TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İNTER METAL SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/13518)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
M. Emin ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
İnter Metal Sanayi ve Ticaret Ltd.
Şti.
|
Temsilcisi
|
:
|
Hüsnü Kemal ÖZKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yurt dışından ithal edilen malların liman idaresince
teslim edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2015/13548, 2015/14587 ve 2015/14588 numaralı bireysel
başvuruların konu yönünden hukuki irtibatlarının bulunması nedeniyle 2015/13518
numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin bu dosya
üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru
belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Dava Öncesi Süreç
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Ege Serbest Bölgesi'nde demir-çelik sektöründe
faaliyet gösteren bir şirkettir.
10. Başvurucu Şirket; Çin, Hindistan ve Tayvan’da bulunan bazı
şirketlerden akreditif yoluyla mal satın almıştır.
12. İthal konusu mallar sırasıyla 28/12/2009, 31/3/2009,
3/11/2009 ve 16/11/2009tarihlerinde İzmir Limanı'na ulaşmış ve Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının (TCDD) Gümrük Müdürlüğü adına işlettiği ve
gümrüklü saha olan geçici eşya depolama alanına teslim edilmiştir.
13. Konşimentoların orjinalleri ile
İzmir Gümrük Müdürlüğüne meşru hak sahibi olarak yapılan başvurular üzerine
Müdürlükçe, anılan eşya başvurucu Şirket adına sırasıyla 29/12/2009,
27/10/2009, 10/11/2009 ve 20/11/2009 tarihlerinde tescil edilerek Ege Serbest
Bölgesi'ne sevk edilmiştir. Gümrük işlemlerinin tamamlanması üzerine aynı gün
geçici antrepoya konulan eşyanın teslimi amacıyla TCDD Liman İşletmesi
Müdürlüğüne konşimento alıcı nüshaları ve diğer gerekli belgeler sırasıyla
31/12/2009, 30/10/2009, 3/11/2009 ve 23/11/2009 tarihlerinde ibraz edilmesine
rağmen bu eşya başvurucuya teslim edilmemiştir.
14. Eşyanın teslim alınamaması üzerine TCDD'ye noterlikler
vasıtasıyla sırasıyla 6/1/2010, 14/5/2009, 19/11/2009 ve 25/11/2009 tarihli
ihtarnameler gönderilip eşyanın teslimi için gerekli olan şartların neler
olduğu sorulmuştur. TCDD'nin muhtelif cevapları üzerine de istenenler yerine
getirilip eşyanın teslimi için tekrar başvurular yapılmış olmasına karşın
teslimat talepleri yine reddedilmiştir.
15. Liman idaresi ise talep konusu malların tesliminden
kaçınmasına gerekçe olarak; yapılan kontroller sonucunda konşimentolar üzerinde
yer alan gemilerin işletme kayıtlarında bulunmaması ve yine bir başvuruda gemi
isminin işletme kaydında bulunmamasının yanı sıra talep edilen eşyanın
bulunduğu konteynerin numarasının konşimento üzerinde farklı olmasını
göstermiştir. Başvurucu ise anılan gemiler işletme kayıtlarında bulunmasa bile
bedelini ödediği malın tarafına ait olduğu hususunun konşimento, faturalar ve
Gümrük Müdürlüğünün tescili ile belgelendiğini ve malın mülkiyeti hususunda
herhangi bir ihtilafın bulunmadığını ileri sürmüştür.
B. Dava Süreci
16. Başvurucu Şirket, eşyanın teslim edilmesi veya ticari faizi
ile birlikte maddi ve manevi tazminata karar verilmesi istemleriyle 21/1/2010,
12/6/2009 ve iki dava yönünden de 4/12/2009 tarihlerinde İzmir 1. Asliye
Ticaret Mahkemesinde davalar açmıştır.
17. Başvurucu Şirket dava dilekçelerinde;
i. Davalı liman işletmesinin 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı
Gümrük Kanunu'nun 218. maddesi gereğince ardiyecilik
görevi yaptığını; tasdikli özet beyan karşılığında gümrüklü eşyayı zimmetine
alıp gümrük işlemleri bitince sahibine teslim etmekle mükellef olmasına ve
geçici antrepoya konulan eşyanın teslimi amacıyla davalı işletmeye konşimento
alıcı nüshaları ile diğer gerekli belgelerin verilmesine rağmen eşyanın teslim
edilmediğini belirtmiştir.
ii. Davalı işletmece; gönderenleri, taşıyıcıları, gümrük idaresi
ve alıcı kayıtlarında herhangi bir yanlışlık veya eksiklik bulunmayan eşyanın
bu şekilde teslim edilmemesinin hukuki bir dayanağının bulunmadığını ve 4458
sayılı Kanun'un 4. maddesi gereğincegümrük idareleri
ile muhatap olan kişilerin kanun, tüzük ve yönetmeliklere uymakla mükellef
olduğunu ileri sürmüştür.
iii. İdarenin, dava konusu teslimden kaçınma şeklindekihaksız
fiili sonucu emtianın piyasa satış bedeli olarak yüksek miktarlarda kâr
mahrumiyetinin oluştuğunu iddia etmiştir.
18. Dava dosyaları daha sonra İzmir 6. Asliye Ticaret
Mahkemesine (Mahkeme) devredilmiştir. Mahkeme 22/4/2013, 6/6/2013 ve iki davada
da 15/4/2013 tarihlerinde davaların reddine karar vermiştir. Kararların
gerekçelerinde özetle şu hususlara yer verilmiştir:
i. Taşıyanlar ve acenteleri, yükleme limanında tanzim edilen
konşimentoları ibraz eden yetkili hamillere malları teslimle yükümlü olup bu
işlemi konşimentoların ibraz edilmesi ve konşimentoların sahte olup olmadığını
inceleyerek yapacaktır.
ii. Gönderilen, konşimentoları, taşıyan acentelerine ibraz
ederek taşıyanlardan aldığı belgeler ile (teslim talimatnamesi- muvafakatnamesi) malları teslim alabilecektir. Bu durumda
yüklerin konşimentolarda bunları teslim almaya yetkili gönderilen dışında
üçüncü bir kişiye teslim edilmesi hâlinde taşıyanlar sorumlu olacaklardır.
iii. Gümrük idaresinin hâlihazırda eski uygulamalarından farklı
olarak antrepo hizmeti vermemesi nedeni ile ordino talep etmediği, gümrük
idaresinin sadece malın gümrükle ilgili pozisyonunu, tarifesini, ithalinin
serbest olup olmadığını ve gümrük vergisinin ödenip ödenmediğini araştırdığı,
diğer hususların yetki alanı dışında olduğu, malların alıcıya teslim edilip
edilmemesi hususunun gümrük idaresinin yetkisinin dışında kaldığı açıktır.
iv. Gemilerden tahliye edilen ancak henüz alıcıya teslim
edilmemiş mallar üzerinde tasarruf hakkının taşıyanlarda bulunması nedeni ile
alıcının bu konşimentoları doğrudan liman idaresine ibraz ederek malların
teslimini isteyemeyeceği belirlenmiştir. Yine limanın buradaki hukuki durumunun
taşıyanların ifa yardımcısı olduğu, taşıyanların varma limanında zilyetliği
nakil sureti ile yüklerin vasıtalı veya vasıtasız zilyetliğinin gönderilene
geçmesini sağladığı, dolayısıyla taşıyanların iradeleri olmaksızın tek taraflı
teslim yapılamayacağı açıklanmıştır.
v. Bu durumda taşıyanların talimatı olmadan liman idaresinin
yükü teslim edemeyeceği hukuki gerçeği dikkate alındığında başvurucu Şirketin
söz konusu taleplerini hak sahibi olduğunu ispat ederek taşıyanlara karşı ileri
sürmesi gerekirken onun ifa yardımcısı konumundaki liman idaresine dava açması
kabul edilemeyecektir.
vi. Taşıyanların, alacaklarını tahsil edemedikleri takdirde yük
üzerinde hapis haklarını kullanabilmeleri ancak malların kendi talimatları ile
teslim edilmesine bağlıdır. Aksi takdirde, taşıyanlar bu alacaklarını tahsil
edemeyeceklerdir. Eşyayı taşıyanın rızası dışında teslim eden liman idaresinin
de bu hâlde hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Bu itibarla taşıyanların
onayları olmadan taşıyanların menfaatlerini koruma yükümlülüğü bulunan ve
teslim emri olmaksızın teslimatı gerçekleştiremeyecek olan liman idaresinin
sorumluluğu söz konusu olacaktır. Sonuç olarak liman idaresinin ancak
taşıyanların talimatına rağmen haksız olarak yükü teslim etmekten kaçınması
hâlinde başvurucunun haksız fiil niteliğindeki bu eylemnedeniyle
liman idaresine karşı dava açabilmesi hakkı doğabilecektir.
vii. Taşıyanın yardımcısı konumundaki liman idaresi eşyanın
gönderilene teslimini yaptığı andan itibaren taşıyıcıların sorumlulukları sona
erecektir. O hâlde eşyanın teslimi taşıyanlar adına liman idaresince
yapılmaktadır. Liman işletmesi taşıyanlardan aldığı talimat doğrultusunda
malları kime teslim etmesi gerekiyorsa ona teslim edecektir.
viii. Sonuç olarak başvurucu Şirket, TCDD Liman İşletmesine
karşı açmış olduğu davalarda haklı bir hukuki sebebe dayanmamaktadır. Diğer bir
deyişle başvurucu Şirket, konşimentoyu ibraz etmeden konşimentoyu temsil eden
malların kendisine teslimini isteyemeyecek ve bu nedenle tazminat talebinde
bulunamayacaktır.
19. Temyiz edilen hüküm Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 6/1/2014,
6/11/2014 ve iki davada da 4/11/2014 tarihli kararlarıyla onanmıştır. Daire
karar düzeltme istemlerini de 16/6/2015 tarihinde reddetmiştir.
20. Nihai kararlar, başvurucu vekiline 9/7/2015 ve 28/7/2015
tarihlerinde tebliğ edilmişlerdir.
21. Başvurucu Şirket, sırasıyla 7/8/2015 ve 24/8/2015
tarihlerinde bireysel başvurularda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Mevzuat Hükümleri
22. 4458 sayılı Kanun'un 4. maddesi şöyledir:
"Gümrük idareleriyle muhatap olan kişiler
bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan tüzük, kararname ve yönetmelik
hükümlerine uymak; gümrük idarelerinin gerek bu Kanunda gerek diğer kanun,
tüzük ve kararnamelerde yazılı hükümlere göre yapacağı gözetim ve kontrollere
tabi olmak; bu idarelerin kendi adına veya başka idareler nam veya hesabına
tahsil edeceği her tür vergi, resim, harç ve ücretleri ödemek veya bunları
teminata bağlamak; kanun, tüzük, kararname ve yönetmelik hükümlerinin uymayı
zorunlu kıldığı her tür işlemleri yerine getirmekle sorumludurlar"
23. 4458 sayılı Kanun'un 165/D maddesi şöyledir:
"1. Özet beyanın şekli ve içeriği,
öncelikle güvenlik ve emniyet amacı ile uluslararası standartlar ve ticari
uygulamalardan yararlanılarak risk analizi ve gümrük kontrollerinin etkin
yapılabilmesi için gerekli bilgileri kapsayacak şekilde yönetmelik ile
belirlenir.
2. Özet beyan veri işleme tekniği kullanılarak
hazırlanır. Gerekli ayrıntıları içermesi halinde ticari bilgiler ile liman veya
taşıma bilgileri kullanılabilir.
3. Müsteşarlık, istisnai durumlarda yazılı
olarak düzenlenen özet beyanları, veri işleme tekniği kullanılarak hazırlanan
özet beyanlar ile aynı düzeyde risk yönetimi uygulanmasına imkân verilmesi
kaydıyla kabul edebilir.
4. Özet beyan;
a) Eşyayı Türkiye Gümrük Bölgesi dışına
çıkaran veya Türkiye Gümrük Bölgesi dışına taşıma sorumluluğunu üstlenen kişi,
b) Eşyayı yetkili gümrük idaresine sunabilen
veya eşyanın sunulmasını sağlayan kişi,
c) Yukarıdaki bentlerde belirtilen kişilerin
temsilcisi,
tarafından verilir.
5. Dördüncü fıkrada belirtilen kişilerin talep
etmeleri halinde, özet beyanın verilmesinden sonra bir veya daha fazla bilginin
değiştirilmesine gümrük idarelerince izin verilir. Ancak;
a) Özet beyanı veren kişiye eşyanın muayene
edileceğinin bildirilmesinden,
b) Söz konusu bilgilerin yanlış olduğunun
tespit edilmesinden,
c) Eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesi dışına
çıkarılmak üzere ilgilisine teslim edilmesinden,
sonra özet beyanda değişiklik yapılmasına izin verilmez."
24. Olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan 29/6/1956 tarihli ve
6762 sayılı mülga Ticaret Kanunu'nun 1016. maddesi
şöyledir:
"Navlun mukavelesiyle taşıyan, navlun
karşılığında:
1. Geminin tamamını veya bir cüzünü yahut
muayyen bir yerini taşıtana tahsis ederek eşyayı denizde taşımayı taahhüt eder
ki buna "Çarter Mukavelesi";
2. Parça mal olan muayyen eşyayı denizde
taşımayı taahhüt eder ki buna da "Kırkambar Mukavelesi" denir.
Bu kısımdaki hükümler posta idaresinin denizde
eşya taşımalarına tatbik olunmaz."
25.6762 sayılı mülga Kanun'un 1061. maddesi
şöyledir:
"Taşıyan, malların
yükletilmesi, istifi, taşınması, elden geçirilmesi ve boşaltmasında tedbirli
bir taşıyanın dikkat ve ihtimamını göstermekle mükelleftir. Teslim alındıkları
andan teslim edildikleri ana kadar geçen müddet içinde malların zıyaı veya
hasarı yüzünden doğacak zararlardan taşıyan mesuldür; meğer ki, zıya veya
hasar, tedbirli bir taşıyanın dikkat ve ihtimamı ile dahi önüne geçilemiyecek sebeplerden ileri gelmiş olsun."
26. 6762 sayılı mülga Kanun'un 1069. maddesi
şöyledir:
"Gönderilen; malı teslim almakla navlun
ve navlun teferruatından olan bütün masrafları ve sürastarya
ücretini, teslim almanın dayandığı mukavele veya konişmento
hükümlerine göre ödemeye, kendi hesabına Gümrük Resmi ödenmiş ve başka
masraflar yapılmış ise bunları da vermeye ve kendine düşen diğer bütün borçları
ifaya mecbur kalır.
Taşıyan navlunun ödenmesi ve gönderilene düşen
diğer borçların yerine getirilmesi karşılığında malı teslime mecburdur."
27. 6762 sayılı mülga Kanun'un 1098. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Konişmento
aşağıda yazılı hususları ihtiva eder:
1. Taşıyanın ad ve soyadını veya ticaret
unvanını;
2. Kaptanın ve soyadını;
3. Geminin adı ve tabiiyetini;
4. Yükletenin ad ve soyadını veya ticaret
unvanını;
5. Gönderilenin ad ve soyadını veya ticaret
unvanını;
6. Yükleme limanını;
7. Boşaltma limanını veya buna dair talimat
alınacak yeri;
8. Gemiye yüklenen veya taşınmak üzere teslim
alınan malların cinsi, ölçüsü sayı veya tartısı, markaları ve haricen belli
olan hal ve mahiyetleri;
9. Navluna ait şartları;
10. Tanzim olunduğu yer ve günü;
11. Tanzim olunan nüshaların sayısını.
..... "
28. 6762 sayılı mülga Kanun'un 1102. maddesi
şöyledir:
"Konişmento
gereğince kendisine mallar teslim edilecek olan veya konişmento
emre yazılı ise ciro ve teslim ile kendisine devredilmiş olan kimse, malları
teslim almaya salahiyetlidir.
Konişmento birden çok nüsha olarak tanzim edilmişse mallar, bir tek nüshanın
salahiyetli hamiline teslim edilir."
29. 31/5/2002 tarihli ve 24771 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan mülga Gümrük Yönetmeliği'nin 89. maddesi şöyledir:
"Gümrük işlemleri bitirilen eşyanın
serbest dolaşıma giriş rejimine tabi eşya olması halinde; vergilerin ödendiğini
gösterir vezne alındısı ve taşıma senedinin alıcı nüshasının aslı veya kurumca
onaylı örneği, eşyanın gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi
olması halinde ise buna ilişkin beyanname gibi belgeleri ile, taşıma senedinin
alıcı nüshası aslı veya 'aslı hükmündedir' ibaresini içeren ve taşıyıcı
tarafından onaylanan bir örneği ilgililerce geçici depolama yerinde görevli
gümrük memuruna verilir. Sözü edilen belgeler görülüp, eşyaya ait kayıtlarla ve
eşya ile karşılaştırıldıktan sonra, uygun bulunduğu takdirde, geçici depolama
yeri çıkış işlemleri tamamlanır.
Bu şekilde geçici depolama yerlerinden
çıkarılan eşya için gümrük memuru tarafından çıkış kontrol fişi düzenlenir ve
bu fişler işletme memuru ile eşyayı teslim alan yükümlü veya temsilcisi
tarafından da imzalanır. Bir gün zarfında geçici depolama yerinden çıkan eşyaya
ait çıkış kontrol fişleri bir sonraki gün yine gümrük ve işletme memurunca
onaylanmış bir liste ekinde gümrük idaresine verilir."
B. Yargı Kararları
30. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28/11/2017 tarihli ve
E.2016/4787, K.2017/6644 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... Mahkemece iddia, savunma, toplanılan
deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 2 ve 3 nolu davalılar TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ve Marward Shipping Co. Ltd. Şirketi hakkındaki davaların HMK’nın
150. m. uyarınca takipsiz bırakılması nedeniyleaçılmamış
sayılmasına, Master Deniz Acenteliği tarafından eşyanın dava dışı alıcıya
teslimi nedeniyle ordino düzenlendiği ve 1 nolu
davalı adına düzenlenmiş acentelik faturasının ibraz edildiğinden bir nolu davalının taşıyan olduğu, TCDD’nin taşıyanın ifa
yardımcısı olup, taşıyanın sorumluluğunun devam ettiği, hasarın gemiden
tahliye, liman sahasından araçlara yüklenme ve Silivri'de araçlardan
indirilmesi sırasında olduğu, hasarın ise, vinç tahliyesinde borulara takılan
sapanların takıldığı orta ve uç bölümlerdeoluştuğu,
taşıyanın mallarının yükletilmesi, istifi, taşınması, elden geçirilmesi ve
boşaltılmasında tedbirli bir taşıyanın dikkat ve ihtimamını göstermekle mükellef
olduğu gerekçesiyle, davalı DHL Project & Chartering
(China) Ltd. izafeten Master Deniz Acenteliği A.Ş.
hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 16.600,00 TL’nin faiziyle işbu davalıdan
tahsiline karar verilmiştir.
.....
Yukarıda açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına
BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene
iadesine, 28/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 3/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu, ithal etmiş olduğu ve dava dışı taşıyanlar
tarafından taşınan malların bedelini ödeyerek taşımaya konu malların
konşimentolarını aldığını ve söz konusu konşimentolara dayanarak TCDD Liman
İşletmesi Genel Müdürlüğüne başvurup ilgili malların kendisine teslimini talep
ettiğini belirterek söz konusu taleplerinin işletme tarafından haksız olarak
reddedildiğinden, taşıma konusu malların gümrüklü sahada kaldığından ve
tesliminin engellendiğinden yakınmaktadır. Başvurucu; ithal edip mülkiyetini
kazandığı malların teslim edilmemesi iddiasıyla işletmeye karşı İzmir 6. Asliye
Ticaret Mahkemesinde dava açtığını, ancak bu davalarının haksız yere
reddedildiğini, bu nedenle Anayasa'nın 10., 35., 36., 125., 138. ve 141.
maddelerinde düzenlenen eşitlik ve kanunilik ilkeleri ile adil yargılanma,
makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
33. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu adil yargılanma hakkının da ihlal
edildiğini ileri sürmekte ise de, başvurucunun temel
şikâyetinin ithal edilen malların teslim edilmemesi olduğu gözetilerek
belirtilen şikâyetin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Mülkün Varlığı
36. Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak
zorundadır (Cemile Ünlü, B. No:
2013/382, 16/4/2013, § 26). Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, §
20). Bu bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul
ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve
fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet
hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve
diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
37. Depoda tutulan malların mülkiyetinin başvurucu Şirkete ait
olduğu hususu, Gümrük Müdürlüğünce bu malların başvurucu Şirket adına tescil
edilmesi ve malların teslimini teminen kontrol çıkış
fişleri düzenlenmesi ile de resmî kurumlarca kabul edilmiş bulunmaktadır. Söz
konusu malların mülkiyetinin başvurucuya ait olduğuna ilişkin dava süreçlerinde
de herhangi bir ihtilaf yaşanmamıştır. Sonuç olarak başvurucu, yurt dışından
konşimentoyla bedelini ödeyerek akreditif yoluyla paslanmaz çelik çubuk satın
almıştır. Ancak taşıyanın talimatının bulunmadığı gerekçesiyle söz konusu
mallar liman idaresince başvurucuya teslim edilmemiştir. Dolayısıyla ekonomik
bir değer ifade ettiği kuşkusuz olan bu eşyanın başvurucu yönünden Anayasa'nın
35. maddesi anlamında mülk teşkil
ettiğinde tereddüt bulunmamaktadır.
ii. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
38. Somut olayda yurt dışından ithal ettiği mallar, taşıyanın
veya acentesinin talimatının bulunmadığı gerekçesiyle başvurucuya teslim
edilmemiştir. Bu sebeple başvurucu, teslim edilmediği müddetçe söz konusu
mallarından yararlanamamakta ve bu mallardan dilediği gibi tasarruf
edememektedir. Bunun ise mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur.
39. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci
fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi
belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi
koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının
genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının
kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle
devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân
sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından
mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca
belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi,
mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§
55-58).
40. Somut olayda başvurucu bütünüyle mülkten yoksun bırakılmış
değildir. Diğer taraftan müdahalenin mülkiyetin kontrolü veya düzenlenmesi
amacıyla da yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvuruya konu müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanma ilkesine
ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
iii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
41. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
42. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep
Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
(1) Kanunilik
43. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt, kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit
edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç
hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların
bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş
Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
44. Konşimentonun koşulları 6762 sayılı mülga Kanun'un 1098. maddesinde açık olarak belirtilmiş olup bu maddeye göre
konşimento diğer hususlar yanında ayrıca geminin adı ve tabiiyetini de
içermelidir. Bu şartları içeren konşimento gereği aynı Kanun'un 1102. maddesine göre teslimin yapılacağı belirtilmiştir. Bu
bağlamda konu hakkındaki Yargıtay içtihadına göre liman işletmesi taşıyanın ifa
yardımcısı sıfatını taşımakta olup ancak yük teslim talimatına göre liman
idaresi yükü alıcıya teslim edebilir.
45. Somut olayda limandan eşya çekilmesi ile ilgili rutin
işlemlerin yerine getirilmesi hâlinde eşyanın tesliminin gerçekleşeceği ve
bunun gerçekleşmesi için gerekli belgelerin neler olduğu hususu mülga Gümrük
Yönetmeliği'nin 89. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu kapsamda Gümrük
Müdürlüğünce işlemleri tamamlanmış ve teslimatı talep edilen eşyaya ilişkin
belgeler, 4458 sayılı Kanun ile Gümrük Yönetmeliği hükümlerine istinaden
idarede bulunan kayıtlarla karşılaştırılarak kontrol edilmektedir. Bu
kontroller sonucu gemi adı ve konteyner numarası gibi bilgilerde farklılıkların
bulunması hâlinde gerekli düzenlemelerin yapılması istenmekte ve bilgilerin
uyuşması durumunda, ibraz edilen belgelere kayıt verilerek TCDD Liman
Hizmetleri Tarifesi hükümleri gereği tahakkuk eden işletme alacağının tahsilini
müteakip söz konusu eşyanın teslimatı gerçekleştirilmektedir.
46. Anılan mevzuat hükümlerinin ve buna dayalı Yargıtay
uygulamasının belirli, öngörülebilir ve ulaşılabilir olduğu açıktır. Bu
itibarla derece mahkemelerinin kararlarının dayandığı gerekçeler ile yukarıda
belirtilen mevzuat hükümleri dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
(2) Meşru
Amaç
47. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı
ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı,
mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılması
imkânı vermekle bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının
kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir
sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §
53).
48. Liman idareleri, teslimatı talep edilen eşyaya ilişkin
belgeleri 4458 sayılı Kanun ile Gümrük Yönetmeliği hükümlerine istinaden
kendisinde bulunan kayıtlarla karşılaştırılarak kontrol etmek suretiyle ifa
yardımcıları olmaları hasebiyle taşıyanlara olan sorumluluklarını yerine
getirmektedir. İşletmelerin bu görevleri kapsamında yaptıkları kontroller
sonucunda doğru eşyanın doğru alıcılara tesliminin sağlanabilmesi için eşyanın
teslimini talep eden alıcıların idarelere ibraz ettikleri belgeler üzerinde yer
alan bilgiler ile liman kayıtlarının bire bir uyuşması gerekmektedir. Bu
kontrol işleminin önemli bir amacı da taşıyanların alacaklarını tahsil
edemedikleri takdirde yük üzerindeki hapis haklarını kullanabilmelerinin
sağlanmasıdır. Liman idarelerinin tüm bu görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri
ve yardımcıları oldukları taşıyanların talimatlarına uygun hareket edebilmeleri
için de kendilerine sıkı belge kontrolleri yapma ve eksik belgeyle başvuru
yapanların teslim taleplerini karşılamama şeklinde kapsamlı yetkiler
verilmesinde kamu yararının bulunduğu açıktır.
49. Nitekim malları taşıyıcılarının rızaları dışında teslim eden
liman idarelerinin hukuki ve cezai sorumluluklarının bulunduğu gerçeği de
dikkate alındığında bu yetki kapsamında yapılan sıkı belge kontrolleri ile
taşıyan sıfatına sahip gemi donatanlarının ve onların temsilcileri olan gemi
acentelerinin yanında, taşıyan sıfatına sahip taşıma işleri komisyoncularının
ve liman idarelerinin de mal alıcısı firmaların da ortak yararına bir
uygulamanın gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut olayda, yapılan
kontroller sonucu ibraz edilen belgelerdeki bilgiler ile idare kayıtlarında yer
alan bilgiler arasında farklılıklar bulunması hâlinde gerekli düzenlemelerin
yapılmasının istenmesinde ve bu düzenlemelerin yapılmaması hâlinde malların
tesliminden kaçınılmasında kamu yararı mevcut olup müdahalenin meşru bir amaç
taşıdığı kuşkusuzdur.
(3) Ölçülülük
(a) Genel
İlkeler
50. Son olarak kamu makamlarınca başvurucu Şirketin mülkiyet
hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı
gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük
ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
51. Ölçülülük ilkesi elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
52. Ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirken Anayasa Mahkemesi, bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini ve diğer taraftan müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını da gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır (Arif Güven, B. No:
2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
53. Başvuru konusu olayda liman idaresince yapılan kontroller
sonucu ibraz edilen belgelerdeki bilgiler ile idare kayıtlarında yer alan
bilgiler arasında farklılıklar bulunması hâlinde gerekli düzenlemelerin
yapılmasının istenmesinin ve bu düzenlemelerin yapılmaması hâlinde malların
tesliminden kaçınılmasının ulaşılmak istenen kamu yararı amacını
gerçekleştirmeye elverişli ve bu amaç doğrultusunda gerekli olduğu
tartışmasızdır. Ancak bunun yanında müdahalenin orantılı olup olmadığı da değerlendirilmelidir.
54. Somut olayda ithal konusu mallar İzmir Limanı'na ulaşmış ve
TCDD'nin Gümrük Müdürlüğü adına işlettiği ve gümrüklü saha olan geçici eşya
depolama alanına teslim edilmiştir. Başvurucu Şirket, İzmir Gümrük Müdürlüğüne
başvurarak özet beyanları vermiş ve Müdürlükçe Şirket adına tescil edilen
mallar gümrük geçici depolama alanına alınmıştır. Buna mukabil gümrük
işlemlerinin tamamlanması üzerine aynı gün geçici antrepoya konulan eşyanın
teslimi amacı ile başvurucu Şirketçe liman idaresine konşimento alıcı nüshaları
ve diğer belgelerin verilmesine rağmen eşya teslim edilmemiştir. İdarece
malların tesliminden kaçınılmasına gerekçe olarak ise yapılan kontroller
sonucunda konşimentolar üzerinde yer alan bazı gemilerin isimlerinin işletme kayıtlarında
bulunmaması ve talep edilen eşyanın bulunduğu konteynerlerden birinin
numarasının ibraz edilen konşimentolar üzerindeki numaradan farklı olması
gösterilmiştir. Esasında başvurucu Şirketin bu şekilde kendisine ait olduğunu
iddia ettiği malların tesliminin engellenmesinin başvurucu açısından bir
külfete yol açtığı kuşkusuzdur.
55. Ancak liman idarelerinin, taşıyanların ifa yardımcıları
olmaları sebebiyle onlara karşı çeşitli sorumlulukları bulunmaktadır. Liman
idareleri bu sorumluluklarını ise teslimatı talep edilen eşyaya ilişkin
belgeleri 4458 sayılı Kanun ile Gümrük Yönetmeliği hükümlerine istinaden
kendisinde bulunan kayıtlarla karşılaştırılarak kontrol etmek suretiyle yerine
getirmektedir. Bu durumda taşıyanların yardımcısı konumundaki liman idaresinin
eşyanın gönderilene teslimini yaptığı andan itibaren sorumluluğu sona
erecektir. Bu itibarla liman işletmesi taşıyandan aldığı talimat doğrultusunda
malı kime teslim etmesi gerekiyorsa ona teslim edecektir. Diğer bir deyişle
liman işletmesinin sıkı belge kontrolünde bulunuyor olmasının ve uluslararası
deniz taşımacılığı mevzuatının bu noktada esnek olmayan hükümler içermesinin
deniz ticaretinin belirli bir güvenlik seviyesinde seyri için elzem olduğu
hususunda genel bir kabul bulunmaktadır.
56. Diğer yandan limandan eşya çekilebilmesi için gerekli olan
belgelerin neler olduğu ve bu belgelerin temin edilememesi hâlinde
eksikliklerin nasıl tamamlanabileceği ya da bu belgelerdeki hatalı kayıtların
düzeltilmesi yol ve yöntemleri de ilgili mevzuatta belirtilmiştir. Nitekim
somut olayda yapılan başvurular üzerine liman idaresi;limandan eşya çekilmesi ile ilgili rutin
işlemlerin yerine getirilmesi hâlinde eşyanın tesliminin
gerçekleştirilebileceğini müracaat sırasında belgeleri sunan Şirket temsilcisi
aracılığıyla başvurucu Şirkete bildirmiştir. Bu kapsamda konşimento üzerinde
yazılı olan gemi isimleri ile limana varan gemi isimlerinin, ayrıca konşimento
üzerinde yazan ithal konusu eşyanın bulunduğu konteynerlerden birinin numarası
ile talep edilen eşyanın bulunduğu konteyner numarasının farklı olduğu tespit
edilmiş, başvuru Şirketten gerekli düzeltmelerin yapılması ve alt özet
beyanların verilmesiistenmiştir.
57. Acente tarafından tescil ettirilecek alt özel beyanlarda
çoğu zaman gemi isimlerinin düzeltilerek yer aldığı ve bu şekilde başvurucu
Şirket konumundaki mal alıcılarının bu eksikliği acenteler vasıtasıyla
giderebildikleri açıktır. Buna mukabil somut olayda liman idaresine ibraz
edilen özet beyanlarda limana gelen gemi isimlerinin konşimentolarda yer
almadığı fakat eşyayı aktarma olarak getiren gemilerin isimlerinin yer aldığı
varsayıldığında başvurucunun kendisine 4458 sayılı Kanun'un 165/D maddesi
gereğince tanınan alt özel beyanlarla taşıyıcı firmaların acentesi veya Gümrük
Müdürlüğünce düzeltmenin yaptırılması ve düzeltme karar yazılarının liman
idaresine ulaştırılmasıyla teslimatın gerçekleştirilmesi imkânını kullanmadığı
görülmektedir. Bu durumda acentelerinden, aktarma olarak getirilen gemi
isimlerinin düzeltilmesine imkân veren söz konusu hukuki enstrümanın varlığı,
başvurucuya yüklenen külfeti hafifletmekte ve bu, ticari işletmenin tüm
taraflarının menfaatine olan ve gemi taşımacılığında ticari güvenin tesisi için
elzem olan mezkûr uygulamanın teşkil ettiği müdahaleyi ölçülü kılmaktadır. Liman
idaresinin taşıyanların talimatı anlamına gelen ordino kesilmesi işlemlerine rağmen malları teslimden
kaçınması hâlinde ise müdahalenin ölçüsüz olacağı açıktır. Bununla birlikte
somut olayda başvurucu Şirket, bu tür bir işlemin tesisini teminen
acenteler nezdinde herhangi bir girişimde bulunmamıştır.
58. Diğer yandan liman idaresi tarafından başvurucu Şirketin pek
çok defa yaptığı teslim talepli başvuruya verdiği cevaplarda teslimatın
gerçekleşmesi için şart olan eksik belgelerin neler olduğu bildirilmiş ve bu
belgelerin temini durumunda her zaman malların tesliminin gerçekleşebileceği
ifade edilmiştir. Üstelik ithalata konu malların teslim alınması anına kadar
eksik olan belgeleri sunabilecek acenteler ve gümrük müşaviri gibi muhatapların
bulunduğu, eksiklikleri tamamlanması istenen belgelerin ayrım gözetilmeksizin
tüm mal ithalatçısı firmalardan talep edildiği gerçeği de dikkate alındığında
başvurucu Şirketin beklemediği bir taleple karşılaşmış olduğunu söylemek de
mümkün değildir. Nitekim acentelerin tescil ettirdiği özet beyanlarda çoğu
zaman alıcı olarak aracı firmaların isimlerinin yazıldığı, asıl alıcıların
eşyayı teslim alabilmeleri için bu aracı firmalarca alt özet beyanlar
düzenlenerek Gümrük Müdürlüğüne tescil ettirmeleri ve limana vermeleriyle
eşyanın tesliminin gerçekleştirilebildiği hususu da,
bu konudaki uygulama da tüm ithalatçı firmalarca bilinmektedir.
59.Ayrıca talep konusu mallar hâlihazırda depoda durduğu için
başvurucu Şirketin ithal ettiği söz konusu malları taşıyan veya acentesine
düzenlettirilecek Teslim Talimat Formunu ibraz ederek liman idaresinden teslim
alabileceği anlaşılmaktadır. Başvurucu Şirket, her ne kadar malların teslimi
için gerekli olan ordinoların artık uygulamada geçerliliğinin kaldırıldığını
belirtmiş ise de taşıyanların imzalayarak yükün teslimine rıza gösterdiklerini
ifade ettikleri ve kimi çevreler nezdinde ulusal ve uluslararası ticaret ve
taşımacılıkta yüklerin teslimi için geçerli ve gerekli belge olduğu hususunda
bir kabul bulunan yük teslim belgesi,
etiketli konşimento veya ordino gibi farklı isimler verilen bu
belgelerin hukuken geçerliliği olmayan belgelerden olduğuna ilişkin bir mevzuat
hükmünün ya da yargısal içtihadın varlığı hususunda başvurucu tarafından
herhangi bir bilgi ya da belge sunulmamıştır.
60. Bu durumda somut olayda liman idaresinin cevap yazılarında
da işaret edilen ve başvurucu Şirketin maliki olduğunu iddia ettiği mallarına
ulaşabilmesini sağlayan hukuki yolların bulunduğu, depodaki malların
tasfiyesine gidilmeyip hâlihazırda herhangi bir işleme tabi tutulmadan orada
tutuldukları dikkate alındığında başvurucu Şirkete şahsi olarak aşırı ve olağan
dışı bir külfet yüklenmediği anlaşılmıştır. Sonuç olarak somut olay bakımından
başvurucu Şirketin mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında
olması gereken adil denge bozulmadığı için müdahale ölçülü bulunmuştur.
61. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
62. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
63. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
64. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
65. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
66. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu
davaların hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun
tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz
davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu dasöylenemez. Dolayısıyla somut başvurular açısından farklı
karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, makul sürede yargılanma
hakkı kapsamında dikkate alınması gereken ve ekli tablonun (D) sütununda her
bir başvuru için ayrı ayrı tespit edilmiş olan, sırasıyla toplam yaklaşık 5 yıl
4 ay, 6 yıl ve iki başvuruda da 5 yıl 6 aylık sürelerde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
67. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
68. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine kar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
69. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat taleplerinde
bulunmuştur.
70. Somut başvuruda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
71. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
ekli tablonun (E) sütununda gösterilen manevi tazminatların net olarak
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
72. Mülkiyet hakkının ihlali iddiası yönünden başvuru kabul
edilemez bulunduğundan başvurucunun bu hakka yönelik maddi tazminat talebinin
reddi gerekir.
73. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 907,60 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.887,60 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya ekli tablonun (E) sütununda gösterilen
miktarlarda net manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin
REDDİNE,
D. 907,60 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.887,60 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İzmir 6. Asliye Ticaret
Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
3/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sıra
|
A
|
B
|
C
|
D
|
E
|
|
Dava Esas
Numarası
|
Dava
Tarihi
|
Nihai Karar Tarihi
|
Yargısal
Süreçte Geçen Toplam Süre
|
Hükmedilen
Net
Manevi Tazminat
|
1
|
2012/179
|
21/1/2010
|
16/6/2015
|
5 yıl
4 ay
|
5.400 TL
|
2
|
2012/165
|
12/6/2009
|
16/6/2015
|
6 yıl
|
6.750 TL
|
3
|
2012/177
|
4/12/2009
|
16/6/2015
|
5 yıl
6 ay
|
6.750TL
|
4
|
2012/176
|
4/12/2009
|
16/6/2015
|
5 yıl
6 ay
|
6.750TL
|