TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TACİSER GÜRLER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/13764)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Taciser GÜRLER
|
Vekili
|
:
|
Av. Zühtü
KAZANCI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminata ilişkin
davada ıslah ile artırılan miktarın hak düşürücü süreden reddine karar
verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucunun murisi adına kayıtlı 141 parsel sayılı
taşınmazdaki pay bu kişinin ölümü ile başvurucuya intikal etmiştir. Başvurucu
4/2/2009 tarihli dilekçesiyle taşınmaza Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
(Üniversite) tarafından kamulaştırmasız olarak el atıldığını belirterek fazlaya
ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL tazminat talebiyle dava
açmıştır.
9. Davalı Üniversite 20/10/2009 tarihli cevabında uyuşmazlığa
konu taşınmazın 19/4/1993 tarihinde kamulaştırıldığını, kamulaştırma bedelinin
Ziraat Bankasında başvurucunun murisi adına açılan hesaba depo edildiğini ve
başvurucunun murisi tarafından herhangi bir dava açılmadığından kamulaştırma
işleminin kesinleştiğini ileri sürmüştür.
10. Taşınmazın değerinin tespiti amacıyla iki taşınmaz başında
iki ayrı tarihte keşif yapılmıştır. İlk keşif sonucunda düzenlenen 19/3/2010
tarihli bilirkişi raporunda başvurucuya ait hissenin değeri 36.225 TL olarak
belirlenmekle başvurucu 14/9/2010 tarihinde talebini bu miktarı esas alarak
ıslah etmiştir. Ne var ki davalı Üniversitenin itirazı üzerine taşınmaz başında
yeni bir bilirkişi heyeti vasıtasıyla ikinci kez keşif icra edilmiş ve anılan
keşif sonucunda düzenlenen 18/4/2011 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın
değeri 28.350 TL olarak belirlenmiş, başvurucu bu miktarı da kabul ettiğini
bildirmiştir.
11. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 13/3/2013 tarihli
karar iledavanın kısmen kabulüyle 28.350 TL bedel
karşılığında taşınmazın tapusunun iptaline ve davalı Üniversite adına tesciline
karar vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle, fiilen el konulan taşınmazın
7/120 hissesinin başvurucu adına kayıtlı olup diğer maliklere ait payların usulüne
uygun olarak kamulaştırıldığı, belirlenen bedel başvurucunun annesi adına
açılan hesaba depo edilmişse de kamulaştırma işlemi usulüne uygun olarak tebliğ
edilmediğinden murisin bu durumdan haberdar olmadığı ve bu hususun başvurucuyu
bağlamayacağı belirtilmiştir.
12. Karar başvurucu ve davalı Üniversite tarafından temyiz
edilmiştir. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 15/11/2012 tarihinde hükmün bozulmasına
karar verilmiştir. Bozma kararının gerekçesinde, başvurucunun kamulaştırmasız
el atma nedenine dayalı olarak davaya açtığı belirtilmiştir. Daireye göre
başvurucu, idare tarafından 20/10/2009 tarihli oturumda kendisine tebliğ edilen
cevap dilekçesiyle kamulaştırma işleminden haberdar olmuştur. Daire, ıslah
dilekçesinin verildiği 4/9/2010 tarihine kadar kanunda öngörülen otuz günlük
hak düşürücü sürenin geçtiğini kabul etmiştir. Daire sonuç olarak ıslah ile
arttırılan kısmın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
13. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi bozma kararına uymuş
ve 12/12/2013 tarihli kararı ileıslah ile artırılan
27.350 TL yönünden davanın reddine karar vermiştir.
14. Karar temyiz edilmiştir. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi
30/10/2014 tarihinde hükmü düzelterek onamış ve karar düzeltme isteğinin aynı
daire tarafından 22/6/2015 tarihinde reddiyle karar kesinleşmiştir.
15. Nihai karar 9/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu
10/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
16. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun
taşınmazın kamulaştırıldığı 19/1/1994tarihinde yürürlükte bulunan ''Dava hakkı'' kenar başlıklı 14. maddesi
şöyledir:
"Kamulaştırılacak
taşınmaz malın sahibi, zilyedi ve diğer ilgililer noter veya köy ihtiyar kurulu
aracılığıyla yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara
tebligat yerine geçmek üzere gazete ile yapılan ilan tarihinden veya köy
odasına asılmak suretiyle yapılan ilan süresinin bitiminden itibaren otuz gün
içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda ve takdir olunan bedel ile
maddi hatalara karşı da adli yargıda dava açabilirler.
İdari yargıda açılan davalar öncelikle
görülür.
İdari yargıya başvurulduğu takdirde, adli
yargıya başvuru süresi, idari yargı kararının kesinleştiği tarihten, bu
kararlara karşı temyiz veya karar düzeltilmesi isteminde bulunulmuş ise, buna
ilişkin kararların tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlar.
İştirak veya müşterek mülkiyette paydaşların
tek başına dava hakları vardır.
İdare, kamulaştırma belgelerinin tebliği için
notere verildiği günden veya köy yararına kamulaştırmalarda aleyhine dava
açılacak kişi yönünden geçerli tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde
takdir olunan bedel ile maddi hatalara karşı taşınmaz malın bulunduğu yer
mahkemesinde dava açabilir.
İdare tarafından bu Kanun hükümlerine göre
tespit olunan malik, zilyet ve diğer ilgililere karşı açılan davaların
görülmesi sırasında, taşınmaz malın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu
anlaşıldığı taktirde, davaya bu gerçek malik, tapu malikinin daha önce öldüğü
sabit olursa mirasçıları da dahil edilmek suretiyle devam olunur.
Açılan davaların sonuçları dava açmayanları
etkilemez.''
17. 2942 sayılı Kanun'un dava tarihinde yürürlükte bulunan 14.
maddesi şöyledir:
“Kamulaştırmaya
konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan
tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek
üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde,
kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli
yargıda düzeltim davası açılabilir.
İdari yargıda açılan davalar öncelikle
görülür.
İştirak halinde veya müşterek mülkiyette,
paydaşların tek başına dava hakları vardır.
İdare, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye
verildiği günden itibaren otuz gün içinde maddi hatalara karşı adli yargıda
düzeltim davası açabilir.
İdare tarafından, bu Kanun hükümlerine göre
tespit olunan malike ve zilyede karşı açılan davaların görülmesi sırasında,
taşınmaz malın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu anlaşıldığı takdirde,
davaya bu gerçek malik, tapu malikinin daha önce öldüğü sabit olursa
mirasçıları da dahil edilmek suretiyle devam olunur.
Açılan davaların sonuçları dava açmayanları
etkilemez.''
2. Yargısal Kararlar
18. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 9/5/2016 tarihli ve
E.2016/7329, K.2016/9268 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Kamulaştırma Kanununun
25. maddesi uyarınca hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi
bakımından kamulaştırma işlemi mal sahibi açısından usulüne uygun olarak
yapılan tebligatla başlar.
Bu itibarla; Davacı İ.T. yönünden; murisi
N.G.ye kamulaştırma evrakları usulüne uygun tebliğ edilmiş ve 30 günlük hakdüşürücü süre geçmiş olduğundan davanın bu davacı
yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; M.G.
mirasçılarından N.G. dışında kalan diğer davacı mirasçılara kamulaştırma
evrakları usulüne uygun tebliğ edilmediğinden geçerli ve kesinleşmiş bir
kamulaştırmadan söz edilemeyeceğinden, davanın kamulaştırmasız el atma davası
olarak kabulü ile işin esasına girilerek, hüküm kurulması gerektiği
gözetilmeden, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru
görülmemiştir."
19.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 28/5/2015 tarihli ve E.2015/7493, K.2015/8933 sayılıkararının ilgili kısmı şöyledir:
''2942 sayılı Yasanın 13. maddesi gereğince
kamulaştırma evrakının malike noter eliyle tebliğ edilmesi gerekip yapılan
araştırmalar sonucunda adresi bulunmayan ve adreslerinde noter aracılığı ile
tebligat yapılamayanlara ilan yolu ile tebligat yapılır. Yukarıda açıklandığı
üzere davacıya belirtilen şekilde bir tebligat yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Tapuda ifraz işlemi için çağrı yapılması ve terkin istemine ilişkin belgenin
kendisine verilmesi usulüne uygun bir kamulaştırma tebligatı olarak kabul
edilemeyeceği gibi davacıya usulsüz tebligat yapılması halinde dahi ancak
parayı bankadan çekmesi halinde usulsüz tebligatı öğrenmiş kabuledilebileceğidikkatealındığında
böyle bir durumun da söz konusu olmadığı buna göre davanın 30 günlük hak
düşürücü süre içerisinde açılmış bedel artırım davası olarak kabul edilip
tarafların tüm delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken
yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri
yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
21. Halil Göçmen/Türkiye
kararına konu olayda başvurucunun taşınmazı ile ilgili olarak üniversite
kamulaştırma kararı alınmış, ancak kamulaştırma kararı tebliğ edilmeden taşınmaza
idare tarafından elatılmıştır. Başvurucunun açtığı
tazminat davası kabul edilmiştir. AİHM idarenin kamulaştırmayı düzenleyen
kuralları dikkate almayarak başvurucunun taşınmazına el atması nedeniyle
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin hukuki dayanağının bulunmadığı kanaatine
ulaşmış, ayrıca tazminata ilişkin yargılama sürecinde gerekli usule ilişkin
güvencelerin de sağlanmadığını belirterek ihlal sonucuna varmıştır (Halil Göçmen/Türkiye, B. No: 24883/07,
12/11/2013, §§ 23-43).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, muristen intikal suretiyle hissedar olduğu
taşınmaza davalı Üniversite tarafından kamulaştırmasız olarak el konulduğunu
belirtmiştir. Başvurucu, kamulaştırmasız el atmaya dayalı olarak açmış olduğu
davaya daha önceden usulüne uygun bir tebligat yapılmamasına rağmen,
kamulaştırma işlemi yapıldığı gerekçesiyle kamulaştırma bedelinin artırımı
davası olarak devam edildiğini bildirmiştir. Başvurucu, mahkemenin açılan
davayı bu şekilde nitelendirmesi sonucunda hak düşürücü süre nedeniyle ıslah
ile artırılan kısmın reddine karar verildiğini belirterek mülkiyet hakkı ile
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
"Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
25. Anayasa'nın
"Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu
yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla,
özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla
gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî
irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan
artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun
uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin
gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve
turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla
gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme
süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan
doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde
ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları
için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bilirkişi vasıtasıyla
belirlenen bedel uyarınca ıslah yoluyla talep etmiş olduğu miktarın hak
düşürücü süre nedeniyle reddedilmesine ilişkin şikâyetinin özünün kamulaştırma
bedeli miktarına yönelik olduğu gözetildiğinde başvurunun mülkiyet hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Başvurucunun kamulaştırma bedelininıslah
ile artırılan kısmınınreddine ilişkin şikâyetinin
açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve başka bir kabul edilemezlik nedeni de
bulunmadığından kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvuru konusu olayda uyuşmazlık konusu taşınmazın tapuda
başvurucu adına kayıtlı olduğundan mülkün varlığında bir tereddüt bulunmadığı
ve bu taşınmaza Üniversite tarafından kamulaştırmasız el atma suretiyle
mülkiyet hakkına müdahale edildiği anlaşılmaktadır.
29. Bu durumda olayda idare, ilgili yargılama sürecinden de
anlaşılacağı üzere başvurucunun taşınmazına kamulaştırmasız olarak el atmıştır.
Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 2942 sayılı Kanun'da
belirlenmiş süreçler takip edilmeden başvurucunun mülkiyetinde bulunan
taşınmaza kamulaştırmasız olarak el atıldığı yargı kararıyla da sabittir.
30. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında
kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı
bulunmadığından dolayı mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436,
6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No:
2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve
diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015).
31. Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir
durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak başvurucunun söz konusu taşınmazına yapılan
kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı
Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
34. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine veya hüküm altına
alınmayan 27.350 TL'nin yasal faiziyle birlikte iadesine hükmedilmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
35. Başvuruda, mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
36. Somut olayda başvurucuya murisinden intikal eden taşınmaz
murisin sağlığında 19/1/1994 tarihinde Üniversite tarafından kamulaştırılarak
belirlenen bedel muris adına açılan banka hesabına yatırılmışsa da ilgiliye
usulüne uygun tebligat yapılmadığı ve depo edilen bedelin tahsil edilmediği
mahkeme kararında açıkça belirtilmektedir (bkz.§ 11).
37. Taşınmaz murisin ölümünden sonra başvurucuya intikal etmiş
ve tapuda 7/120 hisse ile başvurucu adına tescil edilmiştir. Kamulaştırma
işleminden haberdar olmayan başvurucu fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak
kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat isteğinde bulunmuş ve değerin
bilirkişi tarafından tespiti üzerine tazminat miktarını ıslah etmiştir. Somut
olayda başvurucuya ödenmesi gereken tazminat miktarının tespitine yönelik
açılan davada Mahkemece taşınmazın gerçek bedelinin tespiti amacıyla bilirkişi
incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan
rapordataşınmazın değeri 28.350 TL olarak belirlenmiş
ve bu değer başvurucu tarafından da kabul edilmiştir. Ancak Yargıtay bozma
kararına uyan ilk derece mahkemesi ıslah ile arttırılan kısmı 2001 yılında
yapılan kanun değişikliği öncesinde mevcut olan hak düşürücü süre hükümlerini
uygulamak suretiyle reddetmiştir.
38. Buna göre derece mahkemelerinin 2001 yılı öncesinde mevcut
olan ve ancak dava tarihi itibarıyla yürürlükte olmayan söz konusu hak düşürücü
süreye ilişkin hükmü uygulamak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığı sabit olan
taşınmazın gerçek değerinin başvurucuya ödenmemesi sonucuna yol açtığı
görülmektedir. Başvurucunun açtığı davanın kamulaştırmasız el atmaya dayalı
tazminat davası olduğu dikkate alındığında derece mahkemelerinin bu yorumları
öngörülebilir olmadığı gibi sonuç olarak Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkı ihlal edilen başvurucu yönünden ihlalin sonuçları
itibarıyla yeterli bir giderimin de sağlandığı da söylenemez. Hâlbuki eski hâle getirme kuralının bir gereği
olarak ihlalin bütün sonuçlarıyla giderildiğinden söz edilebilmesi için mümkün
olduğunca ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanması gerekir. Somut olayda
mülkün iadesi de söz konusu olmadığına göre giderimin sağlanması için
başvurucuya kamulaştırılan el atılan taşınmaz bölümünün saptanan rayiç
değerinin ödenmesi zorunludur.
39. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kahramanmaraş 2. Asliye
Hukuk Mahkemesine (E.2013/373) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
40. Yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmesi yeterli bir
giderim oluşturduğundan dolayı başvurucunun tazminat isteminin reddi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmak üzere Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2012/373) GÖNDERİLMESİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme
olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.