TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CEVAHİR YÜCE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/999)
|
|
Karar Tarihi: 30/10/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
Cevahir YÜCE
|
Vekili
|
:
|
Av. Mürsel
EKİCİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; güvenlik güçleri ile terör örgütü üyeleri arasında
yaşanan çatışmada bir eve havan mermisi isabet etmesi sonucu ölüm olayının
meydana gelmesi ve bu ölüm olayının etkili bir şekilde soruşturulmaması
nedenleriyle yaşam hakkının, aynı olayda evin zarar görmesi nedeniyle de
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerine, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere ve Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığından
bir örneği elde edilen soruşturma evrakına göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; Van Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu 16/9/2008
tarihli dilekçesinde özetle Hakkari ili Şemdinli
ilçesi Günyazı köyü Tekkeli mezrasında ikamet
ettiğini, 1994 yılı ağustos ayında yaşanan çatışmalarda evlerine isabet eden
ağır bir silah mermisi nedeniyle eşi K.Y.nin hayatını
kaybettiğini belirtmiştir. Başvurucu dilekçesinde ayrıca olay hakkında güvenlik
gerekçesiyle herhangi bir tutanak düzenlenmediğini, olay tarihinden itibaren
kullanılmayan olay yerinin olduğu gibi durduğunu belirterek gerekenin yapılması
talebinde bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde son olarak söz konusu olayda karı
koca olan G.Y. ve S.Y.nin de yaralandığını ifade
etmiştir.
9. Van Cumhuriyet Başsavcılığı 15/10/2008 tarihinde olay
hakkında yetkisizlik kararı vererek dosyayı Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir.
10. Bu karar üzerine Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı
soruşturmaya devam etmiştir. Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı bu kapsamda
13/2/2009 tarihinde Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığına müzekkere yazarak olay
hakkında komutanlık tarafından herhangi bir tahkikat yapılıp yapılmadığını
sormuş; olay hakkında şimdiye kadar herhangi bir tahkikat yapılmamışsa tahkikat
yapılarak sonucun kendilerine bildirilmesini istemiştir.
11. Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı görevlileri 13/4/2009
tarihinde olay yerine giderek çeşitli incelemelerde bulunmuştur.
12. Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı görevlileri, olay yerine
vardıklarında başvurucunun dilekçesinde adı geçen G.Y. adlı kişiye ait evin
çatı kısmında bir inşaat yaması tespit etmiştir. Köy Muhtarı A.H.A., havan
mermisinin inşaat yamasının bulunduğu noktaya düştüğünü, buraya düşen havan
mermisi parçalarının K.Y.ye ait eve de isabet ettiğini ifade etmiştir. Şemdinli
İlçe Jandarma Komutanlığı görevlileri, G.Y.ye ait ev ile K.Y.ye ait ev arasında
950 cm mesafe bulunduğu, K.Y.ye ait evde bir kısmı tamir edilmiş toplam dokuz
adet deliğin olduğu, bu deliklerden altısının evin tuvalet kısmında olduğu
tespitini yapmıştır. Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı görevlileri olay
yerinin fotoğraflarını da çekmiştir.
13. Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı görevlileri bu tahkikat
kapsamında ayrıca başvurucunun, olayın meydana geldiği tarihte köy muhtarı olan
Z.A.nın ve havan mermisinin
isabet ettiği evin sahibi G.Y.nin ifadesini almıştır.
14. Başvurucu 14/4/2009 tarihinde alınan ifadesinde özetle
22/9/1994 günü saat 22.00 sıralarında eşi K.Y. ile birlikte evin yatak odası
kısmında bulundukları sırada eşinin tuvalete gittiğini, bu esnada bir patlama
sesi geldiğini, aynı anda eşinin bulunduğu yerden de bir inleme sesi duyduğunu,
bunun üzerine hemen evin tuvalet kısmına gittiğini ve eşini yerde kanlar içinde
gördüğünü ifade etmiştir. Başvurucu; vücuduna isabet eden şarapnel
parçalarından dolayı eşinin yaşamını yitirdiğini, olayı o dönemde köyün muhtarı
olan Z.A.ya bildirdiğini
ancak yollar mayınlı ve kapalı olduğundan kimsenin köye gelip gidemediğini, bu
sebeple kendi imkânlarıyla eşini toprağa verdiklerini, yaşanan bu olaydan
dolayı köylerine herhangi bir askerî birliğin gelmediğini belirtmiştir.
15. Köy Muhtarı Z.A. ise 14/4/2009 tarihinde alınan ifadesinde
özetle olay günü terör örgütü PKK ile güvenlik güçleri arasında çatışma
olduğunu, mezradaki birinin evine havan mermisi düştüğünü duyar duymaz olay
yerine gittiğini, olay yerine vardığında havan mermisinin düştüğü evin sahibi
olan G.Y. ile S.Y.nin olayda yaralandığını gördüğünü,
seken şarapnel parçalarının ise G.Y.nin komşusu olan K.Y.nin evine iabet ettiğini ve K.Y.nin bu şarapnel parçaları nedeniyle yaşamını
yitirdiğini ifade etmiştir. Köy Muhtarı Z.A. ayrıca durumu gerek Şemdinli
Cumhuriyet Başsavcılığına gerekse İlçe Jandarmaya bildirdiğini ancak yollar
mayınlı olduğundan ve arazide PKK terör örgütü mensupları bulunduğundan
güvenlik güçlerinin olay yerine gelemediğini, bunun üzerine ailenin isteği
doğrultusunda K.Y.yi toprağa
verdiklerini ifade etmiştir. Köy Muhtarı Z.A. olayda yaralanan S.Y.nin de bir yıl sonra yaşamını yitirdiğini belirtmiştir.
16. Havan mermisinin isabet ettiği evin sahibi olan G.Y. de köy
muhtarı ile başvurucunun ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
17. Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı yaptığı bu tahkikat
sonucunda elde ettiği bilgi ve belgeleri 22/4/2009 tarihinde Şemdinli
Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
18. Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı, anılan bilgi ve belgeleri
dikkate alarak olayla ilgili soruşturma yapma görev ve yetkisinin Van
Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu sonucuna ulaşmış ve soruşturma dosyasını
fezlekeye bağlayıp 20/5/2009 tarihinde Van Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir.
19. Van Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma dosyasının kendisine
gönderilmesi üzerine 4/6/2009 tarihinde Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığına
müzekkere yazarak 1994 yılı Eylül ayı içinde Şemdinli ilçesi Günyazı köyü civarında terör örgütü PKK üyeleri ile
güvenlik güçleri arasında silahlı çatışma yaşanıp yaşanmadığı hususunun araştırılarak
elde edilen bilgi ve belgelerin kendisine gönderilmesi talebinde bulunmuştur.
20. Van Cumhuriyet Başsavcılığının bu talebi doğrultusunda
Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığınca çeşitli araştırmalar yapılmış ancak
olayla ilgili olarak herhangi bir bilgi elde edilememiştir. Şemdinli İlçe
Jandarma Komutanlığı yetkilileri anılan dönemde söz konusu bölgede terör örgütü
PKK'nın herhangi bir olayının olduğuna ilişkin bir bilginin kayıtlarında
bulunmadığını tutanak altına alarak bu tutanağı 28/7/2009 tarihinde Van
Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
21. Van Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu olayı gerçekleştiren
PKK terör örgütü mensuplarının zamanaşımı süresi sonuna kadar aranması amacıyla
27/10/2009 tarihinde daimî arama kararı vermiştir.
22. Daimî arama kararı uyarınca kolluk görevlilerince zaman
zaman düzenlenen,faillerin
tespit edilemediğine ve faillerin kimliğinin tespitine çalışıldığına ilişkin
tutanaklar Van Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
23. Van Cumhuriyet Başsavcılığı 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı
Kanun uyarınca 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10.
maddesi gereği kurulan mahkemeler ile Cumhuriyet başsavcılıklarının görevlerine
son verildiği gerekçesiyle 18/3/2014 tarihinde yetkisizlik kararı vermiş ve
soruşturma evrakını Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Hakkâri
Cumhuriyet Başsavcılığı ise 5/5/2014 tarihinde yetkisizlik kararı vererek
soruşturma dosyasını Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
24. Başvurucu 28/8/2014 tarihinde Şemdinli Cumhuriyet
Başsavcılığına bir dilekçe sunmuştur. Başvurucu bu dilekçesinde özetle ceza
zamanaşımının dolmasına yirmi iki gün kalmasına rağmen olay hakkında hiçbir
etkili araştırma yapılmadığını belirterek olayda kastı ya da ihmali bulunan
askerî personel ve sivil kişilerin cezalandırılması talebinde bulunmuştur.
25. Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı, dava zamanaşımı süresinin
yirmi yıl olduğu ve bu sürenin de 22/9/2014 tarihinde dolduğu gerekçesiyle
20/10/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Söz konusu
kararda suç vasfı, silahlı terör örgütüne üye olma, kasten adam öldürme, kasten
öldürmeye teşebbüs olarak
belirtilmiştir.
26. Başvurucu 11/11/2014 tarihinde Yüksekova Sulh Ceza
Hâkimliğine sunduğu dilekçede özetle soruşturmanın eksik bir şekilde
yürütüldüğünü, askerî personelin ifadesine başvurulmadığını, eve isabet eden
havan mermisinin menşei ve cinsinin araştırılmadığını, olayın fail ya da
faillerinin ortaya çıkarılması için aktif ya da pasif hiçbir araştırma
yapılmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılması
talebinde bulunmuştur.
27. Yüksekova Sulh Ceza Hâkimliği, 18/11/2014 tarihli karar ile
başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
28. Bu karar 22/12/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
29. Başvurucu 14/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. İlgili hukuk için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 30/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu 22/9/1994 tarihinde Hakkâri ili Şemdinli ilçesi Günyazı köyü Tekeli mezrasında terör örgütü PKK ile
güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada atılan havan mermisinin evlerine
isabet etmesi neticesinde eşi K.Y.nin öldüğünü,
yaşadığı bölgenin güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle K.Y.nin
hastaneye dahi götürülemediğini ileri sürmüştür. Başvurucu; olayın meydana
gelmesinden sonra köylerine hiçbir kolluk görevlisinin gelmediğini, olay
hakkında bir soruşturma yürütülüp yürütülmediğini tespit etmek amacıyla
16/9/2008 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı müracaat üzerine olayla
ilgili olarak hiçbir işlemin yapılmadığını öğrendiğini, bunun üzerine eşinin
ölümüne neden olan olayın fail ya da faillerinin cezalandırılması istemiyle suç
duyurusunda bulunduğunu ancak bu tarihten sonra da olay hakkında etkili bir
soruşturma yürütülmemesi sonucunda zamanaşımı gerekçesiyle kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildiğini belirtmiştir. Başvurucu; olaydan sonra adli ve
idari mercilere başvurmak istemişse de güvenlik problemleri nedeniyle herhangi
bir makama başvuramadığını, yirmi yıl boyunca etkili bir soruşturma
yürütülmeyerek soruşturmanın sürüncemede bırakıldığını ifade etmiştir.Başvurucu; bu nedenlerle yaşam hakkının, kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının, sağlık ve tedavi hakkının, özel hayatın ve aile
hayatının korunması hakkının, adil yargılanma hakkının, etkili başvuru hakkının
ve serbest dolaşım hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
34. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
bölümü şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, güvenlik
güçleri ile terör örgütü PKK arasında meydana gelen çatışmada hiçbir kusurları
olmamasına rağmen evlerine havan mermisinin isabet etmesi nedeniyle eşi K.Y.nin yaşamını yitirmesi ve bu olay hakkında etkili bir
ceza soruşturması yürütülmemesi hususlarına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun
bu başlık altındaki tüm iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına
alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
36. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları
tarafından yapılabilecektir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41).Başvuruya konu olayda başvurucu, yaşamını yitiren kişinin
eşidir. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik
bulunmamaktadır.
37. Bununla birlikte başvurunun başvuru yollarının tüketilmesi
ve bu kuralla iç içe girmiş bulunan otuz günlük başvuru süresi kuralı
bakımından da ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.
38. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
40. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
41. Öncelikle belirtmek gerekir ki anılan Anayasa ve Kanun
maddelerinde yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel
başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare
olmasının doğal sonucudur (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
42. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak
ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
43. Tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucunun
şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm
sağlayabilecek nitelikteki kullanılabilir ve etkili başvuru yollarıdır. Ayrıca
başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir
kural olup bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının
dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru
yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile
başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması
gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların kendisinden başvuru yollarının
tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin
-başvurunun özellikleri dikkate alınarak- incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §
28).
44. İhlal iddiasını değerlendirmeye ve ihlal tespiti
yapıldığında yeterli giderimi sağlamaya imkân tanıyan bir başvuru yolunun
bulunmaması hâlinde başvuru yollarının tüketilmesi kuralını uygulamak mümkün
olmayacaktır (Yasin Ağca, B. No:
2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucuların ihlali
öğrendikleri tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları
gerekmektedir.
45. Şikâyetleri konusunda çözüm sağlayabilecek etkili bir
başvuru yolunun mevcut olması hâlinde öncelikle bireysel başvuruda bulunma, dava
ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülüğü bulunan
başvurucular, en kısa sürede yetkili makamlara başvurmalıdırlar. Zira zaman
geçtikçe delillerin kaybolma veya bozulma ihtimali artmakta, gerçeklerin ortaya
çıkması zorlaşmaktadır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 84).
46. Öte yandan şikâyeti yetkili makamlara iletmenin imkânsız
veya önemli ölçüde güç olduğu durumlar -ki bu durumların neler olduğu her
başvuruda olay ve olgular ile başvurucunun tutumu nazara alınarak ayrıca
değerlendirilmelidir-mevcutsa başvurucuların özen yükümlülüğünün ancak bahse
konu durumların sona ermesinden itibaren başlayacağı kabul edilmelidir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 85).
47. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup olmadığı
yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen
soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları
tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen
koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
48. Diğer taraftan yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen
doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan
soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa
başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul
olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetlerini uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira
soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde
anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir
(Yasin Ağca, § 121). Böyle bir
durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları
veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda
bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin
ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın şartlarına bağlı olarak
değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 87).
49. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici
gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını
tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde
dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına
vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel
başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 88).
50. Son olarak ifade etmek gerekir ki soruşturmanın
etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi
içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde
soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya
çıkmasını zorlaştıracak, neredeyse imkânsızlaştıracaktır. Böylesi bir durumda
Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup
uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı
değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları
gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa
ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren
etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı
bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin
benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün büyüklüğü
tartışılmazdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 89).
51. Somut olayda yaşanan elim hadiseyle ilgili olarak ölüm
olayından hemen sonra bir ceza soruşturması başlatılmamış olup ceza
soruşturması ancak başvurucunun 16/9/2008 tarihli dilekçesinden sonra
başlatılmıştır. Bu tarihten sonra başlatılan ceza soruşturması kapsamında ise
13/4/2009 tarihinde olay yerinde çeşitli incelemelerde bulunulmuş, başvurucu
dâhil toplam üç kişinin 14/4/2009 tarihinde ifadeleri alınmış, 1994 yılı Eylül
ayı içinde Şemdinli ilçesi Günyazı köyü civarında
terör örgütü PKK üyeleri ile güvenlik güçleri arasında herhangi bir silahlı çatışma
yaşanıp yaşanmadığı hususu araştırılmıştır. Şemdinli İlçe Jandarma
Komutanlığınca anılan dönemde söz konusu bölgede terör örgütü PKK'nın herhangi
bir olayının olduğuna ilişkin bir bilginin kayıtlarında bulunmadığının
28/7/2009 tarihinde Van Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi sonrasında ise
soruşturma kapsamında olayın aydınlatılmasına ve faillerin tespitine yönelik
herhangi bir soruşturma işlemi yapılmamış, yalnızca faillerin tespitine
çalışıldığı yönünde kolluk görevlilerince belli aralıklarla tutulan ve zamanla
sıradan hâle gelen tutanaklar soruşturma evrakı arasına alınmıştır.
52. Başvurucu 28/8/2014 tarihli bir dilekçe ile Şemdinli
Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat etmiş ve ceza zamanaşımının dolmasına yirmi iki
gün kalmasına rağmen olay hakkında hiçbir etkili araştırma yapılmadığını
belirterek olayda kastı ya da ihmali bulunan askerî personel ve sivil kişilerin
cezalandırılması talebinde bulunmuştur. Başvurucunun bu dilekçesine kadar
olayın aydınlatılmasına ve sorumluların tespit edilmesine imkân veren herhangi
bir somut delil elde edilemediği ve bu yönde başvurucu tarafından da somut bir
delil ortaya konulamadığı dikkate alındığında talepte yer alan hususların
soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır.
Başvurucunun bu talep ile soruşturmanın etkililiği adına yetkili makamlarla
anlamlı bir temas kurduğu söylenemez. Nitekim başvurucunun bu talebi sonrasında
da soruşturmada ilerleme sağlanamamıştır.
53. Başlatılan ceza soruşturmasından sonra olayla ilgili
şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük
çektiği yönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucu -özellikle daimî
arama kararından sonra- yaşanan elim olayla ilgili şikâyetlerini yetkili
makamlara iletmemiş ve soruşturmanın etkililiği yönünde beklentiye girmesine
neden olacak şekilde soruşturma makamları ile anlamlı bir temas kurmamıştır.
Soruşturmada -özellikle daimî arama kararından sonra- ilerleme sağlanacağına
dair umut verici bir gelişme yaşanmamış ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı
bir tedbir de alınmamıştır. Buna rağmen başvurucu, bireysel başvuru yapmak için
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini ve bu karara yaptığı itirazın
sonuçlanmasını beklemiştir. Yürütülen soruşturmanın etkisiz bir hâl alması
nedeniyle soruşturma sonucunu beklemesi gerekmeyen başvurucunun Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden
makul olmayan bir süre sonra 14/1/2015 tarihinde yaptığı başvuru, süresinde
yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemez.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
55. Başvurucu, güvenlik güçleri ile terör örgütü üyeleri
arasında yaşanan çatışmada evlerine isabet eden havan mermisi nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
56. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle
ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi,
bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra
İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
57. Somut olayda başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasıyla idareye başvurduğuna ve aldığı olumsuz cevap üzerine idari yargıda
zararlarının telafisi için tam yargı davası açtığına dair bireysel başvuru
formunda herhangi bir açıklama yapmamış ve bu hususta herhangi bir delil ortaya
koymamıştır. Dolayısıyla başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal
yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu sonucuna varılmıştır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/10/2018 tarihinde karar verildi.