TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
UMUT ŞİMŞEK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/14310)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 20/7/2018-30484
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Umut
ŞİMŞEK
|
|
|
2. Necdet
Taylan ŞAHİN
|
|
|
3. Kemal
Kaan SIKIK
|
Vekili
|
:
|
Av. Esem YEĞİT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmadan dolayı
gözaltına alınma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılama
sonunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle de
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular sırasıyla 7/8/2015, 19/8/2015 ve 20/8/2015
tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruculardan Necdet Taylan Şahin'in adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2015/14911, 2015/14969 numaralı bireysel başvuru dosyaları,
aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2015/14310 numaralı
bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş ve incelemenin 2015/14310 numaralı
bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, 2015/14969 numaralı bireysel başvuruya
ilişkin görüşünü bildirmiştir.
9. Başvurucu Kemal Kaan Sıkık,
Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
10. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
11. Olay tarihinde lise 2. sınıf öğrencisi olan başvurucular
1997 doğumlu olup Adana'da ikamet etmektedir.
12. 13/12/2014 tarihinde saat 12.00'de, Başbakan'ın Adana'ya
gelişi nedeniyle Hükûmet politikalarını protesto etmek amacıyla basın
açıklaması ve yürüyüş düzenleneceği bilgisi üzerine emniyet birimleri saat
11.00'de İnönü Parkı'nda göreve başlamışlardır.
13. Başvurucular basın açıklaması ve protesto gösterisi
yapılacağını sosyal medyadan öğrenmişler ve İnönü Parkı'na gelmişlerdir.
14. Anılan parkta basın açıklaması ve protesto eylemi yapmak
için toplanan yaklaşık yirmi kişilik grup, elindeki megafonla grubu organize
eden ve slogan attıran T.A.nın
megafonla "Şimdi basın açıklaması
yapmak amacıyla yürüyoruz" şeklindeki anonsu üzerine İnönü
Caddesi'ne doğru yürüyüşe geçmiştir. Başvuru dosyası içinde toplantı ve gösteri
yapılacağına dair idareye önceden bildirim yapıldığına ilişkin herhangi bir
bilgi bulunmamaktadır.
15. Polis fezlekesine göre, Güvenlik Şube Müdürlüğünde görevli
emniyet amiri ses yükselten araçtan gruba şu şekilde ihtarda bulunmuştur:
"Arkadaşlar bir saniye, basın açıklaması
yapan arkadaşlar, park içerisinde basın açıklaması yapabilirsiniz, çevik
müdahale et, polise mukavemette bulunamazsınız, yapmış olduğunuz eylem 2911
sayılı Kanun'a aykırıdır, lütfen dağılın, dağılmadığınız takdirde kamu malına
zarar verme, polise mukavemet olaylarından yasal işlem yapılacaktır. Lütfen
dağılın, lütfen dağılın."
16. Kolluk kuvvetleri; dağılmaları yönünde yapılan bu uyarıdan
hemen sonra, dağılmayan gruba müdahale etmiştir. Müdahale sırasında
göstericiler slogan atarak ellerindeki flama ve döviz sopaları ile polise
vurmaya çalışmış ve bir polis memurunu basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek
şekilde yaralamışlardır. Kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sonucu göstericiler
küçük gruplara ayrılmış, birbirlerinin koluna girerek gerek kendilerinin
gerekse diğer göstericilerin gözaltına alınmalarını engel olmak istemişlerdir.
17. Başvurucular aynı gün saat 12.30'da gözaltına alınmış ve
yaklaşık dokuz saat sonra serbest bırakılmıştır. Başvurucular hakkında kamu
görevlilerine görevinden dolayı alenen hakaret, görevi yaptırmamak için
direnme, 6/10/1983 tarihli ve2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu'na muhalefet etme ve kanuna aykırı gösteriye silah ile katılma
suçlarından iddianame düzenlenmiştir.
18. Aynı olay nedeniyle haklarında yukarıda belirtilen suçlardan
dava açılan diğer dokuz kişinin yargılaması Adana 23. Asliye Ceza Mahkemesinde
(Asliye Ceza Mahkemesi) yürütülmüştür. Sanıklardan üçü hakkında toplantı ve
gösteri yürüyüşüne 2911 sayılı Kanun uyarınca yasak olan sopa ile katılmaktan
beşer ay hapis cezasına hükmedilmiş ve bunlardan ikisi hakkında hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Sanıklar diğer suçlardan ise
beraat etmişlerdir. Asliye Ceza Mahkemesi, söz konusu dokuz sanık hakkında
kanunsuz toplantıya katılma ve ihtara rağmen dağılmama suçuna ilişkin verdiği
beraat kararının gerekçesinde, kolluk tarafından çekilen kamera görüntülerinde
sanıkların ellerindeki döviz ve pankartlarla yürüyüşe geçtiklerini, buna
karşılık kolluk kuvvetlerinin henüz usulüne uygun dağılın ihtarı yapmadan ve
Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre barışçıl
bir gösteriye bir miktar tolerans göstermeden hemen ve doğrudan müdahale
ettiklerini tespit etmiştir. Asliye Ceza Mahkemesi; grubun yürüyüşe geçmeden
hemen sonra emniyet amirinin ses yükselten araçtan gruba yönelik dağılın ihtarı
ile kolluk kuvvetlerine müdahale talimatının eş zamanlı yapıldığını ve ihtardan
sonra makul bir süre beklenmediğini belirtmiştir.
19. Başvurucuların (suça sürüklenen çocuklar) yaş küçüklüğü
nedeniyle haklarındaki ceza davası ise Adana 4. Çocuk Mahkemesinde (Mahkeme)
görülmüştür.
20. Mahkeme; başvurucular hakkında tutanak tanıkları tarafından
başvurucuların bire bir yapılan gözlem ve takip sonucu yakalanmadıkları,
dolayısıyla hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarını işledikleri
yönünde mahkûmiyetlerine yetecek kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığını
belirtmiştir. Bu nedenleyasa dışı gösteriye silahtan
sayılan sopa ile katılma, görevi yaptırmamak için direnme ve kamu görevlisine
görevinden dolayı hakaret suçlarından haklarında beraat kararı vermiştir.
21. Mahkeme, başvurucuların içinde bulundukları grup ile
birlikte halkın yoğun olarak bulunduğu İnönü Parkı'nda yasa dışı gösteriye
katıldıkları ve ihtara rağmen dağılmadıkları gerekçesiyle ise 2911 sayılı
Kanun'un 32. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ayrı ayrı 3 ay 10 gün hapis
cezasına hükmetmiş ve HAGB kararı ile üç yıl süreyle denetime tabi
tutulmalarına karar vermiştir.
22. Mahkeme karar gerekçesinde; başvurucuların haklarında ceza
davası açılan diğer dokuz kişi ile birlikte "Gericiliğin ve savaşın mimarı Davutoğlu kentimizden defol, Halkevleri,
Öğrenci kollektifleri" şeklinde
pankart açarak kanuna aykırı toplantı gerçekleştirdiklerini belirtmiştir.
Başvurucuların da aralarında olduğu bu kişilerin "Kadın katliamını ve savaşı durduracağız, Halkevci kadınlar, gerici kuşatmayı dağıtacağız, Halkevci kadınlar, Osmanlıca da olsa, Türkçe de olsa isyan
her dilde aynıdır, Halkevleri " şeklinde dövizler açtıkları,
"tek yol sokak, tek yol devrim-katil işid,
işbirlikçi AKP, AKP defol, bu sokaklar bizim, AKP'den hesabı kadınlar soracak,
katil Başbakan istemiyoruz." şeklinde slogan attıklarını tespit
etmiştir.
23. Mahkeme; başvurucuların kanuna aykırı şekilde yürüyüş yapmak
istediklerini, bu durum üzerine güvenlik görevlileri tarafından ses yükselten
araç ile dağılmaları ve yürüyüşe izin verilmeyeceği yönünde uyarı yapıldığını
belirtmiştir. Kararda Mahkeme, Çevik Kuvvet görevlilerinin kanuna aykırı
yürüyüş yapmak isteyen başvurucuların da içinde olduğu grubun önüne geçerek
yürüyüşe engel olmak istediklerini, uyarı üzerine grubun ellerinde bulunan
flama ve dövizlerin tahta sopaları ile güvenlik kuvvetlerine "Katil köpekler, katiller, kiralık köpekler"
şeklinde bağırarak "Katil defol bu
sokaklar bizim" şeklinde slogan attıklarını ve emniyet görevlisi
olan müşteki T.Ü.yü, basit tıbbi müdahaleyle
giderilebilecek şekilde yaraladıklarını tespit etmiştir. Mahkeme, dinlenen
müştekiler ve tutanak tanıklarının başvurucuların bizzat kendilerine yönelik
vurarak, çekiştirerek, iterek direndikleri veya hakaret ettikleri yönünde somut
görgüye dayalı bilgilerinin olmadığını belirtmiştir.
24. Başvurucular 6/7/2015 tarihinde HAGB kararlarına itiraz
etmiştir. İtirazları inceleyen Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi 14/7/2015 tarihinde
başvurucuların itirazlarını reddetmiştir.
25. Ret kararı başvuruculara 21/7/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
26. Başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Mevzuat
27. 2911 sayılı Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Kanuna aykırı toplantı veya gösteri
yürüyüşlerine katılanlar, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar
ederlerse, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçu,
toplantı ve gösteri yürüyüşünü tertip edenlerin işlemesi halinde, bu fıkra
hükmüne göre verilecek ceza yarı oranında artırılarak hükmolunur”
2. Yargıtay Kararları
28. Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bazı kararlarının ilgili kısımlarışöyledir:
a. "Oluş ve tüm dosya içeriğinden,
"YÖK Yasa Tasarısını ve Kamu Reformu Yasa Tasarısını protesto etmek ve
sırf demokratik tepki ortaya koymak için basın açıklaması yapmak üzere Ankara
Üniversitesi Cebeci Kampüsünde toplanan yaklaşık 100 kişilik grubun, ellerinde
suç oluşturmayan bazı pankartlar taşıyarak marşlar ve sloganlar eşliğinde
kaldırım üzerinden Kolej kavşağına kadar yürüdüğü, kavşakta ellerindeki pankart
ve flamaları açıp Kızılay istikametine yürüyüşe geçtikleri sırada güvenlik
güçlerinin grubu barikat içine alıp dağılmaları yönünde ihtarda bulunmasına
rağmen makul süre tanıyıp dağılmalarına fırsat vermeden grubu gözaltına almaya
başladığı anlaşılmakla; sanığa yüklenen 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunun 32. maddesinde tanımlanan suçun maddi ve manevi
unsurlarının oluşmadığı ve beraatine karar verilmesi
gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulması (9/2/2010, E.
2007/9352, K. 2010/1550)"
b.
"Kanuna aykırı olarak başlayıp gerçekleşen yasadışı toplantı ve gösteri
yürüyüşünde, 2911 Sayılı Yasanın 32. maddesi uyarınca topluluğa dağılmalarına
ilişkin usulünce ihtar yapılmadığının ve zorla dağıtılmadıklarının anlaşılması
ve sanığın anılan Yasanın 28. maddesinde tanımlanan düzenleyici ve yönetici
durumunda da bulunmaması karşısında, eyleminde sözü edilen Yasaya aykırılık
suçlarının oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi (11/12/2006, E. 2006/2403, K.
2006/9088)"
B. Uluslararası Hukuk
29. İlgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu
verildiği kararlar için bkz. Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017,
§ 20, 21; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri [GK], B.
No: 2014/920, 25/5/2017, §§ 25-30;Ömer Faruk Akyüz,
B. No:2015/9247, 4/4/2018, §§ 28-37 kararlarına bakılabilir.
30. AİHM, mevcut başvuruya benzer Oya Ataman/Türkiye
(B. No: 74552/01, 5/12/2006) kararında bir gösterinin sadece mevzuata uygun
olmamasının barışçıl şekilde toplanma özgürlüğünün kullanılmasına müdahale
edilmesini haklı kılmayacağına karar vermiştir. Oya Ataman/Türkiye kararına konu olayda İnsan Hakları
Derneği üyesi bir avukat olan başvurucunun da içinde bulunduğu kırk elli
kişilik bir grubun İstanbul Sultanahmet Parkı'nda F tipi ceza infaz kurumlarını
protesto eden basın açıklaması ve devamında yarım saat süren gösteri
yürüyüşüne, kanuna aykırı gösteri yapıldığı ve kamu düzeninin bozulduğu
gerekçesiyle polis müdahale etmiştir. AİHM, müdahaleyi orantısız bularak 11.
maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir. Söz konusu grubun trafikte
karışıklık yaratması dışında kamu düzeni için tehlike oluşturduğunu gösteren
bir delil bulunmadığını ve yetkililerin düzenlenen gösteriye son vermekte
gösterdikleri sabırsızlığa anlam veremediğini belirten AİHM'e
göre "Göstericilerin şiddet içeren
faaliyetlerde bulunmadığı hallerde, Sözleşmenin 11. maddesi tarafindan
güvence altına alınan özgürlüğün içeriğinin boşalmaması için, kamu makamlarının
barışçıl toplanmalara belirli bir hoşgörüyle yaklaşmaları büyük önem
taşımaktadır." (Oya Ataman/Türkiye,§
42).
31. Ayrıca derhâl tepki gösterilmesi gereken kimi durumlarda
kanunlarda öngörülen bildirim sürelerine uymak her zaman mümkün
olmayabilmektedir. Hemen gerçekleştirilmediği takdirde güncelliğini yitirecek
bu tür acele toplantılara ilişkin bir kararında (Bukta ve diğerleri/Macaristan, B. No: 25691/04, 17/7/2007) AİHM,
bu konuyu incelemiştir. Bir oteldeki resepsiyona katılacağı bildirilen
başbakanı protesto etmek için barışçıl biçimde toplanan ancak yasal zorunluluk
olan üç gün öncesinden bildirme koşuluna uymadıkları gerekçesiyle toplantıları
dağıtılan başvurucuların toplantı özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasıyla
yaptıkları başvuruyu inceleyen AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(Sözleşme) 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. AİHM'e
göre "Politik bir olaya gösteri
şeklinde derhal tepki verilmesinin haklı görülebileceği özel koşullarda, barışçıl
toplanmaya katılanların yasadışı hareketleri olmadığı halde sadece ön bildirim
yapılmamış olması nedeniyle toplantıyı yasaklamak, barışçıl toplanma hakkına
orantısız bir kısıtlama oluşturur." (Bukta ve diğerleri/Macaristan, § 36).
32. AİHM, HAGB kararı
verilse bile üç yıl boyunca başvurucuların aynı türde başka suçları işlemekten
kaçınacakları ve denetime tabi tutulacaklarını dikkate almaktadır. Bu nedenle
AİHM; muğlak olan bu tedbirin uzunca bir süre başvurucuları ceza hükümlerinin
uygulanması tehdidi altında bulunduracağını, gösteri yapma özgürlüklerinin
kullanılmasında bu hükümlerin etkilerine doğrudan maruz kalmak zorunda
olduklarının kabulü gerektiğini, en azından anayasal hakların kullanımı
üzerindeki otosansür etkinin hiçbir şekilde varsayımsal olmadığını ve bu hükmün başvurucuların
eylemleri üzerinde caydırıcı bir tedbir olarak süreceğini belirtmiştir (Mesut Yıldız ve diğerleri/Türkiye, B. No:
8157/10, 18/7/2017, § 37).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 12/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucu Kemal Kaan Sıkık'ın açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Gözaltına Almanın
Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
35. Başvurucular, dokuz saat boyunca keyfî olarak gözaltında
tutulmalarının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüşlerdir.
36. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve
diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144,
14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
37. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
38. Somut olayda dokuz saat gözaltında tutulduktan sonra serbest
bırakılan başvurucular tarafından ileri sürülen yakalama ve gözaltı
tedbirlerinin hukuki olmadığına ilişkin iddialarla ilgili olarak anılan
kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
40. Başvurucular, Başbakan'ın gelişini protesto etmek amacıyla
basın açıklaması yapılacağını sosyal medyadan duyduklarını ifade etmişlerdir.
Basın açıklaması için İnönü Parkı'na geldiklerini, basın açıklaması yapılmadan
polislerin kendilerine baskı uyguladığını, herhangi bir uyarı duymadıklarını ve
yaka paça gözaltına alındıklarını iddia etmişlerdir.
41. Başvurucular; toplantının yasa dışı olduğuna dair megafonla
uyarı yapıldığı hususunda somut delil bulunmadığını, Mahkemenin toplantının
barışçıl niteliğini dikkate almadığını ve eylem nedeniyle toplumsal hayatın
etkilenip etkilenmediğini değerlendirmediğini belirtmiş; aynı olaya ilişkin
diğer sanıkların yargılandığı davada kolluk kuvvetlerinin barışçıl bir
gösteriye gerekli toleransı göstermediği ve dağılma uyarısından sonra makul bir
süre beklenmediği gerekçesiyle aynı suçtan beraat kararı verdiğini ifade
etmişlerdir. Barışçıl bir toplantıya katılmalarından dolayı kendilerine ceza
verilmesinin- hükmün açıklanması geri bırakılmış olsa bile- cezalandırılma
riskinin devam etmesi nedeniyle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
42. Bakanlık görüşünde; AİHM'in Rai ve Evans/İngiltere (B.
No: 26258/07 26255/07, 17/11/2009) kabul edilemezlik kararına atıfta
bulunularak müdahalenin orantılı olduğuna karar verildiği belirtilmiştir. Söz
konusu kararda 2005 tarihli Ciddi Örgütlü Suçlar ve Polis Kanunu'na göre hassas
güvenlik bölgesi olarak belirlenen alanda izin almaksızın gösteri düzenleyen
birinci başvurucunun 350 sterlin (GBP) para cezası ve masraf olarak 150 GBP
ödemesine, aynı gösteriye katılan ikinci başvurucunun 12 ay boyunca izinsiz
gösteriye katılmaması hâlinde para cezası ödememesi şeklinde şartlı cezaya ve
masraf olarak 100 GBP ödemesine hükmedilmiş; AİHM, cezaları olayın kendi
şartları içinde orantılı bularak kabul edilemezlik kararı vermiştir.
43. Bakanlık görüşünde, somut olaydaki gibi şiddet olaylarının
yaşandığı ve barışçıl toplanma özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyecek
davranışların varlığı hâlinde yapılan müdahalenin gerekli olup olmadığının
değerlendirilmesinin gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık tarafından, grubun
Adana'nın en işlek yerlerinden olan olay yerinde çift taraflı trafiği
engelleyecek şekilde gösteri gerçekleştirmesinin kamu düzenini tehlikeye
sokacağı değerlendirilmiştir. Yine söz konusu görüşte; HAGB kararı verilmesi
nedeniyle cezanın hemen infaz edilmeyeceği, yeni bir suç işlenmediğinde cezanın
düşeceği ve HAGB kararının adli sicil kayıtlarına işlenmeyeceğinin de yapılacak
orantılılık değerlendirmesinde dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
44. Başvurucu Kemal Kaan Sıkık, karşı
beyanında bireysel başvuru dilekçesindeki görüşlerini tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
45. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
46. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
47. Başvurucular gösteri sırasında gözaltına alınmışlar, daha
sonra açılan kamu davası sonucunda başvurucuların 3 ay 10 gün hapis cezası ile
cezalandırılmalarına ve anılan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmiştir. Başvurucular üç yıl denetimli serbestlik tedbiri altına
alınmıştır. Söz konusu kararların tümünün başvurucuların toplanma hakkına
müdahale oluşturduğu sonucuna varılmıştır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
48. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve
hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik
toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
49. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme,
Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir
veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
50. 2911 sayılı Kanun'un 32. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru
Amaç
51. HAGB kararı verilerek başvurucuların denetimli serbestlik
altına alınmalarına ilişkin kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan sebeplerden kamu
düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru
bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
(3) Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Genel
İlkeler
(i) Demokratik
Toplumun Düzeninin Gerekleri
52. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kez demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun
ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre temel hak ve
özgürlükleri sınırlayan tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve
başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 73; Tayfun Cengiz, B. No:
2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§
103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş
Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü
bağlamında bkz. Bekir Coşkun [GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet
Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51). Derece mahkemelerinin böyle bir ihtiyacın bulunup
bulunmadığını değerlendirmede belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak
bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (Dilan Ögüz Canan, § 32).
(ii) Ölçülülük
53. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir
sınırlamanın temel haklara en az müdahaleye olanak veren orantılı bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının da incelenmesi gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81,
18/10/2007; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, §§ 53-55; ifade özgürlüğü
bağlamında ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614,
8/4/2015, § 63; Bekir Coşkun §§
53, 54; Tansel Çölaşan, §§ 54,
55;Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72).
Bu sebeple Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru
amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile toplantı hakkı arasında
adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığına bakılması gerekir.
(iii) Barışçıl
Toplanma Hakkı
54. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve
düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle
düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak; çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde
zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını
güvence altına almaktadır. Dolayısıyla kendine özgü özerk işlevine ve uygulama
alanına rağmen -ifade özgürlüğünde olduğu gibi- siyasi ve kamu yararını
ilgilendiren meseleler söz konusu olduğunda toplantı hakkına yapılan
müdahaleler daha dar yorumlanmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015,
§ 115; Ömer Faruk Akyüz,
§ 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 79; Osman Erbil,
§ 45).
55. Şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya
düzenlediği gösteriler barışçıl toplanma kavramı dışındadır. Dolayısıyla
toplantı hakkının amacı, şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde
ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır.(Dilan Ögüz Canan,
§ 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri,
§§ 117, 118; Ömer Faruk Akyüz, §
54; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve
diğerleri, § 80; Osman Erbil,
§ 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri,
§§ 67, 68). Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını
kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen
davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin
gereğidir (Dilan Ögüz
Canan, § 36; Osman Erbil,
§ 54).
(iv) Bildirim
Yapılması ve Sınırlamanın Niteliği
56. Anayasa Mahkemesi, toplantı hakkının bildirim usulüne
bağlanabileceğine daha önce karar vermiştir. Bununla birlikte derhâl tepki
verilmesinin haklı olduğu özel durumlarda ve barışçıl nitelikte toplantı ve
gösteri yürüyüşü yapılması hâlinde sadece bildirim yükümlülüğüne uyulmamış
olması nedeniyle toplantının dağıtılması barışçıl toplantı hakkına ölçüsüz bir
sınırlama olarak kabul edilmelidir (Ali Rıza
Özer ve diğerleri, §§ 121, 122; katılımcılar açısından derhâl tepki
verilmesinin haklı olduğu özel durumlara ilişkin olarak ayrıca bkz. Osman Erbil, §§ 65, 67).
57. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu
düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili
makamların bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilecekleri kabul
edilmelidir. Alınan tedbirler, durumun özelliklerine ve gerekliliklerine göre
değişiklik gösterebilir. Bu nedenle devletin bu konuda yapacağı düzenleme ve
uygulamalarda belli bir takdir alanına sahip olduğunun kabulü gerekir.Alınan bu tedbirlere aykırı, barışçıl olmayan
toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması
veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir (Dilan Ögüz Canan,
§ 40; Ömer Faruk Akyüz, § 58; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §
81; toplantı hakkına kamu düzeninin bozulması nedeniyle yapılan bir müdahalenin
demokratik toplumda gerekli olduğuna karar verildiği bir başvuru için bkz. Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 76-86) ).
58. Kanunlarda öngörülen usullere tam olarak uyulmamış olması
tek başına toplantı veya yürüyüşünün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmaz. Aynı
şekilde halka açık yerde yapılan her türlü gösterinin günlük hayatın akışında
belirli derecede bir karışıklığa sebep olabileceği ve olumsuz tepkilere yol
açabileceği gözönünde bulundurulmalıdır. Bu
durumların varlığı toplanma hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez (Dilan Ögüz Canan,
§ 41; Ali Rıza Özer ve diğerleri,§ 119; Ömer Faruk Akyüz, § 57; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 69).
(v) Caydırıcı
Etki
59. Bundan başka alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların
barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine
müsaade edilemez. Toplanma hakkını kullanırken kamu güçlerinin keyfî
müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 42; Ömer Faruk Akyüz, § 60; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 82; Gülşah Öztürk ve diğerleri,
§ 76). Barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan ve bir gösteride
yasaklanmamış katkılarda bulunan kişilerin toplantı hakkı, herhangi bir
kınanabilir olaya karışmadıkları sürece en hafif kabul edilecek disiplin cezasının
dahi uygulanmamasını temin eder (Osman Erbil,
§ 51). Zira bu tip soruşturmalar veya cezalandırmalar caydırıcı etki
doğurabilir (Osman Erbil, § 71).
60. Bu nedenlerle keyfî uygulamalardan ve usulsüz
sınırlandırmalardan kaçınılması için derece mahkemelerince barışçıl bir
toplantıya, tedbir almak veya alınan tedbirlere aykırı davrananlara ceza vermek
suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun ilgili
ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu düzeni ve başkalarının haklarının
korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılması
arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Ömer Faruk Akyüz, § 61; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve Diğerleri, §
83).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
61. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, Başbakan'ın illerine
gelişini protesto etmek için gösteriye katılan başvurucuların gözaltına
alınmaları ve haklarında üç yıl denetimli serbestlik tedbiri uygulanması
suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olup
olmadığının belirlenmesidir.
62. Başvurucular hakkında açılan davanın dayanağı olan 2911
sayılı Kanun'un 32. maddesinin barışçıl gösterilere dolaylı müdahale
edilmesinde kullanılma riski bulunduğunu kabul etmek gerekir (Benzer bir
değerlendirme için bkz. Dilan Ögüz Canan, § 46). Anılan kural ile Kanun'da,
öngörülen usullere aykırı biçimde düzenlenen toplantı veya gösteri
yürüyüşlerine katılan ve ihtara rağmen dağılmayanlara ceza verilmesi
öngörülmüştür. 2911 sayılı Kanun'un
"Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri" kenar
başlıklı 23. maddesinde uzun bir liste hâlinde toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin hangi hâllerde kanuna aykırı
olacağı sayılmıştır. Somut olayda diğer üç göstericinin anılan Kanun'un 23.
maddesinin (b) beninde sayılan ve yasak olan sopalar ile gösteriye katılmaları,
önceden usulüne uygun bildirim yapılmaması ve ihtara rağmen yürüyüşe devam
edilmesi nedenleriyle toplantı ve gösteri yürüyüşü Kanun'a aykırı hâle
dönüşmüştür.
63. Bir suça ilişkin kanun maddesinin uygulanma koşullarının
somut olayda bulunup bulunmadığı ve suçun unsurlarının neler olması gerektiği
meselesi Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır. Buna karşın mevcut
başvuruya benzer şekilde bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların
cezalandırılması ya da ceza tehdidine maruz bırakılması gibi verilen bir ceza
hükmünün anayasal bir hakka müdahale oluşturduğu durumlarda vaki müdahale,
Anayasa Mahkemesinin ilgi alanındadır (Dilan
Ögüz Canan, § 47; Ömer Faruk Akyüz, § 64).
64. Bir kimse sırf bir toplantı ve gösteriye katılması ve ihtara
rağmen dağılmaması nedeniyle cezalandırılmış, Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklere
bir müdahalede bulunulduğunu kabul etmiş ise Anayasa Mahkemesinin bundan sonra
denetleyeceği ilk husus yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşü nedeniyle kamu
düzeninin bozulup bozulmadığı, bozulma tehlikesinin ortaya çıkıp çıkmadığı ya
da kamu makamlarının bu yöndeki değerlendirmelerinin gerçeklik değeri taşıyıp
taşımadığı olacaktır (Dilan Ögüz Canan, § 48; Ömer Faruk Akyüz, § 65; Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 88).
65. Öncelikle Anayasa Mahkemesinin yalnızca usulüne uygun olarak
düzenlenmemiş olan bir toplantının veya gösteri yürüyüşünün varlığını temel hak
ve özgürlüklere müdahale için yeterli kabul etmediği hatırlanmalıdır. Bazı özel
nedenlerle bir toplantı veya gösteriye yapılacak müdahalelerin kamu düzeninin
sağlanması için gerekli olduğunun ve cezaların kamu düzeninin bozulması veya
bozulma tehlikesinin ortaya çıkması sebebiyle verildiğinin yetkili mercilerce
(polis raporlarında, iddianamelerde veya derece mahkemelerinin gerekçelerinde)
gösterilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 53).
66. Somut olayda, basın açıklaması ve protesto gösteri
yapılacağı yönünde öndeceden idareye bildirim
yapıldığına dair bir bilgi mevcut değildir. Bununla birlikte Başbakanın
protesto gösterisinin yapıldığı 13/12/2014 tarihinde Adana'ya geleceğini
öğrenen göstericiler yönünden derhâl tepki verilmesi gerekli olan hâllerin
mevcut olduğu kabul edilmelidir (bkz. §§ 13, 14). Bu nedenle sadece bildirim
yapılmamış olması somut olayda toplantıya müdahale edilmesi için yeterli kabul
edilemez.
67. Mahkemenin başvurucuların cezalandırılmasına esas aldığı
2911 sayılı Kanun'un 32. maddesinin birinci fıkrasına göre, gösteri yapan
başvurucuların toplantının kanuna aykırı olmasına ve ihtara rağmen dağılmamış
olmaları gerekmektedir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
müdahalenin gerekli olduğu durumlarda göstericilere ihtarda bulunulması
zorunludur. Yine toplantıya müdahale etmeden önce yapılması gereken bu ihtarın
uygun vasıtalarla -örneğin megafonla- yapılması ve ihtardan sonra makul bir süre
verilmesi gerekir (bkz. § 28). Somut olayda ise göstericilere yapılan ihtar ile
eş zamanlı olarak müdahale emri verildiği görülmektedir. Bu nedenle somut
olayda usulüne uygun bir ihtardan bahsedilemez.
68. Göstericilerin şiddet eylemlerine karışmadıkları durumlarda
kamu makamları toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına belirli bir
ölçüye kadar müsamaha göstermelidir. Barışçıl bir gösterinin veya basın
açıklamasının ilke olarak cezai yaptırım tehdidine maruz bırakılmaması gerekir
(Dilan Ögüz Canan,
§ 55; Ömer Faruk Akyüz, § 70).
İdarenin kanuna aykırı olduğunu tespit etmesi veya katılanlarından bazılarının
barışçıl olmayan davranışlar göstermesi bir toplantının barışçıl niteliğini
kaybettirmez. Dolayısıyla bazı bireylerin şiddet içeren davranışlar göstermesi,
söz konusu şiddet eylemleri toplantıya katılanların veya diğer bireylerin
güvenliğini tehlikeye sokmadıkça ve barışçıl özelliğini ortadan kaldıracak
derecede toplantının bütününe sirayet etmedikçe toplantı ve gösteri yürüyüşüne
katılanların cezalandırılması şeklindeki bir müdahaleyi tek başına haklı
kılmaz.
69. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararında ve polis
tutanaklarında toplantı ve gösteri yürüyüşünün barışçıl olup olmadığı, eylem
nedeniyle toplumsal hayatın etkilenip etkilenmediği, kamu düzenin bozulup
bozulmadığı hususları değerlendirilmemiştir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesi
tarafından verilen ceza hükmü ve HAGB kararının gerekçesinin müdahale için
ilgili ve yeterli olduğu söylenemez.
70. Öte yandan HAGB kararı verilmesi nedeniyle başvurucular üç
yıl denetim altına alınmıştır. Barışçıl bir gösteri nedeniyle cezai yaptırım
tehdidi altında bulunma sonucunu doğuran söz konusu kararın kural olarak meşru
amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile barışçıl toplanma hakkı
arasındaki dengeyi sağladığı söylenemez. Başvurucuların başka bir suç işleyip mahkum olmaları durumunda HAGB kararlarının kaldırılması ve
ceza alma ihtimalleri bulunmaktadır. Dolayısıyla başvurucular katıldıkları bir
barışçıl gösteri nedeniyle üç yıl boyunca bir ceza tehdidine maruz kalacak ve
bundan sonra herhangi bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılıp katılmama
yönünde HAGB kararının caydırıcı bir etkisi olacaktır.
71. Sonuç olarak mevcut başvuruda, HAGB kararı verilerek
başvurucuların üç yıl denetimli serbestlik altına alınmasının Anayasa'nın 34.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeni meşru amacının sağlanması
için gerekli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
72. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 34.
maddesinde güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
73. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
74. Başvurucuların her biri 20.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
75. Başvuruda, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
76. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Adana 4. Çocuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
77. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 4.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
78. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradığını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
79. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucu Umut Şimşek'e ödenmesine, 1.980 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucu Kemal Kaan Sıkık'ın
adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Gözaltına almanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Adana 4. Çocuk Mahkemesine (E.2015/117, K.2015/367)
GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvuruculara ayrı ayrı net 4.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 226,90 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Umut
Şimşek'e ÖDENMESİNE; 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.