logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yasemin Dinç [2.B.], B. No: 2015/14796, 10/10/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YASEMİN DİNÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/14796)

 

Karar Tarihi: 10/10/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu

:

Yasemin DİNÇ

Vekili

:

Av. Nafi HELİMOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucu ile çocuğu arasında kişisel (şahsi) ilişki kurulmasına yönelik hüküm içermeyen yabancı mahkemece verilmiş boşanma ilamının tenfiz edilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/8/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, eşi ile 2003 yılında evlenerek Fransa'ya yerleşmiştir. Başvurucunun oğlu Sefa Furkan 26/6/2005 tarihinde dünyaya gelmiştir. Başvurucunun eşi ve çocuğunun aynı zamanda Fransa vatandaşlığı bulunmaktadır. Başvurucu ile eşi 2009 yılında yaz tatillerini geçirmek amacıyla oğullarıyla beraber Türkiye'ye gelmişlerdir.

A. Türkiye'de Açılan Boşanma Davasına İlişkin Süreç

9. Başvurucu, Türkiye'de bulunduğu bu sırada 13/7/2009 tarihinde eşi aleyhine Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) boşanma ve velayet davası açmıştır.

10. Mahkeme, yargılama süresince geçerli olmak üzere çocuk Sefa Furkan'ın geçici velayetini başvurucu anneye vermiş ve babası ile çocuk arasında şahsi ilişki kurulmasına hükmetmiştir.

11. Başvurucunun eşi, çocuğuyla şahsi ilişki kurduğu sırada çocuğu da yanına alarak Fransa'ya dönmüştür. Başvurucu, her ne kadar Mahkemeden çocuğun yurt dışına çıkışının engellenmesi için 3/8/2010 tarihinde talepte bulunmuş ve Mahkemece talep doğrultusunda 6/8/2010 tarihinde çocuğun yurt dışına çıkmaması yönünde tedbir kararı verilmiş ise de başvurucunun eşi ile çocuğunun başvurucunun talebinden önce 4/7/2010 tarihinde Fransa'ya gittikleri yapılan yazışmalar sonucu anlaşılmıştır.

12. Başvurucunun eşi Fransa'ya döndükten sonra 23/9/2010 tarihinde başvurucu aleyhine boşanma ve velayet davası açmıştır (bkz. §§ 17-25 ).

13. Mahkeme 11/2/2010 tarihinde, başvurucu ile eşinin boşanmalarına ve ortak çocuğun velayetinin başvurucu anneye verilmesine karar vermiştir.

14. Anılan karar, başvurucunun eşi tarafından temyiz edilmiştir.Yargıtay 2. Hukuk Dairesince (Daire) tarafların boşanmalarına ilişkin Fransa Mahkemesince verilen kararın Türkiye'de tanıma ve tenfizi yapılmak suretiyle geçerli hâle geldiğinin belirtilmesinden sonra kesinleşmeyen söz konusu kararın boşanma davasının sonucunu etkileyeceği değerlendirilerek bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararı 17/3/2015 tarihinde bozulmuştur.

15. Başvurucunun karar düzeltme istemi Dairenin 3/7/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

16. Bozma ilamına uyan Mahkeme, tarafların boşanmalarına yönelik kesinleşen Mahkeme ilamı bulunduğu gerekçesiyle 26/1/2016 tarihindedava hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Anılan karar temyiz edilmeksizin 20/4/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

B. Fransa'da Açılan Boşanma Davasına İlişkin Süreç

17. Başvurucunun eşi Fransa'ya döndükten sonra 23/9/2010 tarihinde başvurucu aleyhine Metz Asliye Hukuk Mahkemesine (Fransa Mahkemesi) boşanma ve velayet davası açmıştır.

18. Fransa Mahkemesi, başvurucunun davaya bizzat veya vekili aracılığıyla katılması amacıyla başvurucuya tebligat yapmıştır. Başvurucu yargılamaya katılmamış ve kendisini vekille temsil ettirmemiştir. Başvurucu sadece 22/11/2010 tarihinde cevap dilekçesi vererek eşi aleyhine Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde boşanma ve velayet davası açtığını, davanın devam ettiğini ve ortak çocukları olan Sefa Furkan'ı eşinin kaçırarak Fransa'ya götürdüğünü belirtmiş, ayrıca bir talepte bulunmamıştır.

19. Fransa Mahkemesi 6/11/2011 tarihinde tarafların boşanmalarına ve ortak çocuğun velayetinin başvurucunun eşi babaya verilmesine karar vermiştir.

20. Fransa Mahkemesinin gerekçesinde; uluslararası hukuk kurallarına göre iki farklı ülkede aynı dava açılmışsa bir mahkemenin diğer mahkeme lehine her türlü yetkisinden feragat etmesi gerektiği, aksi hâlde uluslararası hukuk kurallarının işleyeceği açıklanmıştır. Buna göre; başvurucu ve eşinin 2004-2009 yılları arasında Fransa'da ikamet ettikleri, 2009 yılında yaz tatili amacıyla Türkiye'ye gittiklerinden bir kaç hafta sonra başvurucunun boşanma davası açtığı, dolayısıyla boşanma davasının ortak ikametgâhın bulunduğu Fransa'da görülmesi gerektiğinden Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesi lehine yetkiden feragat edilmemesi yönünde karar verildiği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun yargılamaya katılmadığı, çocukla ilgili ikametgâhının transferi, ziyaret hakkı ve diğer tedbirler için talepte bulunmadığı gözetilerek ortak çocuğun velayetinin sadece babaya verilmesinin yanı sıra ziyaret talebiyle ilgili bilgi ve talep olmadığından bu hususta ayrıca karar verilmediği ifade edilmiştir.

21. Fransa Mahkemesi tarafından verilen kararın Türkiye'de tanınması ve tenfizi amacıyla başvurucunun eşi tarafından Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesine 18/12/2013 tarihinde dava açılmıştır. Başvurucu, eşi ile arasında devam eden boşanma davasının bulunduğunu ve tenfizi istenen kararın, anne ile çocuk arasında şahsi ilişki tesisine dair bir hüküm içermediğinden kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini iddia ederek Fransa Mahkemesince verilen kararın tanınmaması gerektiğini belirtmiştir.

22. Mahkeme, davayı 21/5/2014 tarihinde kabul etmiştir. Kararda; yabancı mahkeme ilamının tanınması ve tenfizi için kanunun aradığı şartlardan olan, kendisine karşı tenfizi istenen kişinin yabancı mahkemeye usulüne uygun şekilde çağrılması yani savunma hakkının ihlal edilmemesi şartının somut olayda yerine getirilmiş olduğu, yine yabancı mahkemekararının Türkiye'nin münhasır yetkisine giren bir konu ile ilgili de olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca, başvurucunun şahsi ilişki tesisine yönelik Mahkemeden bir talepte bulunmadığı gibi verilen Mahkeme kararını temyiz de etmediği ve bu hâliyle kararın kesinleştiği tespit edilmiştir. Öte yandan başvurucunun çocuk ile kendisi arasında şahsi ilişki tesisini her zaman dava yolu ile talep edebileceği, bu durumun, yabancı mahkeme ilamının tanınması ve tenfizi önünde engel teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır. Çocuğun izinsiz olarak yurt dışına götürülmesi durumu kabul edilmiş ancak bu durumun yabancı mahkeme ilamının tanınması ve tenfizi açısından engel teşkil etmeyeceği ifade edilmiştir. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirilerek Fransa Mahkemesince verilen kararın tenfizi için yasal şartların oluştuğu kanaatine varıldığı açıklanmıştır.

23. Başvurucu tarafından yapılan temyiz istemi, Dairenin 17/3/2015 tarihli kararıyla karar düzeltme istemi 25/6/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

24. Nihai karar başvurucuya 29/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

25. Başvurucu 25/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

C. Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulmasına İlişkin Süreç

26. Başvurucu, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına 18/8/2010 tarihinde başvurarak çocuğunun 25/11/1980 tarihli Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme (Lahey Sözleşmesi) çerçevesinde tarafına iadesi için işlemlerin başlatılmasını talep etmiştir.

27. Başvurucunun talebinin ne şekilde değerlendirildiği başvuru dosyasına yansımamakla birlikte Fransa Mahkemesince boşanma ve velayete yönelik verilen karar gerekçesinde, Lahey Sözleşmesi kapsamında başvurucuya 2/3/2012 tarihinde tebligat yapıldığı, başvurucunun vekili aracılığıyla 11/4/2012 tarihli beyanıyla Türkiye'de boşanma davasının açıldığını belirttiği bilgisine yer verilmiştir.

28. Diğer taraftan başvurucu Beyşehir Cumhuriyet Başsavcılığına 21/10/2010 tarihinde eşinin çocuk kaçırma ve çocuğun alıkonulması suçunu işlediği iddiasıyla şikâyetçi olmuştur. Beyşehir Sulh Ceza Mahkemesinin 12/2/2013 tarihli kararıyla başvurucunun eşi hakkında mahkûmiyete hükmedilerek verilen hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Anılan karar 25/6/2013 tarihinde kesinleşmiştir.

29. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu işlediği iddiasıyla başvurucunun eşi hakkında Antalya 22. Asliye Ceza Mahkemesine dava açılmıştır. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda başvurucunun eşi hakkında 19/3/2014 tarihinde mahkûmiyete hükmedilerek verilen hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Anılan karar 4/9/2014 tarihinde kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

30. 12/12/2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un ''Tenfiz şartları''kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:

''(1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:

a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması."

31. 22/11/2007 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "Hâkimin takdir yetkisi" kenar başlıklı 182. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

"Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.

Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır."

32. 4721 sayılı Kanun’un "Kural" kenar başlıklı 323. maddesi şöyledir:

''Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.''

B. Uluslararası Hukuk

1. Uluslararası Mevzuat

33.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin(Sözleşme) “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."

34. Türkiye açısından 14/10/1990 tarihinde imzalanan ve 27/1/1995 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 20/11/1989 tarihli Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 9. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:

"(1)Yetkili makamlar uygulanabilir yasa ve usullere göre ve temyiz yolu açık olarak, ayrılığın çocuğun yüksek yararına olduğu yolunda karar vermedikçe, Taraf Devletler, çocuğun; ana–babasından, onların rızası dışında ayrılmamasını güvence altına alırlar. Ancak, ana–babası tarafından çocuğun kötü muameleye maruz bırakılması ya da ihmâl edilmesi durumlarında ya da ana–babanın birbirinden ayrı yaşaması nedeniyle çocuğun ikametgâhının belirlenmesi amacıyla karara varılması gerektiğinde, bu tür bir ayrılık kararı verilebilir.

(2)Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca girişilen her işlemde, ilgili bütün taraflara işleme katılma ve görüşlerini bildirme olanağı tanınır.

(3)Taraf Devletler, ana–babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilen çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça, ana babanın ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkına saygı gösterirler."

2. Uluslararası İçtihat

35. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamında devletin pozitif yükümlülüklerinin bir ebeveynin çocuğuyla bir araya gelmesini sağlamak için kamu makamlarının gerekli tedbirleri alma yükümlülüğünü kapsadığını kabul etmektedir. AİHM'e göre bu yükümlülük, ayrıca çocukla kişisel ilişki ve çocuğun ikametgâhına ilişkin ebeveynler ve/veya çocuğun ailesinin diğer üyeleri arasında doğan anlaşmazlıklar bakımından da geçerlidir (Manic/Litvanya, B. No: 46600/11, 13/1/2015, § 101).

36. AİHM'e göre ebeveyn ile çocuk arasındaki şahsi ilişkinin konu edildiği davalarda çocuğun menfaatlerinin diğer tüm hususlardan üstün tutulması gereklidir. Mahkemeye göre bu menfaatin iki yönü bulunmaktadır. İlk olarak çocuğun üstün menfaati sağlıklı bir ortamda gelişmesinin sağlanmasını içermektedir, bu nedenle Sözleşme'nin 8. maddesi hiç bir koşulda ebeveynin çocuğun sağlığına ve gelişimine zarar verebilecek davranışlarını korumaz. İkinci olarak çocuğun üstün menfaatlerine aykırı olmadıkça ailesi ile bağlarını sürdürmesi çocuğun hakkıdır. Bu bağlamda çocuğun aile bağları ancak istisnai durumlarda koparılabilir ve aile bağlarının koptuğu durumlarda, çocuğun üstün menfaati kişisel ilişkinin sürdürülmesi ve koşullar uygun olduğunda ailenin yeniden bir araya gelmesi için gerekli tüm tedbirlerin alınmasını gerektirir (Gnahore/Fransa, B. No: 40031/98,19/9/2000, § 59).

37. AİHM kararlarında aile bağlarının sürdürülmesi konusunda kamu makamlarına düşen yükümlülüğün mutlak olmadığı, her olayın özel koşullarına bağlı olarak alınacak tedbirlerin nitelik ve kapsamının farklılaşabileceği belirtilmiştir. AİHM'e göre kamu makamlarınca konuyla ilgili tüm tarafların hukuki menfaatlerinin gözetilmesi, özellikle çocuğun üstün menfaati dikkate alınarak tarafların menfaatleri arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (M.P. ve diğerleri/Bulgaristan, B. No: 22457/08, 15/11/2011, § 128).

38. Sözleşme’nin 8. maddesi, ebeveynin çocuğu ile yeniden birleşmesini sağlayacak önlemlerin alınmasını talep etme hakkının yanı sıra ulusal makamların bu önlemleri alma yükümlülüğünü de kapsamaktadır. Bu husustaki belirleyici husus, ulusal makamların uygulamadaki mevzuat ya da mahkeme kararlarıyla ebeveyne tanınan velayet, ziyaret ya da birlikte yaşama hakkının icrasını kolaylaştırmada kendilerinden beklenilen bütün makul önlemleri alıp almadığıdır (Hokkanen/Finlandiya, B. No: 19823/92, 23/9/1994, § 55).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

39. Mahkemenin 10/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

40. Başvurucu; eşi aleyhine Türkiye'de açtığı boşanma davası devam ederken eşinin çocuğu kaçırarak Fransa'ya götürdüğünü, akabinde eşinin Fransa'da kendisi aleyhine boşanma ve velayet davası açtığını, Fransız yargı mercilerine derdestlik itirazında bulunmasına rağmen itirazının kabul edilmediğini beyan etmiştir. Fransa Mahkemesi tarafından çocuğunun velayetinin babasına verildiğini belirten başvurucu, kendisi ile çocuğu arasında şahsi ilişki kurulmasına yönelik hüküm barındırmayan söz konusu kararın kamu düzenine aykırı olmasına rağmen tenfiz edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Bakanlık görüşünde, başvurucunun birçok çağrıya rağmen Fransa Mahkemelerindeki yargılamaya katılmadığı, çocuğuyla kişisel ilişki kurulması yönünde talebi olmadığı gibi kararı da temyiz etmediği vurgulandıktan sonra, hükmün tenfizi aşamasında hakkının ihlal edildiğini ileri sürmesi Fransa Mahkemesindeki aleyhe sonuçları lehine döndürme çabası olarak değerlendirilmiştir. Görüşte ayrıca, kişisel ilişki ve ziyaret ile ilgili kurulmuş bir hüküm olmadığından başvurucunun bu konuda her zaman talepte bulunabileceği, öte yandan diğer iddiaların yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu ve Mahkeme kararında bariz takdir hatasından söz edilemeyeceği yönünde değerlendirmeye yer verilmiştir.

B. Değerlendirme

42. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:

"Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

43. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

44. Anayasa’nın "Ailenin korunması ve çocuk hakları" kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:

"Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır."

45. Velayet hakkına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar, adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına sıklıkla konu olmakla birlikte sürecin ivedi olarak yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili prosedürlere ilişkin işlem ve eylemlerin aile hayatına saygı hakkı bağlamında meydana getirdiği sonuçlar dikkate alındığında söz konusu iddiaların aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması uygun görülmektedir (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 82; M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 137).

46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tenfizine karar verilen yabancı mahkeme ilamına göre çocuğunun velayetinin babasına verilerek kendisi ile çocuğu arasında şahsi ilişki kurulmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

48. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri; anne baba ve çocuk arasındaki bağın devamlılığını sağlamak üzere tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir. 41. maddede her çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve ilişkiyi sürdürme hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmektedir (Serpil Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016, § 67; Selim Adıyaman, B. No: 2013/8846, 9/3/2016, § 45).

49. Ebeveyn ile çocukların birlikte yaşama istekleri, aile hayatının vazgeçilmez bir unsuru olup anne ve baba arasında ortak yaşamın kurulamaması veya hukuken ya da fiilen sona ermiş olması aile hayatını ortadan kaldırmaz. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının, anne ve babanın birlikte yaşamamaları veya ortak yaşama son vermelerinin ardından da devam edeceği açık olup anne, baba ve çocuğun aile hayatlarına saygı hakkı belirtilen durumlarda ailenin yeniden birleştirilmesine yönelik tedbirleri de içermektedir. Söz konusu yükümlülük, ebeveyn veya diğer aile bireyleri arasındaki velayet ve kişisel ilişki tesisine ilişkin uyuşmazlıklar için de geçerlidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 25).

50. Öte yandan mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek, öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır.Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemekte ve özellikle mahkemelerin kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini incelemektedir (M.M.E. ve T.E., § 135).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

51. Başvurucu, eşi ve çocuğuyla birlikte Fransa'da yaklaşık beş yıl birlikte yaşadıktan sonra tatil amacıyla Türkiye'ye geldiğinde eşi aleyhine boşanma ve velayet davası açmıştır. Dava süresi boyunca çocuğun geçici velayeti başvurucuya verilmiş, başvurucunun eşi ile çocuğu arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Söz konusu karar nedeniyle ortak çocuk belirli bir süreliğine başvurucunun eşine teslim edilmiştir. Başvurucunun eşi, bu süre zarfında başvurucunun bilgisi ve rızası olmaksızın çocuğunu da yanına alarak Fransa'ya dönmüş ve burada başvurucu aleyhine boşanma ve velayet davası açmıştır.

52. Başvurucu, çocuğunun Lahey Sözleşmesi kapsamında kaçırıldığını iddia ederek Türk idari makamlardan iade talebinde bulunmuş, ayrıca eşinin çocuk kaçırma suçunu işlediğini ileri sürerek eşi hakkında şikâyetçi olmuştur. Yapılan yargılamalar sonucu başvurucunun eşi çocuk kaçırma suçundan mahkûm edilmiş, bu mahkûmiyetlere dair hükümlerin açıklanması geri bırakılmıştır. Ancak başvuru dosyasına herhangi bir bilgi yansımadığından çocuğun iadesine dair başvurucunun talebine ilişkin süreç bilinmemektedir.

53. Fransa Mahkemesi başvurucuya davaya katılması hususunda çağrı yapmış, başvurucu yargılamaya sadece cevap dilekçesi göndererek katılmayı tercih etmiştir. Başvurucunun cevabında boşanma veya velayete ilişkin bir talep yer almamış, yalnızca Türkiye'de açılan boşanma davasının bulunduğu ve ortak çocuğun babası tarafından kaçırılarak Fransa'ya götürüldüğü bilgisine yer verilmiştir.

54. Fransa Mahkemesi başvurucu ve eşinin ortak ikametgâhının Fransa olması nedeniyle boşanma ve velayet davasında kendisini yetkili görerek tarafların boşanmalarına ve velayetin çocuğun ikametgâhı olan Fransa'da yaşayan babasına verilmesine karar vermiştir. Anılan kararda Fransa Mahkemesi velayet hususunda annenin velayete ilişkin talebinin olmadığını da gözeterek babayı veli olarak atamıştır. Aynı sebeple annenin çocuğu ziyaret ve benzeri tedbir taleplerinin bulunmadığını belirterek başvurucu ile çocuk arasında kişisel ilişki hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

55. Fransa Mahkemesi tarafından verilen karar başvurucunun eşinin talebi üzerine Türk mahkemeleri tarafından tanınarak tenfiz edilmiştir. Başvurucu, anne ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm içermediğinden tenfize konu mahkeme kararının aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

56. Yukarıda açıklandığı üzere çocuğun üstün menfaatine aykırı olmamak koşuluyla anne veya baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması ana kuraldır. Bu kuralın istisnaları var olmakla birlikte her somut olayın koşulları çerçevesinde mahkemelerce yapılan değerlendirme, Anayasa'da güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkı yönünden sorun oluşmadığı müddetçe Anayasa Mahkemesinin denetimi dışındadır.

57. Şüphesiz ki devletin aile hayatına saygı hakkı yönünden üstlendiği yükümlülükler ancak ülke içinde idari ve yargısal merciler tarafından gerçekleştirilen durumlar söz konusu olduğu takdirde mümkündür. Diğer bir ifadeyle başka devletlerin yargısal kararları sonucu bireylerin aile hayatlarına yapılan müdahalelerde, egemenlik yetkisi kapsamında kalmayan devletin herhangi bir yükümlülüğünden söz edilemez.

58. Bu bağlamda Fransız Mahkemesi tarafından başvurucunun aile hayatına ilişkin verilen kararın, Anayasa'nın 20. maddesinde sağlanan güvenceler bakımından Anayasa Mahkemesince denetlenmesi mevzu bahis değildir. Değerlendirme, sadece Fransız Mahkemesince verilen kararın ülke içinde infaz edilmesinin aile hayatına saygı hakkı bakımından güvenceleri aktif hâle getirerek devletin bu husustaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığı tespit etmekten ibarettir.

59. Yabancı mahkeme ilamlarının tenfiz edilmeleri, mahkemeler tarafından ilgili kanunda düzenlenen şartlara uygunluğunun denetiminden ibarettir. Bu bağlamda sınırlı sayıda öngörülen şartların varlığı hâlinde mahkemelerce başkaca bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmektedir. Başvuruya yansıyan olayda da Mahkeme, Fransa Mahkeme kararının kanuni koşulları sağladığını tespit ederek tenfizine karar vermiştir. Başvurucunun tenfiz edilen kararın kamu düzenine aykırılık dışında kanuni koşulları taşımadığı iddiası bulunmamaktadır. Başvurucu anılan bu iddiasını da çocuğuyla şahsi ilişki kurulmamasına dolayısıyla aile hayatına saygı hakkına aykırı olduğuna dayandırmaktadır.

60. Tenfiz edilen karar nedeniyle başvurucu ile çocuğu arasında şahsi ilişki kurulmamış ise de bu ilişkiyi yasaklayan herhangi bir hüküm mevcut değildir. Sadece başvurucunun bu yöndeki talebi tespit edilemediğinden mevcut durum itibarıyla ilişki kurulması kararı alınmamıştır. Türk Mahkemesinin yetkisinin Fransız Mahkemesi kararının ülke içinde infaz edilip edilmemesiyle sınırlı olduğu, bu durumda şahsi ilişki hakkında ayrıca karar verme olağanının bulunmaması da gözetildiğinde verilen tenfiz kararıyla aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

61. Öte yandan anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurulması yönündeki talepleri mahkemelerce her zaman incelebilen talepler arasındadır. Dolayısıyla başvurucunun çocuğuyla kişisel ilişki kurulması talebi bulunduğu takdirde boşanma veya velayet davasından bağımsız olarak mahkemelerce değerlendirilebileceği de dikkate alındığında bu aşamada aile hayatına saygı hakkı bağlamında devletin pozitif yükümlülüklerine aykırı davrandığını söylemek henüz mümkün değildir.

62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Yasemin Dinç [2.B.], B. No: 2015/14796, 10/10/2018, § …)
   
Başvuru Adı YASEMİN DİNÇ
Başvuru No 2015/14796
Başvuru Tarihi 25/8/2015
Karar Tarihi 10/10/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucu ile çocuğu arasında kişisel şahsi) ilişki kurulmasına yönelik hüküm içermeyen yabancı mahkemece verilmiş boşanma ilamının tenfiz edilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Çocuk (velayet, kişisel ilişki, Lahey Sözleşmesi, koruma kararları) İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5718 Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun 54
4721 Türk Medeni Kanunu 182
323
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi