logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ahmet Uyanık ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/1617, 13/9/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET UYANIK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/1617)

 

Karar Tarihi: 13/9/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Heysem KOCAÇİNAR

Başvurucular

:

1. Ahmet UYANIK

 

 

2. Bahri UYANIK

 

 

3. Erol UYANIK

 

 

4. Firdes ALTUNDAL

 

 

5. Sevgi ARKAN

Vekili

:

Av. Temel ÇOLAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tazminat davasında gerekçesiz karar verilmesi, karar düzeltme isteğinin reddiyle birlikte para cezasına hükmedilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Ceza Yargılamasına İlişkin Süreç

8. Başvurucuların yakını olan R.U. 18/5/2002 tarihinde hayatını kaybetmesi üzerine Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık) soruşturma başlatılmıştır. Savcılık 7/6/2002 tarihli iddianame ile sanıklar A.U., S.U. ve H.U. hakkında tasarlayarak adam öldürme suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açmıştır.

9. Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonunda 29/12/2005 tarihli karar ile H.U.nun kasten adam öldürme suçundan 12 yıl hapis ve sanık A.U.nun adam öldürmeye teşebbüs suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verirken diğer sanık S.U.nun beraatine karar vermiştir.

10. Hüküm temyiz edilmiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 4/4/2007 tarihli karar ile S.U. ve H.U. yönünden kurulan hükmü onamışken A.U.nun suçu işlediğine dair yeterli delil bulunmadığından beraatine karar verilmek üzere bozulmasına karar vermiştir.

11. Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi bozma ilamına uymuş ve 21/6/2007 tarihli karar ile A.U.nun, H.U.nun R.U.yu öldürmesi hususunda azmettirdiği veya eylemine yardım eden sıfatıyla iştirak ettiği yönünde tanıklar huzurunda kızgınlıkla söylediği sözler dışında delil elde edilemediğinden beraatine karar vermiştir.

12. Temyiz edilen hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 14/11/2008 tarihli kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

B. Başvuruya Konu Hukuk Yargılamasına İlişkin Süreç

13. Başvurucular 12/8/2002 tarihli dilekçeyle asli maddi fail H.U.yu azmettirerek yakınları R.U.nun ölümüne neden oldukları iddiasıyla A.U., M.U. ve S.U. hakkında maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açmışlardır.

14. Açılan dava aynı Mahkemede aynı nedenle asli maddi fail H.U. hakkında açılan dava ile birleştirilmiştir.

15. Davacılardan Döndü Uyanık 12/10/2008 tarihinde vefat ettiğinden davaya dâhil olan mirasçıları yönünden yargılamaya devam edilmiştir.

16. Başvurucular 7/12/2012 tarihinde taleplerini ıslah ederek Sevgi Arkan için 13.917,86 TL, Aysel Uyanık için 6.611,54 TL, Medine Uyanık için 6.611,54 TL, Mediha Uyanık için 7.560,03 TL, Döndü Uyanık için 2.570 TL, Ahmet Uyanık için 7.560,03 TL olmak üzere defin masrafları ile birlikte toplam 45.631,17 TL maddi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

17. Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 17/1/2013 tarihli kararla davanın kısmen kabulüyle toplam 44.831,17 TL maddi tazminat ile 12.500 TL manevi tazminatın davalı H.U.dan tahsiline karar vermiştir. Mahkeme aynı kararında davalılar A.U., M.U. ve S.U. yönünden maddi ve manevi tazminat isteğinin reddine karar vermiştir. Söz konusu gerekçeli kararda adam öldürme eyleminin davalılardan H.U. tarafından gerçekleştirildiğinin sabit olduğu, buna karşılık haklarında dava açılan diğer davalılar A.U. ve S.U.nun Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamalarında ölüm olayının gerçekleşmesinde bir kusurlarının bulunmaması nedeniyle beraat ettikleri ve davalı M.U.nun ise herhangi bir kusurunun saptanmadığı belirtilmiştir.

18. Hüküm başvurucular tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (Daire) 15/4/2014 tarihli kararla H.U. yönünden kurulan hükmün bozulmasına ve ilk derece mahkemesi kararındaki gerekçeye atıf yaparak diğer davalılar A.U., M.U. ile S.U. yönünden kurulan hükmün onanmasına karar vermiştir.

19. Başvurucular, Dairenin 15/4/2014 tarihli kısmi onama kararına karşı karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. Daire 18/11/2014 tarihli kararı ile onama kararına atıf yaparak haklı bir neden içermediğinden karar düzeltme isteğini reddine ve karar düzeltme isteğinde bulunan başvurucular aleyhine 228 TL para para cezasına karar vermiştir.

20. Tazminat istemine ilişkin uyuşmazlık H.U. yönünden devam etmekte ise de A.U., M.U. ile S.U. yönünden Yargıtayın karar düzeltme isteğinin reddine dair kararıyla birlikte kesin olarak sona ermiş olup hükmün kesinleşen bu bölümüne ilişkin nihai karar, 23/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucular 21/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Kanun Hükümleri

21. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi şöyledir:

"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."

22. 6098 sayılı Kanun'un 53. maddesi şöyledir:

"Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:

1. Cenaze giderleri.

2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.

3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.''

23. 6098 sayılı Kanun'un 56. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir''

24. 6098 sayılı Kanun'un 74. maddesi şöyledir:

"Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.

Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.''

25. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 442. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tashihi karar talebi esbabı mezkureye mutabık görülmezse arzuhalin reddine ve mustedii tashihten yüz liraya kadar cezayı nakdi alınmasına ve muvafık ise kabulüne karar verilir.''

B. Yargısal Kararlar

26. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15/2/2018 tarihli ve E.2016/509, K.2018/964 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:

"818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. (TBK m. 74) maddesi gereği ceza mahkemesinde verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp ceza mahkemesinin maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin mahkumiyet kararı hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olup taraflar yönünden kesin delil niteliği taşıyacaktır.

Dosya kapsamından; olay nedeniyle GiresunAğır Ceza Mahkemesinde sanık olarak yargılanan davalı hakkında, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan dolayı verilen hapis cezasından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 29. maddesi gereği haksız tahrik indirimi yapıldığı ve hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Davaya konu olayda; davalının fiilini haksız tahrik altında gerçekleştirdiği maddi vakıa olarak kesinleşmiş ceza kararı ile tespit edilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacı İ.Y.nin destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması sırasında tahrik nedeni ile herhangi bir indirim yapılmamıştır. Bu durumda; desteğin müterafik kusurun varlığı göz önünde bulundurularak talep edilen maddi tazminattan uygun bir indirim yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekir. Bu hususun gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup; kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. Davaya konu olayda; davalının fiilini haksız tahrik altında gerçekleştirdiği maddi vakıa olarak kesinleşmiş ceza kararı ile tespit edilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacı İ.Y.nin destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması sırasında tahrik nedeni ile herhangi bir indirim yapılmamıştır. Bu durumda; desteğin müterafik kusurun varlığı göz önünde bulundurularak talep edilen maddi tazminattan uygun bir indirim yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekir. Bu hususun gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup; kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir."

27. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14/4/2016 tarihli ve E.2016/3103, K.2016/5105 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:

"Destekten yoksun kalma tazminatı, haksız fiil sonucu bir kişinin ölümü sonucunda ölenin yardımından mahrum kalanlara ödenecek bir tazminat türüdür. Bu tazminatın kaynağı olan BK'nın 45/2. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Kanun metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nın 45/2 maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.

...

b) 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. (TBK/74) maddesi gereği ceza mahkemesinde verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp ceza mahkemesinin maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin mahkumiyet kararı hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olup taraflar yönünden kesin delil niteliği taşıyacaktır.

Dosya kapsamından; olay nedeniyle Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesinde sanık olarak yargılanan davalıya verilen müebbet hapis cezasından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 29. maddesi gereği haksız tahrik indirimi yapıldığı ve hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davaya konu olayda; davalının eylemini haksız tahrik altında gerçekleştirdiği maddi vakıa olarak kesinleşmiş ceza kararı ile tespit edilmiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması sırasında tahrik nedeni ile herhangi bir indirim yapılmamıştır. Bu durumda; desteğin müterafik kusurunun varlığı göz önünde bulundurularak talep edilen maddi tazminattan uygun bir indirim yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekir. Bu hususun gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup; kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

29. Başvurucular, kamuya açık belgelerde kimliklerinin gizli tutulması talebinde bulunmuşlardır. Başvuruya konu olayın niteliği dikkate alınarak gizlilik talebinin reddine karar vermek gerekir.

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

30. Başvurucular, yargılamanın uzaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

31. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır.

32. Anılan kararda özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35-36).

33. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

35. Başvurucular yargılama aşamasında ileri sürdükleri davalılar A.U., M.U. ve S.U.nun gerçekleşen adam öldürme eyleminden sorumlu olduğuna dair itirazlarının derece mahkemelerince verilen kararlarda cevapsız bırakıldığını, Yargıtayın temyiz ve karar düzeltme isteğine ilişkin verdiği kararların ne anlama geldiği açık olmayan genel nitelikte içeriğe sahip olması nedeniyle gerekçe olarak kabulünün mümkün olmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

36. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 76).

37. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

38. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

39. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).

40. Mahkeme 17/1/2013 tarihli gerekçeli kararında dava dilekçesi, davalı savunmaları, ceza yargılaması sonucunda verilen kesin kararı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamını esas alarak bir değerlendirme yapmıştır. Mahkeme adam öldürme nedeniyle haklarında kamu davası açılan davalılar A.U. ve S.U.nun yapılan yargılama sonucunda adam öldürme suçuna iştirak ettiklerine dair ceza mahkemesince maddi vakıa tespitinde bulunulmadığına işaret etmiş ve diğer davalı M.U. ile birlikte haksız fiil teşkil eden ölüm olayının gerçekleşmesinde kusurları bulunmadığından bu davalılar yönünden davanın reddine karar vermiştir. Dolayısıyla derece mahkemelerinin kararlarının gerekçesiz olduğundan söz etmek mümkün değildir.

41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

42. Başvurucular, karar düzeltme isteğinin reddi nedeniyle 1086 sayılı mülga Kanun'un 442. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince 228 TL para cezasının Hazineye irat olarak alınmasının hak arama hürriyetini kısıtladığını ilerisürmüşlerdir.

43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların karar düzeltme isteğinin reddi nedeniyle bir miktar para cezasını Hazineye ödenmesine karar verilmesine yönelik itirazları mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

44. Başvurucuların karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmesi sonucundaHazine lehine hükmedilen 228 TL para cezasının hak arama hürriyetini engellediği yönündeki iddialarını içerir başvurunun, kabul edilebilirlik kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi gerekir.

45.Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar verilmiştir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68).

46. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen iddialara ilişkin birçok başvurudamahkemeye erişim hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir (Mürsel Malkoç [GK], B. No: 2013/9466, 27/10/2015, § 27; Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52; Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38-39).

47. Buna göre Mahkemenin sıklıkla uygulanmış açık bir içtihadının bulunduğumahkemeye erişimhakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

48. Somut olayda başvurucular karar düzeltme isteminde bulunmuş, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince karar düzeltme istemi reddedilerek, başvurucular aleyhine toplam228 TL para cezasına hükmedilmiştir. Başvurucuların 228 TL para cezasına hükmedilmemesinin kendilerine ciddi anlamda zarar verdiği ve kendileri için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamalarının daolmadığı gözetildiğinde önemli bir zararı olduğu kanaatine ulaşılamamıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının Anayasa'nın yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varıldığından, anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Diğer İhlal İddiaları

50. Başvurucular; Mahkemenin bir kısım davalının R.U.nun ölümünde kusurlu olmadığına dair tespitinin Ceza Mahkemesince varılan sonuca aykırı olduğunu, zira Ceza Mahkemesinde bu şahısların kusurlu olmadığının değil isnat edilen suçu işlediklerine dair yeterli delil elde edilemediği yönünde bir saptamada bulunulduğunu iddia etmişlerdir. Başvurucular, Ceza Mahkemesinde delil yetersizliği nedeniyle verilen beraat kararının hukuk hâkimini bağlamadığını ve beraatle sonuçlanmış olsa bile ceza davasındaki beyanlardan bir kısım davalının haksız fiil niteliğindeki ölüm olayından sorumlu tutulmaları gerektiğini öne sürerek davanın reddine dair kararının adaleti hiçe sayan bariz takdir hatası ve keyfîlik içermesi nedeniyle adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

51. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

52. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada sunulan delilin geçerli olup olmadığını ve delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

53. Başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin gizli tutulması talebinin REDDİNE,

B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ahmet Uyanık ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/1617, 13/9/2018, § …)
   
Başvuru Adı AHMET UYANIK VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/1617
Başvuru Tarihi 21/1/2015
Karar Tarihi 13/9/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tazminat davasında gerekçesiz karar verilmesi, karar düzeltme isteğinin reddiyle birlikte para cezasına hükmedilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) Anayasal ve Kişisel Önemin Olmaması
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6098 Türk Borçlar Kanunu 49
53
56
74
1086 Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 442
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi