logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ahmet Güler [2.B.], B. No: 2015/15640, 17/7/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET GÜLER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/15640)

 

Karar Tarihi: 17/7/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Hasan SARAÇ

Başvurucu

:

Ahmet GÜLER

Vekili

:

Av. Veysel VESEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, 1993 yılında kamu görevlileri tarafından atılan el bombası sebebiyle meydana gelen yaralanma olayı hakkında etkin soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/9/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucunun bir soruşturma kapsamında verdiği 18/5/2009 tarihli ifadesine göre 1993 yılında köylerine bir grup asker ile korucu gelmiş, kendisinin de aralarında bulunduğu bazı köylüler köydeki okulun önünde toplanmış, bazıları ise kaçmıştır.

7. Başvurucu; köye gelen askerler tarafından kapalı bir odada başka şahıslarla birlikte iki gece gözleri bağlı olarak tutulduklarını, ardından bu askerlerin kendisini yer göstermek üzere götürdüklerini, yerini net olarak hatırlamadığı bir mevkide üzerlerine ateş açıldığını ve el bombası atıldığını, sol el bileği ile sağ kolundan yaralandığını, silah seslerinin kesilmesi üzerine yaralı bir şekilde köye doğru yürümeye başladığını, ilk müdahalesinin köyde yapılmasının ardından önce Cizre, ardından Diyarbakır'da hastanede tedavi altına alındığını, olay anında yanında bulunan B., A. ve S. isimli kişilerin öldüğünü fakat nasıl öldüklerini tam olarak görmediğini, bu kişilerin Yoğuzma köyüne otopsi yapılmaksızın gömüldüklerini, mezar yerlerini net olarak hatırlayamadığını beyan etmiştir.

8. Başvurucu bu olay nedeniyle herhangi bir yere müracaat etmediğini, hastanede bir polis tarafından sadece ne olduğunun kendisine sorulduğunu fakat resmî olarak ifadesine başvurulmadığını açıklamıştır.

9. Başvurucunun eklediği belgelerden, olayla ilgili olarak 5/7/1993 tarihinde Diyarbakır Devlet Hastanesi tarafından geçici adli rapor düzenlendiği anlaşılmaktadır. Raporda dört gün önce mayın patladığı, başvurucunun genel durumunun iyi olduğu, yüzünde ve belinde püskürük tarzında yara bulunduğu belirtilmektedir. Anılan raporun Eruh Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) gönderilmesi üzerine Başsavcılık 1993/113 sayılı hazırlık dosyası ile olayı soruşturmaya başlamıştır.

10. Başsavcılık 21/7/1993 tarihli yazı ile Güçlükonak İlçe Jandarma Komutanlığından olayın oluş biçiminin açıklığa kavuşturulmasını, delillerin toplanmasını ve şüphelilerin yakalanmasını istemiştir. Bu tarihten sonra başvurucunun ifadesi ile kesin adli rapor aldırılması için çeşitli tarihlerde yazılan yazılara İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından 7/12/1993 tarihinde bir tutanak tutulmuştur. Tutanakta ''kuvvetin yetersizliği ve yolların emniyetsizliği'' nedenleriyle olay yerine gidilemediği belirtilmiştir.

11. Başsavcılık 30/12/1993 tarihinde görevsizlik kararı vererek dosyayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına (DGM Başsavcılığı)göndermiştir.

12. DGM Başsavcılığı 24/1/1994 tarihinde daimî arama kararı vermiştir. Bu tarihten başlamak üzere 25/9/2013 tarihine kadar olayın faillerinin yakalanamadığına dair kolluk tarafından düzenli olarak tutulan tutanaklar ilgili Başsavcılığa gönderilmiştir.

13. Soruşturmanın devam ettiği süre içinde özel yetkili mahkemelerin 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 19. maddesinde yapılan değişiklikle kaldırılması nedeniyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yetkisizlik kararı verilerek dosya Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

14. Başvurucu, olayın faillerinin araştırıldığı daimî arama sürecinde 26/3/2009 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe ve ifade vermiştir. Başvurucunun ifadesine göre olay, askerler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte Cumhuriyet Başsavcılığının tüm kayıtlarında olayı gerçekleştiren kişilerin tespit edilememesi nedeniyle olayın "fail-i meçhul"; suçun da ''devletin güvenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak'' şeklinde nitelendirildiği anlaşılmaktadır.

15. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı 4/11/2014 tarihinde daimî arama kararı vermiştir. Başsavcılık suçun işlendiği tarih itibarıyla faillerin lehine olan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca yirmi yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle 11/6/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.

16. Anılan karara yapılan itiraz Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 21/7/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Bu kararın başvurucular vekiline 3/8/2015 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 1/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 17/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu; kamu görevlilerinin kasıtlı eylemleri sonucunda yaralandığını, şüphelilerin tespit edilmeleri hususunda etkin bir soruşturma yürütülmediğini, bu kapsamda soruşturmanın uzun sürdüğünü, olayın gerçekleştiği 1993 yılından 2009 yılına kadar ifadesine başvurulmadığını, olayla ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkili olmadığını belirterek Anayasa'nın 17. ve 40. maddelerinde teminat altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapmış olduğu itiraz ile Anayasa Mahkemesine sunduğu bireysel başvuru formunun incelenmesi sonucunda şikâyetini dile getiriş şeklinden anılan ihlal iddiasının yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Öte yandan başvurucunun yaşam hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası ile ilgili olarak -aşağıda yaşam hakkı kapsamında incelenen hususlar dışında- bağımsız bir inceleme yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı görüldüğünden bu hususta da ayrı bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

21. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

" Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

22. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, …Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

23. Başvurunun öncelikle kabul edilebilirlik kriterleri bakımından ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

25. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

26. Yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gereken bir olayla ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

27. Başvurucunun yetkili makamlara müracaat etmesine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvurucudan soruşturmanın sonucunu beklemesini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucu, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetini çok uzun süre geçmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucu, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardığı veya varması gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucunun etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varması gerektiği her başvurunun şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87; Sultani Acar, B. No: 2014/16344, 22/3/2018, § 84).

28. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvurucudan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunması da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucu, durumun farkına vardığı veya varması gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88; Sultani Acar, § 85).

29. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89; Sultani Acar, § 86).

30. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında öncelikle başvurucunun yaralanması ile ilgili olarak Diyarbakır Devlet Hastanesinin geçici adli raporunun Eruh Başsavcılığına gönderilmesi üzerine bir soruşturmanın başlatıldığı hususunda herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvurucunun 2009 yılında verdiği ifadesinden de anlaşılacağı üzere kendisi tarafından herhangi bir resmî başvuru yapılmamasının yanında resen de olayın oluşumuna dair ayrıntılı soruşturma işlemlerinin yapılmadığı tespit edilmiştir. Bu kapsamda dosyada, kolluk tarafından düzenlenen rutin mahiyetteki tutanaklar haricinde soruşturma işlemine dair herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Bunun da ötesinde olayın mağduru ve bu anlamda en büyük maddi delili sunma imkânına sahip olabilecek kişi olan başvurucunun da ifadesine ancak 2009 yılında kendisinin müracaatı üzerine başvurulmuştur.

31. Bunların yanında ilgili kolluk birimleri tarafından olay yeri incelemesi yapıldığı, krokilerin çizildiği veya başkaca soruşturma işlemi yapıldığı konusunda da dosya içinde herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Eruh Cumhuriyet Başsavcılığının olayı soruşturduğu evrede ilgili kolluk birimin yapmış olduğu tek soruşturma işlemi 7/12/1993 tarihli ''..bağlı bulunduğu köye kuvvetin yetersizliği ve yolların emniyetsizliği nedeniyle gidilememiş'' olduğuna dair tutanağın düzenlenmesidir.

32. Dosyanın Diyarbakır DGM Başsavcılığı tarafından görevsizlik kararı verilmesi üzerine devralınmasından sonra verilen karar, faillerin tespiti ile yakalanmaları hâlinde hazır edilmesi ve nihayet her üç ayda düzenli olarak cevap verilmesine dair 24/1/1994 tarihli daimî arama kararıdır. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması üzerine dosyanın gönderildiği Cizre Başsavcılığı da aynı şekilde 4/11/2014 tarihinde daimî arama kararı vermiştir. Bir başka ifadeyle ilk daimî arama kararının verildiği 1994 yılından itibaren soruşturmada umut verici adli bir işlemin yapıldığına dair bir bulguya rastlanılamamıştır.

33. Başvurucunun anlatımları ile ilgili olarak başsavcılıklar tarafından eylemlerin kaynağı ile nitelendirmede de sorunlar bulunmaktadır. Başvurucunun anlatımlarına göre olayların failleri kamu görevlileri iken Başsavcılık kabulüne göre terör örgütü mensuplarıdır.

34. Öte yandan başvurucu tarafından bazı isimler verilerek somut iddialarda bulunulduğu 2009 yılından itibaren bu ifade kapsamında ne gibi işlemler yapıldığı başvuru açısından büyük önem taşımaktadır. Buna göre başvurucu; B.B., A.G. ve S.Ş. isimli kişilerin askerler tarafından öldürüldüğünü, bu kişilerin defnedildiğini ise hastanedeyken öğrendiğini ifade etmiştir. Bu beyan karşısında, öldürüldüğü iddia edilen bu kişilerin yakınları tarafından anılan iddiaların araştırılması için resen veya müracaat üzerine soruşturma yürütülüp yürütülmediği başsavcılıklar tarafından araştırılmamıştır. Yine bu kapsamda bu kişilerin mezarlarının tespitine, mezar açma işlemleri yapıldığına, ardından da otopsi yapıldığına dair herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Başvurucunun beyanları karşısında bu mahiyet ve ölçekte bir olayın yaşanıp yaşanmadığı hususunun ilgili köy sakinleri ve özellikle -başvurucunun beyanlarında geçen- E. ile H. isimli kişilere sorulmak suretiyle tespit edilmediği de anlaşılmıştır. Başvurucunun öldürüldüğü iddia edilen kişilerin mezarlarını bilen kişinin ismini vermesine rağmen bu kişinin ifadesine başvurulduğuna dair bir veriyeise başvurucunun sunduğu belgeler ile UYAP ortamında yapılan incelemede rastlanılmamıştır.

35. Bu açıklamalar çerçevesinde ifadelerde geçen isimler hakkında sonuç doğuracak nitelikte işlemlerin Başsavcılıkça yapılmaması ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alınmaması, nihayetinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verilmesi soruşturmanın etkisiz olduğuna dair kabulü pekiştirmektedir.

36. Sonuç olarak, ileri sürülen iddialar bakımından şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektikleri yönünde herhangi bir iddiaları bulunmayan başvurucunun etkisiz olduğu çok uzun bir zamandır açık olan soruşturmanın sonuçlanmasını beklemesinin gerekmediği dikkate alındığında, bireysel başvuruların kabul edilmeye başlandığı 23/9/2012 tarihinden sonra makul kabul edilemeyecek bir süre sonra, 1/9/2015 tarihinde yaptığı başvurunun süresinde yapılmış olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ahmet Güler [2.B.], B. No: 2015/15640, 17/7/2019, § …)
   
Başvuru Adı AHMET GÜLER
Başvuru No 2015/15640
Başvuru Tarihi 1/9/2015
Karar Tarihi 17/7/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, 1993 yılında kamu görevlileri tarafından atılan el bombası sebebiyle meydana gelen yaralanma olayı hakkında etkin soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 102
104
125
448
450
5237 Türk Ceza Kanunu 7
66
67
81
302
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
173
6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu geçici 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi