduğu, bu
nedenle başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
34. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar
Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
35. Somut olayda Mahkeme, taraflar arasındaki önceden belirli ve
öngörülebilir nitelikteki sözleşmenin açık hükmünü yorumlayarak ve sunulan
delilleri değerlendirerekkararını vermiştir.
36. Başvuru dosyası incelendiğinde başvurucuya delillerini
sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına
ilişkin bir iddiaya rastlanmamış olup Mahkemenin ve Yargıtayın
kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir. Başvurucu tarafından ileri
sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…"
39. Başvurucu 118.940,08 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
40. Başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 8.100 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Aleni yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 8.100 TL manevi
tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Sason Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2012/28, K.2012/168) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.