TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
LATİF OYGÜR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6244)
|
|
Karar Tarihi: 7/3/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Latif OYGÜR
|
Vekili
|
:
|
Av. Cavit ÇALIŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; terörle mücadele kapsamında vazife malulü olarak
kabul edilmeme işlemine karşı açılan davanın reddedilmesi, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin yapısı ve FETÖ/PDY soruşturması ile birçok üyenin ihraç edilmiş
olması sonucu bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılama yapılmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde subay olarak
görev yapmaktadır. Başvurucu, Van'ın Özalp ilçesinde bulunan 2. Jandarma Sınır
Tabur Komutanlığında görevli olduğu 20/4/1999 tarihinde sınır hattını kontrol
ve termal kameraların ölü bölgelerinin tespiti amacıyla at üzerinde devriye
vazifesini yerine getirmekte iken atın ürkmesi sonucu düşerek sol kolundan
yaralanmıştır. Van Asker Hastanesi Baştabipliğine sevk edilen başvurucuya "sol ön kol çift kırığı"
tanısıyla istirahat izni verilmiştir.
7. Tedavi sürecinde Gümüşsuyu Asker Hastanesinin 21/6/1999 ve
6/8/1999 tarihli raporları uyarınca başvurucuya "sol radius ulnar
eski kırığı + kaynama yetersizliği" tanısıyla toplamda iki
buçuk ay istirahat izni verilmiştir. Bu izin ve tedavi sürecinin ardından
başvurucu görevine başlamıştır.
8. Başvurucu 12/10/1999 tarihinde Aksipi
Jandarma Sınır Takım Komutanlığı 1. Üs Bölgesindeki Ziyaret Tepe mevkiinde
bulunduğu sırada yağış sonucu yerlerin ıslak olması nedeniyle kayarak kırık
olan sol kolunun üzerine düşmüştür. Sol kolundan ameliyat olan başvurucuya Van
Asker Hastanesi tarafından 15/10/1999 tarihli raporla "sol ön kol deplase çift kırık" tanısı konularak
bir buçuk ay istirahat izni verilmiştir. Başvurucu, takip eden süreçte "sol radial sinir
lezyonu" tanısıyla farklı tarihlerde hava değişimi izinleri
almıştır.
9. Gülhane Askerî Tıp Akademisinin 11/10/2010 tarihli raporu ile "opere sol radial sinir lezyonu" tanısı konulan
başvurucu hakkında "Sınıfı görevi
yapamaz." kararı alınmıştır. Bu karar üzerine başvurucu,
jandarma sınıfından bakım sınıfına geçirilmiştir.
10. Vazife Maluliyeti Tespit Kurulunun 1/3/2001 tarihli
kararıyla 20/4/1999 tarihinde meydana gelen olay nedeniyle başvurucu, 3/11/1980
tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile
8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
uyarınca vazife malulü olarak kabul edilmiştir.
11. Başvurucu 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu kapsamında vazife malulü olarak kabul edilmesi istemiyle 7/11/2013
tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna idari başvuruda bulunmuştur. 27/11/2013
tarihli işlemle istem reddedilmiştir.
12. Başvurucu Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde söz
konusu işlemin iptali ve işlem nedeniyle uğranılan maddi, manevi zararın tazmini
istemiyle dava açmıştır.
13. AYİM Üçüncü Dairesi (Mahkeme) 16/10/2014 tarihli kararıyla
davayı reddetmiştir. Ret gerekçesinde öncelikle başvurucunun 2330 ve 5434
sayılı Kanunlar kapsamında vazife malulü olduğu konusunda ihtilaf bulunmadığı,
uyuşmazlığın 3713 sayılı Kanun kapsamında vazife malulü olunup olunmadığı
hususuna ilişkin olduğunun altı çizilmiştir. 3713 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca vazife malulü addedilebilmek için maluliyetin terör olaylarını önlemek
amacıyla her türlü patlayıcı maddeye bağlı olarak meydana gelen olaylar sonucu
veya terör olaylarının önlenmesi, takibi veya etkisiz hâle getirilmesi amacıyla
ifa edilen görevler sırasında ya da bu görevlere gidiş geliş esnasında oluşması
gerektiği vurgulanmıştır. Her sınır vazifesinin veya salt üs bölgesinde görevli
olmanın 3713 sayılı Kanun kapsamında terörle mücadele görevi olmadığı ifade
edilerek başvurucunun sınır kontrolü ve kaçakçılık faaliyetlerinin önlenmesi
için at üzerinde yaptığı devriye görevi ile üs bölgesinde bulunuyor olması hâlinin
terörle mücadele kapsamında somut bir görevin ifasına vücut vermediği
belirtilmiştir. Nihai olarak dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı
sonucuna varılarak ret gerekçesi oluşturulmuştur.
14. Mahkeme, başvurucunun karar düzeltme istemini de 19/2/2015
tarihli kararıyla reddetmiştir.
15. Başvurucu nihai kararı 16/3/2015 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 10/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 3713 sayılı Kanun'un "Yardım"
kenar başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa
ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı
terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan, engelli hâle gelen, ölen veya
öldürülenler hakkında 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun hükümleri uygulanır."
17. Birinci fıkranın devamında (a) ve (j) bentleri arasında
sağlanacak hak ve imkânlara yer verilmiştir. Maddenin ikinci fıkrası şöyledir:
"Kamu görevlileri ile birinci fıkranın (h) ve (j) bentleri
kapsamına girenlerden terör olaylarını önlemek amacıyla her türlü patlayıcı
maddeye bağlı olarak meydana gelen olaylar sonucunda ya da her ne şekilde
olursa olsun terör olaylarının önlenmesi, takibi veya etkisiz hale getirilmesi
amacıyla ifa edilen görevler sırasında veya bu görevlere gidiş dönüşler
esnasında meydana gelen kazalar sonucunda yaralanan, engelli hâle gelen,
hastalanan veya hayatını kaybedenler, birinci fıkranın durumlarına uygun
hükümlerinden yararlandırılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 7/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Bağımsız ve Tarafsız
Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu AYİM'in üye yapısından
kaynaklı olarak bağımsız ve tarafsız, hakkaniyete uygun yargılama
yapılmadığını, FETÖ/PDY soruşturması ile bir çok
üyenin ihraç edilmiş olmasının Mahkemenin kararlarını şaibeli hale getirdiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
20. Anayasa'nın 36. maddesinde mahkemelerin tarafsızlığından
açıkça bahsedilmemekle birlikte Anayasa Mahkemesi içtihadı uyarınca davanın
tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme hakkı, adil yargılanma hakkının zımni
bir unsurudur. Nitekim 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle
Anayasa'nın 9. maddesine "bağımsız"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve
tarafsız" ibaresi eklenmiş; böylelikle madde metni "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve
tarafsız mahkemelerce kullanılır." hâlini almıştır. Ayrıca
mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur
olduğu dikkate alındığında -Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi gereği- Anayasa'nın
138., 139. ve 140. maddelerinin de tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Tahir Gökatalay,
B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 60).
21. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı ve kararlarından dolayı idareye hesap verme
gerekliliğinin bulunmadığı, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin
Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir. Diğer yandan sınıf subayı
üyelerinin en fazla dört yıl görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda
bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görevleri süresince idari veya
askerî yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları bu
subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134,
16/5/2013, §§ 29, 30).
22. Anayasa’nın 157. maddesinde AYİM’in
askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren
ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk
ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini yapacağı belirtilmiştir.
4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun
20. maddesinde ise asker kişinin TSK'da görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış
olan subay, askerî memur, astsubay, askerî öğrenci, uzman jandarma, uzman
erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlar olduğu kural
altına alınmıştır.
23. 1602 sayılı mülga Kanun’un 21. maddesi uyarınca AYİM, söz
konusu kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve
eylemlerden dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal ve tam
yargı davalarını çözmek ve karara bağlamakla görevlendirilmiştir.
24. Başvurucu, AYİM'deki askerî hâkim
olmayan üyelerin kararda belirleyici olduğunu ileri sürmekte ise de AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğinde
olduğu, Anayasa’da yüksek mahkemeler arasında sayıldığı, yasa ile kurulduğu,
yargılamaya ilişkin usul kurallarının açık ve öngörülebilir nitelikte olduğu,
bu kuralların 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda
yer alan düzenlemeler ile benzerlik taşıdığı, 2577 sayılı Kanun’a göre dava
açanlara kıyasla 1602 sayılı mülga Kanun'a göre dava açanlara farklı ve
belirgin bir yük getirilmediği, 1602 sayılı mülga Kanun’da yer alan kuralların
demokratik bir toplumda olması gereken güven duygusuna zarar vermediği sonucuna
varılmıştır (Ahmet Seheryıldızı,
B. No: 2013/2320, 3/2/2016, § 37).
25. Son olarak başvurucu ayrıca Mahkeme üyelerinin bir kısmının
FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında açığa alındığını ileri sürmüş ise de bu
durumun kendi davasına nasıl etki ettiği hususunda yeterli açıklamada
bulunmamıştır.
26. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; terör olaylarının önlenmesi amacına yönelik görev
ifa ettiğini, sınır kontrolü ve terör olaylarının yoğun yaşandığı üs bölgesinde
görev yaptığı sırada meydana gelen düşme sonucu malul olduğunu, Mahkemenin
kanun hükmünü doğru yorumlamadığını, açık ve bariz takdir hatası yaptığını,
benzer durumda olan kişilerin terörle mücadele kapsamında malul addedildiğini,
kendisinin işlem nedeniyle mağdur edildiğini belirterek Anayasa'nın 10., 36.,
40. ve 125. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları dikkate alındığında
şikâyetin karar sonucuna yönelik olduğu anlaşıldığından incelemenin bu kapsamda
yapılması uygun görülmüştür.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
30. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 13) gerekçe ile 16/10/2014
tarihinde hüküm kurulmuştur. Kanun yolu incelemesinde de kararın hukuka uygun
bulunduğu görülmüştür.
31. Yargılama sürecinde 3713 sayılı Kanun'un malullüğe ilişkin
hükümleri ile somut olaya ilişkin durumdan hareket edilerek hüküm kurulduğu
anlaşılmaktadır. Mevzuatın, somut olayın ve delillerin yorumlanması yukarıda
anılan ilkeler (bkz. § 29) uyarınca uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin
takdirinde olup bireysel başvuruda değerlendirmeye konu edilemez.
32. Bu hâle göre başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir..
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
7/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.