TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MURAT KARAASLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/13725)
Karar Tarihi: 13/9/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Tuğçe TAKCI
Başvurucu
Murat KARAASLAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; savunma tanıklarının dinlenmemesi ve hükmün onanmasını isteyen Askerî Yargıtay Başsavcılığının itiraznamesinin tebliğ edilmemesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 1980 doğumlu olup olayın gerçekleştiği tarihte Eğirdir Dağ Komando Okulu Öğretim Başkanlığında Üst Teğmen olarak, mağdur ise 1987 doğumlu olup Eğirdir Dağ Komando Okulu Kurslar Tabur Komutanlığında stajyer Teğmen olarak görev yapmaktadır.
8. Mağdur; başvurucunun olay günü traş olması için 3 dakikası olduğunu söylemesi üzerine kendisinin traş bıçağı olmadığını, nasıl traş olacağını sorduğunu, akabinde başvurucunun üzerine yürüyüp boğazına sarılarak yumruk vuracağı sırada araya girip engel olunduğunu iddia ederek şikâyette bulunmuştur.
9. Isparta Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı Askerî Savcılığının 20/11/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında asta müessir fiil suçundan cezalandırılması talebiyle dava açılmıştır.
10.Olaya ilişkin tanık beyanları şöyledir:
i. Tanık H.E.nin beyanı " ... P.Ütğm.Murat KARAASLAN [başvurucu] ikinci kola da dönerek ikinci kol komutanı olan [Tğm.Ç.K.ya] kolun tıraş olsun emrini verdi. Bunun üzerine [Ç.] Tğm.'de "emredersizin komutanım" [dedi.] [B]u emrin hemen ardından P.Ütğm.Murat KARAASLAN [başvurucu] "üç dakikanız var tıraş olmanız için" dedi. [Ç.] Tğm. Murat Ütğm.'ne [başvurucu] "kursun son günü olduğunu, tıraş malzemelerini attıklarını, tatbikat için dağda bulunduklarından dolayı tıraş malzemelerini bu kadar kısa sürede temin edip tıraş olmanın mümkün olmadığını söyledi. Bunun üzerine P.Ütğm.Murat KARAASLAN [başvurucu] [Ç.] Teğmene yönelik olarak ifadeler kullandı. Ancak şu an hatırlamıyorum. Murat Üsteğmen[başvurucu][Ç.] Teğmen'in üzerine giderek boğazının altından yakasından tutarak geriye doğru itekledi. Bu arada orada ulunan rütbeliler araya girerek Murat Üsteğmen [başvurucu] ile [Ç.] Teğmen'i ayırdılar.
...
... sanık mağdurun yakasından tutmuştu, mağduru geriye doğru ittirdi, yakasından tuttuğu sırada mağdura vurmadı. Boğazını sıkıp sıkmadığını tam görmedim, ancak yakasından tutup geriye doğru ittirdiğini gördüm. " şeklindedir.
ii. Tanık E.G.G.nin beyanı "... [Ç.] Teğmen ile benıi aramda 5-6 metre kadar mesafe vardı Murat Üsteğmen [başvurucu] [Ç.] Teğmenin sakallarının uzun olduğunu görünce tıraş olması hususunda uyarması üzerine [Ç.] Teğmen tıraş bıçağının olmadığını, nasıl tıraş olabileceğini söyledi. Bunun üzerine Murat Üsteğmen [başvurucu] [Ç.nin] üzerine doğru yürüdü. İki elıyle [Ç.nin] yakasından tuttu, silkeledi. [Ç.] bir iki adım geriye doğru çekilmek zorunda kaldı. [Ç.nin] yüzü yakasından tutulduğu için kızardı. Bu olay esnasında [Ç.nin] herhangi bir tepkisi, müdahalesi olmamıştır...
Murat Üsteğmenin [başvurucu] [Ç.] Teğmene karşı yakasından tutma eyleminden başka bir eylemi yani vurma olayı olmamıştır. Yakasından tutma eylemi boğazını kapsar şeklindeydi. Ancak direk olarak boğazını sıkmayı arnaçladığını söyleyemem. Yakasından tutma eylemi ikaz mahiyetini aşar şeklindeydi ki [Ç.] Teğmenin yüzü kızarmıştı. Murat Üsteğmen [başvurucu] [Ç.] Teğmenin boğazından tuttuktan sonra birkaç kez ileri ve geri doğru ittirdiğini gördüm. Bu ittirme uyarı mahiyetinde değil gibiydi..." şeklindedir.
iii. Tanık O.T.Ö.nün beyanı "... Sanık Murat Karaaslan [başvurucu] mağdur piyade teğmen [Ç.K.ya] traş olmasını söyledi. Mağdur ise bu dunımda sanık Murat Karaaslan'a [başvurucu] "traş bıçağım yok nasıl traş olayım" dedi. Sanık Murat [başvurucu] bu durum karşısında kendisine "beni ilgilendirmez nasıl oluyorsan ol" diye cevap verdi. Tekrardan [Ç.] kendisine "nerden bulayım " diye cevap verince açıkçası gerginlik başladı. ... Bundan sonra sanık Murat Karaaslan [başvurucu] [Ç.nin] üzerine yürüdü. [Ç.yi] düşmeyecek şekilde ittirdi. Yakasından tutarak boğazına bastırdı. Olay nedeniyle herhangi bir tokat olayı olmadı ancak yumruk olayını olayın üzerinden bayağı bir süre geçtiği için hatırlamıyorum. Olay sebebiyle sanık Murat Karaaslan [başvurucu] mağdura sinkaflı küfürler etti..." şeklindedir.
iv. Tanık E.M.nin beyanı " ... Murat Üsteğmen [başvurucu] [Ç.] Teğmene traş ol üç dakikan var dedi. [Ç.] Teğmen emredersiniz komutanım ancak tıraş bıçağım yok nasıl olayım dedi. Murat Üsteğmende [başvurucu] beni ilgilendirmez nasıl olursan ol dedi. Murat Üsteğmen [başvurucu] [Ç.] Teğmenin üzerine gitti, yakasından tutup silkeledi. ..."
11. Isparta Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı Askerî Mahkemesinin (Mahkeme) 19/11/2013 tarihli kararıyla başvurucunun müsnet suçtan neticeten 750 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"... kontroller sırasında katılanın sakalının biraz uzun olduğunu görmesi üzerine sanığın katılandan tıraş olmasını istediği, katılanın ise tıraş bıçağının olmadığını nasıl tıraş olacağını sorduğu, bunun üzerine sanığın "tıraş olmak için üç dakikan var, beni ilgilendirmez nasılolursan ol" şeklinde sözler söylediği, katılanın tekrar tıraş bıçağını nereden bulacağını sorması üzerine sanığın sinirlenerek katılanın üzerine yürüdüğü, daha sonra katılanın yakasından tutarak onu ittirdiği olay yerinde bulunan diğer kursiyerlerin ve öğretmenlerin araya girerek olayı yatıştırdıkları; tatbikat emri (Dz.52), görevli kol listesi (Dz.1), tutanak (Dz.16,64), olay yerinin uydudan çekilmiş resmi (Dz.31), katılanın şikayet dilekçesi (Dz.65), idari tahkikat raporu (Dz.66-68), tanıklar [O.T.Ö.] (Dz.123, 198), [E.Ç.] (Dz.135,165), [E.G.G.] (Dz.106,204), [H.E.] (Dz.91,208), [V.B.] (Dz.137,212), [E.E.] (Dz.118,234), [R.E.] (Dz.104,236), [E.M.] (Dz.129,281), [M.P.] (Dz.77,201,267), [İ.V.A.] (Dz.34,223-224), [U.C.nin] (Dz.32,224) yeminli anlatımları ve diğer dosya kapsamından anlaşılmıştır."
12. Mahkeme tanık beyanının alınmasıyla ilgili olarak gerekçeli kararda şu ifadelere yer vermiştir:
"Olayın yeterince aydınlandığı kanaat ve sonucuna varıldığından, tanık [F.Ö.nün] yeminli ifadesini tespıti için İzmir Ege Ordusu K.lığı As.Mah.ne yazılan talimat cevabının beklenmesinden CMK.'nun 206'ncl maddesi uyarınca vazgeçilmiş, savcılık ifadesiyle (Dz.97) yetinilmiştir."
13. Başvurucu tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine Askerî Yargıtay Başsavcılığı (Başsavcılık) 26/1/2015 tarihli tebliğnamesini sunmuş, başvurucu 28/11/2014 havale tarihli dilekçesiyle tebliğnameye karşı diyeceklerini bildirmiştir. Tebliğnamenin ilgili kısmı şöyledir:
"P.Tğm.[Ç.K.nın] ise; 48'inci dönem komando temel kursu kursiyeri olarak Kurs Taburu 3'üncü Bölük Komutanlığı emrinde görev yaptığı, ... sanığın ise; birinci koldan sorumlu olan öğretmen olduğu, ... sanığın kendi sorumlu olduğu kol ile ikinci kolun kontrollerine başladığı, kontroller sırasında katılanın sakalının biraz uzun olduğunu görmesi üzerine sanığın katılandan tıraş olmasını istediği, katılanın ise; tıraş bıçağının olmadığını, nasıl tıraş olacağını sorduğu, bunun üzerine sanığın "tıraş olmak için üç dakikan var, beni ilgilendirmez nasılolursan ol" şeklinde sözler söylediği, katılanın tekrar tıraş bıçağını nereden bulacağını sorması üzerine, sanığın sinirlenerek katılanın üzerine yürüdüğü, daha sonra katılanın yakasından tutarak onu ittirdiği, olay yerinde bulunan diğer kursiyerlerin ve öğretmenlerin araya girerek olayı yatıştırdıkları maddi olay olarak sübuta ermektedir.
Her ne kadar, yargılamaya heyet halinde kurulan Askeri Mahkeme tarafından bakılmakta iken tanık [R.E.] ifadesinin,istinabe olunan Askeri Mahkemece tek hakimden kurulu olarak tespit edilmesi (Oz.239); tanık [V.B.nin] ifadesini içeren duruşma tutanağının e-imzalı olup, görevli memurca, "Güvenli elektronik' imzalı aslı ile aynıdır." şerh! düşülmemiş, mühür ve imza ile onaylanmamış olması (Oz.212); usule aykırılık teşkil etmekte, keza, tanık [E.Ç.nin] ifadesinin bir kısmında, "sanığın, katılanın boğazını sıktığı", bir kısmında ise; "sanığın, katılanın boğazını sıkmadığı" belirtilerek (Oz.165), çelişkili bir durum yaratılmış ise de; olay esnasında sanık ile katılanın yanında olduğunu beyan eden tanıklar [H.E., E.G.G., O.T.Ö. ve E.M.nin] tutarlı anlatımlarından, dava konusu olayın yukarıda anlatıldığı şekilde sübuta erdiği anlaşıldığından, bahse konu usule aykırılıkların nispi nitelikte olup bozmayı gerektirmediği sonucuna varılmıştır.
Askeri Mahkemece; sanığın, tüm unsurları ile oluşan atılı suçtan yasal ve inandırıcı gerekçelerle alt sınırdan ceza tayin edilip, takdiri indirim uygulanmak ve hükmolunan hapis cezasının sanığın ekonomik durumu dikkate alınarak adli para cezasına çevrilmek suretiyle mahkûmiyetine karar verilmesinde, sanığın kişilik özellikleri göz önünde bulundurularak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesinde usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden hukuka aykırılık bulunmadığından, sanık ve müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle, mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir."
14. Askerî Yargıtay 2. Dairesinin (Daire) 4/2/2015 tarihli kararıyla hüküm tanık R.E.nin ifadesinin tek askerî hâkimden kurulu askerî mahkemece alındığı, istinabe duruşma tutanağının görevli memurca mühür ve imza ile onaylanmadan gönderildiği ve tanık E.Ç.nin beyanlarındaki çelişkinin giderilmediği gerekçeleriyle bozulmuştur.
15. Başsavcılık 2/3/2015 tarihli itiraznamesiyle Daire kararına itiraz etmiştir. İtiraznamenin ilgili kısımları şöyledir:
"... Bu açıklamalar doğrultusunda, somut olay değerlendirildiğinde; olay esnasında sanık ile katılanın yanında olduğunu beyan eden tanıklar [H.E., E.G.G., O.T.Ö. ve E.M.nin] tutarlı anlatımlarından, maddi vakanın yeterince aydınlandığı ve sanığın mahkumiyeti için yeterli, elverişli, kesin ve inandırıcı delillerin bulunduğu; dolayısıyla, tanıklar [R.E., V.B. ve E.Ç.nin] beyanları tespit edilirken ortaya çıkan usule aykırılıkların nispi aykırılık niteliğinde kaldığı, bu nedenle bozmayı gerektirmediği sonucuna varılmıştır..."
16. Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 2/4/2015 tarihli kararıyla itirazın kabulüyle Daire kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"... Bu açıklamalardan sonra somut olay irdelendiğinde; subay olan sanık hakkındaki yargılamanın, 353 sayılı Kanunun 2 ve 19'uncu maddelerine göre üç askeri hakimden kurulu askeri mahkeme tarafından yapılması gerektiği, ancak, istinabe suretiyle dinlenilmesine karar verilen tanık R.E.nin ifadesinin hukuka aykırı şekilde tek askeri hakimden kurulu askeri mahkemece tespit edildiği ve bu tanığın beyanlarının hükme esas alındığı anlaşılmakta ise de; bu tanığın beyanları haricinde olay esnasında sanık ile katılanın yanında olduğunu beyan eden tanıklar [H.E., E.G.G., O.T.Ö. ve E.M.nin] tüm aşamalarda tespit edilen ve birbiriyle uyumlu ve istikrarlı beyanlarından, maddi vakanın cereyan şeklinin yeterince aydınlandığı ve tanık [R.E.nin] ifadelerinin hükme esas alınmasına gerek olmadığı gibi, tek başına sübut delili kapsamında da bulunmadığı ... sonucuna varıldığından, Başsavcılığın itirazının kabulü ile Dairenin bozma kararının kaldırılmasına, incelemeye devam edilmek üzere dava dosyasının anılan Daire Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir... "
17.Bu karar üzerine Dairenin 13/5/2015 tarihli kararıyla mahkûmiyetin onanmasına karar verilmiştir.
18.Karar, başvurucuya 9/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 7/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tanık Dinletme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21.Başvurucu, dinlenmesini talep ettiği iki tanığın gerekçesiz olarak dinlenmediğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak tanık dinletme hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden biri olan tanık dinletme hakkı esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da zımni bir unsurudur (Ali Fırtına, B. No: 2014/14575, 6/7/2017, § 24).
23. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde; bir suç ile itham edilen herkesin iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı düzenlenmiştir (Ali Fırtına, § 25).
24. Anayasa Mahkemesi de benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık dinletme hakkıyla ilgili ilkeleri belirlemiştir.
25. Savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı, silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir. Tanıkların dinlenmek üzere çağrılmasının uygun olup olmadığının değerlendirmesi, kural olarak derece mahkemelerinin takdir yetkisi dâhilindedir. Ancak bu hak, sanığın lehine olan bütün tanıkların çağrılmasını ve dinlenmesini gerektirmez. Bu düzenlemenin esas amacı, sanığın aynı koşullar altında ve silahların eşitliği ilkesine uygun olarak tanık dinletme talebinde bulunabilmesinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla bir sanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp ayrıca bu tanıkların dinlenmesinin hangi nedenlerle önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için neden gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemesi gerekmektedir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 47; Ahmet Zeki Üçok, B. No: 2013/1966, 25/3/2015, § 70).
26. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda söz konusu tanıkların beyanlarının hangi nedenlerle önemli olduğu ve gerçeğin ortaya çıkması için neden gerekli olduğu açıklanmak suretiyle tanık dinletme talebinin desteklenmemesi nedeniyle tanık dinletme hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu, talebine rağmen mahkeme tarafından tanığa güvenilirliğine dair soruların sorulmadığını ileri sürmüştür.
29. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkıyla ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme, lehine olan tanıkların da aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı vardır. Sanığın hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Ancak başvurucuların tanıklara soru sorabilmesi, onlarla yüzleşebilmeleri mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar, kimi zaman başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme imkânını da ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 46-67; Levent Yanlık, B. No: 2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-76; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44, 45).
30. Somut olayda gerekçeli karar incelendiğinde mahkûmiyet kararının birden çok tanık anlatımına dayandığı ve Mahkemece olay esnasında sanık ile katılanın yanında olduğunu beyan eden H.E., E.G.G., O.T.Ö. ve E.M. isimli tanıkların tüm aşamalarda tespit edilen ve birbiriyle uyumlu ve istikrarlı beyanlarından olayın oluş şeklinin yeterince aydınlandığına kanaat getirildiği görülmüştür (bkz. §§ 10, 11).
31. Açıklanan gerekçelerle tanık sorgulama hakkına ilişkin bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu; sunduğu ek dilekçeyle soruşturma ve yargılamayı gerçekleştiren askerî hâkim ve savcıların FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla mesleklerinden ihraç edilerek tutuklandıklarını, bu hususun da yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığına zarar verdiğini ileri sürmüştür.
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
34. Somut olayda bu iddianın başvuruya konu yargılamayı yapan Mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden hususlara ya da kendisine isnat edilen ve derece mahkemesince sabit görülen fiilleri, bu fiillere dayanılarak yapılan işlemlerin sıhhatini etkilediğine ilişkin somut ve hukuken kabul edilebilir herhangi bir açıklama başvurucu tarafından yapılmamıştır. Bu itibarla başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen bu iddianın temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
36. Başvurucu, Askerî Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraznamesinin kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürmüştür.
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan silahların eşitliği ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
38. Başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddialarının niteliği nazara alınarak başvurunun kabul edilebilirlik kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi gerekir.
39. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır.
40. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile Kanun'da belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
41. Kanun’da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür. Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul başvurunun Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır (K.V., § 57).
42. Anayasa hükümlerinin yorumlanması açısından önem taşıma unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla daha önce yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, bir meseleyle ilgili olarak daha önce Anayasa’nın ilgili hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları dikkate alarak yeniden yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye ilişkin başvurunun anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir(K.V., § 63).
43. Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma unsurunda ise Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından başvurunun önem taşıdığının söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu farklılığın da önemli olması gerekir(K.V., § 64).
44. Kişisel önemin bulunmaması koşulu ise -başvurucunun içinde bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere- her olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilir (K.V., §§ 66, 67).
45. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen iddialara ilişkin birçok başvuruda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin kapsam ve içeriğini belirlemiştir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, §§ 32-37; Ahmet Teyit Keşli, B. No: 2013/2237, 18/9/2014, §§ 55-65; Gürhan Nerse, B. No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 33-40; Laleş Çeliker, B. No: 2013/8413, 21/9/2016, §§ 24-31). Anılan başvurularda başvurucuların yargılama mercileri önündeki başarı şansını zedeleyen her türlü mütalaadan haberdar edilme hakkına sahip olduğu ve bu nitelikteki mütalaalara karşı başvuruculara yazılı görüş bildirme olanağının tanınmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (İbrahim Kızılkaya, B. No: 2014/2517, 5/4/2017, § 32).
46. Buna göre Mahkemenin sıklıkla uygulanmış açık bir içtihadının bulunduğusilahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamı ile sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır (İbrahim Kızılkaya, § 33).
47. Somut olayda Askerî Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz aşamasında sunduğu tebliğnamesine karşı başvurucunun yazılı olarak diyeceklerini bildirdiği, dolayısıyla başvurucuya tebliğnameye ulaşarak bunun hakkında yorum yapma imkânının tanındığı görülmüştür (bkz. § 13). Askerî Yargıtay Başsavcılığı itiraznamesi ise Başsavcılık tarafından temyiz incelemesi aşamasında düzenlenmiş olan tebliğnameyle aynı hususları içermektedir. İtiraznamede esasen başvurucunun yorumlarını gerektirecek daha önce tartışılmayan konulara ilişkin yeni herhangi bir argüman ileri sürülmemektedir. İtiraznamenin esaslı değerlendirmeler ya da başvurucunun bilgisi dâhilinde olmayan ek açıklamalar içermediği, usul ve yasaya uygun olduğu gerekçeleriyle hükmün onanmasının talep edildiği görülmektedir (bkz. § 15). Kaldı ki Dairece onama kararının gerekçesinde itiraznameye atıf da yapılmamıştır.
48. Askerî Yargıtay Başsavcılığı itiraznamesinin tebliğ edilmemesinin kendisine ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda başvurucunun herhangi bir açıklamasının olmadığı da gözetildiğinde önemli bir zararı olduğu kanaatine ulaşılamamıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E.Diğer İhlal İddiaları
50. Başvurucu, eksik incelemeyle lehe deliller toplanmadan ve haksız tahrik hükümleri uygulanmadan mahkûm edildiğini ileri sürmüştür.
51. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayanbilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
52. Somut olayda başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiaları temyiz dilekçesinde dile getirmediği, bu iddialarına ilişkin bilgi veya belge sunmadığı ve böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık dinletme ve sorgulama hakları ile bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.