TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İNTER METAL SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/13518)
Karar Tarihi: 3/7/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
M. Emin ŞAHİNER
Başvurucu
İnter Metal Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
Temsilcisi
Hüsnü Kemal ÖZKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yurt dışından ithal edilen malların liman idaresince teslim edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2015/13548, 2015/14587 ve 2015/14588 numaralı bireysel başvuruların konu yönünden hukuki irtibatlarının bulunması nedeniyle 2015/13518 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin bu dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Dava Öncesi Süreç
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Ege Serbest Bölgesi'nde demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren bir şirkettir.
10. Başvurucu Şirket; Çin, Hindistan ve Tayvan’da bulunan bazı şirketlerden akreditif yoluyla mal satın almıştır.
12. İthal konusu mallar sırasıyla 28/12/2009, 31/3/2009, 3/11/2009 ve 16/11/2009tarihlerinde İzmir Limanı'na ulaşmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının (TCDD) Gümrük Müdürlüğü adına işlettiği ve gümrüklü saha olan geçici eşya depolama alanına teslim edilmiştir.
13. Konşimentoların orjinalleri ile İzmir Gümrük Müdürlüğüne meşru hak sahibi olarak yapılan başvurular üzerine Müdürlükçe, anılan eşya başvurucu Şirket adına sırasıyla 29/12/2009, 27/10/2009, 10/11/2009 ve 20/11/2009 tarihlerinde tescil edilerek Ege Serbest Bölgesi'ne sevk edilmiştir. Gümrük işlemlerinin tamamlanması üzerine aynı gün geçici antrepoya konulan eşyanın teslimi amacıyla TCDD Liman İşletmesi Müdürlüğüne konşimento alıcı nüshaları ve diğer gerekli belgeler sırasıyla 31/12/2009, 30/10/2009, 3/11/2009 ve 23/11/2009 tarihlerinde ibraz edilmesine rağmen bu eşya başvurucuya teslim edilmemiştir.
14. Eşyanın teslim alınamaması üzerine TCDD'ye noterlikler vasıtasıyla sırasıyla 6/1/2010, 14/5/2009, 19/11/2009 ve 25/11/2009 tarihli ihtarnameler gönderilip eşyanın teslimi için gerekli olan şartların neler olduğu sorulmuştur. TCDD'nin muhtelif cevapları üzerine de istenenler yerine getirilip eşyanın teslimi için tekrar başvurular yapılmış olmasına karşın teslimat talepleri yine reddedilmiştir.
15. Liman idaresi ise talep konusu malların tesliminden kaçınmasına gerekçe olarak; yapılan kontroller sonucunda konşimentolar üzerinde yer alan gemilerin işletme kayıtlarında bulunmaması ve yine bir başvuruda gemi isminin işletme kaydında bulunmamasının yanı sıra talep edilen eşyanın bulunduğu konteynerin numarasının konşimento üzerinde farklı olmasını göstermiştir. Başvurucu ise anılan gemiler işletme kayıtlarında bulunmasa bile bedelini ödediği malın tarafına ait olduğu hususunun konşimento, faturalar ve Gümrük Müdürlüğünün tescili ile belgelendiğini ve malın mülkiyeti hususunda herhangi bir ihtilafın bulunmadığını ileri sürmüştür.
B. Dava Süreci
16. Başvurucu Şirket, eşyanın teslim edilmesi veya ticari faizi ile birlikte maddi ve manevi tazminata karar verilmesi istemleriyle 21/1/2010, 12/6/2009 ve iki dava yönünden de 4/12/2009 tarihlerinde İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde davalar açmıştır.
17. Başvurucu Şirket dava dilekçelerinde;
i. Davalı liman işletmesinin 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 218. maddesi gereğince ardiyecilik görevi yaptığını; tasdikli özet beyan karşılığında gümrüklü eşyayı zimmetine alıp gümrük işlemleri bitince sahibine teslim etmekle mükellef olmasına ve geçici antrepoya konulan eşyanın teslimi amacıyla davalı işletmeye konşimento alıcı nüshaları ile diğer gerekli belgelerin verilmesine rağmen eşyanın teslim edilmediğini belirtmiştir.
ii. Davalı işletmece; gönderenleri, taşıyıcıları, gümrük idaresi ve alıcı kayıtlarında herhangi bir yanlışlık veya eksiklik bulunmayan eşyanın bu şekilde teslim edilmemesinin hukuki bir dayanağının bulunmadığını ve 4458 sayılı Kanun'un 4. maddesi gereğincegümrük idareleri ile muhatap olan kişilerin kanun, tüzük ve yönetmeliklere uymakla mükellef olduğunu ileri sürmüştür.
iii. İdarenin, dava konusu teslimden kaçınma şeklindekihaksız fiili sonucu emtianın piyasa satış bedeli olarak yüksek miktarlarda kâr mahrumiyetinin oluştuğunu iddia etmiştir.
18. Dava dosyaları daha sonra İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesine (Mahkeme) devredilmiştir. Mahkeme 22/4/2013, 6/6/2013 ve iki davada da 15/4/2013 tarihlerinde davaların reddine karar vermiştir. Kararların gerekçelerinde özetle şu hususlara yer verilmiştir:
i. Taşıyanlar ve acenteleri, yükleme limanında tanzim edilen konşimentoları ibraz eden yetkili hamillere malları teslimle yükümlü olup bu işlemi konşimentoların ibraz edilmesi ve konşimentoların sahte olup olmadığını inceleyerek yapacaktır.
ii. Gönderilen, konşimentoları, taşıyan acentelerine ibraz ederek taşıyanlardan aldığı belgeler ile (teslim talimatnamesi- muvafakatnamesi) malları teslim alabilecektir. Bu durumda yüklerin konşimentolarda bunları teslim almaya yetkili gönderilen dışında üçüncü bir kişiye teslim edilmesi hâlinde taşıyanlar sorumlu olacaklardır.
iii. Gümrük idaresinin hâlihazırda eski uygulamalarından farklı olarak antrepo hizmeti vermemesi nedeni ile ordino talep etmediği, gümrük idaresinin sadece malın gümrükle ilgili pozisyonunu, tarifesini, ithalinin serbest olup olmadığını ve gümrük vergisinin ödenip ödenmediğini araştırdığı, diğer hususların yetki alanı dışında olduğu, malların alıcıya teslim edilip edilmemesi hususunun gümrük idaresinin yetkisinin dışında kaldığı açıktır.
iv. Gemilerden tahliye edilen ancak henüz alıcıya teslim edilmemiş mallar üzerinde tasarruf hakkının taşıyanlarda bulunması nedeni ile alıcının bu konşimentoları doğrudan liman idaresine ibraz ederek malların teslimini isteyemeyeceği belirlenmiştir. Yine limanın buradaki hukuki durumunun taşıyanların ifa yardımcısı olduğu, taşıyanların varma limanında zilyetliği nakil sureti ile yüklerin vasıtalı veya vasıtasız zilyetliğinin gönderilene geçmesini sağladığı, dolayısıyla taşıyanların iradeleri olmaksızın tek taraflı teslim yapılamayacağı açıklanmıştır.
v. Bu durumda taşıyanların talimatı olmadan liman idaresinin yükü teslim edemeyeceği hukuki gerçeği dikkate alındığında başvurucu Şirketin söz konusu taleplerini hak sahibi olduğunu ispat ederek taşıyanlara karşı ileri sürmesi gerekirken onun ifa yardımcısı konumundaki liman idaresine dava açması kabul edilemeyecektir.
vi. Taşıyanların, alacaklarını tahsil edemedikleri takdirde yük üzerinde hapis haklarını kullanabilmeleri ancak malların kendi talimatları ile teslim edilmesine bağlıdır. Aksi takdirde, taşıyanlar bu alacaklarını tahsil edemeyeceklerdir. Eşyayı taşıyanın rızası dışında teslim eden liman idaresinin de bu hâlde hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Bu itibarla taşıyanların onayları olmadan taşıyanların menfaatlerini koruma yükümlülüğü bulunan ve teslim emri olmaksızın teslimatı gerçekleştiremeyecek olan liman idaresinin sorumluluğu söz konusu olacaktır. Sonuç olarak liman idaresinin ancak taşıyanların talimatına rağmen haksız olarak yükü teslim etmekten kaçınması hâlinde başvurucunun haksız fiil niteliğindeki bu eylemnedeniyle liman idaresine karşı dava açabilmesi hakkı doğabilecektir.
vii. Taşıyanın yardımcısı konumundaki liman idaresi eşyanın gönderilene teslimini yaptığı andan itibaren taşıyıcıların sorumlulukları sona erecektir. O hâlde eşyanın teslimi taşıyanlar adına liman idaresince yapılmaktadır. Liman işletmesi taşıyanlardan aldığı talimat doğrultusunda malları kime teslim etmesi gerekiyorsa ona teslim edecektir.
viii. Sonuç olarak başvurucu Şirket, TCDD Liman İşletmesine karşı açmış olduğu davalarda haklı bir hukuki sebebe dayanmamaktadır. Diğer bir deyişle başvurucu Şirket, konşimentoyu ibraz etmeden konşimentoyu temsil eden malların kendisine teslimini isteyemeyecek ve bu nedenle tazminat talebinde bulunamayacaktır.
19. Temyiz edilen hüküm Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 6/1/2014, 6/11/2014 ve iki davada da 4/11/2014 tarihli kararlarıyla onanmıştır. Daire karar düzeltme istemlerini de 16/6/2015 tarihinde reddetmiştir.
20. Nihai kararlar, başvurucu vekiline 9/7/2015 ve 28/7/2015 tarihlerinde tebliğ edilmişlerdir.
21. Başvurucu Şirket, sırasıyla 7/8/2015 ve 24/8/2015 tarihlerinde bireysel başvurularda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Mevzuat Hükümleri
22. 4458 sayılı Kanun'un 4. maddesi şöyledir:
"Gümrük idareleriyle muhatap olan kişiler bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan tüzük, kararname ve yönetmelik hükümlerine uymak; gümrük idarelerinin gerek bu Kanunda gerek diğer kanun, tüzük ve kararnamelerde yazılı hükümlere göre yapacağı gözetim ve kontrollere tabi olmak; bu idarelerin kendi adına veya başka idareler nam veya hesabına tahsil edeceği her tür vergi, resim, harç ve ücretleri ödemek veya bunları teminata bağlamak; kanun, tüzük, kararname ve yönetmelik hükümlerinin uymayı zorunlu kıldığı her tür işlemleri yerine getirmekle sorumludurlar"
23. 4458 sayılı Kanun'un 165/D maddesi şöyledir:
"1. Özet beyanın şekli ve içeriği, öncelikle güvenlik ve emniyet amacı ile uluslararası standartlar ve ticari uygulamalardan yararlanılarak risk analizi ve gümrük kontrollerinin etkin yapılabilmesi için gerekli bilgileri kapsayacak şekilde yönetmelik ile belirlenir.
2. Özet beyan veri işleme tekniği kullanılarak hazırlanır. Gerekli ayrıntıları içermesi halinde ticari bilgiler ile liman veya taşıma bilgileri kullanılabilir.
3. Müsteşarlık, istisnai durumlarda yazılı olarak düzenlenen özet beyanları, veri işleme tekniği kullanılarak hazırlanan özet beyanlar ile aynı düzeyde risk yönetimi uygulanmasına imkân verilmesi kaydıyla kabul edebilir.
4. Özet beyan;
a) Eşyayı Türkiye Gümrük Bölgesi dışına çıkaran veya Türkiye Gümrük Bölgesi dışına taşıma sorumluluğunu üstlenen kişi,
b) Eşyayı yetkili gümrük idaresine sunabilen veya eşyanın sunulmasını sağlayan kişi,
c) Yukarıdaki bentlerde belirtilen kişilerin temsilcisi,
tarafından verilir.
5. Dördüncü fıkrada belirtilen kişilerin talep etmeleri halinde, özet beyanın verilmesinden sonra bir veya daha fazla bilginin değiştirilmesine gümrük idarelerince izin verilir. Ancak;
a) Özet beyanı veren kişiye eşyanın muayene edileceğinin bildirilmesinden,
b) Söz konusu bilgilerin yanlış olduğunun tespit edilmesinden,
c) Eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesi dışına çıkarılmak üzere ilgilisine teslim edilmesinden,
sonra özet beyanda değişiklik yapılmasına izin verilmez."
24. Olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Ticaret Kanunu'nun 1016. maddesi şöyledir:
"Navlun mukavelesiyle taşıyan, navlun karşılığında:
1. Geminin tamamını veya bir cüzünü yahut muayyen bir yerini taşıtana tahsis ederek eşyayı denizde taşımayı taahhüt eder ki buna "Çarter Mukavelesi";
2. Parça mal olan muayyen eşyayı denizde taşımayı taahhüt eder ki buna da "Kırkambar Mukavelesi" denir.
Bu kısımdaki hükümler posta idaresinin denizde eşya taşımalarına tatbik olunmaz."
25.6762 sayılı mülga Kanun'un 1061. maddesi şöyledir:
"Taşıyan, malların yükletilmesi, istifi, taşınması, elden geçirilmesi ve boşaltmasında tedbirli bir taşıyanın dikkat ve ihtimamını göstermekle mükelleftir. Teslim alındıkları andan teslim edildikleri ana kadar geçen müddet içinde malların zıyaı veya hasarı yüzünden doğacak zararlardan taşıyan mesuldür; meğer ki, zıya veya hasar, tedbirli bir taşıyanın dikkat ve ihtimamı ile dahi önüne geçilemiyecek sebeplerden ileri gelmiş olsun."
26. 6762 sayılı mülga Kanun'un 1069. maddesi şöyledir:
"Gönderilen; malı teslim almakla navlun ve navlun teferruatından olan bütün masrafları ve sürastarya ücretini, teslim almanın dayandığı mukavele veya konişmento hükümlerine göre ödemeye, kendi hesabına Gümrük Resmi ödenmiş ve başka masraflar yapılmış ise bunları da vermeye ve kendine düşen diğer bütün borçları ifaya mecbur kalır.
Taşıyan navlunun ödenmesi ve gönderilene düşen diğer borçların yerine getirilmesi karşılığında malı teslime mecburdur."
27. 6762 sayılı mülga Kanun'un 1098. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Konişmento aşağıda yazılı hususları ihtiva eder:
1. Taşıyanın ad ve soyadını veya ticaret unvanını;
2. Kaptanın ve soyadını;
3. Geminin adı ve tabiiyetini;
4. Yükletenin ad ve soyadını veya ticaret unvanını;
5. Gönderilenin ad ve soyadını veya ticaret unvanını;
6. Yükleme limanını;
7. Boşaltma limanını veya buna dair talimat alınacak yeri;
8. Gemiye yüklenen veya taşınmak üzere teslim alınan malların cinsi, ölçüsü sayı veya tartısı, markaları ve haricen belli olan hal ve mahiyetleri;
9. Navluna ait şartları;
10. Tanzim olunduğu yer ve günü;
11. Tanzim olunan nüshaların sayısını.
..... "
28. 6762 sayılı mülga Kanun'un 1102. maddesi şöyledir:
"Konişmento gereğince kendisine mallar teslim edilecek olan veya konişmento emre yazılı ise ciro ve teslim ile kendisine devredilmiş olan kimse, malları teslim almaya salahiyetlidir.
Konişmento birden çok nüsha olarak tanzim edilmişse mallar, bir tek nüshanın salahiyetli hamiline teslim edilir."
29. 31/5/2002 tarihli ve 24771 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan mülga Gümrük Yönetmeliği'nin 89. maddesi şöyledir:
"Gümrük işlemleri bitirilen eşyanın serbest dolaşıma giriş rejimine tabi eşya olması halinde; vergilerin ödendiğini gösterir vezne alındısı ve taşıma senedinin alıcı nüshasının aslı veya kurumca onaylı örneği, eşyanın gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi olması halinde ise buna ilişkin beyanname gibi belgeleri ile, taşıma senedinin alıcı nüshası aslı veya 'aslı hükmündedir' ibaresini içeren ve taşıyıcı tarafından onaylanan bir örneği ilgililerce geçici depolama yerinde görevli gümrük memuruna verilir. Sözü edilen belgeler görülüp, eşyaya ait kayıtlarla ve eşya ile karşılaştırıldıktan sonra, uygun bulunduğu takdirde, geçici depolama yeri çıkış işlemleri tamamlanır.
Bu şekilde geçici depolama yerlerinden çıkarılan eşya için gümrük memuru tarafından çıkış kontrol fişi düzenlenir ve bu fişler işletme memuru ile eşyayı teslim alan yükümlü veya temsilcisi tarafından da imzalanır. Bir gün zarfında geçici depolama yerinden çıkan eşyaya ait çıkış kontrol fişleri bir sonraki gün yine gümrük ve işletme memurunca onaylanmış bir liste ekinde gümrük idaresine verilir."
B. Yargı Kararları
30. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28/11/2017 tarihli ve E.2016/4787, K.2017/6644 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 2 ve 3 nolu davalılar TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ve Marward Shipping Co. Ltd. Şirketi hakkındaki davaların HMK’nın 150. m. uyarınca takipsiz bırakılması nedeniyleaçılmamış sayılmasına, Master Deniz Acenteliği tarafından eşyanın dava dışı alıcıya teslimi nedeniyle ordino düzenlendiği ve 1 nolu davalı adına düzenlenmiş acentelik faturasının ibraz edildiğinden bir nolu davalının taşıyan olduğu, TCDD’nin taşıyanın ifa yardımcısı olup, taşıyanın sorumluluğunun devam ettiği, hasarın gemiden tahliye, liman sahasından araçlara yüklenme ve Silivri'de araçlardan indirilmesi sırasında olduğu, hasarın ise, vinç tahliyesinde borulara takılan sapanların takıldığı orta ve uç bölümlerdeoluştuğu, taşıyanın mallarının yükletilmesi, istifi, taşınması, elden geçirilmesi ve boşaltılmasında tedbirli bir taşıyanın dikkat ve ihtimamını göstermekle mükellef olduğu gerekçesiyle, davalı DHL Project & Chartering (China) Ltd. izafeten Master Deniz Acenteliği A.Ş. hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 16.600,00 TL’nin faiziyle işbu davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
.....
Yukarıda açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 28/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 3/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu, ithal etmiş olduğu ve dava dışı taşıyanlar tarafından taşınan malların bedelini ödeyerek taşımaya konu malların konşimentolarını aldığını ve söz konusu konşimentolara dayanarak TCDD Liman İşletmesi Genel Müdürlüğüne başvurup ilgili malların kendisine teslimini talep ettiğini belirterek söz konusu taleplerinin işletme tarafından haksız olarak reddedildiğinden, taşıma konusu malların gümrüklü sahada kaldığından ve tesliminin engellendiğinden yakınmaktadır. Başvurucu; ithal edip mülkiyetini kazandığı malların teslim edilmemesi iddiasıyla işletmeye karşı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtığını, ancak bu davalarının haksız yere reddedildiğini, bu nedenle Anayasa'nın 10., 35., 36., 125., 138. ve 141. maddelerinde düzenlenen eşitlik ve kanunilik ilkeleri ile adil yargılanma, makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
33. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de, başvurucunun temel şikâyetinin ithal edilen malların teslim edilmemesi olduğu gözetilerek belirtilen şikâyetin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Mülkün Varlığı
36. Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak zorundadır (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26). Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
37. Depoda tutulan malların mülkiyetinin başvurucu Şirkete ait olduğu hususu, Gümrük Müdürlüğünce bu malların başvurucu Şirket adına tescil edilmesi ve malların teslimini teminen kontrol çıkış fişleri düzenlenmesi ile de resmî kurumlarca kabul edilmiş bulunmaktadır. Söz konusu malların mülkiyetinin başvurucuya ait olduğuna ilişkin dava süreçlerinde de herhangi bir ihtilaf yaşanmamıştır. Sonuç olarak başvurucu, yurt dışından konşimentoyla bedelini ödeyerek akreditif yoluyla paslanmaz çelik çubuk satın almıştır. Ancak taşıyanın talimatının bulunmadığı gerekçesiyle söz konusu mallar liman idaresince başvurucuya teslim edilmemiştir. Dolayısıyla ekonomik bir değer ifade ettiği kuşkusuz olan bu eşyanın başvurucu yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiğinde tereddüt bulunmamaktadır.
ii. Müdahalenin Varlığı ve Türü
38. Somut olayda yurt dışından ithal ettiği mallar, taşıyanın veya acentesinin talimatının bulunmadığı gerekçesiyle başvurucuya teslim edilmemiştir. Bu sebeple başvurucu, teslim edilmediği müddetçe söz konusu mallarından yararlanamamakta ve bu mallardan dilediği gibi tasarruf edememektedir. Bunun ise mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur.
39. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).
40. Somut olayda başvurucu bütünüyle mülkten yoksun bırakılmış değildir. Diğer taraftan müdahalenin mülkiyetin kontrolü veya düzenlenmesi amacıyla da yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvuruya konu müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanma ilkesine ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
iii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
41. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
42. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
(1) Kanunilik
43. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt, kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
44. Konşimentonun koşulları 6762 sayılı mülga Kanun'un 1098. maddesinde açık olarak belirtilmiş olup bu maddeye göre konşimento diğer hususlar yanında ayrıca geminin adı ve tabiiyetini de içermelidir. Bu şartları içeren konşimento gereği aynı Kanun'un 1102. maddesine göre teslimin yapılacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda konu hakkındaki Yargıtay içtihadına göre liman işletmesi taşıyanın ifa yardımcısı sıfatını taşımakta olup ancak yük teslim talimatına göre liman idaresi yükü alıcıya teslim edebilir.
45. Somut olayda limandan eşya çekilmesi ile ilgili rutin işlemlerin yerine getirilmesi hâlinde eşyanın tesliminin gerçekleşeceği ve bunun gerçekleşmesi için gerekli belgelerin neler olduğu hususu mülga Gümrük Yönetmeliği'nin 89. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu kapsamda Gümrük Müdürlüğünce işlemleri tamamlanmış ve teslimatı talep edilen eşyaya ilişkin belgeler, 4458 sayılı Kanun ile Gümrük Yönetmeliği hükümlerine istinaden idarede bulunan kayıtlarla karşılaştırılarak kontrol edilmektedir. Bu kontroller sonucu gemi adı ve konteyner numarası gibi bilgilerde farklılıkların bulunması hâlinde gerekli düzenlemelerin yapılması istenmekte ve bilgilerin uyuşması durumunda, ibraz edilen belgelere kayıt verilerek TCDD Liman Hizmetleri Tarifesi hükümleri gereği tahakkuk eden işletme alacağının tahsilini müteakip söz konusu eşyanın teslimatı gerçekleştirilmektedir.
46. Anılan mevzuat hükümlerinin ve buna dayalı Yargıtay uygulamasının belirli, öngörülebilir ve ulaşılabilir olduğu açıktır. Bu itibarla derece mahkemelerinin kararlarının dayandığı gerekçeler ile yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
(2) Meşru Amaç
47. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılması imkânı vermekle bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, § 53).
48. Liman idareleri, teslimatı talep edilen eşyaya ilişkin belgeleri 4458 sayılı Kanun ile Gümrük Yönetmeliği hükümlerine istinaden kendisinde bulunan kayıtlarla karşılaştırılarak kontrol etmek suretiyle ifa yardımcıları olmaları hasebiyle taşıyanlara olan sorumluluklarını yerine getirmektedir. İşletmelerin bu görevleri kapsamında yaptıkları kontroller sonucunda doğru eşyanın doğru alıcılara tesliminin sağlanabilmesi için eşyanın teslimini talep eden alıcıların idarelere ibraz ettikleri belgeler üzerinde yer alan bilgiler ile liman kayıtlarının bire bir uyuşması gerekmektedir. Bu kontrol işleminin önemli bir amacı da taşıyanların alacaklarını tahsil edemedikleri takdirde yük üzerindeki hapis haklarını kullanabilmelerinin sağlanmasıdır. Liman idarelerinin tüm bu görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri ve yardımcıları oldukları taşıyanların talimatlarına uygun hareket edebilmeleri için de kendilerine sıkı belge kontrolleri yapma ve eksik belgeyle başvuru yapanların teslim taleplerini karşılamama şeklinde kapsamlı yetkiler verilmesinde kamu yararının bulunduğu açıktır.
49. Nitekim malları taşıyıcılarının rızaları dışında teslim eden liman idarelerinin hukuki ve cezai sorumluluklarının bulunduğu gerçeği de dikkate alındığında bu yetki kapsamında yapılan sıkı belge kontrolleri ile taşıyan sıfatına sahip gemi donatanlarının ve onların temsilcileri olan gemi acentelerinin yanında, taşıyan sıfatına sahip taşıma işleri komisyoncularının ve liman idarelerinin de mal alıcısı firmaların da ortak yararına bir uygulamanın gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut olayda, yapılan kontroller sonucu ibraz edilen belgelerdeki bilgiler ile idare kayıtlarında yer alan bilgiler arasında farklılıklar bulunması hâlinde gerekli düzenlemelerin yapılmasının istenmesinde ve bu düzenlemelerin yapılmaması hâlinde malların tesliminden kaçınılmasında kamu yararı mevcut olup müdahalenin meşru bir amaç taşıdığı kuşkusuzdur.
(3) Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
50. Son olarak kamu makamlarınca başvurucu Şirketin mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
51. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
52. Ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirken Anayasa Mahkemesi, bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini ve diğer taraftan müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını da gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
53. Başvuru konusu olayda liman idaresince yapılan kontroller sonucu ibraz edilen belgelerdeki bilgiler ile idare kayıtlarında yer alan bilgiler arasında farklılıklar bulunması hâlinde gerekli düzenlemelerin yapılmasının istenmesinin ve bu düzenlemelerin yapılmaması hâlinde malların tesliminden kaçınılmasının ulaşılmak istenen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli ve bu amaç doğrultusunda gerekli olduğu tartışmasızdır. Ancak bunun yanında müdahalenin orantılı olup olmadığı da değerlendirilmelidir.
54. Somut olayda ithal konusu mallar İzmir Limanı'na ulaşmış ve TCDD'nin Gümrük Müdürlüğü adına işlettiği ve gümrüklü saha olan geçici eşya depolama alanına teslim edilmiştir. Başvurucu Şirket, İzmir Gümrük Müdürlüğüne başvurarak özet beyanları vermiş ve Müdürlükçe Şirket adına tescil edilen mallar gümrük geçici depolama alanına alınmıştır. Buna mukabil gümrük işlemlerinin tamamlanması üzerine aynı gün geçici antrepoya konulan eşyanın teslimi amacı ile başvurucu Şirketçe liman idaresine konşimento alıcı nüshaları ve diğer belgelerin verilmesine rağmen eşya teslim edilmemiştir. İdarece malların tesliminden kaçınılmasına gerekçe olarak ise yapılan kontroller sonucunda konşimentolar üzerinde yer alan bazı gemilerin isimlerinin işletme kayıtlarında bulunmaması ve talep edilen eşyanın bulunduğu konteynerlerden birinin numarasının ibraz edilen konşimentolar üzerindeki numaradan farklı olması gösterilmiştir. Esasında başvurucu Şirketin bu şekilde kendisine ait olduğunu iddia ettiği malların tesliminin engellenmesinin başvurucu açısından bir külfete yol açtığı kuşkusuzdur.
55. Ancak liman idarelerinin, taşıyanların ifa yardımcıları olmaları sebebiyle onlara karşı çeşitli sorumlulukları bulunmaktadır. Liman idareleri bu sorumluluklarını ise teslimatı talep edilen eşyaya ilişkin belgeleri 4458 sayılı Kanun ile Gümrük Yönetmeliği hükümlerine istinaden kendisinde bulunan kayıtlarla karşılaştırılarak kontrol etmek suretiyle yerine getirmektedir. Bu durumda taşıyanların yardımcısı konumundaki liman idaresinin eşyanın gönderilene teslimini yaptığı andan itibaren sorumluluğu sona erecektir. Bu itibarla liman işletmesi taşıyandan aldığı talimat doğrultusunda malı kime teslim etmesi gerekiyorsa ona teslim edecektir. Diğer bir deyişle liman işletmesinin sıkı belge kontrolünde bulunuyor olmasının ve uluslararası deniz taşımacılığı mevzuatının bu noktada esnek olmayan hükümler içermesinin deniz ticaretinin belirli bir güvenlik seviyesinde seyri için elzem olduğu hususunda genel bir kabul bulunmaktadır.
56. Diğer yandan limandan eşya çekilebilmesi için gerekli olan belgelerin neler olduğu ve bu belgelerin temin edilememesi hâlinde eksikliklerin nasıl tamamlanabileceği ya da bu belgelerdeki hatalı kayıtların düzeltilmesi yol ve yöntemleri de ilgili mevzuatta belirtilmiştir. Nitekim somut olayda yapılan başvurular üzerine liman idaresi;limandan eşya çekilmesi ile ilgili rutin işlemlerin yerine getirilmesi hâlinde eşyanın tesliminin gerçekleştirilebileceğini müracaat sırasında belgeleri sunan Şirket temsilcisi aracılığıyla başvurucu Şirkete bildirmiştir. Bu kapsamda konşimento üzerinde yazılı olan gemi isimleri ile limana varan gemi isimlerinin, ayrıca konşimento üzerinde yazan ithal konusu eşyanın bulunduğu konteynerlerden birinin numarası ile talep edilen eşyanın bulunduğu konteyner numarasının farklı olduğu tespit edilmiş, başvuru Şirketten gerekli düzeltmelerin yapılması ve alt özet beyanların verilmesiistenmiştir.
57. Acente tarafından tescil ettirilecek alt özel beyanlarda çoğu zaman gemi isimlerinin düzeltilerek yer aldığı ve bu şekilde başvurucu Şirket konumundaki mal alıcılarının bu eksikliği acenteler vasıtasıyla giderebildikleri açıktır. Buna mukabil somut olayda liman idaresine ibraz edilen özet beyanlarda limana gelen gemi isimlerinin konşimentolarda yer almadığı fakat eşyayı aktarma olarak getiren gemilerin isimlerinin yer aldığı varsayıldığında başvurucunun kendisine 4458 sayılı Kanun'un 165/D maddesi gereğince tanınan alt özel beyanlarla taşıyıcı firmaların acentesi veya Gümrük Müdürlüğünce düzeltmenin yaptırılması ve düzeltme karar yazılarının liman idaresine ulaştırılmasıyla teslimatın gerçekleştirilmesi imkânını kullanmadığı görülmektedir. Bu durumda acentelerinden, aktarma olarak getirilen gemi isimlerinin düzeltilmesine imkân veren söz konusu hukuki enstrümanın varlığı, başvurucuya yüklenen külfeti hafifletmekte ve bu, ticari işletmenin tüm taraflarının menfaatine olan ve gemi taşımacılığında ticari güvenin tesisi için elzem olan mezkûr uygulamanın teşkil ettiği müdahaleyi ölçülü kılmaktadır. Liman idaresinin taşıyanların talimatı anlamına gelen ordino kesilmesi işlemlerine rağmen malları teslimden kaçınması hâlinde ise müdahalenin ölçüsüz olacağı açıktır. Bununla birlikte somut olayda başvurucu Şirket, bu tür bir işlemin tesisini teminen acenteler nezdinde herhangi bir girişimde bulunmamıştır.
58. Diğer yandan liman idaresi tarafından başvurucu Şirketin pek çok defa yaptığı teslim talepli başvuruya verdiği cevaplarda teslimatın gerçekleşmesi için şart olan eksik belgelerin neler olduğu bildirilmiş ve bu belgelerin temini durumunda her zaman malların tesliminin gerçekleşebileceği ifade edilmiştir. Üstelik ithalata konu malların teslim alınması anına kadar eksik olan belgeleri sunabilecek acenteler ve gümrük müşaviri gibi muhatapların bulunduğu, eksiklikleri tamamlanması istenen belgelerin ayrım gözetilmeksizin tüm mal ithalatçısı firmalardan talep edildiği gerçeği de dikkate alındığında başvurucu Şirketin beklemediği bir taleple karşılaşmış olduğunu söylemek de mümkün değildir. Nitekim acentelerin tescil ettirdiği özet beyanlarda çoğu zaman alıcı olarak aracı firmaların isimlerinin yazıldığı, asıl alıcıların eşyayı teslim alabilmeleri için bu aracı firmalarca alt özet beyanlar düzenlenerek Gümrük Müdürlüğüne tescil ettirmeleri ve limana vermeleriyle eşyanın tesliminin gerçekleştirilebildiği hususu da, bu konudaki uygulama da tüm ithalatçı firmalarca bilinmektedir.
59.Ayrıca talep konusu mallar hâlihazırda depoda durduğu için başvurucu Şirketin ithal ettiği söz konusu malları taşıyan veya acentesine düzenlettirilecek Teslim Talimat Formunu ibraz ederek liman idaresinden teslim alabileceği anlaşılmaktadır. Başvurucu Şirket, her ne kadar malların teslimi için gerekli olan ordinoların artık uygulamada geçerliliğinin kaldırıldığını belirtmiş ise de taşıyanların imzalayarak yükün teslimine rıza gösterdiklerini ifade ettikleri ve kimi çevreler nezdinde ulusal ve uluslararası ticaret ve taşımacılıkta yüklerin teslimi için geçerli ve gerekli belge olduğu hususunda bir kabul bulunan yük teslim belgesi, etiketli konşimento veya ordino gibi farklı isimler verilen bu belgelerin hukuken geçerliliği olmayan belgelerden olduğuna ilişkin bir mevzuat hükmünün ya da yargısal içtihadın varlığı hususunda başvurucu tarafından herhangi bir bilgi ya da belge sunulmamıştır.
60. Bu durumda somut olayda liman idaresinin cevap yazılarında da işaret edilen ve başvurucu Şirketin maliki olduğunu iddia ettiği mallarına ulaşabilmesini sağlayan hukuki yolların bulunduğu, depodaki malların tasfiyesine gidilmeyip hâlihazırda herhangi bir işleme tabi tutulmadan orada tutuldukları dikkate alındığında başvurucu Şirkete şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklenmediği anlaşılmıştır. Sonuç olarak somut olay bakımından başvurucu Şirketin mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil denge bozulmadığı için müdahale ölçülü bulunmuştur.
61. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
62. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
63. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
64. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
65. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
66. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu davaların hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu dasöylenemez. Dolayısıyla somut başvurular açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında dikkate alınması gereken ve ekli tablonun (D) sütununda her bir başvuru için ayrı ayrı tespit edilmiş olan, sırasıyla toplam yaklaşık 5 yıl 4 ay, 6 yıl ve iki başvuruda da 5 yıl 6 aylık sürelerde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
67. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
68. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine kar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
69. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
70. Somut başvuruda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
71. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya ekli tablonun (E) sütununda gösterilen manevi tazminatların net olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
72. Mülkiyet hakkının ihlali iddiası yönünden başvuru kabul edilemez bulunduğundan başvurucunun bu hakka yönelik maddi tazminat talebinin reddi gerekir.
73. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 907,60 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.887,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya ekli tablonun (E) sütununda gösterilen miktarlarda net manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 907,60 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.887,60 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sıra
A
B
C
D
E
Dava Esas
Numarası
Dava
Tarihi
Nihai Karar Tarihi
Yargısal
Süreçte Geçen Toplam Süre
Hükmedilen
Net Manevi Tazminat
1
2012/179
21/1/2010
16/6/2015
5 yıl
4 ay
5.400 TL
2
2012/165
12/6/2009
6 yıl
6.750 TL
3
2012/177
4/12/2009
6 ay
6.750TL
4
2012/176