TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET TEMİZ VE MUSA ŞANAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/13923)
|
|
Karar Tarihi: 7/3/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Musa
ŞANAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Sinem
COŞKUN
|
|
|
2. Ahmet
TEMİZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir kitabın ceza infaz kurumu idaresince hükümlü
olan başvuruculara verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/8/2015 ve 24/8/2015 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucuların adli yardım talebikabul
edilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucular başvuru tarihinde, devletin egemenliği altında
bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan
hükümlü olarak Ankara 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)
bulunmaktadır.
10. İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) 12/6/2015 tarihli
kararında, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 3. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, "Dağın
Samimi Dostu" adlı kitabın başvuruculara verilmemesine karar vermiştir.
Eğitim Kurulu anılan kitapta PKK terör örgütü mensuplarının dağdaki
yaşamlarının anlatıldığını, Abdullah Öcalan'ın düşünceleri ile örgütün
ideolojisinin övüldüğünü, ayrıca örgütün faaliyetleri meşru gösterilerek
gençlerin örgüt mensuplarının dağdaki yaşamına özendirildiğini tespit etmiştir.
Söz konusu kitabın verilmesi hâlinde başvurucuların mensubu oldukları terör
örgütüyle olan bağlarının zayıflamayacağını, aksine örgütün hedefleri
doğrultusunda hareket etmeye devam edeceklerini ve örgütle olan bağlarının
kuvvetleneceğini ifade etmiştir. Bu durumun ise başvurucuların yeniden suç
işlemelerini engelleyecek etkenleri zayıflatacağını ve cezanın infazıyla
ulaşılmak istenen amacın ortadan kalkacağını belirtmiştir.
11. Eğitim Kurulu kararına karşı başvurucuların Ankara Batı
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yaptığı şikâyet, 17/6/2015 tarihinde 5275
sayılı Kanun'un 62. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca reddedilmiştir.
İnfaz Hâkimliği söz konusu kitapta terör örgütünün övüldüğünü, faaliyetlerinin
meşru gösterilmeye çalışıldığını ve gençlerin dağdaki yaşama özendirildiğini
belirtmiştir. İnfaz Hâkimliği, hükümlülerin örgüt ile bağlarının kopması ve
ıslah olmaları için bu tür yayınlarla irtibatlarının kesilmesi gerektiğini,
aksi hâlde İnfaz Kurumu idaresine karşı isyana teşvik edilebileceklerinden
İnfaz Kurumunun güvenliği bakımından da somut tehlike oluşacağını ifade
etmiştir.
12. Başvurucular İnfaz Hâkimliğinin ret kararına itiraz
etmişlerdir. İtirazı inceleyen Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi, kararın usul
ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Bu karar
başvuruculara 23/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucular 3/8/2015 ve 24/8/2015 tarihlerinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda
temel amaç" kenar başlıklı 3. maddesi şu şekildedir:
"Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel
amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden
suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak,
hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara,
nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine
uyumunu kolaylaştırmaktır."
15. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan diğer ulusal hukuk kaynakları için
bkz. Halil Bayık [GK], B. No:
2014/20002, 30/11/2017, §§ 15-16.
B. Uluslararası Hukuk
16. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Ahmet Temiz (6), B. No:
2014/10213, 1/2/2017, §§ 17-18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 7/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucular, başvuruya konu dokümanın kendilerine
verilmemesinin keyfî olduğunu, söz konusu kitap hakkında herhangi bir yasaklama
kararı bulunmadığını, ayrıca derece mahkemelerinin yeterli inceleme yapmadan
soyut bir gerekçeyle itirazlarını reddettiğini belirtmiş ve anayasal haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucuların şikâyeti ifade
özgürlüğü bağlamında incelenecektir.
20. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu
düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
22. İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvuruculara gönderilen yazılı
bir dokümanın onlara verilmemesinin, haber veya fikir alma özgürlüğüne ve
dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul
edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın
13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum
düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
24.Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
25. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 3. ve 62.
maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
26. Başvuruya konu doküman mahkûmun ıslahı, suçun önlemesi ve
İnfaz Kurumu güvenliğinin sağlanması amaçlarıyla başvuruculara verilmemiştir.
Anılan müdahalenin, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru
bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) İlkeler
27. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından
“demokratik toplum düzeninin gereklerine” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun
olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygunluk ilkesine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Halil
Bayık, § 28; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için bkz. AYM,
E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir
Coşkun, §§ 53-54; Sebahat Tuncel,
B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Mehmet
Ali Aydın, §§ 70-72). İfade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya
Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri (Halil Bayık, §§ 28- 43) karşılamayan bir gerekçe ile yapılan
müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (Halil Bayık, § 43).
28. Anayasa Mahkemesi Halil
Bayık kararında, mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili
ve yeterli sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer
başvuruların koşullarına göre değişebilecek unsurları şu şekilde belirlemiştir:
i. Başvurucunun hangi suçtan dolayı hangi tür ceza infaz kurumunda
bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumu ile işlediği suçun söz
konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı
değerlendirilmelidir.
ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi
şeklindeki kısıtlamanın, mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği
ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir.
iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel
kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye
edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır.
iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların, terör suçlarından mahpus
olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu olarak gördükleri
kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine sebebiyet verip
vermediği değerlendirilmelidir.
v. Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi,
içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğu
belirtilmeli ve mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizi
yapılmalıdır.
vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu
yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir
ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör
örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında
denge kurulmalıdır.
vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;
- Bütünüyle ele alındığında müdahaleye konu yayının özel bir
kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef gösterip
göstermediğinin ve onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin,
- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp
bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin,
- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı
bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,
- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin; kişileri nefrete,
intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,
- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir
kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,
- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz
kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp
düşürmediğinin,
- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının,
-Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış
bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin,
- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada
ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile ceza
infaz kurumu ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa
verilmesine etki edip etmediğinin,
- Karara konu sınırlayıcı tedbirin, demokratik bir toplumda
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının
ve tedbirin başvurulabilecek en son çare niteliğinde bulunup bulunmadığının,
- Son olarak sınırlamanın, güdülen kamu yararı amacını
gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının yayının içeriğiyle birlikte değerlendirilmesi
gerekir.
viii. Derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların söz konusu değerlendirmeleri
yaparlarken olayın koşullarına göre uzman kişilerin görüşlerinden
faydalanmaları, gerekirse konusunda uzman sosyal bilimciler, araştırmacılar ve
akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her zaman mümkündür. Böylece süreli
veya süresiz bir yayının bir mahpusa verilmemesi şeklindeki müdahalenin
kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya konan kriterlere
uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir (Halil Bayık, § 45).
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
29. Başvuruya ilişkin olayda, Eğitim Kurulu tarafından
içeriğinde PKK terör örgütü mensuplarının dağdaki yaşamlarının anlatıldığı ve
gençlerin bu yaşama özendirildiği, ayrıca söz konusu örgüt ile liderinin
ideolojisinin övüldüğü tespit edilen kitap, terör suçundan hükümlü başvurucuların
ıslahını güçleştireceği gerekçesiyle kendilerine teslim edilmemiştir. Eğitim
Kurulunun kararına yapılan itirazı değerlendiren İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza
Mahkemesi, kitabın mahkûma verilmesinin İnfaz Kurumu için tehlike
oluşturabileceği gerekçesini de ekleyerek itirazı reddetmiştir.
30. Somut olayda derece mahkemeleri tarafından yukarıda sayılan
hususlar değerlendirilmemiş, başvuru konusu kitabın içeriğinde yer alan
ifadelerin başvurucuların ıslahını güçleştireceği ve İnfaz Kurumu güvenliği
için tehlike oluşturacağı şeklindeki gerekçeyi soyut olmaktan çıkaracak ölçüde
somut bir bağlantı kurulmamıştır. Yine bu nitelikte kabul edilen ifadelerin yer
aldığı bölümler çıkarılarak geri kalan kısmın başvuruculara teslim edilmesinin
mümkün olup olmadığı da tartışılmamıştır. Sakıncalı kısımların yayından
ayrılmasının mümkün olmadığı veya bu kısımlar çıkartıldığında geri kalan
bölümün bir öneminin kalmadığı hâllerde yayının tümünün mahpusa verilmemesi
yoluna gidilebilirse de bu özel durumun da ilgili kararda gerekçelendirilmesi
gerekir (Sinan İyit
(2) [GK], B. No: 2013/1495, 30/11/2017, § 56). Dolayısıyla başvuruya
konu kitap biçimindeki yazılı dokümanın başvuruculara verilmemesinin demokratik
bir toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebilmiş
değildir.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 26.
maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
32. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvuruculara
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa
Mahkemesi kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle yeniden
yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayının ya da bir
kısmının başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidirler.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
34.Başvurucular ihlalin tespiti ile manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
35. Başvurucuların ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvuruculara verilmesi
gerektiği şeklinde yorumlanamaz.
36. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin -Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterler ve
gösterilen yöntemle- yeniden yargılama yapmak ve yargılamanın sonucuna göre
başvurucuların itirazları hakkında yeni bir karar vermek üzere Ankara Batı
İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
37. 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucu Musa Şanak'a ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
38. İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvuruculara bir
dokümanın verilmemesi şeklindeki müdahale yönünden, ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğinin tespiti ile kararın yeniden yargılama yapmak üzere ilgili yargı
merciine gönderilmesine hükmedilmesinin yeterli olacağı değerlendirildiğinden
başvurucuların manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine (E.2015/2753, K.2015/2777) GÖNDERİLMESİNE,
D. Manevi tazminat talebinin REDDİNE,
E. 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucu Musa Şanak'a ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucu Musa Şanak'ın Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren
dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona
erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.