TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET UYANIK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1617)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ahmet
UYANIK
|
|
|
2. Bahri
UYANIK
|
|
|
3. Erol
UYANIK
|
|
|
4. Firdes ALTUNDAL
|
|
|
5. Sevgi
ARKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Temel
ÇOLAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tazminat davasında gerekçesiz karar verilmesi, karar
düzeltme isteğinin reddiyle birlikte para cezasına hükmedilmesi ve yargılamanın
uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Ceza Yargılamasına
İlişkin Süreç
8. Başvurucuların yakını olan R.U. 18/5/2002 tarihinde hayatını
kaybetmesi üzerine Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık) soruşturma
başlatılmıştır. Savcılık 7/6/2002 tarihli iddianame ile sanıklar A.U., S.U. ve
H.U. hakkında tasarlayarak adam öldürme suçundan cezalandırılmaları talebiyle
kamu davası açmıştır.
9. Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonunda
29/12/2005 tarihli karar ile H.U.nun kasten adam
öldürme suçundan 12 yıl hapis ve sanık A.U.nun adam
öldürmeye teşebbüs suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına
karar verirken diğer sanık S.U.nun beraatine karar vermiştir.
10. Hüküm temyiz edilmiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 4/4/2007
tarihli karar ile S.U. ve H.U. yönünden kurulan hükmü onamışken A.U.nun suçu işlediğine dair yeterli delil bulunmadığından beraatine karar verilmek üzere bozulmasına karar vermiştir.
11. Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi bozma ilamına uymuş ve
21/6/2007 tarihli karar ile A.U.nun, H.U.nun R.U.yu öldürmesi hususunda azmettirdiği veya
eylemine yardım eden sıfatıyla iştirak ettiği yönünde tanıklar huzurunda
kızgınlıkla söylediği sözler dışında delil elde edilemediğinden beraatine karar vermiştir.
12. Temyiz edilen hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 14/11/2008
tarihli kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
B. Başvuruya Konu Hukuk
Yargılamasına İlişkin Süreç
13. Başvurucular 12/8/2002 tarihli dilekçeyle asli maddi fail
H.U.yu azmettirerek yakınları R.U.nun ölümüne neden
oldukları iddiasıyla A.U., M.U. ve S.U. hakkında maddi ve manevi tazminat
talebiyle dava açmışlardır.
14. Açılan dava aynı Mahkemede aynı nedenle asli maddi fail H.U.
hakkında açılan dava ile birleştirilmiştir.
15. Davacılardan Döndü Uyanık 12/10/2008 tarihinde vefat
ettiğinden davaya dâhil olan mirasçıları yönünden yargılamaya devam edilmiştir.
16. Başvurucular 7/12/2012 tarihinde taleplerini ıslah ederek
Sevgi Arkan için 13.917,86 TL, Aysel Uyanık için 6.611,54 TL, Medine Uyanık
için 6.611,54 TL, Mediha Uyanık için 7.560,03 TL, Döndü Uyanık için 2.570 TL, Ahmet
Uyanık için 7.560,03 TL olmak üzere defin masrafları ile birlikte toplam
45.631,17 TL maddi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
17. Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 17/1/2013 tarihli
kararla davanın kısmen kabulüyle toplam 44.831,17 TL maddi tazminat ile 12.500
TL manevi tazminatın davalı H.U.dan tahsiline karar
vermiştir. Mahkeme aynı kararında davalılar A.U., M.U. ve S.U. yönünden maddi
ve manevi tazminat isteğinin reddine karar vermiştir. Söz konusu gerekçeli
kararda adam öldürme eyleminin davalılardan H.U. tarafından
gerçekleştirildiğinin sabit olduğu, buna karşılık haklarında dava açılan diğer
davalılar A.U. ve S.U.nun Samsun 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde yapılan yargılamalarında ölüm olayının gerçekleşmesinde bir
kusurlarının bulunmaması nedeniyle beraat ettikleri ve davalı M.U.nun ise herhangi bir kusurunun saptanmadığı
belirtilmiştir.
18. Hüküm başvurucular tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi (Daire) 15/4/2014 tarihli kararla H.U. yönünden kurulan hükmün
bozulmasına ve ilk derece mahkemesi kararındaki gerekçeye atıf yaparak diğer
davalılar A.U., M.U. ile S.U. yönünden kurulan hükmün onanmasına karar
vermiştir.
19. Başvurucular, Dairenin 15/4/2014 tarihli kısmi onama
kararına karşı karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. Daire 18/11/2014 tarihli
kararı ile onama kararına atıf yaparak haklı bir neden içermediğinden karar
düzeltme isteğini reddine ve karar düzeltme isteğinde bulunan başvurucular
aleyhine 228 TL para para cezasına karar vermiştir.
20. Tazminat istemine ilişkin uyuşmazlık H.U. yönünden devam
etmekte ise de A.U., M.U. ile S.U. yönünden Yargıtayın
karar düzeltme isteğinin reddine dair kararıyla birlikte kesin olarak sona
ermiş olup hükmün kesinleşen bu bölümüne ilişkin nihai karar, 23/12/2014
tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucular 21/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
21. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49.
maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı
bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
22. 6098 sayılı Kanun'un 53. maddesi şöyledir:
"Ölüm hâlinde uğranılan zararlar
özellikle şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi
giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan
kayıplar.
3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin
bu sebeple uğradıkları kayıplar.''
23. 6098 sayılı Kanun'un 56. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde,
zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir
miktar paranın ödenmesine karar verilebilir''
24. 6098 sayılı Kanun'un 74. maddesi şöyledir:
"Hâkim, zarar verenin kusurunun olup
olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza
hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi
tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun
değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da,
hukuk hâkimini bağlamaz.''
25. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 18/6/1927 tarihli ve 1086
sayılı mülga Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 442. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Tashihi karar talebi esbabı mezkureye mutabık görülmezse arzuhalin reddine ve mustedii tashihten yüz liraya kadar cezayı nakdi alınmasına
ve muvafık ise kabulüne karar verilir.''
B. Yargısal Kararlar
26. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15/2/2018 tarihli ve
E.2016/509, K.2018/964 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. (TBK
m. 74) maddesi gereği ceza mahkemesinde verilen beraat kararı hukuk hakimini
bağlamaz ise de, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı
sınırsız olmayıp ceza mahkemesinin maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin
mahkumiyet kararı hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olup taraflar yönünden kesin
delil niteliği taşıyacaktır.
Dosya kapsamından; olay nedeniyle GiresunAğır Ceza Mahkemesinde sanık olarak yargılanan
davalı hakkında, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan dolayı
verilen hapis cezasından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 29. maddesi gereği
haksız tahrik indirimi yapıldığı ve hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından
onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davaya konu olayda; davalının fiilini haksız
tahrik altında gerçekleştirdiği maddi vakıa olarak kesinleşmiş ceza kararı ile
tespit edilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacı İ.Y.nin destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması
sırasında tahrik nedeni ile herhangi bir indirim yapılmamıştır. Bu durumda;
desteğin müterafik kusurun varlığı göz önünde
bulundurularak talep edilen maddi tazminattan uygun bir indirim yapılmak
suretiyle karar verilmesi gerekir. Bu hususun gözetilmemiş olması usul ve
yasaya aykırı olup; kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. Davaya konu
olayda; davalının fiilini haksız tahrik altında gerçekleştirdiği maddi vakıa
olarak kesinleşmiş ceza kararı ile tespit edilmiştir. Mahkemece alınan
bilirkişi raporunda, davacı İ.Y.nin destekten yoksun
kalma tazminatının hesaplanması sırasında tahrik nedeni ile herhangi bir
indirim yapılmamıştır. Bu durumda; desteğin müterafik
kusurun varlığı göz önünde bulundurularak talep edilen maddi tazminattan uygun
bir indirim yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekir. Bu hususun gözetilmemiş
olması usul ve yasaya aykırı olup; kararın bu nedenle bozulması
gerekmiştir."
27. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14/4/2016 tarihli ve
E.2016/3103, K.2016/5105 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Destekten yoksun kalma tazminatı, haksız
fiil sonucu bir kişinin ölümü sonucunda ölenin yardımından mahrum kalanlara
ödenecek bir tazminat türüdür. Bu tazminatın kaynağı olan BK'nın
45/2. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua
gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin
yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat
olarak, sorumludan isteyebilirler. Kanun metninden de anlaşılacağı gibi
destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle
yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden
önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan
sonraki dönemde de destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde
yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir
eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nın 45/2
maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
...
b) 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. (TBK/74)
maddesi gereği ceza mahkemesinde verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz
ise de hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp ceza mahkemesinin maddi
vakıaların belirlenmesine ilişkin mahkumiyet kararı
hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olup taraflar yönünden kesin delil niteliği
taşıyacaktır.
Dosya kapsamından; olay nedeniyle Nevşehir
Ağır Ceza Mahkemesinde sanık olarak yargılanan davalıya verilen müebbet hapis
cezasından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 29. maddesi gereği haksız tahrik
indirimi yapıldığı ve hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onanarak
kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davaya konu olayda; davalının eylemini haksız
tahrik altında gerçekleştirdiği maddi vakıa olarak kesinleşmiş ceza kararı ile
tespit edilmiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma
tazminatının hesaplanması sırasında tahrik nedeni ile herhangi bir indirim yapılmamıştır.
Bu durumda; desteğin müterafik kusurunun varlığı göz
önünde bulundurularak talep edilen maddi tazminattan uygun bir indirim yapılmak
suretiyle karar verilmesi gerekir. Bu hususun gözetilmemiş olması usul ve
yasaya aykırı olup; kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
29. Başvurucular, kamuya açık belgelerde kimliklerinin gizli
tutulması talebinde bulunmuşlardır. Başvuruya konu olayın niteliği dikkate
alınarak gizlilik talebinin reddine karar vermek gerekir.
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
30. Başvurucular, yargılamanın uzaması nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini
tartışmıştır.
32. Anılan kararda özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali
külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle
ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir
başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli
giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35-36).
33. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
35. Başvurucular yargılama aşamasında ileri sürdükleri davalılar
A.U., M.U. ve S.U.nun gerçekleşen adam öldürme
eyleminden sorumlu olduğuna dair itirazlarının derece mahkemelerince verilen
kararlarda cevapsız bırakıldığını, Yargıtayın temyiz
ve karar düzeltme isteğine ilişkin verdiği kararların ne anlama geldiği açık
olmayan genel nitelikte içeriğe sahip olması nedeniyle gerekçe olarak kabulünün
mümkün olmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
36. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 76).
37. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
38. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
39. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir
biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka
bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
40. Mahkeme 17/1/2013 tarihli gerekçeli kararında dava
dilekçesi, davalı savunmaları, ceza yargılaması sonucunda verilen kesin kararı,
bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamını esas alarak bir değerlendirme
yapmıştır. Mahkeme adam öldürme nedeniyle haklarında kamu davası açılan
davalılar A.U. ve S.U.nun yapılan yargılama sonucunda
adam öldürme suçuna iştirak ettiklerine dair ceza mahkemesince maddi vakıa
tespitinde bulunulmadığına işaret etmiş ve diğer davalı M.U. ile birlikte
haksız fiil teşkil eden ölüm olayının gerçekleşmesinde kusurları
bulunmadığından bu davalılar yönünden davanın reddine karar vermiştir.
Dolayısıyla derece mahkemelerinin kararlarının gerekçesiz olduğundan söz etmek
mümkün değildir.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
42. Başvurucular, karar düzeltme isteğinin reddi nedeniyle 1086
sayılı mülga Kanun'un 442. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince 228 TL
para cezasının Hazineye irat olarak alınmasının hak arama hürriyetini
kısıtladığını ilerisürmüşlerdir.
43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların karar düzeltme isteğinin
reddi nedeniyle bir miktar para cezasını Hazineye ödenmesine karar verilmesine
yönelik itirazları mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
44. Başvurucuların karar düzeltme isteğinin reddine karar
verilmesi sonucundaHazine lehine hükmedilen 228 TL
para cezasının hak arama hürriyetini engellediği yönündeki iddialarını içerir
başvurunun, kabul edilebilirlik kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden
yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi gerekir.
45.Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No:
2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68).
46. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen iddialara ilişkin birçok başvurudamahkemeye erişim hakkının kapsam ve içeriğini
belirlemiştir (Mürsel Malkoç
[GK], B. No: 2013/9466, 27/10/2015, § 27; Özkan
Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52; Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38-39).
47. Buna göre Mahkemenin sıklıkla uygulanmış açık bir
içtihadının bulunduğumahkemeye erişimhakkının
ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi
Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı
sonucuna varılmıştır.
48. Somut olayda başvurucular karar düzeltme isteminde bulunmuş,
Yargıtay 4. Hukuk Dairesince karar düzeltme istemi reddedilerek, başvurucular
aleyhine toplam228 TL para cezasına hükmedilmiştir. Başvurucuların 228 TL para
cezasına hükmedilmemesinin kendilerine ciddi anlamda zarar verdiği ve kendileri
için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamalarının daolmadığı gözetildiğinde önemli bir zararı olduğu
kanaatine ulaşılamamıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının Anayasa'nın
yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da
önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varıldığından, anayasal ve kişisel
önemden yoksun olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Diğer İhlal İddiaları
50. Başvurucular; Mahkemenin bir kısım davalının R.U.nun ölümünde kusurlu olmadığına dair tespitinin Ceza
Mahkemesince varılan sonuca aykırı olduğunu, zira Ceza Mahkemesinde bu
şahısların kusurlu olmadığının değil isnat edilen suçu işlediklerine dair
yeterli delil elde edilemediği yönünde bir saptamada bulunulduğunu iddia
etmişlerdir. Başvurucular, Ceza Mahkemesinde delil yetersizliği nedeniyle
verilen beraat kararının hukuk hâkimini bağlamadığını ve beraatle
sonuçlanmış olsa bile ceza davasındaki beyanlardan bir kısım davalının haksız
fiil niteliğindeki ölüm olayından sorumlu tutulmaları gerektiğini öne sürerek
davanın reddine dair kararının adaleti hiçe sayan bariz takdir hatası ve keyfîlik içermesi nedeniyle adil yargılanma hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüşlerdir.
51. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan
sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir
hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama
ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
52. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi
esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada sunulan delilin geçerli
olup olmadığını ve delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup
olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa
Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup
olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin
Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve
Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213,
4/12/2013, § 27).
53. Başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların, derece
mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin gizli
tutulması talebinin REDDİNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.